HABERLER
Dini Haber
Büyü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Büyü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ESKİ MEDENİYETLERDE BÜYÜ VE BÜYÜCÜLÜK |1

BÜYÜ İNANIŞI, TÜRLERİ ve
ANTİK TOPLUMLARDA BÜYÜ |1

Büyü, doğal veya doğaüstü varlıkları, güçleri kontrol veya manipüle ettiği söylenen inançların, ayinlerin veya eylemlerin uygulanmasıdır. 
Büyüyle uğraşan kişilere ya büyücü ya da cadı denmiştir. Tarih boyunca zaman zaman büyü ve büyücülüğe dair çağrışımlar olumludan olumsuza değişse de, sihir günümüzde birçok kültürde önemli bir dini role sahiptir ve bazılarınca tıbbi çare arayışında bile büyüye başvurulmaktadır". [1][2][3][4]

Batı kültüründe sihir, ötekiler yani yabancılar  ve ilkellikle ilişkilendirilmiş ve bunun "kültürel farklılığın güçlü bir göstergesi" olduğu düşünülmüştür. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Batılı entelektüeller sihri ilkel bir zihniyetin işareti olarak görerek onu marjinal olmaya çalışan insan gruplarına atfettiler. [5][6][7][8]

Modern okültizm ve Neopagan dinlerinde büyü yaptığını iddia eden pek çok sihirbaz ve cadı düzenli olarak sihir yapmış [10] ve sihri kişinin iradesinin gücüyle fiziksel dünyada değişim yaratma tekniği olarak tanımlamıştır. Bu tanım etkili bir İngiliz okültist olan Aleister Crowley (1875-1947) tarafından popüler hale getirilmişti ve o andan itibaren Vika, LaVeyan Satanizmi ve Kaos büyüsü uygulayıcıları onun bu görüşünü benimsemişti.

Dünyadaki büyü inanışlarına bakıldığında 3 büyü türü önümüze çıkar: Kara, Ak ve Gri Büyü.
Kara büyü bencil, zararlı veya kötü amaçlar için, Ak büyü büyünün daha çok başkasına yardım amacıyla, iyi niyetle kullanılması olarak anlaşılmıştır. [11][4]
Sol elin geçmişten bu yana şeytanla, kötülükle, sapkınlıkla ilişkilendirildiğini biliyoruz. İşte büyü de de sol el kara büyünün, sağ el ise iyiliksever ak büyünün alanıdır.
Phil Hine şöyle der: "Okültizmin diğer birçok yönü gibi, 'kara büyü' olarak adlandırılan şey, büyük ölçüde tanımlamayı kimin yaptığına bağlıdır." [12] Aslında bu sözü çok doğrudur çünkü kara büyü yapan biri de bunu kendinin yada bir başkasının iyiliği için yaptığını düşünüp aslında yaptığının kötü bir büyü olmadığını düşünebilir.
Nötr büyü olarak da adlandırılan gri büyü ne özellikle yararlı nedenlerle ne de tamamen düşmanca uygulamalara odaklanmayan bir sihirdir. [13][14]

Tarihçiler ve antropologlar yüksek sihirle uğraşan uygulayıcılar ile düşük büyüyle uğraşanlar arasında ayrım yapmışlardır. Çünkü yüksek sihir, uzun ve ayrıntılı törenler ile sofistike ve bazen pahalı gereçler içeren daha karmaşık bir büyü türü olarak görülür. Düşük büyü ise köylülerle [16] ve daha kısa süren, sihirli olduğuna inanılan sözlerin söylendiği basit ayinlerle ilişkilendirilmiştir. [15]

Mezopotamya'da kötülüğe karşı koymak ve şifa bulmak amacıyla büyüye farklı biçimlerde başvurulmuştur. Mezopotamya'daki savunma amaçlı yapılan meşru büyüye Akad dilinde Aşiputu, Sümer'de ise Maşmaşutu denirdi. Bunlar belirli gerçeklikleri değiştirmeyi amaçlayan büyü ve ayinlerdi.
Eski Mezopotamyalılar sihrin iblislere, hayaletler ve kötü büyücülere karşı geçerli tek savunma aracı olduğuna inanıyorlardı. [17] Onlara zulmettiğine inandıkları ruhlara karşı kendilerini savunmak için bu kötü güçleri durdurması umuduyla kişinin mezarına kispu denilen sunular bırakılırdı. [18] Eğer verdikleri sunu bir işe yaramazsa bazen ölen kişinin bir heykelciğini yapıp onu toprağa gömer ve tanrılardan kötü ruhu yok etmelerini ya da kişiye musallat olmayı bırakmaya zorlamalarını talep ederlerdi. [19]

