HABERLER
Dini Haber
Gerçek İslam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Gerçek İslam etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

SANIYORDUM Kİ

sizden gelenler, islamiyet, İslamdaki çelişkiler,Kafamdaki İslam,Gerçek İslam,İslam mı kusurlu insan mı?, Kuran'daki çelişkiler, 4 eşlilik,Kur'an'da kölelik
Benim kafamdaki İslam’la gerçeğin uyuşmadığını anlamam zaman aldı İşte benim olduğunu sandığım İslam’ım ve Gerçek İslam;
Sanıyordum ki:
İslam’da dört eşliliğin sebebi savaşlarda ölen erkeklerin eşleri ortada kalıyor. Onlara o dönemin koşulları altında yardım edilirken yanlış anlaşılma durumu olmaması için çok eşliliğin olduğunu sanırdım. Hatta ortaokul ve lisenin başlarında din derslerinde bu dediğimi adeta inanmayanlara karşı gövde gösterisi yaparcasına savunurken din öğretmenlerimiz hiçbir zaman yanıldığımızı ve konunun bu savunmayla alakasız olduğunu anlatmadı.

Ne zaman ki açıp Kuran’ı açıp okudum işte o zaman kendimi aslında bir suçlunun avukatlığını yaptığımın farkına vardım. Hemen ilgili ayeti görelim:

Diyanet Meali
4.3 - "Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın.  Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur."

Diyanet Vakfı Meali
4.3 - "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."

Şu ayetleri en başında bana biri gösterseydi ben baştaki savunmayı yapamazdım. Tabi şu ayetleri okuyup ta ilk baştaki anlamı çıkarabilecek şizofrenler olabilir onlara en yakın ruh ve sinir hastalıkları merkezine gitmelerini tavsiye etmekten başka yapacak bir şey yok.
Çok eşlilikle ilgili birkaç ayeti de inceleyelim isterseniz:

Diyanet Meali
33.50 - "Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü'minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber'e bağışlayan, Peygamber'in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü'min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü'minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Diyanet Meali
33.32 - "Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin."


Diyanet Vakfı Meali
33.32 - "Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin."

Ayetlerde açık bir şekilde çok eşliliğin olunduğu görülmektedir.
Sanıyordum ki Kuran’da kölelik yoktur. Allah yarattığı kullarının köle olmasını istemeyeceğini ve hepsini önemseyeceğini düşünürdüm. İslam’ın doğduğu zamanki köleliği de İslam öncesi Arap toplumunun pisliği zannederdim.

"Zaten yok cahil. Okusan Kuran’ı anlarsın aptal dinsiz." Diyen zeka seviyesi Einstein’ı geçen güzel arkadaşlar ve yüzlerinde yapmacık bir gülüşle gelip “Güzel kardeşim Kuran’da kölelik yok” diyenler zaten hayatlarında Kuran’ı okumamışlar.

Kuran’da köleliğin olduğunun işte kanıtları:
Diyanet Meali
4.3 - "Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın.  Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur."

Diyanet Meali
4.24 - "(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

Diyanet Meali
4.25 - "Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

Diyanet Meali
23.6 - "Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar."

Diyanet Meali
24.32 - "Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir"

Diyanet Meali
24.58 - "Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

İsteyenler rahatça bu ayetleri bulabilir.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Wayder

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

TEK DİN İSLAM AMA ÜÇ FARKLI İSLAM

din, DP, islamiyet, İslamiyetin çelişkileri,Hangisi gerçek İslam, Gerçek İslam, 3 farklı İslam,Vehhabilik,Mehmet Şevket Eygi,Gazali,İbn Rüşd,İslam ve Kur'an apaçık değildir
Kimileri bizleri dinlere hakaret etmekle suçluyor. Ne hakareti? Sure, ayet, hadis paylaşmak ne zamandır hakaret oldu? Kur'an veya İslami kaynaklardan örnekler veriyorum hepsi bu. Sen bu paylaşımları hakaret olarak algılıyorsan bu senin sorunun. Mesela Zeyd'in eşi Zeynep’in bir ayet ile Hz. Muhammed'e eş yapılması konusunda hakaret ediyormuşum. Çarpıtma yapıyormuşum. Kuran veya sünnette yer almayan hangi hususu İslamiyette varmış gibi gösterdim? Hiç yüce Allah, peygamberine "kadınlar kendisini hibe etsin" der miymiş? "O’na teyzelerinin, halalarının, amcalarının kızlarını helal ettik" der miymiş? Yahu Kuran’da var. Ben demedim ki? Aç tefsirleri, mealleri oku be kardeşim! Hiç Kur'an'da kadın ve erkeği eşit yaratan ve eşit haklarla donatan yüce Allah kadınları Cariye yapar mıymış? Savaş ganimeti der miymiş? Açın ayetleri okuyun.

Hiç ravilerin sahih nitelendirmesinde bulunduğu hadislerde Hz. Muhammed’in yok 40 erkek gücünde olduğu, yok gecede kaç hanımıyla beraber olduğu ile ilgili hadis olur muymuş? Var be kardeşim, aç oku.

Tek bir yazımda Kuran veya Kütüb-i Sitte'de yer almayan, kaynağı olmayan/tamamen uydurma tek bir veri bulun, bu sitede yazı yazmayı bırakacağım.

Bu noktada Yalova Üniversitesi’nden İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Ebubekir SİFİL hocayı takdir edeceğim hiç aklıma gelmezdi. Adam İslamiyet’i olduğu gibi kabul ediyor. Ehl-i Sünnet Vel Cemaat doğrultusunda Sünni Hanefi İslam inancı neyi gerektiriyorsa aynen bunu söylüyor. Dışına çıkmıyor. Caner TASLAMAN ile tartıştıkları bir TV programında:  “Ayette kadını dövün diyorsa anlamı dövün ’dür. Ayeti eğip bükmeye gerek yok! Eğer hadiste sineğin bir kanadında zehir ötekinde panzehir var diyorsa bunu kabul edeceksin! ” diyor bu hoca. Var mı yanlışlık? Hele ki Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR ile tartışmaları var ki evlere şenlik. Onun sorduğu soruyu dinden sıyrılmış bir kişiden dahi duymadım. Hem İlahiyat fakültesinde doçent olacaksın hem de böyle bir soru soracaksın. Abdülaziz BAYINDIR Hoca’ya şöyle sordu: “Kuran-ı Kerim’in Kuran-ı Kerim olduğuna Kuran dışından bir delil getirin!”. Abdülaziz hoca kalakaldı. Bu bahsettiğim hususlarda Ebubekir SİFİL’in kendi videoları internet ortamında mevcuttur. Arama motorlarında araştırarak veya Youtube üzerinde arayarak rahatlıkla bulabilirsiniz.

Bu hususta bana kızabilirsiniz ancak eğer birisi İslamiyet’i yaşıyorum diyorsa eğip bükmeyecek. İslamiyet ne ise onu yaşayacak ve onu söyleyecek. Ağzı bir olacak. Tatlı su Müslümanlığı yapmayacak. “Aslında orada o denmek istenmemiş, Aslında orada anlatılmak istenen şöyle…” gibi cümleler kurmayacak. İşte bu nedenle Ebubekir SİFİL hocayı takdir ediyorum. Bizim bahsettiğimiz çelişkilerden (çelişki olarak adlandırmasa da) o da bahsediyor. Ancak o iman etme yolunu seçiyor. Yani “Allah böyle demiştir o halde böyle olmalı ve böyle yapmalıyız.” diyor. Kısacası Tatlısu Müslümanlığı yapmıyor.

Yani bizim bahsettiğimiz çelişkileri yaşayan ya da ortaya koyan sadece biz değiliz. Hakaret etmeden önce oku, araştır sonra eleştir.

Bu çelişkiler üzerinde o kadar çok yazı ve kaynak var ki. Yazıya girişten anlayacağınız üzere yine bu çelişkilerden devam edeceğim.

İhtiyarlık işte. İnsan yazı hazırlarken bazen konuları karıştırıyor bazen de aynı konuyu temcit pilavı gibi tekrar tekrar kaynatıp duruyor. Yazılarım arasında paralellik ve benzerlik olması doğal olacaktır. İhtiyarlığıma verin. Ancak bir husus var ki üzerine fasikül fasikül ansiklopediler yazılsa da cevabı yok. Bize göre yok. Dindarlara göre cevap var.

Dinden sıyrılanların çoğunluğunu aslında yaşadığı dini okuyup araştıranlardan çıkıyor. Tabi küçüklüğünden bu yana dinsel ögeleri reddederek ateist olanlar gibi istisnalar mevcut.

Dinden sıyrılma dönemine girenlerin yaşadıkları süreci bir cetvel haline getirsek, ilk bölümleri sorgulama aşaması kapsar.

Peki, insanlar sorgulama aşamasında kimi, neyi ya da kimleri ve neleri sorgular? Bu noktada birçok parametre var. Bu parametrelerden bir tanesi de din içi pratik çelişkiler.

Aslında bu çelişkiler bile kendi içerisinde dallanıp budaklanıyor. Ancak ben sadece biri üzerinde kafa yoracağım. Daha önceki bir yazımda “Mezhepler” hakkında yazmıştım. Mezhepleri açığa çıkaran hususlar ile ilgili bazı varsayımlarda bulunmuştum. Nasıl ve neden ortaya çıktılar vs.

Kendini “Elhamdülillah Müslüman” olarak nitelendiren her birey dinini en doğru ve en mükemmel haliyle yaşayarak gerçek bir “Mümin” olma peşindedir. Peki, en doğru ve en mükemmel dini nasıl öğreneceğiz? Elbette hocalar yardımıyla.

Hocaların hemen her hususa bir cevabı vardır. Bazen bu cevaplarına kaynak dahi getirirler. Kaynak olarak kimi hocaların veya İslam alimlerinin yüzyıllar evvel yazdıkları bilgiler ile bizi aydınlatırlar.

İçimiz sonsuz bir huzur kaplar. Hocalarımızdan öğrendiklerimizi hayatımıza uygular, bu doğrultuda sonsuz mutluluğu, cenneti, yani ahireti en güzel şekilde hak ederiz. Sanırım buraya kadar sorun yok. İbadetlerini yap, öğrendiğin bilgileri uygula, kendini Cenabı Hakka teslim et. Zaten cennetliksin. Mükafatların en güzeli seni bekliyor.

Şimdi Allah'ın dini ve emri tek olmalıdır. Bu konuda inançlı okurlarımız ile hem fikiriz. İbadetler olsun, pratikler olsun, sünnetler, yorumlar… Hepsi ortak olmalıdır. Sonsuz kudrete sahip yüce yaradan hiç bunlardan yoksun olur mu? Hiç yoruma açık olur mu? Her şey Hz. Muhammed vasıtası ile Kuran-ı Kerim’de şüphesiz ve apaçık bildirildiğinden dolayı ortada farklılık olamaz. Anca usul de belki farklılıklar olabilir ki bunlar da zaten işin tuzu biberi.

İşte tamda bu noktada sorun başlıyor. Küçükken İslamiyet tekti benim için. Yani Tüm Müslüman ülkeler aynı şekilde ibadet ediyor, aynı şekilde yaşıyor, aynı şekilde inanıyordu. İslamiyet’in mucizelerinden bir tanesi de buydu bana göre.

Ancak baktım ki tamda böyle değil. Hemen her İslam ülkesinin ayinleri ve inanç şekli ayrı. Mesela İran şii. Onlar farklı. Tesettür, Allah inancı ve Kuran aynı olmasına rağmen pratikler inanılmaz farklı. Resmen Siyah ve Beyaz gibi. Siyah ve Beyaz’ın ortak yanı bir renk çeşidi olmaları. Onun dışında ortak yanları yok. Yani, İran ‘da Müslüman, Türkiye’de Müslüman, Arabistan’da Müslüman. Ancak hepsi birbirinden farklı. Hangisine sorsanız diğerleri sapkın ve cehennemlik. Kendisinin ki cennete giden yegane yol.

Şimdi inançlı okurlarımız da cennet ile müjdelenene müminlerden olmak istiyorken şu soru akıllarına takılmıyor mu? : "İyi de doğrusu hangisi?"

Sünnilik, Şiilik, Vehhabilik… Hangisi doğru? Size göre Sünnilik ile cennete gideceğiz. Ya onlara göre? Onlara göre de onların mezhebi sadece Cennet'e gidecek. Şimdi Cennet'e giriş hakkını kim kazanacak? Hepsi kazanabiliyor mu? Mantıken hayır. Mantığı geçin, istediğiniz hocaya ve alime sorun, onlar sapkın.

Kısacası, birisi hak ise öbürlerinin cehennemlik olması lazım. Peki, HAK olan mezhep hangisi? Hak Din İslam ise Hak Mezhep hangisi? Allah’ın dini farklı farklı olur mu?
Resmen “Meksika Açmazı” var karşımızda.

Ülkemizde hâkim olan Sünni Hanefi İslamiyet ile Suudi Arabistan’da hâkim olan Vehhabi İslamiyet' i irdeleyelim:
Vazgeçtim. Şimdi irdeleyen ben olursam cahillik ile suçlanacağım.

İyisi mi İslami camiada saygı duyulan bir isimden, Mehmet Şevket EYGİ'nin bu konuda ki fikirlerine bakalım. Kendisinin 06.11.2008 tarihli Milli Gazete ’de yayımlanan makalesine bir göz atalım:

Türkiye de siyasi iktidar İbn Teymiyyeci, İbn Abdülvehhabçı Vehhabîlerin eline geçse ve aşağıda anlattığım işleri yapacak güçleri olsa mutlaka yaparlar:
(1) Başta İstanbul da Eyyub Sultan semtine şeref veren Ashab-ı Kiram ın büyüklerinden, mihmandar-ı Resûl-i Kibriya (Sallallahu Aleyhi ve sellem), gerçekten büyük mücahid Ebu Eyyub el-Ensarî radiyallahu anh efendimizin türbe-i şerifini yıkarlar. Mezarını düzleyip yerini bilinmez hale getirirler. Ülkede bir tek evliya türbesi bırakmazlar, dümdüz ederler.
(2) Sadece bununla yetinmezler, ne kadar eski yeni Müslüman kabri varsa kırarlar, düzlerler.
(3) Tarikatlar bizde zaten yasak, açıkça zikrullah yapılamıyor; onlar büsbütün yasaklar.
(4) Mevlid-i şerif okunmasını yasak kılarlar.
(5) En makbul ve muteber salavat kitabı olan Delail-i Hayrat ı yasak ederler, mevcut nüshalarını toplayıp imha ederler.
Gerçek mi söylüyorum .. Suudî Arabistan da bu dediklerim yapılmamış mıdır? Sadece Efendinizin (sallallahu aleyhi ve sellem) türbe-i şerifini yıkmadılar, daha doğrusu yıkamadılar.
Şimdi bazı kimseler itiraz edecekler ve "Onlar namazın ikamesi, cemaate devam, kadınların tesettürü, şer î hadlerin muhafazası gibi çok faydalı işler de yapıyorlar..." diyecekler. Elbette yapıyorlar, bunları inkâr eden yok. Namaza ve cemaate, tesettüre önem veriyor diye yanlış taraflarına, bilhassa akaid sahasındaki bozukluklarına göz mü yumalım
Akaid sahasındaki bazı bozuklukları nelerdir?
Müslümanların büyük kısmını şirk ve küfür ile suçluyorlar. Onlara göre dünya üzerindeki Müslüman sayısı pek azdır.
Allah-u Teâlâ hazretlerine cisim, cihet, el, ayak, yüz isnad ederek mücessime fırkasıyla paralellikler arz ediyorlar.
İslâm ın bir boyutu olan tasavvufu inkâr ediyorlar, tasavvuf ve tarikat büyüklerine müşrik, "Şeytan evliyası" diyorlar.
Tevessülü ve istigaseyi sapıklık olarak kabul ediyorlar.
Vehhabî isyanları esnasında, kendileri gibi inanmayan Müslümanların kanlarını heder, mallarını ganimet olarak kabul etmişler, çok Müslüman kanı dökmüşler, çok yağma yapmışlardır. (Eyüp Sabri Paşa nın "Tarih-i Vehhâbiyan" kitabını okuyunuz. Bugünkü Türkçeyle yanında Osmanlıcası hem İslam harfleriyle, hem latin harfleriyle hepsi tek kitap halinde baskısı vardır.)
Ehl-i Sünnet büyüklerinden Ruhü l-Beyan tefsiri sahibi Bursalı İsmail Hakkı Hazretleri, Şeyh-i Ekber Muhyiddin İbn Arabî hazretleri için "O hâtemü l-Evliyadır" buyurmaktadır. Vehhabîler ise, pîrleri İbn Teymiyye gibi ona "Şeyh-i Ekfer" (En kâfir şeyh) derler. Vehhabîlerin ve zihniyetlerinin hakim olduğu yerlerde İbn Arabî yi yüceltmek, açıkça sevmek yasaktır.
Vehhabîlik tek boyutlu ve çok bozuklukları olan bir İslâm anlayışıdır.
Onlar kendilerine Vehhabî denilmesinden hoşlanmazlar, kendilerini Selefî olarak tanıtırlar. Bu selefîlik, İslâm ın başındaki Sâlih Seleflere mi dayanır Hayır, kurucusu İbn Teymiyye olan bir fırka veya mezheptir.
Tarih boyunca dünyanın çeşitli coğrafyalarında çeşitli İslâmî uygulamalar olmuştu. Birkaçını zikr edeyim: Emevî uygulaması, Abbasî uygulaması, Fatımî uygulaması, Hindistan da İslâm sultanlığı uygulaması, Endülüs uygulaması, Osmanlı uygulaması, Vehhabî uygulaması, İran uygulaması...
Bu uygulamada, Kur ân a ve Sünnet e en yakını Osmanlı uygulamasıdır. Nitekim 19 uncu asırda yaşamış büyük alimlerden Mekke Şafiî Reisü l-uleması Zeyni Dahlan hazretleri Fütuhat-i İslâmiye Tarihi adlı eserinin Osmanlılar bölümünde "Hulefa-i Râşidîn den sonra Kitap ve Sünnete en uygun İslâmî devlet Osmanlı devletidir" demektedir. (Bu zatı Vehhabîler hiç sevmezler. Çünkü "Ed-Dürretü l-seniyye fi r-Reddi ale l-Vehhabiyye" adında bir reddiye kitabı yazarak Vehhabîliği çürütmüştür.)
Vehhabîlik konusunda Ehl-i Sünnet alimleri şu ana kadar binlerce red kitabı ve risalesi telif etmişlerdir.
Günümüzde birtakım ilahiyatçılar Vehhabîliği gerçek İslammış gibi yorumluyorlar. Gerçek İslam Ehl-i Sünnet İslamlığıdır ve onunla Vehhabîlik arasında hayli derin uçurumlar, büyük uyuşmazlıklar bulunmaktadır.
Suudî Arabistan, petro dolarla dünyanın her yerinde Vehhabîlik propagandası yapmakta, ekipler çalıştırmakta, kitaplar yayınlamaktadır. Bir ara Almanya daki imamların maaşlarını Mekke deki Râbitatü l-İslâmiyye teşkilatı veriyordu.
Keşke bu paralarla Kitap ve Sünnete uygun gerçek İslâm ın propagandası, daveti yapılsaydı... Heyhat!
Vehhabîlik mezhebi diyorlar. Doğrusu Vehhabîlik fırkasıdır.
Vehhabîlerin son devirde yaşamış, kendilerince büyük alimlerinden biri Medine-i Münevvere deki İslam Üniversitesi rektörü Abdülaziz bin Baz dır. Bundan kırk sene önce bu zat ile bir görüşmem olmuştu. Kendisinin iki gözü ama idi, yani görmezdi. Bir derste Kur'ân'daki müteşâbihatın tevil edilmemesi gerektiğini, zahirî ve lügavî manalarına alınmasını söylemiş. Talebelerinin biri de itiraz etmiş (Ne cesaret), hoca diretmiş, talebe de onu "Bu dünyada kör olanlar, ahirette de kör olacaktır ayetini sizin zihniyetinizle yorumlarsak, siz ahirette de kör kalacaksınız..." diyerek çürütmüş. Öğrencinin akıbeti acaba ne olmuştur
Bu Bin Baz cenaplarının, yer küresinin yuvarlak olmadığına, güneşin etrafında dönmediğine dair bir de matbu (basılmış) kitabı vardır.
Medine de iken duymuştum. Bu Abdülaziz bin Baz bir gün o kutsal caminin bir köşesinde şöyle vaaz ediyormuş: "Tarikat velileri, mesela Gazalî, Abdülkadir Geylanî, Ahmed er-Rufaî ve diğerleri evliyaurrahman değil evliyauşşeytandır..." Bunu duyan yerli Sünnî Müslümanlar kısık sesle "Neuzübillah (Allah a sığınırız)" diyerek oradan uzaklaşmışlar.
Ülkemizde şu anda hayli Vehhabî yazar, hoca, ilahiyatçı, yayıncı bulunmaktadır. Bunlar bilhassa internet siteleriyle propaganda yapıyor. Yayınladıkları kitap ve risalelerin sayısı da az değildir.
Böyle giderse, petro dolarlarla beslenen bu akım Ehl-i Sünnet i ikinci plana itebilir.

Yazının tamamına yer vermemin sebebi, eğer aradan belirli cümleleri seçsem hemen suçlamalar gelecekti “Yazının tamamına bakmadan cımbızla ayıklamışsınız, Ya öyle denmiyorsa!...” neden yazının tamamını buraya koyduğumu şimdi anlamışsınızdır.

Bizi eleştirenler Kuran’da yer alan ayetleri eğip bükmek ile suçluyorlar.
Bakın bakalım ayetleri eğip büken biz miyiz? Yoksa ayetleri eğip bükerek, farklı anlamlar çıkartıp İslamiyet’i mezheplere ve fırkalara bölen hocalarınız ve alimleriniz mi?

Bu yazıda yer alan hususlar ile ilgili türlü reddiyeler geliştirerek türlü türlü cevaplar verebilirsiniz. Hatta bu reddiyeleri "Yüce Öngörü sahibi, yıllar önce yaşamış bilmem ne hoca efendi hazretleri" de risalelerinde yazmış olabilir. Zaten bu hususlar yüzyıllardır tartışılıyor.

Eğer ki beyin kıvrımlarınızda bu sorular ve çelişkiler dolanıyorsa sizi şeytan kandırmıyor ya da nefsiniz size ihanet etmiyor. Mantığınız ile baş başa kaldınız. İster kendi öz mantığınıza uyarsınız, isterseniz başkasının mantığına. Size kalmış.

Ortada tek ve son olan din İslam var. Ama bu İslam aynı zamanda 3 farklı model almış. Sünni, Şii, Vehhabi… Ben çıkamadım bu Meksika açmazından. İnançlı arkadaşlar çıkar umarım.

Bu noktadan sonra dinden sıyrılmış okurlar yazıya devam etmeyebilirler. Ancak, inançlı okurlarımıza yönelik olarak midenize son bir küçük sinek, aklınıza bir Hin’lik düşürerek yazıma son vereyim. Normal tabi. Benim gibi sapkın, cehennemlik, şüphesiz zalimlerden olan birinden ne beklenir ki? Neyse sadede geleyim.

Şu meşhur Gazali’yi hepiniz bilirsiniz. Hani ülkemizde ne kadar Tasavvuf ehli varsa onların Piri. Ehli Sünnet Vel Cemaat Hanefi Sünni mezhebinin neredeyse kutbu olan Gazali.

Ya İbn Rüşd’ü bilir misiniz? Biliyor iseniz ya İbn Rüşd’ün Gazali’ye yaptığı o muhteşem reddiyelerden haberiniz var mı? Eğer İslam alemi vakti zamanında Gazali değil de İbn Rüşd’ü tercih etseydi şu an nasıl bir İslam coğrafyasından yaşıyor olunurdu?
Hadi bir araştırın bakalım.
Sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product

TÜRK TİPİ İSLAMİYET

DP, Türk tipi İslamiyet, islamiyet, Gerçek İslam, Türkiye'deki İslam, Türk müslüman, Türkiye'de dinleri sorgulama artıyor, Tatlı su müslümanlığı, Dini savunan, din, Sorgulamadan inanan müslüman, Kuranı Türkçe okumamış, İslamiyette Tengrizm izleri, Türk tipi İslamiyette Tengricilik,

TÜRK TİPİ İSLAMİYET


İster dini sorgulayın ister sorgulamayın. Bazı okurlarımız, Ateist, Deist, Agnostik, Pandeist vb. sistemleri savunan kişiler olduğu gibi, bazıları da dini sorgulayan ve dinden sıyrılma aşamasında olan kişilerden oluşuyor. Kimileri aydınlanmanın enginliğini yaşıyor, kimileri de aslında “düşlediği” İslam’a dayanak arayarak bir sebep bulma peşindeler. Bu sebep öyle bir sebep olmalı ki tekrar İslamiyet ile aydınlansınlar. Maalesef bulamıyorlar ve bu paradoks devam edip gidiyor. Çünkü yaşadıkları din ile, kitaplarda yazan ve pratikleri çağlar öncesinden belirlenmiş olan ibadet, ritüel ve standartlar birbiri ile bağdaşmıyor. Tüm bunlardan farklı olarak hiç hesaba katmadığımız bir okur kitlesi de var ki bu kişiler dinlerine sıkı sıkıya bağlı olup “Bu ateyizler, deistikler ne iş yapar, ne düşünür?” sorularına cevap bulabilmek için yazıları takip eder, imkân bulduklarında şahsımıza ve çevremize ettikleri küfürler ile psikolojik mastürbasyon yapma yolunu seçerler. Açıkçası seviyeli, saygıya dayalı tartışmalar ve eleştiriler doğruya giden yolda en önemli yapı taşlarıdır. Ancak, “zaten benim söylediğim ve düşündüğüm doğru olduğuna göre….” diye başlayan sorulardan, cevaplardan ve açıklamalardan ne yazık ki hiçbir sonuç çıkmayacağı gibi bunun devamında gelen olumsuz pekiştirme ve sözler tüm ortamı amacından çıkartabiliyor. Hatta her söylediklerine sağlam bir cevap verildiğinde şu benzetmeler ve ithamlar ile karşı karşıya kalırsınız:

“Aslında siz var ya beyniniz yıkanmış... Gâvur gibi yaşaya yaşaya gâvur olmuşsunuz… Yahudi-Mason tohumu… Siyonist uşağı… Amerikan özentisi… Allahsız kitapsızlar… Ahlaksız it soyları… Türk müsünüz lan siz… Soyunuza yunan karışmış… Deccal uşağı… vb. vb.”

Peki, ne oluyor da ülkemizde birçok insan ya sorgulama periyoduna giriyor, ya da dinlerden sıyrılıyor? Sadece normal sokaktaki vatandaşta değil, özellikle muhafazakâr kanattaki gençler arasında da deizme yönelik inanılmaz bir kayma var. Haber Türk kanalında yorumcu ve yazar Nihal Bengisu KARACA’ nın, ilgili kanalın web sitesinde 06.08.2017 tarihli yazısını sonuna kadar iyice okuyun. Bu husustan kısaca bahsetmiş.

Aslında cevap çok açık. Sorun, kimi çevrelerce “Tatlısu Müslümanlığı” olarak adlandırdığı bir kavram. Bu kavramın ana adı “TÜRK TİPİ İSLAMİYET”. Peki, nedir bu Türk tipi İslamiyet? Dinini savunan okurlar hemen bu noktada büyük harfler ile itirazlarını sıralayarak üst perdeden atağa geçecekler.

Öncelikle az da olsa toplumumuzun ve coğrafyamızın İslamiyet anlatışından ve tarihinden bahsetmek gerekiyor. Türk toplumunun asıl dini Tengricilik idi. Gök Tanrı’ya tapılan bu tek tanrılı dinde de doğaüstü varlıklar güç sahibiydi. Bu dinde çeşitli dini ritüel ve ibadet modelleri vardı ki hala toplumumuzda İslamiyet adı altında bu izleri görebilmekteyiz. Örneğin ağaca çaput bağlama, yatır kültürü ve ölünün arkasından yapılan haftası, kırkı, elliklisi ve yılı gibi pagan ritüelleri ile mevlitler. Toplumumuzun bu ilk dinini şekillendiren ana faktör vicdan ve eşitlik ilkesi idi.

Ülkemiz toplumu dünyada nadir toplumlardan. Çünkü hayatı boyunca inandığı dinin kitabını bir kez bile okumamış. Bilmiyor. Hocası bunun uygun olmayacağını söylemişte ondan. Eğer okursa şaşabilir ve yoldan çıkabilir. İlmi yetmez. Mutlaka hocadan öğrenmeli. Yoksa şeytan zihnine karışır ve kişiyi saptırır. Ne kadar komik değil mi? İnsanlarımız hatim indirme adı altında arapça kelimeler mırıldanıyor. Gece yolda ıssız yerde yürürken veya yatağında korktuğunda nas ve felak surelerini okuyor. Yatarken 3 İhlas ve 1 fatihayı eksik etmiyoruz. Peki ya anlamları? Ne söylediğimizin ve ne mırıldandığımızın bile farkında değiliz. Bu hususu dile getirdiğinizde ilk olarak yakın çevreniz size müdahale eder. Müdahale sistemi kusursuzdur: “aman tövbe deeee”. Eğer görüşlerinizde ısrarcı iseniz karşılaşacağınız durum şudur: “Cinlenmiş efsunlanmış buuuuuu, hemen X hocaya götürelim de okusun. Eyvahlar olsun Alllaahhhhh”. Cinci hocaya gidilir. Mümkünse içteki cin çıkartılsın diye dualar okunur. Muskalar, zemzemler… Tabii ki bunlarda bilinmedik bir dilde. Daha da ısrar ederseniz sorgulamada o zaman hastalığınıza teşhis konulur: “Gâvurlar beynini yıkamış zaaaaar. “

Kimse kimsenin beynini yıkamadı. Asıl beyni yıkanmış olan maalesef toplumumuz. Hiç kitabını anlayarak okumadığı bir dine inanılıyor. Çocuklar kuran kurslarına gönderiliyor ancak ne öğrendiklerini kendileri dahi bilmiyorlar. Sadece kendilerini cennete götüreceğine inandıkları bir takım fantastik yabancı kelimeler dizisini öğreniyorlar. Anlamlarını ve içeriklerini bilmeden… Sadece hoca dedi diye inanılıyor dine. Hoca ne öğrettiyse o. Gerisi yok. Hocaya da artık kim ne öğrettiyse sorgulayan yok.

Özellikle bu cinci efsuncu hocalara giden kitleyi bir bilseniz akıl tutulmasını asıl siz yaşarsınız. Her kültür ve bilgi seviyesinden insanlar, sanatçılar, futbolcular, akademisyenler, öğretmenler vs. vs. Siz zannediyor musunuz ki sadece mahalledeki Ayşe teyze ile Gülşen abla gidiyor onlara?

En basit örneği, ülkesine ve insanlarına ihanet eden, Pennsylvania’ da yaşayan ağlak soytarı imamın peşinde giden ve vakti zamanında ona tüm kapıları açıp her türlü imkânı sunan primatlar… Adamların cinsel dünyasını ve evliliğini bile bu ağlak imamlar tayin ediyor daha söyleyecek bir şey yok.

Uzun yazıları okumayan bir toplumuz ki bu hususu önceki yazılarımdan fazlası ile tecrübe ettim. Bu nedenle kısa tutarak Türk Tipi İslamiyet’i maddeler ile anlatacağım:
  • Türk Tengricilerde olduğu gibi haftası, kırkı, elli ikisi ve yılı anılır.
  • Türk Tengricilerde olduğu gibi yatır kültürü vardır.
  • Türk Tengricilerde olduğu gibi çaput kültürü vardır.
  • Türk Tengricilerde olduğu gibi korunma için ahşaba vurulur ve kulak çekilir.
  • Mevlit okunur ki İslamiyet te yeri yoktur. İbadete içtihat katıldığından da günahtır.
  • Ramazanda oruç aksatılırsa 61 gün tutulacak safsatası yoktur. Bu konuda kuranda ayet yoktur. Mevcut hadiste ilginç bir şekilde ramazanda oruçlu iken karısı ile cinsel ilişkiye giren kişiye atfen verilmiştir ve 61 güne daha birçok alternatifte vardır bu hadiste. Yani suç oruçlu iken karısını “zıhar” eden kişinin, zıhar etmesine rağmen eşiyle cinsel ilişki yaşamasıdır.
  • Türbanın altına tayt giyilir (Evet geyik ama doğru bir geyik)
  • Mezarlar süslenir ve ziyaret edilir.
  • Muskalar vardır.
  • Kuran kesinlikle anlamı bilinerek okunmaz yoksa okuyan sapkın olur.
  • Cumaya 3 kere gidilmez ise dinden çıkılır. Kesinlikle zırva ve uydurmadır.
  • Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır.
  • Fantastik ürün satan hocalar vardır.
  • Araplarda dövme olmasına rağmen :) bize dövme yaptırmanın günah olduğu söylenir. Böyle bir ayet ve sahih hadis olmamasına rağmen.
  • Her türlü haltı yer ancak “tövbe istiğfar ettim” diyerek yırtacağını sanır.
  • Din ile siyaseti aynı kefeye koyar, din ile aldatır ve yönetir.
  • Atatürk’ün aslında Müslüman olduğunu savunur. Hatta ölmeden önce azraile “aleyküm selam” dediğine dair tarihi kaynak bulmak için bir yerini yırtar.
  • En doğru islamiyetin ülkemizde olduğunu savunur. Araplar sapkın ve cahildir. Ancak ironik bir biçimde okudukları dinin kitabını sadece onlar anlayarak okur ve pratiklerini hayata geçirir.
  • IŞID ya da DAEŞ her ne halt ise o örgütün Yahudi-İngiliz sermayeli Amerikan mahsulü olduğunu savunur. Aslında onların Kuran ve Sünnet emirlerini uygulamadıklarını iddia ederek inandıkları dinden çıktıklarını bilmezler. Tam aksine okusalar o örgütün aynen Kuran ve Sünnet uyguladığı açıktır.
  • Vicdanlarına yediremedikleri durumlarda Allaha havale ederler.
  • Azıcık dini bilgi edindiklerinde yalan yanlış arapça kelimeleri araya katarak sosyal statü elde etmeye çalışırlar.
  • Evde karılarını ve kızlarını kapatırlar ancak dışarıdaki bayanlara tacizde geri kalmazlar.
  • Ağızlarına alkol sürmezler ancak yurt dışında allah olmadığından şişenin dibine vururlar.
  • Türkiye de ahlak timsali kesilip farklı bölge veya ülkelerde genelev araştırmasına girişirler.
  • Çocukları istismar aracı olarak kullanmak için yatılı kuran kursu ve yurt kurup işletirler.
  • Sokaklarda ve sosyal medyada Türklük ve Din adına ahkâm kesip mini eteği veya dekoltesi var diye tahrik olup tecavüz ederler.
  • 6-12 yaş grubu tüm çocuklar kuran kursuna gönderilir ancak amaç kuran öğrenmelerinden çok Türk tipi İslamiyet’i öğrenmeleridir.
  • Vicdanı rahatsız eden bir ayet söylendiğinde: “o öyle değil, yanlış kavramışsın, kimden öğrendiysen yanlış öğrenmişsin, o hoca yalan söylemiş, aslında orada anlatılmak istene şu” gibi kıvırmalar geliştirilir. Bilinmez ki bu savunmalar o kişiyi inandığı dinden çıkartır. Sebebi yine inandığı dinin kitabında yazdığı üzere “o apaçık bir Kurandır.”
  • Azrail diye bir ölüm meleğine inanır ama ne Kuranda ne de hadislerde Azrail ismi geçmez ve bunu bilmez. Kurana göre Azrail diye bir melek yoktur. Hatta ölüm meleği demek bile kurana göre yanlıştır çünkü Kuran da –eğer okursanız- “ölüm meleklerinden de” bahsedilir. Yani çoğuldurlar.
  • Âdem’in eşinin adını Havva zanneder ama ne Kuranda böyle bir kişiden bahsedilmez. Havva ismi yoktur. Havva adı ile ilgili 2-3 hadis vardır ki sahih olup olmadıkları şüphelidir. İsrailliyattan geçtiği konusunda tüm islam uleması ortak fikirdedir.
  • Camii ler süslenip püslenirler. İçlerine renkli cam ve vitraylar konur. Ancak bu mimarinin kökeninin Ayasofya, yani Ortodoks kilise mimarisi olduğunu bilmezler. Tüm Türk-İslam coğrafyası camileri resmen ve alenen kopyalanmış Ortodoks kiliseleridir.
  • İslamiyette “Minare” diye bir yapı yoktur. Emeviler döneminde uydurulmuş, ancak Türkler geliştirmiştir.
  • Kızını “fahişe olmasın diye” okumaktan men eder, ama karısı veya kızı hastalandığında tırım tırım kadın doktor arar.
  • Eğer zengin ise oğlunu ve kızını yurt dışında okullarda okutur, ancak millete “İmam hatipler kapatılıyorrrr Hüloğğğğ dinsizler geliyorrrrr” diye akıl verir.
  • Kuranda alenen Hristiyan ve Yahudileri dost edinmeyin demesine rağmen onları dost edinmekle kalmaz, kız alıp verir. Onlarla iş yapmayın kuralını yok sayıp, ticaret sünnettir diye onlarla FAİZLİ iş yaparlar.
  • Açık saçık karılara erkeklere bakmak günahtır diye sokaklarda dolanıp ahkam keserler, ancak “cıbıldakların yarıştığı” Survivor izlemekten geri kalmazlar. (Ratingler ortada).
  • Bir ton tarikat ve hoca vardır, ama hepsi birbirini din dışı olmakla suçlar. Millet kimin peşine takılacağını şaşırmıştır.
  • Zikir yapacağız diye Death Metal müzik dinleyip kafa sallayan tipler veya Dubstep müzik eşliğinde zıplayan tipler gibi sağa sola atlarlar. Trans hale geçip hocalarına kendilerini badeletirler. Kendilerini badeletmeleri yetmezmiş gibi karılarını, kızlarını ve oğullarını da badeletirler.
  • Din ve Bilim’in aslında örtüştüğünü iddia ederler, Kuranda her şeyin yazdığını söylerler, aksi ispatlanınca “Hala inkar mı ediyorsun bu kadar kanıta rağmen” deyip kaçışa geçerler.
  • Kuranda yazan bazı bilimsel hususların ilk kez Allah kelamı olduğunu savunurlar. Ancak o bilgilerin, hatta fazlasının, daha önce Antik Yunan’da ve Sümerlerde zaten bilindiğini göz ardı ya da inkâr ederler.
Bunları çoğaltmak o kadar mümkün ki. Sadece sokağa çıkın ve etrafınıza bakın ama GERÇEKTEN BAKIN.

Peki, neden Türk Tipi İslamiyet? Çünkü site başyazarı ve yöneticisi A. KARA dostumun da belirttiği gibi toplumumuzda vicdanlı ve iyiliksever bir çoğunluk var. Bu çoğunluk İslamiyet te ve Kuran’da yer alan vicdan ve akıl dışı ibadet, ritüel ve söylevleri “aslında öyle yazmıyor” diye inkar ediyorlar. Matrix filmindeki kırmızı-mavi hap ikileminin bir benzerini yaşıyorlar. Gerçeğin farkındalar ama ya inkar ediyorlar ya da “aslın orada anlatılmak istenen şu…” diye bir savunma geliştiriyorlar. Kişisel olarak İlhan ARSEL kitaplarından seçtiğim birkaç ayeti arkadaş çevremde İncil’den ve Tevrat’tan alınma diye söyleyip okuduğumda aldığım tepkiler öylesine ilginçti ki… Sadece bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu ayetleri söylediğimde aldığım tepkilerden bazıları:
  • Nasıl saptırmışlar Allah kelamını, hiç Allah öyle der mi?
  • Bu sebeple Kuran geldi. Bak, Tevrat ve İncil nasıl sapkın.
  • Bak işte Tevrat ve İncil’de kadın hakları yok ve köleler var.
  • Savaşlarda kadınlar nasıl köle olarak alınıp cinsel tema yapıyorlar. Vay kefereler. (cariye kelimesini “kadın köle” kelimesi ile değiştirip aktarmıştım)
  • İşte İslamiyet bu yüzden daha iyi, bu sebeple barış dini.
  • Hiç öyle şey mi olur nasıl da uydurmuş papazlar.
  • Ulan bizim kitabımız şefkati ve iyiliği emrediyor, adamların kitabına bak ne diyor. Yuh be nasıl da uydurmuşlar. Bir de buna mı inanıyorlar!
Siz de bu tip bir sosyal deney yapabilirsiniz. Ama şimdiden uyarayım, eğer inançlı iseniz ve Kuranın tamamını okuduysanız alacağınız cevaplar sizde travma yapabilir.

Yazı içerisinde özellikle ayet ve hadis kaynağından bahsetmedim. Sonra bizi, insanları “cımbızla seçip ayıkladığımız hadis ve ayetler” ile kandırmakla suçluyorlar. Kuranın tamamını “ANLAYARAK VE OBJEKTİF” bir şekilde okuyun. Bakın bakalım kimler sallıyor, kimler işkembe-i kübradan atıyor. Karar okuyucuların. Maalesef ülkemizde din diye bir yalan yaşanıyor. Hatta inançlı yaşamak isteyenler bile inandıkları dinin kitabını okumaktan imtina ederek bir cennet beklentisi içine giriyor.

Bob Dylan’dan bir alıntı yaparak yazımı bitirmek istiyorum:
Asla bir salakla tartışmayın. Çünkü dışarıdan bakanlar, hanginizin salak olduğunu anlayamayabilir...
Sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product