HABERLER
Dini Haber

MİRAÇ VE TUTARSIZLIKLAR

Yazan: Serdar Kaangil
SK, din, islamiyet, Miraç, Miraç yalanı, Kur'an'da Miraç, Miraç çelişkisi, Allah ile namaz pazarlığı, Burak ile 7 kat göğe, 7 kat gök,

MİRAÇ VE TUTARSIZLIKLAR

Miraç, Arapça’da merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek anlamlarını dile getirir. İslam’da Hz. Peygamber (s.a.v)’ in göğe yükselerek Allah’in huzuruna kabul edilmesi olayıdır. Miraç olayı hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşir. Olayın iki aşaması vardır. Birinci aşamada Hz. Peygamber Mescidül-Haram’dan Beytü’l-Makdis’e (Kudüs) götürülür. Kur’an’in andığı bu aşama, gece yürüyüşü anlamında isra adını alır. Ikinci aşamayı ise Hz. Peygamber’in Beytü’l-Makdis’ten Allah’a yükselişi oluşturur. Miraç olarak anılan bu yükselme olayı Kur’an’da anlatılmaz, ama çok sayıdaki hadis ayrıntılı biçimde anlatır.

Hadislerde verilen bilgiye göre Hz. Peygamber, Kâbe’de Hatim’de ya da amcasının kızı Ümmühani binti Ebi Talib’in evinde yatarken Cebrail gelip göğsünü yardı, kalbini Zemzem ile yıkadıktan sonra içine iman ve hikmet doldurdu. Burak adlı bineğe bindirilerek Beytü’l-Makdis’e getirildi. Burada Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve diğer bazı peygamberler tarafından karşılandı. Hz. Peygamber imam olarak diğer peygamberlere namaz kıldırdı.

Hz. Peygamber, Beytü’l-Makdis’te kurulan bir Miraç’la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Adem, ikinci katında Hz. Isa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. Idris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail ile birlikte yükseliş Sidretü’l-Münteha’ya kadar sürdü. Cebrail, “Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım” diyerek Sidretü’l Münteha’da kaldı. Hz. Peygamber buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah’ın huzuruna kabul edildi. Kendisine ümmetinden Allah’a şirk koşmayanların Cennet’e gireceği müjdelendi, Bakara suresinin son ayetleri verildi ve beş vakit namaz farz kılındı. Yeniden Refref ile Sidretü’l-Münteha’ya, oradan Burak’la Kudüs’e, oradan da Mekke’ye döndürüldü.”
[Fahr-i Alem , Üstad Bediüzzaman'dan Hz.Muhammed (s.a.v)]

Güya ertesi gün olay anlatıldığında müşrikler Kudüs’ten Mekke’ye gelen bir kervan hakkında sorular sormuşlar da Muhammed hepsini bilmiş. Yalanın kanıtı da yalan..

Miraç yalanına dayanak gösterilen İsra suresi 1. ayetini görelim:
1. Âyetlerimizi göstermek için, kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürüten Allah, Sübhan’dır (bütün noksanlıklardan münezzehtir). Muhakkak ki O, en iyi işiten, en iyi görendir.

Ayette Muhammed’den bahsediliyor mu? Hayır. “kulunu” diyor. Kul, sadece Muhammed değil, diğer peygamberler de kul olduğuna göre; öncelikle ayette kimden bahsedildiği bir soru işaretidir. Bunu anlayabilmek için 2. ayete bakalım:

2. Ve Musa’ya Kitap verdik ve onu İsrail oğullarına bir hidayet rehberi kıldık; Benden başka bir vekil tutmayın diye.

Meallere bakıldığında bu ayetin tahrif edildiği net olarak görülecektir. Ayetin başındaki “ve” yi kaldırırlar. Ve “Musa’ya da” şeklinde yazarlar ki 1. ayette bahsedilen Muhammed’miş gibi görülsün, Musa olarak anlaşılmasın diye. Halbuki 1. ayetten sonra Musa’dan bahsediyorsa en kuvvetli ihtimal Musa’dır. Üstelik 1. ayetle 2. ayeti ve bağlacıyla ilişkilendirmektedir.

