HABERLER
Dini Haber
Al-ilah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Al-ilah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YA'SİN KELİMESİNİN ANLAMI NEDİR?

Sorularla İslamiyet, Dinimiz İslam, Yasin kelimesinin anlamı nedir?, Yasin ne demek?, Ya'sin'in anlamı, Kur'an'da SİN, din, A, islamiyet, Ayetteki Ya'Sin, Kur'an'da ay tanrısı, Tanrı Sin, Al-ilah,
YASİN KELİMESİNİN ANLAMI NEDİR?

Sorusuna Sorularla İslamiyet'in verdiği cevaba bakarak konuya başlayabiliriz.


Canlı yayın yaptığım dönemlerde bir yayınımda bu konudaki görüşümden bahsetmiştim fakat o gün canlı yayınımı izleyen sayısı 130 civarıydı dolayısı ile bu söylediklerimden çoğunuzun haberi olmadı. O yüzden bu makaleyi yazarak sizlerle paylaşmak istedim.

Bildiğiniz gibi Kur'an'ın kendisi de, camideki hocalar da, alim dediğiniz adamlar da bir konuda ortak söylem içindedir. Eğer onlara "Kur'an'da anlamı olmayan şeylerin neden anlamı yok, hani Kur'an apaçık bir kitaptı, apaçıksa neden şifre içerdiği düşünülüyor?" derseniz size klasik cevap olarak "Allah'ın söylediklerini anlamaya her zaman insanın aklı yetmez" ve türevi cevaplar olacaktır.

Bu cevabı verirken tabi ki "Kur'an apaçık bir kitaptır" ayetini göz ardı ediyor yada bilmezden geliyorlar sanırım. Neyse, bu yazıdaki ana konu bu değil, şimdi "şifreli", "anlamazsın sen", "onda bir hikmet vardır" vb. cevaplar verilen sorulardan biri hakkında kendi görüşümü yazayım.

Her şeyin bir anlamı olduğu gibi surenin isminin yani YA'SİN'in de bir anlamı olmalı değil mi? (Ama Kur'an apaçık bir kitap olduğunu söylediğine göre anlamı da Müslümanlar için anlaşılır olmalıydı ya neyse)

Onlar anlam sorulunca yukarıda yazdığım cevaplara başvuradursun ben şöyle açıklayayım (Sorularla İslamiyet'in verdiği cevaba yazının ilerleyen sürecinde cevap vereceğim).

Bildiğiniz gibi nasıl ki İsrail'in tanrısı Yahweh eski İsrail tanrısı olan EL'den türedi ise (İsraEL) aynı şekilde İslamiyetin tanrısı Allah'da eski pagan arapların tanrısı olan El-ilah (Al-ilah) dan türedi. Tabi bu birden olmadı, tıpkı mitoloji dediğimiz tanrıların gelişim sürecinde birçok tanrı ve tanrıçayı bünyesinde toplayıp sonrasında sadece ona tapınılması gibi Allah da tek ilah ilan edilene kadar El, İştar ve El-İlah yani diğer adıyla SİN'in özelliklerini ele geçirdi, Muhammed onu tek ilan edip diğer pagan uygulamalarını da reddetmeyip (tavaf, namaz, hac vs.) yeni oluşturduğu dinin içine katarken eski pagan tanrıları da yeni ve tek diye anlattığı Allah'ın bünyesinde topladı.
Bu sayede insanlar yeni tanrıyı daha kolay kabul edecekti çünkü o eski tanrılarının birleşimiydi ve alışılagelmiş ibadetlerine ters düşmüyordu.

Ne hikmettir ki SİN adlı tanrıya tapıldığı bir gerçekken Kur'an'daki bir surenin adı da YA'SİN'dir!. Rastlantıya bak sen...

Peki YA'SİN ne demek olabilir?
Neden konmuştur ki Kur'an'a?

Arapçada YA ne demek?
Birine seslenirken kullanılan bir ön ektir Arapçada "YA".
Ya Ali, Ya Ömer vb. şekillerde kullanılır.

Bu konuda Dinimiz İslam sitesinin cevabı için aşağıdaki tuşa tıklayabilirsiniz.