Sümer dininde büyü, muska, nazar, lanet gibi ögeler ön plandaydı. İnsanların korktuğu tanrıları ve onların lanetleri karşısında tanrıları sakinleştirmeyi, memnun etmeyi, insan üstü varlıklarla iletişime geçerek kehanet, sihir, büyü, şifa, fal, yazgı gibi konulara hakim olmaları nedeni ile rahiplere büyük saygı duyulurdu.
Kendilerini lanetleyebilecek kötü büyücülerden korunmak için sihre başvuruyorlardı. Antik Mezopotamya'da kara büyüye karşı kendini savunmak için karşıdaki kişi ile aynı tekniklerin kullanıldığı görülür. Fakat lanetlemeye yönelik kara büyüler gizlice uygulanıyorken kendini başka bir büyü yada büyücüye karşı savunma amacıyla yapılan büyüler açıkta, izleyici önünde yürütülüyordu.
İnanışlarında büyücüyü cezalandırmak için yapılan Maklû yada "Yakma" olarak bilinen dini törene başvurulurdu.
Bu uygulamada büyücülükten muzdarip olan kişi, büyücünün bir heykelciğini yapar ve geceleri onu yargılamaya başlar. Daha sonra eğer büyücünün suçlarının niteliği belirlenebilirse büyücünün heykelciği yakılır ve böylece büyücünün gücününün kırılacağına inanılırdı. [20]

Sümerlerde ise "bağı" adı verilen kara büyünün kasten yapılması büyük bir kötülük olarak görülür ve büyüye maruz kaldığını iddia eden kişi kendine yapılan büyüyü yalnızca rahiplerin kehanetleri ile öğrenebilirdi. Eğer kara büyü tespit edilirse bunu yok etmek için ak büyüye başvurulur, kara büyüyü bozma girişiminde kötü güçlere maruz kalmamak için evin belli noktalarına büyülü metinlerin yazılı olduğu tabletler konurdu. [46]

Mezopotamyalılar kendilerini bilmeden işlenen günahlardan arındırmak için de büyülü ayinler yapardı. [20] "Maklu" adını verdikleri dini törende büyücü, kişiyi tüm günahlarından arındırmak için onları bir hurma şeridi, soğan ve bir tutam yün gibi çeşitli nesnelere aktararak yakardı. [21] İnanışa göre böylece bilmeden işlemiş olabileceği tüm günahlardan arınacaklardı. Bu, Yahudilerin Yom-Kippur adlı kefaret gününde başları üzerinde tavuk çevirerek günahlarını ona aktardıklarına inandıkları Kaparot ayinine oldukça benzemektedir. Eski Mezopotamya toplumlarının din ve uygulamaları daha sonraları onları putperest olarak yaftalayan İbrahimi dinlerde farklı isim ve uygulamalar altında yaşamaya devam etmiştir.

Şurpu adı verilen yalatma yöntemi ile büyü bozmaya başvurulur, hastalıkları ortadan kaldırması için tanrılara kurban verilen ayinler düzenlenirdi. [36] Yani kurban, adak gibi uygulamalar ve kendisi için kan akıtılmasını isteyen ilahlar düşüncesi Sümer dininin ayrılmaz parçalarındandı.

Başvurdukları şeylerden biri de aşk büyüsüydü. Bu tür büyülerle bir kişinin başka bir kişiye aşık olması, bitmiş olan sevgiyi yeniden kazanması veya erkeğin ereksiyon problemine çözüm getirmesi hedeflenirdi. [22] Bir adamı koruyucu tanrısı ile veya bir kadını onu ihmal eden kocası ile uzlaştırmak için de büyüye başvurulurdu. [23]

Sümer rahibelerinin doğum yapan kadınları kötü varlıklardan koruduğuna inanılır ve bu rahibe sınıfı aynı zamanda büyücü olarak kabul edilirdi. 

Mezopotamya'dan rasyonel bilim ile büyü arasında hiçbir ayrım yoktu. [24] Biri hastalandığında doktorlar hem okunacak sihirli sözlere hem de tıbbi tedaviye başvururdu. Çoğu ayin, büyülü sanatlarda uzman olan, Aşipu (āšipu) adı verilen kişiler tarafından gerçekleştirilirdi. [30][31][32] Bu meslek genellikle nesilden nesile [25] aktarılır ve son derece yüksek saygı görürdü. Bu yüzden genellikle krallara ve büyük liderlere danışman olarak hizmet ederlerdi. Fakat Aşipular sadece birer sihirbaz değil aynı zamanda doktor, rahip, yazıcı ve bilgin olarak da hizmet ederdi. [26]

Tanrı Ea ile bağdaştırılan Sümer tanrısı Enki bile sihir ve büyülü sözlerle yakından ilişkiliydi. [27] Büyü uygulayıcısı olan Aşipu'ların koruyucu tanrısıydı ve tüm gizli bilginin nihai kaynağı olarak kabul edilirdi. [28][33][34] Mezopotamyalılar ayrıca talep edildiğinde bazı alamet ve kehanetlere ulaşabileceklerine inanıyor ve alametleri daima son derece ciddiyetle alıyorlardı. [29]

