HABERLER
Dini Haber
Cariye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cariye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İSLAM KÖLELİĞİ KALDIRMIŞ MIDIR?

Yazan: The Guiding


İSLAM KÖLELİĞİ KALDIRMIŞ MIDIR?

Kölelik eski Mısır, Babil, Mezopotamya, eski Yunanistan ve Roma uygarlıklardan itibaren binlerce yıl geçmişe sahip olup, Romalılarda 748 yılına kadar devam etmiş (1) bir kurumdur. Babil Kralı Ammi Şaduga Fermanında, Hammurabi Kanunlarında ve Hindistan’ın kast sisteminde köleliğin izlerini görebiliriz. Köleler, toplumun en alt tabakasını oluşturan kesim olup, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören kişilerden oluşmaktadır. Hatta Romalılar tarafından ilk zamanlarda savaş esirleri, kadın-erkek, büyük -küçük demeden işkence ile öldürülmüşler, diri diri derileri yüzülmüştür. Sonraları bu öldürme işinden vazgeçen Romalılar, onlardan işlerinde yararlanma yoluna gitmişlerdir. (2)
Köleliğin kaldırılması ile ilgili İlk kanunlar İngiltere’de ve ABD’de 1807 yılında çıkarılmış, daha sonra diğer Avrupa devletleri onları izlemişti. Avrupa'da İngiltere'den sonra köleliği ilk kaldıran Osmanlı İmparatorluğu olmuştur. Sultan Abdülmecid’in 1847 yılında yayınladığı ferman ile kölelik tamamen ortadan kaldırılmıştır. (3)
Kölelik, Muhammed’in peygamberlik iddiası öncesi  dönemde de devam etmiş, ancak kölelere davranış şekilleri ile ilgili az da olsa güzel örnekler olmuştur. Örneğin Hakim bin Hizam, daha henüz İslamiyet gelmemişken yüz köle satın alarak onları azat ermiştir. Aynı kişi, kız çocuklarını velilerinden alıp, büyüttükten sonra onları ailelerine teslim etmiştir. Teslim ederken de ailelerine hediyeler vermiştir. Bu şekilde yüz kızı büyüttüğü ve ailelerine 360 deve verdiği rivayet edilmektedir. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bu yıllarda;  Zeyd bin Amr gibi, çocuğunu toprağa gömme niyetindeki insanları, bu davranıştan vazgeçirmek için olanca gayret eden az da olsa iyi insanlar vardı. (4)
İslam öncesi Mekke’de, kölelerin satıldığı bir pazarın varlığından söz edilmektedir. Ele geçirilen esirlerin, çeşitli organlarının kesildiği, işkenceyle öldürüldükleri, ayrıca savaşlarda ele geçirdikleri insanların fidye karşılığı serbest bıraktıkları anlatılmaktadır. Sonuç olarak, kölelik ile sınırlı bir muamele yoktur. Bazen öldürmüşler, bazen fidye karşılığı, bazen mübadele yoluyla, bazen de karşılıksız olarak serbest bırakmışlardır. (5)
İslami kaynaklarda kölelik ve cariyelik ile ilgili fazlaca gördüğümüz yorumlarda; İslam’ın köleliği kaldırmaya teşvik edici olduğu, İslam’ın eşitlikten yana olduğu, üstünlüğün takvada (Allah’tan layıkı ile sakınmak) olduğu, kimsenin kimseye hiçbir üstünlüğünün olmadığı ifade edilir. Bu eşitliğin hem  Kur’anda (6)  hem de Veda Hutbesi’nde (7) yer aldığı söylenir.

Öyle ilginçtir ki, Kur’an’da yer alan aşağıya aktardığımız ayetlerin hiçbirinde, “Kölelerinizi azat edin” denmiyor. Sahip olduğunuz “Kölelere iyilik edin” diyor. Zaten Muhammed’in de köleliği ortadan kaldırmak gibi bir çabası olmamıştır. Çünkü kölelik ve cariyelik, onun amaçlarını gerçekleştirmek için önemli  bir araçtı. Yoksa askerlerini ganimet ve cariyelere sahip olmaları için nasıl ikna edecekti? Sözde  bu savaşlar İslam’ı tebliğ için yapılmıştır ama gerçek hiç de öyle değildir.
Aşağıda köle ile hür bir kadının aynı olmadığını, onlara verilecek cezanın bile aynı olamayacağını gösteren ayetlere bakalım.

