HABERLER
Dini Haber

HRİSTİYAN MİTOLOJİSİNİN SIRRI

Yazan: Dfxmed
Dfxmed, hristiyanlık, Hristiyan mitolojisinin sırrı, Horus ve İsa benzerliği, Sirius yıldızı ve Orion kuşağı, 3 kral yıldızı, Crux güneyin haçı, Güneş haç üzerinde ölür, Hristiyanlıkta 3 sayısı, din,

HRİSTİYAN MİTOLOJİSİNİN SIRRI

Merhabalar. Eski bir Hristiyan olarak sizlere bu yazımı sunmak istedim.İsa'nın doğumunun yaşantısının tesadüfi olmadığını mitolojik sırlarını öğreneceksiniz. Çayınızı kahvenizi alın derin bir yudum çekerek başlayın :D iyi okumalar...

Horus m.ö 3000 yılında Mısır'ın Güneş Tanrı'sıydı. Güneş'in kişiselleştirilmiş haliydi. Güneş'in gökyüzündeki hareketiyle ilgili bir dizi hikayeyle açıklanıyordu. Mısırda bulunan hiyeroglifler sayesinde hakkında pek çok şey biliyoruz. Horus'un Set adında bir düşmanı vardı.Set gece karanlığının kişileştirilmesiydi. Gündüzleri Horus Seti yener sabah olurdu akşama doğru Set üstünlüğü kazanınca gece olurdu. İyi kötü gündüz gece gibi kavramlar bugün bile çeşitli mitolojik ikilemlerden biridir.

Horus 25 Aralık'ta Isis tarafından dünyaya getirilir. Doğudaki yıldızla birlikte doğumu olmuştur.Ve onu ''3 Kral'' bu yıldızı takip ederek bulmuşlardır. Bu kurtarıcıyı süslemişlerdir. 30 yaşına gelince Anup tarafından vaftiz edildi ve göreve başladı. 12 havarisi vardı. Hastaları iyileştirmek su üzerinde yürümek gibi icraatları vardı.''Gerçek'',''Işık'' ''Tanrı'nın Oğlu'' gibi lakaplarla anılırdı.İhanete uğradıktan sonra çarmıha gerildi. 3 gün gömülü kaldıktan sonra dirildi.
  • Horus'un bu özellikleri pek çok mitolojiyi etkiledi ve aynı altyapıyı meydana getirdi.
  • Frigya'da Attis 25 Aralıkta bakire anneden doğdu çarmıha gerilip öldü. Dirildi
  • Hintlerde Krişna. bakireden doğdu,doğumunu müjdeleyen yıldızla birlikte dünyaya geldi.Mucizeler gösterdi öldü ve dirildi.
  • Yunanlarda Dionysus. suyu şaraba dönüştürürdü. Bakireden doğdu.
  • Persli Mithra.
Ve daha bir çok mitolojide aynı özellikteki tanrılar yer alırdı.
Bu özellikler tanıdık geldi değil mi? Bir de 5.2 Milyar insanın inandığı Hristiyanlığın Tanrısı İsa'ya bakalım:

25 Aralık'ta Beytüllahim'de Bakire Meryem'den doğdu. Doğumu kuzey yıldızıyla müjdelendi. ''3 Kral'' bu yıldızı takip ederek ulaşıldı. Su üstünde yürüdü suyu şaraba dönüştürdü,hastaları iyileştirdi.12 havarisi vardı. İhanete uğradı,Çarmıha gerildi,3 gün sonra dirildi.

Peki neden 25 Aralık bakire doğumu,neden 3 günlük ölüm ve diriliş? 12 havari...

Doğum kısmı tamamen astrolojiktir. Doğudaki yıldız Sirius'tur, 24 Aralık'ta gece en parlak yıldızdır. Orion kuşağındaki diğer 3 yıldızla aynı hizadadır. Antik zamanda olduğu gibi şimdide ''3 KRAL'' olarak adlandırılırlar.

Dfxmed, hristiyanlık, Hristiyan mitolojisinin sırrı, Horus ve İsa benzerliği, Sirius yıldızı ve Orion kuşağı, 3 kral yıldızı, Crux güneyin haçı, Güneş haç üzerinde ölür, Hristiyanlıkta 3 sayısı, din,
Bu yıldızlar 25 Aralık'Ta Güneş'in doğacağı yeri gösterir. Bu yüzden ''3 Kral'' doğudaki yıldızı takip eder ve güneşin doğumunu işaret eder. Bakire (İngilizcesi Virgin) Meryem,Başak(İngilizcesi Virgo) burcundan gelir. Başak ''Virgo the Virgin'' olarak da bilinir. Virgo latince bakire demektir. Başak aynı zamanda Ekmek Evi olarak da bilinir ve başak elinde bir demet buğday tutan bir bakire olarak tasvir edilir. ''Ekmek Evi'' ve sembolü olan buğday,hasat mevsimi olan Ağustos ve Eylül'ü temsil eder. En ilginci Beytüllahim'in (İsa'nın doğduğu şehir) tercümesi ''Ekmek Evi''dir.

Bu yüzden Beytüllahim; dünyadaki bir yeri değil,gökyüzündeki bir yeri yani Başak burcu takımyıldızlarını temsil eder.

Dfxmed, hristiyanlık, Hristiyan mitolojisinin sırrı, Horus ve İsa benzerliği, Sirius yıldızı ve Orion kuşağı, 3 kral yıldızı, Crux güneyin haçı, Güneş haç üzerinde ölür, Hristiyanlıkta 3 sayısı, din,
25 Aralık'ta başka bir ilginç olay daha gerçekleşir. Yaz gün dönümünden kış gün dönümüne kadar,günler kısalır ve soğur. Kuzey yarım küreden bakılınca güneş gittikçe güneye hareket eder ve gittikçe küçülerek silikleşir. Günlerin kısalması ve kış gün dönümüne doğru hasat zamanının gelmesi,antik zamanda ölümü temsil eder. Bu güneşin ölümüdür.22 Aralık'ta güneşin yok olduğu en belirgin şekilde görülür. Güneş 6 ay boyunca güneye hareket eder ve o gün ufuktaki en düşük noktasına ulaşır. İşte ilginç nokta burasıdır. Güneşim güneye doğru hareketi 3 gün boyunca durur,bu 3 günlük beklemeden sonra güneş,''HAÇ'' şeklindeki Güney takımyıldızının üzerinde yeniden yükselmeye başlar!!!

25 Aralık'ta gerçekleşen bu olaydan sonra güneş,kuzeye doğru 3 derece hareket eder,günler uzamaya ısınmaya başlar,bahar gelir.

İŞTE BU YÜZDEN GÜNEŞ HAÇ ÜZERİNDE ÖLÜR! 3 gün ölü kaldı ve tekrar dirildi denir. Bu yüzden bahsedilen tanrılar aynı hikayelere sahiptir. Bu aslında güneşin,Kuzey yarımküreye doğru hareket yönünü değiştirmeden ve baharı getirmeden önceki sürecidir. Buna rağmen güneşin yeniden dirilişi,bahar ekinoksuna kadar kutlanmazdı. Çünkü güneş,günün uzadığı ve baharın belirtilerinin başladığı bahar ekinoksunda,yani ''Paskalya'' zamanında belirgin olarak kötülüğü yenerdi.

Görüldüğü gibi aslında Hristiyanlık geçmiş mitolojilerden yola çıkılarak oluşturulan bir mitolojik dindir. Çok uzun olduğu için sizi yormamak adına bir daha ki yazımda sizlere havarilerin sırrını paylaşacağım takipte kalın.

EMPATİ VE DİN

MT, din, Empati ve din, Din insanları empati yoksunu yapıyor, Empati yoksunluğu, Empati kurmak, Dinlerin insana etkileri, Eş duyum ve din, Ahlak ve empati, Kadın bilinçlenmeli, Tecavüz vakaları,
Önce empati kavramına kısa bir göz atalım, toplumsal alanın her dalında mutlak önem taşıyor! Psikoloji, sosyal, inanç, kültür, bilim, sanat, ekoloji, doğa ve daha bir çoğunu sıralayabiliriz!

Empati/eş duyum bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durumun motivasyonu anlamak içselleştirmek (Wikipedia)! Yani insani açıdan son derece önemlidir !

Son bir kaç yüzyılda dinlerin empati üzerine pek durmaması, bireyin düşünmesini engellemek içindir! Ve empati kuramayan her birey o dinin kölesidir!
Empati kuramayan daha evrimini tamamlayamamıştır.
Hiç bir etnik köken ayrımı olmaksızın empati mutlaktır!

Bir kaç örnekle farklı bir bakış açısı kuralım!
  • Örneğin Bir çok din yöneticisi dinin emrini uygularken empati kurmayı bilmez/düşünmez, düşünemeyen kişi o dinin kölesi olduğu gibi diğerlerine hüküm veren bir amir görür kendini! kendine yaramayan bir başkasına hiç yaramaz!
  • Kadın hakları konusunda dinin bir kaç bin yıl geride olduğunu hepimiz biliyoruz. Empati kurabilen kadınlar tüm toplumu bataklıktan kurtarır çünkü çocukla en fazla aktif olan, empati/eş duyum hissi kadındadır! O yüzden dindeki öncü erkek egemen kadını kölesi yapan, empati kuramayan rahatsız beyinlerdir! "Kadın bilinçlenirse toplum bilinçlenir"!
  • Doğuştan sahip olduğumuz empati hissini çok kısa bir zamanda kaybediyoruz. Bu doğaldır! Ama bu kadar acı veren din kaynaklı rezaletlerin, kader veya Tanrı'nın emri diye geçiştirilmesi empati duygusunun yeniden yeşermesini engellemektir!
  • Reşit olmayan çocuklara yönelik cinsel istismarda empati kurmayan beyin yoksunu insanların olduğunu biliyoruz fakat toplumun buna sessizliği, insani açıdan ne kadar geride olduğunu düşünebiliriz! Bir çocuğun acısını hissedemeyen zaten hastadır!
  • Karanlıktan aydınlığa kavuşmanın ilk kurali empati kurmaktır! Işıktır, İnsan olmaktır!
  • Bir hayvanın avlanması doğaldır, fakat bir insanın o hayvani avlaması egoizmdir! Hayvanla empati kuramayan daha çok somun ekmek yemelidir! O yüzden kurban ve bayramı katliamdır! Hayvan haklarına aykırıdır!
Nezaket göstergesi de empatiye bağlanabilir! Eğer karşındakine değerli ve nezaketli olursan ayni şekilde oda empati kurmak isteyen biri olur!
Empati kuramayan toplum eksiktir!

Ahlak sahibi her insan önce empati kurandır! Eğer insanlar ahlaktan bahsederken kendi dinlerinin bakış açısını üstün görüyorsa sorgulanır! İnsani bakış açısı en makul olandır! -Bir ağacın taze iken kesen zihniyet empati yoksunudur!Empati tamamen insani bir terimdir hatta insan üstü diyecek kadar ileri gitmeyi düşünüyorum! Yani tüm insanlığı kapsayan bir üst akıldır!

Empati ve din bir arada olması çok uzak bir ihtimal fakat insanlık çok zulüm altında ve dinlerde artık insanlık için bunu kabul edip görebilmeli! Yoksa insanlar o empati kuramayan anlayışı terk etmeli! Muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak isteyen her Birey bundan sorumludur! Her birey Özgürdür, ta ki bir sonrakinin özgürlüğü başlayana kadar ! Benim özgürlüğüm seninki başlayana kadardır! Empati! Dünya boştur! Ama biz doldurabiliriz!

Yazan: Metin T.

ALLAH, MUHAMMED'İ DEĞİL ÖMER'İ HAKLI BULUYOR

AY, din, islamiyet, Hz Ömer, Hz Muhammed, Ömer'in Muhammed ve Kur-an'a etkileri, Enfal suresi, Peygamberlerin esir alması,Ali abisi Akil'i öldürsün,Ömer esir akrabaları öldürelim,Enfal 67-68

ALLAH, MUHAMMED'İ DEĞİL ÖMER'İ HAKLI BULUYOR

"Ali kendi ağabeyi olan Akil’i öldürsün; ben de kendi yakınlarımı öldüreyim"
Ömer’in, Kuran’ın oluşturulması konusunda Muhammed’i şu veya bu şekilde etkilediğini görüyoruz.. Ömer’in bu yönüyle onun görüşlerine uygun veya onun önerilerini tasdik eder onaylar mahiyette inmiş olan ayet sayısı hakkında İslam âlimleri görüş bildirmişler.

İbn-i Asakir (ö. hicri 571) “Kuran ayetleri inerken Ömer’in de görüşlerine yer verilmiştir; onun görüşleri de nazarı dikkate alınmıştır” deyip bu konuda çok önemli bir açıklama getirirken; İslam camiasında çok önemli bir üne sahip olan İmam Suyuti (ö. hicri 911), “Kuran’ın 21 ayeti Ömer’in görüşlerine uygun, onları doğrular mahiyette inmiştir” diyor ve ekliyor: “Oysa bu sayıyı 30’a çıkaranlar da vardır.” Yine en azından adı geçen yazar kadar İslam camiasında ünlü olan İbn-i Hacer Askalani (ö. 852-h), bu konuda bir hadis aktararak, “Kuran 15 yer Ömer’in görüşlerini doğrulamıştır” diyor. Bu konuda en çarpıcı örnek, Ömer’in oğlu Abdullah’tan geliyor. Abdullah, aynen şöyle diyor: “Herhangi bir konuda babam Ömer ayrı, halk da ayrı karar verseydi, o tartışmalı konuda gelecek olan Kuran ayeti, ille de babamın görüşlerini doğrular mahiyetteydi.” İmam Şeybani de Fedailü’ İmameyn adlı yapıtında, “Kuran’ın ayetleri, 21 konuda Ömer’in görüşleri doğrultusunda inmiştir” diyor. İmam Mücahit ise şöyle diyor: “Bazen Ömer fikir belirtildi, Kuran ayetleri de ona göre inerdi.”

İbn-i Abbas anlatıyor:
“Bedir harbinde esir alınan 70 müşrik hakkında Muhammed, Ebu Bekir ve Ömer’den görüş istedi. Ömer hepsini kılıçtan geçirmeyi teklif etti ve şunu ekledi: ‘Ali kendi ağabeyi olan Akil’i öldürsün; ben de kendi yakınlarımı öldüreyim’ (Ömer, burada birçok isim sayıyor. Yani, herkes esir düşen kendi akrabasını vursun) dedi. Buna karşılık Ebu Bekir ise, ‘Bu esirlerden fidye alıp serbest bırakalım’ dedi. Netice itibariyle Muhammed tarafından Ebu Bekir’in görüşü benimsendi. (Yani esirler, fidye karşılığı serbest bırakıldı.)”


Görüldüğü kadarıyla Muhammed, Ömer’in görüşünü çaresizlikten dolayı reddetmiştir. Çünkü belirtildiği gibi, her Müslümanın bu esirler içerisinde akrabaları vardı. Bu esirlerin öldürülmesi, Müslümanlar içerisinde vahim sonuçlar doğurabilirdi. Kaldı ki, Muhammed’in de hem amcası Abbas, hem de damadı (kızı Zeynep’in eşi) ve başka akrabaları da bu esirler arasında bulunuyorlardı. Demin de söylendiği gibi, sonuç itibariyle tutsaklar fidye karşılığı serbest bırakıldılar. Bu arada Ömer’in öne sürdüğü teklif uygulanmadığı için en azından kendi içinde rahatsız olduğu muhakkak. Çünkü Ömer söylediğini ille de yaptıran bir kişiliğe sahiti, kolay kolay onun sözü yerde kalmazdı. Sonunda bu olayın vuku bulduğu dönem içinde Enfal Suresi’nin 67. ve 68. ayetleri indi. Bu ayetlerde, “Yeryüzünde ağır basıp küfrün belini kırıncaya kadar, hiçbir peygambere, esirleri bulunması, yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz. Halbuki Allah, (size) ahireti istiyor. Zira Allah azizdir (yani, dostlarını düşmanlarına galip kılar), hakimdir (Dünyanın mı ahiretin mi daha hayırlı olduğunu o çok iyi bilendir). Allah’tan bir yazı (kaderinizde sizi affetmek) geçmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden ötürü (size) mutlaka büyük bir azap dokunurdu” deniyor.

Evet durum ortadadır. Ömer, bu esirlerin öldürülmesini istiyordu. Ebu Bekir ile Muhammed ise fidye karşılığı esirlerin serbest bırakılmasından yanaydılar. Ömer’in görüşünün kabul edilmesi, büyük bir katliama neden olacaktı. Oysa böyle bir durum hem pratik siyaset, hem de oluşturulacak genel prensipler açısından sorun yaratacaktı. Gerçek uygulamada ise, siyaseten ve ilkesel olarak daha ılımlı bir yol izlendi. Ancak, Ömer’in görüşünün burada dışlanmış olmasına karşılık, gelen ayette, söz konusu olayda yanlış karar verildiği dile getirilmekle birlikte, Allah, bağışlayıcı niteliğinden dolayı Muhammed ve Ebu Bekir’i de affetmiş oluyordu. Böylece hem siyasi bir hata işlenmemiş, hem de Ömer’in dargınlık ve küskünlüğü de gelen bu yeni ayetler giderilmiş oluyordu.

Daha sonra Muhammed bu ayeti açıklarken ağlamaklı bir biçimde, “Eğer bu ayetlerle Allah bizi affetmeseydi, hepimiz cezalandırılacaktık; yalnız Ömer ve Sad bin Muaz kurtulacaklardı” diyor. Halbuki Ömer, fidye değil, onların öldürülmesini tercih ediyordu. Buna rağmen inen ayet, Muhammed’in verdiği o insani karara yanlış; esirleri öldürmek isteyen Ömer’in fetvasına da doğru diyordu.

Yine bir başka konuda Allah'ın Muhammed yerine Ömer'i haklı bulduğunu ve bunun ayete dönüştüğünü görüyoruz:

Önce ilgili ayete bakalım:
Tevbe suresi 84.ayet: "Onlardan ölen hiçbirine asla namaz kılma ve kabrinin başında durma. Çünkü onlar Allah’ı ve Resûlünü inkâr ettiler ve fasık olarak öldüler."

İbn-i Ömer şöyle demiştir : Abdullah bin Übeyy öldüğü zaman oğlu Abdullah, Peygamber (sav) 'e 
gelerek: 
Yâ Resûlallah! (Mübarek) gömleğini bana ver. Babamı onunla kefenleyim, dedi (Efendimiz gömleğini verdi). Sonra Resûlallah buyurdu ki:
«Cenaze hazırlanınca bana haber veriniz (namazını kılayım.) Sonra Peygamber (sav) onun cenaze namazım kılmak isteyince Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh), efendimize (anladığımız kadarıyla) :
Bunun namazını kılmaman gerekir, dedi. Sonra Peygamber (sav) namazını kıldı. Sonra Peygambar (sav) Ömer (Radıyallâhü anh)'a: «Ben şu iki şey arasında muhayyerim : (Allah Teâlâ buyurmuş ki:) Münafıklara sen ister istiğfar et, ister istiğfar etme ] buyurdu. Bunun üzerine Allah Sübhâneh :
'O münafıklardan ölenlerin hiç birisinin üzerinde namaz kılma. Mezarı üstünde de durma' âyetini indirdi."

Kaynaklar:
Tecrid-i Sarih, No: 261-629; Buhari-Müriim Hadisleri, el- Lü'Iüü ve% Mercan, 1553-1767; Buhari, Cenaiz, 23; Libas, 8; Tevbe Tefsiri, 12; Müslim, FedaiN Sahabe, No: 2400; $ıfat-i Münafıkin, No; 2774; Tirmizi, Tevbe Tefsiri, No:3097; Nesaİ-l, Cenaiz, 69, No: 1964; tbn-i Mace, Cenaiz, No: 1523; Ahmet bin Hatıbel. Müsned, 1/16,18; Suyuti. Riyadü'ı Taİİbİn, 708/121; Itkan, 10. bölüm.