HABERLER
Dini Haber

KADINLAR AÇISINDAN KUR-AN''IN EN TALİHSİZ SURESİ

AY, din, islamiyet, İslamda kadın, Kur'an da kadın, Nisa suresi, Nisa suresinde kadın, Din ve kadın, Müslümanlıkta kadın, Kur'an-ı Kerim'de kadın, Nisa 34, Nisa 128, Kadınları dövün ayeti, Yataklarında yalnız bırakın, Bu surenin adı kadınlar suresi; ancak ne yazık ki kadınlar acısından Kur-an'ın en talihsiz suresidir.

“...Erkekler kadınlar üzerinde hakimdirler. İyi kadınlar; gönülden boyun eğenler(dir)... Serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz kadınlara öğüt verin, yataklarında onları yalnız bırakın, nihayet dövün. Size itaat ediyorlarsa aleyhlerine yol aramayın” (4 Nisa 34).

Ama eğer kadınlar erkeklerin kendilerine karşı baş kaldırmalarından endişe ederse ne olur?

Yine yanıtı kur-an'dan alalım. O zaman ya tekrar anlaşın, aranızı düzeltin veya olmazsa güzellikle ayrılın. Surenin 128. Ayetinde. Aynı olumsuz tavır kadından gelirse çeşitli cezalar var, hatta dövülür; ama erkekten gelirse, 'Eh anlaşamıyorsanız o zaman ayrılın' 'deniliyor

kadının serkeşliği halinde kocaya dayak atma hakkını tanıdığı (ve en azından kadını yatağına almamayı emrettiği) halde, erkeğin serkeşliği halinde kadına “endişesine hakim olup kocası ile anlaşmasın!” emretmiştir.

Allah'ın emridir diye öne sürdüğü bu hükmü Muhammed, son nefesini vereceği ana kadar her fırsatta kocalara hatırlatmaktan geri kalmamıştır. Kendisini ölüme sürükleyecek olan hastalığı sırasında veda haccı vesilesiyle son hutbesini verirken dahi onlara şu öğütte bulunmayı ihmal etmemiştir:
“Ey ahali... Tanrı (size karılarınızı) yataktan ayırmayı ve... onları dövmeyi helal etmiştir“

Dikkat edilecek olursa dayakla ilgili yukarıdaki ayetin güttüğü amaç, her şeyden önce kadını itaatkar kılmaktır. İyi” kadınların gönülden boyun eğer nitelikte olduklarını hatırlattıktan sonra dayak hatırlatmasını yapmaktadır. Kadının serkeşliği, itaatsizliği, huysuzluğu hallerinde koca, onu, dayak atarak hizaya getirmelidir. Söylemeye gerek yoktur ki serkeşlik, ilgisizlik ve huysuzluk kadınlara özgü bir şey değildir. Çoğu kez erkeklerde de görülen bir şeydir. Ancak ne var ki Muhammed, erkeğin serkeşliğinin ya da ilgisizliğinin ve huysuzluğunun ceremesini dahi kadına yükler. Çünkü böyle bir halde kadın, kocasıyla anlaşmaya ve onu mutlaka hoşnut etmeye çalışmalıdır. Nitekim Kuran’a koyduğu şu ayet bunun kanıtıdır: “Eğer kadın, kocasının serkeşliğinden veya aldırışsızlığından endişe ederse, aralarında anlaşmaya çalışmalarında kendilerine bir engel yoktur”(4 Nisa 128)

Ve bunu ne için koymuştur, bilir misiniz? Sırf kendi çıkarları İçin. Daha doğrusu eşi Sevde’nin cinsi münasebet sırasını Ayşe’ye devretmesini sağlamak için.
Nitekim İbn-i Sa’d’in Ayşe’ye müntehi bir senedie Vakid’den rivayetine göre Ayşe şöyle demiştir:
“Şevde... çok yaşlı idi. Nöbetini bana hibe etmişti. Resul-i Ekrem’i memnun etmek istiyordu” Bunun üzerine: -Eğer bir kadın, kocasının yanına yaklaşmamasından, yahut yüz çevirmesinden korkarsa, bu kadının, kocasıyla aralarında bir barış yolu bulup geçimlerini düzeltmelerinde bir beis yoktur’- ayet-i...indi... “

