HABERLER
Dini Haber
Neden dinden çıktım? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Neden dinden çıktım? etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ZAFER D.'NİN NURCULARDAN AYRILIŞI ve DİNİ TERK EDİŞİNİN HİKAYESİ


ZAFER D.'NİN NURCULARDAN AYRILIŞI ve DİNİ TERK EDİŞİNİN HİKAYESİ

Merhabalar. "Nasıl dinden çıktım" videolarınızı ilgiyle izliyorum, bir çok defa size, ben de bu tarz bir paylaşımda bulunmaya niyet ettim ama iş yoğunluğundan fırsat bulamadım.

Bu tarz konularda hala paylaşım yapmaya niyetiniz var mı bilemiyorum ama ben Deist olduğumu aileme nasıl anlattığımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Belki İslam hakkında düşüncelerini ailelerine anlatmak isteyen arkadaşlara yardımcı olur.

Kendimden kısaca bahsedeyim, bir çoğumuzun olduğu gibi çocukluğumdan beri mutaassıp bir aile ortamında büyüdüm. Çocukken din ile o kadar haşır neşirdim ki bana büyüyünce ne olacaksın dediklerinde hoca olacağımı söylerdim.

Hiç bir zaman bir yobaz gibi sarık ve cübbe ile gezmedim ama din, her daim hayatımın merkezinde vardı. Fetöcülerin okullarında, yurtlarında ve evlerinde yıllarca bulundum. O zamanlar anlayamasak bile bugün görüyorum ki sistematik olarak bizi birer mürit olacak şekilde yetiştiriyorlarmış. Ben o zamanlarda da sorgulardım ve abilere niçin bol bol risale okuduğumuzu sorardım çünkü risalelerin Osmanlıca dilinden dolayı, ne yazdığını anlamadan sayfalarca okurduk. Abilere, biz burada yazılanları anlamıyoruz dediğimizde, bize ‘Okuyun zamanla anlayacaksınız’ derler ve bize haftalık ödevler verirlerdi, mesela 20 sayfa risale, yarım sayfa Arapça Kuran okuma gibi. Tabi sorgulayan bir birey olarak niçin Allah'ın gönderdiği kitabı Türkçe okumak varken, niye risale okuyoruz niye sadece arapça okuyoruz diye sorardım ve abilerin verdiği cevap aynıydı. ‘Risale, Kuran'ın tefsiridir, Allah tarafından Bediüzzaman’a yazdırılmıştır, o yüzden Risale okuyunca Kuran da anlatılan bilgileri öğrenebilirsin.’ Aslında daha önce biraz meal okumuş biri olarak alakaları olmadığını biliyordum ama abiler öyle diyorsa vardır bir bildikleri diyordum.

Zaten yıllarca bu dini öğrenmemizin önündeki en büyük engel hep bu düşünce olmuştur. Bize dini anlatan kişilerin bu dini gerçekten bildiklerini sandık, onların da yeterince bilgilerinin olmadığını hiç düşünmedik.

Yıllar, yıllar geçti, kulaktan dolma bilgilerle dini inançlarımı sürdürdüm, elimden geldiğince namaz kıldım, oruç tuttum ama bir gün canıma tak etti. Çünkü bir hoca çocuklarla evliliğin caiz olduğunu söylerken, başka bir hoca caiz değil diyordu. İran insanları recmederken, Kuran'da bununla ilgili bir ayet yazmıyordu. Ben de Kuran'ı baştan sona Türkçe olarak okumaya ve gerçekleri birinci kaynaktan öğrenmeye karar verdim. Artık hangi hocanın doğruyu söylediğini bilecektim. İlk başlarda her şey gayet normal gözüküyordu ta ki okuduğum ayetlerin bazılarında çelişkiler olduğunu görene kadar. Bunun üzerine internette biraz araştırma yaptım, çelişki ve bilimsel hatalar olan başka ayetlere de rastladım. Bu bulduklarımı bir arkadaşıma anlattım, O da bana bir kitap tavsiye etti. ‘Bir Bedevinin Yaveleri’ isimli kitap, hiç iki kapak arasına girip basılmamış, sadece internette el altından dolaştırılan bu Pdf formatındaki kitabı okuyunca şok oldum, benim tespit ettiğim çelişkiler haricinde onlarca çelişki, hata ve saçmalık sıralanıyordu.

Kitapta bahsedilen bazı ayetlerin meallerinde oynama yapılmış olabileceğini düşündüğüm için bu ayetlerin meallerini tek tek kontrol ettim. Hiçbir çarpıtma yoktu, kitapta yazılı mealler Diyanet veya Elmalı Hamdi’nin mealleriydi.

Tüm kitabı bitirmem 2 günümü aldı. Kitabı bitirdiğimde büyük bir rahatlama hissetmiştim ve İslam hakkında tüm parçalar yerine oturmuştu. Artık, Işid'in niye kafa kestiğini, hocaların bazılarının niye hadisleri reddettiğini veya hocaların niye hepsinin bir birinden farklı hükümler verdiğini anlamıştım, hiç kimse bu saatten sonra beni kandıramayacaktı.

İslam'ın gerçeklerini öğrenmiştim ama öğrendiklerimi hem başkalarına anlatmak için büyük bir heyecan duyuyor hem de çekiniyordum.

Çünkü, ayetlerdeki çelişkileri anlatınca bazı insanlar, ya sinirleniyor ya da orada öyle demek istememiştir diyerek kestirip atıyordu.

Ancak fark ettim ki benim gibi aklında sorular olan, sorgulayan kişiler, anlattıklarımı konuşmaktan çekinmiyor hatta memnun oluyorlardı. Bu tarz kişileri bulup konuşmaya çalışıyordum.

Kendimce şöyle bir taktik geliştirdim, karşımdaki kişiyle dini konuları konuşmaya başladığımda aşırı tepki veriyorsa konuyu kapatıyorum, baktım bu tarz konuları konuşmaya açık ona Bir bedevinin yaveleri isminde ilginç bir kitap okuduğumu dilerse kendisine Whatsapp tan PDF formatında gönderebileceğimi dilerse Din ve mitoloji sitesinden ücretsiz indirebileceğini söylüyorum. İlgisini çeken kişiler, mutlaka geri dönüş yapıyor ve onlarla derinlemesine bu konuları daha rahat konuşabiliyorum. İlgisini çekmeyen kişiler zaten okumuyor ve gereksiz yere çenemi yormuyorum.

Bu arada, bu tarz konuları başkalarına anlatmak gibi bir niyetiniz varsa, size birkaç tüyo vereyim.

-Birkaç tane ayet ezberleyerek bir yere varamazsınız. Bu konular üzerine özellikle ayetler üzerine bilginizi arttırın,

-Tartıştığınız kişiyi ayet bombardımanına tutun çünkü hadisleri anlatınca hemen sahte hadis deyip çıkıyorlar işin içinden ayetlerde bunu yapamıyorlar. Ayet bombardımanına tutun, dememin sebebi şu, bir iki tane ayet söyleyince orada öyle demek istememiştir diyerek konuyu geçiştiriyorlar ancak bir birinden farklı ayetleri peş peşe gösterince bir süre sonra cevap veremiyorlar.

-Ateist olsanız bile bunu kesinlikle söylemeyin, ben Allah’a inanıyorum deyin. Sistematik olarak yapılan propagandalardan dolayı Müslümanlar Ateistleri çok antipatik ve itici buluyor ve dinlemiyorlar.

-Tanrı kelimesini çok az kullanın Tanrı’dan bahsederken mutlaka ona Allah diye hitap edin. Özellikle Allah ile bir sorununuz olmadığını onu çok sevdiğinizi söyleyin ve Allah’ı methedin.

-Peygamberden ve sahabelerden bahsederken, sakın direk isimleriyle hitap etmeyin, Muhammed, Ali veya Ayşe demeyin, Hz muhammed, Hz ömer Hz Ayşe vs. deyin veya Muhammed’den bahsederken ona Peygamber veya Muhammed Peygamber,halifelere de Halife Ali, Halife Osman gibi hitap edin.

- Öyle ayetlerden giriş yapın ki kaçamak cevap veremesinler, yoruma açık ayetlerden uzak durun. örneğin, ben konuşmaya genellikle, dağların olduğu yerde deprem olmaz diyen Enbiya 31 ile başlarım. Dünyanın düz olduğunu anlatan Zülkarneyn ayetleriyle devam eder ardından, kendiyle çelişen ayetleri anlatırım.

-Bildiğiniz her şeyi kısa sürede anlatamazsınız o yüzden karşınızdaki kişide merak uyandırdıktan sonra onu bir kaynağa yönlendirin ki merak ediyorsa gidip baksın, anlattıklarınız havada kalmasın. Mesela ben Bir bedevinin yaveleri kitabına yönlendiriyorum, siz Din ve mitoloji gibi sitelere veya Youtube kanallarına yönlendirebilirsiniz.

Sevgili arkadaşlar yüzden fazla kişiyle bu konuları konuşmuş birisi olarak size tavsiyem şu ki sakın bu tarz konuları konuşmaya kapalı kişilere, bir şey anlatmaya çalışarak vakit kaybetmeyin. İnanın bu kişiler, anlamıyorlar, anlamak istemiyorlar ve içlerine şeytan girmiş gibi köpürüyorlar. Cahilce, bilmedikleri bir dini savunmak için sizinle kavga ediyorlar.

Kavga ve gürültüye gerek yok, kimseyi ikna etmek zorunda da değilsiniz, atalarımızın dediği gibi ‘Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az.’

İslam üzerine, Yabancı insanlarla konuşabiliyor ancak aileme hala İslam'dan çıktığımı söyleyemiyordum. Bana tepki göstereceklerinden korkuyordum. Bunun üzerine onlara anlatmak için de bir taktik geliştirmem gerektiğini anladım. Direk, karşılarına gidip ben Deist oldum dersem, ne tepki vereceklerini bilemiyordum, o yüzden planlı ve kontrollü gitmeliydim.

Öncelikle can alıcı ayetleri ve hadisleri tekrar gözden geçirdim.

Sonra hayali olarak karşıma aile fertlerini, tek tek koyarak onlara ayetleri anlattığım pratikler yaptım, o şöyle derse ben böyle derim, o böyle derse ben böyle derim gibi. Bunu her bir aile ferdi için en az 50 kere denemişimdir. Bir yıl çalıştım, bu arada başka kişilerle bu tarz konuları konuştuğum için pratiğim artmıştı, çünkü aynı kulak dolgunluğuyla büyütülmüş Müslümanlar hep aynı şekilde cevap veriyorlar, yeni bir cevap üretmiyorlar, çünkü bilgileri yok.

Sonra aile fertlerinin ağızlarını farklı zamanlarda yokladım, sorunlu ayetler ve hadisler hakkında konuşunca ne tepki veriyorlar gözlemledim. Artık onlara sunduğum argümanlara ne diyeceklerini biliyordum ve ona göre konuşmayı aklımda şekillendiriyordum. Sonra bu konuları konuşmaya kimlerin daha açık olduğunu tespit ettim. İlk hedefim sorgulayan ve bu konuları konuşmaya açık aile fertlerini kendi safıma çekmekti.

İlk iş olarak ablamın eşine anlatmaya karar verdim. Kendisi akıllı, sorgulayan ve benimle benzer ortamlarda büyümüş biriydi. Daha önceki muhabbetlerimizde bu konuları konuşmaya açık olduğunu görmüştüm. Onunla uzun uzun konuştuktan sonra ona Whatsapp tan Bir Bedevinin yavelerini gönderdim, kitabı okumuş ablama da göstermiş onunla da, kitap üzerine, ayetler üzerine, uzun uzun muhabbet etmişler. Onlarla birkaç gün sonra buluştuğumda ikisi de benim gibi düşünmeye başlamıştı.

Sonra küçük kız kardeşime gittim. O, bu konuları konuşmaya daha mesafeliydi ama buna rağmen ona kitaptan bahsedip whatsapptan gönderdim. Tepkisi şu oldu ‘Ben böyle kitaplar okuyarak, imanımı sarsamam’ dedi ve konuyu kapattı.

Anladım ki onunla vakit kaybetmeye gerek yok.
Sıra geldi anneme ve babama bu konuyu anlatmaya.

Özellikle ablam ve eşinin de bulunduğu bir ortamda, konuyu ayetlere getirdim ve konuşmaya başladım. Ben anlatacağım, onlarda muhalif olmayıp bana destek çıkınca annem ve babamın direncini kıracaktım. Anlattıklarımı ayetlerle destekleyip, evdeki Kuran mealinden açıp gösterdim. Ablam ve eşinin de benim anlattıklarımda haklılık payım olduğunu savunmaları, annem ve babamın anlattıklarımın dinlemeye dair olduğunu kabul etmelerini sağladı.

Kuran’da sıkıntılar olabileceğini, Dünya’da birden çok Kuran olduğunu gösterip konuya girizgah yaptıktan sonra bilimsel hataların olduğu birkaç ayet gösterdim. Sonra, bir birini yalanlayan ayetleri, bir biriyle çelişen ayetleri gösterdim. Sonra çocuklarla evliliğe ve cariyeliğe izin veren ayetleri gösterdim. Muhammed ve 4 halifenin bir birlerine kızlarını nasıl ve kaç yaşında nikahladıklarını anlattım. Cariyelerin alınıp satılabileceğini, takas yapılabileceğini, sınırsız cinsellik yaşanabileceğini ve başka erkeklere pazarlanabileceğini anlattım. Kadınların yarım insan sayıldığını, mirastan yarı pay aldıklarını, şahitliklerinin yarım insan olarak sayıldığını ifade eden ayetleri gösterdim. Sonra Allah’ın Kuran’da inanmayanlara, domuz, köpek, eşek ve piç dediği ayetleri gösterdim. Sonra şiddet içeren ve kafirlerin öldürülmesini emreden ayetleri gösterdim. Peygamberin yaptığı katliamları hadislerden anlattım. Beni Kureyza katliamını, Ureyna ve Ukeyla kabilelerinden 9 kişinin el ve ayaklarının kesilip gözlerinin oyulmasını ve dağ başında ölüme terkedilmelerini, Ümmü Kırfe’nin iki deveye bağlanıp parçalanana kadar develer tarafından nasıl çekildiğini anlattım.

Anlattığım her konunun ilgili mealini ve hadisini açıp tek tek gösterim tabi ki İslam kaynaklarından. 3 saat süren hararetli konuşmanın sonunda annem ve babam dinden çıkmamışlardı ama benim niye dinden çıktığımı anlamışlardı. Onlara da kitabı gönderdim ama okumadılar. Zaten okumalarını beklemiyordum, tek istediğim beni anlamalarını sağlamaktı.

Ben dinden çıktığımdan beri kendimi onlara hep anlatmak zorunda olduğumu hissediyordum ve bunun için 1 sene plan ve pratik yapmamın ödülünü almıştım.

Artık tamamen özgürdüm, kimseden bir şey saklamıyordum olduğum gibi yaşıyor ve inanıyordum. Umarım anlattıklarım size de ilham olur.

Yazdığın kitap için teşekkürler Yol gezer, her kimsen ve neredeysen kurduğun bu kanal için teşekkürler Bay Kara, ismin neyse ve neredeysen.

Sağlıcakla kalın.
SİZDEN GELENLER | Yazan: Zafer D.

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

BENİM HİKAYEM

sizden gelenler, Nasıl deist oldum?, Deist oluş hikayeleri, Neden dinden çıktım?, Dinden neden çıktım,
Tarikatçı bir ailede dünyaya geldim. 19 yaşına kadar doğudaki o tarikatın müridi idim. O tarikattaki şeyhin aklımızdan geçenleri bildiğini sanırdım. 19 yaşımdayken üniversitede fikirleri zehir gibi olan hocaları dinlemeye başladım. Bu tarikatların resmen imPARAtorluk olduğunu gördüm. Durumum daha da kötü oldu çünkü bu defada tüm tarikatlara ve insanlığa düşman kesildim. Hiç kimse gerçek müslüman değildi benim gözümde, herkes kâfir ve dinden dönmüştü. Çokta detay vermek istemiyorum ama siz anlamışsınızdır.

1 yıl bu kafada gezdim 5 vakit namazlarımı kılıyordum oruçlarımı eksiksiz tutuyordum daha önce tutmadığım oruçları ve kılmadığım namazları kaza ediyordum. Daha sonra işe girdim özel bir hastanede. Ameliyathanede anestezi teknikeri olarak çalışmaya başladım. Yoğunluktan dolayı namazlarımı kılamıyordum. Bir iki kaçırdıktan sonra tamamen bıraktım. Ama vicdanım rahat değildi sürekli namaz borcu birikiyordu. Zamanla vicdan azabı kayboldu, çokta takmamaya başladım.

Şuanda 23 yaşındayım çalıştığım hastane iflas edip kapandı. Bol bol boş vaktim var ama hiç ibadet etmiyorum. Youtube'da kırmızı hap diye bir video gördüm. Daha önce gözüme ilişmiş dislike verip geçmişim hiç haberim yok. Videoyu izledikten sonra ya bize anlatılanlar yalansa dedim, tövbe tövbe deyip geçiştirdim. Ama aklıma tohum ekilmişti artık içim içimi yiyordu dinden çıkmaktan o kadar çok korkuyordum ki. Yavaş yavaş araştırmaya başladım. Dinden çıkmama sebep olanlar saymakla bitmez en etkili olanlar kadının dindeki yeri, peygamberin seks hayatı, peygamberin kendine göre yazdığı ayetler, pedofilinin ve tecavüzün açıkça yasaklanmaması vs. vs..

Mesela Hristiyan bir ülkede doğsam İslam'ı araştırmazdım. Derler ya yok araştıracaksın "ben araştırır islamı bulurdum", NAH bulurdun güzel kardeşim...

Öğrendikçe korktum, çok korktum. İçimdeki yok olma düşüncesi beni bitirecekti. Nasıl ölümden sonra hayat olamazdı, yaşamın hiçbir anlamı yoktu o zaman. Sonra evrenin oluşumu, astronomi gibi şeyleri araştırdım, dünyadaki vahşi yaşamı araştırdım ve vahşi yaşamın tam bir kaos olduğunu gördüm. Evrenin de sürekli bir kaos halinde olduğunu anlamam uzun sürmedi her şey kusursuz değilmiş demek ki:). Bigbang'ten öncesi keşfedilene kadar Deist olmaya karar verdim. Yok olma korkusu yüzünden Deist oldum sanırım :).

Beyninde ufacık bir akıl kırıntısı olan araştırır ve doğruları öğrenir. Size de çok teşekkür ederim, gerçekten çok güzel videolarınız var devamını dört gözle bekliyorum. Bilimle kalın saygılar, sevgiler. :)

SİZDEN GELENLER | Yazan: Unknown Muslim

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

NEDEN DEİST OLDUM ?

Yazan: A.Kara
Neden deist oldum?, deizm nedir, deist, müslümandım, dinler, Tanrının dini yoktur, bana göre Tanrı, Yaratıcı, deizm, mizah, inancımı sorguladım, körü körüne inanmak, din olmasaydı, iyilik, inanç,
Haculaaar, hocalaaar, papazlaaar, rahüpleeer, inananlaaar, az inananlaaaar, psikoya bağlamuşlaaar, şamanlaaar, yahudüleeer, falanlaaar fülanlaaar, öncelikle belirtmek isterim ki bu yazıyı yazma sebebim size laf sokmak, sizden nasihat almak, din kültürü ve ahlak dersi almak yada diğer fesat antin kuntin şeyleri yapmak değildir. Sadece kendi hikayemi, içsel çatışmalarımı ve değişimimi anlatmaktır; günaha giriyosam giren çıkan bana sonuçta :) Tabi yaşadığımız ülkede çoğunluk müslüman olduğundan ve yetiştiğim aile de bu inanca sahip olduğundan yazacaklarımın gidipte peynire tapanlar hakkında olmasını beklemek garip olur. Fakat ben yinede biçok şeye değineceğim. Aslında bu yazıyı yazmaya başlayarak hata ettiğimi biliyorum çünkü bizim insanımız iki şeyi çok sever "Ağzından dini düşürmeyeni", bide "mazlum edebiyatını". Fakat kendimden ödün verecek değilim, bunu da yazıyor olma sebebim aslında biraz deşarj olmak, birazda yaşadıklarımı yaşayanlara yalnız olmadıklarını göstermek :)

1986 doğumlu biri olarak dinden sıyrılma yaşım 25 denebilir. Yani mevzulara bu yaşlarda ayıldım. Bu yüzden de aklım başıma 10 yaşımda geldi desem, 25 yaşıma kadar geçen 15 yılı tamamen zarardan sayıyo, boşa geçirilmiş, kandırılmış hissediyorum. Normalde her ramazan orucumu full tutar, mission complete yapardım. Cumalara gider, ara sıra 5 vakit namazlardan bazılarını da kılardım (sık olmamakla birlikte). Dinimi sorgulamam aslında tamamen yaşayıp yaşamakta olduklarım, dünyaya bakışım ve aile içi boktan durumlar sayesinde başladı (iyi ki de başladı babasını satayım).

Mike Tyson'ı düşün, karşısına da Kasımpaşa'lı Pakizeyi koy ve ortaya çıkacak kavgayı, curcunayı hayal et, işte çocukluğumdan beri öyle bi dalaşmanın içindeyim ki kafam olmuş Minotaur kafası. Bu ve diğer tüm zor zamanlarımda dua edip bişeylerin düzelmesini istedim yıllarca. Çok uzuuun yıllar, bilbo yüzüğü çaldığından beri diyelim biz ona. Neyse efem, öncelikle ardı ardına aparkatlar yemeye başladım:
- Allahım nolur bize huzur ver, aileme huzur ver dedim, işler dahada kötüye gitti, eskisinden de beter oldu yıllar geçtikçe seviye atladı resmen.
- Allahım nolur şu işlerim iyi gitsin dedim, 2 güne kalmadı kapının önüne koydular.
Tabi diğer yandan da nasıl daha iyi müslüman olurum diye uğraşıp Allaha yaklaşmaya çalışırken, bazı şeyleri fark edip, dini sorgulamaya başlarken buldum kendimi.
Yıllarca dikkat ettim, kimseye kötülük yapmasam da, dua etsem de hiç bişey değişmedi ve burada aklıma George Carlin geldi, "hiçbişey değişmeyecekse dua etmenin ne anlamı var ki?". Hatta öyle hissediyodumki son yıllarda, "Tanrım ne olur meteor düşmesin" diye dua etsem evimizin çatısına devasa boyutlarda taş düşücek de altında kalıcam diye korkar oldum. Tabi burada da klasik inanç sistemi giriyodu devreye "seni test ediyo, hayırlı olan bu demek ki, şükret, falan filan inter milan"

Ben önceleri ateistlere, deistlere yada müslüman olmayan herkese karşı internette yardırıyodum diyebilirim; yani biri din aleyhine bir şey dese ona demediğimi bırakmazdım yada "aptal bu" der küçümseyerek bakardım. Şuan bana atılmakta olan bol küfür ve hakaretli yorumlardaki inançlı tiplerden biriydim yani eskiden bende. İnancımı sorgulamaya başladığımda aslında kendimin bile bunu düşünmeye, sorgulamaya totosu yemiyodu diyebilirim :) O yüzden çevrenizdeki bi çok insandan duyduğunuz şu cümlelerle geçiştiriyodum kuşkularımı "yok ya o öyle demek istememiştir" , "o ayet yada hadisin öyle olduğuna inanmıyorum" ve diğer türevleri. Kendimi sorgulamam, içine düştüğüm koca boşluktan çıkmam 4-5 yıl kadar sürdü, düşünmek ve araştırmaktan uykusuz kaldım çok uzun zaman. Aslında sorguladıkça ve sorgulamaktan korkmadıkça bazı şeyleri daha kolay fark edip korkuyu bi kenara bıraktım.

Hocalara baktığımda hepsinin farklı konuştuğunu görüyodum, buda "o apaçık bi kitaptır" ayeti hakkında ister istemez düşünmeye itiyodu beni. Apaçık bi kitap ama bu işe yıllarını vermiş din alimleri bile sürekli tartışma içindeler, biri A diyo biri B, apaçık bi kitapsa daha bu adamlar bile anlayamıyoken bizlerin onu doğru anlayabilmesi beklenebilir mi? Apaçık bi kitap ama en iyi araplar bilir :) Hatta tam olarak anlayabilmek için günümüz arapçası bile yeterli değil.

Neyse ne, sonra cebimdeki 3 kuruşlarla günlerce kevaşe gibi yaşayıp hayatımı sürdürmeye çalışırken b-k gibi paranın içinde harlem dansı yapanları, audisi ile kornaya basıp "kenaraya kaysana ulen" diyip jaka satanları, milyon dolarlık evlerde g-tünü devirip hiçbişey yapmadan yat kalk yapanları, yani durumları çok daha iyi olanları fark ettim. Burada b-ktan bişeyler dönüyodu. Eşitlik neredeydi!
"İstediğine verir istediğine vermez", "böylesi daha hayırlı demek ki", "parası vardır ama mutsuzdur belki (he yav he, her parası olan mutsuz zaten klasik fakir edebiyatı)" gibi sözlerle avunmak yeterli gelmiyodu bana. Eşit olarak salınmadıysak eğer bu dünyaya, bu kadar uçuk farklılıkların arasında, bu adamların b-kunu temizleyerek yaşamanın neresi mantıklı ve adaletliydi ki...

Bi ara özellikle çevremi sentezliyim dedim, hani kim nasıl, kim napıyo, belki acabalardan falan kurtulurum, evime gidip "Nolur beni cehenneme atmaaa" diye korkuyla yalvarırım diye (ama o merhametlidir). Neyse, herkesi güzelce bi süzmeye başladım (gözleriyle yemek anlamında değil); dedikodu yapanlar, namazdan çıkıp g-te bakanlar (herkes öyle demiyorum), gösteriş yapanlar, ibadetle bile ego tatmini yapanlar, şovmenler, fesatlar, arkandan konuşanlar vs... Ahlak'ın dinle olmayacağını hep düşünürdüm zaten, fakat bazı şeyleri görüp yaşadıkça iyice kesinleştirmiş oldum. İnanınca otomatikman insana ahlak download edilip yüklenmesi saçma olurdu zaten. Tamam insanlar 4/4lük değildir, fakat bu insanların yinede bizlerden farklı, daha iyisi olması gerekmez miydi?

Akabinde Filistin'de ölen müslümanlara, Suriye'de katledilen insanlara ve Afganistan'daki zulümlere döndü gözüm (intihar saldırısı yapan, tekbirle kafa kesen mübarekler de gözüme çarpmıyo değildi; tabi onlar müslüman değildir canım, bunlar hep Amerikanın oyunları). Ne zaman baksam ölüyolarda ölüyolar, ölüyolarda ölüyolar, başları sürekli belada, bomba, kurşun, kan,ezilme, bezgin bi hayat (onlar için üzülmediğimi düşünmeyin, vicdan sahibiyim).
Peki bu yüzbinlerce insanın hiçbiri mi dua etmiyodu, hiçbiri mi doğru insan değildi lan? Birinin bile duası kabul olmadı mı katliamların durması için. Eğer bunca müslümanın duası bile işe yaramıyosa ne anlamı vardı Tanrıya dua etmenin? Havaya, karaya, dağa taşa yada herhangi bişeye dua etsen sonuç yine aynı olacaktı, loto oynamak gibi. Eğer gönderdiği dine inananları kollayan bi Tanrı varsa, onun insanları hiçte umursamadığını, geriye yaslanıp bişeyler çizerek bizi izleyip eğlendiğini düşünmeye başlamıştım artık.

deist, deizm, deizm nedir, din, din olmasaydı, dinler, inancımı sorguladım, inanç, islamiyet, körü körüne inanmak, mizah, müslüman, Neden deist oldum?, safsata, Tanrının dini yoktur, Yaratıcı,

Düşündükçe daha birsürü şey dank ediyodu kafama. Mesela doğduğun yerin önemi. En basiti Türkiye'nin %99u müslüman diyorlar dimi (biraz abartı ama olsun), şimdi sıkıntı şurada. %99u müslüman bi ülkede doğduktan sonra Hristiyan olma ihtimalin % kaçtır? %2 mi?
Ne alaka falan diyen varsa kendini camdan aşağı atsın, bal gibide alakası var. Doğup büyüdüğün kültür, daha küçükken sana anlatılan ve inandırılan ve ülkede egemen olan din. Doğal olarak senin bu kadar kalabalığın ve kafası doldurulmuşluğun içinde başka dini seçmen yada sorgulaman düşünülemez bile; çünkü seninki hak din, onlarınki ise yalan dolan dini.
Halbuki Hindistan'da doğmuş olsaydın sana ufakken "söyle bakıyım oğlum: Allah!" demeyeceklerdi, çocukluk hayatın boyunca bu cümledeki Allah yerine sana "Krishna" dedirteceklerdi. Yani o inançla, doğuştan Hindu olarak büyüyecektin.
Malta adasında doğmuş olsaydın orada sonradan müslüman olma olasılığın kaçtı? Bişey diyim mi, aynı, yine %2 falan, hatta dahada düşük. Çünkü oradanın da kültürü ve toplumsal yapısı, din sistemi kendi elindeki insanları tutacak şekilde sürmekte. He şöyle diyebilirsiniz (nasılsa benim tuzum kuru hesabı), "iyide kardeşim, göz var, ağız var, okusalardı da inansalardı". Çakaaal :) Tabiiii yaa tabiii, adamında işi gücü yoktu birden bire senin inancına merak saracaktı dimi :)
Niye sen hiç diğer dinlerin kutsal kitaplarını okudun mu? "Olur mu canım ne gerek var ben inanıyorum zaten". Lan iyide onlarda inanıyo zaten, sıkıntı orda; durduk yere neden gelipte senin dinini incelesin adam. Onlara görede onların dini doğru. Herkese göre kendi dini hak din zaten, sadece bizimkilere göre değil yani :) Houston'da doğan birinin barda birasını tokuşturup pazar günleri günah çıkartmaya gitmesi onlara göre doğru sana göre yanlış.

Sürekli merhametli olduğunu söylerken bi yandan da beni ateşlerin içinde kebap yapacağını ve çeşitli acılarla bunu süsleyeceğini anlatan, kendisinin ibadetimize ihtiyacı olmadığını söyleyen ama her duada onu yücelten, öven sözlerin bulunduğu bi Tanrı / Yaratıcı inancı kafama yatmıyodu. Eğer bir Tanrı varsa ve dinleri microsoft'un yeni windows sürümlerini çıkarttığı gibi piyasaya sürüyosa, burada arada kalan insanlar ne olacak? Onların suçu ne :) ? Tıpkı windows 10 çıktığında windows XP kullanan herkesin gidip onu alamamış olması gibi.
Fakat hayır, bir din çıkıyor, kitabı iniyor, sonra tekrardan yeni din ve yeni kitap geliyor, neden? İstese tek seferde tek din ve tek kitap işini yapamaz mıydı çünkü ne istese hemen yapabildiğine inanılıyor; neden insanları bunca şeylerle uğraştırdı, din savaşlarının ve çatışmaların içinde kan akıtmalarına sebep oldu? Savaş ve ölüm eğlenceli miydi? Tanrının dini olmazdı bana göre; bunları da aklım hiç almıyo, hiç mantıklı gelmiyodu.

Sonrasında huri akımı başladı birdenbire, maşallah. Tüm hocalar hurilerden bahseder oldular, taki cennette gidecek adamın tenasül huzuvlarına (pipiler), 1 adama 75 huri verileceğine kadar. Bu ise zaten inanmama yoluna girmiş olan beni bayır aşağı yuvarlayıp ivme kazandıran şeydi. Dünyada günah ama orada serbest miydi? Hemde 75 huriyle? Enteresan, çok enteresan, bayağı bi enteresan...

Türkçe mealleri okuyunca bazı şeylerin değişeceğini sandım ama ayetlerde ise beynimi keşküle çeviren, gece 4 lere kadar araştırıp okumaktan bilgisayar ekranında mala bağlamama sebep olan şeyler vardı (yine o apaçık bir kitaptır ayeti geliyodu aklıma, çünkü çelişkide kaldığım her ayet hakkında farklı farklı, apaçık olmayan görüşler vardı).
En basiti Enam-108 de "Allahtan başkasına tapanlara sövmeyin" diye emredilirken, Araf-179, Furkan-44, Tevbe-28, Bakara-65, Maide-60, Cuma-5, Araf-176 gibi ayetlerde farklı inançda olanlar ve inanmayanlara "hayvan, hayvandan daha aşağı, eşek, köpek, domuz, pislik, maymun" gibi sövülüyodu. Burada aklıma bazı sorular geliyodu:
1) Tanrı sövebilir miydi?
2) Sövmeyin diyip sövmesi çelişki değil miydi?
Savaşta ele geçirilen kadının ganimet sayılması ise başka bi karışıklıktı. Yine kendimi teselli edememiştim.

Çocukluğumdan beri aklıma en çok takılan şeylerden biride şeytandı. Çoğu dinde olduğu gibi insanları cehenneme götürmek için görevlendirilmiş, bizimle makara kukara yapıp, oynamasına, aklımızı çelmesine izin verilmiş, bariz bizden daha üstün bi varlık :) Hayat zaten yeterince zordu, neden bize karşı birde şeytan denen düşman yaratıldı ki, bunun için teşekkür mü etmeli bilemedim. Bana sorarsanız şeytan diye bişey yok, asıl şeytan her haltı yiyip "şeytana uydum" diyip suçu şeytana atarak kurtulmaya çalışan insanlar...

Dinlere şöyle bi baktığımda çoğu dinde diğer dinlere karşı düşmanlık beslendiği aşikardı. En basiti Noel bayramı gelirken Kadıköy'deki camiye yazılan "Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır, sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır" ayeti gibi, yada musevilere göre müslüman öldürmenin günahı olmaması gibi diyelim. Yani aslında hepsi insanları bölüp birbirlerine karşı düşmanca şeyler beslemelerine sebep oluyor.
Fakat insanımız böyle işte, yabancı uyruklu birine aşık olunca, yada cüppeli Ahmet gibi fenomen olup tvlerde çıkmaya başlayınca "nolcak canım o ayet öyle demek istemiyo, evine girer çıkarım ziyarete giderim ne olcak" tarzında kıvırırlar. Halbuki ayet çok açık, dost edinmeyin diyo. Herkesin dininde ve kitabında buna benzer söylemler var. Bu da = bölünmüşlük, zamanla düşmanlaşma, savaş, kan, ölüm, bomba ve gözü yaşlı anne-çocuk demekti...

Fakat dediğim gibi herkes işine geldiği gibi anlıyo dinini, kendine göre çekip çeviriyo :) En basiti şuan İran'daki, Suriye'deki müslümanlarla ülkemizdekilerin çoğu birbirinden çok farklıdır. Onlarda yüzü, bacağının ucu göründü diye kadına kezzap atar, değersiz köpekmiş gibi davranırlar, bizde yapılmaz. Adam asarlar, göze göz, dişe diş usulü kol bacak keserler (şeriat kanunları), bizde uygulanmaz. Çünkü toplum ne şekilde geldiyse ve gelenekleri kültürel yapısı neye yön veriyosa inançlarıda ister istemez ona göre değişmeye, şekillenmeye başlıyor. Dinin herkes tarafından bu kadar farklı anlaşılıp yaşanması bile aradığım biçok sorunun cevabıydı aslında.

Neden deist olduğuma gelirsek en büyük sebebi bir yaratıcının varlığına inanıyor olmamdır. Fakat bu yaratan nedir, nasıl bişeydir, yüce bir varlık mıdır, saf enerji midir, yada aklımın alamayacağı bişey midir onu bilemem (ki buda aklımın almadığının göstergesidir).
Fakat yaratan bi güce inanıyorum diye "sınav için dünyaya geldik" klişesine takılamam, bu mudur yani, bunca şey sınav için mi. Yani yaratanın canı sıkılmış demiş ki "du bakam, insanlar yaratayım, şuraya da az dağ koyayım, azda suuuu, heh tamam, şimdi şeytanıda salayım orayaaa, oda tamaaam, azıcıkta felaket falan ekleyeyim update çıkartıp, şu karşıki dağlara da biraz cenderme ekleyeyim, oda tamamdır. Aklıma bir fikir geldi: İnsanları neden sınava tabii tutmuyorum?" Neden sınava tabi tutulalım durduk yere? E hal böyleyse bizi yaratmaması bizim için çok daha iyiydi :)

İyilik kavramı üzerinde de bolca düşünmeme neden oldu. Cüppelinin de dediği gibi "bu kadar müslüman nasıl duruyo sanıyosun, bunca korkutan ayet, hadis olmasa nası başa çıkacaz? (cehennemler, kalbe kadar yakan hiç durmayan, normal ateşten bilmem kaç kat güçlü ateş, 5.seviye ateş topu fırlatan eden zebaniler falan)". Hatta birisi diğerine kötü bişey yapsa, ne derler genelde "sende hiç mi Allah korkusu yok?". İnsanın iyi olması için cehennemden yada Tanrıdan / Yaratıcıdan korkması mı gerekir? Bu durumda samimi iyilikten, gerçek ahlaktan bahsedilebilir mi? Hiç zannetmiyorum. Korktuğu için sevmek, bişeylerden korktuğu için iyi olmak yerine iyi olmak için iyi olurum ben. Mecburiyet hissettiğimden değil, iyi olmayı daha mantıklı ve insancıl bulduğum için iyi olurum; huriler yada nuriler alacağım diye de iyi olamam. Bence iyilik dediğin şey, saf olmalı, içten gelmelidir. Keza ahlakta dinlerle gelmez insana, inanana gökten ilahi bi güç tarafından ahlak yüklenmez. Hayvana, insana tecavüz etmenin, şiddetin ve birçok kötü şeyin ahlaksızlık olduğunu kavramam için bana bir din gönderilmesine gerek yok.

Yazımı bitirirken belirtmek isterim ki tüm inançlara, farklı dinlere sahip herkese saygım var, ama onların bana duyduğu saygı kadar var. Sanal ortamda bize ağıza alınmayacak küfürler yağdıran yada inancım değişti diye beni yok sayan insan benden değil saygı, neticemi bile göremez. Bunun dışında herkesin inanma özgürlüğüne saygım var, zaten en başta kendi ailem ve sevdiğim insanların çoğu müslüman, yani neden ve niye onlara karşı olayım ki? Benim derdim insanların ibadetleri yada inançları ile değil, inançlarının başka insanların hayatına müdahale edip etmemesi, başkalarının hayatını karartıp karartmaması ile.
Keşke dinler hiç olmasaydı, böylece binlerce yıldır insanlar ölmez, gruplaşmazlardı...
Böylece neden deist olduğumu anlatmış oldum (siteye uğrayan mı var babasını satayım? Zaten 3-5 kişi uğruyodu, şimdi bu yazıdan sonra alınganlık gösterip kimse gelmez artık:)). O değilde sırtım çürüdü, parmaklarım gemlik zeytini gibi oldu, bu ne lan yaz yaz bitmedi, vay sakalıma, vay posedionun bişeyleri adına, bu ne ya öldüm öldümmm, kısalta kısalta yazdım yinede kafam kadar yazı oldu... Aranızdan kaçarken sizlere sevdiğim bi sözle veda ediyorum (nan okuyan yoktur ya buraya kadar, neyse):

“Benim ülkem dünyadır, tüm insanlar benim kardeşimdir, iyiyi ve doğruyu yapmak benim dinimdir.”
Thomas Paine

Yazının diğer serilerini okumak isteyenler aşağıdaki bağlantılara tıklayabilir: