HABERLER
Dini Haber
N.Kara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
N.Kara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

TAOİZM NEDİR?

N.Kara, Taoizm, din, Taoizm dini, uzakdoğu dinleri, Tao inancı, Taoizm ve O, Vahdet-i vücut, Taoizm'de Tanrı, Taoizm nedir, Tao ne demektir?, Tao nedir?, Taoist, Taoizm inancı, Ying yang, din ve mitoloji,
Taoizm dış dünyada nesnelerin var olmadığını savunan görüştür. M.Ö 6.yy da Lao-Tse tarafından kurulmuştur. Bu görüşe göre Tao evrendeki düzendir. Her şey Tao'dur ve kendiliğinden oluşmuştur. Betimlenemez ,cisimsiz sonlu ve sonsuz olan akıldır. Bütün bu özellikler varlığı yokluğa götüreceğinden Tao yokluk demektir. Bir nevi varlığı yokluğa indirgediği için nihilizm olarak görülür.

Tao, hem Lao-tzu hem Chuan-tzu tarafından anlaşıldığı şekliyle sözle ifade edilemez bu yüzden onunla ilgili sembolik bir anlatım kullanmışlardır. Tao'nun beşeri herhangi bir zihni yapı ile anlaşılmayacağını O'nun olumsuzlayıcı sıfatları sayılarak gösterilmeye çalışılmıştır; isimsiz, şekilsiz, suretsiz, görünmeyen, işitilmeyendir O. Chuang-tzu'ya göre Tao semavi eşitlenmenin, bütün zıtları ve çelişkileri eşit kılan mutlak birlik halidir.

İlah hakkındaki düşünceleri: ilah, sessiz, suretsiz, ebedi, varlığı başkasının varlığından daha önce, varlıkların aslı ve ruhu bu varlıklarda bulunan bir varlıktır. Tao, mutlak var olandır, kainatın muradıdır. Kainattan ayrı olmayıp esasıdır. Bütün varlıklar kendisinden kaynaklanmaktadır. Vahdet-i vücuda inanırlar. Yaratan ve yaratılan aynı şeydir. Birbirinden ayrılmayan parçalardır. Ayrılması demek yok olması demektir. ilah hakkındaki görüşleri, yaratanın varlıklar içinde hulul (vücut bulma,içine işleme) ve ancak hulul yoluyla bu varlıkları etkilediğini savunan hulul mezhebine çok yakındır. Göklerde ve yerde tüm varlıkların hayat, faaliyet ve hareket aslı olan büyük semavi kanuna inanırlar.

Cuang-dzı'ye göre insan, dünyaya kainatla beraber gelmiştir. insan Tanrı'yı sever. Ancak Tanrı'nın geldiği kaynağı daha fazla sever. Buna göre, Tanrı'dan önce varlık inancını taşıdıkları da görülür.

Çin'in dini öğretilerinin temel ve orijinal öğretilerinden olan Taoizm ,Çin'in dini geleneklerinin ve metafizik içerikli öğretilerinden oluşmuştur. Bu ise onu Çin medeniyet içerisinden çıkmış Konfüçyüslük'ten ayıran en önemli hale getirmiştir.

Taoizm'in kurucusu Laozi'ye arzuları ve amaçları doğrulayan sebep nesnelere ve kavramlara yüklenen anlamlardır. Yani ; iyi ve kötü ,aydınlık ve güzellik ,yüksek ve alçak gibi. Bu anlamlardan kopmamız arzu ve amaçlarımızdan ayrılmamız sonucu eylemsizliğe varırız. Eylemsizliğe bit kere varıldığında uyumlu yasama geçiş kapısı açılır. Hayatımızda geçmiş Hakkı'nda duyduğumuz pişmanlıklarımız, yaşanmışlıklar ve gelecek kaygısı insanı hayattan kopardığı gibi aynı zaman'da bir gelecek kaygısı yaşatır. Uyumlu yaşam ve doğal akış insanın içinde bulunduğu an ile bütünleşerek yaşamasını sağlar. Bu uyuma yolu izlemek denir. Yol anlamına gelen Tao kelimesiyle kastedilen budur.

Bu öğretileri Taozm'e geçiren Laozi ile ve hayatı ilgili çok az bilgi vardır. Hakkında birçok görüş ortaya atılmış ve efsaneler uydurulmuştur. Bunlardan bir kaçını örnek olarak belirtelim.

Bir mitolojiye göre, Laozi’nın annesi nurdan gebe kalmış. Bu hikayelerin çoğunda geçen iddia Budizm’den sonra Budist hikayelerine rağbet için yazılmasıdır. Laozi'nin,babasız bir şekilde dünyaya gelişi mitolojisinden yola çıkılarak bazıları bir peygamber olabileceği fikrini ileri sürer.

Kimilerinin Taoculuğun kurucusu olarak gördükleri Lao-tzu bu dinde T'ai-shang Lao-chün adıyla Tanrılaştırılmıştır ve Taoist dininin tüm Taoistlerce kabul edilen patriarkıdır.

Taoizm iki farklı Türkçe tabir ile açıklanır. Daojiao Çin kültüründe bir dine işaret ederken, Daojia bir felsefe düşünce okulunu anlatır. Ancak ikisi de kaynağını Laozi'in eseri Tao Te Ching 'den almaktadır.

Yazan: N.Kara

APPU VE İKİ OĞLU

Yazan: N.Kara
Appu, Şudul kentinde yasayan çok zengin biriydi. Onun çok sayıda sığırı,koyun sürüleri vardı. Hububatın harmanlandıktan sonra yığıldığı gibi gümüşü, altını ve lapulazuli taşı vardı. Onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktu ama çocuğu olmuyordu.

Sık sık şehirlerde düzenlenen şölenlerde herkes çocuğuna ikramlarda bulunurken Appu’nun ikramda bulunacağı hiç kimsesi yoktu. Yine böyle düzenlenmiş bir şölenin ardından canı sıkılmış olan Appu, evine gitti ve ayakkabılarıyla birlikte yatağa uzandı, karısı da onun yanına yattı. Ama yine hiçbir şey olmamıştı. Ardından Appu kalktı, ak bir kuzu aldı ve Güneş Tanrısı’na yalvarmaya gitti. Güneş Tanrısı onu gençleştirdikten sonra, ‘senin için ne yapabilirim,çözmem gereken ne 'diye ekledi. Appu da Tanrıların kendisine zenginlik vermesine karşılık hiç çocuk bahşetmediğini söyledi. Bunun ardından Güneş Tanrısı ona, içki içip evde karısıyla yatmasını ve böylece Tanrıların kendisine bir erkek çocuk vereceğini söyledi. Appu eve giderek denilen her şeyi yaptı. Bir süre sonra Appu’nun karısı gebe kalmış ve onuncu ayda bir erkek çocuk doğurmuştu. Çocuklarına 'Kötü’ adını verdiler. Çok geçmeden Appu’nun karısı tekrar gebe kalmış ve bir erkek çocuk daha doğurmuştu. Bu çocuğun adını da ‘İyi’ koydular.

Çocuklar büyüyüp yiğit bir erkek haline gelince baba evinden ayrılmaya karar verirler. Daha sonra
Kötü ailesi ile yasamayı doğru bulmaz. 'Dağların ayrı ayrı yerlerde bulunduğu, nehirlerin ayrı ayrı yerlere aktığı ve pek çok Tanrının ayrı yerlerde oturduğu gibi biz de farklı yerlerde oturalım ' der ve düşüncesi etkili olur. İyi ve Kötü ayrılırlar. Bu arada iki kardeş malları da kendi aralarında bölüşmeye başlar. Ancak malın iyisini Kötü alır, kalan kötü malları ise İyi’ye verir. Bu mal paylaşımının adaletsiz olduğuna inanan İyi durumu mahkemeye taşır.” Ancak tabletin bundan sonraki bölümü kırık olduğundan mahkemenin sonucu bilinememektedir.

ULLİKUMMİS EFSANESİ

Yazan: N.Kara
hitit mitolojisi, ulikummis efsanesi, mitoloji, ulikummis mitosu, N.Kara, yaşlı ve genç Tanrıların yarışı, Kumarbis, Fırtına Tanrı, Gök Tanrı, Tanrı Titan savaşları, Kitabı Mukaddes,

Bu mitosun temeline dayanan daha önce Akad ve Ugarit mitoslarında karşılaşılan aşina olduğumuz bir motiftir. Yani yaşlı ve genç Tanrılar arasındaki yarışmadır. Anüs, yani Akadca'da adı Anu olarak geçen Gök-Tanrı, babası Alalus'u tahtından uzaklaştırmıştır ve daha sonra da kendisi oğlu Kumarbis tarafından tahttan indirilmiştir. Kumarbis'in Anüs ile kavgaları sırasında, Fırtına Tanrının doğmasıyla sonuçlanan bazı durumlar gelişir ve baba ile oğul arasındaki bitmek bilmeyen bu çatışma [Kumarbis ile oğlu Fırtına Tanrı arasında] yenilenir.

Kumarbis Fırtına Tanrıdan kurtulmak için plan yapmayı düşünür. Akıl danışmak için habercisi İmbaluris'i Deniz Tanrıça’ya gönderir. Deniz-Tanrıça Kumarbis'i evine çağırır ve onun için bir şölen hazırlar. Tanrıça'nın verdiği öğüdün bir ürünü olarak, Kumarbis, veziri Nikisanus'u "Sular"a gönderir. Daha sonra Kumarbi’nin Yer Tanrıça’dan Ullikummis adında bir oğlu olur. Bu çocuğu yeraltı Tanrıları İrsirralara gönderir. Onlar Ullikummis’i karanlık toprağa alıp, dünyayı omuzlarında taşıyan Tanrı Ubelluris’in sağ omzuna koyarlar. Ubelluris'in sağ omzuda büyüyen Ullikummis, ulu bir diriot sütununa benzer. Boyu ve çevresi 9 000 fersahı bulan bir kule gibidir. Denizden, boyu 9.000 fersah ve çevresi 9.000 fersah olana dek bir kule gibi yükselir.

Fırtına Tanrı, karısı Hepat’ın da tapınağından Ulikummis tarafından sürülmesi sonrası, Ea’dan yardım ister. Ea, Tanrılar meclisinde insanlığın sonunu getirecek olan bu Dev Tanrıya neden izin verildiğini sorar ve görüşmek için Ubelluris’e gittiğinde omuzunda her geçen gün ağırlaşan bu yaratıktan haberi olmadığını görür.

Onu kendi çevresinde döndürek omzunda büyüttüğü yaratığı görmesini ister. Ea yaşlı Tanrılardan yeri ve göğü birbirinden ayıran eski bakır bıçağı ister. Fırtına Tanrı, Ea’nın ona verdiği bakır bıçakla savaş arabasına atlayıp dev Ullikummis’le savaşır. Tabletlerde buradan itibaren ko­pukluk vardır, ama Fırtına Tanrı’nın Ullikummis’i yenerek insanlığı yok olmaktan kurtardığı anlaşılmaktadır.

Yunan mitolojisinde titan İapetos ile Okeanos’un kızı Asia’nın oğlu olan Atlas’la Ubelluris arasında da buna benzer bir ilişki vardır. Atlas, Hesiodos’a göre gökyüzünü omuzları üzerinde tutan Tanrıdır. Homeros daha sonra Atlas'ı gökyüzü tanrısı omuzlarında taşıdığını değil, yeri göğü birbirinden ayıran direkleri omuzunda taşıyan Tanrı olarak tanımlamıştır. Herodotos ise, Atlas’ın Kuzey Afrika’da bir dağ olduğunu ve Perseus Gorgo’yu öldürdükten sonra, Atlas’a canavarın kafasını göstererek onu bir kayaya çevirdiğini yazmıştır. Tanrıların Titanlarla savaşı Ul­likummis mitosu ile benzerlikler taşımaktadır. On yıl süren zorlu savaşta Tanrılar Titanları yenmiş ve onları kovmuştur.

Ullikummis mitosu ile benzerlik taşıyan bir diğer hikaye ise; Kitab-ı Mu­kaddes ‘in Daniel kitabındaki Nebukadretzar’m ulu heykelinin dağdan el değmeden kesilmiş taş tarafından yıkılışıdır. Orada taş heykel, demirden ve balçıktan yapılmış ayaklarından vurulup yıkılmaktadır.