HABERLER
Dini Haber
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İSLAMİYET VE KÖLELİK

Yazan: A.Kara
A, din, islamiyet, İslamiyet ve kölelik, İslamda kölelik, Hz Muhammed'in cariyesi, Muhammed'in cariyesi Marya, Hristiyanlarda kölelik, Din ve köle ticareti, Kölelik, Müslümanların köle ticareti,

"Kölelik, merkezdeki Arabistan'dan batıdaki Kuzey Afrika'ya ve şu anda doğuda Pakistan ve Endonezya'ya kadar uzanan, yerleşik ve göçebeliği olan tüm İslam toplumlarında vardı. Osmanlı İmparatorluğu, Kırım Hanlığı ve Nijerya'nın Sokoto halifeliği gibi bazı İslam devletleri köle toplulukları olarak adlandırılmalıdır çünkü kölelik sayısal olarak yüksektir ve bu devletler gücünün büyük kısmını kölelikten almışlardır."
[Britannica Ansiklopedisi - Kölelik]

Tarih boyunca pek çok toplum köleliği uygulamıştır ve Müslüman toplumlar bir istisna değildir.
Atlantik köle ticaretinde olduğu gibi birçok kişinin doğu köle ticaretinde de köleleştirildiğini düşünüyor.

Atlantik köle ticareti kaldırılınca doğu ticareti genişledi ve bazı Afrikalılar için Atlantik ticaretinin kaldırılması özgürlüğe yol açmadığı gibi köle hedeflerini değiştirdi.

Atlantik köle ticaretine Hristiyan köle ticareti denmesi gerekir çünkü bundan sorumlu olanlar Hristiyanlardı. Pek çok Müslüman kültürde çeşitli zamanlarda kölelik var olmuş olsa da 'İslam köleliği' ve 'Müslüman köle ticareti' gibi ifadeler yanıltıcıdır; Onlar Hristiyan'dı.

İslam'dan önce kölelik
Kölelik, İslamiyet öncesi dönemde yaygındı ve birçok eski hukuk sistemi tarafından kabul edildi ve İslamiyet egemenliği altında devam etti.

"İslam, diğer tek tanrılı dinler olan Hristiyanlık ve Yahudilik tarafından da kabul edilen ve onaylanan ve İslam öncesi dünyanın iyi kurulmuş eski bir geleneği olan köle ticaretini yönetmek için fazlaca yumuşatmış olsa da köleliğin kaldırılması için bir adım atılmamıştır."
Forough Jahanbaksh, İslam, Demokrasi ve Din Modernizmi, 1953-2000, 2001

İslam köleliği nasıl yumuşattı?
İslam köleliğe özgürlüğün insan tabiatı gereği olduğunu eklemiştir ve kölelerin maruz kaldıkları muameleleri düzenlemiştir:
  • İslam, köleleri insan ve iyi mal(mülk) olarak düzenledi,
  • İslam köleye kötü muameleyi yasakladı (fakat köleliği kaldırmadı),
  • İslam kölelerin özgürlüklerine kavuşmalarına ve erdemli davranışlarda bulunmalarına izin verdi,
  • İslam, Müslümanları diğer Müslümanları köleleştirmekten alıkoydu, böylece farklı din ve toplumdan olanlar köle olarak kullanılıyordu.

Fakat köleliğin esas doğası, başka yerde olduğu gibi İslam çatısı altında da aynı kalmıştır. Köleler insan hakları ihlallerine ciddi ölçüde maruz kalmışlardı. Kölelik yeniden düzenlenmiş olsa da kölelerin özgürlükleri kısıtlıydı ve yasalara uymadıkları zaman hayatları çok tatsız bir hal alabilirdi.

İslam, Muhammed ve Kölelik

İslam'da köleliğin yasal olduğunu ve 19. yüzyıla kadar bir çok yerde (ve daha sonra hala bazı ülkelerde) devam ettiğini peygamberleri Muhammed'in bizzat kendisinin köle ve cariye sahibi olması (örneğin Hristiyan cariyesi Marya) ele geçirmesi, köle satın alması ve satması örnekleri açıklayabilir. Bazı Müslüman düşünürler köleliği kaldırılmak için şiddetle eleştirmelerine rağmen, köleliğin kaldırılmasına yönelik itici güç büyük ölçüde sömürgeci güçlerden gelmiştir.

Hristiyan Atlantik köle tüccarlarının aksine Müslümanlar birçok kültürden ve Afrika'dan insanları köleleştirdiler. Diğer köle kaynakları ise Balkanlar, Orta Asya, Akdeniz ve Avrupa olmuştur.

Köleler nereden geliyordu?
Müslüman tüccarlar kölelerini üç ana alandan aldılar:
  • Gayrimüslim Afrika
  • Merkez ve Doğu Avrupa
  • Orta Asya

Kölelerin Müslüman toplumlarda asimile oluşu
Muhammed'in öğretisine göre köleler mülkiyet olarak değil haysiyet ve haklara sahip insanlar olarak görülmeliydi ve köleleri özgür bırakmak erdemli bir şeydi. Bu öğreti kölelerin Batı'da olduğundan çok daha fazla asimile oldukları bir kültür yaratılmasına yardımcı olmuştur.

İslam dünyasında köle her zaman sosyal hiyerarşinin dibinde değildi. Müslüman toplumlarda köle, daha geniş bir çalışma alanına sahipti ve Atlantik ticaretinde köleleştirilenlerden daha geniş sorumluluk alanlarına sahiplerdi.

Bazı köleler büyük gelirler kazanarak önemli güç elde ettiyse de yine de bu tür elit köleler bile sahiplerinin gücünün ve boyunduruğunun altında kaldı.

İslam köleliği sadece ekonomik amaçlı değildi
Batı köle ticaretinin aksine İslam'daki kölelik tamamen ekonomi amaçlı yürümemiştir. Bazı Müslüman köleler üretken emek olarak kullanılmış olsalar da genellikle Batı'da olduğu gibi aynı kütle ölçeğinde değil, daha küçük tarımsal işletmelerde, atölyelerde, yapılarda, madencilikte, taşımada veya saraylarda kullanılıyordu.

Köleler aynı zamanda askeri hizmet için de alınıyordu, bazıları devletin kontrolünü elzem hale getiren elit birliklerde görev yaparken, bazıları da sivil hizmetin eşdeğeri haline geliyordu.

Başka bir kölelik kategorisi, seks köleliği için genç kadınların birileri veya büyük haremler için cariye olarak alınmasıydı. Bu kadınlardan bazıları da zenginlik ve güç elde edebilmişti.
Bu haremler, köleleştirilmiş ve hadım edilmiş harem ağaları tarafından korunuyordu.

Sonuç: Kölelik İbrani dinlerinin egemen olduğu toplumlarca hiçbir zaman yasaklanmamıştır. Kölelere tanınan haklar farklılık göstermiş olsa da bu insanların Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerce köle olarak alınıp satıldığı, seks işçisi gibi kullanıldığı gerçeğini değiştirmemektedir. Muhammed'in Marya adında bir cariyesi, Osmanlı devletlerinin ise oldukça büyük cariye odaları, haremleri vardır. Hristiyanlar köleleri daha sert, tam bir eşya gibi kullanırken Müslümanlar biraz daha ılımlı yaklaşmış, özellikle evlerinde yer vermişlerdir; ki bunun temel nedenlerinden biri eşleri ile cariyelerine belirledikleri cima günlerinde ilişkiye girmek, diğer sebebi ise daha ılımlı davranarak kendi dinine çekmektir.

KÖLE OLAN PADİŞAH TORUNLARI | 600 YILLIK YALAN

K,tarih,Osmanlı atamız mı?,Osmanlının Türk karşıtlığı,Türkleri köleleştiren Osmanlı,Osmanlı gerçekleri,Türklüğü küçümseyen Osmanlı,Osmanlı torunuyuz diyenler bilmeli,Osmanlı ve Türklük
Günümüz Türkiye'si okullarında çocuklara her gün köle olmakla gurur duymak öğretiliyor. Sokağa çıkıp insanlara sorsan neredeyse yarıdan çoğu ben Osmanlı torunuyum diyecektir. Bunun nedeni insanlara sahte tarih okutularak Osmanlı padişahlarını putlaştırıp günümüz Türkiye insanlarının dedesi olarak göstermeleridir. Oysa Osmanlı padişahları bir çok topluluklar gibi Türk toplumunu da köle olarak görmüş ve kendilerinin kulları olarak tanımlamışlardır. Bu sözde İslam sancağı taşıyan Müslüman padişahlar kendilerinin Allah'ın yer yüzündeki gölgeleri, yönettikleri insanları da kulları olarak görmüşler. Bu durumda Osmanlıda yaşayan insanlar KUL, Osmanlıyı yöneten padişahlar ise EFENDİ durumundadır.

Bu tanımda kul olan taraf apaçık belli. Osmanlı döneminde karnını doyurmak için gece gündüz çalışan kazancının yarısını vergi olarak veren ve yeri geldiğinde padişahların başka topraklar üzerinde egemenlik kurmak için yaptığı savaşlarda ölen insanlardır.

Efendi tarafıysa saraylarda yağla balla beslenen, en iyi hocalardan ders alan, ipek elbise giyip altın taçlar takan insanlar. Köle kategorisinden farklı olarak buraya Osmanlı padişahları ve onların aileleri dahildir (birde devlet erkanı var onlar da günümüz Türklerin dedesi olamaz çünkü hepsi sonradan devşirmelerdir) Bu insanların kimler olduğu tarihte bizzat bellidir. Günümüzde Osmanlı hanedan mensubu çok az insan kalmıştır ki bununda çoğu Avrupa ve Amerika'da yaşıyor (Osmanlı Hanedanından bugün 77 kişi hayatta. 25'i şehzade, 16'sı sultan, 23'ü sultanzade, 13'ü de hanım sultan. Her yerdeler, 4 kıtaya yayılmışlar. Her dilde konuşuyorlar. Bazıları konuşacakları ortak dil bulamadıkları için birbirleriyle iletişim kuramıyor). Peki saraylarda yaşayan, yağla balla beslenen bu soy bugün neden bu kadar az kişi kaldı? Bunun en büyük sebeplerinden biri Osmanlı hanedan mensuplarının yıllarca taht için birbirini öldürmesidir.

Bugün Türkiye'de yaşayan ve kendisini Osmanlı torunu gören bunca insanın dedeleri muhtemelen Osmanlı döneminde vergi verebilmek için gece gündüz çalışan zavallı köle(kul) olmuşlardır. Osmanlı döneminde Türklerin saray yönetimine ve saray hizmetine hatta Türk kadınlarının hareme alınmadığı için bu insanların dedelerinin ve ninelerinin bırakın hanedan mensubunu saray hizmetçisi bile olması mümkün değildir.

Osmanlı'da Türklük Anlayışı
Osmanlı kendini hiçbir zaman bir Türk imparatorluğu olarak nitelendirmemiş hatta Türk kelimesi Osmanlı döneminde idrak-ı bilhak (anlayış yoksunu, cahil) manasında işletilmiştir. Eğer Osmanlı belgelerini incelerseniz Osmanlı hanedanlarının kendilerini Türk olarak göstermekten kaçındığının şahidi olursunuz. Padişahlar her zaman Türkleri hanedanlığın istikbali için tehdit olarak görmüşler ve onun içinde Türk asıllı insanların yüksek mevkilere gelmesine izin vermemişler. Bunun yerine devlet adamı ihtiyaçlarını Avrupalı ülkelerden 7 yılda bir her bölgeden en az 40 kişi olacak şekilde, 12-15 yaşlarında, becerikli ve akıllı çocukları ailelerinden zorla kopararak Enderun ve Yeniçeri ocaklarında yetiştirerek karşılamışlardır. Osmanlının gerileme dönemine kadar son Türk kökenli sadrazamı Candarlı Halil Paşaydı o da diğer devşirme vezirlerin kışkırtmasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından boğdurularak infaz edilmiştir. Yani Anadolu Türküne sözde Türk imparatorluğu olan Osmanlıda devlet mevkileri ve prestijli orduda (yeniçeri ocağında) görev yapma yetkisi böylece kapatılmıştır. Yüksek mevkilerde olan devşirme padişahlar ise çocuk yaşta yurtlarından ve ailelerinden alınmaları yüzünden içlerinde biriken kinden dolayı hep Anadolu'nun Türk toplumuna eziyet etmiş, her fırsatta onları aşağılamışlardır. Buna misal olarak Hırvat kökenli Kuyucu Murat Paşanın Güney Doğu Anadolu'da yetmiş bin Alevi Türkmen insanı öldürmesi ve diri diri yakması verilebilir. Aman dileyen Anadolu insanına ise Paşanın cevabı "Vurun şu pis Türkün başını" şeklinde olmuştur. Bundan başka Osmanlının devşirme saray şairlerinden olan Hafız Ahmet Çelebinin 1499 yılında yazdığı bir şiirinde Türklere hitap şekli aynen böyledir:

SAKIN TÜRK'Ü İNSAN SANMA
BİR AN BİLE OLSA TÜRK'LE OLMA
TÜRK ELİNE ŞEKER OLSA, O ŞEKER ZEHİR OLUR,
TÜRK'ÜN BAŞINI KESERKEN SAKIN GAM YEME
BABAN BİLE OLSA TÜRK'Ü ÖLDÜR.

Bunun dışında Fatih Sultan Mehmet'in sadrazamı olan Rum asıllı devşirme Mehmet Paşanın, Karaman seferindeki talanı ve insan kıyımını durdurmak için ondan aman istemeye gelen Türklere cevabı: "NİCE SIZLANIRSINIZ AKILSIZ TÜRKLER! VATANIMIN IRKIMIN ÖCÜNÜ SİZLERDEN KARAMAN ÜLKESİNDE ALMAYA MUVAFFAK OLDUM" şeklinde olmuştur.

Osmanlı devletinin Türklere yaptığı bu zulümlerin ve aşağılamaların bugün bizlere tarihten belgeleriyle gösterilmesi o dönemin padişahlarına da gösterildiği anlamına geliyor. Ama nedense padişahlar bu Türk düşmanlığına bir son vermemiş ve bunları yapanları cezalandırmamıştır. Çok enteresandır ki günümüz Türkiye'sinde insanlar kendilerini milliyetçi zannediyor ama aynı zamanda milletine zulüm yapan ve aşağılayan Osmanlı padişahlarını da seviyor ve övüyorlar. Bu trajikomedinin sebebi okullarda yapılan propaganda ve yalan yanlış öğretilen tarihtir. Nede olsa üzerinden prim yapma ve insanların milliyetçi duygularını gıdıklamak isteyen politikacılar bu padişahları putlaştırmaya ihtiyaç duyar. Ortaya çıkıp Osmanlı bizim devletimiz idi ama bize düşman olmuştur diyecek halleri yoktur. Son olarak kendini Osmanlı torunu sanan insanlara şunu söylemek istiyorum. Dedelerinizi köle yapan, aşağılayan, öldüren bir hanedanın torunu olma isteğini duymak için çok zeki olmak gerekir. Bu zeka ve akıl hakikaten de sizlerde vardır. Doğrusu kıskanmadım dersem yalan söylemiş olurum.

Yazan: Kirpi

OSMANLI İSLAM DEVLETİ MİYDİ?

Yazan: Kirpi
K, Osmanlı islam devleti miydi,Osmanlıda şarap,Osmanlıda esrar,Padişahların alkol ve esrar,Kur-an'a uymayan Osmanlı,Fatih Sultan Mehmet'in Hristiyan aşkı,din, islamiyet, Şura suresi, Ali İmran suresi, Neml suresi

OSMANLI İSLAM DEVLETİ MİYDİ?


1299-1922 yılları arasında varlığını sürdürmüş Osmanlı İmparatorluğu yıllarca bir İslam devleti ve İslam adına savaşmış bir imparatorluk olarak okullarda öğretildi. Oysa bu devletin İslamla hiç bir alakası olmamış ve dahi İslam adına değil başkalarının topraklarını işgal etmek, insanları köle yapıp vergi yoluyla sömürmek için savaşlar yapmıştır. Hatta günümüz Türkiye Cumhuriyetinde bu İmparatorluğu yüceltmek ve putlaştırmak adına binlerce tarihi yalanlar uydurulmuştur. İşin vahim tarafı bu yalanlar okullarda hocalar tarafından ve bazı profesör adi altındaki cahiller tarafından öğrencilere öğretilmiştir. Bu yazımızda size Osmanlının yapısını ve yaptıklarını Kuranla eşleştirip Osmanlının bir İslam devleti değil Bizans kalıntısı bir devlet olduğunu kanıtlayacağız.

İlk önce Muhammed tarafından övülmüştür denilen İstanbul fatihi Fatih Sultan Mehmet'in hayatını Kuranla eleştireceğiz. Bildiğimiz gibi unlu jeoloji uzmanı ve bir o kadarda tarihi iyi bilen Celal Şengör bu yakınlarda Fatih Sultan Mehmet'in Müslümanlığı tartışılır diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra beynini hocalara, şeyhlere, evliyalara yedirmiş bir kısım insan ona saldırmaya başladı. Size F.S. Mehmet'in Hristiyan bir erkek çocuk hakkında yazdığı bir şiirini takdim ediyorum

Bağlamaz firdevse gönlünü Kalatayı gören
Servi anmaz onda ol serv-i dilârâyı gören
Bir firengî şîveli İsayî gördüm onda kim
Lebleri dirisidür der idi İsâyı gören
Akl u fehmin dîn ü îmânın nice zabt eylesün
Kâfir olur hey müselmânlar o tersâyı gören
Kevseri anmaz ol içdiği mey-i nâbı içen
Mescide varmaz o varduğı kilisâyı gören
Bir Frengi kafir olduğunu bilürdi Avniya
Belün ü boynunda zünnari çelipayı gören.


TERCÜMESİ

Galata’yı gören gönlünü Firdevs Cennet Bahçesine bağlamaz
Gönlü ihya eden o Ulu’yu (başkanı) gören başka bir Ulu’nun ismini asla anmaz.
Bir Hıristiyan aksanlı(şiveli) İsa’yı gördüm onda ki
İsa’yı görenin dudakları İsa’nın diri olduğuna şahadet eder.
Aklın dinini ve imanını nasıl korusun!
O Hristiyan'ı gören tüm Müslümanlar kafir olur.
Nebi’nin (İsa’nın) o içtiğini içenler Kevser’i (Ehli Beyti) anmaz olur.
Onun olduğu o kiliseye varan Mescide gitmez olur.
Belindeki Hristiyan kuşağını, boynundaki haçı gören;
Bir Hristiyan kafir olduğunu bilirdi Avniya.(Avniya: Fatih’in mahlası)

Şiirden anlaşıldığı kadarıyla Fatihin Hristiyanlıkla çok büyük bir bağı var. Eğer bu şiiri kimin yazdığını söylemeden sokakta her hangi bir insana okusan bu şiiri Hristiyan bir papaz yazdı diye cevap verir. Ama Fatih'in Müslüman olmadığının kanıtı bir tek bu değildir. Bildiğiniz üzere Fatih kararnameleriyle ünlü bir padişahtır. Bu kararlarından en çok bilineni taht ve saltanat için kardeşlerinin (kundaktaki bebek bile olsa) katli kararnamesidir. İşin garip tarafı sözde Şeyhülislamlar da bu karara caizdir diye onaylayarak fetva vermişlerdir.
Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl itmek münâsibdir.
Bu kararın Kur-an'la çelişip çelismediğini söylemeden önce bir şeyi hatırlatalım. Kur-an'da hakimiyetin babadan oğula geçmesi yasaktır. İslama göre hakimler (padişahlar) şura yoluyla (sesverme) seçilir.

Onların iş ve yönetimleri aralarında şura iledir.

Şura Suresi 42.ayet

Allah’tan bir rahmet sayesindedir ki sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba saba, katı yürekli olsaydın, senin çevrenden kesinlikle dağılır giderlerdi. O halde bağışla onları, af dile onlar için, iş ve yönetim konusunda da onlarla şuraya git.
Ali İmran Suresi 159.ayet

Ayetlerden de açıkça belli oluyor ki İslam'da babadan oğula hakimiyetin geçmesi söz konusu bile değil. Gelelim asıl meselemize Fatihin kardeş katli kararına. Bu karara da Kur-an'la baktığımızda bunun tümden İslamla çeliştiğini açıkça görebiliriz. Bazı yanlı tarihçiler bu karara hak kazandırmak için olası taht savaşlarını ve binlerce insanın ölmemesi için yapmıştır diyor. Peki soruyoruz Osmanlı padişahları geleceği bilen kahin miydi ki gelecek de bu şehzadelerin taht savaşı çıkarıp çıkarmayacağını anlasın? Bu bile kendi başına Kuranla taban tabana zıttır. Cünkü Kur-an'a göre gaybı bir tek Allah bilir. Osmanlı padişahları da gelecek de bu şehzadeler taht kavgası çıkaracak diyerek gaybdan haber vermiş ve kendilerini Allah'la eşit tutmuşlardır.

De ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Neml suresi 65.ayet

Ayetde apacik bellidirki Osmanli padisahlarin gaybi bilme gibi bir durumu olamazdı. Şimdi ey muslumanlar size soruyorum Fatihin bu kararnamesi ile biri 3 yasinda olmak uzere 3 oglunu ve 6 torununu oldurten Sultan Suleyman ne kadar musluman? 2 yasindaki kardesini ve 2 esini oldurten Fatih Sultan Mehmet ne kadar musluman?


PADİŞAHLARIN ŞARAP KULLANMASI…
Hiç kimse için Osmanlı'nın şarap kullandığı sır değildir ve bazıları esrar bile içmiştir. Hatta ünlü tarihçi İlber Ortaylı geçenlerde Osmanlı'da esrar kullanımı şaraptan bile fazlaydı diye bir açıklama yaptı. Osmanlı devletinde şarap kullanan bazı padişahların listesine bakalım.

Ikinci Beyazid, Ikinci Selim(Sari Selim), Üçüncü Murad, Üçüncü Mehmed, Dördüncü Murad(içki içtiği için karaciğer sirozundan ölmüştür),  Üçüncü Ahmed, İkinci Mahmud, Sultan Abdulmecid, Sultan Abdulaziz.

Yukarıda isimleri verilmiş padişahların hepsi kendilerini İslam imparatorluğunun padişahı ve Allah'ın yer yüzündeki gölgesi olarak adlandırmışlardır. Para ve mevki peşinde olan sözde din insanlarıda bunları onaylamıştır. Şimdi gelelim Kur-an'ın şarapla ilgili hükmüne:

"Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: İkisi de büyük bir günah"
Bakara suresi 219. ayet

Ayetin hükmünü yukarıda ismi yazılı padişahlara uygulamış olursak eğer bu insanlar İslam devletinin padişahı değil sıradan bir günahkardırlar.

Tüm bunları söylememizin sebebi Osmanlı'yı kötülemek değil yanlışları düzeltmektir. Osmanlı İslam devletiydi ve şeriat hükümleriyle yönetildi diyerek insanları yanlış bilgilendiren tarihçiler ve din tüccarları bu konulardan konuşmayı pekte sevmezler. Kafalarını Gazi Mustafa Kemalin rakı bardağını saymaya yoran tarihçi ve din tüccarları şanlı Osmanlı imparatorlarının şarap küplerini nedense görmezden geliyor. Bu konuyla ilgili yazılarımız devam edecek ve sonraki yazılarda Osmanlı padişahlarının Has bahçelerde 14-15 yaşlı erkek çocuklarıyla eğlencelerinden bahsedeceğiz. Bizi okumaya devam edin…