HABERLER
Dini Haber
Kadının şahitliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadının şahitliği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KADINLARA İLİŞKİN 10 TARTIŞMALI AYET

Yazan & Çeviren: A.Kara
A,din, islamiyet, Kur'an'da kadın, İslam'da kadın, Erkek kadından üstündür, Kadının şahitliği, Kadınlarla ilgili hadisler, İslam'da evlilik, İslamda cariyelik, Cariyelerle ilişki, Kur'an'da dayak, Çocuk gelin,Evlenme yaşı ,

1) Adam karısı ile toprağı sürer gibi birlikte olur.

Bakara Suresi 223.Ayet (Diyanet meali): "Kadınlar sizin ekinliğinizdir; ekinliğinize hangi taraftan isterseniz oradan varın. Kendiniz için de önceden hazırlık yapın. Allah’tan sakının ve bilin ki O’na kavuşacaksınız. Müminleri müjdele."

Çeşitli şekillerde zorlama farklı yorumlamalarla anlamı değiştirilmeye çalışılan bu ayet açık bir şekilde cinsel ilişki pozisyonundan bahsetmektedir. Aşağıdaki hadis de bu konuya ışık tutmaktadır:

"Cabir (Allah ondan razı olsun) Yahudilerin şöyle dediğini açıkladı:
Bir erkek karısı ile vajinadan cinsel ilişkiye girdiğinde, fakat bunu yaparken kadının arkasında olduğunda çocuk şaşı olacak. Bu yüzden de bu ayet geliverdi: "Kadınlar sizin tarlanızdır; tarlanıza hangi taraftan isterseniz oradan varın"
[Sahih-i Muslim, Kitap içi referans: 16, Hadis 138, Referans: Hadis 1435a, İlgili Kur'an ayeti: Bakara 223]

2) Erkek kadından bir derece üstündür.

Bakara Suresi 228.Ayet (Diyanet meali): "Boşanan kadınların kendileri üç âdet görünceye kadar beklerler. Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Eğer taraflar arayı düzeltmeyi istiyorlarsa kocaları, onları kendilerine geri çevirme hususunda başkalarından daha ziyade hak sahibidirler. Kadınların, mâkul ve meşrû ölçülerde ödevlerine denk hakları vardır; erkeklerin ise onların üzerinde bir dereceleri mevcuttur. Allah izzet ve hikmet sahibidir."

Burada cinsiyet eşitsizliği teolojik bir bağlamda ortaya çıkmaktadır. Aşağıdaki hadis cehennem sakinlerinin çoğunluğunun kadın olduğunu, çünkü kocalarına karşı nankör ve kaba olduklarını göstermektedir. Fakat kocaların sadakatsizliği veya kabalığı hakkında bir ifade yoktur.

"Abdullah bin Abbas anlatıyor:
...Peygamber daha sonra, “Güneş ve ay Allah'ın belirtileri arasındaki iki işarettir ve birisinin ölümü ya da doğumundan dolayı batmazlar, bu nedenle güneşin battığını gözlemlediğinizde Allah'ı hatırlayın (Güneşin batışı için dua önerisi)." Onlar (insanlar), “Ey Allah'ın Elçisi! bir şey almak için elinizi uzattığınızı, sonra da geriye doğru adım attığınızı gördük.” dediler.
"Cenneti gördüm ve bir demet (üzüm) koparmak için elimi uzattım, eğer onu kopardıysam bu dünya var olduğu sürece onu yerdiniz. "Cehennem Ateşi"ni gördüm ve daha önce hiç böyle korkunç bir manzara gördüm ve cehennem sakinlerinin çoğunun kadın olduğunu gördüm."
Halk, “Ey Allah'ın Elçisi! Bunun sebebi nedir?” diye sordu.
"Nankörlüklerinden dolayı" diye yanıtladı.
“Allah'a mı inanmıyorlar?” diye soruldu.
“Onlar kendilerine yapılan iyiliklerden dolayı kocalarına müteşekkir değiller ve nankörler. Hayatınız boyunca onlardan birine iyi davransanız bile sizden biraz sertlik gördükleri zaman “senden herhangi bir iyilik görmedim" diyeceklerdi." dedi."
[Sahih-i Buhari, Hadis 5197, Kitap içi referans  Kitap 67, Hadis 131]

3) Erkek mirastan kadına göre 2 kat fazla pay alır.

Nisa Suresi 11.Ayet (Diyanet meali): "Allah size, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki kadın payı kadar (vermenizi) emreder. İkiden fazla kadın iseler bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuşlarsa anasının hakkı üçte birdir. Ölenin kardeşleri varsa anasının payı, vasiyetten ve borçtan sonra altıda birdir. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin fayda bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş paylardır; şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir."

4) 2 Kadının şahitliği 1 erkeğin şahitliğine denktir.

Bakara Suresi 282.Ayet (Diyanet meali): "Ey iman edenler! Belirlenmiş bir zamana kadar bir borç ilişkisi kurduğunuzda bunu yazın. Aranızdan bir kâtip bunu adaletle yazsın. Kâtip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın. Artık o yazsın, borçlu da yazdırsın; rabbi olan Allah’tan korksun ve borçtan hiçbir şeyi eksik bırakmasın. Eğer borçlu akılca zayıf veya eksik yahut kendisi yazdıramaz durumda olursa velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki şahidi de tanık tutun. Şahitler iki erkek olmazlarsa, rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkekle -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki de kadın olsunlar. Çağrıldıklarında şahitler gelmezlik etmesinler. Borç küçük olsun büyük olsun vadesini belirterek onu yazmaktan üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında daha adaletli, şahitlik için daha destekleyici ve şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Borç ilişkisinin, aranızda alıp vererek bitirdiğiniz peşin ticaret olması müstesnadır; onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış veriş yaptığınızda şahit tutun. Kâtip de şahit de zarar görmesin. Eğer bunu yapar da zarar verirseniz şüphesiz bu sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkun, Allah size öğretiyor, Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir."

Bu hadis Bakara 282'deki kadınların şahitliği ile ilgili her türlü belirsizliği ortadan kaldırıyor:

"Ebu Said El-Hudri: Peygamber "Bir kadının şahitliği bir erkeğin yarısına eşit değil mi?" Dedi. Kadınlar "Evet" dediler. Dedi ki, "Bunun nedeni kadının aklındaki eksikliktir."
[Sahih-i Buhari, Dar-us-Salam referansı Hadis 2658, Kitap içi referans Kitap 52, Hadis 22]

5) Bir kadının eski kocası ile tekrar evlenebilmesi için başka bir erkekle evlenip ilişkiye girmesi ve sonrasında bu ikinci adamın onu boşaması gerekir.

Bakara Suresi 230.Ayet (Diyanet meali): "İkinciden sonra koca eşini bir daha boşarsa, bundan sonra kadın, boşayandan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. İkinci koca da onu boşarsa, birinci kocası ile bu kadının, Allah’ın kurallarına riayet edeceklerini zannederlerse, tekrar evlilik hayatına dönmelerinde bir sakınca yoktur. Bunlar Allah’ın kurallarıdır, bilmek isteyenler için onları açıklamaktadır."

Görüldüğü gibi kadının kocası ile tekrar evlenmesine izin verilmiyor, öncesinde başka bir adamla evlenip birlikte olması ve o adamın onu boşaması şartı koşuluyor. Neden ikinci bir evlilik eski kocaya dönmek için gerekli bir basamak olarak şart koşulsun ve bir çözümmüş gibi sunulsun?

6) Köle kızlar, sahipleri için cinsel mülktür.

Nisa Suresi 24.Ayet (Diyanet meali): "Elinizin altında bulunan câriyeler müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı; Allah’ın size emri budur. Bunlardan başkasını, iffetli yaşamak ve zina etmemek kaydıyla, mallarınızla (mehir ile) istemeniz size helâl kılındı. Onlarla karı-koca ilişkisi yaşamanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra karşılıklı anlaşmanızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir."

Saygı duyulan geleneksel bir yorumcu ve bilgin olan Mevdudi (d. 1979) ayet yorumunda Müslüman savaşçıların kocaları hala hayatta olan köle kadınlarla (cariye) bile evlendiklerini ve bunun yasal olduğunu söyler:

Mevdudi, Cilt. 1, Sayfa. 319
"Başkalarının eşi olan evli kadınlar yasaktır, eline düşenler hariç (Savaş esirleri, cariyeler)"

Ama kocalar karılarıyla birlikte esir düşerse ne olur? Mevdudi, Müslümanların onlarla evlenemeyebileceğini söyleyen bir hukuk ekolünden bahsediyor ancak diğer iki ekol esir kocalarla eşleri arasındaki evliliğin bozulduğunu söylüyor (not 44).
Peki neden bu zulüm üzerine bir tartışma başlarda ortaya çıkıyor? Savaş mahkumları ile tutsakları arasında evli olsun olmasın, evlilik yapılmamalıdır. Esasında kadın esirlerle Müslümanların üst düzey yöneticileri arasında bir cinsel birliktelik olmamalıdır. İslam bu şekilde çaresiz durumda olan kadınlara karşı büyük bir ahlaksızlığa izin vermiş oluyor. Bunu kınayabilirsiniz ancak yine de Allah buna razı olur çünkü Kur'an öyle diyor.
Hadis, Müslümanların cihatçıların evli olsun olmasın esir düşen kadınlarla gerçekten seks yaptığını göstermektedir. Sonraki hadiste Humus savaş ganimetinin beşte birinden bahseder. Muhammed'in kuzeni ve damadı olan Ali rahatlatıcı bir banyodan yeni çıkmıştı. Niye? Hadise bakınız:

Bureyda anlatıyor: "Peygamber Humus ganimetini getirmesi için Halid'i Ali'ye gönderdi ve ben Ali'den nefret ettim çünkü Ali banyo yapmıştı (Humus'tan köle bir kızla cinsel ilişki sonrası). Ben Halid’e “Bunu görmüyor musun (yani Ali'yi)?” dedim. Peygamberin yanına vardığımızda ona bundan bahsettim. "Ey Bureyda! Ali'den nefret mi ediyorsun?" dedi. Evet dedim." "Ondan nefret mi ediyorsunuz, çünkü o Humus'ludan daha fazlasını hak ediyor" dedi."
[Sahih-i Buhari, Hadis 4350, Kitap içi referans  Kitap 64, Hadis 377]

Aynı kaynaktan çıkan hadis Muhammed'in köle kadınlarla da yakın olduğunu gösteriyor:

Ayşe anlatıyor: "Hz. Peygamber bu Kutsal Ayeti okuduktan sonra (Mümtehine Suresi 12.Ayet) kadınlardan bağlılık sözü alır. Allah'ın elçisinin eli o kadının dışında hiçbir kadın eline dokunmadı, sağ eli ile ele geçirdikleri hariç (yani esirleri veya kadın köleleri)."
[Sahih-i Buhari, Hadis 7214, Kitap içi referans  Kitap 93, Hadis 74]

7) Bir erkek dört kadınla evlenebilir.

Nisa Suresi 3.Ayet (Diyanet meali): "Yetimlerin hakkına riayet edemeyeceğinizden korkarsanız, beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikâhlayın. Haksızlık etmekten korkarsanız tek kadın veya mülkiyetinizde bulunan câriye ile yetinin; bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."

'Beğendiğiniz kadınlardan ikişer, üçer, dörder nikahlayın' maddesi bir savaştan sonra yakalanan köle kadınları ifade eder. Erkekler onlarla 'evlenebilir' çünkü köleler özgür kadınlar kadar masrafa neden olmazlar. Bu da "dört eş" üzerindeki sınırın yapay olduğu anlamına gelir. Erkekler istedikleri kadar köle kızla cinsel birliktelik-evlilik yapabilir.

Mevdudi ayeti şöyle ifade eder:

“Birden fazla kadına ihtiyacınız varsa, ancak özgür insanlar arasından seçtiğiniz eşinize adaletli davranamayacağınızdan korkuyorsanız bu durumda daha az sorumluluğu olan köle kızları tercih edebilirsiniz (Bkz. Nisa Suresi 24.Ayet). Bununla birlikte, Muhammed damadı Ali için çok eşliliğe izin vermeyecekti çünkü fazladan bir eş Hatice tarafından Muhammed'in ilk kızı Fatima'ya zarar verecekti. Çünkü Fatima (Fatma) Ali ile evliydi."
[Sahih-i Buhari, Hadis 5230, Kitap içi referans  Kitap 67, Hadis 163]

8) Bir koca, arzu etmediği eşlerden birinden kurtulabilir.

Nisa Suresi 129.Ayet (Diyanet meali): "Ne kadar üzerine düşseniz de kadınlar arasında âdil davranmaya güç yetiremezsiniz; bari birine büsbütün kapılıp da diğerini askıda imiş gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve Allah’a itaatsizlikten sakınırsanız bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır, engin rahmet sahibidir."

Mevdudi bu ayeti şöyle yorumlar [Cilt. 1, Sayfa. 383-84, Not 161]:
"Allah, kocanın kelimenin tam anlamıyla iki veya daha fazla eş arasındaki eşitliği koruyamayacağını açıkça belirtti çünkü kendileri her bakımdan eşit olamazlar. Bir kocadan güzel bir eşe ve çirkin bir eşe, genç bir eşe ve yaşlı bir eşe, sağlıklı bir eşe ve yararsız bir eşe eşit bir muamele göstermesini istemek çok fazla. Bu ve benzeri şeyler doğal olarak kocanın bir eşe daha fazla meyillenmesini etkiler.
Bu da bir erkeğin eşlerinin hepsine eşit muamele gösterememesinin kaynağı olduğu anlamına gelir. Biri güzel, diğeri çirkin gibi. Bu durumda Allah eşlerindeki değişen bu şartlar altında bir erkekten insanüstü bir gücü nasıl talep edebilir? (Tüm kadınları aynı anda memnun edebilmek)

Bu gibi durumlarda İslam hukuku şefkat ve sevgi içinde onlar arasında eşit muamele talep etmez. Talep ettiği şey bir kadının kocası olmayan bir kadın konumuna pratik olarak indirgenmesi nedeniyle ihmal edilmemesi gerektiğidir. Eğer kocası herhangi bir sebeple veya kendi isteği üzerine onu boşanmazsa en azından yine de karısı olarak görülmelidir. Bu şartlar altında kocanın doğal olarak en sevdiği karısına doğru eğilimli olduğu doğrudur, ancak diğer bir deyişle diğer kadınları karıları değil gibi bir gerginlik durumunda tutmaması gerekir."

9) Kocalar baş kaldırmasından endişe ettikleri eşlerine vurabilirler.

Nisa Suresi 34.Ayet (Diyanet meali): "Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılmasına bağlı olarak ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Sâliha kadınlar Allah’a itaatkârdırlar. Allah’ın korumasına uygun olarak, kimsenin görmediği durumlarda da kendilerini korurlar. (Evlilik hukukuna) baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve onları dövün. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür."

Bu hadis Muhammed zamanında Müslüman kadınların evlilik yasalarını karıştırmama bağlamında aile içi şiddete maruz kaldıklarını söylüyor:

“İkrime anlatıyor:  Rifâa karısından boşandı sonra da Abdurrahman b. Zübeyr el-Kurazî onunla evlendi. 'Hz.Ayşe, kadının yeşil bir örtü takarak yanına geldiğini ve ona kocasının uyguladığı şiddetten dolayı yeşile dönen yerlerini göstererek şikayet ettiğini söyledi. Birbirlerini desteklemek kadınların alışkanlığıydı, bu yüzden Allah'ın elçisi geldiğinde Ayşe ona “İnanan kadınlar kadar acı çeken bir kadın görmedim. Bak! Teni kıyafetlerinden daha yeşil!” dedi."
[Sahih-i Buhari, Hadis 5825, Kitap içi referans  Kitap 77, Hadis 42]

Bu hadis ise Muhammed'in çocuk yaşta onunla evlendirilen Ayşe'ye vurduğunu gösteriyor:

"Muhammed b. Kays dedi ki (insanlara): Size yetkim ve annemin yetkisi hakkında (Kutsal Peygamberin bir hadisini) söylememeli miyim? Biz, onu doğuran annesini kastettiğini düşündük. O (Muhammed B. Kays) daha sonra bunu anlatanın 'Hz. Ayşe' olduğunu bildirdi: Size kendim ve Allah'ın elçisi hakkında bilgi vermeli miyim? diye sordu. Evet dedik. Dedi ki: Allah'ın resulünün geceyi benimle geçirme zamanı geldiğinde (sıram geldiğinde) kendi tarafına döndü, mantosunu giydi, ayakkabılarını çıkardı ve ayaklarının yanına koydu, şalını yatağına aldıktan sonra uyuduğuma inanana kadar uzandı. Mantosunu yavaşça tuttu ve yavaşça ayakkabılarını giydi, kapıyı açtı, dışarı çıktı ve hafifçe kapattı. Başımı örttüm, peçemi taktım ve bel sargıcımı sıktım ve Baki'ye ulaşana kadar adımlarını izledim. Orada durdu ve uzun süre ayakta dikildi. Sonra üç kez ellerini kaldırdı, sonra geri döndü ve ben de geri döndüm. Adımlarını hızlandırınca ben de adımlarımı hızlandırdım. Koştu ve ben de koştum. O geldi (eve) ve ben de (eve) geldim. Eve ondan önce geldim ve yatağa uzanırken O (Kutsal Peygamber) eve girdi ve şöyle dedi: Ayşe neden nefesin kesildi? 'Hiçbir şey yok' dedim. Dedi ki: Söyle ya da beni bilgilendir. 'Allah'ın Elçisi, anam babam sana kurban olsun dedim ve sonra ona tüm hikayeyi anlattım. Dedi ki: Önümde gördüğüm karanlık senin gölgen miydi? 'Evet' dedim. Bana acı veren bir şekilde göğsüme vurdu."
[Sahih-i Muslim, Kitap içi referans  Kitap 11, Hadis 132, referans  Hadis 974b]

10) Yaşlı erkeklerin ergenliğe girmemiş kızlarla evlenmesine izin verilir.

Talak Suresi 4.Ayet (Diyanet meali): "Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir."

Mevdudi, boşanma bağlamında görünen 4. ayetin sade anlamını doğru bir şekilde yorumlamaktadır:

Mevdudi, Cilt. 5, Sayfa. 620, Not 13:
"Henüz adet görmemiş olan kızların bekleme süresinden bahsetmek sadece erkeğin bu yaştaki kızdan kurtulmasına (boşanmasına) izin verilmediğini aynı zamanda kocanın onunla olan evliliğini devam ettirmesine izin verildiğini açıkça göstermektedir. Şimdi, açık bir şekilde, hiçbir Müslüman Kuran'ın izin verdiği bir şeyi yasaklama hakkına sahip değildir."

Ergenliğe girmemiş kızlardan boşanmak, onlarla evlenildiği anlamına gelir. Evlenmediğin biriyle boşanamazsın değil mi? Öyleyse ergenliğe girmemiş kızların babaları onları veriyor ve yeni kocalarının onlarla evlenmelerini sağlıyor olabilir."
(Arap kültüründe kız çocuklarının eşe-dosta evlenmeleri için verildiğini kaynaklardan biliyoruz).

Tüm bunlara bakıldığında Diyanet veya bir hoca tarafından "9 yaşındaki kızla evlenilebilir dendiğinde" kimse şaşırmamalıdır çünkü hem Arap gelenek ve kültürü hem de Kur'an buna açık kapı bırakmakta ve onaylamaktadır.



CUMA GÜNÜ VE KUR'AN'DA KADININ ŞAHİTLİĞİ

MT, din, islamiyet, Kadınlar neden Cuma'ya gitmezdi, Kadının şahitliği, 2 kadının şahitliği, İslamiyet öncesi kadın, Tanrıçalar dönemi, İmamenin onayı, Bakara 282, İslamda kadın,
Yazdıklarım düşündüklerimden ibarettir. Ve çok derin olmasına rağmen yazıya kısa kısa yazarak sığdırmaya çalışıyorum. Neyse, bu günkü yazım cuma günü ve namazı üzerine olacak.

İslam toplumunda genelde cuma günü camiye sadece erkekler girer ve sadece erkeklere hitap edilir. Bu durum normaldir.

Karışık ama basit terimler kullanıcam.
Kutsal kitaplar yazılana kadar kadın tanrıçalar dönemi geçerliydi (Mö 1300 ve ms 610 yılına kadarki bölüm). Kutsallık (ilahilik) , kadının elindeydi. Bu bir üstünlük değil doğanın bir kanunuydu.

Aslında cuma günü politik, sosyal, kültürel, spiritüel/ruhsal, ve astroloji toplantısı günüdür, bir tür senato toplantısı veya haftalık ritüel denebilir. Öncesinde bazı ibadetler (farz) yaşanır tabiki. Fakat sonrasında bazı konular ele alınırdı. İmamlıkta (özel imam yeri camideki) imame kadın ve yanında mutlak bir genç bayan olurdu. Yani her günkü cuma namazında mutlaka iki kadın şahit olmalıydı. Bu iki kadın (imame ve yardımcısı bayan) toplumun öncülüğünü yapıyor ve tüm bilimsel çalışmaları halktan dinleyerek anlatılanlara şahit olurdu.

Fakat, bugün Kuran'ı Kerim'de iki kadının şahitliği ile ilgili ayet var, bende tam oraya geleceğim:  Bakara suresi 282 ayete.

Orda iki kadının mutlak şahitliğinden ve hatırlamak-zorlanmak gibi durumlardan bahsediyor çünkü toplumun en yaşlı kadını imameydi ve mistik-ruhsal anlamda en yetkili kişi idi. O yüzden genç kadınlar kolluk kuvveti olarak yanında yer alırdı.

2/BAKARA-282: "Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir kâtip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın; (her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse (borçlu) da yazdırsın, Rabbinden korksun ve borcunu asla eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile -biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için- iki kadın (olsun). Çağırıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vâdesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda siz..."

Yukarıda gördüğünüz gibi diyanet ve diğer yalancıların çevirisi iki kadının şahitliği bir erkeğe bedeldir diye bahseder, kesinlikle yanlıştır! Bu iki kadının şahitliği olmadan ülkenin, şehrin,  kurum kararları alınamazdı. Bu o dönemde bulunan mistik bir kuraldı.


İki kadın huzurunda tartışılmamış ve karara bağlanmamış hiç bir olay, toplumsal kural olarak kabul edilmezdi. Kesinlikle imameler  (2 kadın) huzurunda tartışılmamış hiç bir yasa geçerli değildi.
Bu iki kadının şahitliği ve mührü olmadan anlaşmalar imkansızdı.

Yani bırakalım kadının kabul edilmeyen şahitliğini, tam tersine iki baş imamenin şahitliği yoksa hiç bir antlaşma kabul olunmazdı. Tabiat kanunun üzerine kurulan ve yaşanmış bir dönemde bir tür aile  içinde annelerin kutsal olduğunu belirten olgular olarak düşünmenizi istiyorum.

İnsanlık düşüncelerini farklı ve çok boyutlu dünya düzenine alıştırarak bu krizden çıkabilir. Ben dünyayı binlerce tanrının ve tanrıçanın yaşam stilini anlamaya çalışarak geçirdim. Ve yaşanmış olayların günümüze nasıl ışık olabileceğini sorguladım.

Peki bu camilere niye kadınlar gitmiyordu??
Çünkü çoluk çocuktan ve toplumsal düzenin anneye verdiği sorumluluktan dolayı kadına zaman kalmıyordu. Birde yemek kültürü vardır, ana eli değmeyen hiç bir yemek yenmez, böyle bir günde aile içindeki kadın en kutsal bölümdedir. Zaten baş imame kadın olduğu için kadınlar rahattı çünkü en fazla dedikodu yoluyla bir birine haber taşıyan telefondan bile hızlı, düşünün kadınlardılar.

Erkeklerde camilere sadece evin temsilcilik görevini yapan kişiler olarak giderdi. Kadın anne olduğu gibi bir aşçıdırda ve kültürel olarak bütün boyutların parlak güneşidir. Yani Cuma'ya gitmeye gerek yoktur kadın için. Genç kız ve erkeklerin  ise dünya umurlarında değildi nerde bir eğlence-bayram varsa oradaydılar.
Ticaretteyse zaten evin ekonomisi kadında, hanımağa misali.
Muhammed'in karısı Hatice örneği yeter sanırım. (Bahsetmiştim önceki yazılarımda).

Şimdi bizlerin, zamanın ne kadar gerisinde olduğunu (kendi düşüncem) ve aslında bu zamana ulaşılmasını mümkün kılan bir güzergah matematiksel olarak mümkün, sıfır noktasında olduğumuzu belirtebilirim. (Sufiler),  gecmisten gelip geleceğe giden zamanı durdurup içinde bulunduğumuz anı keşfetmeliyiz, cehennemden korkmayın ben yanarım yerinize.

Buda düşündüğümüz düzene farklı boyutlarından bakabilmektir, daha iyi bir dünya düzenine ulaşmanın yolunu üstlenmektir.  Buda sorumluluk gerektirir.

Kimseye akıl vermek veya yol göstermek haddim değildir. Şimdi bugünkü düzen o döneme uygun olmak zorunda diye bahsetmiyorum bunlardan. Sadece tarihten öğrendiklerimi ve doğru bulduğumu düşündüğüm ve hayal gücümün bana verdiği özgüvenle sorguluyorum. Birde yaşadıklarım, tecrübelerim.

Sonuç; eğitimden tut sanata kadar nasıl bir zihniyetin altında kandırıldığımızı düşünüyorum. Bırakalım imam hatipleri, ilahiyat fakülteleri bile kaldırılmalı, mesele bu kadar ciddi. Hepsine verecek ve ikna edecek bir cevabımız var.
Dünya boştur boşlukları doldurmak üzere.

Yazan: Metin T.