HABERLER
Dini Haber
Doğal seçilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doğal seçilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

EVRİM TEORİSİ |BÖLÜM 1

Yazan: Evrim Işığı


EVRİM TEORİSİ |BÖLÜM 1


Okudukça düşünmeye başladığım, düşündükçe daha çok öğrenme arzusu uyandıran bir konu: Evrim...

Üzerine sayısız teori söylense de bu gün en kabul görülen teori sahibi Charles Darwin dir. Darwinizm düşünce yapısı var olmuş, var olan ve var olacak bütün canlıların evrimsel süreçten  geçtiğini ortaya koyar. Kimi insanlar bu teoriyi yok saysa da (büyük bir kesimi dini bütün olanlar) bu teorinin doğruluğu bilim camiasında çoktan kabul görmüştür. Aynı zamanda Darwinizm bir felsefe, evrenimizi anlama çabasıdır. Nitekim “Bilim” diye adlandırdığımız ve çoğu insan tarafından elindeki cep telefonu kadar bilinen bir konunun kökenleri oldukça eskiye dayanır. Felsefe ve sorgulamak “Bilim” dediğimiz olguyu doğurmuştur.

Darwinizm düşünce yapısı bilime muazzam katkıları olan bir düşünce yapısıdır. Tabii ki daha önce değindiğim gibi Darwin den başka evrim teorileri ortaya atan olmuştur. Bunların içinde elbette yaratılış teorileri de vardır. Ancak beni genel olarak etkileyen, Darwin den başka bir teori ortaya koyan kişi ise Lamarck'dır.
Lamarck düşünce savunucularının en çok değindiği ve temel biyoloji kitaplarında da yer alan “Kuyruk Sokumu” teorisidir. Durup bir an düşününce insana oldukça doğru gelse de yine en iyi ve en ayrıntılı açıklayan Charles Darwin dir.

“Kuyruk Sokumu” diye tabir ettiğim teoriden biraz bahsedelim. Bu teoride Lamarck “Kullanılan organ işler ve evrimleşirken kullanılmayan organ çürür” demiştir. Bunun üzerine tabi ki kanıt olabilecek “Kuyruk Sokumu” durumu ortaya atılmıştır. Eskiden atalarımız yırtıcı düşmanlardan korunmak, meyve toplayıp karınlarını doyurabilme gibi sebeplerden dolayı ağaçları sık tercih ederlerdi. Bu sebeplerden dolayı tıpkı şu anki maymunlarda görülen kuyruklara sahiplerdi. Çünkü bu organ hayatlarını kolaylaştırıyor ve hatta canlarını kurtarıyordu.

Zamanla yerleşik hayata geçiş, korunma beslenme gibi alışkanlıkların başka yollarla yapılması ve yırtıcılara karşı farklı savunma sistemleri geliştirmeleri ile “Kuyruk” diye adlandırılan organ çürüdü. Bu çürüme şu an zannedilen gibi bir çürüme değildir. Bu çürüme zamanla (oldukça uzun bir zaman) İşlevsiz kalan organ yapısındaki DNA'lardan bilgi aktarımı ile oluşan bir yok oluştur. Kim bilir belki de onlarca yıl sonra şu anki sahip olduğumuz “Kuyruk Sokumu” tamamen yok olacak veya başka bir şeye evrimleşecek...

Aslında tüm evrim olayını anlamak budur: “Doğal Seçilim”.

Evrim üzerine atılan sayısız teorilerin yanı sıra elbette ki onlarca soru da ortaya çıkmıştır. Özellikle de halk arasında, din adamları arasında ve bazı sosyal medyada dolaşan ünlü insanlarca iddia edilen “evrim çürütüldü”, “evrim yoktur” gibi söylemleri ve sorulan soruların bazılarını bu bölümde detaylıca inceleyip açıklığa kavuşturmaya çalışacağız...