Mezopotamya'da kötülüğün nedenleri ve bunun nasıl önleneceği konusunda "büyü kasesi" veya "sihirli kase" adı verilen koruyucu yöntemlere başvurulduğu görülür. 6-8. yüzyıllar arasında oldukça popüler olan bu kaseler Orta Doğu'da, özellikle Yukarı Mezopotamya ve Suriye'de üretilirdi. [35] Yüzüstü gömülen bu kaselerle iblisleri yakalamak hedeflenirdi. Bunlar genellikle eşiğin altına, avlulara, yeni ölenlerin evlerinin köşelerine ve mezarlıklara yerleştirilirdi. [37] Büyü kaselerinin bir alt kategorisi, Yahudi ve Hristiyanların büyüde kullandıklarıdır. Aramice dilindeki büyülü kaseler Yahudilerin büyü uygulamaları hakkında önemli bir bilgi kaynağıdır. [38][39][40][41][42]

Hititlerde de büyü ayinleri oldukça yaygındı. Büyü içeren törenleri sadece tapınak ve kutsal alanlardaki ibadetlerle sınırlı değildi. Hitit metinleri şifa ve korunma amaçlı birçok büyü hakkında bilgiler verir. [51] Hititler de Tıpkı Sümer'de olduğu gibi kötü cinleri, hastalıkları kovmak için büyüye başvururdu fakat bu büyüleri ya kişinin evinde yada yerleşim alanlarının dışında, uzakta yaparlardı. Kişinin saflığını kaybetmesi, cinler, hayaletler, iftira, büyü, kirli nesnelere dokunma ve tanrıların öfkelenmesi gibi nedenlerden ötürü hastalandığına yada talihinin ters gittiğine inanılıyordu. Tanrıların öfkesini bastırmak için kan dökülmesi gerekse de dökülen kanın aynı zamanda evi kirlettiği ve törensel bir arınmaya ihtiyaç duyduğu düşünülürdü.
Ritüeller Sümer lologramlarının geleneksel çevirisini kullanan şifacılar tarafından idare edilirdi. Büyü törenlerinde "Yaşlı Kadın" adı verilen uzman kadınlar yada "kahin" ler olan erkekler önemli rol oynardı. [55]

Hititlerin büyü ayinlerinin genel öğretileri arasında sembolik eylemler bulunur. Tanrılar yardım için çağrılırken ayinin hedefindeki kişi genellikle saflığın simgesi olan su, yağ yada gümüş kullanılarak arındırılır. Kişinin hastalığı veya kirliliği figürlere yada doğrudan hayvanlara temas yoluyla aktarılarak onları taşıyıcı konumuna getirir. Daha sonra kötülüğü içinde taşıyan bu figür yada hayvanlar bulundukları bölgeden uzaklaştırılır.

Bir Hitit büyü ayininde kişiyi etkileyen kötülüğün bir fareye nakledildiği anlatılır. Kötülüğe maruz kalan kişinin sağ eline ve ayağına ip ve kalay iliştirildikten sonra kalay alınır ve tekrar iple fareye bağlanır. Ardından büyüyü yapan kişi fareyi kovalarken onu iki cine havale eder ve şöyle der:
“Kötülüğü onlardan aldım, onu bir fareye sarmaladım. Bu farenin onu dağlara, derin vadilere ve uzun yollara götürmesine izin ver! ... Zarniza, Tarpatašša onu sen al!” [56]

Antik Yunanda büyücüler, Perslerde ise Magi rahipleri denen sihirbazlar yalnızca sırların bilgeliğe sahip kişiler olarak değil, aynı zamanda matematik ve kimya gibi çeşitli alanların efendileri olarak görülüyorlardı. Büyücüler ölüm, kehanet ve kara büyü ile ilişkilendirildiğinden şüphesiz onlardan korkuluyordu ve genellikle toplumun daha uç noktalarında yaşıyor ve hayatlarını sadakalarla sürdürüyorlardı.

Yunan mitolojisinde büyü, Hermes, ay ve büyücülük tanrısı Hekate, Orfeus, büyülü bitkiler, iksirler konusunda uzman olan ve Odisseus'un Hades'in hayaletlerini çağırmasına yardım eden Helios'un büyücü kızı Kirke gibi figürlerle ilişkilendirilmiştir. Sihirli iksirler ve lanetlerle ilgili bol miktarda efsane bulunur. Örneğin, Nessos adlı sentor (yarı at-yarı insan) ölürken akan kanından Herkül'ün karısı Deianeira'ya verir ve sevgilisi ona ihanet ederse kullanmasını, bunun bir aşk iksiri olduğunu, eğer Herkül'ün giysisine bu kanı sürerse ona yeniden aşık olacağını söyler. Fakat bu kanın içine Hydranın zehirli salyası karışmıştır. Herkül yanında İole ile birlikte gelince kıskançlık krizine giren Deianeira kendine söylenenleri yaparak kana buladığı gömleği kocası Herkül'e verir ve Herkül onu giyer giymez yanmaya başlar ve korkunç bir şekilde can verir. [9]

Yönümüzü Mısır'a çevirirsek; Heka ile kişileştirilen Büyü eski Mısır din ve kültürünün ayrılmaz bir parçasıydı. Tüm bunları bizzat Mısırlılar tarafından yazılıp günümüze ulaşan metinlerden biliyoruz. [43]

Kıpti terimi olan "hik", dinsizlik ya da yasadışılık anlamına gelmeyen ve Eski Krallık'tan Roma dönemine kadar kullanılan, firavunlara ait "heka" teriminin torunudur. [44] Ahlaki açıdan tarafsız kabul edilen heka, hem yabancıların hem de Mısırlıların uygulama ve inançlarında yer edindi.
Merikare Talimatları heka'nın vakıaları savuşturacak silahlar olmak üzere yaratıcının insanlığa armağan ettiği bir iyilik olduğunu bildirir. [45]

Mısır'da sihir, hem okur-yazar rahip hiyerarşisi hem de okuma yazma bilmeyen çiftçiler ve çobanlar tarafından uygulanırdı ve heka ilkesi, hem tapınaklarda hem de özel ortamlarda tüm ayinlerin temelini oluşturuyordu. [47]

Heka'nın temel ilkesi kelimelerin bir şeyleri var etme gücüne odaklanır. [48] Karenga, yaratıcının dünyayı var etmek için kullandığı birincil araç olarak kelimelerin temel gücünü ve ontolojik rolünü açıklar. Çünkü antik Mısır insanı tanrılarla aynı ilahi doğayı ve onların görüntüsünü (snnw ntr) paylaştığına inandığından tıpkı tanrıların yaptığı gibi kelimeleri yaratıcı bir şekilde kullanma gücüne sahip olduklarını düşünmüşlerdir. [50]

Mısır'ın Beşinci Hanedanlığının son firavunu olan Unas piramidinin iç duvarları, dikey sütunlar halinde yerden tavana uzanan yüzlerce büyülü yazıtla kaplıdır. Bu yazıtlar Piramit Metinleri olarak bilinir ve Öbür Dünyada hayatta kalabilmek için firavunun ihtiyaç duyduğu büyüleri içerir. Fakat Piramit Metinleri kesinlikle yalnızca kraliyet soyu içindi ve büyüler, büyülü sözler sıradan kişilerden gizli tutulurdu. Birinci Ara Dönem'in kaosu ve huzursuzluğu sırasında mezar soyguncuları piramitlere girerek büyülü yazıtları gördüler. Böylece halk büyüleri öğrenmeye başlayınca Orta Krallık’ın başlangıcında halk kendi tabutunun kenarına benzer yazılar yazmaya başladı ve bunu yapmanın öbür dünyada onların hayatta kalmasını sağlayacağını umdular. Bu yazılar Tabut Metinleri olarak bilinir. [47] [48][49]

Mısırlıların "Meket"dediği muskalar (tılsım) hem yaşayanlar hem de ölüler arasında yaygındı. [52][48] Bunları kötülüklerden korunma ve "evrenin temel adaletini yeniden teyit etme" aracı olarak kullanıyorlardı. [53] Bulunan en eski muskalar hanedanlık öncesi Badâri Dönemi'ne aittir ve bu muskalar Roma dönemine kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. [54] Yani Arapların İslam'a entegre ederek boyunlarına asmaya başladığı ve toplumumuzun da uygulamaktan geri kalmadığı muskaların temeli aslında antik Mısır ve Sümer dinlerine dayanır.

BÜYÜ VE FAL TEORİSİNE GİRİŞ

din, DP, islamiyet, Büyü,Büyü var mı?,İslam'a göre büyü,Muhammed'e büyü yapıldı mı?,Cinci büyücü hocalar,Burç ve fal yalanları,Büyü yalanı,Dua ve büyü yalanları,Hadislerde büyü

BÜYÜ VE FAL TEORİSİNE GİRİŞ


Büyü… Halkımızın en çok korktuğu, adını bile anmak istemediği mistik olgu. Büyüler tüm çağlar boyunca, hemen her din ve toplumda görülmüştür. Çeşitli amaçlarla gerçekleştirilen bu mistik olgu, bazen çeşitli ayin ve materyallerle desteklenerek daha gizemli ve esrarengiz bir hal alıyor.

Hali hazırda toplumumuzun büyük bir çoğunluğu büyü ve büyücülüğe inanıyor. Hatta deist ve ay ateist kesimlerden dahi büyüye inananlarla karşılaşıyoruz. Şimdi inançsız okurlar bana kızabilirler ancak büyüye inananların savunması şu şekilde: “ Ben tanrıya inanmıyorum. Ama insan beyninin gücü yadsınamaz. Büyü ayinleri katalizör vazifesi görerek bu beyin gücünün odaklanmasını ve istenen unsurun gerçekleşmesinde motor gücünü teşkil ediyor.”

Yani bir insan dinden de, tanrıdan da sıyrılabilir. Ancak büyüden zor. Çünkü hemen hemen tüm dinlere ve kültüre yayılmış, onları biçimlendirmiş bir olgu.