Peki, "YA" birine seslenmek için kullanılan bir ön ek ise, YA'SİN kelimesi Mezopotamya'nın ünlü tanrılarından SİN ve onun türevlerine bir sesleniş değilse nedir? Muhammed yeni dini oluştururken çevresindeki putperestleri dine daha sıkı bağlamak için bu şekilde bir kullanım tercih ederek Kur'an'da onun adına yer vermiş olamaz mı?

SORULARLA İSLAMİYET'İN AÇIKLAMASINA CEVAP

Diyorlar ki Ya'Sin deki bu harfler manaları kapalı, değişik anlamlara gelebilecek harflerdir.
E hani Kur'an herkesin anlayabilmesi için apaçık bir kitaptı?
Neden manası kapalı, "siz bunu anlayamazsınız" gibisinden kitap ve mesaj göndersin bir yaratıcı? Anlamamızı istiyor mu istemiyor mu?

Daha yanlış olan "anlamını bilemeyiz" denen şeye makul anlamlar yüklemektir. Yani keyfine göre bilmediğin bir şeye anlam yüklenebilir mi?

Çince'de 苹果 (Píngguǒ) elma demek. Şimdi ben bunu anlayacak, bilecek bir bilgiye sahip değil isem tutup bu kelime şu anlama gelebilir, makul anlamlar şunlar olabilir diyerek ona "araba tekerleği" anlamına geliyormuş gibi bir yaklaşımda bulunabilir miyim? Yanlış bir yöntem değilse nedir?

Sorularla İslamiyet aslında benim "Ya" için söylediğim şeyi kendisi de ilk paragrafta söylemiş. Diyor ki: "Ya-Sin" kelimesinin bir "nidâ = çağrı" olduğunu gerektirir.

Fakat işlerine geldiği gibi açıkladıkları kısım SİN ile ilgili kısım.
"Sin ise, insan kelimesinin "Sin" harfini çağrıştırdığı için Ya'Sin insan demek olabilir" diyorlar. Harfi çağrıştırıyor diye kelimeye anlam yüklenir mi?

Tabi ki dinlerini korumak adına hiçbir hoca "buradaki SİN, Arapların duyup haberdar olduğu, güçlü Mezopotamya tanrılarından biridir" demedi, diyemez. Daha İslamiyet yokken nasıl ki Muhammed'in babasının adı Abd-Al-İlah yani Al-ilah'ın kulu anlamına geliyor yani bu ismi çocuklarına koyarak inandıkları tanrıyı yüceltmeyi amaçlıyorlardı diyemiyorlar ise SİN'de Kur'an'a girmiştir diyemiyorlar.

Sorularla İslamiyet benim de yazının başında söylediğim klasik cevaplardan birini vererek beni haklı çıkarmış. "Allah'ın sonsuz ilminden dolayı Kur'an'da yazılanlar şifrelidir, üslubun bir gereğidir" gibi cevaplar vermiş. Yani klasik "siz anlayamazsınız" bölümüne hoş geldiniz. Bir yaratıcı hem kendini anlatmak için kitap gönderecek hem de o kitapta anlaşılmamaya çalışarak şifreli bir dil kullanacak öyle mi? :)

Aslında Kur'an'ın söylediklerine bakılırsa anlaması zor olmayan mesajlar içeriyor olmalıydı ama maalesef görüldüğü üzere durum öyle değil.

Peki bakalım Kur'an bu konuda ne diyor:
"Biz Kur'an'ı sana her şeyin apaçık bir beyanı olarak indirdik." (Nahl, 16/89)
Yukarıdaki ayette öyle diyor fakat anlamak için 40 takla atmak, yada bu şifrelidir demek gerekiyor öyle mi?

Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu? (Kamer Suresi 32)
Kolaylaştırıldık denen kitabı anlamak için çırpınan milyonlarca Müslüman var ?!

"Anlayıp düşünsünler diye Kur’an’ı senin dilinde kolaylaştırdık." (Duhan 58)
Maalesef hiçbirimiz için kolaylaştırılmış olmadı çünkü dilimiz Arapça değil. Daha tuhaf olan ise Arapların bile tam olarak anlayamadıkları kısımlar olması.

Yasin kelimesinin anlamı nedir? sorusunun net bir cevabı olmasa da benim düşündüğüm ihtimalin ilahiyatçıların verdiği belirsiz cevaplardan aşağı kalır bir ihtimali yok. Tabi ki ille de "benim dediğim doğrudur" diyemem fakat onların dediklerinin akla yatmadığı ve net olmadığı kesin.

Yazan: A.Kara

MÜŞRİK MÜSLÜMANLAR

Yazan: Demon Product
DP, din,islamiyet,Allah'ın kökeni,Eski arap tanrısı,Eski arap tanrısının yeni adı,Hubal,Hubal ve Allah, Al-ilah, Arap putperestliği,İslam öncesi Allah,Al-ilah'ın kızları,Menat,Lat,Uzza,

MÜŞRİK MÜSLÜMANLAR


İslamiyet öncesi Arabistan yarımadası ve dinleri ile ilgili öğrendiğimiz ilk kelime “Müşrik” olmuştu. Peki, kimdi bu müşrikler? Kızlarını diri diri gömen, her akşam dansöz oynatıp şişenin dibine vuran, ancak bu âlemleri başkalarından elde ettikleri faiz ve dolandırıcılık ile kazanan, yağma yapan, işine gelince bizim tanrılarımız böyle emrediyor deyip yırtan, alenen soytarı tiplerdi. Hocaların bizlere anlattığı, filmlerde gördüğümüz müşrik görüntüsü bu idi.

Peki, Müşrik ne? Kâfir ne?

Müşrik; Allah’a inandığı halde O’na ortak koşandır. Varlığına inandığı ve kabul ettiği ilaha ortaklar edinip, onları O’na denk tutandır.

Kâfir; Allah’ın varlığını ve tek ilah oluşunu hiç kabul etmeyen, reddeden, inkâr edendir.

Şimdi bakalım eski Arabistan panteonunda kimler vardı: Hübel, Lat, Menat ve Uzza. İslamiyet öncesi Arabistan yarımadasında inançlar ve Allah’ın kökenleri ile ilgili bu sitede bolca makale olduğundan (“İslamiyet Öncesi Allah’ın Kökenleri” Site Başyazarı ve Yöneticisi A.KARA) bu detaya girmeyip kısaca değineceğim.

Hubal (El-İlah ya da Al-İlah), panteonun en üstündeki baş tanrı. Üç tanrıça olan (Kuran-ı Kerim’de düzeltilen bir ayette bu üçlünün şefaati umuluyor; bu olay Garanik Vakası olarak nitelendiriliyor ve El-Waqidi, İbn Sa'd, Ebu Cafer Taberi ve İbni İshak'ın eserlerinde yer alıyor.) Lat, Menat ve Uzza’nın babaları. Ay Tanrısı olarak görülüyor ve diğer adı da “Sin” (Ya’Sin suresi bir şey çağrıştırdı mı?)

Hubal, İslamiyet öncesi Arabistan’da baş tanrı ve diğer adı Al-İlah. Bunu bir kenara koyalım. Bu bilgi hem Müslüman hem de Müslüman olmayan tarihçiler tarafından sabit.

İlk paragrafa dönecek olursak, İslamiyet öncesi de bir Allah inancı var. Bunun en basit kanıtı, Abdullah ismi Allah’ın kulu anlamına geliyor ve Muhammed’in babasının adı. Eğer Allah kavramı İslamiyet öncesi gelmiş olsa böyle bir isim takılmazdı.

Şimdi gelelim İslamiyet Öncesi Allah kavramının kesin var olduğuna dair delillere. Bu deliller bilimsel kaynaktan gelse malum çevreler reddederlerdi, o yüzden ayetleri sıralayacağım. Ehl-i Sünnet Vel Cemaat veya hangi koldan olursa olsun hiçbir Müslüman bu ayetleri yalanlayamaz. Yalanlarsa dinden çıkar kâfir olurlar. Ayetlere bir bakalım:

“Onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan, muhakkak ki ‘Allah‘ derler.“ (Zuhruf Suresi, 87.ayet)

“Eğer onlara ‘Gökten su indirip onunla ölümünden sonra arza hayat veren kimdir?‘ diye sorarsan, muhakkak ‘Allah‘ diyeceklerdir.“ (Ankebut Suresi, 63. ayet)

“Onlara, ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?‘ diye sorsan, muhakkak ki ‘Allah‘ diyeceklerdir.” (Zümer Suresi, 38. ayet)

