HABERLER
Dini Haber
yahudilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yahudilik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DAVUT'UN TUHAF AİLESİ

Yazan: Sedat Karadayı

DAVUT’UN TUHAF AİLESİ

Samuel 2 kitabında 3 büyük olay anlatılır. Her üç olay da Rab’ın yasalarında cezası ölüm olarak geçen konulardı. Rab’ın bizzat seçtiği ve meshettiği Davut’un böyle bir suçu işlemiş olması ayrı bir soru, Davut’un çocuklarının bu suçları işlemesi de ayrı bir konu. Kaldı ki Tevrat’ın kitaplarından biri olan Rut kitabından hatırlarsanız Naomi’nin dul gelini Rut, Boaz isimi yaşlı bir akrabası ile evlenmişti. Rut ve Boaz’ın Ovet isminde bir oğlu olmuştu. Daha sonra Ovet’in de İşaya isminde bir oğlu ve onun da Davut isminde bir oğlu olacaktır. Yani Davut öyle önemli biriydi ki soyu Rab’ın istediği şekilde oluşturulmuştu. Bununla da bitmeyecekti, bundan sonda Davut’un oğulları yine her seferinde Rab’ı kızdıracaklardı. Bunların içine yine çok sevip meshedeceği Kral Süleyman da dahil. Peki bu soy neden bu kadar lanetli ve sorunlu çıktı?

Üç olaydan birincisi, geçen yazıda bahsedilen Davut’un Bat-Şeba ile yaptığı zina idi. İkincisi ise bu yazının konusu Davut’un çocukları arasında meydana gelen kan davası. Olay Davut’un 3 çocuğu arasında geçer. Taraflardan biri ilk eşlerinden olan Yizreelli Ahinoam’dan doğan Amnon isimli oğlu. Diğer tarafta ise Geşur Kralı Talmay’ın kızı Maaka isimli eşinden doğmuş olan oğlu Avşalom ve kızı Tamar bulunuyor. Yani üvey kardeşler arasında yaşanan bir olay.

Davut’un Amnon ismindeki oğlu, üvey kız kardeşi Tamar’ı çok beğenmektedir. Hatta o kadar beğeniyordur ki bir türlü aklından çıkartamıyordur. Onun bu sıkıntılı hallerini gören kuzeni ve arkadaşı Yonadav, Amnon’a akıl verir. Amnon’a hasta gibi yatmasını, babası geldiğinde ondan Tamar’ın ona yemek yapması için gelmesini isteyecektir. Tamar geldiğinde de ona aşkını anlatmasını önerir. Amnon hasta gibi yattığında babası onu ziyarete gelir ve Yonadav’ın dediği gibi yapar, babasından Tamar’ın ona gelip gözleme yapmasını ister. Davut bu isteği olumlu karşılar ve sarayda yanında yaşayan kızı Tamar’a, “Haydi kardeşin Amnon'un evine gidip ona yiyecek hazırla” der. Tamar, Amnon’un yanına gidip gözlemeyi tavaya koyar ve pişirmeye başlar. Amnon ise bu sırada odada bulunan Tamar dışında herkesin dışarı çıkmasını ister. Amnon, Tamar’dan gözlemeyi yatak odasına getirmesini ister. Tamar yemeğini götürdüğünde Amnon Tamar’ı kolundan yakalayarak yatağa çeker ve “Gel, benimle yat, kız kardeşim” diyerek zorlar. Tamar buna cevap olarak; “Hayır, kardeşim, beni zorlama! İsrail'de böyle şey yapılmamalıdır! Bu iğrençliği yapma! Sonra ben utancımı nasıl üstümden atarım? Sense İsrail'de alçak biri durumuna düşersin. Ne olur krala söyle; o beni senden esirgemez” der. Amnon, buna rıza göstermeyen Tamar’la zorla yatarak üvey kız kardeşine tecavüz eder. Tecavüz sonrasında emeline ulaşan Amnon, kız kardeşinin kendisini istememesinden dolayı hiddetlenir ve onu evden kovar. Tamar, ağabeyinin kendisine yaptığından dolayı ona kızgın olsa da artık iş işten geçmiştir diye susar. Ancak bir de evden kovulması katlanılacak bir durum değildir ve buna itiraz eder. Fakat Amnon onu dinlemez ve uşağını çağırarak “Bu kadını yanımdan dışarı çıkar, ardından da kapıyı sürgüle” diye emir verir. Kovulan ve evden atılan Tamar, kızgınlığından, üzüntüsünden sinir krizi geçirir ve üstünü başını yırtarak başından aşağıya külleri döker ve saraya dönmek yerine öz ağabeyi Avshalom’un evine gider.

Avsahlom olayı ve detayını öğrenince durumu babası Kral Davut’a iletir ve Amnon’un cezalandırılmasını ister. Bu suçun; üvey bile olsa kız kardeşe tecavüz olduğu için cezası ölümdür ve cezasını Davut vermek zorundadır. Ancak Davut öfkelenmekle kalır ve Amnona ceza vermez.

Avshalom kız kardeşine yapılan bu saygısızlığı affetmez. Üvey kardeşi Amnon’u cezalandırmak için fırsat kollamaktadır. Aradan 2 yıl geçip olay herkes tarafından unutulduktan sonra bir gün Avshalom, Baal-Hasor’da koyunlarını kırktırdığı yerde bir ziyafet verir. Bu ziyafete ailenin ve yakın akraba olan tüm erkekleri çağırır. Kral Davut, bu davete “Hayır, oğlum, hepimiz gelmeyelim, sana yük oluruz” diye cevaplasa da Avshalom kardeşi Amnon’un gelmesi için ısrar eder. Davut bir sorun olacağını düşünmese de tüm kardeşler hep bir arada olacağı için Amnon’un gitmesinde bir sakınca görmez ve izin verir.

Avshalom tüm hizmetkarlarını çağırarak onlara Amnon’un sarhoş olduğu bir anda onu öldürmeleri emrini verir. Hizmetkarlar uygun bir anı kollayarak Amnon’un sarhoş olduğu sırada onu kılıçla öldürürler. Kardeşlerinin ölümünü izleyen diğer kardeşler katırlarına atlayıp kaçarlar. Bu olayın haberi Davut’a Avshalom’un tüm kardeşlerini öldürdüğü şekliyle ulaşır. Davut üzüntüsünden elbiselerini yırtarak isyan eder. Bu arada Davut’a ağabeyi Şima’nın oğlu Yonadav, “Efendim kral bütün oğullarının öldürüldüğünü sanmasın; yalnız Amnon öldü. Çünkü o üvey kız kardeşi Tamar'a tecavüz ettiği günden bu yana, Avşalom buna kararlıydı. Onun için, ey efendim kral, bütün oğullarının öldüğü haberini dikkate alma; çünkü yalnız Amnon öldü” bilgisini verince Davut biraz daha sakinleşir. Bir süre sonra kralın oğulları Davut’un yanına vardığında hep beraber hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarlar.

Amnon’un öldürülmesinden sonra Avshalom, Geşur Kralı Ammihut’un oğlu Talmay’ın (Talmay, anne tarafından dedesi Geşur Kralı Talmay’ın torunuydu) yanına kaçtı. Avshalom Geşur’da 3 yıl kaldı. Bu sürede Davut oğlu Avshalom’u merak ediyordu ve duyduğu endişeden dolayı onun yanına gitmek istiyordu. Amnon’un ölümü Davut’u üzse de yaptığı suçun cezasını çektiğini düşünerek avunmuştu. (Tevrat, Samuel 2, 13. Bölüm)

Davut’un ve oğullarının bu ahlaksız yaşamı Tevrat’a Rab tarafından yazıldıysa Kuran’da neden yer almadı? Eğer Tevrat’a Ezra tarafından yazıldıysa Ezra neden bu konunun geçmesini gerekli gördü? Bunların açıklaması yok. Başka bir konuya gelirsek Rab koyduğu yasalara uymadığını görüyoruz. Bir başka konu da Rab nasıl bir tanrıysa ya adam seçmesini bilmiyor ya da kader yazmaktan haberi yok. Rab, Davut’un kral olmasına karar vermişti ve onu kutsayarak meshetmişti. Fakat Davut bu sevgiye karşılık Rab’ın yasalarına karşı gelerek zina suçu işlemekten geri kalmadı. Yasayı koyan Rab ise Davut’a ölüm cezası vermesi gerekirken günah çocuğu olarak dünyaya gelen oğullarının canını aldı. Amnon da kız kardeşine tecavüz ederek zina suçu işlemişti fakat Davut Rab’ın yasasına uymayarak oğluna ceza vermedi. Avshalom da her ne kadar hakkı olduğunu düşünürsek yine de kardeşini öldürdüğü için Rab’ın yasalarına karşı gelmişti ve suçluydu fakat o da ceza almadı. Bu durum gelecek konularda bu şekilde devam edecek. Davut’un soyu suç işleyecek ama hiçbiri Rab tarafından cezalandırılmayacak.

ANTİK MISIR DİNİNDE 42 SAFLIK BEYANI VE 10 EMİR

Hazırlayan: A.Kara

42 SAFLIK BEYANI VE 10 EMİR

Eski Mısır dininde kişi öldüğünde ölüler alemi olan Duat'a gider, burada kalbi teraziye konur ve iyiliğin tüyüne karşı kalbi tartılırdı. İbrahimi dinlere günah ve sevapların tartılması olarak geçen bu inanışta önemli bir detay vardır. Ölüler Kitabında detaylıca anlatılan Kalbin Tartılması işlemi sırasında kalbi tartılan kişi oradaki tanrıça Maat'ın yargıçlarının bakışları altında 42 maddeden oluşan Saflık Beyanını okumalıdır. Bu, yargılanmadan önce ölen kişiye tanınan bir fırsattı.

Maat'ın yargıçlarına karşı yapılıyordu; Çünkü Maat adaletin, doğrunun, bilginin, yasaların, ahlakın, uyumun ve kozmik dengenin tanrıçasıdır. Kalbin Tartılması sırasında kişinin kalbine karşı Maat'ın tüyünün konmasının nedeni de budur.

Maat'ın yargıçlarına yapılan Saflık Beyanları kişisel olduğundan mezardan mezara farklılık gösterse de temel itibariyle günah kavramları aynıdır. Bunlar tanrıça Maat'ın kanunları değil de Maat'ı memnun etmek için onu okuyacak kişinin hayattayken yaptıkları ya da yapmadıklarının beyanıdır. [4]

42 maddeden oluşmasının nedeni, Nebseni papirüsünde Maat'ın yardımcı yargıçları olan 42 tanrıdır.[7] Bu 42 tanrı, Mısır'ın 42 eyaletini temsil eder ve "yaşamları boyunca Maat'tan beslenen gizli Maat tanrıları" olarak adlandırılırlar. Bunlar sunular kabul eden küçük kademeli ilahlardır. [4]

Yani aslında her bir madde ile bir tanrı ya da tanrıçaya ifade verilmekte ve itirafta bulunulan her bir tanrı ile Mısır'ın bütünlüğü vurgulanır. Bu küçük dereceli tanrı ve tanrıçaların adlarını Ölüler Kitabı'ndaki Nebseni Papirüsünde görmek mümkündür.

Ölünün okuduğu 42 Saflık Beyanı Musevilikteki 10 Emir'in temelini oluşturur şekildedir ve kutsal olduğu söylenen kitaplardaki günah kavramından daha iyi ahlaki hatlara sahiptir. Söz konusu 42 madde şöyledir:
  1. Günah işlemedim.
  2. Şiddet kullanarak soygun yapmadım.
  3. Çalmadım.
  4. Erkek ve kadınları öldürmedim.
  5. Tahıl çalmadım.
  6. Sunuları çalmadım.
  7. Tanrıların mallarını çalmadım.
  8. Yalan söylemedim.
  9. Yiyecekleri taşımadım.
  10. Küfür etmedim.
  11. Zina etmedim, erkeklerle yatmadım.
  12. Kimseyi ağlatmadım.
  13. Kalbi yemedim (Boş yere üzülmedim, pişmanlık duymadım)
  14. Hiçbir erkeğe saldırmadım.
  15. Hilekar değilim.
  16. Ekili araziyi çalmadım.
  17. Kulak misafiri olmadım (başkalarının sırlarını dinlemedim)
  18. Hiçbir erkeğe iftira atmadım.
  19. Haklı bir sebep olmadan kızmadım.
  20. Hiçbir erkeğin karısına ahlaksızlık yapmadım.
  21. Hiçbir erkeğin karısını ahlaksızlaştırmadım (burada önceki iddiasını yenileyerek başka bir tanrıya hitap eder)
  22. Kendimi kirletmedim.
  23. Hiç kimseyi korkutmadım.
  24. Yasayı çiğnemedim.
  25. Kızmadım.
  26. Kulaklarımı gerçeğin sözlerine kapatmadım.
  27. Dine küfretmedim.
  28. Şiddet adamı değilim.
  29. Çekişme kışkırtıcısı ya da barış bozan biri değilim.
  30. Acele ile yargılamadım ya da hareket etmedim.
  31. Konuları merak etmedim.
  32. Konuşurken sözlerimi çoğaltmadım
  33. Kimseye zulmetmedim, kötülük yapmadım.
  34. Kral'a karşı büyücülük yapmadım (ya da küfretmedim)
  35. [Akması gerektiği zaman] suyun akışını hiç durdurmadım.
  36. Asla sesimi yükseltmedim. (kibirli ya da öfkeli konuşmadım)
  37. Tanrı'ya küfretmedim, lanet okumadım.
  38. Kötü bir öfkeyle hareket etmedim.
  39. Tanrıların ekmeğini çalmadım.
  40. Khenfu keklerini ölülerin ruhlarından alıp götürmedim.
  41. Çocuğun ekmeğini kapmadım, şehrimin tanrısını hor görmedim.
  42. Tanrıya ait sığırları öldürmedim. [5][6][1]

Şimdi bir de 10 emire bakalım:
  1. Tanrı YHVH'ten başka ilah(lar)ın olmayacak.
  2. Kendine yukarıda, gökte; aşağıda, yerde; veya derinlerde, yeraltında yaşayan put(lar) yapmayacaksın; onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.
  3. Tanrın YHVH'in ismini boş yere anmayacaksın.
  4. Haftanın altı günü çalışacak ve dünyevi işlerini yapacaksın; haftanın son günü, yedinci gün mukaddes Şabat günündeyse bütün işlerini bırakacak ve Tanrın YHVH'e ibadet edeceksin. O gün, Sebt'tir.
  5. Annene ve babana hürmet edeceksin.
  6. Öldürmeyeceksin.
  7. Zina etmeyeceksin
  8. Çalmayacaksın.
  9. Komşu(ları)na karşı yalan yere şahitlik yapmayacaksın.
  10. Komşu(ları)nın, yakın(lar)ının mülklerine tamah etmeyeceksin.

Fark edebileceğiniz gibi 10 emir, Mısır dinindeki 42 maddenin sayıca azaltılmış ve Tanrı faktörünün daha ağırlık kazandırılmış halidir. Tevrat'ta yazanlara göre Musa bir Mısırlıdır. Dolayısı ile Mısır'da büyümüş olan Musa Mısır tanrı ve tanrıçalarına taparak büyümüştür. Bu yüzden Maat'ı ve 42 Saflık Beyanı'nı biliyor olmalıdır. 

Mısır dinindeki Saflık Beyanları birer kanun olmadığından kişiden kişiye farklılık gösterebildiği için, farklı mezarlardan çıkan beyanlarda ölülerin şöyle beyanları yer alır:
  • Hizmetkarlara kötü muamelede bulunmadım.
  • Kimseye benim adıma cinayet işlemesi için emir vermedim. [2][1]
  • Yalancı şahitlik yapmadım.
  • Aç olana ekmek verdim, susamışa su ve çıplak olana elbise verdim. [3][1]

Henüz ortada Musevilik, Hristiyanlık ve İslam gibi dinler yokken, çoktanrılı eski Mısır dininin sahip olduğu ahlaki çizgi İbrahimi dinlerle neredeyse aynıdır.

Örneğin Mısır dini insanları köleleştirmeyi ve zorla çalıştırmayı uygunsuz bir davranış ya da günah olarak görmemiştir. Durum İbrahimi dinlerde de aynıdır. Yahudiler dinlerini Eski Mısır dininden ve çevre topluluklardan duydukları ile inşa ettiğinden kölelik sistemi onlara da geçmiş, buradan da Kur'an'a geçerek varlığını devam ettirmiştir. Bu yüzden Kur'an'da köleliği ve cariyeliği yasaklayan hiçbir ayet yoktur.

İbrahimi dinlerde ahlaklı olmanın ya da iyilik yapmanın nedeni tanrı ve cehennem korkusudur. Cehennem korkusu içindeki kişi yaptığı iyiliklerle tanrıyı ikna edecek seviyeye geldiğinde cennetlik olur. Yani kişi içinden geldiği için, sadece iyilik yapmak için değil de çıkar ya da tehdit ilişkisi içinde hareket eder.

Söz konusu dinleri etkileyen Mısır dininde de durum aynıdır. Kişiler yeraltı diyarında tekrar doğma hakkı kazanarak cennete gitmek için iyilik yapar ve kötülükten uzak dururlar. Yine ödül-ceza sistemine dayalı ahlak söz konusudur. Bu yüzden kişi hayattayken olabildiğince iyi olmaya çalışır ve öldüğünde Osiris ve 42 Maat yargıcının karşısına çıkarak onlara uzak durduğu kötülükleri ya da yaptığı iyilikleri sıralar. Akabinde "kalbim temiz, kalbim temiz, kalbim temiz" diye de ekler. Çünkü dönem insanının inanışına göre tüm iyi ya da kötü eylemlere karar vermeyi sağlayan, yani beyin işlevini gören organ kalptir. Bu inanışın yansımalarını Kur'an'da da görmek mümkündür.

Bir nokta daha var ki Antik Mısır'ın Büyük Yargılama metinlerinde kişi yaptıklarını anlattıktan sonra diğer aşamada kalbi dile gelip konuşmaya başlar. Bu inanış değişim geçirerek İbrahimi dinlerde kişi yargılanırken günahlarını saklayamayıp itiraf edeceği, hatta organlarının bile onun yerine konuşacağı inanıcına zemin hazırlamış olabilir.

YAHUDİ ŞEYTANI MASTEMA VE TANRI

Hazırlayan: A.Kara

YAHUDİ ŞEYTANI : MASTEMA

En eski Yahudi metinlerinde net bir Şeytan figürü yoktu. Şeytan olarak adlandırılabilecek en eski meleklerden biri olarak, bazen tanrının düşmanı gibi görünen bazen ise onun kirli işlerini yapan Mastema'ydı (מַשְׂטֵמָה). Erken dönem Yahudi düşüncesinde zıtlık ilkesini temsil etmek üzere insanların yarattığı, şeytan benzeri bir figürdü. Hemen hemen şeytanla özdeştir.

Adı Hoşea 9:7,8 de "düşmanlık" anlamına gelen ortak bir isim olarak yer alır. Ölü Deniz Yazmaları'nda şeytanın başka bir adı olan Belial ile bağlantılı olduğu görülür. Dolayısıyla bu terim eski Yahudi edebiyatındaki zıtlık eğiliminin tipik örneklerindendir.

Diğer adıyla Mastemat, suçlayıcı, tıpkı şeytan gibi ayartıcı, baştan çıkarıcı ve Tanrı'nın hizmeti altında cellatlık yapan bir figürdür. Aynı zamanda adaletsizlik, mahkum etme ve düşmanlık meleğidir. Düşen meleklerin çocukları olan Nefilimlerin soyunu komuta etmiştir. Tanrının emri altında olsa da bütün kötülüklerin babasıdır.

Mastema'nın kökeni Eski Ahit anlatılarındaki birçok geleneksel hikayede rol oynayan Yahudi apokrif eseri olan Jübileler diğer adıyla Küçük Yaratılış kitabına dayanır. Adının normal anlamı "sar ha-Mastemah" yani "Mastema'nın prensi" dir ve kitapta anlamı aynı zamanda "düşmanlığın prensi" olarak önümüze çıkar.

Jübileler Kitabına bakıldığında Mastema'nın, Rabbin ana düşmanı olan güçlü bir melek olarak tasvir edildiği görülürken diğer yandan sadece Yahve'ye isyan eden bir melek gibi görünmektedir. İnanışa göre Büyük Tufan bittikten sonra Mastema'yı takip eden meleklerin bir kısmı uçurumlara hapsedilmişti. Mastema tanrıdan, insanoğlunun üzerindeki iradesini gösterebilmesi amacıyla bir kısmının serbest bırakılmasını istemişti. Tanrı bunun kesinlikle iyi bir fikir olduğunu söyleyerek şeytanların onda birini özgür bırakıp Mastema'nın hizmetine vermişti. [1]

Jübileler Kitabı'ndaki ilgili metin şöyledir:

Ruhların lideri Mastema geldiğinde şöyle dedi: "Yaratıcı Rab, onlardan bazılarını (kötü ruhları) özgür bırak, beni dinlesin ve onlara söylediğim her şeyi yapsınlar. Aksi halde emrim altında hiçbir ruh olmazsa irademin yetkisini insanlar arasında kullanamam. Çünkü onları helak edici ve saptırıcı olarak kullanıyorum. Çünkü insanların şerri büyüktür." Sonra tanrı onların onda birinin kendisine bırakılmasını emrederek, kalan kısmı uçurumlara hapsetti. [Jüb. 10:8-9]

MASTEMA, TANRI VE İBRAHİM

İbrahim'i sınamak isteyen Tanrı değil, onun Tanrı'ya olan bağlılığını zedelemek isteyen Mastema'ydı. [2] Kimilerine göre yaptıkları ile İsrail'in yükselişinde önemli rol oynamıştı. Jübileler Kitabı'nda yazana göre İbrahim'den oğlu İshak'ı kurban etmesini isteyen tanrı değil Mastema'dır. Mastema, Yahudilerin tanrısı Yahve'ye İbrahim'in çocuğunu kurban edemeyeceğini söyler. Yani tanrıya o denli bağlı olmadığını iddia eder. Yahve duruma müdahale etmeyerek Mastema'nın yapmak istediği şeyi göstermesine izin verir. İbrahim gerçekten çocuğunu kurban etmeye kalkınca tanrı araya girerek İshak'ı kurtarınca Mastema utanır.

Jübileler Kitabı'nda olaylar nasıl anlatılmış görelim ve buna Mastema'nın Tanrı ile İbrahim hakkında konuşmasıyla başlayalım:

"... Gökte İbrahim ile ilgili, O'nun sözüne ve her türlü zorluğa rağmen Rabbine sadık olduğunu söyleyen sesler vardı. Sonra Prens Mastema geldi ve Tanrının huzurunda şöyle dedi: "İbrahim gerçekten oğlu İshak'ı seviyor ve onu herkesten daha hoş buluyor. Onu bir sunak üzerinde kurban olarak sunmasını iste. O zaman bu emri yerine getirip getirmediğini görecek ve kendisini sınadığınız her şeye sadık olup olmadığını bileceksiniz." [Jüb. 17:15-16]

Gördüğünüz gibi Mastema burada bir nevi kralın aklına girerek onu eyleme geçiren, kışkırtan bir vezir gibidir.

Tanrı ile bu konuşmasından sonra olay İbrahim'den oğlu İshak'ı kurban etmesinin istenmesine gelir. Şöyle yazar:

"Rab ona dedi ki: "İbrahim, İbrahim"! "Evet?" diye cevapladı. Oğlunu, sevdiğin sevgili İshak'ı al ve yüksek tepeye git" dedi. Sana göstereceğim dağlardan birinde onu sun." [Jüb. 18:1-2]

Akabinde İbrahim, İshak ve hizmetçileri le birlikte şafak sökerken yola çıkar. Yolculuklarının üçüncü, ilk ayın 14. gününde İbrahim gidilecek alanı uzaktan görür. Hizmetkarlarını bir kuyunun yanında bırakıp İshak'ı yanına alarak dağa çıkar.

Olayın devamı Jübileler Kitabı'nda nasıl anlatılıyor bakalım:

Rab'bin dağının bulunduğu yere yaklaştığında bir sunak yaptı ve odunu sunağın üzerine yerleştirdi. Sonra oğlu İshak'ı bağladı, onu sunağın üzerindeki odunun üzerine koydu ve İshak'ı kurban etmek için bıçağı almak üzere elini uzattı. Sonra ben (=Mevcudiyet Meleği) O'nun ve Mastema'nın önünde durdum. Rab dedi ki: "Ona söyle, elini çocuğun üzerine indirmesin ve ona bir şey yapmasın, çünkü onun Rab'den korkan biri olduğunu biliyorum." Bunun üzerine ben gökten ona seslendim ve dedim ki: " İbrahim, İbrahim!' Şaşırdı ve: 'Evet?' dedi. Dedim ki "Elini çocuğun üzerine koyma ve ona bir şey yapma, çünkü şimdi senin Rab'den korkan biri olduğunu biliyorum. İlk oğlunu kurban vermeyi reddetmedin.' [Böylece] Mastema prensi utandırıldı. [Jüb. 18:7-12]

Peki olay nasıl son buldu, ona da yazanları okuyarak bakalım:

İbrahim hizmetçilerinin yanına gitti. Yola çıktılar ve birlikte Beerşeba'ya gittiler. İbrahim yemin alanında yaşadı. Her yıl yedi gün boyunca bu bayramı sevinçle kutladı. Gidip sağ salim geri döndüğü yedi güne uygun olarak bayrama Rab'bin bayramı adı verdi. İsrail ve onun soyundan gelenlerle ilgili olarak göksel levhalarda yazan ve emredilen şudur: [Onlar] bu bayramı yedi gün boyunca mutluluk bayramı ile birlikte kutlayacaklardır. [Jüb. 18:17-19]

Jübileler Kitabı'nın özelliklerinden biri bu hikayeye tarih veriyor olmasıdır. 1.ayın 11.gününde dağa ulaşan İbrahim 13 veya 14. gün geldiğinde koç kurban eder. [3]

MASTEMA, TANRI VE MUSA

Mısır'dan Çıkış 12:23'de Rabbin Mısırlıları öldürmek için geleceği yazarken Jübileler Kitabı'nda ilginç bir şekilde bunu yapan, yıkımı getirenler Mastema'nın egemenliği altında olan kötü ruhlardır. [להשחית Jüb. 10:8] Yani Mısır'da ilk doğan oğulların öldürülmesi kötü ruhlar tarafından gerçekleştiriliyordu. Çünkü Mastema bağlanmış, kilitli durumdaydı. [48:15] Bu yüzden emrindeki ruhlar bir nevi tanrının temsilcileri olmuşlardı. Bu ruhlar, Tanrı'nın emri gereği Paskalya sunusu verenlere zarar vermeyecekti. İlgili metinler şöyledir:

Çünkü bu gece -bayram ve sevincin başlangıcında- Mısır'da paskalya sunusunu yiyordunuz ki, Mastema'nın bütün güçleri Mısır diyarındaki her doğan ilk çocuğu, değirmen taşındaki tutsak cariyenin ilk doğan çocuğunu ve sığırların da ilk yavrularını öldürmek için gönderilmişti. Rabbin onlara verdiği şey şudur: Kapısında bir yaşında kuzunun kanını gördükleri her evin üzerinden es geçecek, o evlere öldürmek için girmeyecek, kurtarmak için üzerinden geçecekler. [Jüb. 49:2-3]

Bu şeytanın öne çıktığı diğer önemli nokta Mısır'dan Çıkış'tır. Jübileler Kitabı'na göre Musa Mısır'a döndüğünde onu öldürmeye çalışan tanrı değil Mastema'dır.

"Mastema prensinin sen Mısır'a, konaklama yerine dönerken sana ne yapmak istediğini biliyorsun. Bütün gücüyle seni öldürmek istediğini, senin tüm gücünle Mısırlıları cezalandırmak, intikam almak için gönderildiğini gördüğü için Mısırlıları senin elinden kurtarmak istemedi mi?" [Jüb. 48:2-3]

Bu metinler Tevrat, Mısır'dan Çıkış 4:24'deki "Ve o konaklama yerine gidiyordu ve YHVH onunla karşılaşıp öldürmeye çalıştı" ifadesiyle paralellik gösterir.

Ayrıca Firavun'un yüreğini katılaştıran da odur (Midraş Abkir'de Uzza). Hatta Musa ve Harun büyü yapmak için Firavun'un karşısına çıktığında Mısırlı büyücülere yardım ettiği iddia edilir. Yani bu varlık İsrail halkını ve Yahve'nin takipçilerini aldatmaya çalışan, onlarla uğraşan bir baş belası gibidir.

Jübileler Kitabı'nda tüm ulusların ruhlar tarafından yönetildiği ve bu ruhların başında Mastema'nın bulunduğu yazdığı gibi , sünnetsizler hoş karşılanmadığından olsa gerek aynı zamanda sünneti uygulamayan toplumların hükümdarı olarak kabul edilmiştir. Yani pagan toplumların ve beraberindeki kötü ruhların hükümdarı olarak görülmüştür. Buna karşılık İsrail'in ise tanrı Yahve tarafından yönetildiğine inanılmıştır.

Mastema tanrının rakibi olmasına rağmen diğer yandan enteresan bir şekilde tanrı tarafından insanlığı cezalandırmak ve putperest ulusların gardiyanı olarak hareket etmek için kullanılıyor gibi görünmektedir.

Örneğin sünnet olmanın kişiyi Mastema'nın yönetiminden tanrının yönetimine aktardığı söylenir. Yani çağın sonunda tüm insanlığın bu iblisten kurtularak tanrının egemenliğine teslim olacağı ima edilir.

MÖ. ilk binyıl içinde güneybatı Asya'da iyi ve kötü arasındaki kozmik savaş inanışının popülerlik kazandığı görülür. Bunun en erken örneklerinden biri Zerdüştlükte evreni yöneten iyi ve kötü ruh ya da gücün savaş halinde olmasıdır.

MÖ. 550-330 aralığında hüküm sürmüş Ahameniş İmparatorluğunun başlıca dini olan Zerdüştlüğün Babil sürgünü sonrası Pers İmparatorluğunda yaşamış olan Yahudi düşünürleri etkilemiş olması mümkündür. Yani Mastema Yahudilikte ifade edilen ahlaki ikiliğin bir örneğini temsil edebilir.

Mastema ulusları yönetse de bir gün onun yönetimi altındaki ulusların Yahve'nin saltanatına geçeceğine, Eski Hristiyanlar gibi eski Yahudiler de bir gün dünyanın eski mükemmel haline geri döneceğine inanıyorlardı. Dünyanın sonunda tekrar yenilenip iyiliğin hüküm süreceğine dair bu inanış uzun yıllar var olmuştu.

Batı genel olarak artık kıyameti ve Mesih'in ikinci kez geleceğini bekleyerek yaşıyor olmasa da hala bazı Hristiyanlar bir gün kötülerin yenileceğine, dünyanın şimdikinden çok daha iyi bir hale geleceğine inanıyorlar.

KÖKEN-ORTAYA ÇIKIŞ

Jübileler kitabı MÖ. 2. yy'da Yohanan Hurkanus döneminde yazılmıştır. Hurcanus MÖ. 166'daki Makabi isyanından sonra kurulan Hasmon hanedanlığının baş rahibiydi. MÖ.134'de göreve başlamış ve 104'e kadar hüküm sürmüştü.

Yohanan Hurkanus, Kuzey Filistin'deki toprakları fethederek ve rakipleri olan Samirilerin Gerizim Dağı'ndaki tapınağını yok ederek Yahudiye ulusunun topraklarını genişletmesiyle bilinir.  Güneydeki Edomluları boyunduruk altına almış ve onları Museviliğe geçmeye zorlamıştır. Her ne kadar toprakları tek bir din altında birleştirerek egemenliğini pekiştirmenin bir yolu olarak Museviliği kullanıyor olsa da Helenistik kültüre de sempati duyan biriydi. Bu yüzden Ferisiler gibi bazı Yahudi mezhepleri öfkeleniyor, onun yüksek rahip olarak görev yapmasını sorguluyordu.

İşte Jübileler Kitabı büyük olasılıkla bu bağlamda yazılmıştı. Çünkü kitabın ele aldığı temalar arasında Yahudi Yasasına sıkı sıkıya bağlanma ve tanrı ile karanlık güçlerin savaşı yani tanrı ile Mastema'nın kozmik savaşı yer alıyordu.

İşin ilginç yanı bu şeytan figürünün ortaya çıktığı dönemdir. Çünkü bu dönemde Yahudi halkı kendilerini Yahudi olmayanlardan ayırmanın yanı sıra dinine sadık Yahudileri mürted olan Yahudilerden ayırma konusunda büyük endişe duymuş, aşırı Yahudi milliyetçiliği patlak vermişti.

Yani Mastema figürünün öne çıkış nedeni bir kısım Yahudinin kendilerini diğer uluslardan ve dinine sadık olmayan Yahudilerden ayırma girişimidir. Bu durum sonucunda sadık Yahudiler tanrının yani iyinin yanında yer alan seçilmiş halk iken diğer uluslar ve dinden dönen Yahudiler tanrıya karşı gerçekleşen kozmik savaşta Mastema'nın yönetimi altında yer alan insanlar sayılmışlardı.

Jübileler Kitabı ve Mastema figüründen sorumlu olduğu düşünülen 3 topluluk vardır. Bunlar Ferisiler, Esseniler ve Hristiyanlık karşıtı Yahudilerdir.

Makkabi isyanından sonra ortaya çıkan önemli bir mezhep olan Ferisiler hahamların ve modern Yahudilerin kökleri kabul edilebilecek bir çok şeyin öncüleri olduklarından Yahudi tarihi için önemlidirler. Ferisiler genellikle Yahudi yasalarını ve tarihini öğrenmeyi kendine görev edinmiş sıradan insanlardı. Tevrat'a ek olarak, Tevrat'ı yorumlamalarına yardım eden ve Musa'ya kadar uzanan bir sözlü gelenek olduğuna inanıyorlardı.

Yahudilerin, Yahudi yasalarını izleyerek diğer uluslarla evlenmeyip kendilerini Yahudi olmayanlardan ayırmaları gerektiğini söylüyorlar, ayrıca ölülerin yeniden dirileceğine ve Mesih'in geleceğine inanıyorlardı. Dolayısıyla bu mezhep birçok yönden modern Yahudiliğin ve erken Hristiyanlığın yükselişinde rol oynamıştı.

Ferisiler kendilerini Helenistik dünyadan tamamen koparmak isteyen fanatikler ve Esseniler ile Helenistik kültürün kendilerine uygun yönlerini benimseyen Sadukiler arasında bir orta yol bulmuşlardı. Bugün İbrahimi dinlerin sahip olduğu birçok fikre ve muhtemelen farklı ulusların asi melekler tarafından yönetildiğine, gerçekleşecek son savaşta bu meleklerin yenileceğine inanıyorlardı. Ferisiler hakkındaki tüm kanıtlar ele alındığında Mastema kavramını yaratanların MÖ. 2.yy Ferisileri olduğu görülmektedir.