Yahudilerde, Hristiyanlarda, paganlarda kısacası hemen her inançta karşımıza çıkıyor.

Büyünün daha soft bir biçimi “nazar” adıyla karşımıza çıkıyor. İnanışa göre göz değmesi olarak adlandırılan bu fenomende kişinin istem dışı psişik güçleri devreye giriyor, ya kişiye ya da bir materyale zarar veriyor.

 Zaten toplumumuz büyü ve nazar konularında engin (!) bilgilere sahip olduklarından dolayı bu konunun derinine inmeyeceğim.

İslami ölçekte değerlendirildiğinde büyü var. Hatta İslam peygamberi Muhammed’e bile büyü yapılmıştır.

Beraberce İslami literatüre bir göz atalım:

“Peygamberimizin, zilhicce ayında Hudeybiye’den döndüğü ve muharrem ayına girmiş bulunduğu sırada idi ki Medine’de kalan Yahudilerin elebaşları, Müslüman olduğunu açıkladığı halde, münafıklıktan ayrılmayan Yahudi Lebid b. Asam’ın yanına vardılar. Lebid Zurayk oğullarının müttefiki idi. Kendisi sihirbazdı. Yahudiler onun sihirde ve sihirle adam öldürmekte Yahudilerin en bilgilisi olduğunu biliyorlardı.

 Ona:
-Ey Ebul’Asam! Sen bizim sihirbazımızsın! Muhammed, bizim erkeklerimizi ve kadınlarımızı büyüledi. Biz, ona karşı bir şey yapamadık. Sen, O’nun bize neler yaptığını dinimize nasıl aykırı davrandığını bizden kimleri öldürdüğünü veya sürgün ettiğini gördün.! Biz bütün bu yaptıklarına karşı onu sihirleyip cezalandırmak üzere seni tutuyor, görevlendiriyoruz." dediler ve Peygamberimizi sihirlemesi için de ona üç altın verdiler.

Lebid b. Asam; Peygamberimizin tarağı ile başından taranmış saçlarını elde etmeğe girişti. Yahudilerden bir genç, gelir gider Peygamberimizin işini tutardı. Yahudiler, peygamberimizin saç ve sakal tarantısı ile bazı tarak dişlerini elde edinceye kadar bu gencin üzerine düştüler.

Yahudi genci, Peygamberimizin saç tarantısı ile tarak dişlerini alıp Yahudilere verdi. Lebid. B. Asam istediklerini elde edince ona bir takım düğümler düğdü ve üfledi. Bu düğümlenmiş ve üflenmiş saç tarantılarını, erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığının içine koydu. Sonra onu götürüp kuyunun içindeki basamak taşının altına yerleştirdi. Bu kuyu Zurayk Oğullarına aitti.

Sihir yapılmasının ardından Peygamberimizin sıhhati bozuldu. Başının saçları dökülmeğe başladı. Peygamberimiz, yapmadığı bir işi yapmış, ailesine yaklaşmadığı halde, yaklaşmış gibi sanır oldu. Gözlerinin de feri azaldı. Ashab-ı Kiram Peygamberimizin hastalığını yoklamağa geldiler. Hastalığı günlerce sürdü. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 4, s. 367)

Peygamberimiz hastalanınca Lebid b. Asam’ın kız kardeşlerinden birisi, Hazreti Aişe (Radıyallahu anha)nın yanına gelmişti. Kadın, Peygamberimizin hastalandığını öğrenince, dönüp bunu kız kardeşlerine ve Lebid’e haber verdi. Onlardan birisi:

-Eğer o gerçekten bir Peygamberse kendisine bu iş Allah tarafından haber verilir. Aksi takdirde, bu sihir kendisine nereden gösterilir? En sonunda aklı başından gider. Böylece de, kavmimiz ve dindaşlarımız umduklarına ermiş olur.” Dedi.

Hazreti Aişe, Peygamberimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den şöyle rivayet ediyor: Nihayet Resulüllah günün birinde tekrar tekrar dua etti. Sonra da bana: “Ey Aişe! Yapmış olduğum duamı Allah’ın kabul buyurduğunu biliyor musun?

Bana meleklerden iki kişi geldi. Bunlardan birisi başucumda, o birisi de ayakucumda oturdu. (iki melek arasında konuşma şöyle geçti:)

– Bunun hastalığı nedir?
– Sihirlenmiştir
– Kim sihir yapmış ona?
– Lebid b. Asam!
– Sihir ne ile yapılmıştır?
– Erkek hurmanın kurumuş çiçek kapçığı, tarak, saç ve sakal tarantısı ile!
– Nerededir o?
– Zervan kuyusunda, basamak taşının altındadır.
– O’nun şifa bulması ne iledir?
– Kuyu suyunun tamamıyla çekilip içindeki basamak taşının kaldırılması ve altındaki kurumuş erkek hurma çiçeği kapçığının çıkarılması suretiyledir! Dedi. Bundan sonra melekler havalanıp gittiler.”


Peygamberimiz, Hazreti Ali ile Ammar b. Yasir’i çağırdı. Zervan kuyusuna gitmelerini ve meleklerden işittiği şeyleri yapmalarını onlara emretti. Hazreti Ali ve Amer b. Yasir, hemen Zervan Kuyusuna gittiler. Kuyunun suyu, kınaya boyanmış, kuyu başındaki hurma ağaçlarının başları da şeytan başları gibi idi. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.6, s. 57, Buhari, Müslim)

Kuyunun suyunu çekip boşalttılar, içindeki basamak taşını kaldırdılar. Taşın altında hurma çiçeği kapçığı, Peygamberimizin tarağı, başının saç tarantısı, üzerine iğneler saplanmış bir yay kirişi bulunup çıkarıldı.

Yay kirişi üzerindeki düğümleri çözmeye güç yetirilemedi. Cebrail gelip Felak ve Nas surelerinin ayetlerini okudukça, düğümler çözülmeye başladı. Her düğüm çözüldükçe, Peygamberimiz, önce elem, sonra da ferahlık duymakta idi.

En son düğüm çözüldüğü zaman, peygamberimiz, bir düz bağından boşanmış, kurtulmuş gibi açıldı. Yemeğe içmeye başladı.”

Şimdi buraya kadar İslam peygamberi Muhammed’in büyü hadisesini yine İslami kaynaklardan aktardık. Yani İslamiyete göre büyü var. Kurtulmanın yolu da Felak ve Nas sureleri. Peki, büyünün kökeni ne?

(Bu arada yüce Allah, kendi resulü Muhammed'i basit bir büyüye karşı, üstelik lanetlenmiş Yahudiler tarafından yapılmış bir büyüye karşı  koruyamadı mı? O da ayrı bir konu)

Kuranı Kerim'e bakıldığında (Bakara Suresi) bütün olay Harut ve Marut isimli iki meleğe bağlanıyor. Bir imtihan(!) vesilesi olan bu melekler, insanları uyarıyor, eğer hala öğrenmek isterlerse onlara büyü öğretiyorlardı.

Anadolu’da cinci- efsuncu-büyücü hocalar cirit atıyor. Kimisi helalinden (!) iyilik için kimisi de şeytan işi kötülük büyüsü yapıyor.

Ülkemizde bazı bölge ve beldeler cinci-büyücü hocaları ile meşhur. Hatta sosyetenin bile kendi büyücüleri var. Örneğin yurt dışında tahsil yapmış, iyi eğitimli, kültürlü bir ailenin üyesinde dahi büyüye bağlılık görülebiliyor. Burada faktör, büyünün sadece sosyolojik değil, bireysel anlamda da psikolojik bir tatmin metası olduğu.

Ülkemizi ve İslamiyet’i bir kenara bakalım. Alt gelişmiş toplum ve kültürlerde de büyüler inanılmaz yaygın. Büyüye olan inanç ve bağlılık, o toplumun gelişmişlik seviyesi ile de doğru orantılı.

Olaya gerçekçi yaklaşıldığında Büyü diye bir şey yoktur. Fal diye bir şey yoktur. Yıldızlar sizin geleceğinizi göstermez. Akrebin yükselmesi ile başınıza bir şey gelmez. Marsın etkisi altına girdiğinizde bolluk yaşamayacaksınız. Terazinin pozitif etkisi ile cinsel gücünüz artmayacak. Boğa ve Yengeç asla sizi olumsuz etkilemeyecek. Muskalar sizi korumayacak. Bebeğe bir şeyler saplayıp abuk subuk mırıldanmalar ile ancak kendinizi tatmin edeceksiniz. Evdeki nazar boncukları sadece seyyar boncukçu ablanın daha fazla para kazanmasını sağlayacak, evinizde mavi renkli aksesuarların artmasını sağlayacak. Hocaya okutup yazdırdığınız duanın kâğıdını bir gece suda bekletip, üç ihlas ve bir fatiha eşliğinde içtiğinizde üniversiteye gitmeyecek veya sevdiğinize kavuşmayacaksınız. Eğer girdiğiniz işlerde bir türlü dikiş tutturamıyor veya üç kere nişanlınızdan ayrılıp bir türlü evlilik yapamıyorsanız, bunun sebebi bir düşmanınız tarafından kıyafetlerinizden kesilen parçaların ve saçınızın kefen bezine, mezardan alınan bir toprak ile sarılıp, kör bir kuyuya atılması suretiyle tarafınıza yapılan büyü değildir.

Evrene gönderdiğiniz pozitif düşünceler sizi Lamborghini’ye kavuşturmayacak veya yine evrene gönderdiğiniz negatif düşünceler patronunuzun poposunda patlamayacak.

Şimdi bu fenomenlere inanan, inanmakla kalmayıp bizzat bu işle iştigal olan okurların bana serzenişlerini duyar gibiyim: “Sayın yazar, tamam inanmıyor olabilirsin ama madem olaya bilimsel yaklaşıyorsun, bir şeyin yokluğu kanıtlanamaz, ancak varlığı kanıtlanabilir! Olmadığını nereden biliyorsun?”

Kusura bakmayın ama tekerinize çomak sokacağım. Dinleri eleştirirken iyi, büyülere, fallara, astrolojik fal saçmalıklarına giydirince mi kötü oluyoruz?


Kanıt mı istiyorsunuz?
-Tüm İslam aleminin bedduaları neden ABD ve İsrail’i ve bilumum küffarı duman etmiyor? Neden İslam ülkeleri onların ağzına bakıyor?
-Neden büyüler İslam coğrafyasını kalkındırmıyor?
-Neden büyüler ile hastalıklar iyileşmiyor?
-Neden büyü ile kimse önümüzdeki maçlarda sağlam oranlı müsabakaları yakalayıp zengin olmuyor?
-Neden kimse büyü-fal ile altılıyı ve lotoyu tutturamıyor?
-Neden kimse geleceği öngörüp ona göre hareket edemiyor?
-Neden büyü ve fal ile uğraşanların kendine dahi hayrı yok?
-Neden büyü ve fal ile Türkiye “LİDER” konuma gelemiyor?
-Neden büyü ve fal ile süper güç olmuyoruz?
-Neden büyü ile milli takımımız dünya kupasına ambargo koymuyor?
-Neden büyü ile sevdiğiniz araba sizin olmuyor?
-Neden büyü ile hafta sonunda Los Angeles’te bir tur atamıyorum?
-Neden fal ile kaç çocuğum olacağını ve isimlerini göremiyorum?
-Neden? Neden? Neden?...
Bu nedenleri çoğaltmak mümkün.

Pardon unutmuşum. Nasıl olur da gözden kaçırırım. Aslında A.B.D. büyüler ile süper güç. Minnak İsrail, tüm dünyayı yaptığı büyüler ile yönetiyor. Mason ve İlluminati şeytani büyüler ile gizli dünya gücü. Rothschild ve Rockefeller aileleri parayı büyüler ile vurdular. Japonlar, büyü ve faldan elde ettikleri teknolojiler ile dünya teknoloji devi oldu. Almanlar, İngilizler ve Fransızlar büyüden ve faldan gelen bilgilerle bu kadar gelişti. Hatta A.B.D. ‘de CIA ve FBI sırf astrologlardan oluşan bir tim kurmuş. Yıldız hareketlerine göre A.B.D.'nin dış politikası belirleniyormuş. Hatta büyücülerden oluşan bir grup sayesinde PUTİN Rusları dünya arenasında ayakta tutuyormuş….

Ne içtiğinizi ve ne kullandığınızı bilmiyorum ama bu kadar kafayı nasıl yakalayabiliyorsunuz? Şaşılacak şey.

Kusura bakmayın ama hepsi yalan. Dualar, büyüler, fallar, yıldızların hayata etkisi… Yoklar. Sadece beyin kıvrımlarınızın ürettiği fantastik hikâyelerden ibaret.

Beni çürütmek mi istiyorsunuz?
Yapın bir dua da Tüm İslam alemi dünyaya güneş gibi doğsun. İslam alemi tüm cihana hükmetsin. Hastalıklar son bulsun, Akan kan dinsin. Bir problem ile karşılaştığınızda bakın bakalım Nas ve Felak sizi kurtaracak mı? Madem büyü gerçek, nasıl oluyor da milleti etkileyebiliyor? Herkes Nas ve Felak okusa büyücü ve cinci hocaların işsiz kalması gerekmez miydi? Eğer büyü ve sihir varsa ve etkili ise Nas ve Felak sureleri etkisiz mi? Bir işe yaramıyor mu?

Sevgili büyücü, falcı ve astrolog okurlarımıza:
Hadi yapın bir büyü de Neymar Galatasaray’a, Ronaldo Beşiktaş’a, Messi’de Fenerbahçe’ye gelsin. A.B.D. bir anda üçüncü dünya ülkesi olsun. İsrail, Ortadoğu’nun en fakir ülkesi olsun. Türkiye süper güç olsun. Hadi. Yapın büyünüzü…

Astroloji ve Fal’da ihtisas mı yaptınız? Önümüzdeki haftanın tüm sayısal loto, iddaa ve at yarışı sonuçlarını Site Başyazarı ve Yöneticisi A. KARA dostuma site maili üzerinden yollayın. Söz, çıkan paraları kırışacağız.

Size saatli maarif takvimine göre de 1 ay mühlet. Hepsine de gerek yok. Sadece birini becerin. Yok, yapamadınız mı? O halde şaklabanlığa gerek yok.

Bilime sıkı sıkıya bağlı kalın. Bilimin kanıtladıklarını kabul edin, gerisini çöpe atın. Hayatınızı bilim kurtarır.

Okunmuş pirinç ve büyüye bel bağlamayın gençler. Okuyun ve ders çalışın. Eğer birileri bazı cemaatlere (!) soruları peşkeş çekmediyse sınavları zaten hak eden kazanacak.