1-Evrim Çürütüldü İddiası:
Bu iddiayı genel olarak daha çok din adamlarından duymaktayız. Lakin evrim teorisi Charles Darwin den 1000 yıl önce Müslüman bilim adamı olan “Basralı El Cahiz” tarafından da ortaya atılmıştır. Bunun yanı sıra evrim teorisinde sürekli olarak incelemeler yapılmıştır. Ve hala Charles Darwin evrim teorisini destekleyen onlarca bulgu bulunmaya devam ediyor. Yani şu anda laboratuvar ortamında açık bir şekilde evrim olayını gözlemliyoruz. Hatta yapılan deneylerin bazıları araştırma sitelerinde halka açık şekilde paylaşılıyor. Hal böyle iken evrimi çürütme ihtimali çok düşük bir ihtimal oluyor. Ancak bilim insanları Charles Darwin doğru bir teori ortaya attı deyip körü körüne inanmaz! Bu gün yapılan deneyler ve gözlemler neticesinde farklı bir durum söz konusu olursa, yeni hipotezler elbette ki ortaya atılır. Bilim ve bilim insanları asla yeniliğe kapalı değildir. Bu nedenle körü körüne bir durumu savunmazlar.

2-Evrim Yoktur:
Evrimin olmadığını bilimsel açıdan açıklayamayanlar biyoloji bilgisi iyi olmayan insanlardır. Aksi takdirde ciddi bir bilim insanının onlarca deneyler ve gözlemlerle ispatı sağlanmış evrimi yok sayması nadir görülür. Evrim her an, her dakika işlemektedir...

Evrim belirli bir zaman işlemiş sonra da durmuş bir mekanizma değildir. Evrim şu anda senin, benim ve çevrende gördüğün tüm canlılığın devamlılığını sağlayan bir mekanizmadır. Bu gün seni ortaya çıkaran durum tamamen evrimsel sürecin bir parçasıdır. Evrim doğruluğu kabul görülen muazzam bir sistemdir.

3-Genlerin Aklı Var Mıdır ?
Evrimsel süreci yalanlayanların en büyük dayanak noktası sandıkları bir durumdur. Aksine bir bilim insanı “Bu genin aklı yok nasıl davranır” diye bir durumu çok ta düşünmez. Çünkü sebebi doğal seçilimdedir. Ve bilimsel bir bilgi ne böyle düşünülerek oluşturulur ne de böyle çürütülür.

Genlerin bir aklının olmasına gerek yoktur. “Baksana ne güzel 2 kolum var” diye söylenilen durumları bolca duyarsınız. Aslında bu olay tamamen insanın kendi psikolojisi ile alakalıdır. Evrimsel süreç sana “Al iki kolun olsun” demez. Bu olay tamamen yaşanılan yere ve şartlara göre değişkendir. Aslında sen iki kolun var sanıyorsun. Lakin bu iki kol mutlak değil değişkendir. Çevresel faktörler ve bazı şartlar altında ileri süreçte belki başka bir kol daha oluşumunu tamamlayacak ya da iki kolumuzdan birisi oluşumunu yitirecek.(Bu süreç tahmini olamayacak kadar uzundur.) Burada daha anlaşılır olması için bir örnek üzerinden inceledim. Çevrenizde gördüğünüz bütün canlılıkta bu durum geçerlidir.

4-Üstün Irk Ve Üstün Canlı: İNSAN
Herhangi bir ırk genom haritası çıkarıldığı zaman net bir şekilde gözlemleniyor ki hiçbir ırk %100 oranda o ırka ait genomlar taşımaz. Irk kavramı tamamen insan işidir. Biyolojide buna yer yoktur. Canlılığın sınıflandırılmasında belirgin ve seçici özelliklere bakılır. Sapiens üstün bir canlı olarak kabul görülse de özüne baktığımızda pek bir anlamı kalmıyor. Az önce de belirttiğim gibi evrim mutlak bir rayda ilerlemez. Evrimin tek hedefi “Hayatta kalma ve üreme olayıdır.” Bu durumun penis-vajina ile mi yoksa A-B organlarıyla mı olacağını umursamaz. Aynı şekilde evrim farklı bir rayda ilerleyip sapiens yerine x canlısını da şu anki bulunduğumuz konuma getirebilirdi. Evrimsel sürecin işleyiş tarzına yavaş yavaş değinmeye başladım. İlerileyen bölümlerde de inceleyeceğiz. Şimdi bir başka soru ile devam edelim.

5-İnsanlar Nasıl Maymundan Geldi?
Bu soru defalarca açıklanmış olsa da hala soruyu soranlar olduğu için ben de değinmek istedim.
Evrim teorisi sanıldığının aksine yalnızca insan ve maymunlar için işlemez. Örneğin hiçbir insan şu anki kuşların atasının geçmişte yaşamış kanatlı dinozorlar olduğunu sormuyor. Hatta o dinozorların da atalarının karadaki dinozor olduğunu sorgulamıyorlar. Neden kuşların atalarını da sorgulamak yerine yalnızca kendi atalarının sorusunu soruyorlar? Bu sorunun cevabı çok basit: “Ego”

Genel itibariyle insanlar ara türleri görmeden ve geniş çaplı incelemeden kendisine ve maymuna bakıp bir yargıya varıyor. Ancak bu durum tamamıyla yanlıştır. Hal böyle olunca bir yaratılışı kabul etmek ve evrimi tamamen hiçe saymak daha iyi oluyor. Aynı zamanda daha da kolaydır. İnsanımızın çoğu araştırmayı, okumayı ve öğrenmeyi sevmeyerek yetiştiriliyor. Çocuklarımıza okumayı ve her şeyi sorgulamayı öğretmeliyiz. Aksi taktirde evrimi yalnızca maymundan gelmek sanıp, at gözlüğü ile hayata bakmaya devam edecektir...

6-Evrim Her An İşliyorsa Neden Aynıyız ?
Az önce de değindiğim gibi evrim sürekli olarak devam eden bir mekanizmadır. Bu arada şunu da belirtmek isterim ki bazı konuları ve durumları daha iyi anlaşılır kılabilmek ve akılda kalıcılığı sağlayabilme adına birçok yerde değineceğim. Evrimsel süreçte  direk olarak başka bir şeye dönüşme mümkün değildir. Evrim bir araç gibidir. Yavaş ilerleyen ama tam ve emin adımlarla ilerleyen bir araç. Çok yavaş ilerlese bile net ve muazzam sonuçları gözlemleniyor. Bu nedenledir ki görülemeyen ufak değişikliklerin(Bunlar yaşam tarzına çevreye vs bağlıdır) bir araya gelmesiyle ciddi değişimler gözleniyor.
Ufak çaplı değişimler olduğunda ise bunlar “Ara Tür” olarak adlandırılıyor. Bu olayın daha iyi canlanması için resmini çizecek olursak şu şekilde düşünebiliriz:

Örneğin saçınızı uzatıyorsunuz. Her gün aynaya bakıp duruyorsunuz. Günlük ortalama 0.5 cm uzadığını varsayarsak sizin bunu gözle görme ihtimaliniz oldukça düşük hatta yok denilecek kadardır. Ancak bu 0.2 cm'ler 1 yıl sonunda ciddi ve gözle görülür değişiklik yaratır. Aynı zamanda direk olarak bir yıl sonunda ki halini almadığı için yadırganacak bir durum da olmaz. Bu şekilde evrimi ne her gün aynada görürüz ne de ciddi değişiklikler olduğunda yadırgarız.

Ancak bir yıl önceki resimlere baktığınız zaman çok ciddi değişiklik olduğunu ve saçınızın oldukça çok uzadığını daha net görürsünüz. Yapılan arkeolojik kazılarda bulunanlar ise sizin fotoğraflarınız ile aynı görevi üstlenir. “Geçmişi Görmek” Belki de bundan yüzlerce yıl sonra arkeologlar kazılarda bizleri bulacak ve “Biz bu insanlardan evrimleşmişiz” diyecekler...

Evrim Teorisini bölüm bölüm açık ve en doğru biçimde anlatmama katkı sağlayan “Din Ve Mitoloji” ye saygılarımla..

Bölüm 2 için tıklayınız.

DİNLERİN EVRİM İLE OLAN PROBLEMİ

Aftiel, Bilimsel, din, Dinler ve Evrim, Dinlerin evrim ile olan problemi, Evrim teorisi, evrim kuramı,din ve evrim,insanın evrimi,canlıların evrimi, Doğal seçilim,
İbrahimi dinlerin ortak özelliklerinden birisi başlangıç mitleridir. Bu hikayelere göre Tanrı ilk iki insan olan Adem ve Havvayı yaratmış ve onları işledikleri günah yüzünden dünyaya göndermiştir. İnsan ırkı da bu iki insanın karması olarak dünyaya gelmiştir. Ancak bugünkü verilere bakarak açıkça söyleyebiliyoruz ki böyle bir şeyin mümkün değildir.

Canlıların değişerek ortama uyum sağlaması fikri antik Yunana kadar dayanır. O dönemdeki bazı düşünürler dahi insanların geçmişte şu anki formları ile hayatta kalamayacaklarını fark etmişlerdir. Ancak İbrahimi dinlerin yaratılış miti ile evrimsel süreç birbiri ile çeliştiği için bu durumda insanlar bir seçim yapmak zorunda kalmışlardır(Ha tabi bazıları “Yahu kardeşim Kuranda evrimle ilgili ayetler var” falan diyebilme cesaretini gösteriyor o ayrı bir konu.).

Bütün hayatını yaratılış mitine inanarak geçiren bir kimse evrim konusu açıldığında belli kalıplaşmış soruları sormaktadır. Bu sorulardan bazıları şunlardır:
  1. Yahu kardeşim ara form gösterir misin bana bir tane! Nerede bu ara formlar?
  2. Evrim hayatın başlangıcını açıklayamıyor. Ancak Kuran açıklıyor. Neden başı sonu belli olmayan bir şeye inanalım?
  3. Evrim geçmişte olmuş bitmiş bir şey diyorsunuz ancak bugün bilim yaparken her şeye gözle görülebilir bir kanıt istiyorsunuz. Hani kardeşim ben görmüyorum kimseyi evrimleşirken? Evrimi gözlemleyemiyorsam inanmam(!)
  4. Seni kim doğurdu? Anneni kim doğurdu? Onun annesini kim doğurdu? Onun annesini kim yarattı? (FATAL ERROR)
  5. Evrim bir teori değil midir kardeşim? Neden bunu bir gerçekmiş gibi kabul ediyorsunuz?
Şimdi yavaştan bu birkaç soruya cevap verelim ki sorgulamak üzere olan bazı arkadaşlar evrimin yapısını daha rahat anlasın ve bir kararsızlığa düşmesinler bu konuda. İlk önce evrimin tanımıyla başlayalım.

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesle kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması sürecidir. (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Evrim)

Yani bir canlı türünün ortam koşullarından etkilenerek zorunlu değişimlere maruz kalmasıdır. Bu değişimler DOĞAL SELEKSİYON ve YAPAY SELEKSİYON dediğimiz prensipler sayesinde gerçekleşir.

Bu iki terim yanında bilmemiz gereken 3 terim daha var. Pozitif mutasyon, negatif mutasyon ve nötr mutasyon.

Mutasyonlar genetik yapıdaki hatalar sonucu oluşan değişimlerdir. Pozitif mutasyon bu hatalar sonucunda ortaya çıkan ve canlının hayatta kalma şansını arttıran değişimlerdir. Örneğin bir hata yüzünden tüy çıkaran dinozorlar büyük çaplı iklim değişikliğinden sonra bu şans eseri çıkardıkları yapı sayesinde kendilerini soğuktan korumayı başarabilmiştir. Bu tür mutasyonlar, doğal seçilim ile o canlı türünün hayatta kalmasını sağladığı için bu genler nesilden nesle aktarılır ve canlı genetik mirasını sağlama almış olur.

Negatif mutasyonlar ise canlının hayatta kalma şansını azaltan mutasyonlardır. Doğal seçilim bu durumda canlılara acımaz ve bu hataların nesilden nesle aktarılmasını engelleyerek gelecek nesle daha sağlam bir genetik harita bırakır. Bu tür mutasyonlara örnek olarak günümüzde gördüğümüz birçok genetik hastalığı örnek verebiliriz. Bu hastalıklar canlıya acı vermekte ve hayatını zorlaştırmaktadır.

Nötr mutasyonlar ise canlının hayatta kalma şansını ne arttırmakta ne de azaltmaktadır. Yani var olmalarından canlı çok fazla etkilenmediği için doğal seleksiyon bunları çok da önemsememektedir. Bu tür mutasyonlara örnek olarak eşcinsel yönelim verilebilir. Çünkü eşcinsel ilişkide yeni bir canlı oluşmadığı için bu özellik yeni nesle aktarılmaz. Yeni nesilde oluşsa dahi bir sonraki nesle kasıtlı olarak iletilmez.

Bu terimleri basitçe açıkladığımıza göre kafanızda daha iyi canlanması için size bir örnek vereyim.

Harward üniversitesi tarafından yapılan deneyde devasa dikdörtgen şeklindeki bir petri kabı 9 bölüme bölünmüştür. En dış katmanlar olan 1. ve 9. bölümlerde hiç antibiyotik bulunmamaktadır. 2. ve 8. bölümlerde 1 birim, 3. ve 7. bölümlerde 10 birim, 4. ve 6. bölümlerde 100 birim ve tam merkezde yani 5. bölümde 1000 birim antibiyotik bulunmaktadır. Her bölümde bakterilerin beslenebileceği besinler bulunmaktadır. Bu tür evrimsel deneylerde bakterilerin kullanılmasının ana sebebi evrimin nesiller arası değişimi ele almasıdır. Ortalama bir insan 20-30 yılda bir ürerken bakteriler birkaç saatte milyonlarca kez çoğalırlar. Yani birkaç saat içerisinde birçok nesli gözlemleme imkanı sunarlar size.

En dış kısımlar konan bakteriler 2. ve 8. kısmın sınırına kadar çoğalırlar. Çünkü bu kısma geldiklerinde antibiyotik ile karşılaşırlar ve önümüzde 1. ve 9. bölümlerin tamamen dolduğu bir resim çıkar. Ancak bir süre sonra bu sınırlardan bir tomurcuk çıktığını ve bu tomurcuğun içinde 2. ve 7. bölümdeki antibiyotiğe direnebilen bakteriler gözlemlenir. Buradan çıkabilen dirençli bakteriler çoğalır ve 2. ile 7. kısmı da doldururlar. Yani 9 kısımdan dördü dolmuştur. 1. ve 9. bölümde duran bakteriler çoğaldıkça bir sürü mutasyon üretirler. Ancak bu mutasyonlardan biri olan antibiyotik direnci rastgele bir noktadaki 1 bakterinin 2. bölüme geçebilmesine olanak sağlamıştır. Yani gördüğünüz üzere deneme yanılma ile elde edilmiştir bu sonuç. Hiçbir ilahi güç yoktur burada. Yüz binlerce, belki de milyonlarca bakteri arasından şans eseri 1 bakteride bu mutasyon gerçekleşiyorsa ve bu bakteri diğer kısma geçip daha fazla besin elde edebilmişse evet dostum bu mutasyon tesadüf sonucu ortaya çıkmıştır diyebiliriz.