“(Ey Muhammed O müşriklere) de ki: ‘Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), yeryüzü ve yeryüzünde bulunanlar kimindir?‘ Diyeceklerdir ki: ‘Allah’ın.‘ Yine de ki: ‘Yedi tabaka
göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir?‘ Onlar da diyeceklerdir ki: ‘Allah’tır.‘ Keza de ki: ‘Eğer biliyorsanız, (söyleyin bakalım) her şeyin hükümranlığı elinde olan, her şeyi himaye eden ve fakat kendisi himayeye muhtaç olmayan kimdir?‘ Diyeceklerdir ki: ‘Allah.“ (Mu'minun Suresi, 84-89 ayetler)


Müşrik, daha önce de tanımladığımız üzere Allah’ı kabul edip; ancak, ona ortak koşan, alternatif ast aracıların şefaatini isteyerek Allah’a ulaşmaya çalışan kimsedir.

İslam peygamberi Muhammed’ in, İslamiyet’i yayarken nispeten kolay angaje etmesinin sebeplerinden birisi de bu idi. Putlar daha çok para ve statü sahiplerinin tekelinde idi. Köleler ve cariyeler en alt tabaka olduğundan Allah’ a (El-İlah) aracı olan putlar onların “dualarını ve ibadetlerini” görmüyordu. Bu ortam İslamiyet’in yayılması için gerekli olan atmosferi oluşturuyordu. İslamiyet’in ilk zamanlarında özellikle köleler ve alta tabakada yayılım göstermesinin en önemli sebeplerinden birisi de buydu.

Zengin veya soylu tabir edilecek tabakanın sıkıntısı ise ast sınıf ile görünürde eşit görülmekti (Ki daha sonra bu azatlı köleler ve alt sınıf grup, 2. Dünya Savaşı sonrası dünyaya “Ezildik” ajitasyonu ile Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ırkçı-faşist Yahudilik ile benzerlik göstererek kendilerine din adına cariye almayı ve kendilerinden olmayanların mallarını kendilerine ganimet görmeyi helal kılmıştı) . Mevcut tanrıları onlar için şefaatçi oluyordu.

Normalde İslamiyet son tahlilde Allah’ı tek ve yegâne tanrı ilan ediyor, her türlü şefaatçi veya aracı sistemleri, sınıfları yok sayıyor, hatta lanetliyordu.

Putlar yıkılmış, aracılar ortadan kalkmış, müminler aracısız-direkt olarak yaratıcılarına yakarıp ibadet edebiliyorlardı.

Örneğin Bakara 186’ da:
“(Ey Muhammed) Kullarım sana benden sorarlarsa, ben, şüphesiz, onlara yakınım. Bana dua edenin, dua ettiği zaman, duasını kabul ederim. O halde, onlar da benim davetimi kabul etsinler ve bana inansınlar. Ola ki doğru yolu bulurlar.“ (Bakara Suresi,186.ayet)

Peki, ya sonra?
Dua mekanizması işe yaramadı. Her zaman ezilenler ve istismara uğrayanlar oldu. Kölelerin yerini "maraba"lar aldı. Cariyelerin yerini seks köleleri aldı (Cariye ’ye hizmetçi deyip kendinizi kandırmayın.). Sömürü sistemi her zaman olduğu gibi daha sonrada devam etti, halen devam ediyor, devam da edecek.

Alt kısımda kalan insan toplulukları, ettikleri duaların ve ibadetlerin işe yaramadığını görünce kusuru kendinde arayıp daha da çok yaratıcılarına yakarmaya başladılar. Ancak değişen hiçbir şey olmadı. Çocuklar tecavüze uğramaya devam etti, hacı dedeler köpeklere musallat oldu, kadın cinayetleri arttı, ezilenler hep ezildi.

Bireyler sorunu kendinde aradı. “Acaba imanım mı eksik?” diye kendini suçladı. İşte bu noktada devreye “Şefaatçi” ler girdi.

Hani El-İlah'a (Hubal/Al-Lah) ulaşmak için kızları olan Lat, Menat ve Uzza’yı aracı koydukları gibi.

Bu kez El-İlah'ın yerini Allah, kızlarının yerini hoca efendiler, imamlar, şeyhler, dervişler almıştı. Sistem basitti, “Sizin ibadetinizi ve duanızı yaratıcı elbette görür. Ancak nasıl bir gemi kaptansız olmuyorsa, sizinde bir yol göstericiye ve aracıya ihtiyacınız var. Kendinizi Allah yoluna adayanlara bırakın. Onların şefaati sizi kurtaracak!!!”

