HABERLER
Dini Haber

MELEKLERİN İNSANIN YARATILIŞINA İTİRAZI VE TALMUD'DAKİ KÖKENİ

Meleklerin insanın yaratılışına itirazı, Tanrı insanı yaratmak isteyince melekler, Bakara 30, Meleklerin isyanı, TaNah Mezmurlar 8:4, sizden gelenler, din, islamiyet, HC,
Bakara 30: "Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım." demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz." dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi."

Aşağıdaki fotoğraflarda Talmud Sanhedrin 38b'de Tanrı insanoğlunu yaratmaya karar verdiğinde ilk ve ikinci melek grubunun insanların yapacağını öğrendikten sonra ( doğasını, kötü doğasını) insanın yaratılışına itiraz edip Tanrı tarafından yok edildiğini 3.grubun ise buna itiraz etmeyerek boğun eğdiğini görüyorsunuz.

Meleklerin insanın yaratılışına itirazı, Tanrı insanı yaratmak isteyince melekler, Bakara 30, Meleklerin isyanı, TaNah Mezmurlar 8:4, sizden gelenler, din, islamiyet, HC,

Ayrıca Talmud bu itirazı Mezmurlar 8:4'le temellendiriyor onu meleklerin ağzına yerleştiriyor.

TaNaH Mezmurlar 8:4
 Soruyorum kendi kendime: 
“İnsan ne ki, onu anasın, 
Ya da insanoğlu ne ki, ona ilgi gösteresin.

Özetle Kur'an Yahudi-Hristiyan geleneğinin doğal bir uzantısıdır  (ağırlıklı Hristiyan temellidir) bunu bu örnekte bir kez daha görüyoruz ona karşıt veya ters değildir. Onun Geç Antik Çag' a ait vaazsal-ders verici yeni ve şiirsel  bir yorumudur.

SİZDEN GELENLER | Yazan: A-gnostik

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

AHRUF-İ SEB'A MESELESİ VE KUR'AN METİNLERİ ÜZERİNE

Yazan: Gregoire de Fronsac
Ahruf-i Seb'a, Ahruf-i Seb'a meselesi, Cebrailin kullandığı dil, din, GF, islamiyet, Kur'an ihtilafları, Kur'an katipleri, Kur'an nasıl yazıya geçirildi?, Kur'an'ın derlenişi, Zeyd bin Sabit,

AHRUF-İ SEB'A MESELESİ VE KUR'AN METİNLERİ ÜZERİNE


Bu yazıyı hazırlarken , erken islam tarihini anlatan eserlerin, inanmamakla birlikte,  doğru olduğunu varsayarak konuyu ele aldığımı baştan belirtmeliyim.

Ahrûf-i Seb'a meselesi ve kıraat sorunu İslamiyet'in ilk dönemlerinde ve Kur'anın derleme sürecinde ciddi sorunlara yol açmıştır. Bu konu hakkında kesin bir görüş birliği sağlanamamıştır. Kimi âlimler bunun 7 lehçe olduğunu iddia ederken , kimi âlimler ise bunu kabul etmezler.
[Buhârî, Fadâilü'l-Kur'an, 27, Tevhid, 53, Bed'ül-Halk, 6, Mürteddin, 9, Husumat, 4; Müslim, Misâfirîn, 270; Ebu Davud, Vitr, 22; Tirmîzî, Kur'an, 9; Nesâi, İftitah, 37; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, V, 16,41, 114, 124, 127, 128, 132]

Bazı rivayetlere göre Cibril Kur'anı tek harf üzerine indirmiş ancak Muhammed'in ricası üzerine 7 harfe çıkarmıştır:
"Cebrâil bir harf üzere bana okuttu. Ona müracaat ettim ve tekrar tekrar mürâcaatımı yeniledim, nihayet yedi harfe ulaştı."
[Buhârî, Fedâilu'l Kur'an, V; Müslim, Müsafrin, 272; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 264, 299, 313]

Bir başka iddia ise, sahabeden olmayan müminlerin Kur'anı öğrendikten sonra kendi kabilelerinde ki lehçelere göre okumaları , öğretmeleri ve o dönem noktasız , herekesiz olan Arapçaya lehçe farkı da eklenince, farklı okuma ve anlamalara açık hale gelmesiyle muhtelif kıraatlerin ortaya çıktığı yönündedir.

İslam kaynaklarına baktığımızda Kur'anın nasıl derlendiği açıkça anlatılır. İlkin Ebubekir döneminde Zeyd bin Sabit'in başkanlığının yaptığı bir kurul toplanır ve bu kurul tahta , taş , deri vb materyallere yazılı Kur'an ayetlerini toplayarak bir yıl içinde yazıya geçirirler. Bu kurulun başkanı Yesribli Yahudi genci Zeyd henüz 21 yaşındadır.

Bir süre sonra bazı kişilerin Kur'anı değişik şekilde okumaları karışıklığa sebep olunca ilk derleme çalışmasından 17 yıl sonra, Osman döneminde yine Zeyd başkanlığında ikinci kurul toplanır ve yeniden bir derleme, düzenleme çalışması yapılır.

Bizim Kur'an'dan anladığımız şey , onun Muhammed'in dili ile indirildiği yönündedir. Muhammed'de Kureyşli olduğuna göre haliyle Kureyş dilinde indirilmiş olması gerekir.
Hatta bazı kaynaklara göre Osman'ın "herhangi bir ayet hakkında ihtilafa düşerseniz onu Kureyş dilinde yazın , çünkü Kur'an onların diliyle inmiştir" dediği aktarılır.
[İbn Ebî Dâvûd, age., s. 19. Bk. Suyûtî, age., I, 61. Taberî, Muhammed b. Cerîr, Tefsirü’t-Taberî, Câmiu’lBeyân an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân, Matbea’tu’l-Bâbî’l-Halebî, Kahire 1954, I, 21-25]
Bu aşamada bazı sorular çıkıyor karşımıza ; Kur'an ilk başta hangi dilde derlenmiş ki , ümmet ihtilafa düşüyor ?


Sonra ikinci derleme çalışmasında ihtilafa sebep olan farklılıkların , Kureyş lehçesinde yazılarak ortadan kaldırıldığı ifade edilir . Oysa bunun ilk derleme çalışmasında zaten yapılmış olması gerekir . Bakın burada bir tutarsızlık ortaya çıkıyor . Kaldı ki Kur'an ayetlerinde onun hangi dilde indirildiği açıkça yazılıdır.

Bunların yanında göz ardı edilen bir sorun daha var aslında , Kur'an ayetleri halihazırda katipler tarafından yazılmış olduğu halde bunları tekrar derlemenin amacı nedir ?
İnsanlar Kur'anı farklı okuyorsa bu Kur'an dan değil başka sebeplerden kaynaklı olmalı.
O dönem Arapça henüz emekleme dönemindedir , ancak basit cümleler yazılabilmektedir. Noktasız , herekesiz şuan ki Arapçayla alakası olmayan son derece ilkel bir yazı dili yani.
Günümüzde dahi gelişmiş bir dilin içinde bile farklı lehçeleri yazmak bir hayli zordur. Örneğin Anadolu'da var olan bir lehceyi konuşursunuz ama birebir yazıya dökemezsiniz. 7. yy Arap yarımadasında  ve çok basit düzeyde bir yazı dili ile Arapça'nın lehçelerini yazıya dökmek ise imkansız bir olaydır.

Ayrıca İslami kaynaklara göre Kur'an ayetleri geldikçe, vahiy olayından hemen sonra Muhammed tarafından katiplere yazdırılmış yada ezberletilmiştir.
Mekke dönemi sözlü , Medine dönemi yazıya geçirildiği dönem olarak kabul edilir. Hatta 40 kadar vahy katibi olduğu aktarılır ve bunların yaklaşık 10 tanesinin adı sıklıkla söylenir fakat hiç biri Kureyşli değildir.

Kur'anın derleme çalışmalarına iki kez başkanlık yapan Zeyd bin Sabit'in Kureyşli olmadığını Yahudi kökenli olduğunu söylemiştim ve onun hakkında ki bilgiler bununla sınırlı değil elbette.
Mesela Kenz'ül Ummal'a göre , Muhammed Medine'ye hicret ettiği zaman Zeyd bin Sabit 11 yaşındadır [Kenz’ül Ummal. Hadis No: 37055] ve Muhammed'i karşılayanlar arasında o da vardır.

Muhammed'i karşılayanlar "Bu çocuk sana gelen surelerden 17 tanesini bilir" derler ve Zeyd surelerden bir kısmını Muhammed'e okur. Muhammed bunu görünce çok şaşırır. [Kenz’ül Ummal, Hadis No: 37056; el-İsâbe, 1: 561]
Henüz yaygınlaşmamış, 150 civarında inanırı olan bir dinin kutsal metinlerinin ezberleyen 11 yaşında Yahudi kökenli bir çocuk !

Bu çok tuhaf ve şaibeli bir durum. Bu çocuk aslında Tevratın bazı bölümlerini ezberlemiş olmasın !
Bu konuları neredeyse tüm İslam kaynaklarında bulabilirsiniz.
Bunun doğru olduğunu kabul edersek bugün 1.5 milyar Müslüman ilk derleme başkanlığını 21 , ikinci başkanlığını 38 yaşında yapan Yahudi kökenli Zeyd bin Sabit'in derlediği ve yazıya döktüğü Kur'ana inanıyor.
İşte burada bir savunma yapılmaya başlanıyor ; Kur'anın ezberlemiş olduğu , anlamının değiştirilmesinin imkansız olduğu , bir hata söz konusu olsaydı Müslümanların itiraz edeceği yönünde bir savunma bu.

Oysa durumun böyle olmadığı, farklı lehçelerde mana birliğinin sağlanamadığı  kayıtlara geçmiş binlerce olaydan bellidir.
Bugün bile bu konuda anlam birliği sağlanamamışken, bin yılı aşkın bir süre önce yazılı bir alfabesi bile olmayan bir dilde anlam birliği sağlanabilir mi ?

Kur'an da anlamı bilinmeyen , dönemin sözlü dilinde karşılığı olmayan yüzlerce kelime vardır . Oysa Kur'an kendisinden apaçık ve saf Arapça olarak bahseder ve ne hikmetse saf Arapça olan bu kitabı anlamak üzerine onlarca ilim dalı icat edilmiştir. Aslında mezhepler de ayetlerin farklı yorumlanmasından başka bir şey değildir.

Kime sorsanız , Kur'anın indiği dönemden itibaren ezberlendiği, hiç değişmediği argümanını ileri sürerler. Peki madem değişmedi de onca ilim dalı neden var, bunların tamamı Kur'anı anlama ve yorumlama üzerine değil mi ?

Bin yıldır İslam üzerine yazanlar herekelerin , Kur'anın anlamını değiştirmediği yalanının arkasına saklanırlar ama bu mümkün değildir, yapılan her müdahale ve işlem anlamı değiştirmiştir.
Kur'anın yazımı 70 ila 130 yıl sürdü ve bunlar raviler aracılığı ile parça parça kabilelere dağıtıldı. Üstelik farklı okunuşların çok uzun bir zaman sonra yazıya döküldüğü ve kelimelere her kabilenin kendi meşrebine göre farklı anlamlar kazandırdığı aşikârdır.

Sosyal bilimlerde sözlü aktarımın bir kuşak sonra bozulduğunu biliyoruz ayrıca dönemin şartları da ortada, her kabilenin kendi lehçesi ile okuduğu sözlü bir Kur'an oluşturulmuş ve bunların da sure ve ayet sayıları değişkenlik gösterir  zira Kur'an hiç bir zaman bugünkü anlamda tek bir kitap olmadı.
Kabilelerin ellerinde ki Kur'an metinleri daha kısa metinlerdi ve bu metin aktarımını kendi örflerine göre eklemelerle yaptıklarını anlayabiliyoruz.10. yy başlarında bu eklemelerin tamamı tek bir kitap olmuştur. Asıl derleme o zaman yapılmıştır. Kur'anın bölgede ki her inanca göz kırpmasının sebebi de budur.

İslam kaynakları Kur'anın 23 senede Muhammed'e vahy yoluyla geldiğini , onun ağzından katiplerin farklı materyallere yazdıklarını ve ezberlediklerini iddia ederler . Bu materyaller içinden günümüze ulaşan bir belge yoktur ( kutsal emanetler yalanına değinmek bile istemiyorum) İslam kaynakları bunların yok edildiğini yazar.

Allah'ın sözlerinin yazılı olduğu iddia edilen materyallerin yok edilmesi akla mantığa sığar mı ?
Bu yalanları gizlemenin basit yollarından biridir .
Dil bilimi açısından Kur'anın 600 lü yıllarda yazılmasının mümkün olmadığını ve bu tarihlere ait bir Kur'anın var olmadığını net şekilde biliyoruz.

Kur'anı objektif olarak ele aldığımızda o kadar fazla çelişki , tekrar ve hata görürüz ki bu çok şaşırtıcıdır.

Örneğin bazı ayetler rastgele yazılmış gibi , bazı ayetler alakasız yerlerde , bazı surelerin orta yerinde yarım kalan bir konu , başka bir konuyu anlatan surelerin orta yerinde karşımıza çıkıyor.
Bunları objektif bir zihinle ele alınca derleme , toplama , kolaj bir kitap olduğunu anlayabiliriz.
Ancak bütün olarak baktığımızda ise çok detaylı ve karmaşık bir metin olduğunu görüyoruz. On binlerce kelime mevcut , Arapça olmayan yüzlerce kelime var içinde.
Kısacası 7. yy Arapçası ile değil böyle bir edebi eseri yazmak hayal dahi edilemez..

Her daim umut ve sevgiyle kalın dostlar.

BELED SURESİ'Nİ MATTA İNCİLİ VE YEŞAYA KİTABI IŞIĞINDA OKUMAK

Beled suresi, din, HC, hristiyanlık, islamiyet, Matta incili ve Yeşaya kitabı ışığında Kur'an, sizden gelenler, yahudilik, Kuranı anlamak için, Biblical gelenek, Kuran İncil ilişkisi, Matta, Yeşaya,
BELED SURESİ'NİN AHİR ZAMAN VE YEMİN AYETLERİNİ MATTA İNCİLİ VE YEŞEYA KİTABI IŞIĞINDA OKUMAK

Kullandığım Meal (Sayfa 1'deki İngilizce Meal) 
Not: Taberi -Elmalılı- Diyanet Mealleri ile ortaklaşa ve karşılaştırmalı faydalandım. 

Beled Suresi Ayet 1-2
1- Hayır! Yemin olsun bu şehre ki
2-Sen bu şehirde oturmaktasın.

Öncelikle bu 2 ayeti ele alalım. Bu ayette kastedileni İslami gelenekten okumayacağız yöntemimiz Biblikal (Yahudi-Hristiyan) geleneğe referans vererek okumak olacak.

Bu 2 ayette hem İslami geleneğe göre hem de Biblikal geleneğe göre ''Allah'ın evinin olduğu şehre yemin edilmektedir.'' ( İslami Geleneğe Göre Allah'ın evi  Mekke Biblikal Geleneğe Göre Kudüs)

Bu Allah'ın evinin olduğu şehre yemin etme konusunu Matta Kitabı'na referans vererek okursak karşımıza şu çıkıyor: 

Matta 5. Bölüm 33-37: 
33 Yine atalarımıza, `Yalan yere ant içme, ama Rab'be içtiğin antları tut' denildiğini duydunuz. 
34-35 Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin, ne gök üzerine - çünkü orası Tanrı'nın tahtıdır; ne yer üzerine - çünkü orası O'nun ayaklarının basamağıdır; ne de Kudüs üzerine - çünkü orası Büyük Kral'ın kentidir. 
36 Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz. 
37`Evet'iniz evet, `hayır'ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan'dandır.

5:34-35'e dikkat etmenizi istiyorum. Matta İncili'nin yazarının aktardığına göre İsa yere ve  Tanrı'nın şehri ve evinin olduğu yer olan Kudüs'e yemin etmeyi kötülüyor inananlarına yasaklıyor.

 Buradan referansla Kuran ayetini 2 farklı şekilde yorumlayabiliriz. Kuran burda Matta'nın tersi bir teoloji izliyor (ki Kuran'da Allah bolca yemin eder) ve ters teoloji geliştiriyor ya da Kuran'daki bu Sure Allah'ın ağzından yazıldığı için Matta İncili'ne uygun bir tema izleniyor ve Allah ''siz yemin edemezsiniz ama ben ederim'' diyor. Hangi yönde düşünürsek düşünelim ilk 2 ayet Matta 5:34-35'e referans verilerek daha kolay açıklanabilir.

Beled Suresi 3-  Baba'ya ve Oğlu'na 
Bu ayetteki ifadeyi bazı mealler ''anne- babaya ve oğluna'' ya da '' anne ve doğurduğuna '' şeklinde okumuştur fakat benim elimde Taberi Tefsiri var. Bu ayetle Taberi'nin verdiği tüm rivayetler ve Taberi'nin kendi verdiği mana bu ayeti ''Baba ve Oğlu'na '' şeklinde okumuş. O yüzden elimizdeki en iyi ihtimali yani en eski meali kullanıyorum. Verdiğim İngilizce linkte de ''doğuma sebep olana ve doğana '' şeklinde meal verilmiştir.

Bu ayeti fiziksel baba -oğul üzerine yemin olarak anlarsak sıradan bir yemin ayeti gibi düşünebiliriz fakat yine Biblikal geleneğe referans verip bu ayeti ilk 2 ayet ile beraber okursak tablo değişebilir. Gördüğümüz gibi ilk 2 ayet Matta Kitabı'na refere edilerek açıklanabiliyordu bu ayeti de Matta Kitabı'na refere ederek açıklarsak Kuran'ın bu Suresi'nin arkaik(ilk yazılan belki de proto Kuran)  bir sure olduğunu ve Teslis'teki ''Baba ve Oğul'' üzerine yemin ettiğini düşünebiliriz. Okumayı günümüz yeni meallerine göre dahi yapsak ''anne- baba- oğul '' üçlemesi de Hristiyan teolojisinde Kutsal Ruh çoğu zaman dişil tanımlandığı için yine teslise işaret ediyor olabilir. Bunun yorumunu size bırakıyorum dediğim gibi biz Biblikal gelenekle açıklamaya çalışıyoruz.Ayrıca İsa'nın geleneksel Hristiyanlık'a göre babanın özünden ''doğduğunu'' hatırlatırım. 

(bkz: İncil Yuhanna 1:17-  Kutsal Yasa Musa aracılığıyla verildi, ama lütuf ve gerçek İsa Mesih aracılığıyla geldi. 18 Tanrı’yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. ''Baba’nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul'' O’nu tanıttı.)

Beled Suresi:
10 - Ona iki yolu gösterdik.
11 - Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.
12 - Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?
13 - Köle azat etmek,
14 - Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,
15 - Yakınlığı olan bir yetime,
16 - Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.
17 - Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.
18 - İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.
19 - Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.
20 - Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.

Bu ayetleri de Matta İncili ve Matta'nın muhtemel referansı olan Yahudi Kutsal Kitabı'nın Yeşaya Kitabı ışığında  okuyalım. ''2 yol'' ''dik /sarp yokuş'' terimleri üzerinden gittiğimizde Matta'dan 2 bölüme ve Yeşaya Kitabı'na değinmemiz gerekiyor:

Matta 7:
13- Dar kapıdan girin. Çünkü kişiyi yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur.
14- Yaşama götüren kapı ise dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.

''Dik yokuş'' ile dar kapıyı kıyaslayınız. 2 kapı ile de 2 yolu kıyaslayınız. Ayrıca ''sarp yokuşa göğüs veremedi''' ifadesi ile ''Yaşama götüren kapı ise dar , yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.'' ayetini kıyaslayınız.Yani sarp yokuş /dar kapı doğru ve imanlı insanın gitmesi gereken taraf olmasına rağmen insanların çoğu ''yanlış tarafı'' seçiyor mesajı var iki metinde de.

Matta 25:
31 İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. 
32 Ulusların hepsi O'nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, onları birbirinden ayıracak. 
33 Koyunları sağına, keçileri soluna alacak.
34 O zaman Kral, sağındaki kişilere, `Sizler, Babamın kutsadıkları, gelin!' diyecek. `Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! 
35 Çünkü acıkmıştım, bana yiyecek verdiniz; susamıştım, bana içecek verdiniz; yabancıydım, beni içeri aldınız.
36 Çıplaktım, beni giydirdiniz; hastaydım, benimle ilgilendiniz; zindandaydım, yanıma geldiniz.

Burada da yine 2 grup olduğuna ''sağ ve sol'' dikkat ediniz. Ayrıca ''sağ '' ve sol'' ifadesini Beled Suresi 18-19'daki ''amel defterleri ''sağından ve solundan verilenler'' ifadesi ile karşılaştırınız.

Matta 25:35'teki ''acıkmıştım yiyecek verdiniz; susamıştım içecek verdiniz; yabancıydım içeri aldınız. Çıplaktım giydirdiniz; hastaydım benimle ilgilendiniz; zindandaydım yanıma geldiniz ifadeleri ile Beled Suresi 13-14-15-16-17'deki ''kıtlık gününde fakir veya yetime yardım etmek '' ve ''köle azat etmek'' ifadeleriyle kıyaslayınız.

Şimdi de Yeşaya 58:
6 Benim istediğim oruç,
Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları
Özgür kılmak, tutsakları salıvermek,
Her türlü boyunduruğu kırmak değil mi?
7 Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi?
Barınaksız yoksulları evinize alır,
Çıplak gördüğünüzü giydirir,
Yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz,

Bu ifadeler Matta tarafından İsa'nın referans verdiği ifadelerdir. Bu ifadelerle (tutsakları özgür kılmak, yiyeceği açla paylaşmak, yoksulu evine almak, yakınlara yardım etmek, çıplak gördüğünü giydirmek '') yine Beled Suresi 13-14-15-16-17'deki ifadeleri karşılaştırınız.

Son olarak Beled Suresi'nin son ayeti olan 20. ayette ''üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır '' ifadesi ile Matta 25:46'daki şu ifadeyi kıyaslayınız:

Matta 25: 46 "Bunlar sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz yaşama kavuşacaklar."

Neden bunu kıyaslamanızı söyledim çünkü Beled Suresi'nde kapıları kapatılacak ve ateşe atılacak denmekte '' Matta'da ise bütün olarak okuduğumuzda  ''geniş kapıyı (yanlış yolu) tercih edenler (keçiler) sonsuz azaba uğrayacak '' mesajı veriliyor.

Ayrıca Matta Kitabı'nın 25:31-46. ayetleri aslında İsa ile ilgili değildir. Tıpkı Kuran ve Yeşaya Kitabı'ndaki gibi imanlılarla ilgilidir Bkz: Matta 25:40 ve 25:45

25:40- Kral da onlara şöyle cevap verecek: "Size doğrusunu söyleyeyim, bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz."

25-45- Kral da onlara şu cevabı verecek: "Size doğrusunu söyleyeyim, mademki bu en basit kardeşlerimden biri için bunu yapmadınız, benim için de yapmamış oldunuz."

Umarım size faydalı bir analiz olmuştur. Kuran'ı anlamak için bence Biblikal geleneğe referans vermek zorundayız. Teşekkür ederim okuduğunuz için.

SİZDEN GELENLER | Yazan: A-gnostik

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)