“İçinizden mümin ve hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan mümin câriye kızlarınızdan alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Birbirinizden türeyip gelmektesiniz. Öyleyse iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartıyla ve ailelerinin de izniyle onları nikâhlayıp alın, mehirlerini de âdete uygun olarak verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hür kadınların cezasının yarısı gerekir. Bu, içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir; sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”
(Nisa Suresi-25)

“Allah size, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının mülkü konumundaki köle ile katımızdan kendisini güzel bir şekilde rızıklandırdığımız ve bundan gizli-açık başkalarını da yararlandıran kişiyi örnek veriyor: Bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah’a mahsustur ama onların çoğu bilmezler.” (Nahl Suresi -75)

Bu ayetlerde açıkça görüldüğü gibi, köle ile hür ayrımına gidiliyor. Kölelerin hür insanlar ile eşit olmadığı söyleniyor. Ayrıca Allah burada rızkı hür birine verdiğini ama kölelere vermediğini itiraf ederken, ayetin sonunda da Hamd Allah’a mahsustur diyerek kendinden övgüyle bahsediyor. Aynı Allah, sanki yapılan bir yanlışlıktan döner gibi, aşağıda yer alan iki ayette de eşitlikten bahsediyor. Gördüğünüz gibi nasıl da ayetler birbirleriyle çelişiyor.

“Allah kiminize kiminizden daha fazla rızık verdi. Ama kendilerine fazla verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilerle paylaşıp da onları bu hususta kendileriyle eşit hale getirmeye yanaşmıyorlar. Peki onlar Allah’ın nimetini inkâr etmiş olmuyorlar mı?” 
(Nahl Suresi -71)

“Allah, size kendinizden şöyle bir örnek getirdi: Kölelerinizden, verdiğimiz rızıklarda sizinle eşit haklara sahip olan ve birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekindiğiniz ortaklarınız var mı? Düşünen bir topluluk için âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.” (Rum Suresi -28)

Hani halk arasında “Özrü kabahatinden büyük”  diye bir söz vardır ya; işte Muhammed kadınların dövülmesi konusunda, köle ile hür kadını birbirinden ayıran şu sözü söyleyerek, o özre düşmüş oluyor. “Daha ne zamana kadar biriniz karısını, cariyeyi döver gibi dövecek, belki günün sonunda da onunla birleşip yatacaktır” (8) Buradan da anlıyoruz ki, köle ile hür eşit konumda değildir.  Bunu şu örnekte de görüyoruz. Muhammed, kölelerinden birini isteyen kızı Fatma’ya, “Arkadaşlarım aç iken ben sana köle veremem” (9) sözünden, köleliğin bir ihtiyacı karşılayan mal hükmünde değerlendirildiğini anlıyoruz. Çünkü kölenin sahibi zor durumda kaldığında onu satarak paraya dönüştürecektir. Bir başka örnekte de ; Muhammed’in oğlu İbrahim dünyaya geldiğinde, ona müjdeyi veren birine bir kölesini hediye ettiğini görüyoruz. Üstelik Muhammed bunu yaptığında 61 yaşındaydı. (10) Aynı Muhammed, Meymune isimli eşi, kendisine ait bir bir cariyesini Muhammed’den habersiz azat edince: ” Keşke azat etmeseydin de dayılarından birine hediye etseydin, daha iyi olurdu.” (11) diyor. Özgürlüğüne kavuşan bir cariye hakkında  bu sözleri sarf eden Muhammed hakkında, ‘köle ve cariyeler için iyi kararlar vermiş’ diyebilir miyiz?

Aşağıdaki ayette, her ne kadar köleleri azat etmek,  zor olan bir iyiliği yapmak olarak görülse de, bir yetimi ya da fakiri doyurmak ile eşdeğer görülüyor. Doğrudan köle azat edilmesi yönünde bir teşvik olmayan bu ayet ile aslında şu denilmiş oluyor: Ya aç bir fakiri doyurun! ya da köle azat edin!  Halbuki şöyle denilmesi gerekmez miydi?: “Kölenizden vazgeçin, onu hürriyetine kavuşturun!” Ama öyle denmiyor.

“Sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç-açık bir yoksulu doyurmaktır. Sonra, inanıp birbirlerine sabır tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.” (Beled Suresi-11-17)

CARİYELERE SAHİP OLMAYI DOĞAL KARŞILAYAN AYETLER

Allah, Kur’an’a göre Müslüman erkekleri o kadar çok memnun etmek istiyor ki, cariyeleri onların hizmetine sunuyor. Bırakın cariyeliği ortadan kaldırmayı, eşinizi boşayıp güzellikleri hoşunuza gitse de başka eşler almayın, cariyelerle yetinin demeye getiriyor.