İşte bu sistem, özellikle ülkemizde, öyle safhalara geldi ki, cenneti garantileme isteyenler kendilerini, karılarını, kızlarını ve erkek çocuklarını hocalarına "Bade" lettirdiler. Onların terli atletini, sümüklü mendilini ellerine yüzlerine sürdüler. Huzurlarına varıp el öptüler, yüz sürdüler.

Kısacası Putlar ve Putçuluk hiç ölmedi. Sadece biçim değiştirdi.

Şefaatçi aracılar, günümüzde ruhban sınıfı tabir edebileceğimiz oluşumlar, tarikatlar, hocalar, bilmem neciler, yok bilmem ne hoca efendiler, efendi hazretleri, şeyhler, dervişler… Hepsi bu paradoksun bir sonucu.

Eğer mal, mülk, zenginlik zaten sizde var ise düşüneceğiniz tek şey Allah’ın sevdiği kulu olduğunuzdur. Ancak 5 yaşından 14 yaşına kadar sistematik olarak tecavüze uğradıysanız, üstüne her gittiğiniz yerde istismara uğrarsanız, önünüze türlü engeller geldiğinde düşündüğünüz şey eğer eksik olan imanınız ise burada bir sıkıntı var. Kimsenin kaderine 5 yaşında tecavüze uğramak konulmaz. Böyle bir sınav zaten olmaz. Önüne gelenin tatmin materyali olmak eğer kaderde var ise kimse bir sınavdan bahsetmesin.

Cüz-i İrade ve Külli İrade denilen kılıfların ardına da saklanmayın. Hem önceden size biçilmiş hayatı yaşayacaksınız, yani inanıp inanmadığınız, yaşamınız, ölümünüz tasarlanmış olacak, hem de size bir “ruhsat” verilerek yaptıklarınızdan cezalandırılabileceğiniz söylenecek. Burada gerçekten büyük bir paradoks var.

Şefaatçi ara sınıfın var olmasındaki tek sebep Din deki öngörülemeyen ve aşılamayan kusurlardır. Ortada bir sorun var. Bu sorunu mantıklı bir şekilde tasarımlamak zorundasınız. Kısacası bir suçlu lazım. Allah suçlu olabilir mi? Haşa. Dualarda ve ibadetlerde bir sorun olabilir mi? Yok onlar tastamam. E iyi de bu kız tecavüzcüsü olan aminoasit yığını ile zorla evlendiriliyor ise ona biçilen hayat bu olabilir mi? Bu da mantıklı değil. O halde iman da bir sakatlık vardı ki kız bunun cezasını çekiyor. Bunu nasıl düzeltebiliriz? Allah yoluna kendini adamış, her şeyiyle ona layık, onun rızasını kazanmış bir Hoca efendi ile. "Hadi gidip ona tabi olalım da cenneti garanti edelim. Ayrıca başımıza kötülük gelmesin, paraya para demeyelim."

İşte bu ve benzeri durumlar ile karşılaşılmaması için aynen İslamiyet öncesi Arabistan yarımadasında olduğu gibi (Lat, Menat, Uzza) şefaatçi sınıf tasarımlandı. Tek fark o zamanki şefaatçiler Put’tu, şimdikiler kanlı canlı…

Değişen bir şey yok. Eğer okuyup sorgulayarak herhangi bir semavi dine bağlı iseniz “size” saygı duyarım. Ancak kalkıp bu şefaatçi canlı putların arkasında saf tutup “Elhamdülillah Müslümanım” diyorsanız alenen "MÜŞRİK" siniz haberiniz olsun.

Zamanınızı boşa tüketerek bu yazıya reddiye geliştirmeye çalışmayın çünkü bu mevzu konusunda sizi bizzat Kuran-ı Kerim uyarıyor:

En’âm 64
"De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine O'na ortak koşarsınız."

A’râf 191
"Kendileri yaratıldığı halde hiçbir şeyi yaratamayan varlıkları (Allah'a) ortak mı koşuyorlar?"

Âl-i İmrân 80
"Ve size: Melekleri ve peygamberleri ilahlar edinin, diye de emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra hiç size kâfirliği emreder mi?"

Elbette ki sadece bu üç ayet değil, daha birçok ayette bu ve benzeri anlamlar var. O yüzden sakın “bu yazar cımbızla seçip ayıkladığı ayetleri yalan yanlış yorumluyor!” demeyin.

Maalesef İslamiyet, İslamiyet öncesi Arap yarımadası dininin sadece geliştirilmiş bir varyantı. Farklı bir şey değil.

O din’ de Ortadoğu dinlerinin evrimleşmiş bir modeli olduğuna göre…

Daha inandığı dinin kitabını bir kez dahi anlayarak okumamış, hocasının ağzından çıkan kelimeleri Gandalf’ın ağzına bakan Frodo edası ile dinleyen bir toplumdan ne bekleyebilirsek artık. Sanırım hala ümidimiz var.
Gerçek ortada duruyor, sağlıcakla kalın.

İSLAMİYET ÖNCESİ ALLAH'IN KÖKENİ

din, islamiyet, Allah, Allahın kökeni, İslamiyet öncesi Allah, Al-ilah, El-ilah, Ay Tanrısı Al-ilah, Putperest arapların Tanrısı, Arapların 360 putu, Allah ne demek,A,Hz Allah
Müslümanların çoğu bu söylendiğinde öfkelense de yazılı birçok belge göstermektedir ki Arap putperestler zaten Muhammed gelmeden önce de Kabe'ye ibadet ediyorlardı. İnançlılar bu söyleme karşı öfkelenseler de maalesef "tarih" onların tarafında değildir. İslamiyet öncesi edebiyatı bunu kanıtlamıştır (Allah Kimdir?, GJO Moshay, 1994, s138)

"Fakat tarih, kuşkusuz gölgenin ötesinde, Muhammed'in zamanından önce putperest Arapların dahi, baş tanrılarını Allah'ın adıyla ve hatta bir bakıma onun birliğini ilan ettiğini ortaya koyuyor... Putperest Araplar arasında bu terim, üç yüz altmış putlarıyla, panteon'un baş tanrısı olan Kabe'yi göstermektedir." ( Tanrının Müslüman Doktrini , Samuel M. Zwemer 1905, s. 24-25)

Aslında ilk önce yeni bir din kurmayı değil daha önceden var olan Allah'a olan inancını düzeltmeyi ve bu inancın tam anlamıyla ve haklı olarak talep ettiği şeyleri göstermeyi planlamadı. (Muhammed: Adam ve inancı, Tor Andrae, 1936, Theophil Menzel tarafından çevrildi, 1960, s13-30)

İSLAMİYET ÖNCESİ ALLAH'IN MENŞEİ
  • Allah'ın putperest Araplar tarafından birçok çok yönlü tanrıdan biri olarak ibadet edildiği sorusu kesinlikle sorulmamakta bile.
  • Allah'a, Muhammed doğmadan önce Mekke'deki Kabe'de zaten ibadet ediliyordu. Muhammed Mekke'lerin zaten tanışık olduğu bir Tanrıyı ilan etti. Bu yüzden putperest Araplar, Muhammed'i önceden tapınanlardan farklı bir Allah hakkında vaaz vermekle suçlamadılar.
  • Pek çok bilim adamı, "Allah" ın bileşik bir Arapça sözcüğünden türetildiğini söylüyor: AL + İLAH = Allah. Arapça "İlah", "Tanrı", Arapça "Al" kelimelerine karşılıktır. Dolayısıyla İngilizce eşdeğer bir "Allah" dan "The + God" gelir. Arthur Jeffery gibi diğerleri, "Ortak teori, bir ilah için yaygın bir söz olan ilah'dan ve bu nedenle de ilah, yani tanrıdan oluşan bir teori" Allah "Allah" olur "der. Ancak bu teori savunulamaz. Aslında, İslam öncesi zamanlarda Aramca'dan dile ödünç alınan kelimelerden biridir "(İslam: Muhammed ve Rahibesi, Arthur Jeffery, 1958, s85)
  • "Allah", Müslüman Tanrısının uygun ismi olarak bilinse de, Allah bir isim değil, tam anlamıyla "Tanrı" anlamına gelen bir tanımlayıcıdır. Bütün putperest kültürlerin "Üst Tanrısı" nı "Tanrı" olarak nitelendiren bu genel terimleri vardır.
Yazan: Anu