Daha sonra aynı yöntemle 10 birim, 100 birim ve en sonunda 1000 birim antibiyotiğe dirençli nesiller ortaya çıkmıştır. Zaten her sene yeni bir grip aşısı olmamızın, doktorun bize “İyi bile hissetsen antibiyotik bitene kadar kullanmalısın.” demesinin, her yıl daha ölümcül hastalıkların ortaya çıkmasının sebebi de bu doğal seçilimdir.

Şimdi gel gelelim sorularımıza…

1-Ara form görmek mi istiyorsun? Aynaya bak.

Bütün canlılar kendi atası ile çocukları arasındaki ara formlardır. Senin ile yan komşunun genleri tamamen farklıdır. Her ne kadar ikiniz de insan gibi dursanız da farklı özellikleriniz bulunmaktadır. Farklı çevrelerde yaşayan insanları ele alalım. Kuzeyliler bembeyaz tene sahipken Afrika sıcağından korunmak için siyah tene sahip Afrikalılara bakalım. Farklı çevrelerde yaşayan bu tür canlıların tür içindeki ırkları ilerleyen zamanla onları farklılaşmaya daha çok itecek ve ayrı türler olmasını sağlayacaktır. Ancak bu farklılaşmayı görebilmen için tahmini olarak 8 milyon yıl falan yaşaman lazım. Bol şans.

2-Çünkü evrimin işi bu değil.

Evrimin tanımını tekrarlayalım.

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesle kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması sürecidir.

Yani evrimin olayı canlıların nesilleri arasındaki değişimi gözlemlemektir. Canlılığın başlangıcı evrimin konusu değildir. Ha bunu konu alan teoriler var mı? Var(bkz:abiyogenez).

Sen istersen ilk canlıyı Allah yarattı de istersen tesadüfen oluştu de. Ne dersen de. Evrimi ilgilendirmez bu durum. Ha bol keseden sallamak da kolay. Sırf Allah ol dedi oldu demek seni haklı çıkarmaz. Yani illa başlangıca bir hikaye uydurmak istiyorsan buyur ben söyleyeyim bir tane. Kutsal Uçan Spagetti Canavarı geldi ve ilk canlıyı kendi makarnasından yarattı. Buyur buna inanabilirsin.

3-Anlattığım örneği araştırabilirsin gönül rahatlığıyla. Senin insanlardaki değişimi görememe sebebini de açıkladım. Eğer insanlar da bakteriler gibi hızlı çoğalsaydı emin ol birkaç saate torununun torununun torununun torununun torununun torununun torununu hiç beklemediğin bir biçimde görürdün.

4- :) Açıklamama gerek yok herhalde…

5-Hayır dostum. Evrim bir kanundur.

Evrim tıpkı yer çekimi gibi bir doğa kanunudur(Her ne kadar bizimkiler yer çekimini reddedince uçtuklarını sansalar da). İlk önce bu ayrımı yapman gerekir. Kanun nedir, teori nedir?

Bir bilimsel kanun, gözlem ve deneylerle iyi desteklenip kanıtlanmış prensiptir.

Bilimsel teori; iyi kanıtlanmış, sürekli olarak test edilen, doğrulanan deney ve gözlem ile bilimsel metot aracılığıyla elde edilen, doğanın bazı yönlerinin açıklamasıdır.

Bizim günlük hayatta kullandığımız gibi “Faruk abi benim bir teorim var. Bence yer çekmiyor gök itiyor.”,yani öylesine ortaya atılmış bir düşünce anlamında değildir. Bilimsel teoriler bilimsel kanunların yapısını açıklamakla yükümlüdür. Tıpkı yer çekimi kanununu açıklayan “Newton Kütle Çekim Teorisi” ya da Einstein’ın “Görelilik” teorisi gibi.

Biz izafiyete de teori diyoruz. E yani istersek bunu da reddedebiliriz değil mi?

Hayır kardeşim. Eğer sen izafiyeti de sırf teori olduğu için reddedersen kuantum boyutundaki kütle çekim etkilerini nasıl açıklayacaksın? Merkürün perihelion problemini nasıl açıklayacaksın?

Kısacası evrim bir doğa yasasıdır ancak onun yapısını açıklamaya çalışan teoriler vardır. Darwinin evrim teorisi ya da modern evrim teorisi gibi. Ki az önceki cümleden de anladığınız üzere biz şuanda Darwinin teorisini kullanmıyoruz. Darwinin eksiklerini ve hatalarını düzeltmiş olan modern evrim teorisini kullanıyoruz.

Umarım anlattıklarım sizi sıkmamıştır ve kafanızdaki bazı sorulara cevap verebilmiştir. Bir sonraki yazılarımıza kadar sağlıcakla kalın, bilimle kalın.

Yazan: Aftiel

DARWİN'İN EVRİM TEORİSİ NEDİR?

Darwing,Darwin'in Evrim Teorisi,Evrim nedir?,Evrim teorisi nedir?,Doğal seçilim, Evrim gerçeği, Genetik miras,Canlı varyasyonu,Üreme eğilimi,Evrim ve canlılar,A
Darwin, Galileo'dan itibaren bir çok bilim adamından daha fazla itiabar görmüş ve övgü almıştır. İnsanlara ve bilim dünyasına ilk önce evrim olgusunu gösterdi. Yeryüzündeki tüm yaşamın, sıcak bir havuzda bazı atalara ait maddelere kadar dayanabilen başka biçimlerden evrimleştiğine dair ikna edici kanıtlar topladı. Darwin, insanlığı bu evrimden hariç tutmamış, insanları “tüylü, kuyruklu dört ayaklılar” ve “muhtemelen ağaçlarda yaşayan” olarak tanımlamıştır. Bu ifade ile Darwin'in akranlarından farklı olarak insanları dünyadaki yaşamın merkezinden çıkardı ve kozmik düzende yeni bir yer verdiği için bir şok etkisi yarattı.

Darwing,Darwin'in Evrim Teorisi,Evrim nedir?,Evrim teorisi nedir?,Doğal seçilim, Evrim gerçeği, Genetik miras,Canlı varyasyonu,Üreme eğilimi,Evrim ve canlılar,A
İkincisi, Darwin evrimin, bitkilerin ve hayvanların üreme başarısı, yani her bireyin ürettiği yavru sayısı gibi farklılıklar aracılığıyla çalıştığı mekanizmayı keşfetti.
Sonuçlarını üç gerçekle destekledi:
  1. Üstsel büyüme - Tüm canlıların sayı olarak hızla artma eğilimi,
  2. Varyasyon - Her bir popülasyonda bir bireyden diğerine küçük bir varyasyon ve miras kalması,
  3. Genetik Miras - Tüm canlıların ebeveynlerinin özelliklerini miras alması.
Darwin, bu üç gözlem üzerine inşa edilen evrim teorisini oluşturdu ve bu da bir nüfusun kaynaklarını sınırlayana kadar gelişeceğini söylüyor. Bunun sonucu olarak varoluş mücadelesinde çevrenin olumsuz kuvvetlerinin üstesinden gelmelerine yardımcı olan özelliklere sahip bireylerin hayatta kalma ve çocuk sahibi olma olasılıkları daha yüksektir. En azından bazı yavrular bu yeni özellikleri miras alacak ve onları gelecek nesillere taşıyacaklardır. Daha az elverişli özelliklere sahip olan yavrular, yavaş yavaş azalacak ve birçok nesil boyunca bu süreç, bazı canlıların yavaş yavaş türlerini değiştirmesine sebep olacak fakat bazı özellikleri korumaya devam edeceklerdir.

Yazan & Çeviren: A.Kara