HABERLER
Dini Haber
mısır mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mısır mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

KADEŞ

A, mitoloji, mısır mitolojisi, Quadesh, Kadesh, Qedesh, Qetesh, Qudshu, Mısır Tanrıçaları, Mısır tanrıları,
Kadeş (Kedeş, Keteş, Kutşu) aslen Yeni Krallık sırasında ibadeti Mısır'a ithal edilen bir semitik (Sami'lere ait) tanrıydı. Doğa, güzellik ve cinsel zevk tanrıçasıydı. Kocası, İbadet'i Orta Krallık zamanında Mısır'a taşınan bir Suriye tanrısı olan Tanrı Reshep idi. Onun ibadeti Mısır'a yayıldığında bereket tanrıçası Min ile ilişkilendirildi. Min ve Reshep'e Kadeş'le ile birlikte üçlü olarak ibadet edildi. Kadeş'e bu iki tanrının karısı bazen ise Reşpu'nun karısı ve Min'in annesi olarak ibadet edilirdi.

Kadeş aslen bir aslanın sırtında duran çıplak bir kadın (Mısır'ın dışındaki bazı bölgelerde bu aslanın at olarak değiştiği görülür) olarak başının üstünde bir hilal ile resmedildi. Mısır panteonuna kabul edilmesinden sonra daha çok Hathor'un başlığı ile veya bir çift inek boynuzu ve bir güneş diski (Hathor ve “Ra'nın Gözü” ile bağlantılı olarak) ve dar bir kılıf elbise giyilerek tasvir edilmiştir. Sağ elinde (erkek cinsiyetini temsil ettiği düşünülen) yılanlar veya sağ elinde papirüs bitkisi (Reshep'i temsil eden) ve sol elinde lotus çiçekleri (dişi cinsel organını veya Min'i temsil eden) vardı.

Adının muhtemelen İbranice kelime "kedeş" ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Bu kelimenin anlamı ise biraz sorunludur. Genellikle "kutsal kadın" olarak çevrilir ve (bazılarına göre), Kuedhot (Mısır'daki Hathor'la ilişkilendirilen Semitik doğa tanrıçası) olarak bilinen Aşera kültünün kutsal fahişelerini ifade eder. Aslında, Kadeş bazen ayrı bir tanrıçadan ziyade Aşera'nın bir yönü olarak düşünülür. Bununla birlikte, bazı araştırmacılar onun ayrı bir tanrıça olduğunu ve fuhuşla olan bağlantının ilk İncil metinlerinin hatalı çevirisinden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Onlar kelimenin aslında tapınak personeli ile ilgili olduğunu ve cinsel ilişkide barındırmadığını öne sürmektedirler.

Yazan & Çeviren: Anu

AMUN | AMON | AMEN

A, mısır mitolojisi, Amon,Amun,Amen,Amon Ra,Mısır tanrısı Amon,Mısır tanrıları,Karnak tapınağı,Theban tanrısı,Firavun tanrı,mitoloji
Amun aynı zamanda Amen ve Amon olarak da bilinir. Amun, Teb (Thebes) şehrinde gücünü artıran baş Theban tanrısı, eski Krallık'ta önemsiz bir köyden, Orta ve Yeni Krallıktaki güçlü bir metropole kadar büyüdü. Teb firavunlarının lideri olmaya başladı ve sonunda eski krallığın egemen tanrısı olan güneş tanrısı ile birleşti, Eski Krallık'ın egemen tanrıları olan Ra, Amun-Ra, Tanrıların Kralı ve Büyük Ennead'ın hükümdarı olmaya başladı.

Amun'dan, İlk Piramit Metinleri'nde (c.2400-2300) yerel bir Thebes tanrısı olarak eşi Amaunet ile birlikte bahsedilir. Şu anda Thebes'in en üst tanrısı savaş tanrısı Montu'ydu ve yaratıcı tanrı Atum (Ra olarak da biliniyordu) olarak kabul edildi. Montu, şehri korumanın ve büyümesine yardımcı olan şiddetli bir savaşçıydı. Atum, yaratılışın başında kaosun sularından ilk höyükte çıkan, son derece güçlü, kendi kendine yaratılmış tanrı idi. Amun, sonrasında kralın korunmasıyla ilişkiliydi, ancak büyük ölçüde, yaratılışın ilkel unsurlarını temsil eden sekiz tanrı olan Ogdoad'un bir parçası olarak eşi Amaunet ile eşleştirilmiş yerel bir doğurganlık tanrısıydı.

Orta Krallık zamanından beri Amun, Thebes'de güç kazanmıştı. Mut ve ay tanrısı oğlu Khonsu ile birlikte Theban'ın üçlüsünün bir parçasıydı. Ahmose, Hyksos'u mağlup edince, zaferini Amun'a atfederek onu ünlü güneş tanrısı Ra'ya bağladı. Amun, tanımlanamayan bir doğal fenomen veya prensibe bağlı olmayan "Gizli Olan" olduğu için, kendisine eklenmek istenen herhangi bir özellik ile uyacak kadar yumuşak bir formdaydı: Güneş, daha sonra, evrenin yaratıcısı Amun Ra ve Tanrılar Kralı oldu.

Amun'un adı "Gizli Biri, Gizemli Form" anlamına gelir ve çoğunlukla çift taçlı bir taç giyen insan olarak temsil edilmesine rağmen, bazen bir koç veya bir kaz gibi de tasvir edilir. Bunun anlamı, gerçek kimliğinin asla ortaya çıkamayacağıdır.

Karnak Amun'un baş tapınağıydı, ama ünü Mısır sınırlarının çok ötesine uzandı. Kültleri Etiyopya'ya, Nubya'ya, Libya'ya ve Filistin'in büyük bölümüne yayılmıştı. Yunanlılar, Amun için, onların tanrısı Zeus'un Mısır tezahürü olduğunu düşünüyorlardı. Büyük İskender bile, Amun'un kehanetinin zahmet değer olduğunu düşünmüştür.

