HABERLER
Dini Haber
islamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
islamiyet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

BİR ATEİST'TEN MÜSLÜMANLARA MEKTUP

Düşünce katılığı yaşayanlar yani inançlılar değişime kapalıdırlar. İman etmiş olan insanlar düşünmez. Onlar, kendilerine sunulanı bilgi eksikliğinden akıl süzgecinden geçiremediklerinden dolayı mantıklarına uygun olsun veya olmasın inanırlar. Bilgiyle değil, korku ve çoğunluğun inandığı şeye göre karar verirler. Bu karar kendilerine ait değildir. Bunu çevre ve otorite belirler.

Böyle bir insan öğrenmekle ve okumakla ilgilenmez bu yüzden kendisini geliştirmez, yeniliğe ve değişime tümden kapalıdır, bulunduğu yerde kalır. Fakat sorgulayan değişime ve ilerlemeye açık kişi, okuyan kişidir ve bu kişiler yerde gördüğü bir kağıt parçasından bile birşey öğrenir. Bir insanın gelişimi farkındalık bilincinin oluşmasıyla mümkündür. Zeka her canlıda doğuştan vardır. Akıl edinilmiş olan saf (rasyonel) bilginin desteği ile işlev görür. Beyin motordur. Bu motorun yakıtı bilimsel, rasyonel bilgidir. Kutsal yalanlarla donatılan bir beyin realiteden kopmuş demektir. Yani yalanla donatılan bir beyin, benzinli bir aracın motoruna dizel yakıt doldurmak gibidir. Motoru bozacaktır.

Bilgi ile desteklenmeyen akıl verimsiz kalır. Kendini inancını ( din ) mükemmel gören, bundan başka hiçbir gerçek aramayan bir kimse, cahil kalmaya mahkumdur. Hakikat dinlerde değil, hakikat evrendedir, doğadadır, canlıdadır, ama onu görmek için din örtüsünü kaİdirmak zorundasın. Din insanı kendi inancından olmayan herkese, doğaya ve canlıya düşman eder. Örtüyü kaİdirabilirsen sahte oİanı ve kendini keşfedersin; bu yüzden cesaretini ptla ve sorgula sahte oİani tanıdığın an o ortadan kaİkar, hakikat açığa çıkar. İnsanı doğru eyİeme sevk eden din değil sevgidir. İnancının sana gerçekleri sunduğunu ve seni ahlaklı bir insan yaptığınıyorsun. Bir düşün, kendi inancından olmayan insanalara karşı hoşgörülü olabiliyor musun?

Onları dost edinebiliyor musun? Onları sevebiliyor musun? Yoksa sadece senin inandığın şeye inanmadığı için ondan nefretmi ediyorsun? Gerçeklerle yüzleşmeye korktuğun sürece yalanlarla yaşamaya, cahil, kandırılmaya ve sömürülmeye kalmaya mahkumsun. İnsan olmanın olmazsa olmaz koşulu gerçeklerle yüzleşmektir. Korkak insanlar yalanlara, cesur insanlar gerçeklere sarılır.


İnsanı "insan" yapan inancı değil bilincidir.
Bilinçli olabilmek için temel şart cesur ve dürüst olmaktır.
Cesaretini topla ve inancını sorgula, insanları çıkarın ve inancından olduğu içind eğil, dürüst oldukları için sev.
Bunu asla unutma dürüst ve cesur olmayanlar bilinçlenemez.
Bilinç "sevgi"nin diğer adıdır.

Bilinçlenemeyen sevemez, sevemeyen insanlaşamaz.
İnsan olmak, Hristiyan, Musevi, Müslüman olmak demek değidlri. Çünkü bu üç dine mensup insanlar birbirilerinden nefret eder.
MÂİDE-51 - Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır.
Seni başka insanlardan uzak tutan, onları dost edinmene engel olan, onların güzel yanlarını görmeni engelleyen, onlara karşı sevgisiz ve tahammülsüz olman, hatta kin ve nefret duyman, öldürmeyi arzulaman, sana ait olan düşünceler değil, inancının sana dayattığı yalanlardan dolayıdır. İnancın senin yaşamının bile değersiz olduğunu söylüyor sana.
TEVBE Süresi 111 -Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler.
Şimdi korkma ve bir düşün; kahinatı yaratan bir Tanrı neden yarttığı insanları birbirine öldürtsün?
ALİ İMRAN Suresi 47. ayet - O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir"
BAKARA Suresi 117. ayet - Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir. ... Bir işin olmasını dilerse "ol" der ve olur!
Ol dediğinde her şey hemen oluveriyor ise ol dediğinde neden ölmesin? Neden sana ihtiyaç duyuyor yarattıklarını öldürmek için? Hani nerede ecel? Sen Azrail misin? Yada şöyle düşün; Tanrı kullarından birini veya bir kaçını öldürmeye karar verdi, ama kendisi yaratabiliyor fakat öldüremiyor, Azrail`i veya seni görevlendiriyor. İnsanı yaratmakmıdır daha zor olan, yoksa öldürmekmidir? Tanrı bu kadar aciz mi? Yarabiliyor ama öldürmek için birilerine ihtyiac duyuyor? İnancın sana bu dünyanın yalan olduğunu söylüyor. Bu dünyadadaki yaşamından başka bir yaşamın olmayacak ne senin ne de diğer insanların. Onlarla düşman değil, dost ol ve doğa, canlılar ve insanlar ile ahenk içinde yaşa.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Soraya Yıldız

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

MUHAMMED'İN TÜRKLER İÇİN SÖYLEDİKLERİ

A, islamiyet, Muhammed'in Türkler için söyledikleri, Muhammed'in Türkler hakkında sözleri, Muhammed'in Türkleri övdüğü yalanı, Türkleri aşağılayan hadisler, Buhari hadisleri,
Konuya önce şu 2 ayetle girmek istiyorum:

1) "Ey İsrail oğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi dünyalara üstün kıldığımı hatırlayın." (Bakara, ayet: 47, 122. Diyanet çevirisi.) [Allah İsrail halkını diğer insanlardan üstün kıldığını söylüyor]

2) "Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. İlle de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin." (İbrahim suresi, ayet: 4.) [Her peygamberi kendi toplumunun diliyle gönderdik diyor, fakat Kur'an'da Arap ve İsraillilerin dışında bir tane bile farklı milletten peygamber adı bulamazsın. Farklı milletlere de peygamber gittiğini ve Allah'ı/Tek ilahı tebliğ ettiğini hiçbir belge, arkeolojik kalıntı üzerinde göremezsin.]

50'den fazla İslam ülkesinin Kur'an'dan sonra en güvenilir kaynak olarak kabul ettiği Buhari'nin Kitalut-Turk (Türklerle Öldürüşme) Hadislerine bakıldığında Arapların ve peygamberlerinin ırkçı olduğu açıkça görülmektedir:

"Müslümanlar, yüzleri dövülmüş kalkanlar gibi olan, kıldan elbise giyen ve kıldan ayakkabılar ile yürüyen Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır." (Müslim, e's-Sahih, Kitap 54, Hadis: 79, Sahih-i Müslim hadis no:2912)

حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ، - يَعْنِي ابْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ - عَنْ سُهَيْلٍ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏ "‏ لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى يُقَاتِلَ الْمُسْلِمُونَ التُّرْكَ قَوْمًا وُجُوهُهُمْ كَالْمَجَانِّ الْمُطْرَقَةِ يَلْبَسُونَ الشَّعَرَ وَيَمْشُونَ فِي الشَّعَرِ ‏"‏ ‏.

Aynı hadis Buhari'de de geçer:

Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sizler, gözleri küçük, yüzleri kırmızı, burunları basık olan, yüzleri kalkan gibi, kıldan ayakkabılar giyen Türklerle savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır." (Sahih-i Buhari, 2928; Buhari, 56.Kitap, Hadis 141)

حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ مُحَمَّدٍ، حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ، حَدَّثَنَا أَبِي، عَنْ صَالِحٍ، عَنِ الأَعْرَجِ، قَالَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ ـ رضى الله عنه ـ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ‏ "‏ لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تُقَاتِلُوا التُّرْكَ صِغَارَ الأَعْيُنِ، حُمْرَ الْوُجُوهِ، ذُلْفَ الأُنُوفِ، كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطَرَّقَةُ، وَلاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تُقَاتِلُوا قَوْمًا نِعَالُهُمُ الشَّعَرُ ‏"‏‏.

"Siz (Müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır. " (Sahih-i Buhari, 2927, 2929; Buhari, 56.Kitap, Hadis 140, 142) 

حَدَّثَنَا أَبُو النُّعْمَانِ، حَدَّثَنَا جَرِيرُ بْنُ حَازِمٍ، قَالَ سَمِعْتُ الْحَسَنَ، يَقُولُ حَدَّثَنَا عَمْرُو بْنُ تَغْلِبَ، قَالَ قَالَ النَّبِيُّ صلى الله عليه وسلم ‏ "‏ إِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ تُقَاتِلُوا قَوْمًا يَنْتَعِلُونَ نِعَالَ الشَّعَرِ، وَإِنَّ مِنْ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ أَنْ تُقَاتِلُوا قَوْمًا عِرَاضَ الْوُجُوهِ، كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطَرَّقَةُ ‏"‏‏.

"Sizinle (siz Müslümanlarla), küçük (çekik) gözlü toplum, Türkler savaşacaktır. Siz onları, üç kez önünüze katıp süreceksiniz. Sonunda Arap Yarımadası'nda karşılaşacaksınız. Birincide, onlardan kaçan kurtulur. İkincide kimi kurtulur, kimi yok edilir. Üçüncüdeyse onların tümü kırılacaktır." (Sünen-i Ebu Davud, 4305; Kitap 39, Hadis 15. Derecesi: Zayıf)

حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُسَافِرٍ التِّنِّيسِيُّ، حَدَّثَنَا خَلاَّدُ بْنُ يَحْيَى، حَدَّثَنَا بَشِيرُ بْنُ الْمُهَاجِرِ، حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ بُرَيْدَةَ، عَنْ أَبِيهِ، عَنِ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم فِي حَدِيثِ ‏"‏ يُقَاتِلُكُمْ قَوْمٌ صِغَارُ الأَعْيُنِ ‏"‏ ‏.‏ يَعْنِي التُّرْكَ قَالَ ‏"‏ تَسُوقُونَهُمْ ثَلاَثَ مِرَارٍ حَتَّى تُلْحِقُوهُمْ بِجَزِيرَةِ الْعَرَبِ فَأَمَّا فِي السِّيَاقَةِ الأُولَى فَيَنْجُو مَنْ هَرَبَ مِنْهُمْ وَأَمَّا فِي الثَّانِيَةِ فَيَنْجُو بَعْضٌ وَيَهْلِكُ بَعْضٌ وَأَمَّا فِي الثَّالِثَةِ فَيُصْطَلَمُونَ ‏"‏ ‏.‏ أَوْ كَمَا قَالَ ‏.

"Sizler kıldan çarık giyen, yüzleri deriden kalkanlar gibi görünen bir toplulukla savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır." (Sünen-i Tirmizi, 2215; Kitap 33, Hadis 58. Derecesi: Sahih)

حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمَخْزُومِيُّ، وَعَبْدُ الْجَبَّارِ بْنُ الْعَلاَءِ، قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ، عَنِ الزُّهْرِيِّ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيَّبِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ النَّبِيَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏ "‏ لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تُقَاتِلُوا قَوْمًا نِعَالُهُمُ الشَّعَرُ وَلاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تُقَاتِلُوا قَوْمًا كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطْرَقَةُ ‏"‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عِيسَى وَفِي الْبَابِ عَنْ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ وَبُرَيْدَةَ وَأَبِي سَعِيدٍ وَعَمْرِو بْنِ تَغْلِبَ وَمُعَاوِيَةَ ‏.‏ وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ ‏.‏

Ebubekir Sıddık şöyle dedi: "Resulullah (s.a.v) bize şöyle dedi: 'Deccal, doğuda Horasan denilen bir yerden çıkacak. Onu yüzleri deri kaplı kalkanlar gibi görünen bir topluluk takip edecek.'" (Sünen-i Tirmizi, 2237; Kitap 33, Hadis 80. Derecesi: Sahih)

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ، وَأَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ، قَالاَ حَدَّثَنَا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ، حَدَّثَنَا سَعِيدُ بْنُ أَبِي عَرُوبَةَ، عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ، عَنِ الْمُغِيرَةِ بْنِ سُبَيْعٍ، عَنْ عَمْرِو بْنِ حُرَيْثٍ، عَنْ أَبِي بَكْرٍ الصِّدِّيقِ، قَالَ حَدَّثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏ "‏ الدَّجَّالُ يَخْرُجُ مِنْ أَرْضٍ بِالْمَشْرِقِ يُقَالُ لَهَا خُرَاسَانُ يَتْبَعُهُ أَقْوَامٌ كَأَنَّ وُجُوهَهُمُ الْمَجَانُّ الْمُطْرَقَةُ ‏"‏ ‏.‏ قَالَ أَبُو عِيسَى وَفِي الْبَابِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ وَعَائِشَةَ ‏.‏ وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ ‏.‏ وَقَدْ رَوَاهُ عَبْدُ اللَّهِ بْنُ شَوْذَبٍ وَغَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ أَبِي التَّيَّاحِ وَلاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ أَبِي التَّيَّاحِ ‏.‏

Yani Türkler, Deccal'in uşakları, yandaşları olacak. Kıvırmaya kalkacak olanlara söylüyorum: Başka söze gerek var mı?

Yazan: A.Kara

SANIYORDUM Kİ

sizden gelenler, islamiyet, İslamdaki çelişkiler,Kafamdaki İslam,Gerçek İslam,İslam mı kusurlu insan mı?, Kuran'daki çelişkiler, 4 eşlilik,Kur'an'da kölelik
Benim kafamdaki İslam’la gerçeğin uyuşmadığını anlamam zaman aldı İşte benim olduğunu sandığım İslam’ım ve Gerçek İslam;
Sanıyordum ki:
İslam’da dört eşliliğin sebebi savaşlarda ölen erkeklerin eşleri ortada kalıyor. Onlara o dönemin koşulları altında yardım edilirken yanlış anlaşılma durumu olmaması için çok eşliliğin olduğunu sanırdım. Hatta ortaokul ve lisenin başlarında din derslerinde bu dediğimi adeta inanmayanlara karşı gövde gösterisi yaparcasına savunurken din öğretmenlerimiz hiçbir zaman yanıldığımızı ve konunun bu savunmayla alakasız olduğunu anlatmadı.

Ne zaman ki açıp Kuran’ı açıp okudum işte o zaman kendimi aslında bir suçlunun avukatlığını yaptığımın farkına vardım. Hemen ilgili ayeti görelim:

Diyanet Meali
4.3 - "Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın.  Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur."

Diyanet Vakfı Meali
4.3 - "Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdirde) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helâl olan) kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için en uygun olanıdır."

Şu ayetleri en başında bana biri gösterseydi ben baştaki savunmayı yapamazdım. Tabi şu ayetleri okuyup ta ilk baştaki anlamı çıkarabilecek şizofrenler olabilir onlara en yakın ruh ve sinir hastalıkları merkezine gitmelerini tavsiye etmekten başka yapacak bir şey yok.
Çok eşlilikle ilgili birkaç ayeti de inceleyelim isterseniz:

Diyanet Meali
33.50 - "Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helâl kıldık. Ayrıca, diğer mü'minlere değil de, sana has olmak üzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber'e bağışlayan, Peygamber'in de kendisini nikâhlamak istediği herhangi bir mü'min kadını da (sana helâl kıldık.) Mü'minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Bütün bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması içindir. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir."

Diyanet Meali
33.32 - "Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz söyleyin."


Diyanet Vakfı Meali
33.32 - "Ey Peygamber hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin."

Ayetlerde açık bir şekilde çok eşliliğin olunduğu görülmektedir.
Sanıyordum ki Kuran’da kölelik yoktur. Allah yarattığı kullarının köle olmasını istemeyeceğini ve hepsini önemseyeceğini düşünürdüm. İslam’ın doğduğu zamanki köleliği de İslam öncesi Arap toplumunun pisliği zannederdim.

"Zaten yok cahil. Okusan Kuran’ı anlarsın aptal dinsiz." Diyen zeka seviyesi Einstein’ı geçen güzel arkadaşlar ve yüzlerinde yapmacık bir gülüşle gelip “Güzel kardeşim Kuran’da kölelik yok” diyenler zaten hayatlarında Kuran’ı okumamışlar.

Kuran’da köleliğin olduğunun işte kanıtları:
Diyanet Meali
4.3 - "Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikâhlayın.  Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur."

Diyanet Meali
4.24 - "(Savaş esiri olarak) sahip olduklarınız hariç, evli kadınlar (da size) haram kılındı. (Bunlar) üzerinize Allah'ın emri olarak yazılmıştır. Bunların dışında kalanlar ise, iffetli yaşamak ve zina etmemek şartıyla mallarınızla (mehirlerini verip) istemeniz size helâl kılındı. Onlardan (nikâhlanıp) faydalanmanıza karşılık sabit bir hak olarak kendilerine mehirlerini verin. Mehir belirlendikten sonra, onunla ilgili olarak uzlaştığınız şeyler konusunda size günah yoktur. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

Diyanet Meali
4.25 - "Sizden kimin, hür mü'min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü'min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. Allah, sizin imanınızı daha iyi bilir. Hepiniz birbirinizdensiniz. Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları hâlinde, sahiplerinin izniyle onlarla evlenin, mehirlerini de güzelce verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa, onlara hür kadınların cezasının yarısı uygulanır. Bu (cariye ile evlenme izni), içinizden günaha düşmekten korkanlar içindir. Sabretmeniz ise sizin için daha hayırlıdır. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir."

Diyanet Meali
23.6 - "Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar."

Diyanet Meali
24.32 - "Sizden bekâr olanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden durumu uygun olanları evlendirin. Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir"

Diyanet Meali
24.58 - "Ey iman edenler! Ellerinizin altında bulunanlar (köleleriniz) ve sizden henüz bulûğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazından önce, öğleyin elbiselerinizi çıkardığınız vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza girecekleri zaman) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin soyunup dökündüğünüz vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında (izinsiz girme konusunda) ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. Allah, âyetlerini size işte böylece açıklar. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."

İsteyenler rahatça bu ayetleri bulabilir.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Wayder

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)