 “Bundan sonra, güzellikleri hoşuna gitse bile başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helâl değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şüphesiz Allah, her şeyi gözetleyendir.” (Ahzab Suresi -52)

“Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mü’min kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden ötürü bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla şahittir.” (Ahzab Suresi -55)

Elinizin altında bulunan câriyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı; Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, iffetli yaşamak ve zina etmemek kaydıyla, mallarınızla (mehir ile) istemeniz size helâl kılındı. Onlarla karı-koca ilişkisi yaşamanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.” 
(Nisa Suresi -24)

KÖLELİĞİ DOĞAL KARŞILAYAN AYETLER

Aşağıdaki ayetler bize köleler ile hür olanların aynı haklara sahip olmadığını açıkça göstermesi ile birlikte, Müslüman olan kölelerin Müslüman olmayanlara göre daha değerli olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla kölelerin varlığı doğal görülmektedir. Onların hürriyetlerine kavuşturulmaları için herhangi bir emir bulunmamaktadır.

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi (öldürülenin vârisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır.” (Bakara Suresi -178)

“(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Savaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu ki, Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denemek ister. Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.” (Muhammed Suresi-4)

“İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Şundan emin olun ki imanlı bir câriye, sizin hoşunuza gitse de müşrik bir hür kadından iyidir. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle de kadınlarınızı evlendirmeyin. Şundan da emin olun ki imanlı bir köle, sizin hoşunuza gitse bile müşrik bir hür kişiden daha iyidir. Onlar insanları ateşe çağırırlar, Allah ise izni ile cennete ve bağışlanmaya çağırır, gerektikçe hatırlasınlar diye insanlara âyetlerini açıklar” (Bakara Suresi -221)

Aşağıdaki ayette ise, yetimlere haksızlık yapılmasından endişe edilmesi durumunda cariye ile yetinilmesi  isteniyor.
“Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır.” (Nisâ sûresi-3)

Bu ayet ile Allah’ın, erkeklere bu kadar çok kadın ile evlenme izni vermek yerine, yetimlerin haklarını korumak için, “Sakın yetimlere haksızlık yapmayın” demesi beklenmez miydi? Bu değil de ,cariye ile evlenmek çözüm olarak sunuluyor.
“Ehl-i kitap’tan onlara destek verenleri kalelerinden indirdi, kalplerine korku saldı; artık onların bir kısmını öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyorsunuz.”
(Ahzab Suresi-26-27)

Bu ayette de esir olarak alınan kölelik doğal bir süreç olarak görülüyor ve öldürmekten övgü ile bahsediliyor.

KÖLE AZAT ETMEYİ  BİR CEZAYA KARŞILIK OLARAK ÖNGÖREN AYETLER

Şimdi de, Müslümanları işledikleri hatalardan dolayı onları günahlarından kurtarma reçetesi olarak sunulan ayetleri görelim. Bu ayetler de, köleliğin devam etmesinin, Müslümanların yararına olduğunu gösteriyor. Böylece İslam’ın köleliği kaldırmak için bir gayretinin olmadığını destekleyen ayetler olarak karşımıza çıkıyor.

“Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle âzat etmektir. Buna imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğinizde (bozarsanız) yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinize bağlı kalın. Allah âyetlerini sizin için bu şekilde açıklıyor ki şükredesiniz.” (Maide Suresi -89)

“Eşlerine zıhar yaparak onlardan ayrılmaya kalkıp da sonra söylediklerinden dönenlerin, eşleriyle temastan önce bir köleyi hürriyetine kavuşturmaları gerekir. İşte size emredilen budur. Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.” (Mücadele Suresi -3)

“Yanlışlıkla olması dışında, bir müminin bir mümini öldürmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin mümin bir köle âzat etmesi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir; ancak ölünün ailesi diyeti bağışlarsa o başka. Öldürülen, mümin olmakla birlikte size düşman olan bir topluluktan ise mümin bir köle âzat etmek lâzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köleyi âzat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peşpeşe oruç tutması lâzımdır. Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir.”  (Nisa Suresi -92)

KÖLELERE İYİLİK YAPILMASINI İSTEYEN AYETLER

Aşağıda yer alan ayetlerde, Kur’an’ın köle ve cariyelere iyi davranılmasını emrettiğini görüyoruz. Kölelik ve cariyelik devam edecek ama onlara iyilik yapılması sayesinde Müslümanlar belki de cennete girecekler. Kölelerin varlığı, Müslümanların cennete girme nedeni yani. Böyle bir kazanç varken kölelik neden kaldırılsın değil mi?

