HABERLER
Dini Haber
Diyanete giden para etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Diyanete giden para etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DİYANETİN DEV BÜTÇESİ

Yazan: Kainatta Toz Zerresi
KTZ, din, islamiyet, Diyanet'in dev bütçesi, Diyanet'in bütçesi, Diyanete giden para, Diyanet işleri gerekli mi?, Diyanet işleri neden var?

DİYANETİN DEV BÜTÇESİ


Yaşadığımız ülkede, vatandaşın cebinden toplanan vergilerle hazinede biriken paralar en fazla hangi bakanlığa aktarılıyor, bilmeyen yok her halde, tabi ki de Diyanet İşleri Başkanlığına. Bu bütçe konusunda kesin bir rakam vermeye gerek yok çünkü sürekli olarak değişiyor ama değişmeyen şey, cebimizden vergi olarak alınan paraların çoğunluğunun Diyanete ayrıldığı gerçeği.

Din görevlileri ne kadar maaş alıyor? Diyanet’e devlet tarafından yani vatandaşlardan toplanan vergiler tarafından aktarılan paralarla bu kadar önem arz edecek neler yapılıyor?  Diyanete bu kadar para ayrılması, bizim ülkemize nasıl yararlar sağladı?
  • Marsa araç mı gönderdik?
  • Uzay istasyonu mu kurduk? 
  • Fakirliği bitirdik mi? 
  • İşsizliği çözdük mü?
  • Asgari ücreti, refah seviyesine yükseltip, işçinin cebinden çıkan vergiyi mi kaldırdık?
  • Tecavüzleri, kadın cinayetlerini durdurduk mu? 
  • Çocuk istismarına, kalıcı ve kesin çözümler mi ürettik?
  • Yolsuzlukların önüne mi geçtik?
  • Kamu personeli sınavlarından yüksek puan alan gençlerimizi, haksızlığa uğratmadan hak ettikleri  görevlere mi atadık? 
  • Teknoloji üretip dünyaya mı satıyoruz? 
  • Kendi silahlarımızı, kendi uçaklarımızı mı üretiyoruz?  
  • Uyuşturucu kullanımını sıfıra indirip uyuşturucudan para kazananları etkisiz hale mi getirdik? 
  • Yediğimiz gıdaların tamamını ülkemizde mi üretiyoruz?
  • Muhteşem verimli topraklarımızın kıymetini bilip Tarım alanında dünyanın sayılı ülkelerinin arasına mı katıldık? 
  • Çocuklarımıza yedirdiğimiz başta bakliyat ürünleri olmak üzere pakete girmiş bütün yiyeceklerin GDO larını ve katkı maddelerini yok mu ettik?
  • Akaryakıt fiyatlarını mı düşürdük?
  • Temiz çevre bilinci mi oluşturduk?
  • Tabiata daha duyarlı hale gelip, daha mı az ağaç katlettik ya da yüzbinlerce fidan mı diktik?
  •  Hayvanlara eziyet eden insanların hepsini eğitip canlılara saygı duymalarını mı öğrettik? 
  • Türkiye’nin en büyük bütçesine sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığı, aldığı bu kadar büyük meblağda para ile bizim ülkemize nasıl katkılar sağladı?

Bazılarının sesini duyar gibiyim… Yukarıda sayılanların çoğunluğu farklı bakanlıkları ilgilendiriyor, dinle ne alakası var? Dinle alakası yok ise ülkemizde bu kadar sorun varken bu kadar devasa para neden Diyanet işlerine yatırılıyor? Yoksa devletin verdiği paralar Öte aleme mi aktarılıyor? Yeni sorulara geçelim:

Ülkemizin Müslüman halkının kaçta kaçı, dini bir soruda cevap aramak için sosyal medyayı veya beğenip takip ettiği İlâhiyatçıyı tercih etmek yerine cami hocasına ya da Diyanet işlerine soru sormayı tercih ediyor?

Diyanet işlerinde çalışan onca insan, neye hizmet ediyor?
İnsanların Kur’an kursu öğretmenleri yardımı ile öğrendikleri Kur’an’ın Arapça okunuşu, Müslüman’a ne kazandırıyor?

Bir çok bölgede, devletten maaş alan cami imamı, caminin temizliğini bile mahalle kadınlarına yaptırıyor ve günde beş vakit namaz kıldırarak  her ay düzenli  güzel bir maaş alıyor (Caminin temizliğini yapan kadınların bir çoğunun kendisinin ya da kocasının aldığı maaş, imamın maaşından daha az). Sadece bu iş karşılığında alınan maaşın dinen izahı, haramı helali  nedir?

Dini yönetimin ya da dindar zihniyette yönetimin bir ülkeye faydası nedir? Dindar zihniyeti ile yönetilen ve halkının memnun olduğu, ülke olarak bütün sorunlarının çözülmüş olduğu ve bu hususta dünyaya örnek olabilecek bir İslâm ülkesi var mı? Var ise hangisi?

Ülkemizin bir çok bölgesinde eğitim veren okullar, adeta velilerden dilenci gibi para dilenirken, ölüm tehdidi altında bazı mağdur kadınlarımız ekonomik sıkıntıyla başlarını sokacak korunaklı yerler ararken,  ailesinin maddi imkânsızlıkları nedeni ile bazı çocuklarımız  okul dışında dersine çalışmak yerine çalışma hayatına girerek aile bütçesine katkıda bulunmak için ter dökmek zorunda kalırken,  camilerin içinde vatandaşların bağışta bulunduğu ve bir çoğu, iyi paralarla satın alınıp hibe edilmiş olan gıcır gıcır halılar, ihtiyaç fazlası olarak üst üste ya da kıvrım kıvrım rulo şeklinde  camilerin içinde uyku çekiyor. Dindar  vatandaşlarımız bu konuda ne düşünüyor? Diyanetin bu garip durum ile ilgili bir çözüm önerisi ya da fetvaları var mı?

PARALI NAMAZ HOCALARI

din, islamiyet, K, Paralı namaz hocaları,Diyanete giden para,İmamlar parayla,Parayla namaz kıldırılıyor,Dini hizmet karşılığı para,Maaşlı imam,Maaşlı ruhban sınıfı,Yasin suresi 21,Diyanetin yıllık bütçesi, Kur-an, Hz Muhammed,
Geleneksel dincilere göre İslamın ilk beş şartından biride namaz kılmaktır. Gün içinde beş vakit yapılan bu ibadet şeklinin kendine has kuralları vardır. Kuranda yazılmayan ama mezheplerde olan bu kurallardan biride toplu namaz kılınırken en önde bir İmam olmasıdır. Bu İmamlar takva ve bir takım görev bakımından (hacca gittiyse, peygamberle akrabalığı varsa, ılımlı biriyse, iyi Arapçası varsa vs) diğerleri arasından seçilen kişilerden oluşuyor. Üstelik bu imamlar devlet görevinde (Diyanet de) çalışıyorsa maaş da alıyor. Bir nevi insanlara ibadet de önderlik yaparak karşılığında para alıyor. Bu tarz bir din sınıfı Muhammed döneminde ve dört halife döneminde bile olmamıştır. İmamlık yapılmıştır anca bu yaptıklarına karşılık ilave para alınmamıştır. İnsanları devlet işlerinden uzak tutmak için ve onları camilerde ibadet ve vaazlarla(dini sohbetler) meşgul etmeleri için imam adlanan bu din sınıfını yaratmışlar. İnsanları yöneticilere kul yaparak, akıl ve düşüncelerini ellerinden alarak bundan para kazanmışlar. Bu geleneğin kökü Abbasiler sülalesinin halifeliğe geldiği yıllara dayanıyor. Kaynaklarda bu sülalenin yönetime geldikten sonra imamların zaman zaman maaş aldıkları belirtiliyor. Abbasi Halifesi Muktedir-Billâh’in ve Buveyhî hükümdarının imamları maaşlara bağladıkları bilinse de bu para miktarının ne kadar olduğu net bilinmemektedir. İmamların maaşa bağlanması geçmişten başlasa da bu iş Osmanlı döneminde doruk noktasına ulaştı.

Tüm yazılarımızda olduğu gibi şimdide bu İmamların yaptıkları ise karşılık para alması İslamın kutsal kitabı olan Kuranda var olup olmamasını araştıracağız. Bazı dinciler Kuran yoktur diye İslamda olamaz diye bir şey yok diyorlar. Bunu söyleyenler hayatları boyunca bir kere olsun bile Kuran okumadıkları için İslamda Kuran dışında verilen tüm hükümlerin(yasaların) geçersiz olduğundan habersizdirler. Üstelik Kuranda olmayan bir şeyi dine sokmak için o konuyla ilgili sahte hadisler üreterek Muhammedin ağzıyla dine sokmaya, insanlara dayatmaya çalışıyorlar. Kısmen de başarılı oluyorlar çünkü Muhammed denildiği zaman akan sular duruyor önüne bide Hazret (Hz) kelimesi arttırdığın zaman göz yaşı dökmeye başlıyorlar. Aslında Kuranda bu şey yok, ama Muhammed bunu yaptı diye bu dinin bir parçasıdır demek neredeyse dinden çıkmakla aynı manaya geliyor. Çünkü Kuran açık ve net bir şekilde Kuran dışında hüküm verenlerin İslamın dışına çıktığını (kafir olduğunu) söylüyor.

5/MÂİDE-44: Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfırlerin ta kendileridir.
5/MÂİDE-45: Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.
5/MÂİDE-47: Kim Alah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar fasıklardır.


Ayetten de anlaşıldığı gibi Muhammed'in yada bir başkasının Kuran dışında her hangi bir hüküm koyma gibi bir yetkisi yoktur. Zira bunu yaparsa kafir, zalim ve fasık olmuş olur.

Kur-an'da dini hizmeti mukabilinde para alma gibi bir şeyde söz konusu bile değildir.

36/YÂSÎN-21: 'Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere tâbi olun. Onlar doğru yolda olan, sizin, doğru, hak yola girmenizi isteyen bir cemaattir.'

Muhammed'in bile buna yetkisi yoktu.

42/SÛRÂ-23: De ki ey Muhammed: “Ben sizden, peygamberlik görevime karşılık bir ücret istemiyorum. İstediğim ancak akrabalık sevgisidir.

38/SÂD-86: De ki: “Bundan (tebliğ görevinden) dolayı sizden hiçbir ücret istemiyorum.

Peygamber Medine'de devletin başında olduğu süre boyunca insanlara namaz kıldırmış ve ayetlerinde bizlere beyan ettiği gibi bir ücret almamıştır. Nitekim Muhammedin Kuranda olmadığı halde «namaz kıldırdığım için bana ücret ödeyin» diyemeyeceğini Maide 44,45 ve 47 ayetlerinden anlıyoruz. Böyle dediğini iddia eden biri varsa bu ayetleri göz önünde bulundurarak Muhammedi bu kategorilerden (kafir, zalim, fasık) hangisine ait ettiğini bir daha düşünsün.

Tüm bunlara bakmayarak günümüzde imamlık en iyi para kazandıran mesleklerden biri haline gelmiştir. 2017 yılında kamu idarelerine ayrılan bütçe miktarına bakarsak bunu anlamak çokta zor bir şey değil.

Kurum 2017 Ödenek Tavanı(TL)
Cumhurbaşkanlığı 648.488.000
Türkiye Büyük Millet Meclisi 961.517.000
Anayasa Mahkemesi 58.784.000
Yargıtay 382.750.000
Danıştay 125.072.000
Sayıştay 257.485.500
Başbakanlık 1.584.358.000
Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı 1.995.692.000
Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği 28.071.000
Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü 297.305.000
Hazine Müsteşarlığı 77.406.981.000
Diyanet İşleri Başkanlığı 6.867.117.000
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı 1.248.151.500
Adalet Bakanlığı 11.290.400.000
Milli Savunma Bakanlığı 28.702.119.000
İçişleri Bakanlığı 5.834.586.000


Gördüğünüz kadarıyla tüm jeologların İstanbul'u büyük şiddette depremler bekliyor demesine rağmen Diyanet İşleri Bakanlığının Afet ve Acil Durum Bakanlığından neredeyse 6 kat fazla para alması Türkiye yönetiminin afetlere dualarla hazırlandığını gözler önüne seriyor. Günümüz Türkiye'sinde 27 senelik bir öğretmenin bir imamdan az maaş alması eğitim seviyesini de belli ediyor.

2017 yılında 25 yıl ve üzeri çalışmış bir öğretmenin aylık maaşı 3.119 TL olurken, imamlarda aynı zaman ölçüsüne sahip kişilerin aylık maaşı 3.400 TL teşkil ediyor.

Her yıl dahada artan maaşlar ve açılan imam hatip okullarını göz önünde bulundurarak çok yakında Türkiye'nin laiklik prensiplerinden vazgeçerek şeriat hükümlerine döneceğini anlamak zor değil.

“HER TOPLUM, LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR”

Bu deyim kuvvetler ayrımı esasını ortaya atan Fransız politik düşünür Montesquieu'ya aittir. Günümüzden 322 yıl önce yaşamış bir düşünürün ortaya attığı fikrin bu gün dahi geçerli olduğunu görmek hayli ilginçtir. Yazımı Montesquieu’dan bir buçuk asır sonra doğan başka bir ünlü düşünür Nietzsche'nin sözleriyle bitirmek istiyorum.

“Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder. Cahil toplumla seçim yapmak, okuma yazma bilmeyen adama hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır! Böyle bir seçimle iktidara gelenler, düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir!”

Ben değil Nietzsche söylüyor bunları, ister katılırsınız ister ret edersiniz bu sizin bileceğiniz iş ama lütfen beni İslam düşmanlığıyla yada paralelcilikle suçlamayın. Eleştirin ve kendinizde şahidi olun, belki geç olmadan bir şeyleri telafi edebilirsiniz…

Yazan: Kirpi