HABERLER
Dini Haber

NUN | NAUNET

N.Kara, mısır mitolojisi, mitoloji, Nun, Naunet, Mısır su Tanrısı, Mısır mitolojisinde yaratılış, Mısır mitleri, Ra, Ra'yı gökyüzüne taşıyın, Antik mısır efsaneleri,Rahibe
Ogdoad'un teolojisine göre, evren sekiz unsurun (Thoth, Amun, Horus ve Ra'yı içeren olası tanrılardan birinin kışkırttığı) etkileşiminden oluşur; su, hiçlik veya görünmezlik, karanlık ve sonsuzluk. Su, Nun ve Naunet (kadın formu) tarafından temsil edildi. Her ne kadar Mısırlılar birçok farklı yaratım efsanesine sahip olsa da, hepsi evrenin Rahibe'nın ilkel sulardan geldiğine ve birçok efsaneye göre dünyanın her tarafında her şeyin bu sular altında geri kayabileceği konusunda anlaşmışlardı. Nun'a ayrılmış rahipler ya da tapınaklar yoktu, fakat her tapınağın kutsal göl tarafından temsil edildi ve sıklıkla dini kitabelerde anılıyordu.

Nun her su parçacığında var oldu ve Nil Nehri'nin kaynağı ve yıllık su baskınlarını oluşturdu. Tanrı, tüm tapınakların temellerinin atılmasıyla da ilişkiliydi, muhtemelen Mısırlılar, yapıların temel tabakalarının düz olmasını sağlamak için suyun her zaman yatay bir düzlem oluşturacağı gerçeğinden yararlanan basit ve etkili bir teknik kullandı.


Rahibe sıklıkla kaos güçleriyle ilişkilendirilir. İnsanlar Ra'ya saygı duymuyordu. Nun bunun üzerine Ra'nın insanlığı yok etmek ve dünyayı sona erdirmek için 'gözünü' göndermesi gerektiğini ileri sürdü. Bununla birlikte (Ra'nın düşmanı olan ve tamamen yıkıcı bir güç olan) su yılanının aksine, Nun'un olumlu bir yönü vardı. Nun, Shu ve Tefnut'u şeytani yılanlar gibi kaos güçlerinden korumaktadır. Bir efsaneye göre Nun Nut'a kendisini güneş ineklerine dönüştürmesini ve Ra'yı gökyüzünde taşımasını söyledi, çünkü yaşlanmış ve yorgundu.

Nun bir kurbağa ya da kurbağa kafalı bir adam olarak (Ogdoad üyesi olarak) temsil edildi ancak mavi veya yeşil tenli sakallı bir adam olarak da tasvir edilebilir (Nil Nehri ile doğurganlık ilişkisini yansıtıyordu). Son biçiminde, Nil'in tanrısı Hapi'ye oldukça benzer görünebilir ve genellikle bir güneş teknesinde ayakta duruyor ya da bir palmiye yaprağı (uzun ömürlü bir sembol) tutan sulara doğru yükselirken görünür ki bazen ise hemaphrodite(hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlı) belirgin göğüsleriyle telaffuz edilir.

Memphis'te, Nun, yaratıcı tanrı Ptah ile bileşik peygamber-i Nun şekli arasında bir bağlantı kurdu. Her iki tanrı da güneş tanrısı (Ra veya Atum) 'un babası olarak tanımlandı. Ancak rakip papazlar, Thebes'in ilk rahibenin ilk önce Nun sularının üzerinde yükseldiği yer olduğunu iddia etti. Amun, Thebes'in yaratıcısı tanrısı ve Ogdoad üyesi olduğu için, Amun'un ilkel höyük haline gelene ve sonrasında diğer tanrıları yaratana kadar Nun'un güçlü fakat hareketsiz bir güç olduğunu öne sürdüler.

Çeviren-Yazan: N.Kara

ALLAH'IN EKSİK GÖNDERDİĞİ AYETİ DÜZELTMESİ

AY, din,islamiyet,Kuran,Allah,Allah'ın eksik gönderdiği ayeti düzeltmesi,Mü'minun suresi,Patr suresi,Saffat suresi,Allah'tan başka yaratıcı,Zümcr suresi, Kur'an'daki çelişkiler, Hz Ömer,
Mü'minûn Suresi'nin 14. ayeti ilk önce, "Sonra onu (nutfeyi) bir kan pıhtısı haline soktuk; daha sonra kan pıhtısını bir lokmacık et yaptık. Bu bir lokmacık eti, kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık... Sonunda onu bambaşka bir yaratık (insan) olarak teşekkül ettirdik" şeklinde iner. Bu ayet Muhammed tarafından anlatılırken, o anda orada bulunan Ömer, hayretini dile getirip "Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir" der. Ömer’in bu ifadesinden bir süre sonra Muhammed Ömer’e, "Az önce Cebrail geldi ve Mü’minûn Suresi’nin 14'üncü ayetinin sonunda şu cümleciğin de var olduğunu söyledi. (Ömer’in az önce ifade ettiği cümlenin tıpa tıp aynısını okuyor) Artık bundan sonra biz ayeti, bu şekilde bilmeliyiz" diyor ve daha önce farklı inen ayetin son kısmına, "Yapıp YARATANLARIN güzeli olan Allah pek yücedir" anlamındaki ifade eklenmiş oluyor ki, Cebrail ilk ayeti getirdiğinde Ömer onu kullanmış ve Muhammed de dinlemişti. Cebrail bir daha inmiş, eksik getirdiği ayeti bu şekilde tamamlamış oluyordu. Evet, burada haklı olarak şunu sormak lazım:

Acaba Allah neden bu çok kısa olan ayeti önce eksik gönderdi de, Ömer'in iyi bir ifade kullanması sonucu bir daha Cebrail'i yollayıp tekrar düzenleme ihtiyacını duydu?

Bu olaya bakıldığında ilk etapta, Ömer'in söylediği bir sö­zün, ayet olarak şekillenmesi dikkat çekiyor. Oysa bu cümlenin Kur'an'a girmesiyle, kelamcılar, itikadı ekol temsilcileri... ara sıra önemli tartışmalara sebebiyet veren bir durum ortaya çıkmış oluyordu ki, böylece İslam felsefesinin temel prensiplerin Ben birinin şiddetle eleştirilmesine imkan sağlanıyordu. Örneğin; İslamiyetin dayandığı temel paradigmaya göre, hem Allah birdir, onun eşi-benzeri yoktur, hem de yaratma işi, onun zatına mahsustur (başkası tarafından paylaşılamaz). Halbuki, konumuz olan Mü’minûn Suresi'nin 14. ayeti, bu temel prensibe ters düşüyor. Özellikle, "Mutezile" ekolüne bağlı kelamcılar, Mü'minûn Suresi’nin 14. ayetinin bu sonradan inen paragrafını delil göstererek, yaratmayla ilgili Eş’ari ve Matüridilerden farklı bir fikir öne sürmüşler. Kaldı ki bu paragraf, yaratma konusunda Kur'an'da var olan diğer ayetlerle de çelişki teşkil etmektedir. Şöyle ki, geliş sırası itibariyle 43. sırada olan ve zamanlama açısından Mü’minûn Suresi'nden epey önce inen Patır Suresi'nin 3. ayetinde, Allah'tan başka yaratıcı olmadığı çok net bir ifa- deyle beyan ediliyor. Yine bundan epey önce 56. sırada inen Saffat Suresi’nin 96. ayetinde, "Allah sizi ve yaptıklarınızı yarattı” deniyor. Yine daha önce 59. sırada inen Zümcr Suresi'nin 62. ayetinde, "Allah her şeyin yaratıcısıdır” şeklinde ayrımsız bir şekilde Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğu gayet açık bir ifadeyle dile getiriliyor. Oysa, söz konusu olan Mü'minûn Suresi'nin bu 14. ayetinde, başka yaratıcıların varlığı da kabul edilerek, Allah hakkında, "Yapıp yaratanların en güzeli" deniyor ve yaratma konusunda Allah'a ortaklar kabul ediliyor. Ancak, Allah'la diğer yaratıcılar arasında şu fark kalıyor: Allah, en güzel yaratıcı; diğerleri ise, Allah kadar güçlü olmayan yaratıcılar... İşte bütün bu tartışmalara yol açan olay, deminden beri açıklamasını yapmaya çalıştığımız Mü’minûn Suresi'nin 14. ayetin de Ömer'in temennisi üzerine daha sonra inen bölümdür. Bu sure az önceki surelerden sonra inip iniş sırası ise 74 tür. Şunu da hemen belirteyim ki, az önceki farklı ayetler arasında uyum sağlansın diye zoraki yorumlara başvurulmamış değildir; ancak gerçekle ilgisi olmadığı için bu tür yorumlan gündeme getirmedik. Bu konudaki yorumlar için tüm uzun tefsirlerin Mü'minûn Suresi 14. ayetle ilgili açıklamalarına bakılabilir.

Kaynaklar:
Teaid-i Sarih. Diyanet tercemesi. No: 261-2/251; Osman Keskioğlu, Kuran'ı Kerim BUgiIeri, Diyanet yayını, s.37; Vahidi, Esbab ı Nüzul, Mü'minûn Suresi, 14. ayet; Suyuti, Tarib-i Hulefa. 123; el-İlkan, 10. bölüm; Uibab..., Mü minûn Suresi ,14, ayet; Heysemi, Mecmeu'z-Zevaid. 9/68; Fahrettin er-Razi, Tefsir-i Kebir, Müminun Suresi, 14. ayet. 33 Ebu Davud. Nikah, 41, No: 2146 dipnotunda. Buhari'nin de Tarib-i Kebir'de yazdığım belirtiyor; jbn-i Mace. Nikah, No; 1985; Nesai, Üşret-i Nisâ, s. 166;
Beyhakı, Sünen-i Kübra, 7/30.5; Abdurrazzak, Mu.sannaf, 9/442, No: 17945; Stİnen-i Daremi, 2/147; Müslim. Fedail. No; 2396‘da farklı bir jekilde değinmiş; Hakim. Müstedrek, 2/188; Taberani, Mucemi Kebir, 1/270, No: 748,81

MUSA EFSANESİ

GF, Musa efsanesi,Hz Musa,Hz Musa gerçekten yaşadı mı?,Hz Musa efsanesinin kökenleri,Musa ve Masesa,Amun-Masesa,Thutmose ve Musa,Musa'nın tek yumrukla öldürmesi, islamiyet, din, hristiyanlık, yahudilik,
Yahudi Peygamberi Musa kimdir , gerçekten yaşamış mıdır , yoksa o da İslam Peygamberi Muhammed gibi sadece bir literatür figürü müdür ? Musa'nın aşağı Mısır denilen bölgenin Goşen şehrinde doğduğuna M.Ö 1300 yılında , halkını yani İsrailoğullarını Mısır'da ki esaretten kurtardığına ve bugünkü Ürdün'ün Nibo dağında öldüğüne inanılır. Aslında Musa'nın hayatı ile ilgili referans alınan bilgi ve belgeler dini metinlerden ibarettir. Yani Tevratta ki "çıkış" , "leviler" , "sayılar" ve "tesniye" gibi bölümlerdir.

Tekvin ve Çıkışa göre İsrailoğulları Firavun'un köleleridirler ve Nil deltasının doğu kısmında en ağır işlerde çalıştırılmaktadırlar. Musa , Kahes ve Yahser'in torunu , İmran'ın oğlu olarak Levi kabilesinde doğmuştur , annesi Yocheved'dir , Meryem adında bir kız kardeşi , Harun adında bir erkek kardeşi vardır. Yine anlatılara göre Musa doğduğu yıllarda İsrailoğulları atalarının toprakları olan Kenan illerine gitmek istediler ise de Firavun onları bırakmaz. Kur'an ve Tevratın anlattıklarına göre Firavun gördüğü bir rüya üzerine yada bir kahinin uyarıları üzerine İsrailoğullarından doğan tüm erkek çocukların öldürülmelerini emreder ancak zamanla erkek sayısının azalması ve iş gücünün düşmesi üzerine Firavun çocukların birer sene arayla öldürülmelerinde karar kılar.Musa çocukların öldürüldüğü sene dünyaya gelir , Yocheved oğluna sadece üç ay bakabilir. Kur'ana göre Musa'nın annesine , Tanrı tarafından "çocuğu emzir , başına geleceklerden korktuğun zaman onu suya bırak. Korkma , üzülme. Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" denildiği söylenir. Annesi Musa'yı otlardan ve küçük dallardan yapılma bir sepetin içinde Nil nehrine bırakır. Musevi kaynaklara göre Firavun'un kızı Thermuthis , Kur'ana göre ise eşi Asiye Musa'yı bulur ve saraya alır ancak kısa sürede çocuğun İbrani olduğu anlaşılır ve Musa'nın ablası onu emzirecek İbrani bir süt anne bildiğini söyler ve böylelikle Musa gerçek annesine geri götürülür. Musa büyüyüp yetişkin bir delikanlı olduğunda karıştığı bir kavga sonucu Mısırlı birini tek bir yumruk yada tokatla öldürür ve bunun neticesinde şehirden kaçmak zorunda kalır ve bir süre sonra gittiği yerde evlenerek bi aile kurar. Bir gün ailesi ile birlikte ana şehre geri dönerken Tur dağında bir ateş görür ve oraya gitmeye karar verir. Musa ateşin yanına geldiğinde , Tanrı Yehova ona bir çalıdan seslenir.
Bu durum Kur'an da Kasas suresinde "Ey Musa alemlerin Rabbi olan Allah benim" Taha suresinde "Gerçekten ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar çünkü sen kutsal vadi Tuvadasın" "Ben seni seçmiş bulunuyorum , bundan böyle vahyolunanı dinle" diye bahsedilir.. Bu Musa'nın aldığı ilk vahiydir..


Tanrı bunun yanında Musa'ya İsrailoğullarını kölelikten kurtarma görevi verir. Ona bir asa verir ve Musa bu asa ile yılan , ejderha çıkarma , kızıl denizi ikiye ayırma , hastaları iyileştirme ve nehir sularını kan rengine çevirme gibi mucizevi (!) işler yapar. Gerisi herkesçe bilinen malum hikâye..

Peki bu hikâyeler tarihsel açıdan doğru mu? Musa'nın gerçek bir kişilik olup olmadığı tamamen spekülatif bir durumdur. Öncelikle doğumu ve büyümesi ile ilgili hikâye , Akad Kralı Büyük Sargon , Hinduların Karna'sı ve Oedipus'un hayat öyküleri ile neredeyse birebir benzerlik gösterir. Kendisi de Musevi olan Psikanalizin kurucusu Freud; Musa'nın , Aton dini mensubu olduğunu ve Museviliğin , Aton dininin izlerini taşıdığını söyler. Gerçekten de Akhenaton'un , Tanrı Aton için yazdığı düşünülen övgü şiiri ile Mezmurlar 105 arasında benzerlikler vardır. Erkek çocukların sünnet edilmesi geleneği de ilk kez Mısır da görülür. Mısırlı araştırmacı Ahmed Osman'a göre ise Musa, Akhenaton'un ta kendisidir.

Musa bazı araştırmalara göre , Thutmose ile de kıyaslanır. Bazı Mısır ve Yunan yazarlarına göre ise Musa , II. Ramses'in kız kardeşinin oğludur ve adı Rozarsif'tir. Bunun yanında tarihsel açıdan çok daha fazla önem teşkil ettiğini düşündüğüm Amun-Masesa isminde birinin varlığı keşfedildi eski Mısır kaynaklarında. Bir Mısırlıyı tek bir tokat yada yumrukla öldüren birinin kayıtlı hikayesi bu. Kaynaklara göre Amun-Masesa bu cinayetin ardından şehirden kaçar, gittiği yerde evlenir ve 10 yıl sonra Firavun'a karşı savaşmak üzere geri döner. Yukarıda bahsettiğim Kur'an ve Tevrat kaynaklı anlatılarla bu kayıtlı hikaye ciddi şekilde örtüşmektedir. Tabi arada bir fark var , Musa İbrani, Masesa Mısırlıdır. Uzman bilim çevrelerine göre Musa hikayesi , Masesa hikayesinin , Mısır'da köle olarak yaşayan İsrailoğulları tarafından dinselleştirilmiş şeklidir. Yani bugün milyarlarca Müslüman, Yahudi ve Hristiyan'ın Peygamber olarak kabul ettikleri Musa bir literatür figürü olarak sadece bir mitten ibarettir. Her daim sevgi ve umutla kalın dostlar.


Yazan: Gregoire de Fronsac