“İçinizden evli olmayanları, köle ve câriyeleriniz arasından da elverişli olanları evlendirin. Yoksulluk içinde iseler Allah lutfu ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, her şeyi bilmektedir.” (Nur Suresi-32)

“İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır.” (Bakara Suresi -177)

“Allah’a kulluk edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anababaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve böbürlenip duran kimseyi asla sevmez.” (Nisa Suresi -36)

“Sadakalar (zekâtlar), Allah’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi-60)

“Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.” (İnsan Suresi-8)

Bu ayetlerde de açıkça görüldüğü gibi kölelik devam ediyor, ortadan kaldırılması için herhangi bir teşvik bulunmuyor. Bir anlamda devam etmekte olan kölelerinize, cariyelerinize lütufta bulunun, onları evlendirin, köleler için harcama yapın  denilmiş oluyor. Onları azat etmek daha büyük bir iyilikken, bu istenmiyor. Neden? Çünkü kölelik zenginlerin işine geliyordu. Köleler ve cariyeler, hem çalıştırılıyor, hem cinsel ihtiyaç için kullanılıyor, hem de askerleri savaşa teşvik için güçlü bir araç oluyordu.
Kur’an, köle ve cariyelerle ilgili, kesin ifadeli olan ayetler ile bu karışıklığı gidermeliydi. Bütün insanlar Allah’ın kuludur. Hiç kimse bir başkasının  kölesi olarak  özel işlerinde çalıştırılamaz. Savaş esiri olarak ele geçirilen kadınlar da kimsenin malı değildir, eğer bekar kimseler iseniz onları gönül rızalarıyla nikahınıza alın ya da azat edin! gibi ifadeler ile bu sorunu çözüme kavuşturmalıydı. Bu ifadeleri Kur’an da göremediğimiz için, ‘İslam köleliği ortadan kaldırmıştır’ diyemiyoruz.

KUR-AN VE KADINLAR İÇİN DEHŞET VERİCİ AYETİ

AY, islamiyet, din, Kur-an, Hz Muhammed, Bakara Suresi, Savaş esiri kadınlar ve İslam,İslamiyet ve kadın,Kur'an ve kadın,Nisa suresi,Cariye almak için savaşanlar,Savaşta ele geçirilen kadınla ilişkiye girmek,cariye
Kur’an'a göre (Bakara Suresi'nin 228 ve 234. ayetleri) eğer bir kadının eşi ölür veya öldürülürse, ikinci bir eşle evlenebilmek için en az 4 ay 10 gün veya üç ay hali-âdet görünceye kadar beklemelidir. Ama bu kural, savaş esiri cariyeler için geçerli değildir. Bunun sebebi şudur ki, Muhammed, hem kendisi hem de arkadaşları o kadınlarla bir an önce ilişkiye girebilsinler diye böyle bir imkânı sağlamıştır; yoksa başka ne amaç güdülmüş olabilir ki!

"Savaşta ele geçirilen bir kadınla ilişkiye girebilmek için, o cariyenin bir ay hali-adet görmesi yeterlidir." Bir ay hali âdet görme gerekçesini de şöyle açıklamıştır: O kadının doğuracağı çocuğun hangi erkekten olduğu bilinsin diye, Yani, neslin kime ait olduğu belli olsun, birbirine karışmasın demek istemiştir. Bir diğer ilginç nokta da şudur: Bazen öyle olurdu ki, bir cariye ile birden fazla erkek cinsi ilişkide bulunurdu. Bu arada o zavallı kadın hamile kaldığında, çocuğun hangi erkeğe ait olduğu tartışmalara, hatta kavgalara neden olurdu. Örneğin; bir cariyeyle cinsi münasebette bulunan üç erkek, kadının hamile kalması sonucu bir ara Ali'ye müracaat edip o çocuk için hak talebinde bulunurlar. Ali, çektirdiği kura sonucu onları uzlaştırır, Ali'nin uyguladığı yöntem Muhammed'e anlatılınca, kendisi sevinçten kahkahalara boğulur ve onun uygulamasını takdir eder.

Nisâ Suresi’nin 24. ayetinde özet olarak, "(Başkasıyla) evli olan kadınlarla evlenmeniz size haramdır; ancak eğer evli olan kadınlar cariye-savaş esiri iseler, sizler onları alabilirsiniz (bu durumda evlilik şartı aranmaz)" deniyor.Bu ayetin sebep sonuç ilişkisi üzerinde biraz durmakta yarar vardır, Ebu Sait el- Hudri şöyle diyor:

"Peygamber, Huneyn Savaşı'nda bazı insanları Evtas tarafı­na yolladı. Bunlar oranın halkını mağlup edip hanımlarım ele geçirdiler. Bu kadınlar, Muhammed tarafından Müslümanlara dağıtılınca, bazı sahabiler "Biz nasıl müşriklerin hanımlarıyla yatacağız, bu iş nasıl helâl olabilir?" şeklinde itiraz etmeye başladılar. Bu tartışmalar üzerine Nisa Suresi'nin 24. ayeti bu süreçte inmeye başladı. "Bilindiği gibi az önceki ayet, Müslümanlara savaş esiri kadınlan kullanma konusunda geniş yetki veriyordu. Özet olarak, "Evet, evli olan kadınlarla evlenmek haramdır, ama eğer evli olan kadınlar savaş esiriyse zaman Müslümanlara helâldir, sakıncası yoktur" anlamındaydı. Çok açıktır ki, Muhammed, etrafındaki insanlardan gelen itirazları bertaraf etmek için böyle bir ayete başvurmuş ve sonunda kendilerini bu işe alıştırmayı başarmıştır, yoksa çok adil diye tavsif edilen nitelenen bir Tanrı’nın böylesine bir zulme onay vermesi nasıl açıklanır ki!

Kur’an, az önceki ayetlerle yetinmeyip, Müslümanlara cariyeleri kullanma konusunda geniş imkânlar tanımaya devam etmiştir. Örneğin, yine Nisa Suresi'nin 25. ayetinde, "Şayet bir insanın, imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmiyorsa, o zaman elleriniz altında bulunan imanlı genç kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın" deniyor. Kur'an’da Müslümanlara cariyeler konusunda tam yetki verilince, bazen öyle oluyordu ki, ortada henüz savaş söz konusu değilken, Müslüman gençler, karşı tarafın kız ve kadınlarını gözden geçiriyorlardı. Mesela bir adam Muhammed'e, "Eğer siz Taif şehrini alırsanız haberiniz olsun falanca kadın çok güzeldir" deyip o kadının güzelliğini daha önceden haber vermişti. "Adamın bu sözü Muhammed'in zoruna gitmiştir" dense de, bizim için Muhammed’in ona kızıp kızmaması değil; tersine, Müslümanların başlangıçta, "Nasıl olur da biz müşriklerin kadınlarıyla yatarız?" şeklindeki olumlu itirazlarına karşı onun verdiği olumsuz yanıt önemlidir. (Nisâ Suresi'nin 24, ayetinde "Allah'ın emriyle siz onları kullanabilirsiniz” demişti.) Nitekim onlar, zaman içinde Kur'an'da ayetler görünce değiştiler ve öyle bir noktaya gelindi ki, artık bir an evvel cariyeleri kapmak için dört gözle savaş bekler duruma geldiler. İşte bizim için önemli olan, bu çok vahim ve dehşet verici ayetlerin Kur'an'da yer almasıdır. Mümin bir kişi için cariyeyi kullanma konusunda Kur’an'da bu kadar yetki varken, ister istemez İnsanlar bir an evvel savaşa girip bir kadın-cariye ele geçinmeyi canı gönülden isterler. Bu ayetler mevcutken "Muhammed adama kızmıştır" şeklindeki savunmalar pek inandırıcı olmuyor. Çünkü bir taraftan onlara cariyenin kullanımını sağlamak, diğer taraftan bazı durumlarda onlara kızmak tutumu birbiriyle çelişiyor.

Hatta kaynaklarda bunların ötesinde şeyler de geçiyor. Mesela; Sait bin Yesar, "Bazen cariyeleri satın alırken livata'da (makattan ilişkiye girme) dahi bulunurduk" diyor.

Kaynaklar:
(Buhari, Libas, 62. bap.) Sadece bu olay,
1) Müslim. Reda, No: ¡456; 2) Ebu Davud. Nikah, No; 2155; .3) Tirmizi, Tefsir,
Nisa, No: 3016-17; 4) Nesaî. Nikah. 59-6/MO; 5) Tac, Nisâ tefsin, 4/93.