HABERLER
Dini Haber
islamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
islamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KUR'AN'IN BENZERİ YAZILABİLİR Mİ?

Evet Kur'anı Kerim'e bir çok insan bu ayet yüzünden inanıyor:
"Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur'an'dan şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure meydana getirin. Eğer iddianızda doğru iseniz, Allah'tan başka şahitlerinizi de çağırın.)" BAKARA Suresi 23.

Bu surede acıkça insanlığa meydan okunmuştur. Peki gelin yakından inceleyelim.

Öncelikle Kuranın dili Arapçadır. Ve Arapça çok zor bir dildir. Ana dil gibi öğrenmek isteyen bir insan en az 10-20 senesini feda etmek zorundadır. Bu kadar zor bir dille bir Fransız'a bir Japon'a nasıl meydan okunabilir? Bazıları ise bütün insanlık bir araya gelebilir yani bir Arap'tan yardım alınabilir diye çevirirler. Ama bakınca Arap coğrafyasına kaç Müslüman olmayan ülke var? Yok!! Düşünün bir Arap kendi kitabını kendi isteğiyle geçersiz sayacak bir işe yardım eder mi?

Ha diyelim ki oldu. Bir Japon veya herhangi bir insan bu kitabın bir benzerini yazdı. Peki benzeyip benzemediğine kim karar verecek? İddianın sahibi kitaba göre Allah. Peki bunun sonucunu da Allah belirlemez mi? Zaten Müslümanlara göre benzememiş olacaktır. Diğerlerine göre de benzemiş. Yani iddianın sahibi, iddianın sonucunu belirlemek zorunda. Peki bu nasıl mümkün? İşte burada bu kurnaz arkadaş sorgulayan insanları unuttu. Sizler kandırılanlar olmayın sorgulayın ve dogmalardan arınıp doğru yolu bulun!!! 

Bu arada, sure meydana getirmeyi de geçelim, Kur'an'ın bir benzeri yazıldı bile, ismi de "Gerçek Furkan". Tıklayıp ilgili yazıyı okuyabilirsiniz. Sevgiler

Yazan: Dfxmed

ALLAH SAVAŞA KATILIYOR

DP, din, islamiyet, Allah savaşa katılıyor,Allah, Enfal suresi, Allah'ın yarattığı insanlarla savaşması,Yüzleri kurusun,Allah'ın bedduası, Kuran Muhammedin el yazmasıdır, Kureyş ordusu ile savaşta
(Savaşta) onları siz öldürmediniz, ancak Allah öldürdü; attığın zaman da (Muhammed'e hitaben) sen atmadın, Allah (onu) attı. Ve bunu mü'minleri güzel bir imtihanla denemek için (yaptı)' Enfal Suresi, 17. Ayet

Ayetin ifade ettiği anlam gayet nettir ki Allah, bir çatışmada (ki Bedir'de yapılan çatışma kastediliyor) öldürülen insanları ancak kendisinin vurduğunu; şayet Muhammed ve ordusu vurdu denilirse Allah'ın bunu kabul etmediğini görüyoruz.

Kureyş ordusu, Müslümanların karşısına çıkınca, muhammed demiş ki "İşte Kureyş, gurur ve iftihar ile geldi, "Allah'ım bunlar senin resûlünü inkâr ediyorlar, bize yardım et ya Rabb!" Diye dua etmiş. İşte bu sırada cebrail gelmiş ve Muhammed'e, "Bir avuç çakıl alıp onların yüzlerine doğru fırlatmış ve "Yüzleri kurusun!" Diye bedduada bulunmuş. Düşmanın gözleri (sanki acı biber gibi yanmaya başlamış) Bundan sonra düşmanın tüm askerleri bozulmuş, mü'minler de enselerine binmişler; bir yandan onları öldürüyor, öbür yandan da esir alıyorlarmış. Savaş sona erince bu sefer bir kısım Müslümanlardan "ŞÖYLE KESTİK, BÖYLE VURDUK, ESİR ALDIK" diye ileri geri konuşanlar ve yaptıkları ile övünenler olmuş, İşte bu ayet bunun üzerine inmiş.

Burada demek ki Allah onlara, fazla fors yapmayın: bunları siz değil ben vurdum demek istiyor. Muhammed'in attığı bir avuç çakıl için de, 'Evet her ne kadar bu çakıllar senin elinde olsada asıl onlara isabet ettirip vuran, hepsinin gözlerine batıran benim' demek istiyor.

Allah; Öldürülen birkaç insan için, bakın ha onları siz değil; ben vurdum. Sakın ola beni bir saniye bile olup bitenlerin dışında tutmayın.demiş oluyor.
İşte bir ayetin hikayesi de böyle...

ALAK SURESİNİ KİM YAZDI? YAZDIRDI?

Yazan: Demon Product

Bu yazıda soruları soracak ama cevaplarını bulmayacağız. Öncelikle hiçbir otorite veya uzmanın –İslami otoriteler de dahil olmak üzere- ittifak edemedikleri hususlarda bir cevap sunabilmek elbette haddim değil. Hemen her İslami kesim, coğrafya, mezhep, tarikat, cemaat, oluşum, grup vs. kendi cevabını oluşturmuş. Yani her inananın kendine göre bu sorulara cevabı var; ancak, bu cevapları bir diğer kabul etmiyor. Onlara göre cevap daha farklı. Madem Allah’ın kitabı ve kelamı “Hiç Şüphesiz açık ve seçik”, nasıl oluyor da anlam ve kavram karmaşaları arasında boğulup gidiliyor? Ülkemizdeki İlahiyatçılar dahi farklı bir notadan cevap veriyor. Bu cevaplar verilirken diğerleri bilgisizlik ve yetersizlik ile suçlanıyor. Özellikle hiçbir Kurani bilgiye sahip olmayan, Arapça tek bir kelime dahi bilmeyen, tefsir-fıkıh-kelam-hadis gibi unsurları sadece bazı kitaplardan ve internetten öğrenen kimi felsefeci ve sosyologlar, insanların-toplumumuzun bu konudaki eksikliğini ve çelişkilerini tatmin ederek kapatmak adına saçma sapan yorumlar ile medya önünde açıklama yapmakta ve kendilerini otorite ilan edebilmektedirler. Hatta akademik ünvanlı bu kişiler bağlı oldukları saygın Üniversitelerin bile adlarını bu şekilde lekelemekten geri kalmamaktadırlar. Maalesef toplumumuz, bu insanların isim ve soy isimlerinin önünde yer alan akademik unvanlara saygıdan ötürü sunulan yanlış ve çarpık bilgileri kabul etmekte, bunları İslami kabul ederek kendi vicdan ve beyinlerinde tatmin olmaktadırlar. Bu şahısların para kazanmak ve toplumda haksız yer edinme adına yaptıkları bu çalışmaları maalesef ibretle izlemekteyiz.

Sayın Celal ŞENGÖR Hocamızın ülkemiz üniversitelerinin eğitim kalitesini ve evrensel niteliklerini olumsuz anlamda sorgulamada ne denli haklı olduğunu bu noktada anlayabiliyoruz.

Konumuza dönecek olursak hiçbir İslami kaynakta üzerinde uzlaşılamadığı (ki bu noktada herkes kendi hocaları ve bilgileri doğrultusunda bu yazıya reddiye geliştirecek ve küfürleri sıralayacak) soruları soracağız.

Öncelikle Alak Suresi ile küçük temel bilgilerimizi tazeleyelim. Alak Suresi Kuranı Kerimde geçen 96. Suredir ve 19 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Bu surenin ilk 5 ayeti ilk inen ayetlerdir.
  1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
  2. İnsanı bir alaktan (kan pıhtısından) yarattı! 
  3. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
  4. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.
  5. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
İslami kaynaklara bakıldığında bilgi şu şekildedir, İslam peygamberi Muhammed, Hıra dağında Ramazan ayının 27. gecesi “İnzivada yaratıcısını ve ibadetini İbrahim’i bir şekilde” düşünürken/yaparken tan yeri ağarmasından hemen önce bir Nur’un geldiğini görür. Bu noktadan sonrasını İslami bilgilere ters düşmemek adına hadislerden bakalım:

"Melek bana okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kollarının arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra 'Oku!' dedi. Ben yine, 'Okuma bilmem.' dedim. Beni tekrar kollarımn arasına aldı, kuvvetle sıktı ve 'Oku!' diye tekrar etti. Ben yine 'Okuma bilmem.' dedim. Üçüncü defa kollarının arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi:

'Yaratan rabbinin adıyla oku; O, insanı alaktan yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretmiştir.'
 (bk. Buhârî, Bed'ü'I-vahy, 3; Müslim, İmân, 252)

Bu noktaya kadar verilen bilgilerde hangi inanca sahip olursanız olun –hatta inançsız dahi olsanız- herkes ittifak eder. Yani inanmayan bir kişi dahi, “Evet İslami hikâyeler bunu anlatıyor” der. İnanlar için zaten sorun yok. Özellikle ülkemizde yaygın olan Sünni İslamiyet ışığında bu bilgiler tartışmasızdır.

Şimdi bu noktadan sonra bazı soru işaretleri aklımıza geliyor. Sadece Alak Suresinin ilk inen 5 ayeti üzerine yöneleceğiz:
  • Cebrail “Oku!” demesine rağmen peygamber “Okuma Bilmiyorum!” diye cevap vermiştir. Arapça “Ikra” kelimesi Oku, yani gördüğün yazılı bir objeyi oku manası taşır. Cümle içerisinden aldığı yere göre anlamı değişmez. Mecaz anlam taşımaz. Önüne yazılı bir metin mi gelmiştir? . Bu durumda vahiy katiplerine ne ihtiyaç var? Neden bazı ilahiyatçılar ve İslami görüşler buradaki oku kelimesine “kalbinden geçeni oku” manası yüklemeye çalışmışlardır? Yoksa onlara da mı çelişkili gelen bir husus vardır? Madem önüne gelen yazılı bir metin yok, yani vahiy sözlü, o halde neyi okuması istenmektedir?
  • Madem vahiy yazılı metin olarak gelebiliyor, bunlara neden sahip değiliz?
  • Madem Cebrail O’ nu sıktıktan sonra peygamber okumaya başladı, Neden vahiy katiplerine ihtiyaç duydu? Okuma bilen bir insan doğal olarak aynı anda yazma yeteneğine de sahip olmuyor mu? Okuma bilirken yazma bilmeyen kaç insan var?
  • Melekler madem nurdan varlıklar, Meleğin sıkmak için kolları nasıl oluyor?
  • Melek peygambere “Oku!” derken neden kolları arasında sıkıyor? Neden fiziki baskı uyguluyor? Allah’ ın inayeti ve izni ile Peygamber okuyamaz mı?
  • “İnsanı Alaktan Yarattı” derken Alak ne? Embriyo mu? Kan pıhtısı mı? Kan mı? Askıda bir unsur mu ne? Hiç yaratıcı kelamı eksik ya da yoruma açık olur mu? Neden her İslami kesim farklı konuşuyor? Neden anlamlar farklı? Bu da mı Yahudilerin bir oyunu?
  • Allah insanı kan pıhtısından mı yarattı? Bu durum Biyoloji ve Bilim ile ters düşmüyor mu? İnsan kan pıhtısından değil, sperm ve yumurtanın bir araya gelmesi ile oluşuyor. Bunların birleşimi hiçbir zaman kan pıhtısı olmuyor. Madem bu “Alak” kan pıhtısı anlamına geliyor, neden daha birçok anlam daha yüklenmeye çalışılıyor? Allah kelamı hiç değişir mi? Değiştirilir mi? Değiştirilmesi teklif edilir mi?
  • Alak ilk medeniyetlerde kan pıhtısı olarak değerlendiriliyor iken neden daha sonra medeniyetin ilerlemesi ile Embriyo olarak değerlendirdi? Yaratılanlar yaratıcıdan daha mı bilgili ki onun kelamına devamlı yorum geliştiriyorlar? Neden bazıları ısrarla Embriyo kelimesini reddederek Kan Pıhtısı anlamında ısrar ediyor? Kimileri yanlış mı inanıyor? Kimler, hangi mezhepler ya da fraksiyonlar yanlış inanıyor? Madem Allah dilediğine iman veriyor, neden insanlar yanlış inanıyor? Allah neden düzeltmiyor?
  • “Ki O, kalem ile öğretti.” Ayetinden ne anlayacağız? Sadece kalem ile mi öğretim yapılıyor? Geçmiş jenerasyonlarda kalem yoktu? “Kalem ile öğretti” cümlesinde geçen kalem ilk çağlarda yoktu? Kalem yokken insanlar ilahi dinden bağımsız mı yaşıyordu? Gelecekte belki kalem kullanılmayacak, o halde kalem istisnasız tek eğitim ya da bilgi aktarım materyali mi? Madem kalemsiz de aktarım oluyor, yaratıcı neden “her çağa hitap eden” kitapta bundan bahsetmedi? “Eğer o dönem vahiylerde bilgisayar gibi yeni nesil teknolojiler anlatılsa idi insanlar anlamazdı ve kitabı reddederdi?” savunması ne kadar gerçekçi ve vicdanınıza uyuyor?
  • 5. Ayette bahsedilen “İnsanlara bilmediği şeyleri öğretti!” cümlesini yorumunuza bırakıyorum. Günümüz yeni teknolojilerini geliştirme ve üretme, icat etme yeteneklerini neden Allah sadece Yahudi ve Hristiyanlara vermiştir? Sadece Yahudi ve Hristiyanlara mı öğretmiştir? Yoksa bu yeteneklere ve akla sahip olmaları bizim ibret almamız için bir sınav mı? Onların icatları ile hayatımızı idame ettiriyor ve yaşıyor isek bunda nasıl bir ibret olabilir? Onların icatları ile yaşıyorken“adeta onlara mahuûm iken” nasıl Yahudi ve Hristiyanları Dost Edinmeyin ayetine uyuyorsunuz? Onları dost edinmeyen, ortaklık yapmayan bir tane İslam ülkesi var mı? Hani ayette yazdığı gibi “Onlar ile cizye alana kadar savaşacaktık?”Facebook paylaşımlarında yaptığımız klavye delikanlılığı gerçek hayatta sökmüyor mu? Yaratıcı sizi cesaret yoksunu mu yarattı? Madem kusur yönetimlerde, bizde değil, bu yönetimleri biz seçmiyor muyuz? Yani dolaylı olarak inandığınız dinin kitabında yer alan ayeti “Açıkça İnkâr Ederek!” Onları bilerek ve isteyerek dost edinmiyor musunuz? Bilal-i Habeşi gibi tüm sahabeler onları dost edinmiş miydi? Neden onların icat ettiği şeyleri kullanıyorsunuz? Neden onların icat ettiği ilaçları, cep telefonları, arabaları, uçakları, uzay teknolojilerini, biyokimya, fizik, astronomi, kimya, nükleer fizik, savunma sistemlerini, prezervatiflerini, kadın pedlerini, makyaj malzemelerini, bilgisayarlarını, donanımlarını, yazılımlarını, bilgilerini… Kısaca her şeylerini kullanıyorsunuz? Neden mi prezervatif ve kadın pedi örneğini verdim? Adamlar sizin uçkurunuza, namusunuza, cinsel organınıza kadar dokunuyor değerli Müslüman anlamadın mı hala?

O halde ya yaratıcı İslam aleminden ümidini kesti ve İslam alemi şüphesiz bir hıyanet içerisinde, Ya da yaratıcı baktı ki Müslümanlarda hayır yok, Yahudi ve Hristiyan aleminde gelecek görüyor…

Bir ihtimal daha var. O da yaratıcı yok mu dersin?

Var mısın? Yok musun?

Bilim hiçbir şey için var ya da yok demez. Kısacası var ya da yok demek tamamen insanın kendi inanç ve benliği ile alakalıdır.

Eğer dediğiniz gibi Allah var ve bizi gözetiyor ise, bu kadar İslami bilgi ile ayrıca biz ilk ayette söylendiği gibi “herhangi bir cennet vaadine uymaksızın, ceza olduğunu, yanacağımızı bile bile” –OKU!- kuralına uyarak okuduğumuz ve araştırdığımız, ayrıca sorguladığımız için sizin tabiriniz ile CENNETLİĞİZ. Ancak siz ilk ayete ters düşerek okuyup araştırmadığınız için, “Allah kelamına ters düştüğünüz için!” cehennemliksiniz.

Eğer yoksa zaten ne sizin ne de bizim kaybedecek bir şeyimiz yok demektir. Yani her halükarda kazanan biz, kaybeden siz.
Sağlıcakla kalın.
Yazan: Demon Product