HABERLER
Dini Haber
Bilimsel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bilimsel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

AHTAPOTLARIN KÖKENİ DÜNYA MI?

A, Ahtapotlar başka gezegenden mi geldi?, Ahtapotlar dünyalı mı?, Ahtapotlar uzaydan mı geldiler?, Ahtapotlar uzaylı mı?, Ahtapotların kökeni, Bilimsel, Evrim ve ahtapotlar, Evrim,
BİLİMSEL BİR TEORİ: "Ahtapotlar donmuş kütlelerin koruduğu yumurtalar ile derin sulara gömülerek çoğalan, dünya dışından gelmiş canlılardır."

"Yüzlerce yıl önce buzlu kütlelere karışan mürekkep balığı veya ahtapot yumurtaları, ahtapotların 270 milyon yıl önce dünyada aniden ortaya çıkması hakkında ayrıcalıklı bir kozmik açıklama olabilir…"

Yeni, radikal bir teori hem ilginç hem de tartışmalı iddialara yol açtı. Bunun yanı sıra, yeni bir araştırmaya katılan 33 bilim adamı, ahtapotların (octopi'ler değil), milyonlarca yıl önce kuyrukluyıldızlar ve asteroitler üzerinde gezegenimize nasıl geldiklerini gösteriyor.

Rapor, yaşamın sadece dünya gezegeninde değil, kozmosun başka yerlerindende de olduğunu ve bu canlıların milyonlarca yıl önce gezegenimize taşındığını savunuyor.

Bu şaşırtıcı iddialar, biyofizik ve moleküler biyoloji alanındaki prestij sahibi 30'dan fazla bilim insanı tarafından “Kambriyen patlaması dünyasal mı yoksa kozmik mi?” başlıklı bir rapor ile yapıldı.

Bilim adamlarının raporu, Kambriyen devrinde (Kambriyen patlaması) hayatın ani bir şekilde artmasıyla ilgili kaynağın yıldızların kökenleri olduğunu ve daha doğrusu organik molekülleri taşıyan asteroitlerin dünya'yı bombalaması sayesinde açıklayabildiğini göstermektedir.

Bilim adamlarının raporlarına göre evrenimizin tek bir biyosfer olarak işlediğini ve hayatın kökeninin dünya üzerinde bulunamayacağını iddia ediyor. Bu teoriye göre "galaksideki yaşanabilir gezegenlerin bütünü, birbirine bağlı tek bir biyosfer oluşturur."

Bu teorinin doğruluğu kanıtlanırsa, tüm evren boyunca yaşamın yayıldığını öne sürdüğü için çok büyük etkileri olacaktır. Dahası, bu "yabancı, dünya dışı" yaşam, ilk organizmaların dünyada ortaya çıkmasından çok önce ortaya çıkmış olabilir.

Bununla birlikte, uzmanlar 2 ihtimal üzerinde duruyorlar:
1) Ahtapotlar 270 milyon yıl önce hızla evrildiler.
2) Ahtapotların kökeni Kambriyen patlaması ve yıldızların taşıdıkları ile kaynaklı.

Uzmanlar: "Ahtapotun genomu, Homosapiens'te mevcut olandan 33,000 daha fazla protein kodlayan gen ile şaşırtıcı bir karmaşıklık seviyesi gösterir. Büyük beyin ve karmaşık sinir sistemi, kamera benzeri gözler, esnek bedenler, renk ve şekil değiştirme yeteneği ile anlık kamuflaj, evrimsel sahnede aniden ortaya çıkan çarpıcı özelliklerden sadece birkaçı" diyorlar.

“Konsensus atalarından Nautilus'tan ortak Mürekkep Balığından Kalamara ortak olan dönüştürücü genler, önceden var olan herhangi bir yaşam biçiminde bulunamazlar. Bu durumda, uzak bir gelecekten ödünç alınmış gibi görünüyor. Daha sonra, karasal evrim açısından çok uzak bir “gelecek” ten ya da büyük ölçüde kozmostan daha gerçekçi bir şekilde ödünç alındıklarını öne sürmek mantıklıdır. "Bizim görüşümüze göre, akla yatkın bir açıklama, yeni genlerin dünyaya dünya dışından geldiği yani ithal olduğudur. Bunlar zaten uyumlu bir grup işleyen genlerdirler (kriyoprezerved ve matrix korumalı döllenmiş Ahtapot yumurtaları).

"Bu yüzden mürekkep balığı veya ahtapot yumurtalarının birkaç yüz milyon yıl önce buzlu kapsüllerle dünyaya ulaşma olasılığı, ahtapot'un 270 milyon yıl önce dünyada "aniden" ortaya çıkma olasılığı yanında göz ardı edilmemelidir, bu daha düşük bir olasılık gibi görünmektedir."

İlginçtir ki, kafadanbacaklılar dünyadaki en yüksek beyin-vücut tayinine sahiptirler bu yüzden omurgasızların en akıllısı olarak kabul edilirler. Uzmanlar, bu canlıların gözlemsel öğrenim becerilerine sahip olduklarını ve bunun onları çeşitli şekillerde benzersiz kıldığını iddia ediyorlar.

Bu yaratıklar hakkında yazılar yazan Peter Godfrey-Smith, "Diğer Zihinler: Ahtapot, Deniz ve Bilincin Derin Kökeni" adlı kitabında şöyle demiştir:
"Duyusal varlıklar olarak eğer kafadanbacaklılarla iletişim kurabilirsek, bunu akrabalıktan dolayı değil, paylaşılan ortak tarihten dolayı da değil, evrim onların üzerini iki kez üst üste örttüğü için olmalıdır. Muhtemelen zeki bir dünya dışı canlıyla iletişim kurabilmeye dair geleceğimiz en yakın nokta budur."

Bilindiği üzere bazı bilim adamları tarafından homosapienlerin de dış gezegenden gelen farklı canlılar tarafından gerçekleştirilen müdahaleler sonucu oluştuğu tezi savunuluyordu. Konuyla ilişkili olarak aşağıdaki makaleleri okuyabilirsiniz:

Kaynak: Cause of Cambrian Explosion – Terrestrial or Cosmic?

Yazan & Çeviren & Derleyen: A.Kara

DARWİN'İN EVRİM TEORİSİ NEDİR?

Darwing,Darwin'in Evrim Teorisi,Evrim nedir?,Evrim teorisi nedir?,Doğal seçilim, Evrim gerçeği, Genetik miras,Canlı varyasyonu,Üreme eğilimi,Evrim ve canlılar,A
Darwin, Galileo'dan itibaren bir çok bilim adamından daha fazla itiabar görmüş ve övgü almıştır. İnsanlara ve bilim dünyasına ilk önce evrim olgusunu gösterdi. Yeryüzündeki tüm yaşamın, sıcak bir havuzda bazı atalara ait maddelere kadar dayanabilen başka biçimlerden evrimleştiğine dair ikna edici kanıtlar topladı. Darwin, insanlığı bu evrimden hariç tutmamış, insanları “tüylü, kuyruklu dört ayaklılar” ve “muhtemelen ağaçlarda yaşayan” olarak tanımlamıştır. Bu ifade ile Darwin'in akranlarından farklı olarak insanları dünyadaki yaşamın merkezinden çıkardı ve kozmik düzende yeni bir yer verdiği için bir şok etkisi yarattı.

Darwing,Darwin'in Evrim Teorisi,Evrim nedir?,Evrim teorisi nedir?,Doğal seçilim, Evrim gerçeği, Genetik miras,Canlı varyasyonu,Üreme eğilimi,Evrim ve canlılar,A
İkincisi, Darwin evrimin, bitkilerin ve hayvanların üreme başarısı, yani her bireyin ürettiği yavru sayısı gibi farklılıklar aracılığıyla çalıştığı mekanizmayı keşfetti.
Sonuçlarını üç gerçekle destekledi:
  1. Üstsel büyüme - Tüm canlıların sayı olarak hızla artma eğilimi,
  2. Varyasyon - Her bir popülasyonda bir bireyden diğerine küçük bir varyasyon ve miras kalması,
  3. Genetik Miras - Tüm canlıların ebeveynlerinin özelliklerini miras alması.
Darwin, bu üç gözlem üzerine inşa edilen evrim teorisini oluşturdu ve bu da bir nüfusun kaynaklarını sınırlayana kadar gelişeceğini söylüyor. Bunun sonucu olarak varoluş mücadelesinde çevrenin olumsuz kuvvetlerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olan özelliklere sahip bireylerin hayatta kalma ve çocuk sahibi olma olasılıkları daha yüksektir. En azından bazı yavrular bu yeni özellikleri miras alacak ve onları gelecek nesillere taşıyacaklardır. Daha az elverişli özelliklere sahip olan yavrular, yavaş yavaş azalacak ve birçok nesil boyunca bu süreç, bazı canlıların yavaş yavaş türlerini değiştirmesine sebep olacak fakat bazı özellikleri korumaya devam edeceklerdir.

Yazan & Çeviren: A.Kara

YAĞMUR DAMLALARI NEDEN KAFAMIZI DELMİYOR ?

Yazan: A.Kara
din, yağmur damlaları neden kafamızı delmiyor, yağmur damlası düşerken, kehf 39, din ve bilim, keramet arama, Allah, deist, deizm, dinlere inanmıyorum, din masalları
Efenim, sağ olsun bizim müslüman halk, her zaman olduğu gibi yine hiç bir şeyi araştırmayıp, öğrenmeyip, sadece gördüğü, duyduğu 1-2 şey ile ahkam kesmeye, bi şeylere sıkı sıkı tutunmaya devam ediyor.

Kehf 39'u gösterip "Al işte bak, yağmur damlaları bu yüzden hızlanıp kafamızı delmiyo" diye ahkam kesiyolar.
Bu arada ne diyor Kehf 39'da bakalım:
"Allah neyi dilerse o olur, kuvvet ancak Allah'ındır"
Peki gerçekten öyle mi? İşin komik yanı, ayetin mealini göstererek "fizik kurallarına göre düşen bir madde hızlanır, yağmur damlası neden hızlanmıyor" diyolar. Yani demek istediğim, Allah'ın yağmur damlalarına kıyak geçip ince ayar çektiğini, bu yüzden narin kafalarımıza şıp şıp yağdığını düşünüyolar.

Masalları, laz fıkralarını bırakıp işin aslına gelelim, bi bakalım yağmur damlaları neden kafamızı delmiyor:

Öncelikle fizik konusunda ahkam kesen kara cahillerin bilmesi gereken temel şey maddenin maximum hızının sınırlı olduğudur. Yani bir cisim gökyüzünden düşerken sürekli hızı artmaz, hızı sadece belli bir mesafede artar, bunun sebebi ise sürekli bir sürtünmeye maruz kalması ve hızının bir noktada sabitlenmesidir.

Hemen örnekle açıklayayım. Diyelim ki uçaktasınız, kaynananızla uçuyosunuz, 4,500 metre falan yüksekliktesiniz. Kaynananız dırdır etmeye , canını sıkıp sizi terletmeye, deli etmeye başladı. O an dediniz ki, nan "kaynanasına el bombası atan adam" haberi vardı, ben de şunu uçaktan aşağı atayım ! Bunu uçaktan laaaps diye aşağı attınız, 4.500 metreden.

İşte kaynanayı o 4,500 metreden aşağı attığınızdan 0'a yani zemin e ulaşana kadar sürekli hızlanacağınızı düşünmeniz komedinin ve fizik bilgisinin yoksunluğunun daniskasıdır. Rakamları sallamasyon veriyorum sırf olayı anlayın diye, 4.500 metreden aşağı düşerken sürekli sürtünmeye maruz kalacaktır, kazanacağı maksimum hız kilosuna, duruş şekli vb etkenlere göre değişecektir.
Neyse, diyelim ki düşüş başladı işte,
İlk çıktığı saniye 0km hız
Sonra 1 - 3 - 6 - 8 derken
Kazanacağı maksimum hız bir yerde sabitlenecektir ve farzı misal yere düşmesine 200-300 metre kala sürekli 10 km maksimum hızla düşecektir. Özetle demek istediğim, havanın kaldırma kuvveti ile yer çekimi eşitlendiği an, düşüş hızı da sabit kalır, sürekli artmaz.

Peki yağmur damlası sürekli sürtünmeye maruz kalıyo ise neden sıcacık olup düşünce kafamızı yakmıyööğğğğ, bak gördün mü Allağğğğğhk ! LA Bİ DURUN, yine keramet aramayın, onun da sebebi var:

Yukarıda, düşmekte olan bir cismin hızının bir noktada sabitlendiğini söylemiştim (hava direnci ile yer çekimi eşitlendiğinde). Bu sabitlenen hıza terminal hız denir.  Terminal hıza sahip olan sevimli damlacık aşağı doğru inmeye devam ederken hava direncinden dolayı sürtünme ile ısınır, fakat bu ısı damlacığı ısıtmayıp, çevresinden ufak ufak buharlaşmaya neden olur. Bu buharlaşma da, düşmekte olan damlacığın soğumasını sağlar. Bundan dolayıdır ki damlacık aşağı inene kadar küçülür ama ısınmaz ve yine bu yüzdendir ki kafamızı yakmaz hacı dayı.

Umarım yağmur damlalarının kafamızı delmemesinin sebebini bazı beyinlere anlatabilmiştir. He bu beyine sahip kişilerin çeliştiği bazı durumlar da vardır bu konuya bağlı olarak.

Eğer yağmur damlalarını Allah yavaşlatıyo, ve diğer herşey normal hızla düşüyo olsa idi, sizin mantığınızla 1-2 kilometre yüksekten kakasını zıçmakta olan bir kuşun kakasının da şuan kafamızı yarması gerekirdi.

Allah yağmur damlasına özel ayar çekiyo ise, doluya neden çekmiyo? İnsanlık tarihinde ne dolular görülmüştür kafaları delik deşik eden.

Daha inandığı kitabın Türkçesini bile açıp okumamış halkın, hayatında 1 kere bile sayfasını çevirmediği fizik hakkında ahkam kesmesine neremle gülsem diye düşünürken, buna hiç bi organımla gülmenin yeterli olamayacağı kanaatine vardım.

Umarım izah edebilmişimdir diye düşünürken iç sesimin "nan olum sen ne dersen de, bunlar inanmak istedikten sonra zaten kıldı tüydü diyip inanacak, keramet arayacak bişey zaten bulur, boşver" dediğini duydum. Haksız da sayılmaz aslında ama olsun, ben yazıp içimi dökmüş oldum. David Eddings'in de dediği gibi "Tanrı bizi dinlerden korusun." Hadi kalın sağlıcakla.