Hemen belirtelim ki Sevde’nin davranışı öyle kendiliğinden olan ve sırf Muhammed’i memnun etmek için girişilen bir davranış değildi. Muhammed onu, yaşlanıyor diye boşamaya kalkmıştı. Ve zavallı kadıncağız o yaşlı halinde sokağa atılmamak için ve Muhammed’in Ayşe’ye fazlasıyla düşkün olduğunu bildiğinden, nöbetini ona devretmeyi teklif etmişti.İşte bu teklif üzerinedir ki Muhammed, sanki Tanrı bu tür davranışları gerekli görmüş gibi, Kuran’a,
“Eğer bir kadın, kocasının yanın yaklaşmamasından, yahut yüz çevirmesinden korkarsa, bu kadının kocasıyla aralarında bir barış yolu bulup geçinmelerini düzeltmelerinde bir beis yoktur...” (4 Nisa 128) hükmünü koymuştur.

Haksızlığın derecesini görüyor musunuz? Koca, karısının serkeşliğinden şüphe ettiği an onu dövecek, buna karşılık kadın kocasının serkeşliğine tanık
olduğu zaman onu hoşnut edecek. Görülüyor ki erkeğin kadına karşı haksız bir davranışının cezasını yine kadın çekmektedir. yukarıdaki ayet’de sözü geçen “serkeşlik etmelerinden endişelendiğiniz” deyimi geniş anlam taşır; şöyle ki, sadece kocasına itaat etmekte kusur eden kadınları değil, fakat dinsel görevlerini yerine getirmeyenleri de kapsar. Böylece koca, dayak yoluna başvurmak suretiyle karısını namaz kılmaya, ya da oruç tutmaya zorlayabilir. Öte yandan dayak, sadece “serkeşlik” halinin vukuuna bağlanmış değildir, serkeşlik olayına tanık olmasa dahi koca, karısının serkeşlik edeceğinden kuşkuya düşmesi halinde onu dövebilir. Her ne kadar dayak atmadan önce karısına öğütte bulunması ve eğer bu fayda vermez ise onu yatağına almaması gerekirse de, kadının yularına hakim olmanın ve onu “kuzu” gibi yapmanın, ancak dayak ile sağlanacağını bilmelidir. Kuran’da dayağın ne şekilde atılacağı ve tarzı bildirilmemiştir. Fakat

Muhammed’in kocalara öğüdü şudur ki karılarını döverlerken “kemiklerini kırmadan”, “suratlarına vurmadan” ve “kanatmadan” bu işi görmelidirler. Fakat döverken iyice acıtmalıdırlar. Bunun dışında dikkat etmeleri gereken şey, karılarını döverken cariyelerini döver gibi dövmemeleridir.

Çünkü Muhammed şöyle emretmiştir:
“Hiç biriniz karısını, cariyesini döver şekilde dövmesin ve şunu düşünsün ki dayak attığı günün gecesinde belki de onunla yatakta birleşecektir." Cariye sanki insandan değilmiş ve sanki o “kemikleri kırılırcasına” dövülebilirmiş kanısını yaratan bu hükmün şaşkınlık uyandırdığını inkar etmek güçtür. Fakat ne var ki Müslümanlar Muhammed’in cariyelere layık gördüğü bu dayak şeklinin, nikahlı karılara uygulanmamasını “İnsani” nitelikte bir davranış olarak övgüyle anmayı marifet bilmişlerdir.

Kaynak:
Tecrid-i Sarih, Diyanet tercemesi, no: 1821, Müslim, Reda, 43 ve diğer hadis külliyatı.
Nisa Suresi'nin Tefsiri 34. Ayet
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »