HABERLER
Dini Haber
Sünnet geleneği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sünnet geleneği etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

SÜNNETİN KÖKENİ VE TARİHİ

Hazırlayan: A.Kara
A, din, hristiyanlık, İslamda sünnet, islamiyet, Kuranda sünnet, Sünnet, Sünnet geleneği, Sünnet olmadan ümmet olmaz, Sünnetin dindeki yeri, Sünnetin kökeni, Sünnetle ilgili ayet var mı?, yahudilik,
[Antik Mısır'da M.Ö. 1360 yılında 18.Hanedan 3.Amenhotep döneminde Luxor bölgesindeki Khonspekhrod Tapınağı'nın kuzey duvarındaki kayanın üzerine sünnetin yapılışını gösteren bir kabartma oyulmuştur.]

ERKEK SÜNNETİNİN TARİHÇESİ VE MİTOLOJİK KÖKENLERİ


Erkek sünneti hakkındaki en eski belgesel kanıtlar eski Mısır'dan gelmektedir. 6. Hanedanlık döneminden (MÖ 2345-2181) kalan sanat eseri lahitler sünnetli penisleri olan erkekleri gösterir ve bu dönemde yapılmış olan bir kabartma işçiliğinde ayakta durarak sünnet olan bir erkeğin tasviri ve o anki sünnet uygulaması gösterilir. Mısır mumyalarının incelenmesi sonrasında bazılarının sünnetli olduğu görüldü.

Sünnet, evrensel olmasa da eski Semitik halklar arasında yaygındı. Yaratılış kitabı sünnetten, Tanrı'nın İbrahim ile olan antlaşmasının bir emri olarak bahseder. Bu sünnetler erkek çocuğun doğumdan sonraki sekizinci gününde gerçekleştirilirdi. M.Ö. 5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodotus tarafından yazılmış olan metinler Koliselileri, Etiyopyalıları, Fenikelileri ve Suriyelileri sünnet kültürüne sahip toplumlar olarak listeler.

Ancak Büyük İskender'in fethinin ardından Yunanların sünnetten hoşlanmaması daha önce sünnetin uygulandığı pek çok halk arasında uygulama sıklığının azalmasına neden oldu.

Makkabiler'in yazarı, Selevkos İmparatorluğunda bulunan birçok Yahudi erkeğin sünnetli olduğunu gizlemeye çalıştıklarını veya sünnet işlemini tersine çevirmeye çalıştıklarını, ancak bu şekilde çıplaklığın normal olduğu Yunan spor salonlarında egzersiz yapabildiklerini yazar. Sünnetli olduklarını gizleme yöntemlerinden biri, deriyi penisi kapatacak şekilde çekip ucunu bağlamaktı. Bu şekilde sünnetli gibi görüneceklerdi.

Yahudi sporcular evlerine döndüklerinde, yaşlılar onların bağlanmış derilerini görüp öfkelendiler. Uygulamaya bir son vermek için, sadece sünnet derisinin tamamen çıkarılmasının yerine penisin altındaki ince ve hassas zarın (frenulum) keskinleştirilmiş bir tırnakla yırtılmasını içeren Periah uygulamasını başlattılar. [1]

İlk Makkabiler'de ayrıca, Helenistik bir imparatorluk olan Selevkos'ların, Brit Milah olarak bilinen Yahudi sünneti uygulamasını yasakladığını, sünnet eden kişileri sünnet ettikleri bebekler ile birlikte öldürdüğünü anlatır.

Sünnetin alt-ekvatoryal Afrika'da çeşitli etnik gruplar arasında antik kökleri vardır ve hala savaşçı statüsüne ya da yetişkinliğe geçişlerini sembolize etmek için ergenlik çağındaki erkek çocuklara sünnet uygulanmaktadır. [2]

Yahudilikte sünnet geleneksel olarak doğumdan sonraki sekizinci günde erkekler arasında uygulanmaktadır. Erkek sünneti çoğu zaman ayinlerin karmaşık bir geleneğinin bir parçası olarak batılı gezginler ile ilk temas sonrası Avustralyalı Aborjinler ve Pasifik adalıları arasında ortak bir uygulama haline gelmiştir. Geleneksel olarak hala nüfusun bir kısmı tarafından uygulanmaktadır. [3]

KÖKENLERİ
Erkek sünnetinin ilk çıkış noktası kesin olarak bilinmemektedir ve çeşitli şekillerde başlamış olabileceği öne sürülmüştür:
  1. Dini bir fedakarlık olarak,
  2. Bir çocuğun yetişkinliğe girmesini işaret eden bir geçit töreni olarak (Örneğin Antik Mısır, Afrika ülkeleri vs.)
  3. Doğurganlığı sağlamak için bir sihir formu olarak,
  4. Cinsel hazzı azaltmanın bir yolu olarak,
  5. Düzenli yıkanmanın mümkün olmadığı durumlarda hijyene yardımcı olarak,
  6. Daha yüksek sosyal statülere işaret eden bir araç olarak,
  7. Düşmanları ve köleleri aşağılama aracı olarak,
  8. Bir topluluğu diğer komşularından ayırmanın bir aracı olarak,
  9. Mastürbasyon veya diğer toplumsal olarak yasaklanmış cinsel davranışları engellemenin bir aracı olarak,
  10. Aşırı zevkten kaçınmanın bir yolu olarak,
  11. Bir erkeğin kadınlara çekiciliğini arttırmanın bir yolu olarak,
  12. Kişinin acıya dayanma yeteneğinin bir kanıtı olarak,
  13. Doğuştan sünnetli olan, yani Hipospadias hastalığı olan önemli bir lider gibi sünnetli görünmek, [4]
  14. Şeytanları kovmak için bir yol olarak, [5]
  15. Sünnet derisinin kıvrım yerlerinde topaklanan kirli beyaz maddeden (smegma) iğrenme nedeni olarak.
Sünnetin farklı nedenlerle farklı kültürlerde bağımsız olarak ortaya çıkması mümkündür.

Sünnet derisine birtakım sihirli özellikler atfedildiğini söylemiştim. Sünnet derisi çoğunlukla sarımsak ve soğanla birlikte bir ipe tutturulur ve yarası iyileşene kadar sünnetli çocuğun boynuna ya da ayak bileği etrafına asılırdı. [6]

Şiraz'da (İran'da bir şehir) sünnet derisi 40 gün boyunca bekleyerek kuruması ve toz haline gelmesi için çocuğun ayak bileğine konur. Toz haline getirildikten sonra nabit denen bir şeker ile karıştırılır ve çocuğa verilir. [7]

Benzer bir uygulama Horasan'da yapılmaktadır. Amacının yeniden diriliş gününde çocuğun sağlam bir şekilde dirilmesini sağlamak olduğu bildirilmektedir. [8]
Sünnet derisinin bazen tavuklara veya horozlara verildiği de görülmektedir, sebebi ise çocuğun bir savaşçı olarak büyüyeceğine inanılmasıdır. [9]

Sünnet derisinin bir Yahudi dükkan yada evine atılmasının çocuğun üzerinde sakinleştirici bir etkiye sahip olduğuna; onu gömmenin ise çocuğu bilge ve ihtiyatlı yapacağına inanılmaktadır. [10]
Kadınlar sünnet derisini çok istiyorlardı çünkü yutulmasının çoraklığı tedavi edeceğine ya da erkek çocuğa hamile kalmalarına yardımcı olacağına inanıyorlardı. [11]

Sünnet derisinin sihirli olduğu inancı nedeniyle yutulmasına Orta Doğu'daki Yahudi ve Arap kadınları arasında rastlandığı kanıtlanmıştır. [12]
Ayrıca kadınların sünnet olan çocuklarının kurulmuş ve toz haline getirilmiş sünnet derilerini kocalarının yemeğine bir aşk büyüsü olarak gizlice koydukları bilinmektedir. [13]

SÜNNETİN ANTİK DÜNYADAKİ KÖKENLERİ
Altıncı Hanedanlığın (M.Ö. 2345–2181) Mısır'daki türbesinin sünnet konusunda en eski belgesel kanıt olduğu düşünülmüştür. Sünnete dair en eski tasvir Sakkara'daki kabristanda bulunan (M.Ö. 2400) yarı kabartma bir antik kitabın okunmasıyla birlikte su yüzüne çıkmıştır. Kabartmada şu gibi yazılar bulunmaktadır:

"Merhem ona yardımcı olur."
"Onu [adamı] düşmemesi için tutun".

Mısır hiyerogliflerinde "penis" sünnetli ve dik biçimde tasvir edilmiştir. En eski yazılı metinde toplu sünnet tarifi vardır ve burada Uha adlı bir 23 yaşındaki Mısırlı bir adamın sünnet acısına tahammül etme kabiliyetine sahip olduğu yazar. Bu antik metnin okunabilen kısımlarında toplu sünnete dair şöyle bir kısım göze çarpmaktadır. Şöyle yazar: "Ben 120 adamla birlikte sünnet olunduğumda..." [14]

Ankmahor'un (Ankhmahor) mezarındaki gözden geçirilmeye değer bir tasvir vardır. Kral Teti'nin (M.Ö. 2355-2343) hüküm sürdüğü 6.hanedanlık döneminde eski Mısır'daki sünnet eylemlerine dair en eski tasvirdir.

Ankmahor'un mezarı küçüktür fakat yüksek rütbeli biri olduğundan mezarı kabartma oymalar ile güzelce dekore edilmiştir. Teti'nin piramit alanında bulunur. Onun sıfatları bütün kralların çalışmalarının gözetmenlerini ve iki hazinenin gözetmeni olan Maat rahibi ve lektör rahibini içeriyordu. [15]


Bu kabartma sünnet olan iki adamı gösteriyor. Bu sahne önceleri farklı şekillerde yorumlanmıştı fakat sağdaki çıplak adamın şu sözlerinin yazılı olduğu yazıt sayesinde yanlış anlaşılmaların üstesinden gelinmiş oldu: "kesmek, gerçekten, tamamen" (sin vnnt r mnx).
Onun önünde diz çökmüş olan adam ise şöyle diyor: "dikkatlice devam edeceğim" (iv (.i) r irt r nDm).

Solda çıplak erkeği tutarak orada sabitleyen bir adam diğer tarafta onun önünde sünneti gerçekleştirmek için diz çöken biri var. Diz çökmüş adamın önündeki glifler onu bir Hm-kA yani ölüm rahibi olarak tanımlıyor.
Yazıtta ayaktaki adama sünnet olacak kişiyi sabitlemesi söyleniyor: "Çabuk tut onu. Bayılmasına-düşmesine izin verme" (nDr sv m rdi dbA.f ).
Sabitleyici şöyle cevaplıyor: "İstediğiniz gibi yapacağım" (iri.i r Hst.k). [16]

Herodot M.Ö. 5. yüzyılda Mısırlıların “temizlik için sünnet yaptıklarını, temizlik fikrinin alımlı olmaktan çok daha iyi olduğunun düşünüldüğü dolayısı ile temizlik amacı gözeterek uyguladıklarını” yazmıştır. [17]

Gollaher ise eski Mısır'daki sünnetin çocukluktan yetişkinliğe geçişin bir işareti olarak görmüştür. Vücuttaki değişimin ve sünnet ayininin çok eski antik gizemlere erişim hakkı sağladığından bahseder. [18]

Sünnet sonrası erişim hakkı kazanılan bu gizemlerin neler olduğu yani içeriği belirsizdir ancak büyük olasılıkla Mısır dininin merkezinde bulunan efsane, dua ve büyülü olduğuna inanılan sözlerdir. Örneğin Mısır Ölüler Kitabı güneş tanrısı Ra'nın kendini kestiğini ve ondan akan kanın iki küçük koruyucu tanrıyı yarattığını anlatır. Mısır Medeniyeti Uzmanı Emmanuel Vicomte de Rougé bunu bir sünnet eylemi olarak yorumlamaktadır. [19]

Sünnetler ayin eşliğinde taş bıçak kullanılarak halka açık bir törenle gerçekleştiriliyordu. Toplumun üst kademeleri arasında daha yaygın olduğu düşünülmekte olup yaygın olmasa da sosyal düzenin aşağı kısmının da sünnet prosedürünü gerçekleştirdiği bilinmektedir. [20]

Eski Mısır'da, dulların definlerinde acımasız bir şekilde her iki cins için tören düzenlenir ve onların doğurganlık tanrılarını memnun etmek için bir kurban ayini olarak sünnet uygulaması yapılırdı.

Eski Mezopotamya'da ise genç çocukların genital organının vahşice kesildiği ve doğurganlık tanrıçasını memnun etmek için sunulduğu şenlikler vardı.

Sünnet ayrıca Mısır'da ve çevresinde yaşayan bazı Semitik halklar tarafından da benimsenmiştir. Herodotus sünnetin sadece Mısırlılar tarafından benimsenmediğini, Etiyopyalılar, Fenikeliler, 'Filistinli Suriyeliler', 'Terme ve Bartın Çayları çevresinde yaşayan Suriyeliler ve onların komşuları Makronlar tarafından da benimsenerek uygulandığını bildirmiştir. Ancak “Yunanlılar Fenikeliler ile ticaret yapmaya geldiklerinde Mısırlıların bu geleneği takip etmekten vazgeçip çocuklarının sünnetsiz kalmasına izin verdiklerini” de belirtmektedir. [21]

İncil'deki Yaratılış bölümüne göre Tanrı İbrahim'den kendisini, ev halkını ve kölelerini sünnet etmesini ve bunu aralarındaki sonsuz bir antlaşma olarak görmesini söyler. Sünnet edilmeyenlerin ise kendi halklarından ilişiği kesilecekti.

Bakalım bu konu Yaratılış 17:10-14'de nasıl geçiyor:

“Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak. Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”

İncil'de bulunan sözleşmeler genellikle bir hayvanı parçalayarak mühürlenmektedir; bunun anlamı, sözleşmeyi bozan şahıs veya tarafın benzer bir kadere maruz kalacağıdır. İbranicede bir antlaşmayı mühürlemek anlamına gelen fiilin karşılığı tam anlamıyla "kesmek"tir. Yahudi akademisyenler tarafından sünnet derisinin kesilmesinin sembolik olarak bu tür bir antlaşmayı temsil ettiği varsayılmaktadır. [22]

Yeşu 5:2-7'ye göre Musa sünnetli olmayabilir hatta onun oğullarından birinin ve çölde seyahat ederken onu takip edenlerin bir kısmının sünnetli olmadığı anlatılır.

Bu arada RAB, Yeşu’ya şöyle seslendi: “Kendine taştan bıçaklar yap ve İsrailliler’i eskisi gibi sünnet et.”
Böylece Yeşu taştan yaptığı bıçaklarla İsrailliler’i Givat-Haaralot’ta sünnet etti. Bunu yapmasının nedeni şuydu: İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşabilecek yaştaki bütün erkekler, Mısır’dan çıktıktan sonra çölden geçerken ölmüşlerdi. Mısır’dan çıkan erkeklerin hepsi sünnetliydi. Ama Mısır’dan çıktıktan sonra yolda, çölde doğan erkeklerin hiçbiri sünnet olmamıştı. İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşacak yaşta olanların tümü ölünceye dek çölde kırk yıl dolaştılar. Çünkü RAB’bin sözünü dinlememişlerdi. RAB bize verilmek üzere atalarımıza söz verdiği süt ve bal akan ülkeyi onlara göstermeyeceğine ant içmişti. RAB onların yerine çocuklarını yaşattı. Sünnetsiz olan bu çocukları Yeşu sünnet etti. Çünkü yolda sünnet olmamışlardı.

Mısır'dan Çıkış 4:21-26'da ise Tanrı, Musa'nın karısı Sippora'yı Musa'yı öldürmekle tehdit edince tüm oğullarını sünnet ettiriyor:

RAB Musa’ya, “Mısır’a döndüğünde, sana verdiğim güçle bütün şaşılası işleri firavunun önünde yapmaya bak” dedi, “Ama ben onu inatçı yapacağım. Halkı salıvermeyecek. Sonra firavuna de ki, ‘RAB şöyle diyor: İsrail benim ilk oğlumdur. Sana, bırak oğlum gitsin, bana tapsın, dedim. Ama sen onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden senin ilk oğlunu öldüreceğim.’ ”
RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek istedi. O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti, derisini Musa’nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı güveysin” dedi. Böylece RAB Musa’yı esirgedi. Sippora Musa’ya sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti.

HELENİSTİK VE YAHUDİ KÜLTÜRÜNDE SÜNNET
Hodges'e göre antik Yunan'da insan formunun estetiği, sünneti "zaten mükemmel şekilli bir organın bir parçalanması" olarak değerlendiriyordu. Dönemin Yunan sanat eserleri, Satir (yarı keçi yarı insan) ve barbar tasvirleri hariç olmak üzere genelde penisleri sünnet derisi (bazen zarif detaylarda) ile birlikte yani sünnetsiz olarak resmetmiştir. [23]

Sünnetli penisin doğru olan bir şeyi bozmak olarak görülmesinden dolayı Helenistik dönemlerde daha önce bunu uygulamış olan birçok halk arasında bile sünnet sayılarında azalma oldu.

Mısır'da ise sadece papaza ait kast sınıfı sünneti devam ettirdi ve 2. yüzyıla gelindiğinde Roma İmparatorluğu'ndaki sünnet olan tek grup Museviler, Yahudi Hristiyanlar, Mısırlı rahipler ve Nebatilerdi.

Nebatiler, Kuzey Arabistanlı, Ürdünlü, Kenanlı Araplardı. Fırat Irmağından Kızıldeniz'e kadar olan bölgede ve Suriye ile Arabistan arasındaki vahalarda, Nebate adı verilen alanda yaşayan Araplardı.  

Sünnet uygulamalarının bir sürü yapılış şekli vardı. el-Asir vilayetindeki Arapların uyguladığı sünnet işlemi gerçekten korkunçtur ve muhtemelen yapılış nedeni acıya dayanılabildiğinin, bir savaşçı olunduğunun göstergesidir. 

Burada yapılan sünnete "kazıma" deniyordu. Bu deriyi soyma işlemiydi. Sünnet edilen 10-12 yaşındaki genç sağ elinde bir mızrak tutarak yerden yüksek bir alana yerleştirilirdi. Kabile üyeleri sünnet olan gencin dayanıklılık ve cesaretini gözlemlemek için onun yanında durur ve sünnetçi, jilet kadar keskin olan bir hançer ile işlemi gerçekleştirirdi. Önce göbek deliğinin hemen altındaki göbek boyunca deriyi keserek yüzeysel bir kesi yapar ve iki kasıktan aşağı doğru benzer kesiler yaparak devam ederdi. Ardından üst deriyi kesiklerden aşağıya doğru yırtıp testisleri ve penisi yüzerek sünnet derisini keserdi. Önemli bir nokta vardı ki tüm bunlar olurken gencin elinde tuttuğu mızrak titrememeliydi. [24]

İbrahimi dinlerin coğrafyasında sünnet dendiğinde akla gelen ilk toplum Yahudilerdi. Sünnet, Yahudi olmayanlar arasında o kadar az görülen bir durumdu ki, sünnet Roma mahkemelerinde birinin Yahudi olduğunun kesin kanıtı olarak görülüyordu.

Romalı tarihçi Suetonius, Roma İmparatoru Domitianus'un (Domitian) biyografisinde (12.2) 90 yaşındaki bir adamın soyulduğu bir mahkeme sürecini anlatmaktadır. Adamın soyulmasının sebebi ise Roma'nın Yahudilere uyguladığı kafa vergilerinden kaçıp kaçmadığına karar vermektir. Bu yüzden adam mahkeme önünde çıplak kalacak şekilde bırakılmış, sünnetli olup olmadığına bakılmıştır. [25]

Helenistik dünyanın kültürel baskısı altında yapılan sünnetlerde oldu: Yehudalı Kral Yohanan Hurkanus İdilleri fethettiğinde halkı sünnet olmaya ve Museviliğe geçmeye zorladı fakat onların ataları olan Edomitler Helenistik dönem öncesinde zaten sünneti uygulamışlardı.

Eskiden sünnet edilmiş bir penisin sünnetsiz gibi görünmesini sağlayan teknikler M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu teknikte sünnet derisinin kalıntılarından bir kısmı zamanla penis ucunu kaplaması için yeterince gerilmiş hale gelene kadar bakırdan yapılmış bir ağırlıkla asılırdı. 1. yüzyıl yazarı Celsus (Kelsos) yaptığı bilimsel incelemesi "De Medicina"da sünnet derisi restorasyonu için 2 teknik açıkladı. [26]

Bunlardan birinde cilt penis ucunun tabanı etrafında kesilerek gevşetiliyor, daha sonra deri penis ucunun üzerine geriliyor ve sünnetsiz bir penis görünümünü verilerek iyileşmeye bırakılıyordu. Bu uygulama mümkündü çünkü İncil'de (Yahudi İncili = Tevrat) Milah olarak isimlendirilen sünnet antlaşması nispeten küçük bir sünnetti. Bu sünnete göre sadece penis ucunun ötesine uzanan sünnet derisinin kesilmesi gerekiyordu. Buna karşılık olarak Yahudi dinî yazarları 1. Makkabiler ve Talmud'daki İbrahim'in antlaşmasından dolayı bu tür uygulamaları kınadılar. [27]

Bu girişimler ve diğer nedenlerden ötürü sünnet prosedürüne ikinci bir radikal adım eklenmiştir. Bu işlem "Birit Periah" olarak adlandırılmıştır. Bu aşamada "coronal sulcus" denen işlem uygulanarak sünnet derisi daha geriden, penis ucunun arka sırtına kadar kesiliyor sonra birtakım işlemlerle penis ucunun altından yeni derinin gelmesi sağlanıyordu. [28]

Daha sonra Talmud döneminde (M.S. 500-625) Metzitzah olarak bilinen üçüncü bir yöntem uygulanmaya başlandı. Bu aşamada, mohel, yani Yahudilerde sünneti yapan kişi, kötü olduğuna inanılan kanları çıkarmak için sarılı sünnetten ağzıyla kan emerdi. Tüberküloz ve zührevi hastalıklar gibi enfeksiyonların gerçekleşme olasılığını artırdığı için çok sonraki dönemlerde moheller kan emmek için bebeğin penisi üzerine bir cam tüp yerleştirip onu kullanırlardı. Birçok Yahudi sünnet ayininde Metzitzah'ın bu aşaması ortadan kaldırılmıştır. [28]

İlk Makkabiler "Brit milah"ın uygulanmasını yasakladığını, bunu yapanların ve bu işleme tabi tutulan bebeklerin bile ölümle cezalandırdığını söylüyor.

1. yüzyıl yazarlarından, İskenderiyeli, Ortodoks Yahudi bir filozof olan Filon (MÖ. 20-MS. 50), sağlık, temizlik ve doğurganlık da dahil olmak üzere çeşitli gerekçelerle Yahudi sünnetini savundu. [29]

Ayrıca sünnetin mümkün olduğu kadar erken bir zamanda yapılması gerektiğini düşünerek kişinin kendi özgür iradesiyle yapılmasının mümkün olmayacağını düşünmüştür. Sünnet derisinin spermin vajinaya ulaşmasını engellediğini ve bu nedenle de milletin nüfusunu arttırmanın bir yolu olarak yapılması gerektiğini iddia etmiştir. Ek olarak sünnetin cinsel hazzı azaltmak için etkili bir yol olduğunu ve yapılması gerektiğini belirtti. [30]

Yahudi filozof Maimonides (Musa bin Meymun, 1135–1204) sünnetin imanın tek göstergesi olduğu konusunda ısrar etti. Yapmanın çok zor olduğunu ancak “bazı dürtüleri bastırmak” ve “ahlaki açıdan kusursuz olanı” başarmanın yolu olarak sünneti onayladı. Zamanın bilgeleri sünnet derisinin cinsel hazzı arttırdığını fark etmişti. Maimonides koruyucu derinin kesilmesinin ve kan kaybının penisi zayıflattığını, böylece bir erkeğin şehvetli düşüncelerini azaltmada ve daha az zevkli bir şekilde seks yapmada etkili olduğunu belirtmiş ve şöyle demiştir: [31]

"Bilgelerimiz net bir şekilde "Bir kadının cinsel birliktelik yaşadığı sünnetsiz bir adamdan ayrılması zordur" der. Sanırım sünnetin emredilmesinin en iyi nedeni budur." [32]

13. yüzyılda, Maimonides'in, Fransız öğrencisi (Isaac ben Yediah) sünnetin bir kadının cinsel isteğini azaltmanın etkili bir yolu olduğunu iddia etti. Sünnet olmamış bir adamla birlikte her zaman orgazm olduğunu ve böylece cinsel iştahının hiçbir zaman yerine gelmediğini ancak sünnetli bir adamla "orgazmda büyük ısı ve yanma nedeniyle" hiç zevk almadığını söyledi. [33]

SÜNNETİN HRİSTİYAN DÜNYASINDAKİ DÜŞÜŞÜ
Elçilerin İşleri 15'de Kudüs Konseyi Hristiyanlığa yeni geçenlerde sünnetin gerekip gerekmediği konusunu ele aldı. Hem Aziz Petrus (Simon Peter, d. MS 30; ö. MS 64-68) hem de Âdil Yakup (diğer adları: James the Just, İsa'nın kardeşi Yakup, Rabbin kardeşi Yakup), Yahudi olmayanların dine geçişinde sünnete ihtiyaç olmadığını söyleyince tüm konsey sünnetin gerekli olmadığına karar verdi.

Ancak, Elçilerin İşleri 16 ve Pavlus'un Mektuplarındaki birçok referans uygulamanın hemen ortadan kaldırılmadığını göstermektedir. Örnek olarak bazı ayetleri inceleyelim:

Elçilerin İşleri 16:1–3' de Pavlus'un bir Yunan'ı sünnet ettirdiğini görüyoruz:
1. Pavlus, Derbe ve Listra’ya da uğradı. Listra’da Timoteos adında bir İsa öğrencisi vardı. Annesi imanlı bir Yahudi, babası ise Grek’ti.
2. Listra ve Konya’daki kardeşler ondan övgüyle söz ediyorlardı.
3. Timoteos’u kendisiyle birlikte götürmek isteyen Pavlus, oralarda bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi, babasının Grek olduğunu biliyordu.
Romalılar 3:1-2'de Tarsuslu Paul Yahudi sünnetini övüyor gibi görünmektedir:
1. Öyleyse Yahudi’nin ne üstünlüğü var? Sünnetin yararı nedir?
2. Her yönden çoktur. İlk olarak, Tanrı’nın sözleri Yahudiler’e emanet edilmiştir.
Fakat bununla çelişir bir şekilde 1.Korintliler 7:18-19'da sünnet önemli değildir vurgusu yapılır:
18. Biri sünnetliyken mi çağrıldı, sünnetsiz olmasın. Bir başkası sünnetsizken mi çağrıldı, sünnet olmasın.
19. Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı’nın buyruklarını yerine getirmektir. 
Galatyalılar 6:11-13'de ise sünnet ettirmek isteyenler etiyle övünmekle suçluyor ve sünnet karşıtlığı artışa geçiyor:
11. Bakın, size kendi elimle ne denli büyük harflerle yazıyorum!
12. Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar.
13. Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa’yı yerine getirmiyor, sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar.
Daha sonra ise Filipililer 3:2-3'de Hristiyanlar "bozulmaya" karşı uyarılıyor:
2. Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet bağnazlarından sakının!
3. Çünkü gerçek sünnetliler Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla tapınan, Mesih İsa’yla övünen, insansal özelliklere güvenmeyen bizleriz.
Yahudi Hristiyanlar "sünnet olanlar" veya sünnetli Hristiyanlar olarak adlandırılırken sünnet daha çok Yahudi erkeklerle ilişkilendirilmiştir. Sünnetli-sünnetsiz terimleri genel olarak Yahudiler ve Yunanlılar anlamına gelmekteydi. [34]

Bununla birlikte, 1. yüzyıla ait Yehuda Eyaleti'nde artık sünnetli olmayan bazı Yahudiler, ve bazı Yunanlılar ve Mısırlılar, Etiyopyalılar ve Araplar gibi başkaları da vardı. Thomas'ın 53. Müjdesi'ne göre İsa şöyle diyor:
53. Havarileri ona dediler : Sünnet faydalı mı değil mi ? Onlara dedi: Eğer faydalı olsaydı, babaları onları daha annelerindeyken sünnet ederdi. Ama Ruh’taki gerçek sünnet çok faydalı.!
Thomas 53 ile Pavlus'un Romalılar 2:29'u, Filipililer 3:3, Korintliler 7:19, Galatyalılar 6:15 ve Koloseliler 2:11–12 arasında paralellikler bulunmaktadır.

Yuhanna 7:23'de İsa Şabat gününde uyguladığı şifa için onu eleştirenlere cevap veriyor:
23. Musa’nın Yasası bozulmasın diye Şabat Günü biri sünnet ediliyor da, Şabat Günü bir adamı tamamen iyileştirdim diye bana neden kızıyorsunuz?
Kudüs İncili: Şimdi eğer bir adam Musa'nın Yasası'nın bozulmaması için Şabat günü sünnet edilebiliyorsa bir erkeği Şabat gününde sağlıklı ve eksiksiz yaptığım için bana neden kızgınsın?

Bu metinler penisin sünnet edilmesinin onu iyileştirdiği üzerine gelişen Tanrısal inanca ya da sünnet uygulaması üzerine bir eleştiri olarak görülmüştür. [34]

Avrupalılar, Yahudiler hariç erkek sünnetini hiç uygulamamışlardı fakat silahlı seferberlik kralı Vamba'nın sivil topluma karşı zulüm yapan herkesi sünnet ettirdiği Vizigot İspanya'sında nadir bir istisna meydana gelmiştir. [35]

Katolik Kilisesi, Mısır'ın en eski halklarından Kıptilerin (Koptlar) ve Katoliklerin sünnet uygulamalarını sonlandırmak için sünnetin ahlaki bir günah olduğunu söyleyerek sünneti ve yaptıranları kınamıştır. 1442'de Basel-Floransa Konseyi'nde sünnet uygulamasına karşı emir verdi. Bu karar, vaftiz edilmenin sünnetin yerine geçtiği inancına dayanıyordu (Kol. 2:11–12). [36]

Birleşmiş Milletler Aids Programı'na (UNAIDS) göre bu konseyde Papa sünnetin Hristiyanlar için gereksiz olduğunu belirtti. [37]

18. yüzyılda Edward Gibbon sünneti yalnızca Yahudiler ve Türkler tarafından uygulanan "tuhaf bir sakatlama-bozma" olarak ve "acı verici, sıklıkla tehlikeli bir ayin" şeklinde nitelendirdi... (R. Darby) [38]

Londra'da 1753'te Yahudilere eşit haklar vermek için bir öneri yapıldı. Yahudilere eşit haklar verilmesinin evrensel sünnet anlamına geldiği korkusunu yayan zamanın broşürcüleri tarafından şiddetle karşı çıkıldı. Erkekler korunmaya ve savunmaya çağrıldı:

"Mülkünüzün en iyisini ve onun tehdit altındaki sünnet derilerini koruyun!" Seksle ilgili popüler inançların, erkeklikle ilgili korkuların ve Yahudiler hakkındaki yanlış kavramların sıra dışı bir şekilde dışa vurulması aynı zamanda dönemin erkeklerinin kendi üreme organlarını ve sünnet konusunu nasıl dikkate aldığının çarpıcı bir göstergesiydi. (R.Darby) [38]

Bu olumsuz tavırlar 19. yüzyıla kadar devam etti. İngiliz kaşif Sir Richard Burton, "Hristiyan aleminin sünnet uygulamasından korktuğunu ve nefret ettiğini" gözlemledi.

İSLAM TOPLUMLARINDA SÜNNET
Kur'an'da sünnet ile ilgili herhangi bir ayet-sure GEÇMEMEKTEDİR! Bunu okuyunca bana küfretmeye kalkacak olan dostlardan rica ediyorum Google'a "Kur'an'da sünnetten bahsedilir mi?" yazıp arasınlar yada gidip en güvendikleri hocalarına sorsunlar, hiç olmadı evdeki Kur'an'ı açıp baksınlar. Görecekler ki kesinlikle hiçbir ayette sünnetten bahsedilmemektedir.
Sünnet uygulaması sadece bazı hadislerde geçmektedir. Bu yüzden de hadislere inanmam, güvenmem yada "benim için tek kaynak Kur'an'dır" diyen arkadaşlarımızın içinde oldukları çelişkiyi görmeleri gerekir.

Şimdi sünnetin geçtiği bazı hadislere bakalım:
  • "Doğuştan insan ruhuna yakışan hususlardan bir kısmı şunlardır: Ağzı su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekmek ve temizlemek. Bıyıkları kesmek (veya kısaltmak), tırnakları kesmek, koltuk altının kıllarını gidermek, etekteki kılları gidermek ve sünnet olmak." [39]
  • "Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet olan Hz. İbrahim'dir." [40]
  • "Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek." [41]
  • "Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyet'i kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: 'Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol.' " [42]
  • "Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için fazilettir." [43]

    Günümüzde zaman zaman doğuştan sünnetli olan çocuklarla karşılaşırız ve Hipospadias adı verilen bu hastalık ciddi sonuçlar doğurabilmektedir.

    Bazıları Muhammed'in “Peygamber” olduğunun göstergesi olarak sünnetli doğduğu efsanesine inanmaktadırlar. Çünkü inanışa göre Allah onu mükemmel bir biçimde yaratmıştır. 
    Bu inanış ise apayrı bir çelişki içerir çünkü eğer Allah Muhammed'i kusursuz yani sünnetli yarattı ise, Allah'ın sünnetsiz yarattığı insanlar kusurlu mudur? Hani Allah kusursuz ve eksiksiz yaratandı? hani hata yapmaz, eksik yaratmazdı?

    Bazı Müslümanlar, Eski Ahitte yazanların geçerli olduğunu, bu nedenle İbrahim ile Tanrı arasındaki sünnet anlaşmasına bağlı kalınması gerektiğini düşünürler. Tevrat değiştirilmiştir diyenlerin sünnete açıklama getirirken Tevrat metinlerini delil göstermeleri büyük bir çelişkidir. Değiştirilen ya da hatalı olduğu iddia edilen bir kaynağın içinden seç, beğen, al yapılamaz.

    Bunca kaynak gösteriyor ki; sünnet Yahudilere antik Mısır'dan, Müslümanlara da Yahudilerden geçmiştir. Yani "sünnet" tıpkı İslamiyet'teki birçok inanış, metin ve gelenek gibi başka toplumlardan, onların dinlerinden alınmış, uygulamaya başlanmıştır.

    NOEL YASAK AMA MERCEDES CAİZ

    din, islamiyet, K,Sünnetin zararları,Sünnetin faydaları,İslamda sünnet,Sünnet geleneği,Sünnet Yahudi geleneği mi?,Bilimsel açıdan sünnet,Diyanetin Mercedes'i,Yılbaşı kutlaması fetvası
    Bir çok yazımda Müslümanların nabza göre şerbetçi olduğunu söyledim. Fakat bu gün çok enteresan bir o kadarda komik olan bir durumu ele alacağım.  Ve bu konuyu misal vererek anlatmaya çalışacağım. Her yıl 31 Aralıkta Müslümanlar yılbaşı kutlamaları caiz mi değil mi diye tartışmaya başlar. Bu güne kadar ben yılbaşı kutlamalarını caiz gören bir tek din hocası görmedim. Hatta Diyanet İşleri Bakanlığı bile bu meseleyle bağlı fetva vererek yılbaşı kutlamalarının yasak olduğunu söyledi. O fetvaya kısa bir şekilde göz atalım.

    Noel Kutlamak veya Noel ile ilgili bir şeyler yapmak, başka dinlere benzemek anlamına gelmektedir. İslam dininin başka kutsal günleri vardır ve bu günlerde yapılacak başka ritüellerde vardır. İslam Dininde başka dinlere ve kültürlere benzemek kesinlikle yasaklanmıştır. "Kim herhangi bir gruba benzerse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libaş 4) hadisinde de belirtildiği gibi, Hristiyanların adetlerine uyum sağlamak ve onlara benzemek, İslam dininde kat'iyen yasaklanmıştır. Yine Maide Süresi 5. ayette de belirtilmiştir ki; "...Sizden kim onları dost edinirse, oda onlardandır..." (Maide: 5/51)

    Şimdi Hristiyanların bayramlarını bile yapmayı meşru görmeyen onlara bir konuda benzerliği bile İslama aykırı sayan Diyanet Başkanı nedense aynı Hristiyanların yaptığı lüks arabalarda dolaşırken onlara benzediğini düşünmüyor.

    Nasıl oluyor da yılda bir kere Hristiyanlarla aynı bayramı paylaşmak İslama aykırı oluyor da ama bir yıl boyunca her gün Hristiyanların yaptığı ve onlarında dolaştığı araçla dolaşmak onlara benzemek ve İslama aykırı olmuyor?
    Diğer bir benzerliğe bakalım.

    Sünnet
    Herkesin bildiği gibi Yahudi kelimesi geçtiği zaman tüm Müslümanlarda bir ikrah hissi uyanıyor. Bunun bir nedeni Muhammed'le yıllarca çatışmaları aynı zamanda günümüzde İsrail'in Müslüman ülkelere karşı yaptığı düşmanlık tavrı. Kurana baktığımız zamanda Yahudiler için hiç iyi şeyler söylenmediğini göre biliriz.

    “Yahudiler dediler ki: “Allah’ın eli bağlıdır.” Kendi elleri bağlandı/elleri bağlanasıcalar! Söylemiş oldukları lakırdı yüzünden lanetlendiler..” (Maide 64)
    “Sonunda verdikleri misakı bozdukları için onları lanetledik de kalplerini kaskatı yaptık.” (Maide 13)

    Bunları söyleyen Müslümanların aynı lanetlenmiş Yahudilerin geleneklerini İslam geleneği diye yapması bir hayli enteresan. Örneğin erkeklerin sünnet olunması. Kuranda İslamın şartları söylenirken hiç bir ayette erkekler sünnet olunmalıdır diye yazmaz. Bu gelenek Yahudilerden hadisler yoluyla İslama geçmiştir. Bu gün de İslami en önemli şartı olarak yapılıyor.

    "Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa dön giyen ve ilk kez sünnet olan Hz. İbrahim (aş)'dir." (Muvatta, Sıfatu'n-Nebî', 4).
    "Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek." (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Müsned).
    "Peygamberimiz (aşm)'e geldim ve İslamiyeti kabul ettim. Bunun üzerine Efendimiz (aşm) şöyle buyurdular: Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol." (Ahmed İbn Hanbel III, 415; Ebu Davud, Tahare, 129).

    Erkeklerin sünnet olması İslam öncesi Arap toplumlarında da vardı. Ve onlar bu işi hijyen ve güzellik olarak yapmışlar.(neyi güzelleştirmek istemişler acaba)  İslamdan sonrada bu gelenek sürmüş.  Günümüz bazı «din hocaları da» sünnete bilimsel yönden yaklaşarak insanların sağlığı açısından gerekli olduğunu söylüyor. Ama unutuyorlar ki bilim sünneti yalnızca bir kaç durumda tavsiye ediyor.

    Sünnetin faydaları
    Normalde sünnet, tıbbi olarak bazı hastalıkların tedavisi olarak uygulanmaktadır. Balanıt Kserotika Obliterans (erkek penisi ve bölgesindeki deride meydana gelen bir hastalık), fimoz (penisin ereksiyon sonrası tamamen deri içerisine çekilememe hastalığı), balanıt (penis iltihabı), postit (on deri iltihabı) ve bazı idrar yolu iltihapları bu hastalıklara örnek olarak gösterilebilir. Yani bu ve benzeri hastalıklar ortaya çıktığında, tedavi olarak kimi zaman penis ucundaki derinin kesilmesi gerekebilmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken, bu hastalıkların oluşması sonrasında bu derinin alınmasıdır. Bu tıpkı kangren olmuş bir kolun kesilmesine benzer. Bu hastalıkları önlemek amacıyla sünnet olunması, ileride kangren olabilir diye kol kesmeye benzemektedir.  Fakat sünnetin bazı önleyici etkileri olduğuna dair, göz ardı edilemeyecek kadar güçlü veriler de bulunmaktadır. Bunların başında da Dünya Sağlık Örgütü tarafından tespit edilip onaylanmış olan bir araştırma bulunmaktadır: Afrika'da yapılan araştırmada sünnetli erkeklerin sünnetsizlere göre %38-66 arası daha az HIV (AIDS virüsü) kaptığı tespit edilmiştir. Bu tespitin ardından Dünya Sağlık Örgütü sünnetin özellikle HIV geçişinin yoğun olduğu bölgelerde bir önlem aracı olarak uygulanması önerisini ileri sürmüştür. Fakat Dünya Sağlık Örgütü, aynı raporunda sünnetin HIV'i önlemede sadece kısmi bir etkisi olduğunu, dolayısıyla diğer mücadele yöntemlerinin önüne asla geçemeyeceğini de belirtmektedir.

    Sünnetin Zararları
    Peki, sünnetin zararları nelerdir? Şimdiye kadar bilinen tek faydası, bir önlem olarak HIV'e karşı direnç kazandırmasıdır. Bunun haricinde saydığımız bazı hastalıkları tedavi amacıyla kullanılabilir; fakat bu bir tedavidir, bir önlem değil. Dolayısıyla, yukarıda dediğimiz gibi, kangrenin önüne geçmek için bir kolu kesmezsiniz, kesmemelisiniz. Benzer şekilde, evrimsel süreçte -tıpkı bir kol, bacak, burun, dış gibi- kendi hastalıklarıyla evrimleşmiş bir organı doğuştan kesmek son derece tehlikeli ve yanlıştır. Bu tehlikelere bakacak olursak...  Özellikle bilimin ilerlemesi ve Evrimsel Biyoloji sayesinde insanların bilim anlayışındaki gelişme sonrasında, geleneklerin ve inançların dayattığı, bilim dışı uygulamalara karşı daha ciddi cepheler doğmaya başlamıştır. Bu organizasyonların doğması 1990'ların ortalarına rastlamaktadır. Haziran 1999 yılında BJU International dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, sünnetli insanlarda, sünnetsiz insanlara göre:

    • Penis yaralanmasının %33 daha fazla,
    • Ereksiyon için gerekli penis derisinin olmaması şikayetinin %27 daha fazla,
    • Eşit olmayan deriden ötürü penis kıvrımlanması sorununun %16 daha fazla,
    • Ereksiyon sonrası kanamanın %17 daha fazla,

    Gördüğünüz gibi bilim sünnet olmayı her kese tavsiye etmez yalnızca belirli kişilere tavsiye eder. Bu tavsiyede hastalıklı kişileri tamamen sünnet yoluyla tedavi edecek anlamına gelmiyor.  Şimdi Hristiyan ve Yahudilere en küçük bir benzerliği bile İslam dışı ilan eden Müslümanlar nedense Yahudilerin yaptığı sünneti yaparken bu benzerlik akıllarına gelmiyor. Unutmadan şunu da söyleyeyim. Eğer erkeklerin sünneti onların sağlığı için önemliyle ve o et parçası fazlalık taşıyorsa o zaman neden Allah insanı böyle yarattı? Allah insanlar kadar akıllı değil mi? Sünnetsiz olarak insanı yaratırken bunun onlar için sağlığını etkileyeceğini bilemedi mi?

    Yazan: Kirpi

    İslamın bir diğer din olan Zerdüştlük'ten aldığı geleneklerden haberdar olmak için bu yazımızı okuyabilirsiniz: Zerdüştlük ve İslam