HABERLER
Dini Haber
yunan mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yunan mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YUNANİSTAN'IN DOKUZ KADIN LİRİK ŞAİRİ

Nimrael, tarih, Yunanistan'ın 9 kadın lirik şairi, Yunan kadın şairler, Telesilla, Praxilla, Moero, Sappho, Myrtis, Corinna, Anyte, Erinna, Nossis, Dişi Homeros, Yunan edebiyatı, Yunan müziği,
M.Ö. 15 yılı dolaylarında Thessalonikeli Antipater, eski çağın önemli lirik şairlerini listelemiştir (Praxilla, Moiro, Myrtis, Anyte, Sappho, Erinna, Corinna, Nossis). Hepimizin bildiği gibi lirik şiir, bireysel konuların okurun kalbine coşkulu bir dil ile hitap edildiği bir şiir türüdür. Antipater'e göre antik dönemin dokuz büyük lirik şairinden söz edelim.

1.) Telesilla (M.Ö. 6. yüzyıl)
Daha önceki yazımızda Telesilla'dan biraz bahsetmiştik. Lirik şiirde "Telesilla Ölçüsü"nü bulan Telesilla, antik dönemde uzun yıllar boyunca konuşulan biri olmuştur. Apollo ve Artemis'e yazdığı lirik şiirlerden yalnızca küçük parçalar günümüze ulaştı. Gençliğinde sık sık hastalanmasından dolayı tanrılara çok danışırdı. Bir gün Kâhin ona kendisini Müzlere adamasını önerir. Telesilla'da müzik ve şiir sanatını öğrenmeye başlar. Zamanla rahatsızlıkları geçmeye başlar ve şiirdeki ünü, Hellas'ın pek çok köşesinde bile duyulur. O dönemin yazarları, Telesilla'yı hem şiir hem de müzik sanatlarında bolca över. Ancak Telesilla'yı asıl ünlü yapan olay Sparta istilasıydı. Sparta ve Argos arasında husumet başladığında Telesilla şiirler yazıyordu. Sparta kralı I. Cleomenes, Apollo Kâhini'ne danışır ve Argos'a ilerlerse neler olacağını sorar. Kâhin ona bu durumda Argos'u ele geçireceğini söyler. Sepeia'da Argos ve Sparta arasında bir meydan savaşı gerçekleşir; birkaç numara ile pek çok Argos askerini katleder ve bir kısmını esir alır. Hayatta kalanlar ise Argus'un kutsal koruluğuna sığınır. Cleomenes esirlere hayatta kalanların nereye gittiğini sorar. Yerlerini öğrendiğinde oraya gider ve teslim olurlarsa can güvenliklerini garanti edeceğini söyler. Ancak Argoslular bir bir çıktığında hepsini katleder. Bu, Cleomenes'in yaptığı ikinci aldatmacaydı. Bir Argoslu hayatta kalır ve bir ağaca tırmanarak olayı izler. Diğer Argoslular ise koruluktan çıkmayınca Cleomenes, koruluğu ateşe verir ve hepsini canlı canlı yakar. Cleomenes, bir Argos askerine bu koruluğun kimin olduğunu sorar ve Argus'a ait olduğunu söyler. Tanrı Apollo'ya mırıldanarak kehanetin gerçekleştiğini söyler ve zaferini tamamlamak için Argos'a doğru ilerlemeye başlar. Ancak kehanet henüz gerçekleşmedi; Argoslu erkeklerin büyük kısmı ölmesine rağmen sadece kutsal Argus koruluğu elindeydi. Telesilla erkeklere neler olduğunun haberini alır; kadınları, gençleri ve yaşlıları ülkelerini korumaları için savaşa hazırlar. Plutarch'ın yazdıklarına göre Argos halkı, Telesilla liderliğinde erkeklerin tuniklerini, zırhlarını ve silahlarını alarak surlara çıkarlar. Cleomenes'in yaptığı taarruzu başarıyla püskürttüler; bununla kalmayıp diğer Sparta kralı Demaratus'u Argos Yolu'nda yenilgiye uğratırlar. Sparta, bu aşağılayıcı yenilgiden sonra geri çekildi. Savaştan sonra hayatını kaybeden kadınlar Argos yoluna gömdüler, bu yolda anıt olarak Ares Enyalius'a tapınak adadılar. Telesilla'ya savaştan sonra ne olduğu bilinmiyor ancak şair olarak hayatına devam ettiği tahmin ediliyor. Bu savaştan yedi asır sonra bile Telesilla ve kadınların cesareti hatırlandı, asırlarca bu olaydan bahsedildi ve hatıraları uzun yıllar boyunca anıldı.

2.) Praxilla (M.Ö. 5. yüzyıl)
Praxilla, bu dönemin lirik şiirine damgasını biraz farklı vurmuştur. Şiirleri genellikle ilahilerden ve alkol şarkılarından (scolia) oluşur. Kendisine bronz bir büst yapılacak kadar şöhretli olan Praxilla, genellikle eğlenceye hitap eden şiirler yazmıştır. Yaklaşık üç asır uzun bir süre boyunca da Praxilla'nın şiirleri, partilerde ve eğlence mekanlarında şarkı olarak söylenmiştir. Praxilla'nın en ünlü şiiri ise Adonis'e yazdığı ilahidir. Günümüze ulaşan bazı parçalara göre Praxilla, şiir karakterlerini Dorlar ile direkt olarak bağlantılı olan mitolojik erotik hikayelerden almıştır. Bir şiirinde Carneius'u, Zeus ve Europa'nın çocuğu ve Apollo ile Leto tarafından eğitim gördüğü, ve Apollo tarafından sevildiği için övmüştür. Bir şiirinde Dinoysus'u Afrodit'in oğlu olarak tasvir ederken başka bir şiirinde ise Chrysippus'un Zeus tarafından tecavüze uğramasını konu edinmiştir. Adonis'in ölümüne bir ilahi yazmıştır. Bu ilahi, Praxilla'nın bilinen en ünlü lirik şiiridir.

"Finest of all the things I have left is the light of the sun.
Next to that the brilliant stars and the face of the moon,
Cucumbers, apples and pears."

3.) Moero (M.Ö. 3. yüzyıl)
Byzantium kentinde doğan Moero, Antipater'in ünlü kadın şairler listesinde yer alır. Aynı zamanda Suda'da (antik bir ansiklopedi) birkaç kez adı geçer. Moero'nun eserlerinden çok azı sağ kalabilmiştir, ancak bunlara dayanarak Moero'nun epik, lirik ve kasideler yazdığını biliyoruz. Meleager ve Athenaus onun adını Moero olarak kaydederken Pausanias, Tatian ve "Suda" ise Myro olarak ismini kaydeder. Eğitimli birisi olan Andromachus ile evlendiği ve bu evlilikten sonradan şiirler yazmış bir oğlu olduğu söylenir.

4.) Sappho (M.Ö. 630-570)
Lesbos doğumlu Sappho, tüm Yunanistan boyunca şöhret kazanmış bir şairdi. Solon ve Plato gibi ünlü filozofların bile övgülerini kazanan Sappho, aristokrak bir ailenin kızıydı. Ailesi varlıklı olduğundan şehir devletlerinin bazılarında evlilik geleneğinde olduğu gibi (zengin aristokrat aile kızlarının evlilikleri) Sappho'nun evlenmesine gerek yoktu, bu varlığı yüzünden dilediği gibi yaşadı ve evlilik tekliflerini geri çevirdi. Hayatı hakkında bilinenler azdır. Lir çalmayı ve şarkı bestlemeyi öğrenerek büyüdü, kendisinden önce ölecek biriyle evlendi ve bu evlilikten Cleis adında bir kızı oldu, politik görüşleri yüzünden Sicilya'ya iki kez sürgün edildi. Şiirlerinde aşk, tutku ve kayıp üzerine derin arzu ve düşünceleri konu edinmiştir. Yani duygulara önem vermiştir. Okunduğu anda okuyucuya kolay gelen ve onları duygusal anın içine çeken şiirler, okuyucunun kolay bir şekilde anlayacağı tecrübeleri kazanmasını sağlıyor. Şiirlerini eski Aiol dilinde yazmıştır ancak Roma döneminde bu dil kullanılmadığından ötürü eğitimli kişilerin Sappho'nun şiirleri üzerinde çalışmadığı düşünülüyor. Şiirlerinin önemli bir kısmı eksik olduğundan çeşitli araştırmalar ve Sappho hakkında bilinenler doğrultusunda kalan eksiklikler, tahmin edilerek giderilmeye çalışılıyor.

5.) Myrtis (M.Ö. 6. yüzyıl)
Boetia'da küçük bir yerde doğmuş ve sonradan seyahat eden Myrtis, Boetia'da önemli bir lirik şairdi. Boetia, o dönemse pek çok küçük yerleşim yerine ev sahipliği yapan bir bölgeydi. Bu bölge, mimari ve sanatsal olarak antik Yunanistan'a çok katkı ve sanatçı sağladı. Myrtis, Pindar ve Corinna'nın eğitmeni olarak da bilinir. Ne yazık ki hiçbir şiiri günümüze kadar ulaşamadı, yalnızca Plutarkhos'un naklettiğine göre kadınların Tanagra'daki kutsal koruluğa girmesinin neden yasak olduğu hakkında bir hikayesi günümüzde biliniyor.

6.) Corinna (M.Ö. 6. yüzyıl)
Boetia'da bir yer olan Tanagra'da doğan Corinna, Pindar'ın şiirde rakibiydi ve yaygın bir görüşe göre Myrtis'in öğrencisiydi. Şiirlerinden günümüze ulaşan birkaç parçaya göre Corinna, eserlerini Boetia lehçesinde yazardı ve dili genellikle sadeydi. Dağ tanrıları Cithaeron ve Helicon arasında geçen bir şarkı yarışmasını, şiirlerinden birine konu edinmiştir. Buradan yola çıkarak Corinna'nın Boetia efsanelerinden etkilendiği ve bu efsaneleri şiirlerine konu edindiği tahmin ediliyor.

7.) Anyte (M.Ö. 3. yüzyıl)
Tegea, Arkadya doğumlu Anyte, Antipater tarafından "Dişi Homeros" olarak anıldı. Anyte genellikle standart epigramı tercih etmiş; bu özgün epigramların yirmi ya da daha fazlasında genç kadınların ve hayvanların ölümlerine olan üzüntüden ve sevecen çocuklardan bahseder. Pastoral epigrama huzur dolu bir ortamı ve atmosferi getirmiştir. Ayrıca eserlerini Dor lehçesinde yazmıştır. Sappho kadar duyguları yansıtamasa da Anyte, Helenistik dönem ile Arkaik dönem şiiri arasında bir köprü gibidir. Dili sadedir ancak dokunaklı anlamlar taşır, pastoral epigram yazmıştır ancak aynı zamanda Asclepius'un kâhinlerini nazımlaştırdığı lirik şiirler de yazmıştır.

8.) Erinna (M.Ö. 4. yüzyıl)
Bir Ege adası olan Telos'ta doğan Erinna, Antipater tarafından ve antik çağda büyük bir şair olarak bilinmesine rağmen hakkında neredeyse hiç bilgi bulunmaz. Erinna'nın bilinen ünlü eseri ise "The Distaff", genç yaşta ölen arkadaşı Baucis'e yazdığı bir ağıttır. Oldukça uzun bir şiir olarak bilinmesine rağmen günümüze kadar yalnızca otuz satırlık bir parçası ulaşabildi. Bu sağ kalan parçada Erinna, Baucis ile olan çocukluk anılarını hatırlıyor. Oyuncaklarıyla oynadığı zamanları, gelin-damat oyunu yaptıkları zamanları, Mormo adında hayal ettikleri bir canavar kadından korktukları zamanları... Bu şiiri yazdıktan çok kısa bir süre sonra, tıpkı arkadaşı Baucis gibi henüz 19 yaşındayken hayatını kaybeden Erinna, arkasında yalnızca bu özlem dolu satırları bırakabildi.

9.) Nossis (M.Ö. 300 dolayları)
Güney İtalya'da bir şehir olan Locris'te doğmuştur. Yazdığı şiirlerde kendinden biraz bahseden Nossis'in şiirlerinin ne yazık ki çok az parçası günümüze ulaştı. Bir şiirinde Locris'in uzun zaman önce (M.Ö. 7. yüzyılda) bir Dor kolonisi olduğunu ve bu şehirden gurur duyduğunu dile getirmiştir. Kendisinin aktardığına göre aristokrat bir aileye mensuptu, ailesinin sağladığı eğitim ile Yunan şiir kalıplarına tıpkı Sappho gibi aşina oldu. Sağ kalan şiirleri ise epigramlardan ibarettir. Ancak bu epigramlarda bulunan bilgilerden yola çıkarak Nossis'in geleneksel epigramlardan ziyade lirik şiire daha yatkın bir kişi olduğu görülüyor. Yine de bir dönem Nossis, tanrılara övgüler ve dualar gibi ilahi konulardan kısa kısa epigramlar yazmıştır. Kendi şiirlerini Sappho'nun şiirleri ile karşılaştırarak geleneksel olmayan şiir kalıplarını savunmuştur. Hemen hemen her ikisi de aynı temalara sahipken Nossis, Sappho gibi yalnızca kadın için yazmamıştır. Ayrıca Nossis, kadınların bakış açısı ile erkeklere hitap eden şiirler de yazmıştır. Ancak her ikisi de şiirlerini kadın merkezli yazmışlardır.

Yazan: Nimrael

HADES

Hades, yunan mitolojisi, mitoloji, Yunan Tanrısı Hades, Yeraltı Tanrısı Hades, Yeraltı Tanrısı, Tartarus çukuru, Zeusun kardeşi Hades, A, Ölüler diyarının Tanrısı, yunan tanrıları, Demeterin kızı Persephone
Hades yeraltı dünyasının ve ölülerin Tanrısıydı, koyu sakallı, kraliyet Tanrısı olarak tasvir edildi. Cenaze törenlerine başkanlık etti ve ölülerin gömülme hakkını savundu. Hades ayrıca, tohumun, tohumu besleyen verimli topraklardan altın, gümüş ve diğer metallerin maden zenginliğine kadar dünyanın gizli servetinin Tanrısıydı. Fakat bu zenginliğine rağmen hiçbir zaman diğer Tanrıların verdiği şölenlere katılmaz, gösteriş yapmaz, pek fazla ortalıkla görünmez ve konuşmayı da fazla sevmezdi.

Hades, kardeşlerinin dördüyle birlikte, doğduğu andan itibaren Kronos (Cronus) tarafından yutuldu. Zeus daha sonra Titan'ı vazgeçirmeye itti ve birlikte Titan Tanrılarını gökten alıp onları Tartarus'un çukuruna kilitledi. Daha sonra üç muzaffer kardeş, kozmosun bölünmesi için çok zorluk çektiğinde, Hades yeryüzünün karanlık kasvetli üçüncü bölgesi olan yeraltını aldı ve korku salan 3 başlı köpeği Cerberus ile yeraltında hüküm sürmeye başladı.

Sonrasında Hades bir gelin istiyordu ve kardeşi Zeus'a kızlarından birini hediye etmesi için dilekçe verdi. Tanrı ona Demeter'in kızı Persephone'u teklif etti. Ancak, Tanrıçanın evliliğe karşı koyacağını bilerek, kızın zorla kaçırılmasına onay verdi. Demeter bunu öğrendiğinde kızı için çok öfkelendi ve kızı dönene kadar yeryüzünde büyük bir kıtlığa neden oldu. Zeus insanlığın yok olması ile tehdit edilerek zorlanınca kız yeryüzünden çıkarıldı. Ancak, nar tohumunun tadına vardığı için, her yıl bir kısmı için kendisine geri dönmek zorunda kaldı.

Yazan: Anu

ESKİ ÇAĞIN SAVAŞÇI KADINLARI

Ahhotep, Amage, Eski çağın kadın savaşçıları, Kadın savaşçılar, Nimrael, Onomaris, Pantea Arteshbod, Seqenenre Taa, tarih, Tarihteki savaşçı kadınlar, Telesilla, Teuta, Ünlü kadın savaşçılar,

Son zamanlarda ilgi duyulan araştırma konusu, eski çağlarda yaşamış savaşçı kadınlardır. Bu ilginin artmasında filmlerin ve dizilerin etkisi büyüktür. En başta akla Lagertha geliyor. Bu listede İlk Çağ'da yaşamış ve daha az bilinen savaşçılar hakkında kısaca bahsedilecektir.

I. Ahhotep

I. Ahhotep (M.Ö. 1560 - 1530)
Karnak tapınağındaki bir dikilitaşta şöyle yazar:
"Her şeyi bilen, Kemet'i toplayan soylu leydi, Kral'ın eşi. Hükümdâr'ın kurduklarını idare etti. Onu korudu. Kaçakları topladı. Firari askerleri bir araya getirdi. Yukarı Mısır halkını yatıştırdı. Asilere boyun eğdirdi, Kral'ın eşi hayat veren Ahhotep."

Seqenenre Tao

I. Ahmose ve kraliçe Ahmose Nefertari'nin annesidir. Ahhotep, "Tatmin olmuş Ay" anlamına gelir. Yaşadığı yüzyıl, Mısır Firavunlarının karşılaştığı en zor dönemlerden biriydi. Bedevilerden ve Asyalılardan oluşan karma bir göçebe halk olan Hiksoslar, M.Ö. 1782 dolaylarında Mısır deltasını istila etti. Hiksos, antik Yunanların dilinde bir terimdir ve asıl isimleri Heqau-khasut'tur, "Yabancı Diyarlarin Hükümdârları" anlamına gelir. Standart savaş arabaları, piyade ve okçulardan oluşan Mısır ordusuna karşılık Hiksoslar süvari deneyimine sahipti, Mısır ordusunu defalarca mağlup ettiler. Ahhotep'in kocası Seqenenre Taa, Hiksoslara karşı verilen muharebede ölünce komutayı Ahhotep aldı. Naip kraliçe olarak oğlu Ahmose erişkin çağa gelene kadar krallığı idare etti. Kaçakları ve firarileri toplayarak orduyu güçlendirdi ve istilacıları püskürtmeyi başardı. Ahmose, on yaşına gelince büyük kardeşi Kamose, Hiksoslar tarafından öldürüldü ve Ahmose krallığı eline aldı. Annesi Ahhotep'in ve kız kardeşi Ahmose Nefertari'nin etkisinde kaldı. Ahhotep ve Ahmose'nin çabaları ile kurulan ordu, Ahmose liderliğinde Hiksosları kesin mağlubiyete uğrattı ve Mısır'ı özgürleştirdi. Bundan sonra Nübye (Kuş) üzerine sefere çıkan ve kaybedilen toprakları geri almak isteyen Ahmose, yokluğunda tahtı idare etmesi için Ahhotep'e verdi. Ahhotep, bu esnada bir isyanla karşılaştı. Teb'li Hiksos fanatikleri tahtı gasp etmeye çalıştılar ancak Ahhotep bu isyanı bastırdı, seferden döndüğünde oğlu Ahmose tarafından "Altın Sinekler" kolyesi ile ödüllendirildi. Ahhotep aynı zamanda pek çok mücevher ile ödüllendirildi; bu mücevherler Krallar Vadisi yakın bir yer olan Dra Abu el-Naga'da bir mezarda bulunsa da Ahhotep'in mezarı hiç bulunamadı.

Pantea Arteshbod

Pantea Arteshbod (M.Ö. 550)
Adının anlamı "Güçlü ve Ölümsüz" olan Pantea, Büyük Kiros döneminde yaşamış ünlü bir isimdi. Özel Pers kuvvetleri olan Ölümsüzler'in lideriydi. Ölümsüzler'in sayısı sürekli 10.000 olurdu; bir adam ölünce hemen yerine başka biri koyuluyordu ve böylece sayı sabit kalıyordu, bu açıdan gerçekten ölümsüzlerdi. Büyük Kiros'un hâkimiyeti altında Pantea ve kocası General Aryasb, Ahameniş İmparatorluğu'nun bu döneminde etkili isim oldular. Perslerin genişlemesinde kilit isim Ölümsüzlerdi ve Artea ile Aryasb, Kiros'un etki alanını yayan kuvvetlerdi. Perslere göre Pantea, bütün Asya'da ki kadınlardan çok güzeldi; bu yüzden Pantea'nın savaşta düşman ve dostun kendisine aşık olmaması için sürekli maske taktığı düşünülürdü. M.Ö. 547 yılında Kiros'un Babil'i fethetmesi üzerine Pantea, burada Pers yasa ve düzenini sağlamakla görevlendirildi. 529 yılına kadar komutanlık görevi yapan Pantea, Kiros'un Tomris'in ellerinde can vermesinden sonra Kiros'un büyük generalleri arasında anıldı.

Telesilla

Telesilla (M.Ö. 6. yüzyıl)
Antik Yunanistan'ın dokuz büyük kadın şairinden biri olan Telesilla, lirik şiirde Telesillean Metre yöntemini bulan kişidir. Gençliğinde sık sık hastalanmasından dolayı tanrılara çok danışırdı. Bir gün Kâhin ona kendisini Müzlere adamasını önerir. Telesilla'da müzik ve şiir sanatını öğrenmeye başlar. Zamanla rahatsızlıkları geçmeye başlar ve şiirdeki ünü, Hellas'ın pek çok köşesinde bile duyulur.

O dönemin yazarları, Telesilla'yı hem şiir hem de müzik sanatlarında bolca över. Ancak Telesilla'yı asıl ünlü yapan olay Sparta istilasıydı. Sparta ve Argos arasında husumet başladığında Telesilla şiirler yazıyordu. Sparta kralı I. Kleomenes, Apollo Kâhini'ne danışır ve Argos'a ilerlerse neler olacağını sorar. Kâhin ona bu durumda Argos'u ele geçireceğini söyler. Sepeia'da Argos ve Sparta arasında bir meydan savaşı gerçekleşir; birkaç numara ile pek çok Argos askerini katleder ve bir kısmını esir alır. Hayatta kalanlar ise Argus'un kutsal koruluğuna sığınır.

Kleomenes esirlere hayatta kalanların nereye gittiğini sorar. Yerlerini öğrendiğinde oraya gider ve teslim olurlarsa can güvenliklerini garanti edeceğini söyler. Ancak Argoslular bir bir çıktığında hepsini katleder. Bu, Kleomenes'in yaptığı ikinci aldatmacaydı. Bir Argoslu hayatta kalır ve bir ağaca tırmanarak olayı izler. Diğer Argoslular ise koruluktan çıkmayınca Kleomenes, koruluğu ateşe verir ve hepsini canlı canlı yakar.

Kleomenes, bir Argos askerine bu koruluğun kimin olduğunu sorar ve Argus'a ait olduğunu söyler. Tanrı Apollo'ya mırıldanarak kehanetin gerçekleştiğini söyler ve zaferini tamamlamak için Argos'a doğru ilerlemeye başlar. Ancak kehanet henüz gerçekleşmedi; Argoslu erkeklerin büyük kısmı ölmesine rağmen sadece kutsal Argus koruluğu elindeydi. Telesilla erkeklere neler olduğunun haberini alır; kadınları, gençleri ve yaşlıları ülkelerini korumaları için savaşa hazırlar. Plutarhos'un yazdıklarına göre Argos halkı, Telesilla liderliğinde erkeklerin tuniklerini, zırhlarını ve silahlarını alarak surlara çıkarlar. Kleomenes'in yaptığı taarruzu başarıyla püskürttüler; bununla kalmayıp diğer Sparta kralı Demaratus'u Argos Yolu'nda yenilgiye uğratırlar. Sparta, bu aşağılayıcı yenilgiden sonra geri çekildi. Savaştan sonra hayatını kaybeden kadınlar Argos yoluna gömdüler, bu yolda anıt olarak Ares Enyalius'a tapınak adadılar.

Telesilla'ya savaştan sonra ne olduğu bilinmiyor ancak şair olarak hayatına devam ettiği tahmin ediliyor. Bu savaştan yedi asır sonra bile Telesilla ve kadınların cesareti hatırlandı, asırlarca bu olaydan bahsedildi ve hatıraları uzun yıllar boyunca anıldı.

Onomaris

Onomaris (M.Ö. 4. yüzyıl)
Bir Balkan kabilesi olan Skordisk'e mensuptu. O sırada Scordiskler açlıkla yüzleşiyordu. Onomaris, kötü yönetmesine rağmen kralın yerini almadı. Kelt halk, daha baştan kendilerine önderlik edecek bir lideri takip etmeye hazırdı. Onomaris, açlığın pençesinde olan Kelt halkını alarak bölgeden göç eder. Güneydoğu Avrupa boyunca zorluklarla yolculuk ettiler. En sonunda Balkan bölgelerinde yaşayan İliryalı kabileler ile harp ettiler. Savaşı kazandıktan sonra yeni bir şehir, Singidunum (Belgrad) şehrini kurdular. Onomaris'in kişiliği hakkında cesareti dışında bir bilgi yoktur. Sıradan halk tabakasına mensup değildi, büyük bir ihtimal ile bir rahibeydi.

Teuta

Teuta (M.Ö. 3. yüzyıl)
İlirya'nın korsan kraliçesiydi. Eşi Agron, bir İlirya kabilesi olan Ardiaei kralıydı. Agron'un yönetiminde bu kabile, kayda değer bir güç kazandılar ve donanmaları tüm Adriyatik boyunca korkulur oldu. Korkira, Epidamnos ve Pharus bölgelerini de ele geçirdi.

M.Ö. 231 yılında ölmesi üzerine Teuta başa geçti. Kocasının genişleme politikasını sürdürdü. Polybius'a göre gözü kara, başarıdan başka bir şey görmeyen biridir. Teuta, İlirya korsanlığını destekledi ve komşu bölgeleri yağmaladı. Komutanları da farklı farklı Adriyatik bölgelerini talan etti. Başta ufak çaplı olsa da Roma ticari gemilerinin büyük kısmı yağmalanınca İlirya ile Roma arasında savaş çıktı. Her ne kadar diplomasi kullansalar da Teuta, Roma'yı kayda almadı. Bununla birlikte diplomatik bir kervan saldırıya uğradı ve diplomat katledildi.

Bir ordu ile birlikte 200 gemi hazırlayan Roma, İlirya'yı istila etmeye hazırdı. İlk olarak Korkira'ya saldırdılar. Korkira komutanı Demetrius teslim oldu ve İlirya'ya ihanet etti. Aynı zamanda valisi olduğu Pharus'u da Roma'ya verdi. Misilleme olarak Teuta hem Pharus'a hem de Korkira'ya saldırdı ve Roma'yı oldukça zorladı. Yine de kaybedeceğini anlayınca Teuta teslim oldu ve vergi vermeksizin bazı bölgeleri Roma'ya bıraktı. Çok fazla toprak ve güç kaybedildi; yıllar sonra Risan'da Roma'ya teslim olmak yerine Teuta, bir uçurumdan atladı ve özgür bir kadın olarak intihar etti.

Amage

Amage (M.Ö. 2. yüzyıl)
Bir İrani halk olan Sarmatyalıların kraliçesiydi. Sarmatyalılar o dönemde İskitya'nın batı bölgesinde, Karadeniz sahilinde yaşardı. Yunan stratejist Polyaenus'un belirttiğine göre Amage, kocası Medosaccus'a lüks yaşama düşkün olduğundan Sarmatyalılara iyi bir kral olamayacağını söyler. Sarmatya yönetimini ve ordusunu ele alan Amage, gücünü olası çift taraflı istilalara karşı garnizon kurmak için kullandı.

Lider olarak ünü tüm İskitya'da yayıldı, bu durum Hersonesos sakinlerini Kimmeryalı İskitlere karşı Amage'den yardım istemeye yöneltti. İttifağı kabul eden Amage, İskit kralına Hersonesos'u terk etmesi için mesaj gönderir. Mesajı reddedince Amage, 120 tecrübeli savaşçı ve her birine üç at vererek yola çıkar. Bir gece ve bir gündüz boyunca tam 180 kilometre ilerlediler ve İskit sarayına vardılar. Sarayı bastıklarında İskitler hazırlıksızdı ve Amage, kralı ve ailesini öldürür. Bir oğlunu ise sağ bırakarak İskit kabilesinin başına geçirir. Hersonesos özgür oldu ve İskitlerin buraya saldırma olasılığı kalkmıştı.

KAYNAKLAR
Aidan Dodson & Dyan Hilton, The Complete Royal Families of Ancient Egypt, Thames & Hudson (2004)
W. Grajetzki, Ancient Egyptian Queens: a hieroglyphic dictionary, 2005
Ann Macy Roth, The Ahhotep Coffins, Gold of Praise: Studies of Ancient Egypt in honor of Edward F. Wente, 1999
Eaton-Krauss, Marianne. 2003. "Encore: The Coffins of Ahhotep, the wife of Seqeni-en-Re Tao and mother of Ahmose". Pages 75–89 in E. Graefe and other editors. Ägypten-Münster. Otto Harrassowitz.
http://www.persepolis.nu/queens.htm#pantea
Chisholm, Hugh, ed. (1911). "Telesilla" . Encyclopædia Britannica (11th ed.). Cambridge University Press.
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.8"
Fernandez Robbio, Matías S. (2014) «Musas y escritoras: el primer canon de la literatura femenina de la Grecia antigua (AP IX 26)». Praesentia, v. 15, 2014, pp. 1-9. ISSN (en línea): 1316-1857. (online)
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "But Telesilla mounted on the wall all the slaves and such as were incapable of bearing arms through youth or old age, and she herself, collecting the arms in the sanctuaries and those that were left in the houses, armed the women of vigorous age, and then posted them where she knew the enemy would attack."
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "When the Lacedaemonians came on, the women were not dismayed at their battle-cry, but stood their ground and fought valiantly."
Pausanias: Description of Greece, ARGOLIS- 2.20.9 "Then the Lacedaemonians, realizing that to destroy the women would be an invidious success while defeat would mean a shameful disaster, gave way before the women."
Polyaenus, Strategems, 8.68.1
Freeman, Philip (2006). The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York: Simon and Schuster. p. 206. ISBN 0-7432-8906-4.
Koch, John (2006). Celtic Culture: A-Celti, Volume I. Santa Barbara, CA: ABC-CLIO. p. 1396. ISBN 1-85109-440-7.
Gera, Deborah (1997). Warrior Women: The Anonymous Tractatus De Mulieribus. E.J. Brill, Leiden, the Netherlands. p. 10-11. ISBN 90-04-10665-0.
Freedman, Phillip (2006). The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York, NY: Simon & Schuster. p. 115. ISBN 0-7432-8906-4.
a b c d e Jackson-Laufer 1999.
Polybius, Scott-Kilvert & Walbank 1979; Wilkes 1995.
Hammond 1993.
Berranger, Cabanes & Berranger-Auserve 2007.
Wilkes 1995.
Arthur M. Eckstein (2 Ocak 1995). Moral Vision in the Histories of Polybius. University of California Press. ss. 154–. ISBN 978-0-520-91469-8. Such is the case, of course, with his presentation of Queen Teuta, ruler of the Illyrian Ardiaei (2.4-1 1). Teuta succeeded her husband, Agron (himself a drunkard; cf. 2.4.6), in 231. Polybius sneers that she ruled "by women's reasoning” ...
Pennington, Reina (2003). Amazons to Fighter Pilots - A Biographical Dictionary of Military Woman (Volume Two). Westport, Connecticut: Greenwood Press. s. 430. ISBN 0-313-32708-4.
a b Wilkes 1995, s. 158.
a b Meijer 1986, s. 167.
Wilkes 1995, s. 160.
a b c Freeman 1863.
a b c d Ceka 2013.
Polyaenus: Stratagems - Book 8, Chapters 26-71, chapter 56. Translation by Andrew Smith, Adapted from the translation by R.Shepherd (1793). http://www.attalus.org/translate/polyaenus8B.html, accessed July 9, 2014
The Role of Women in the Altaic World, edited by Veronika Veit, 2007, p.261

Yazan: Nimrael