TANRILARIN KRALI
Amun'un Yeni Krallık dönemindeki yükselişinden sonra, kendisi de dahil olmak üzere her şeyi yaratmış olan "Kendini Yaratan" ve "Tanrıların Kralı" olarak selamlandı. Heliopolis'in daha önceki tanrısı Atum'la ilişkili olan Güneş tanrısı Ra ile ilişkilendirildi. Her ne kadar Amun, Atum'un özelliklerinin bir çoğunu almış olsa da, ikisi de farklı tanrılar olmaya devam etti ve Atum'a duyulan saygı devam etti. Tanrı, Amun-Ra rolünde rüzgar olan görünmez yönünü ve görünen yönünü hayat verici olan güneş ile birleştiriyor. Amun, hem Ra'nın hem de Atum'un en önemli yönleriyle yaratılışın her yüzü olan yönlerini kapsayan bir tanrı oluşturmak için birleştirildi.

Onun kültü o kadar popülerdi ki, akademisyen Richard H. Wilkinson'ın gözlemlediği gibi, Mısır dini hemen hemen tek tanrılıydı ve Amun "bir tür tek tanrı - ilah olmaya çok yakındı". Çok tanrılı ibadeti yasaklayan ve bir gerçek tanrı olan Aten'in devlet dinini kuran Akhenaten (MÖ 1353-1336) döneminde Mısır'da ilk tanrılı dini harekete geçti.

Akhenaten'in gayretleri tarihsel olarak dini reformda samimi bir çaba olarak görüldüyse de, büyük olasılıkla Amun Rahiplerinin büyük servetinden motive olmuştu; Amun, o zaman tahta çıktı ve firavundan daha fazla arazi ve zenginliğe sahipti.

ANLAM & TAPINMA
Bir zamanlar Amun'un evrendeki en güçlü tanrı olarak tanımlandığına ve çeşitli yönlerini mümkün olan en iyi şekilde anlatan yazımlar elde edinildi. Wilkinson "Mısırlıların kendileri onu" Amun asha renu "ya da" Amun isimleri zengin "olarak adlandırdıklarını yazıyor ve tanrı ancak onun içinde birleştirilen pek çok yönüyle tam olarak anlaşılabilir" (92). O, "Gizli Tanrı" olarak biliniyordu - doğası bilinmiyordu ve havayla ya da hissedilebilen ancak görülemeyen ya da dokunulan rüzgarla ilişkilendirilmişti. Aynı zamanda başlangıçta ilk kuru zeminde duran ve kendile çiftleşerek dünyayı yaratan Yaratıcı Tanrı'ydı.

Mısırlıların kendileri onu "Amun asha renu "ya da"İsimleri zengin olan Amun"olarak adlandırıyordu ve tanrı ancak onun içinde birleştirilen pek çok yönüyle tam olarak anlaşılabilirdi. O, "Gizli Tanrı" olarak biliniyordu - doğası bilinmiyordu ve havayla ya da hissedilebilen ancak görülemeyen ya da dokunulan rüzgarla ilişkilendirilmişti. Aynı zamanda başlangıçta ilk kuru zeminde duran ve kendisi ile çiftleşerek dünyayı yaratan Yaratıcı Tanrı'ydı.

Onun gizemli doğası, insanoğlunun görüp göremeyeceği her şeyi onunla birleştirmesini sağladı. En güçlü olan ve doğal olarak Tanrıların Kralı olan evrensel bir tanrıydı. Mısır uzmanı Geraldine Pinch şunları yazıyor:

Thebes''de bulunan Karnak'daki baş kült tapınağında Amun, ilahi bir firavun olarak hüküm sürdü. Diğer önemli tanrıların aksine, Amun'un uzaktaki bazı göksel alanlarda yaşadığı düşünülmemiştir. Onun varlığı her yerde olmuştur, görünmeyen fakat hissedilen bir rüzgar gibi. Kâhinler ilahi iradeyi insanlığa ilettiler. Amun'un savaş alanındaki Mısır krallarına veya yoksullara yardım ettiği inancı hızlı bir şekilde yayıldı. Heykellerden anlaşıldığına göre Amun düzenli olarak Theban Tanrılarının mezarlığını tanrıça Hathor ile birleşmek için ziyaret etti ve ölüme yeni bir hayat getirdi.

Yeni Krallık'taki Amun hızla Mısır'da en popüler ve en saygıdeğer tanrı oldu. Amun'a Mısır'daki birçok tapınakta ibadet ediliyordu. Karnak'daki Amun Ana Tapınağı halen inşa edilmiş en büyük dini yapıdır. Bu tapınaklarda ve diğerlerinde Amun'a ait kalıntılar bugün hala görülebilmektedir. Bunların arasındaki en etkileyici eser "Amun Barque" olarak bilinen "yüzen tapınak" dır.

AMUN'UN RAHİPLERİ VE FİRAVUN AKHENATEN
Kral Ammose'un Amun'a özgü barque'u inşa ettirmek için kullandığı para, Amun'un Thebes'deki ve başka yerdeki rahipleri ile kıyaslandığında çok az kalıyordu. III. Amenhotep zamanında (M.Ö. 1386-1353), rahipler daha fazla araziye sahipti, ellerinde daha fazla nakit vardı ve firavun kadar güçlüydüler. III. Amenhotep, papazlığın gücünü azaltmak için dini reformlar başlattı, fakat pek etkili olmadı.

En önemli reformu, eskiden küçük bir tanrı olan Aten'i kişisel koruyuculuğuna yükseltmesi ve insanları Amun'la birlikte bu tanrıya da ibadet etmeye teşvik etmesiydi. Fakat Amun kültü bundan etkilenmedi ve büyümeye devam etti. Aten, Amun ve Ra ile birleşmiş güneşin ilahi gücünün temsilcisi olan güneş diski ile ilişkilendirilmişti. Aten'in simgesi haline gelen bu güneş diski, birinin Amun'a olan bağlılığını ifade etmenin başka bir yolu haline geldi ve rahipler, rahat yaşamlarını ayrıcalık içinde sürdürmeye devam ettiler.

IV. Amenhotep babasının firavunluğunu ele geçirdiğinde bu durum çarpıcı biçimde değişti. IV. Amenhotep, babasının politikalarını ve uygulamalarını takip etmişti ancak daha sonra adını "Başarılı", "Tanrı Aten" anlamına gelen "Akhenaten" olarak değiştirmiş ve herkesi etkileyen çarpıcı dini reformlara başlamış ve Mısır'daki yaşamın yönü değişmiştir. Dinsel yaşam, kişinin günlük varlığına yakından bağlıydı ve tanrılar kişinin işinin, ailenin ve boş vakit faaliyetlerinin bir parçasıydı.

İnsanlar tanrıların tapınaklarını yalnızca ruhsal rahatlık ve güven kaynağı olarak değil, aynı zamanda istihdam yeri, yiyecek deposu, doktor muayenehaneleri, danışma merkezleri ve alışveriş merkezleri olarak kullanıyorlardı. Akhenaten tapınakları kapattı ve Mısır tanrılarının geleneksel ibadetlerini yasakladı; Aten'i saygı görmesi gereken tek gerçek tanrı ilan etti.

AMUN'UN POPÜLERLİĞİNİN DEVAM EDİŞİ
Horemheb döneminden sonra, Amun'un kültleri eskisi gibi devam etti ve aynı derecede popülerdi. Yeni Krallık'ın 19.Hanedanlığı boyunca yaygın bir kabul gördü ve Ramessid Dönemi'nde (M.Ö. 1186-1077), Amun rahibeleri, Üst Mısır'ı Thebes'dan firavun olarak yönetebildikleri kadar güçlülerdi. Aslında, Amun rahiplerinin gücü, Yeni Krallıkğın çöküşünde önemli bir faktördür. İsis Kültü daha fazla takipçi kazanmasına rağmen,  Amun Kültü Üçüncü Ara Dönem (M.Ö. 1069-525) sırasında Thebes'tan kontrol etmeye devam etti.

Ahmose tarafından yüceltilen bir gelenek ile şenliklerde ve törenlerde görev yapan kraliyet kadınları  "Amun'un eşleri" olarak kutsallaştırıldı. Bu pozisyon I. Ahmose'den önce de varlığını sürdürdü, ancak "Tanrı'nın Makamı" idi, fakat "Amun'un eşleri" şeklindeki kutsallaştırma daha büyük bir prestij ve iktidar sağladı. 25 hanedanın Kushite kralları bu uygulamaya devam etti ve Nubianlar Amon'u kendi tanrıları olarak kabul ettiler. Asur kralı Ashurbanipal M.Ö. 666'da Thebes'de görevden aldığında, Amun'a Mısır genelinde yaygın bir şekilde ibadet edildi ve popüler kaldı.

A, Amen, Amon, Amon Ra, Amun, Firavun tanrı, Karnak tapınağı, mısır mitolojisi, Mısır tanrıları, Mısır tanrısı Amon, mitoloji, Theban tanrısı,

Kraliçe Hatshepsut bir zamanlar Amun'un babası olduğunu iddia etti ve böylece hükümdarlığını meşrulaştırdı. Büyük İskender, aynı şeyi, 338 yılında, Siwa Oasis'de yaparak kendini tanrı Zeus-Ammon'un, tanrının oğlu olarak ilan etti. Yunanistan'da Zeus-Ammon, Amun koçunun boynuzlarıyla dolu sakallı Zeus olarak tasvir edildi. Boğa ve koç da dahil olmak üzere imge yoluyla iktidar ve cinsel güç ile ilişkilendirildi. Tanrı, Jüpiter-Ammon olarak Roma tarafından alındı ve başka yerlerde de olduğu gibi aynı gerekçelerden dolayı ona tapınmaya devam edildi.

Isis popüler hale geldiği için Amun'un popülerliği Mısır'da genel olarak geriledi, ancak kent Asur istilasını takiben şehir yıkıldıktan sonra da hala düzenli olarak ibadet edildi. Kültleri, özellikle Mısır'da olduğu gibi rahibelerinin, Meroe krallarının iradelerini yerine getirecek kadar güçlü ve zengin oldukları Sudan bölgesinde tutuldu. Mısır tarihinin Amarna Dönemi'nde olduğu gibi, Akhenaten, Amun rahibelerine karşı hareket ettiğinde, Meroe Kralı Ergamenes, Amun'un rahibelerinin gücüne artık ülkesinde tahammül edemez oldu ve onları katlettirdi. Böylece Mısır'la bağlarını kopararak ve özerk bir devlet kurdu.

Kaynaklar:
Bunson, M, Encyclopedia of Ancient Egypt (Gramercy Books, 1991).
David, R, Religion and Magic in Ancient Egypt (Penguin Books, 2003).
Freud, S, Moses and Monotheism (Vintage, 1955).
Pinch, G, Egyptian Mythology: A Guide to the Gods, Goddesses, and Traditions of Ancient Egypt(Oxford University Press, 2004).
Van De Mieroop, M, A History of Ancient Egypt (Wiley-Blackwell, 2010).
Wilkinson, R.H, The Complete Gods and Goddesses of Ancient Egypt (Thames & Hudson, 2003).

Çeviren & Yazan: A.Kara

AMENTET

N.Kara, mitoloji, mısır mitolojisi, Amentet,Amentit,Imentet,Mısır mitleri, Mısır Tanrıçaları, Tanrıça Amentet,Mısır mitolojisinde ölülerin Tanrıçası,Horus ve Hathorun kızı, Mısır mitleri,
Eski Mısır Tanrıçası Amentet (Ament, Amentit, Imentet ve İhtmet olarak da bilinir), Aken'in (ölüler gemisi vagonu) eşiydi. Adı "Batıdaki''anlamına gelir. Bazı bilim adamları Libya (Mısır'ın batısında) kökenli olduğunu düşünse de, bu sadece coğrafi bir ifade değildi. Gün batımı batıda olduğu gibi, ölüm ve yeryüzü dünyasıyla ilişkiliydi.

Amentet ismi Nil'in batı kıyısına ve ölen dünyaya atıfta bulundu ve ölüler bazen "Batılılar" olarak biliniyordu. Başlangıçta, Amenti (veya Amentet), güneşin dünyaya girişinde belirlendiği yer olarak kabul edildi, ancak adı kısa sürede Mısır'daki mezarlıklar ve mezarlara uygulandı.

Ölenlerin tanrıçası olarak, Amentet'in yeryüzündeki kapılara bakan çöl kenarındaki bir ağacın altında yaşadığı düşünülmektedir. Çoğu zaman ölüleri korumak için mezarlar ve tabutlarda tasvir edildi. Ancak, aynı zamanda bir doğurganlık tanrıçasıydı. Yakın zamanda ölenlerin ruhuyla tanıştı ve onlara ölü bölgeye girmeden önce ekmek ve su sundu. Bu ihtiyaç onları canlandırdı ve canlarının yeniden doğuşu için ve onları "sazlık alanına" (cennet) doğru yola çıkacakları denemeler için hazırladı.

