HABERLER
Dini Haber
Şefaat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şefaat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İKİNCİ VE YEDEK İLAH: MUHAMMED

Yazan: Mehmet W. Gündoğdu
MWG, din, islamiyet, Muhammed, Hz Muhammed, İkinci ilah Muhammed, İkinci ilah, Peygamberin şefaati, Şefaat, Salavat, Allah ve Muhammed, Allah'tan çok Muhammed, Peygamberin adını anmak,
İmamı Abdulrezzak rivayetinde şöyle der: "Cabir bin Abdullah El Ensari buyurmuştur ki; ya Allah’ın Resulü! Anam babam sana feda olsun! Allah Teâlâ hazretlerinin her şeyden önce yarattığı ne nesnedir, bana haber ver dedim. Buyurdu ki; Ya Cabir! Allah Teâlâ hazretleri, cümle eşyadan önce senin peygamberinin (Hz. Muhammed’in) nurunu kendi nurundan yarattı. Yine şöyle söyledi ki, o nur Allah Teâlâ’nın kudretiyle, Allah Teâlâ’nın dilediği yerlerde devredip gezerdi. O zamanda ne levh, ne kalem, ne cennet, ne cehennem, ne melek, ne gök, ne yer, ne güneş, ne ay, ne cin ne de insan vardı. Hâsılı yaratıklardan hiçbir nesne yaratılmamıştı…"

Barnabas İncili 43. Ayette de; her şeyden önce Muhammed peygamberin ruhunun yaratıldığı yazmaktadır.

Durunuz daha bitmedi. İşte, Arbaz bin Sâriye’den nakil bir uydurma hadis daha. Hz. Muhammed şöyle demiş: “Gerçekten ben Allah’ın katında nebilerin hatemi idim. Şu halde ki, daha Âdem’in çamuru yeryüzünde bırakılmış yatıyordu, cismine ruh üflenmemişti.” Bir başka hadis: “Âdem canla ten arasındayken ben peygamberdim.” Daha bitmedi. “Ben insan ve cin cinsinin bütün fertlerine ezeli ve ebedi olarak peygamber gönderildim.” (Mevâhib-i Ledünniye, 1.cilt- İmamı Kastalani.)

Bu hadisler ve anlatılanlar hakkında söylenecek çok söz varsa da, şimdilik susuyoruz. Çünkü Allah’ın yanına yedek ya da yardımcı bir ilah katma düşüncesinin beyinlere katılmak istenildiğini görüyorsunuz. Uydurma hadislerle beyinlere ikinci bir ilah katılmıştır. Nasıl katıldığını az ileride göreceksiniz. Ne olur ne olmaz, iş sağlama almalı değil mi ya! Müslümanları Allah kurtaramazsa peygamberi kurtarıverecek! Çünkü ahirette, Müslümanların Muhammed Peygamber yardımıyla kurtulacaklarına ait yüzlerce hadis vardır. Ve Müslümanların yüzde doksan dokuzu bunlara inanır. Halen namazların içinde ve namaz aralarına, dualardan önce, hutbe okunmadan önce, Perşembe akşamından başlayarak Cuma namazı öncesi ve kandil gecelerinde peygambere salâvat okunmaktadır. Ettehiyyat’ın sonu, Allahümme salli ve barik duaları namazın içine de katılmıştır. Bu dua ve salâvatlar; İbrahim peygamber ve soyundan gelenlerden başka peygamber Muhammed’in kendisine, ailesine, eşlerine yapılan dualardır. Bu duaların namazın içinde ne işi var? Bu uygulamaların dinle ve Kuran’daki İslam’la hiç ilgisi olmadığı gibi, yedek Allah icat etmekten başka bir şey değildir. Kuran’da bu; Allaha ortak koşmaktır, şirktir ve cezası da büyüktür. Bir peygamberin salâvat ve duaya da ihtiyacı yoktur, olmamalı değil mi? Her namazda, adı her anıldığında kendisine salâvat getirilmesini isteyen ve bunu zorunlu kılan bir peygamber düşünebiliyor musunuz?


İmam Teberani ve Bey haki söylentisi bir hadis, buna en güzel örnektir. “Hiç şüphesiz rabbim bana ümmetimden yetmiş bin kişiyi hesabı sorulmaksızın cennete sokacağını vaat buyurdu. Gerçekten ben daha fazlasını istedim. Bunun üzerine, o yetmiş bin kişinin her birinin yanında yetmiş bin daha verdi.”

Oysa Kur'an ayetleri bunu yalanlar ve herkesin cezasını kendisinin çekeceğini, hiç kimseden hiç kimseye - peygamberden bile olsa da - bir yardım gelmeyeceğini defalarca vurgular. Hesap gününde kimsenin kimseye şefaat ve yardım edemeyeceğini anlatan Kuran ayetleri şunlardır: Bakara Suresi; 48- 123- 134- 254- 255. ayetleri. Âli İmran Suresi 255. Ayet.

Konunun uzayacağını biliyoruz, ama hadis diye yutturulan ve Kuran’a göre şirke bulanmış bazı söylentilere kısaca bakmadan geçemeyiz.

Bey hakî hadisi; “Kim bana salâvat okumayı unutursa, ona cennetin yolu unutturulur.”

Amr İbnu Rabia anlatıyor: "Resulullah buyurdular ki - Bana salâvat okuyan bir mümin yoktur ki, ona melekler rahmet duası etmemiş olsun. Bu, bana salâvat okunduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu, ister az ister çok yapsın!"

Ebû Derda anlatıyor: "Resulullah buyurdular ki: "Cuma günü bana salâvatı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salâvatlar meşhududur, melekler ona şahitlik ederler. Bana salâvat okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salâvatı bana ulaştırılmamış olsun." Bunun üzerine dedim ki: "Siz öldükten sonra da mı?" "Evet, öldükten sonra da. Zira Cenab-ı Hak Hazretleri toprağa, peygamberlerin cesedini çürütmeyi haram etmiştir. Allah'ın Peygamber’i her zaman diridir, rızka mazhardır." Buyurdular. “Bana salâtınız sizin için zekâttır.”

Tirmizi: Es-siracü’l-Münir, Bey hakî “Yanında ben zikrolunduğum zaman üzerime salât etmeyen kişinin burnu yere sürtülsün.”

Tirmizî: “Kim bana bir kere salât ederse; Allah ona on salât eder, on günahını siler, on kat derecesini artırır.”

Yine Nesâî'de Ebû Talha’dan gelen bir rivayet şöyle: "Bir gün Resulullah, yüzünde bir sevinç olduğu halde geldi. Kendisine: "Yüzünüzde bir sevinç görüyoruz!" dedik. -Bana melek geldi ve şu müjdeyi verdi: Ey Muhammed! Rabbin diyor ki: Sana salâvat okuyan herkese benim on rahmette bulunmam, selâm okuyan herkese de benim on selâm okumam sana (ikram olarak) yetmez mi?”

Ahmet Davudoğlu, Tibyan Tefsiri’nden: “Yanında ben zikrolunduğum zaman bana salât etmeyen ateşe girer.”

Elmalılı Hamdi Yazır’dan: “Allah Teâlâ benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir Müslüman yanında anıldım da bana salâvat getirildi mi, mutlaka o iki melek ona - Allah seni bağışlasın derler. Allah Teâlâ ve diğer melekleri de o iki meleğe cevap olarak - Âmin derler. Bir Müslüman yanında adım zikrolunduğunda da bana salâvat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: -Allah seni bağışlamasın, derler. Yüce Allah ve öteki melekleri de o iki meleğe cevaben -Âmin derler.”

Tirmizî’den: “Kıyamet gününde bana halkın en yakın olanları ve şefaatime hak kazananları, bana en çok salâvat getirenleridir.”

Ebû Davud: “Şüphesiz ki, benim üzerime salâvat getiren kimsenin selâmını almak için Allah bana ruhumu iade eder.”

Taberânî: “Dua eden kimse peygambere salât etmedikçe duası perdelenir, dergâh-ı icabete vasıl olmaz.”

Taberânî, İbni Mesud: “Sizden biriniz Allah’tan bir dilekte bulunduğu zaman evvela O’na, şanına lâyık tarzda şükredip selamlasın. Sonra peygambere salâvat getirsin. Çünkü bu suretle arzusuna daha kolay kavuşur.”

Hâkim, Beyhâki: “Cebrail ile karşılaştığımda bana şöyle dedi: Sana müjde ederim, Allah diyor ki: Kim sana selâm verirse ben ona selâm veririm. Kim sana salât getirirse ben ona salât getiririm."

Ebû Davud: "Hangi bir zümre bir mecliste oturup da Allah’ı anmadan, bana da salât getirmeden dağılırsa üstlerine Allah’tan bir hasret çöker. Dilerse onları korur.”


YEDEK İLAH MUHAMMED’İN ÖZEL OLARAK YARATILMASI

Şimdi de yedek ilah yapılmak istenen ve yapılmış olan peygamber Muhammed’in özel olarak nasıl yaratıldığına bir göz atalım. (Kaynak kitap: Mevâhib- i Ledünniye, 1.cilt, 25. Sayfa. Yazan: İmamı Kastalani.) Bu kitap da bir başka kitaptan alıntı yapmış ve söylentilere yer vermiş. Bu anlatılanlar Kuran’da geçmez ve tam aksine, ayetlerle çelişir.

“Abdullah bin Ebi cemre Behcetün- Nüfûs kitabında Kâbül Ahbar hazretlerinden rivayet edilmiştir: Hak Teâlâ’nın iradesi peygamber efendimizi halk etmeye iliştiği vakit, Cebrail aleyhi selama - arzın kalbi ve nuru olan topraktan getir, diye emretti. Cebrail aleyhi selam da Firdevsi Âlâ ve İlliyin makamı melekten bir avuç beyaz ve nurani toprak alıp geldi. Cennet ırmaklarının suyu ile onu yoğurdular. Ak inci gibi ağarıp öyle oldu ki, etrafına ışık verdi. Ondan sonra melekler onu aldılar; Arş ve Kürsi tarafında, göklerde, yerlerde, dağlarda ve deryalarda dolaştırdılar. Ondan sonra bütün melekler ve diğerleri, resulullah efendimiz hazretleri ve onun üstünlüğü hakkında bilgi edindiler. O zamanda henüz Hz. Âdem’den hiç kimse nam ve nişan bilmezdi, diye buyurdular.

Yine rivayet olunduğuna göre Allah Teâlâ hazretleri Âdem aleyhi selamı yarattığı zaman kalbine ilham etti ve Âdem; - Bana niçin Ebu Muhammed’in babası diye künye verdin diye sordu. O zaman Allah Teâlâ emredip; -Ey Âdem başını kaldır, dedi. Hz. Âdem başını kaldırıp bakınca, Arşı Âlâ’da resulullah efendimizin pak nurunu gördü. – Ya rabbi, bu nur hangi nurun aslıdır, dedi. Hak Teâlâ: - Bu nur, senin zürriyetinden bir peygamberin nurudur ki, Onun ismi göklerde Ahmet, yerlerde Muhammed’dir. Eğer o olmasaydı seni yaratmazdım. Yerleri ve gökleri de halk etmezdim, buyurmuştur.

Hadis imamlarından Hâkim’in Sahih’inde rivayet edildiği de buna şahittir ki, şöyle buyurmuştur: - Hiç şüphesiz Âdem aleyhi selam resulullah efendimizin şerefli ismini Arz üzerinde yazılmış gördü. Allah Teâlâ hazretleri; - Ey Âdem! Eğer Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım, buyurdu.”

İşte böyle! Peygamberlere bile sınırlı yetki veren Kuran’a (bakınız Rad Suresi, ayet 38 vd.) zor inanılır da –hatta bazen inanılmazda- “büyük âlimlerin” yazdıklarına, “hadisçi” geçinenlere kayıtsız koşulsuz inanılır. Böyle saçmalıklara inanan saf ve cahil milyonlarca Müslüman vardır.

Peygamber Muhammed’in manevi ameliyat edilip, bütün organlarının günahlarından arındırılması da böyle söylentilere dayalı ayrı bir konudur. Ya peygamber Muhammed’in ölmüş olan babasını diriltip, Müslüman yapması olayına ne dersiniz? Ne yazık ki böyle konular kitaplara girmiş, hadis olarak yutturulmuş, milyonlarca okuyan ve inanan olmuştur.