İşinizde yükselmek için kendiniz olun. Eğer yağcılık ve yalakalığın prim yapmadığı, liyakat esasına göre çalışılan bir yerde iseniz zaten hak ettiğiniz yerde olursunuz. Doğru ve dürüst olun.
Sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product

PAGANİZM İNANCI, DOĞA VE BÜYÜ

Paganizm, Modern Paganizm, A, din, Paganizm nedir, Paganizm inancında ilahi doğa, Doğaya ilahi olarak bakan, Paganizmde Tanrıça ve kadın, Büyü, Paganizm'de büyü, Paganizm ritüelleri
Pagan dinleri tanrısallığın dişil yüzünü tanımaktadır. Tanrıça olmayan bir din Pagan olarak sınıflandırılamaz. Odin veya Mithras kültü gibi bazı Pagan yolları bir erkek tanrıya özel bağlılık sunar. Ancak tanrılar tanrıçalarının ve tanrıçaların gerçeğini, tek tanrılar gibi inkar etmezler. Aksine, Pagan olmayan dinler, örneğin Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam, çoğunlukla kadın tanrısallığı fikrinden nefret eder.

Pagan dininin birçok ilahiliği genellikle atalar arası tanrıları içerir. İngiltere'nin Anglo-Sakson kraliyet evleri atalarını bir tanrıya (genellikle Woden'e) geri döndürdü ve Cumbria'daki Kelt kralları inançlarını tanrı Beli ve tanrıça Anna'dan takip ettiler. Ya bir bahar ruhu ya da evin koruyucusu kurbağası ya da yılan gibi kişileştirilmiş bireyler olarak ya da İngiltere'de Elfler, İrlanda'da Küçükler, Almanya'da Kobolds, Litvanya'da Barstuccae gibi grup ruhları içerebilirler , Lares ve Penetolar antik Roma'da vb. Bir hane halkı tapınağı bu tanrılar kültünü ele alır ve bunları onurlandırmak için genellikle bir yıllık ritüel vardır. Ocağın ruhu, bazen günlük yeme içme teklifiyle, bazen de yangın söndürme ve aydınlatma için yıllık bir ritüelle saygı duyulur. Atalar ve ev ritüeli aracılığıyla bir süreklilik ruhu korunur ve geçmişten özelliklerin ve amaçların iletilmesi yoluyla geleceğe anlam kazandırılır.

Yani, Pagan dini kamuya açık değildir; daha çok yereldir. Ve tüm Pagan tanrıları, insan-üstü süper-insanlar değildir; Birçoğu temel ya da kollektiftir. Paganizm günlük hayatın tamamına yayılmış bir dindir.

Doğanın saygı görmesinin bir sonucu olan Doğa'nın nötr veya cansız bir nesne olarak değil de ilahi bir tezahür olarak görmesi, kehanet ve büyünün yaşamın bir parçası olarak kabul edilmesiyle ilişkilidir. Kuşların uçuşunu yorumlayarak kehanette bulunmak, antik dünyada yaygınlaşmış ve kurban edilen hayvanın cesaretlerini okumakla aşırı derecede ilahi olan kehanet gibi inanışlar çağdaş Pagan toplumlarında yer almıştır. Çay yaprakları okumak kehanetin daha büyük bir versiyonudur. Tanrılar tarafından verilen işaretlerin okunmasının yanı sıra ilahi evrenden aktif olarak, düşen jeomentik kalıpları okumak için rünleri veya I Ching'in sapan saplarını atarak, örneğin bir taş atarak tanrıların bir işaret göndermelerini isteyebilirler. Paganlar genellikle ilahi dünyanın bilgi için gerçek bir talebi cevaplayacağına inanırlar. Diğer dünya ile iletişim kurmak için şan sesi ve medyumluk da kullanılır.

Diğer dünya vasıtalarıyla bu dünyada kasıtlı olarak sonuç üreten büyü, Pagan toplumlarında uygulanabilir bir faaliyet olarak kabul edilir, çünkü iki dünya sürekli iletişim içinde olduğu düşünülmektedir. Eski Roma'da yeni bir gelin, kıtlığı evden uzak tutmak için kurbağanın yağıyla yeni evinin kapı direklerine törensel bir şekilde yağ koyacak ve ona yeni doğan çocuğuna zararlı ruhlara karşı bir koruma olarak giydirmesi için kutsanmış bir muska verilecekti. Viking çağındaki Norveç'li savaşçılar, onları felce uğratmak için düşmanlarına büyülü "savaş kösteği" i verecek ve Anglo-Sakson el yazmalarına şifa ve doğurganlık getirmek için büyüler yazılırdı. At fısıltıcıları ve şifacılar gibi uzman sihirli teknolojistler Pagan toplumları arasında yaygın olarak bulunurlar fakat çoğu kez haksız kişisel kazanç veya başkasına zarar vermek için sihir uygulamaları yasaklanmıştır.

Yazan: Anu