Bazen Hathor, Isis ve Neith, Mut ve Nut ile birleşti.

Ayrıca Nephthys ve Ma'at ile yakından ilgiliydi ve bazı efsanelere göre Horus ve Hathor'un kızıydı.

O sık sık, bir ankh taşıyan bir kraliçe olarak tasvir edildi. Başında batıyı temsil eden işaret (bir uzun ve bir kısa kutup üstünde bir yarı daire) ve bir tüy veya şahin giyer. Tabutlarda tasvirlerde genellikle kanatları vardır ve Isis ve Nepthys'le olan ilişkisinde bir uçurtma olarak tasvir edilmiştir.

Tanrıça bazen ayın güneşini temsil ederken yükselen güneşi temsil eden Ra-Horakthy ile eşleştirildi. Ayrıca, Dünya Kitabında Iabet (doğu çölünün tanrıçası) ile birlikte görülür. Başlıca ibadet merkezleri batı Deltası, Memphis, Abydos ve Luksor ile Karnak'tır.

Yazan & Çeviren: N.Kara

ANUKET

Anuket,mitoloji, mısır mitolojisi, Nil tarlalarının besleyicisi,Nil tanrıları,Nil tanrıçaları,Ra'nın kızı,Ra'nın gözü,Tanrıça Anuket,Anuket festivali,Mısır Tanrıçaları,Mısır av tanrıçası, N.Kara,
Antik Mısır Tanrıçası Anuket (Anket, Anqet, Anjet ya da Anukis olarak da bilinir), Nil'in "Tarlaların Besleyici" olarak nitelenmesiydi. Ayrıca avın tanrıçasıydı ve doğum sırasında koruyucu bir tanrı olarak tapılıyordu.

Alt kataraktlarla (Aswan'ın yakınında) ilişkiliydi ve muhtemelen Nubia veya Sudan'da ortaya çıktı. Özellikle, Setet Adası (Sehel adası) ve Yukarı Mısır'ın 1. Adamı olan Ebu (Elephantine) ile ilişkiliydi ve Mısır sınırının güneyindeki her şeyin tanrıçasıydı. Nubia'da çokça ibadet edildi ve "Nubia Mistress" unvanı verildi. Güney Nubia'da, Khnum koç başlı Amun'la birleşti, bu nedenle bazı yerlerde Anuket ve Satet (Satis) de Amun'un eşleri olarak görünürler.

Aslında Ra'nın kızıydı ama eski zamanlardan beri Satet ile ilişkili gibi görünüyor. Bu iki tanrıçaya "Ra'nın Gözü" adı verildi (diğerlerinin yanında Sekhmet, Bast ve Hathor ile birlikte). Benzer şekilde hem Anuket hem de Satet Üre'ye (Tanrı'nın tacının üzerindeki krala kobra) bağlandı. Yeni Krallık döneminde Kunaum ve Satet ile birlikte Ebu triadına yerleştirildi. Bu üç su tanrı Nil kataraktını ve Mısırlıların Nil'in kaynağı olduğuna inandıkları bölgeyi koruyordu. Daha sonraki zamanlarda, Satet'in tanrıça İsis'e ve Khnum'un Osiris'e bağlanması nedeniyle Nephthys'le "Per-Mer" tapınağında tanınıyordu. Bununla birlikte, Satet ve Anuket hem Nil'in verimli sularının özelliklerini alan hem de yıldız Sirius'un bir formu olan Isis ile yakından ilişkilidir.

Anuket genelde sazdan veya devekuşu tüylerinden yapılmış, sıklıkla bir asa ve ankh sembolü taşıyan uzun boylu bir başörtülü bir kadın olarak tasvir edilmiş, ancak zaman zaman ceylan şeklinde gösterilmiştir.

Adı "kucaklamak" anlamına gelir ve ilk başlarda sular altında kaldıkları suların kucaklamasını belirtmiş olabilir. Yeni Krallık döneminde firavun emzirmekle de betimlendi ve sonraki dönemlerde şehvet tanrısı oldu. Bu formda vajinaya benzeyen kovuk kabuklarıyla ilişkilendirildi. Anuket Festivali, yeşillikler başladığında gerçekleşti. İnsanlar Tanrı'yı memnun etmek için Nil'e para, altın, mücevher ve değerli hediyeler attılar.

Yazan & Çeviren: N.Kara

HATHOR

A, mısır mitolojisi, mitoloji,Hathor,Ra,Ra'nın kızı,Horus'un eşi,Ra'nın günahkarları cezalandırışı,Hathor'un katliamı,Mısır mitleri,Hathor miti,Dendara,Kadınların tanrıçası
Hathor, Ra'nın kızı ve kadınların, sevginin, güzellik, zevk ve müziğin tanrıçasıdır. İnek, bir ineğin kulaklarına sahip bir kadın ve bir inek boynuzunun başlığını giyen bir kadın gibi 3 farklı şekilde tasvir edilmiştir. Bu son tezahürde, boynuzları arasındaki güneş diskini-dairesini tutmaktadır. Horus'un eşiydi ve onun adı aslında "Horus Evi" anlamına geliyordu. En ünlüleri Dendara'da bulunan adına inşa edilmiş birçok tapınak vardı.

Hathor'un birde karanlık yüzü vardı. Ra'nın onu günah işleyen insanları cezalandırması için gönderdiğine inanıyordu, fakat Hathor yeryüzünde öyle bir kanlı dehşete boğmuştu ki Ra onu geri gelmeye ikna etmeye kesin olarak kararlıydı. Onu kandırarak, adamotu (kankurutan) ve katledilenlerin insan kanları ile karıştırılmış geniş miktarda bira hazırlayarak içirdiler. İnsanları öldürmek onun susuzluğundan ibaretti ve Hathor birayı içip sarhoş olunca katliamına devam edemedi.

Yazan: A.Kara

NUN | NAUNET

N.Kara, mısır mitolojisi, mitoloji, Nun, Naunet, Mısır su Tanrısı, Mısır mitolojisinde yaratılış, Mısır mitleri, Ra, Ra'yı gökyüzüne taşıyın, Antik mısır efsaneleri,Rahibe
Ogdoad'un teolojisine göre, evren sekiz unsurun (Thoth, Amun, Horus ve Ra'yı içeren olası tanrılardan birinin kışkırttığı) etkileşiminden oluşur; su, hiçlik veya görünmezlik, karanlık ve sonsuzluk. Su, Nun ve Naunet (kadın formu) tarafından temsil edildi. Her ne kadar Mısırlılar birçok farklı yaratım efsanesine sahip olsa da, hepsi evrenin Rahibe'nın ilkel sulardan geldiğine ve birçok efsaneye göre dünyanın her tarafında her şeyin bu sular altında geri kayabileceği konusunda anlaşmışlardı. Nun'a ayrılmış rahipler ya da tapınaklar yoktu, fakat her tapınağın kutsal göl tarafından temsil edildi ve sıklıkla dini kitabelerde anılıyordu.

Nun her su parçacığında var oldu ve Nil Nehri'nin kaynağı ve yıllık su baskınlarını oluşturdu. Tanrı, tüm tapınakların temellerinin atılmasıyla da ilişkiliydi, muhtemelen Mısırlılar, yapıların temel tabakalarının düz olmasını sağlamak için suyun her zaman yatay bir düzlem oluşturacağı gerçeğinden yararlanan basit ve etkili bir teknik kullandı.


Rahibe sıklıkla kaos güçleriyle ilişkilendirilir. İnsanlar Ra'ya saygı duymuyordu. Nun bunun üzerine Ra'nın insanlığı yok etmek ve dünyayı sona erdirmek için 'gözünü' göndermesi gerektiğini ileri sürdü. Bununla birlikte (Ra'nın düşmanı olan ve tamamen yıkıcı bir güç olan) su yılanının aksine, Nun'un olumlu bir yönü vardı. Nun, Shu ve Tefnut'u şeytani yılanlar gibi kaos güçlerinden korumaktadır. Bir efsaneye göre Nun Nut'a kendisini güneş ineklerine dönüştürmesini ve Ra'yı gökyüzünde taşımasını söyledi, çünkü yaşlanmış ve yorgundu.

Nun bir kurbağa ya da kurbağa kafalı bir adam olarak (Ogdoad üyesi olarak) temsil edildi ancak mavi veya yeşil tenli sakallı bir adam olarak da tasvir edilebilir (Nil Nehri ile doğurganlık ilişkisini yansıtıyordu). Son biçiminde, Nil'in tanrısı Hapi'ye oldukça benzer görünebilir ve genellikle bir güneş teknesinde ayakta duruyor ya da bir palmiye yaprağı (uzun ömürlü bir sembol) tutan sulara doğru yükselirken görünür ki bazen ise hemaphrodite(hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlı) belirgin göğüsleriyle telaffuz edilir.

Memphis'te, Nun, yaratıcı tanrı Ptah ile bileşik peygamber-i Nun şekli arasında bir bağlantı kurdu. Her iki tanrı da güneş tanrısı (Ra veya Atum) 'un babası olarak tanımlandı. Ancak rakip papazlar, Thebes'in ilk rahibenin ilk önce Nun sularının üzerinde yükseldiği yer olduğunu iddia etti. Amun, Thebes'in yaratıcısı tanrısı ve Ogdoad üyesi olduğu için, Amun'un ilkel höyük haline gelene ve sonrasında diğer tanrıları yaratana kadar Nun'un güçlü fakat hareketsiz bir güç olduğunu öne sürdüler.

Çeviren-Yazan: N.Kara

ESKİ ÇAĞIN SAVAŞÇI KADINLARI

Ahhotep, Amage, Eski çağın kadın savaşçıları, Kadın savaşçılar, Nimrael, Onomaris, Pantea Arteshbod, Seqenenre Taa, tarih, Tarihteki savaşçı kadınlar, Telesilla, Teuta, Ünlü kadın savaşçılar,

Son zamanlarda ilgi duyulan araştırma konusu, eski çağlarda yaşamış savaşçı kadınlardır. Bu ilginin artmasında filmlerin ve dizilerin etkisi büyüktür. En başta akla Lagertha geliyor. Bu listede İlk Çağ'da yaşamış ve daha az bilinen savaşçılar hakkında kısaca bahsedilecektir.

I. Ahhotep

I. Ahhotep (M.Ö. 1560 - 1530)
Karnak tapınağındaki bir dikilitaşta şöyle yazar:
"Her şeyi bilen, Kemet'i toplayan soylu leydi, Kral'ın eşi. Hükümdâr'ın kurduklarını idare etti. Onu korudu. Kaçakları topladı. Firari askerleri bir araya getirdi. Yukarı Mısır halkını yatıştırdı. Asilere boyun eğdirdi, Kral'ın eşi hayat veren Ahhotep."

Seqenenre Tao

I. Ahmose ve kraliçe Ahmose Nefertari'nin annesidir. Ahhotep, "Tatmin olmuş Ay" anlamına gelir. Yaşadığı yüzyıl, Mısır Firavunlarının karşılaştığı en zor dönemlerden biriydi. Bedevilerden ve Asyalılardan oluşan karma bir göçebe halk olan Hiksoslar, M.Ö. 1782 dolaylarında Mısır deltasını istila etti. Hiksos, antik Yunanların dilinde bir terimdir ve asıl isimleri Heqau-khasut'tur, "Yabancı Diyarlarin Hükümdârları" anlamına gelir. Standart savaş arabaları, piyade ve okçulardan oluşan Mısır ordusuna karşılık Hiksoslar süvari deneyimine sahipti, Mısır ordusunu defalarca mağlup ettiler. Ahhotep'in kocası Seqenenre Taa, Hiksoslara karşı verilen muharebede ölünce komutayı Ahhotep aldı. Naip kraliçe olarak oğlu Ahmose erişkin çağa gelene kadar krallığı idare etti. Kaçakları ve firarileri toplayarak orduyu güçlendirdi ve istilacıları püskürtmeyi başardı. Ahmose, on yaşına gelince büyük kardeşi Kamose, Hiksoslar tarafından öldürüldü ve Ahmose krallığı eline aldı. Annesi Ahhotep'in ve kız kardeşi Ahmose Nefertari'nin etkisinde kaldı. Ahhotep ve Ahmose'nin çabaları ile kurulan ordu, Ahmose liderliğinde Hiksosları kesin mağlubiyete uğrattı ve Mısır'ı özgürleştirdi. Bundan sonra Nübye (Kuş) üzerine sefere çıkan ve kaybedilen toprakları geri almak isteyen Ahmose, yokluğunda tahtı idare etmesi için Ahhotep'e verdi. Ahhotep, bu esnada bir isyanla karşılaştı. Teb'li Hiksos fanatikleri tahtı gasp etmeye çalıştılar ancak Ahhotep bu isyanı bastırdı, seferden döndüğünde oğlu Ahmose tarafından "Altın Sinekler" kolyesi ile ödüllendirildi. Ahhotep aynı zamanda pek çok mücevher ile ödüllendirildi; bu mücevherler Krallar Vadisi yakın bir yer olan Dra Abu el-Naga'da bir mezarda bulunsa da Ahhotep'in mezarı hiç bulunamadı.

Pantea Arteshbod

Pantea Arteshbod (M.Ö. 550)
Adının anlamı "Güçlü ve Ölümsüz" olan Pantea, Büyük Kiros döneminde yaşamış ünlü bir isimdi. Özel Pers kuvvetleri olan Ölümsüzler'in lideriydi. Ölümsüzler'in sayısı sürekli 10.000 olurdu; bir adam ölünce hemen yerine başka biri koyuluyordu ve böylece sayı sabit kalıyordu, bu açıdan gerçekten ölümsüzlerdi. Büyük Kiros'un hâkimiyeti altında Pantea ve kocası General Aryasb, Ahameniş İmparatorluğu'nun bu döneminde etkili isim oldular. Perslerin genişlemesinde kilit isim Ölümsüzlerdi ve Artea ile Aryasb, Kiros'un etki alanını yayan kuvvetlerdi. Perslere göre Pantea, bütün Asya'da ki kadınlardan çok güzeldi; bu yüzden Pantea'nın savaşta düşman ve dostun kendisine aşık olmaması için sürekli maske taktığı düşünülürdü. M.Ö. 547 yılında Kiros'un Babil'i fethetmesi üzerine Pantea, burada Pers yasa ve düzenini sağlamakla görevlendirildi. 529 yılına kadar komutanlık görevi yapan Pantea, Kiros'un Tomris'in ellerinde can vermesinden sonra Kiros'un büyük generalleri arasında anıldı.

Telesilla

Telesilla (M.Ö. 6. yüzyıl)
Antik Yunanistan'ın dokuz büyük kadın şairinden biri olan Telesilla, lirik şiirde Telesillean Metre yöntemini bulan kişidir. Gençliğinde sık sık hastalanmasından dolayı tanrılara çok danışırdı. Bir gün Kâhin ona kendisini Müzlere adamasını önerir. Telesilla'da müzik ve şiir sanatını öğrenmeye başlar. Zamanla rahatsızlıkları geçmeye başlar ve şiirdeki ünü, Hellas'ın pek çok köşesinde bile duyulur.

O dönemin yazarları, Telesilla'yı hem şiir hem de müzik sanatlarında bolca över. Ancak Telesilla'yı asıl ünlü yapan olay Sparta istilasıydı. Sparta ve Argos arasında husumet başladığında Telesilla şiirler yazıyordu. Sparta kralı I. Kleomenes, Apollo Kâhini'ne danışır ve Argos'a ilerlerse neler olacağını sorar. Kâhin ona bu durumda Argos'u ele geçireceğini söyler. Sepeia'da Argos ve Sparta arasında bir meydan savaşı gerçekleşir; birkaç numara ile pek çok Argos askerini katleder ve bir kısmını esir alır. Hayatta kalanlar ise Argus'un kutsal koruluğuna sığınır.

Kleomenes esirlere hayatta kalanların nereye gittiğini sorar. Yerlerini öğrendiğinde oraya gider ve teslim olurlarsa can güvenliklerini garanti edeceğini söyler. Ancak Argoslular bir bir çıktığında hepsini katleder. Bu, Kleomenes'in yaptığı ikinci aldatmacaydı. Bir Argoslu hayatta kalır ve bir ağaca tırmanarak olayı izler. Diğer Argoslular ise koruluktan çıkmayınca Kleomenes, koruluğu ateşe verir ve hepsini canlı canlı yakar.

Kleomenes, bir Argos askerine bu koruluğun kimin olduğunu sorar ve Argus'a ait olduğunu söyler. Tanrı Apollo'ya mırıldanarak kehanetin gerçekleştiğini söyler ve zaferini tamamlamak için Argos'a doğru ilerlemeye başlar. Ancak kehanet henüz gerçekleşmedi; Argoslu erkeklerin büyük kısmı ölmesine rağmen sadece kutsal Argus koruluğu elindeydi. Telesilla erkeklere neler olduğunun haberini alır; kadınları, gençleri ve yaşlıları ülkelerini korumaları için savaşa hazırlar. Plutarhos'un yazdıklarına göre Argos halkı, Telesilla liderliğinde erkeklerin tuniklerini, zırhlarını ve silahlarını alarak surlara çıkarlar. Kleomenes'in yaptığı taarruzu başarıyla püskürttüler; bununla kalmayıp diğer Sparta kralı Demaratus'u Argos Yolu'nda yenilgiye uğratırlar. Sparta, bu aşağılayıcı yenilgiden sonra geri çekildi. Savaştan sonra hayatını kaybeden kadınlar Argos yoluna gömdüler, bu yolda anıt olarak Ares Enyalius'a tapınak adadılar.

Telesilla'ya savaştan sonra ne olduğu bilinmiyor ancak şair olarak hayatına devam ettiği tahmin ediliyor. Bu savaştan yedi asır sonra bile Telesilla ve kadınların cesareti hatırlandı, asırlarca bu olaydan bahsedildi ve hatıraları uzun yıllar boyunca anıldı.

Onomaris

Onomaris (M.Ö. 4. yüzyıl)
Bir Balkan kabilesi olan Skordisk'e mensuptu. O sırada Scordiskler açlıkla yüzleşiyordu. Onomaris, kötü yönetmesine rağmen kralın yerini almadı. Kelt halk, daha baştan kendilerine önderlik edecek bir lideri takip etmeye hazırdı. Onomaris, açlığın pençesinde olan Kelt halkını alarak bölgeden göç eder. Güneydoğu Avrupa boyunca zorluklarla yolculuk ettiler. En sonunda Balkan bölgelerinde yaşayan İliryalı kabileler ile harp ettiler. Savaşı kazandıktan sonra yeni bir şehir, Singidunum (Belgrad) şehrini kurdular. Onomaris'in kişiliği hakkında cesareti dışında bir bilgi yoktur. Sıradan halk tabakasına mensup değildi, büyük bir ihtimal ile bir rahibeydi.

Teuta

Teuta (M.Ö. 3. yüzyıl)
İlirya'nın korsan kraliçesiydi. Eşi Agron, bir İlirya kabilesi olan Ardiaei kralıydı. Agron'un yönetiminde bu kabile, kayda değer bir güç kazandılar ve donanmaları tüm Adriyatik boyunca korkulur oldu. Korkira, Epidamnos ve Pharus bölgelerini de ele geçirdi.

M.Ö. 231 yılında ölmesi üzerine Teuta başa geçti. Kocasının genişleme politikasını sürdürdü. Polybius'a göre gözü kara, başarıdan başka bir şey görmeyen biridir. Teuta, İlirya korsanlığını destekledi ve komşu bölgeleri yağmaladı. Komutanları da farklı farklı Adriyatik bölgelerini talan etti. Başta ufak çaplı olsa da Roma ticari gemilerinin büyük kısmı yağmalanınca İlirya ile Roma arasında savaş çıktı. Her ne kadar diplomasi kullansalar da Teuta, Roma'yı kayda almadı. Bununla birlikte diplomatik bir kervan saldırıya uğradı ve diplomat katledildi.

Bir ordu ile birlikte 200 gemi hazırlayan Roma, İlirya'yı istila etmeye hazırdı. İlk olarak Korkira'ya saldırdılar. Korkira komutanı Demetrius teslim oldu ve İlirya'ya ihanet etti. Aynı zamanda valisi olduğu Pharus'u da Roma'ya verdi. Misilleme olarak Teuta hem Pharus'a hem de Korkira'ya saldırdı ve Roma'yı oldukça zorladı. Yine de kaybedeceğini anlayınca Teuta teslim oldu ve vergi vermeksizin bazı bölgeleri Roma'ya bıraktı. Çok fazla toprak ve güç kaybedildi; yıllar sonra Risan'da Roma'ya teslim olmak yerine Teuta, bir uçurumdan atladı ve özgür bir kadın olarak intihar etti.

Amage

Amage (M.Ö. 2. yüzyıl)
Bir İrani halk olan Sarmatyalıların kraliçesiydi. Sarmatyalılar o dönemde İskitya'nın batı bölgesinde, Karadeniz sahilinde yaşardı. Yunan stratejist Polyaenus'un belirttiğine göre Amage, kocası Medosaccus'a lüks yaşama düşkün olduğundan Sarmatyalılara iyi bir kral olamayacağını söyler. Sarmatya yönetimini ve ordusunu ele alan Amage, gücünü olası çift taraflı istilalara karşı garnizon kurmak için kullandı.

Lider olarak ünü tüm İskitya'da yayıldı, bu durum Hersonesos sakinlerini Kimmeryalı İskitlere karşı Amage'den yardım istemeye yöneltti. İttifağı kabul eden Amage, İskit kralına Hersonesos'u terk etmesi için mesaj gönderir. Mesajı reddedince Amage, 120 tecrübeli savaşçı ve her birine üç at vererek yola çıkar. Bir gece ve bir gündüz boyunca tam 180 kilometre ilerlediler ve İskit sarayına vardılar. Sarayı bastıklarında İskitler hazırlıksızdı ve Amage, kralı ve ailesini öldürür. Bir oğlunu ise sağ bırakarak İskit kabilesinin başına geçirir. Hersonesos özgür oldu ve İskitlerin buraya saldırma olasılığı kalkmıştı.

KAYNAKLAR
Aidan Dodson & Dyan Hilton, The Complete Royal Families of Ancient Egypt, Thames & Hudson (2004)
W. Grajetzki, Ancient Egyptian Queens: a hieroglyphic dictionary, 2005
Ann Macy Roth, The Ahhotep Coffins, Gold of Praise: Studies of Ancient Egypt in honor of Edward F. Wente, 1999
Eaton-Krauss, Marianne. 2003. "Encore: The Coffins of Ahhotep, the wife of Seqeni-en-Re Tao and mother of Ahmose". Pages 75–89 in E. Graefe and other editors. Ägypten-Münster. Otto Harrassowitz.
http://www.persepolis.nu/queens.htm#pantea
Chisholm, Hugh, ed. (1911). "Telesilla" . Encyclopædia Britannica (11th ed.). Cambridge University Press.
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.8"
Fernandez Robbio, Matías S. (2014) «Musas y escritoras: el primer canon de la literatura femenina de la Grecia antigua (AP IX 26)». Praesentia, v. 15, 2014, pp. 1-9. ISSN (en línea): 1316-1857. (online)
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "But Telesilla mounted on the wall all the slaves and such as were incapable of bearing arms through youth or old age, and she herself, collecting the arms in the sanctuaries and those that were left in the houses, armed the women of vigorous age, and then posted them where she knew the enemy would attack."
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "When the Lacedaemonians came on, the women were not dismayed at their battle-cry, but stood their ground and fought valiantly."
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "Then the Lacedaemonians, realizing that to destroy the women would be an invidious success while defeat would mean a shameful disaster, gave way before the women."
Polyaenus, Strategems, 8.68.1
Freeman, Philip (2006). The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York: Simon and Schuster. p. 206. ISBN 0-7432-8906-4.
Koch, John (2006). Celtic Culture: A-Celti, Volume I. Santa Barbara, CA: ABC-CLIO. p. 1396. ISBN 1-85109-440-7.
Gera, Deborah (1997). Warrior Women: The Anonymous Tractatus De Mulieribus. E.J. Brill, Leiden, the Netherlands. p. 10-11. ISBN 90-04-10665-0.
Freedman, Phillip (2006). The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York, NY: Simon & Schuster. p. 115. ISBN 0-7432-8906-4.
a b c d e Jackson-Laufer 1999.
Polybius, Scott-Kilvert & Walbank 1979; Wilkes 1995.
Hammond 1993.
Berranger, Cabanes & Berranger-Auserve 2007.
Wilkes 1995.
Arthur M. Eckstein (2 Ocak 1995). Moral Vision in the Histories of Polybius. University of California Press. ss. 154–. ISBN 978-0-520-91469-8. Such is the case, of course, with his presentation of Queen Teuta, ruler of the Illyrian Ardiaei (2.4-1 1). Teuta succeeded her husband, Agron (himself a drunkard; cf. 2.4.6), in 231. Polybius sneers that she ruled "by women's reasoning” ...
Pennington, Reina (2003). Amazons to Fighter Pilots - A Biographical Dictionary of Military Woman (Volume Two). Westport, Connecticut: Greenwood Press. s. 430. ISBN 0-313-32708-4.
a b Wilkes 1995, s. 158.
a b Meijer 1986, s. 167.
Wilkes 1995, s. 160.
a b c Freeman 1863.
a b c d Ceka 2013.
Polyaenus: Stratagems - Book 8, Chapters 26-71, chapter 56. Translation by Andrew Smith, Adapted from the translation by R.Shepherd (1793). http://www.attalus.org/translate/polyaenus8B.html, accessed July 9, 2014
The Role of Women in the Altaic World, edited by Veronika Veit, 2007, p.261

Yazan: Nimrael

MISIR TANRISI OSİRİS

Yazan: N.Kara
mitoloji, mısır mitolojisi, Osiris, Osirisin çocukları, osirisin ölümsüzlüğü, anubisin babasını diriltmesi, setin planı, büyülü tabut, diriliş tanrısı, ölüm yargıcı, din ve mitoloji Geb ve Nut'un 4 çocukları vardır: Osiris, İsis, Set, Nephthys. Osiris kural koyucu ve koruyucu Tanrı olarak geçer. Ölümsüz yaşam ve diriliş Tanrı'sıdır. Osiris kardeşi İsis'e aşıktır ve onunla evlenmiştir.Ondan Horus adında oğlu doğmuştur.Yani İsis onun hem kardeşi hem eşidir.(Görüldüğü gibi aralarındaki ensest ilişki hayli ilginç, bu daha başlangıç devamını okuyun lütfen :))

Osiris'in Set adındaki kardeşi kötülük Tanrı'sıdır. Osiris onun aksine iyiliği temsil eder. İsis'ten bir oğlu olan Osiris'i bu kez de diğer kız kardeşi olan Nephthys baştan çıkarmış (yani başka kadın veya erkek Tanrı yokmuş gibi kardeş kardeşe olalım demişler :)) ve ondan bir çocuk doğurmuştur.Yani Anubis'i; Anubis bilindiği üzere ölüm ve cenaze Tanrı'sıdır.

Bir süre sonra Ra gökyüzüne Osiris'i kural koymak için göndermiş. Osiris'in gücü arttıkça göze batmaya başlamış ve kardeşi Set onu öldürmüştür.(Tanrılar da mı ölüyor? Dedirtiyorlar insana) Neyse, ölmüş ve karısı İsis bu duruma sinirlenmiş tabi. Plan kurmuş ve Ra'nın yanına gidip uyurken tükürüğünü alıp kille karıştırmış ondan bir yılan yaratmıştır. Yılan Ra'yı ısırmış, Ra yılanın zehrinden feci bir hale gelmiş ve onu kimse iyileştirememiş. İsis Ra'ya gidip 'seni ben iyileştirebilirim ama bana gizli adını söylersen' demiş. Ra da napsın, el mahkum gizli adını söylemiş ve İsis onu iyileştirmiş bu sayede büyük bir güce de sahip olmuş. Bu planı tabi ki ölü olan kocası Osiris için yapıyordur. Ra 'yı etkisi altına alıp kocasını diriltmesi için zorlar ve Osiris dirilir, taht Osiris'in olur.

mitoloji, mısır mitolojisi, Osiris, Osirisin çocukları, osirisin ölümsüzlüğü, anubisin babasını diriltmesi, setin planı, büyülü tabut, diriliş tanrısı, ölüm yargıcı, din ve mitoloji

Ee tabii bu durumda Set durur mu yerinde. Osiris güçlü bir Tanrı olunca tekrar harekete geçer. O da zekice bir plan düşünür. Düşündüğü plan şöyledir: Set Osiris'in ölçüsüne göre bir tabut yaptırır ve bu tabut çok süslü, değerli taşlarla donatılmıştır. Ama görülmeyen şeylerde vardır tabi, Osiris'i etkileyen güçlü büyüler yapılmıştır tabuta. Set daha sonra büyük bir yemek verir ve Osiris'i de davet eder. Yemek sonunda tabutu getirtir ve 'ona kim sığarsa ona muazzam bir hediyem olacak' der. Onlarca kişi tabuta girer girer çıkar ama hiç biri sığmaz. Daha sonra en sona kalan Osiris de denemek ister. Tabuta girdiği anda Set tabutun kapağını kapayıp üzerine kurşun döker ve Osiris içeride kalır. Set hiç bir Tanrı'nın uyarısını dinlemeden tabutu Nil nehrine atar. İsis nehrin kıyılarında kocası Osiris'i aramaya koyulur. Bulduktan sonra onu evine götürürken kötü Tanrı Set yine gelir ve İsis ile çocuğu Horus'a saldırır. Set Osiris'ten tamamiyle kurtulmak için onu tabuttan çıkarıp 14 parçaya böler. Her parçayı ayrı toprağa dağıtır. Daha sonra Osiris'in Nephthys 'ten olan oğlu Anubis babasının her parçasını toplayıp mumya bezleri ile sardıktan sonra onu hayata döndürür. Yani Osiris 2.kez dirilmiş oluyor, ama artık Osiris bu dünyada yaşamak istemediğinden ölüler şehrine gidiyor. İsisten olan oğlu Horus Set'i yendiğinde Osiris artık diğer oğlu Anubis ile birliktedir. Anubis ölülerin yargılanması için onları Osiris'e getirecektir; çünkü o ölüler ülkesinin yargıcı olmuştur.