HABERLER
Dini Haber
N.Kara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
N.Kara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

TANRILARIN ZİRVESİ : NEMRUT

Yazan: N.Kara


TANRILARIN ZİRVESİ : NEMRUT


Nemrut Dağı, yaklaşık 10 yıl önce gidip görebilme ,gezebilme,oradaki tarifi imkansız havayı soluyabilme fırsatı bulduğum eşsiz yer. Öyle gizemli,öyle esrarengiz,öyle muhteşem bir his veriyor ki insana;gidince bir gününüzü rahatlıkla sıkılmadan geçirebileceğiniz bir yer. Öyle hızlıca gezip ,dolaşıp inilecek bir yer değil. Ama maalesef orada çok uzun süre vakit geçirmenin imkanı yok. Dağın yüksekliğinden dolayı ortam öyle soğuk ki,üstünüzde kat kat mont ,battaniye olsa da bir süre sonra soğuktan yüzünüzü,ellerinizi,ayaklarınızı hissetmiyorsunuz. Ağustos ayı gibi bir ayda gitmiş olmama rağmen üstümüzde mont,atkı,bot,eldiven olmasına rağmen dondum :)
Dayanabilenler çok daha uzun süre kalıp her şeyi inceleyebiliyor ama benim gibi soğuğa çok gelemeyen biri iseniz çok da katlanamıyorsunuz :) Şimdiden söyleyeyim eğer bu eşsiz yeri görmeyen varsa ilk fırsatta gitmeli,çocuklarını götürmeli ve o muazzam havayı solumalısınız. Buraya giderseniz özellikle ya gün doğumu vaktinde ya da gün batımında gidin ve o anı yaşayın...
Sizin için bu yazıda Nemrut'un bilinmeyen gizemini, mitlerde geçen hikayeleri ve aklımda kalan bazı şeyleri derleyip anlatmaya çalışacağım. İyi okumalar (dinlemeler),umarım bir nebze de olsa sizi oraya götürebilirim.

Nemrut Dağı Adıyaman ilinin Kahta ilçesinde 2150 metre yükseklikte, Toros ve Ankar Dağları sırasında bulunan dağdır. Bu dağın üzerinde bulunan Nemrut Heykelleri ya da en iyi bilinen adı ile Nemrut Harabeleri ile dünyanın sekizinci harikası olarak Unesco Dünya Mirası Listesi‘nde yer alıyor. Adıyaman’da bulunan, MÖ.130'larda bağımsızlığını kazanan ve tarihte sadece 234 yıl hüküm sürmüş olan Kommagene Krallığı’nın bize en büyük mirası olan bu muazzam dağ yaklaşık İki bin yıldır tepesinde bulunan dev heykellerle varlığını korumakta. Ve güneşin doğuşunun ve batışının en iyi izlendiği tepe olarak geçer.

TANRILAR VE KRALLAR SOFRASI

Kommagene Krallığı’nın birinci kralı olan Kral I.Antiokhos (Antiochus) insanların gelip ona dua edebileceği 2,150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı'nın zirvesine gizemini hala koruyan bir tümülüs yaptırdı. Kısaca tümülüs içerisinde mezar veya mezarlık bulunan üzerine toprak yığılarak yapılmış veya oluşturulmuş olan küçük tepelere ya da tepeciklere verilen isimdir . Yani kral kendine bir nevi muhteşem bir dini sığınak(mezar) inşa ettirdi.
Antiokhos, sığınağını yüksek ve kutsal bir yere kurdurdu. Bunun sebebi ise tanrılarla eşit seviyede olabilmek, onlara yakın olmak ve tüm krallığın onu görebilmesi ve hatırlayabilmesiydi. Mezar MÖ.62'de inşa edilmiş ,145 m çapında ve 50 m yüksekliğinde piramit şeklindeki taş yongalarından oluşmaktadır. Doğu ve batı teraslarına da yükseklikleri dokuz metreye yaklaşan devasa heykellerle donatmıştır. Bu heykeller batı ve doğuya bakan teraslara yerleştirilmiş. Tahtlarında oturur vaziyette betimlenen tanrıların başları devrilerek çevreye yayılmıştır. Bu yapının ölçeği ve onu inşa etmek için gereken emek miktarı düşünüldüğünde oldukça etkileyicidir. Bununla birlikte, bu anıtta yansıtılan kültürel asimilasyon, onu diğer üst yapıların çoğundan ayıran şeydir.

Antiokhos, anne tarafından Büyük İskender'in, baba tarafından ise Pers Kralı Darius'un soyundan gelmektedir. Bu yüzden I. Antiokhos, Nemrut Dağı'nın zirvesinde bulunan bu tanrı heykellerini her iki uygarlığın mitolojik tanrılarından esinlenerek yaptırır. Bu heykellere ek olarak da halka hitaben yazdığı metinlerden oluşan yazıtlar diktirir. Ama Kommagene halkı okuma yazma bilmemektedir. Peki neden bu yazıtları diktirmiştir? Zaten Onun amacı da kendini anlatmak değil tam tersine anlaşılmaz olmaktır. Kendisini her zaman tanrı-insan olarak gören ve göstermek isteyen Antiokhos'un, Nemrut'un zirvesine mezar yaptırıp etrafını da tanrı heykelleriyle donatması bu ruh halinin getirdiği sonuç olarak görülmektedir.

Osmanlı’nın son dönemine kadar dağa çıkan çobanlar haricinde kimse tarafından bilinmeyen Nemrut Dağı’nın tepesinde yalnızlığa terk edilen bu heykeller ve diğer Kommagene Krallığı dönemine ait kalıntılar o yıllarda biri tarafından keşfedildi. O süreçlerde Osmanlıların Almanlarla ortaklaşa yaptığı Anadolu-Bağdat demir yolu hattının keşif çalışmaları sırasında çalışan Alman Mühendis Karl Sester köylülerin de ısrarıyla Nemrut Dağı’na tırmandı. O muazzam heykelleri görünce de hemen Berlin’deki Prusya Kraliyet Bilimler Akademisi’ne bir mektup yazdı. Yazdığı mektubun ardından, bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki bir ekip Nemrut Dağı’na geldi. Uzun incelemeler sonucu, buldukları kitabeyi çözerek eserlerin Kommagene Uygarlığı’na ait olduğunu ve Kommagene Kralı I. Antiokhos tarafından yaptırıldığını ortaya çıkardılar.

Antiokhos diktirdiği bu yazıtlar, taş bloklara Grek harfleriyle yazılmıştır. Toplam 237 satırlık vasiyetnamesinde bu durumu anlatırken, mezarının Nemrut'un zirvesinde olduğunu işaret eder . Nemrut Dağı’nın sırrını ve Antiokhos’un yasalarını içeren bu yazıttan sizlere kısaca vasiyetnamesi ile kanunkarından bir maddeyi aktaracağım:

"Ata hükümdarlığını devraldığım zaman tahtıma bağlı krallığı, tüm tanrıların ortak yurdu yaptım. Onları, şekillerini kendi soyumun geldiği Pers ve Helenlerin eski usullerine göre yaparak, kurbanlar keserek ve şölenler düzenleyerek, eskiden beri insanlar arasında adet olduğu üzere onurlandırdım. Zamanın tahribine dirençli bu tapınaksal mezarın temellerini göksel tahtların yakınında atmaya karar verdiğimde, bu kutsal mekan, Zeus-Oromasdes'in göksel tahtlarına yolcu olduktan sonra, ebedi bir istirahatgah olsun istemedim, buranın aynı zamanda bütün tanrıların ortak tahtları olmasını da kararlaştırdım."
Yazmaktadır.

123 / Kanun 
Toros Dağları’nın zirvesine tarafımca diktirdiğim, bedenimi saran bu kutsal mezarın yanı başına mezarımı kutsayarak dizdiğim atalarım olan tanrıları ve de resimlerini rahmete kavuşmuş atalarım için tayin edilen halihazırda bulunan rahip ve gelecekte bu görevi devralacak olan rahip, bütün diğer görevlerinden azad olunmalıdır. Emir buyurduğum rahip bahane bulunmadan ve engel olunmadan bu kutsal tapınak mezardaki görevini kült törenlerine ve kutsal heykellere uygunca süslenmelerine vakfederek görevini yerine getirmelidir.

Her ay olmak üzere tüm yıl boyunca sürekli kutlanmalarını emir buyurduğum, atalarm olan tanrıların ve benim doğum günlerimizde görevlendirilen bu rahibe emrimdir. Ona benim lûtfumla verilmiş olan bu imkanlarla,soyumun ata geleneği icabı gereği takdir edilmiş olan Pers giysisini giymeli ve tanrıların dindar onurlarına vakfettiğim bütün heykelleri altın çelenklerle süslemelidir.

 Rahmetli soyumun aziz menfaatlerine adamış olduğum köylerden sağlayacağı gelirlerle oradaki  sunaklar üzerinde kokulu otlar sunmalı, bol bol tütsü yakmalı ve besili kurbanlıkları ata tanrılarımızın ve bizlerin onuruna yakışır şekilde kurban etmelidir. Ayrıca kutsal masaların tümünü bol ziyafet malzemesiyle donatmalı ve testileri suyla karıştırılmış bol miktarda şarapla doldurmalıdır.
Buraya gelen yerli ve yabancı bütün ahaliyi büyük bir ihtimamla karşılamalı ve bir araya gelen cemaate herkesin eşit derecede keyif alacağı bir şölen hazırlamalıdır.

Adet olduğu üzere kendisi için de, rahiplik makamının onursal hakkı olarak pay ayırmalıdır. Bunu uygularken geri kalanların da lûtfumdan rahatça yararlanmalarını sağlamalıdır. Öyle ki, her bir kimse, kutsal günlerde kafi miktarda yiyecek içecek alabilmek için, gözetildiği hissine kapılmaksızın şölenin keyfini çıkarsın ve dilediği köşede, istediği kadar yiyip içsin. Tapmak hizmetine sunmuş olduğum içki kupalarını ise, ancak kutsal alanda birlikte bulundukları sürece kullanabilirler.

NEMRUT'UN SIRRI

Nemrut Dağı hep gizemli iddialara hedef oldu öyle ki , 19 ve 20. yüzyılda Nemrut Dağının yerel halkı tarafından lanetli bir yer olduğuna inananların sayısı oldukça fazlaydı. Hatta zamanında uzaylıların gizli üssü olduğu bile iddia edildi. Bu eşsiz yerle ilgili kesin olan tek şey, dağda bilinmeyen veya henüz keşfedilmemiş tünellerin olduğu ve efsanevi Kommagene Kralı I. Antiokhos´un kayıp mezarıdır. Dağın gizemi, çok değişik alanlara açılıyor. Örneğin; İsa´nın doğumundaki simgesel anlamdan tutun da,Hristiyanlığın burada başlamasından  ve de Noel´in yanlış zamanda kutlanmasına kadar... Musevi kaynaklarda da;Efsaneye göre, Hazreti İbrahim'i ateşe attıran Babil Hükümdarı Nemrut'tan adını alan ve Adıyaman ilinin Kahta İlçesi'nde bulunan büyüleyici dağ olarak da geçer.
Hatta pek çok altın ve kralın mezarını bulabilmek amaçlı bir sürü halk ve define avcıları dağın altındaki tünellere girdi, Kimisi ise bedenleri sanki birden bire yanmış yıldırım düşmüş veya elektrik çarpmış bir şekilde cesetleri bulunduğu söylenilir, diğer taraftan kimisi kaybolmuş ve halen bulunamamıştır. Halk bu yüzden lanetli olduğunu uzun yıllar boyunca savunmuş.

BULUNAMAYAN MEZAR

Aslında bu dağa sahiplik eden Kommagene Krallığı, tarih sayfalarına MÖ.850 yıllarında Asur kayıtları ile tarih sayfalarına girmiştir. Konum olarak Anadolu’nun güneydoğusunda Kuzey Toroslar, Hatay, Pınarbaşı ve Fırat Nehri’nin çevrelediği verimli topraklarda kurulan Nemrut Dağ’ının engebeli yollarından geçerek tepesine ulaştığınızda, kuzey, doğu ve batı teraslarından oluşan bir tepe sizi karşılıyor. Bu tepede Kommagene Kralı I. Antiokhos‘un kendisi için yaptırmış olduğu anıt mezar ve mezar odasının üzerinde kırma taşlardan oluşan bir tümülüs, tümülüsün de üç tarafını çevreleyen kutsal alanlar bulunuyor. Bu gizemli mezarda tıpkı bir kartalın başı gibi tanrıların taş oymaları bulunmaktadır. Heykellerin diziliş şekli ise hiyerotesyon olarak bilinir.

Nemrut Dağı ile ilgili 19.yüz yıldan bu yana İngiliz-Alman-Fransız ve Türk arkeologlar tarafından yüzlerce kazı başlatılmış ancak günümüzde Kommagene Kralı Antiokhos Theos’un mezarı halen bulunamamıştır. Yani yıllarca süren bu çabalara rağmen Antiokhos'un tümülüsün altındaki mezarına ulaşmak mümkün olmamıştır.

Son yıllarda yapılan çalışmalarla da mezar odasının sanıldığı gibi tümülüsün altında değil, ana kayaya oyulmuş olduğu kanıtlanmıştır. Toplam yüksekliği 50 metreye yaklaşan tümülüsü oluşturan  bu yumruk büyüklüğündeki taşların akışkan olması, tümülüsü kazmayı imkansız hale getirmiştir. Zamanında Antiokhos'un yetenekli mühendisleri kullandıkları bu teknik sayesinde mezarını bugüne kadar koruyabilmişlerdir.

Nemrut’tan etkilenerek araştırma yapan ve kitap yazan onlarca yazarın arasında en bilinen ve çarpıcı araştırmalara, konulara değinen Orion Gizemi (The Orion Mystery) ve Maya Kehanetleri (The Mayan Prophecies) kitaplarının yazarlarından araştırmacı Adrian Gilbert da bu sırrın peşinden gitti. Bu araştırmayı yapmak için Fransa´dan, Rusya´ya ve Mısır´a, Filistin´den, Güneydoğu Anadolu´ya uzanan yorucu bir çalışmadan sonra edindiği bilgileri, inanılmaz iddialarla bütünleştirerek, bir kitap yazdı ve gizem büyüdü.
Bu esrarengiz bölgede Kommagene Krallığı'na ait görülmesi gereken mekanlar tabi ki sadece Nemrut'un zirvesiyle sınırlı değil. Kral Antiokhos'un ailesinin kadınları için yapılan "Karakuş Tümülüsü" ismini önündeki kartallı sütundan alıyor.
Bu tepeye dikilen hayvan figürlerinin Kommegene halkı için anlamları vardır. Aslan heykeli, yeryüzündeki gücü, yani krallığı temsil ediyor. Mitolojide ise tanrıların habercisi olan kartal heykeli göksel olanı, yani tanrısal gücü ifade ediyor. Yani bunlara istinaden o dönemlerde kartal ve aslan heykellerinin tapınak, mezar gibi yerleri koruduğuna inanılırdı. Fakat, inanılan bu batıl inancın koruyucu etkisi mezar hırsızlarını pek etkilememiş olacak ki Karakuş Tümülüsü daha antik çağda iken soyulmuş.

Bu gizemli tepede tümülüsün etrafında gezerken üst üste yığılmış taşlardan oluşan o meşhur dev heykeller, kabartmalar ve yazıtlar karşımıza çıkıyor. Hayvan heykellerinden sonra sıra kral ve tanrılara geliyor. Burası adeta Tanrılar’ın zirvesi ki buraya çıktığınızda ; Önce Kral I. Antiokhos, Kommagene Tanrıçası Fortuna, Yunan mitolojisinde tanrılar tanrısı Zeus, güneşin, sanatın, şiirin kâhin tanrısı Apollon ve kudretin simgesi olan Herakles heykelleriyle karşılaşacaksınız. Ayrıca onlarla birlikte Helios, Mitra, Oramasdes, Hermes ve Ares’in de orada olduğunu göreceksiniz. Buraya dikilen heykellerin hikayelerini ve anlamlarını ayrı ayrı incelediğinizde hiçbirinin rastlantısal bir şekilde yerleştirilmediğini, adeta krallığı kuş bakışı izleyerek ömür boyu korumakla görevlendirildiklerini anlayacaksınız.

GÜNEŞ'İN HAKİMİ NEMRUT 

Nemrut,dünyanın en güzel gün batımı ve gün doğumunun izlenebildiği, yeryüzünün en özel noktalarından biri. Daha önce bu eşsiz dağın fotoğraflarını görmüş, methini duymuş olabilirsiniz. Ama hiçbir fotoğraf ya da anlatım orada olmanın yerini tutamaz.
Bence Nemrut'un insan üzerinde yarattığı etkinin nedeni,orada bulunan heykellerin büyüklüğü ya da üzerlerindeki ince işçilik değil. Bence insanda bıraktığı bu muazzam etkinin nedeni, bulundukları eşsiz yer... Orada heykellere bir süre baktıktan sonra yüzünüzü heykellerin baktığı coğrafyaya dönüp,gün batımında veya doğumunda, rüzgarın sesi eşliğinde sonsuzluk izlenimi veren manzarayı izlerseniz; Hayatın ve zamanın sizin için ne anlama geldiğini değil, hayat ve zaman için sizin ne ifade ettiğinizi düşünmeye başlarsınız.

HEKA (HİKE)

mitoloji, mısır mitolojisi, Heka,Hike,Tanrı Heka,Tıbbın sembolü,Antik Mısır'da büyü,Mısır şifa Tanrısı,Antik Mısır'da ölümden sonra yaşam,Ra'nın oğlu,Çift yılan, N.Kara,
Eski Mısır'da Heka (Hike) büyünün velisi ve dolayısıyla da şifanın kaynağıydı. Mısırın sihir sözcüğü “heka” kelimenin tam anlamıyla "Ka'yı kullanarak" anlamına geliyordu ve Heka sihirin kişileştirilmesiydi. Onun adı (ve kelime büyüsü) ketenlerle yılan gibi sarılmış ve yukarı doğru kaldırılan iki el olarak tasvir edildi. Keten genel olarak kollarında görülüyordu ve onlar iki yılana benzetiliyordu. Efsaneye göre Heka iki yılanla savaştıltan sonra onları yenerek ele geçirdi böylece iç içe geçmiş iki yılan da iktidarının simgesi oldu. Bu simgenin bugün hala tıbbın sembolü olarak kullanıldığını görebilirsiniz.

Heka genellikle Menhet ve Khnum'un oğlu olarak kabul edildi ve bu üçlü Yukarı Mısır'daki Latopolis (Esna) üçlüsünü oluşturdu. Aynı zamanda Heliopolis'te de popülerdi fakat burada Khum ile olan ilişkisi nedeniyle Atum'un oğlu olarak tanınıyordu.

Heka'nın tasavvuru yaşam ve ölümün yolu idi. Ayinlerdeki aletler ölen kişinin öbür dünyaya güvenli bir şekilde geçmesine yardımcı olmak için kullanılıyordu ancak Heka bu görevi yerine getirmenin aracıydı. Heka ayrıca gökyüzündeki günlük yolculuğunda kötü ruhları ve şeytanları yakalayarak Ra'ya yardım etti.

Heka'ya yapılan resmi bir ibadet olmasa da doktorlar ve diğer şifacılara “Heka'nın rahipleri” deniliyordu ve çoğu zaman onun yardımı istenirdi. Genelde büyülü bir asaya, bıçağa ve bir şifacının araçlarına sahip bir adam olarak tasvir edilmiştir. Bazen ise birbirine dolanmış iki yılanı tutan bir adam olarak görünür.

Yazan & Çeviren: N.Kara

AHY (IHY)

Ahy,Ihy,mitoloji, mısır mitolojisi, N.Kara, Mısırda müzik tanrısı,Müzik tanrısı,Antik mısırda müzik, Hathor, Hathor'un oğlu
Iy (Ahy) "sistrum çalıcısı (şıngırdağa benzeyen bir antik mısır enstrümanı)" olarak biliniyordu ve müzik ve müzisyenler tanrısıydı. Sistrum çalgısı ise annesi olan tanrıça Hathor'la yakından ilişkiliydi. Özellikle onun adına adanmış tapınakları yoktu ama Hathor ve Horus'un oğlu olarak Denderah tapınak kompleksindeki Hathor tapınağında ona ibadet edildi.

Dendera'nın dışına ondan nadiren bahsedilmesine rağmen Tabut Metinleri ve Ölüler Kitabı'nda biradan sorumlu “ekmek efendisi” olarak (muhtemelen Hathor'un bira ve sarhoşluk ile olan ilişkisi nedeniyle) görünmektedir.

O bir elinin parmağı ağzında ve sağ elinde şıngırak tutan genç bir çocuk olarak tasvir edilmiştir.

Yazan & Çeviren: N.Kara