Eğer bir olağanüstü yolculuktan söz edilmiş olsaydı; 1. ayetin devamında bundan bahsedilirdi. İsra suresinde Miraç’la ilişkilendirilecek başka bir ayet bulamadıkları için Necm suresinin ilk 17 ayetine sığınırlar. Necm suresi nuzül sırasına göre İsra suresinden daha önce geldiği gibi Miraç için gösterilen zamandan da çok öncedir. Bunun yanında ayetlerin Miraç’la uzaktan yakından ilgisi yoktur ve Cebrail’i inişi sırasında gördüğünü söyler.

Necm 13: Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü.

Diğer ayetlerde Sidret'ül Münteha ve Meva cenneti olması da bir kanıt olamaz.

14: Sidret'ül Münteha’nın yanında.
15: Cennetü'l-Me'vâ da onun yanındadır.

Sidret'ül Münteha’nın yanında Cebrail’i görmesi, Muhammed’in de oraya gittiğini göstermez. Ayetlere inanan için duru görü denilen alternatif durum var. Allah’ın Muhammed’i göğe çıkarttığına inanabilen birisi; Muhammed’e Cebrail’i çok uzaklardayken görebilme gücü verebileceğine de inanabilir.

Bunca aykırı ayete rağmen hadislere inananların hadis dinine sahip olduklarını söyleyenler hiç de haksız değillerdir. O Miraç hadisleri ki içlerinde büyük zırvalar, anormal saçmalıklar barındırmaktadır. Muhammed’in Allah’la tokalaşmasından ve Allah’ın elinin soğukluğunu hissetmesinden tutun da, namaz rekat pazarlığına kadar aklın almayacağı tuhaf uydurmalar vardır.

Bazılarını görelim:

“Allah benimle görüştü ve el sıkıştı. Elini iki omuzum arasına koydu; öyle ki parmaklarının soğukluğunu iki göğsüm arasında hissettim.” (Hanbel, 5/243)

Peygamberimiz (asm) Cenab-ı Hakk’a hitaben:
“Bütün tahiyyeler, bütün mübarek şeyler, bütün salâvat ve duâlar ve bütün kelimat-ı tayyibe Allah’a mahsustur.” şeklinde hitab vermiştir. Bunun anlamı“Bütün varklıkların halleriyle ve dilleriyle yapmış oldukları ibadetleri ve tesbihlerini, bütün çekirdekler ve nutfeler gibi mübarek şeylerin fitri mübarekliklerini ve tesbihlerini, bütün insanlar gibi şuurlu varlıkların ibadetlerini ve bütün peygamberler ve kamil insanlar olan evliyaların, asfiyaların ibadetlerini ve tesbihlerini onların namına sana hediye ediyorum; sana mahsustur.” demektir.

Bu selamın üzerine Cenab-ı Hak da Resulüne (asm): “Selâm olsun sana ey Peygamber!”şeklinde mukabele de bulunmuştur. Bunun üzerine Allah Resulü (asm) de: “Bize ve Allah’ın salih kullarına selâm olsun.” şeklinde cevap vermiştir. Bu konuşmaya sidretü’l-müntehada tanık olan Cebrail (as) da Allah’ın şahitlik etmesini emretmesi üzerine “Allah’tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehadet ederim. Ve Muhammed’in (asv), Allah’ın elçisi olduğuna da şehadet ederim.” diyerek şehadet etmiştir. (Bediüzzaman Said Nursi, Şualar, Altıncı Şua, s.92; On Beşinci Şua, s.642-646)

(İsra gecesi her gökte, Muhammedün Resulullah ve arkasından Ebu Bekri Sıddık yazılı olduğunu gördüm.) [Ebu Nuaym]

(Mirac gecesi, uğradığım her melek topluluğu, ümmetime hacamatı tavsiye etti.) [Hakim]

Resulullah devamla dedi ki: “Sonra bana, her günde elli vakit olmak üzere namaz farz kılındı. Oradan geri döndüm. Hz. Musa aleyhisselam`a uğradım. Bana: “Ne ile emrolundun?” dedi. “Gece ve gündüzde elli vakit namazla!” dedim. “Ümmetin, her gün elli vakit namaza muktedir olamaz. Vallahi ben, senden önce insanları tecrübe ettim. Beni İsrail`e muamelelerin en şiddetlisini uyguladım (muvaffak olamadım). Sen çabuk Rabbine dön, bunda ümmetine hafifletme talep et!” dedi. Ben de hemen döndüm (hafifletme istedim, Rabbim) benden on vakit namaz indirdi. Musa aleyhisselam`a tekrar uğradım. Yine: “Ne ile emrolundum ?” dedi. “Benden on vakit namazı kaldırdı!” dedim. “Rabbine dön! Ümmetin için daha da azaltmasını iste!” dedi. Ben döndüm. Rabbim benden on vakit daha kaldırdı. Dönüşte yine Musa aleyhisselam`a uğradım. Aynı şeyi söyledi. Ben, beş vakitle emrolunmama kadar bu şekilde Hz. Musa ile Rabbim arasında gidip gelmeye devam ettim. Bu sonuncu defa da Hz. Musa`ya uğradım. Yine: “Ne ile emredildin ?” dedi. “Her gün beş vakit namazla!” dedim. “Senin ümmetin her gün beş vakit namaza da takat getiremez. Rabbine dön, hafifletme talep et!” dedi. “Rabbimden çok istedim. Artık utanıyorum, daha da hafifletmesini isteyemem! Ben beş vakte razıyım. Allah`ın emrine teslim oluyorum!” dedim. (Kütüb-i Sitte)

İsra ayetinin Miraç uydurmasıyla çelişen başka bir yanı; Mescid-i Haramdan yürütüldüğü ifadesidir. Hadislere göre Muhammed geri döndüğünde yatağı hala sıcaktır. Demek ki hadislere göre yatağından yola çıkmış, mescidden değil. Ayrıca ayette yürümekten söz ediliyor, uçmaktan değil. Adı gece yürüyüşü de olsa uçmakla ilgisi yok.

Yoksa Tahrifat mı var, İsra 1 Kur’an’a sonradan mı ilave edildi?
İslamcıların İsra ayetini Miraçla ilişkilendirmeleri mucizeyi değil tahrifatı ortaya koymaktadır. Ayette bahsedilen Mescid-i Aksa’nın Kudüs’teki Süleyman tapınağı olduğu söylenmektedir ki; Muhammed zamanında ortada bir tapınak mevcut değildi. Süleyman Tapınağı Muhammed’den 650 sene önce yıkılmıştı. Yeri boştu. Halife Ömer zamanında Kudüs’te Süleyman Tapınağının bitişiğinde bir mescid yapıldı. Bu mescide Mescid-i Aksa denildi. Mervan zamanında bu mescid genişletildi ve ayrıca Kubbetüs Sahra yapıldı.

Mescid-i Aksa Muhammed’in ölümünden sonra yapıldığına göre İsra 1 ayetinde Mescid-i Aksa isminin geçmesi akla 2 şıkkı getiriyor. Ya ayetteki isim yapılan mescide verildi ya da ayet Kur’an’a sonradan ilave edildi. Ayetteki ismin verilmiş olması olanaksız çünkü ayetteki isim Süleyman tapınağını kastediyorsa eğer, başka bir mescide bu ismin verilmesi doğru olmazdı. Bunu Halife Ömer ya da Mervan düşünememiş olamaz.

Tahrifat iddiasını geçersiz kılmak isteyen İslamcılarsa Mescid-i Aksa’nın Süleyman Tapınağını kastetmediğini, başka bir mescitten söz ettiğini söylerler. Örneğin Süleyman Ateş bu mescidin Arafat’taki mescit olduğunu öne sürer.

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »