HABERLER
Dini Haber

KADEŞ

A, mitoloji, mısır mitolojisi, Quadesh, Kadesh, Qedesh, Qetesh, Qudshu, Mısır Tanrıçaları, Mısır tanrıları,
Kadeş (Kedeş, Keteş, Kutşu) aslen Yeni Krallık sırasında ibadeti Mısır'a ithal edilen bir semitik (Sami'lere ait) tanrıydı. Doğa, güzellik ve cinsel zevk tanrıçasıydı. Kocası, İbadet'i Orta Krallık zamanında Mısır'a taşınan bir Suriye tanrısı olan Tanrı Reshep idi. Onun ibadeti Mısır'a yayıldığında bereket tanrıçası Min ile ilişkilendirildi. Min ve Reshep'e Kadeş'le ile birlikte üçlü olarak ibadet edildi. Kadeş'e bu iki tanrının karısı bazen ise Reşpu'nun karısı ve Min'in annesi olarak ibadet edilirdi.

Kadeş aslen bir aslanın sırtında duran çıplak bir kadın (Mısır'ın dışındaki bazı bölgelerde bu aslanın at olarak değiştiği görülür) olarak başının üstünde bir hilal ile resmedildi. Mısır panteonuna kabul edilmesinden sonra daha çok Hathor'un başlığı ile veya bir çift inek boynuzu ve bir güneş diski (Hathor ve “Ra'nın Gözü” ile bağlantılı olarak) ve dar bir kılıf elbise giyilerek tasvir edilmiştir. Sağ elinde (erkek cinsiyetini temsil ettiği düşünülen) yılanlar veya sağ elinde papirüs bitkisi (Reshep'i temsil eden) ve sol elinde lotus çiçekleri (dişi cinsel organını veya Min'i temsil eden) vardı.

Adının muhtemelen İbranice kelime "kedeş" ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Bu kelimenin anlamı ise biraz sorunludur. Genellikle "kutsal kadın" olarak çevrilir ve (bazılarına göre), Kuedhot (Mısır'daki Hathor'la ilişkilendirilen Semitik doğa tanrıçası) olarak bilinen Aşera kültünün kutsal fahişelerini ifade eder. Aslında, Kadeş bazen ayrı bir tanrıçadan ziyade Aşera'nın bir yönü olarak düşünülür. Bununla birlikte, bazı araştırmacılar onun ayrı bir tanrıça olduğunu ve fuhuşla olan bağlantının ilk İncil metinlerinin hatalı çevirisinden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Onlar kelimenin aslında tapınak personeli ile ilgili olduğunu ve cinsel ilişkide barındırmadığını öne sürmektedirler.

Yazan & Çeviren: Anu

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 6

Yazan: Zübeyde Savaş
15 yıl tanrı ve ateizm 6, din, Farklı tanrılar, Gerçek hayat hikayesi, Küçük çocuklara tanrı masalları, Tanrılar nasıl oluştu?, Zübeyde SAVAŞ,

15 YIL TANRI VE ATEİZM | 6

Barış Ramadan'ın sözleri açık olduğu için etkilenir güven duyar.
Barış:
- Burda kalmayı düşünüyorum, otu çok iyi gördüm, başka çoban gelmezse kalacam tanrının izniyle.
Ramadan:
- Tamam, yünler için ne istersin.
Barış düşünür aklına bir fiyat gelmez, aklına kış için peynir yapmak gelir nasıl götürecektir:
- Senden bir at istiyorum genç olacak  yanında on kiloluk sekiz bidon istiyorum kışa peynir yapıp evime götürmek için.

Ramadan güler:
- At tamam benim de işime gelir çok atım var, gülmem bidon.
Barış:
- Neden?
Ramadan:
- Ben süt topluyorum bende bidon yüzlerce ona güldüm.
Barış ve Ramadan birbirlerine bakarak gülerler.

Ramadan:
- Sen peynir yap iki bidon da bana olsun, sekiz bidon değil istediğin kadar bidon alırsın bende sorun olmaz anlaştık mı?
Barış:
- Tamam o zaman anlaştık tanrının izniyle, sen bana bu akşam bidon getir ki sabaha süt alayım koyunlardan.

Ramadan:
- Barış sen çok dürüst birine benziyorsun anlaştık, bana müsaade sana akşama bidonlarını getirim.
Ramadan ve Barış ayağa kalkar el sıkışırlar, Ramadan gider. Barış  yüce tanrım beni utandırma diye dua eder namaz kılar, koyunların yanına giderek onları tek tek sever, bana çok süt verin der. Akşam yakın  koyunları toparlarken Ramadan yaklaşır, seslenir:
- Barış köpekleri tut.
Barış bir anda korkar ve köpekleri çağırır yanına.

Ramadan:
- İşte istediğin.
Barış sürüyle uğraşırken bir şey göremez, sürüyü toparladıktan sonra Ramadan’ın yanında genç bir kır at vardır, üstünde de bir sürü bidon.
Barış:
- Hoş geldin, gel otur.
Ramadan atdan inmez:
- Benim yolum uzun geceye kalmayayım, bunlar bidonların ve bu da  elimdeki en genç atım.
Barış:
- Ben daha sana yün vermedim, bu atı alamam olmaz.

Ramadan:
- En fazla benim genç atımı çalmış olursun bu beni ne fakir seni de zengin etmez, yolum uzun bana müsaade sabah gelirim.
Ramadan atın ipini bırakır ve hızla gider.
Barış bir şey diyemez, atın yanına gider ipini tutar ve sevmeye başlar; sen ne kadar güzelsin. Bidonları alır saatlerce atı izler. Tanrı için dualarını artırır ve namazını kılar.

Barış sabah çayı demler kahvaltısını yapar, koyunların yanına giderek süt sağmaya başlar. Koyunlar sanki sıra halinde dururlar, süt sağma işi bittiğinde bidonlara baka kalır. Ramadan uzaktan kamyonla yaklaşır:
- Günaydın bu sabah çok süt almışsın.

Barış:
- Selam ben de anlamadım koyunlar çok süt verdi, yüce tanrıma teşşekkür ederim.
Ramadan ve Barış hızlıca arabaya sütleri bırakırlar.

Ramadan:
- Akşam erken gelirim sohbet ederiz.
Barış:
- Dur bir çay içelim.
Ramadan el sallayarak gider.

Barış sütün kötü olacağını düşünmemiştir, Ramadan’ın doğru yaptığını anlar.  akşama iki üç saat varken koyunlardan sütleri sağar bidonlara biriktirir. Ramadan kamyonla uzaktan görünür Barış çay demler hemen.

Ramadan:
- Merhaba çay yaylanın olmazsa olmazı.
Kamyondan inerek Barış’ın elini sıkar ve otururlar çayını yudumlar.

Barış:
- Sabah kızmıştım hemen gittin diye senden sonra düşündüm hak verdim sana.
Ramadan, süt bidonlarına bakar:
- Koyunlarından çok güzel süt alıyorsun, süt sıcakta bekletilmez, hemen bozulur. Nasıl sevdin mi atı?
Barış:
- Çok güzel fakat koyunların yünlerini kesene kadar sende dursun.
Ramadan:
- Sen bana sabah süt verdin parasını vermeden ben gittim, bu arada haftalık verecem sütün parasını.
Barış:
- Tamam bu aynısı değil.
Ramadan:
- Aynısı, önemli olan hayatda tek şey kendini bulmaktır, bunu  sende gördüm, sen tanrına inanıyor ve güveniyorsun.
Barış:
- Senin inancın yok mu?
Ramadan:
- Az, belki yok, bununda önemi yok benim için, bana göre kendini bilen insan insandır.

Barış hata mı yaptım diye düşünür, bir yandan da dikkatlice dinler.
- İnsanın en büyük düşmanı insandır, insan doymaz dünyayı yönetse, ayı, yıldızları, evreni bu böyle gider, bana göre insan akrabalarına yakın tanıdıklarına canlılara saygı duyan, geçmişte ve gelecekte yaşayanları düşünen paylaşan kişi insandır, bana say kaç insan tanıyorsun bu şekilde.
Barış düşünür bulamaz:
- Aklıma gelmiyor.
Ramadan:
- Kendini niye söylemedin.
Barış şarırmış bir durumdadır:
- Ben öyle değilim ki.
Ramadan:
- O zaman düşün kime kötülük yaptın, kimin hakkında kötü söz söyledin var mı, buraya gelmeden yaşlı insanlara iyilik yapmadın mı?
Barış şaşırır:
- Sen nerden öğrendin, ben tanrı için yardım ettim,  çok zor bir durumdalardı.
Ramadan tebessümle:
- Şu anda bütün yayla köyleri seni konuşuyor, biri çok yardım sever insan, biri tanrı gönderdi, biri fakirlerin yardımına koşan, bazıları çok zengin birisi çoban kılığına girmiş biriydi diyorlar. Genelde herkesin söylediği ve inandığı tanrı tarafından gönderilen fakirin dostu umudu tanrı dostu deniyor, peki sen hangisisin?

Barış çok şaşkın bir haldedir:
- Ben sadece acıdım kim olsa aynısını yapardı, tanrı zor durumda olanlara yardım edin der bu dinimizde vardır.
Ramadan:
- Peki tanrıya inanmasan da yaşlı insanlara yardım yaparmıydın?
Barış hiç tereddüt etmeden:
- Evet tabi yapardım.
Ramadan:
- Tamam, sizleri izleyen insanlar neden yardım etmediler sence?
Barış:
- Bilemiyorum.
Ramadan tebessüm eder:
- Bunların hiç mi inancı yoktu?
Barış:
- Kendilerini kaybetmiş şeytana uymuş insanlardı.
Ramadan:
- Barış bu sözlerimi hiç unutma, fakir cennetini, zengin parasını kaybederse dünya olmaz, neden  fakir sadece  umudu cennettir, orada nasıl zevkler içinde yaşıyacağını, sonsuz mutluluğu düşünür, dünyada yaşıyamayacağı her şeyin orda olduğuna inandırılmış ve kabul etmiştir. Zengin dünyada zevk içinde hayatını öyle yaşar ki başka nasıl zevk alırım  dünyadan diye düşünür. İnsanlar en ufak  kendilerine göre veya kendilerinden daha düşük insanların çile çektiğini gördüğünde mutlu olurlar, bu onların tek mutluluk kaynağıdır, başka türlü kesinlikle mutlu olamazlar. Bir de şöyle düşün o yaşlı insanların yanına çok saygın zengin biri gelseydi oradan hemen kaçarlardı çünkü o anda kendilerini ezilmiş hissedeceklerdi, bu belki elli veya yüz yıl içinde değişecektir insanlar gittikçe daha fazla bilime inanıyor o zamanda belki uzaylılarla bile tanışırız, benim yaşım otuz iki senin ki de yirmi, yirmi üç, bundan elli atmış yıl sonra senin yapmış olduğun yaşlı insanlara yardım aslında insanlık diyelim herkesin yapması gereken tanrının mucizesi diye anlatılcak, bir de şöyle düşünelim aynı durumda olan fakir ve borçlu milyonlarca insan vardır  bunların hiç bir hikayesi yaşadıkları söylenmiyecektir, bu insanlar tanrı mucizesi olmadan mı yaşıyacaklar? Onların yanında yaşayan insanlarda tanrı din dostu yok mu?

Diğer sayfalar:
◄ [5] , [7] ►

ZÜLKARNEYN KİMDİR ?

Yazan: Gregoire de Fronsac
GF, din, islamiyet, musevilik, Zülkarneyn kimdir?, Zülkarneyn'in kimliği, Kur'an'da Zülkarneyn, Tevrat'ta Zülkarneyn, Zülkarneyn Enlil mi?, Zülkarneyn ve Yecüc Mecüc, Zülkarneyn,

ZÜLKARNEYN'İN KİMLİK PROBLEMİ

Zülkarneyn İslam dininin kutsal atfedilen kitabı Kur'an'ın , Kehf Suresi'nde geçen bir kişidir. Peygamber olup olmadığı ise  tartışmalıdır. Kendisiyle ilgili anlatı Ye'cüc ve Me'cüc'ü de içerir ki bu bağlamda benzeri anlatılar Tanah'ta da bulunur. Kur'an'daki anlatıda kim veya ne oldukları açıklanmayan Yecüc ve Mecüc'ü engellemek için bir set inşa ettiğinden söz edilir. Hangi çağda yaşadığı belirtilmemiştir.

Zülkarneyn kelimesi Arapçadır. Zü, sahip ve mâlik demektir. Karn ise boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş anlamlarına gelir. Karneyn, karn'ın tesniyesi yani iki tanesi demektir. Buna göre Zülkarneyn kelimesi iki boynuz sahibi şeklinde tercüme edilebilir.

Kur'an da isminin zikredildiği ayetler ise şunlardır ;
"Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.”
Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda bir yol verdik.
O da bir yol tuttu.
Güneş'in battığı yere varınca onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu. Orada bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
Zülkarneyn, “Her kim zulmederse biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi.
“Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükâfat olarak daha güzeli var. O'na emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.”
Sonra yine bir yol tuttu.
Güneş'in doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle Güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.
İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.
Sonra yine bir yol tuttu.
İki dağ arasına ulaşınca bunların önünde neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.
Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ve Me'cüc yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadır. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?”
Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.
“Bana demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu bir hizaya getirince “Körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor yapınca da “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.
Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi.(Kehf 83-98 )

96. ayet için Diyanet İşleri Başkanlığı mealinde şöyle bir dipnot mevcuttur: "Kur’an’da “zübera’l-hadîd” şeklinde geçen ibare “demir parçaları”, “demir kütleleri” diye çevirilmiş ise de biz “demir madeni” diye çevirmeyi tercih ettik". Ayrıca 98. ayetteki vaad kelimesi Kıyamet'e yakın zaman dilimi (âhir zaman) olarak algılanır ve Ye'cüc ve Me'cüc'ün Dünya'yı istila etmesi kıyamet alametlerinden birisi olarak yorumlanır.


ZÜLKARNEYN'İN KİMLİĞİ PROBLEMİ
Zülkarneyn karakterini, kelime anlamının çift boynuz sahibi olması nedeniyle (çift boynuzlu miğfer takan) Büyük İskender'e veya Ebu'l Kelam Azad,Muhammed Hüseyin Tabatabaî  ve Nasir Mekarim Şirâzî gibi tefsir âlimleri tarafından ve bâzı Hıristiyanlarca Büyük Kiros'a atfedilir.

Kur'an'da kimlik tanımı flu çizgilerle yapılmış efsanevî bir komutan veya kral olduğu anlaşılan Zülkarneyn’in demir işlemeyi bildiği göz önüne alındığında Demir Çağı'ndan sonra yaşadığı anlaşılır. Sınırları doğu ve batıda olabilecek en geniş noktalara ulaşan bir devlet veya hükümranlığın başını temsil ediyor. Başarılarının büyüklüğü, kendisini Tanrı’nın desteklediği efsanesinin yerleşmesine yol açıyor. Başında savaşlarda kullandığı çift boynuzlu kaska atfen Zülkarneyn (çift boynuzlu) ifadesi kullanılıyor. Hikâyenin buraya kadarki kısmı Büyük İskender ile uyumlu gözüküyor ve Kur'an yorumcularının çoğu Zülkarneyn’in İskender olduğu sonucuna ulaşıyor.Ancak hikâyenin diğer parçaları başka coğrafyalardan derlenmiş unsurlardan oluşuyor. İskender’in demir kitleleri ile inşâ ettiği Zülkarneyn Seddini inşa edenin kimliği, seddin harcı ve kimlere karşı (Ye'cüc ve Me'cüc) yapıldığı göz önüne alındığında yorumcuların aklını karıştırıyor ve Zulkarneyn için sonu olmayan kimlik arayışlarına, hatta onun Muhammed'in kendisi olduğu iddialarına yol açıyor.

Kur'ana göre Süleyman’a krallık, Lokman’a hikmet, Zülkarneyn’e de ‘sebep’ verilmiş.
‘Sebep’ kelimesi Kurân da sadece 8 yerde geçiyor. Bunların 4’ü Zülkarneyn ayetlerinde. Diğerleri de göğe çıkmaya yarayan vasıta anlamında kullanılmış.

"Kim Allah’ın dünyada ve âhirette kendisine yardım etmeyeceğini sanıyorsa; bir SEBEPLE göğe uzansın, sonra öteki ilişkilerini kessin de bakıversin: Oyunu, öfkelendirdiği şeyleri gerçekten giderecek mi? "
Hac : 15 

"Yoksa göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların mülk ve saltanatı onların mı? Eğer öyleyse SEBEPLER içinde yükselsinler."
Sad :10

"Firavun dedi ki: “Ey Hâmân, SEBEPLERE ulaşabilmem için bana yüksek bir kule yap!”
Mü’min : 36

"Göklerin SEBEPLERİNE ulaşırsam, Mûsa’ın tanrısına, da ulaşırım. Ben onun yalancı biri olduğunu düşünüyorum.” Firavun’a, yaptığı işin kötülüğü bu şekilde süslü gösterildi de yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı hep kayıptadır."
Mü’min : 37

"Biz onun için yeryüzünde güç ve saltanat hazırladık ve ona herşeyden bir sebep verdik.
O da bir sebebi izledi."
Kehf :84-85

"Sonra bir sebebi daha izledi."
Kehf : 89

"Sonra yine bir sebebi izledi."
Kehf: 92

Bu ayetelerden yola çıkarak Zülkarneyn’e verilen SEBEB’in yükselmeyle alakalı , yükselmeye yarayan bir araç-vasıta olabileceğini düşünebiliriz.
Şimdi birde Zulkarneyn Tevratta nasıl aktarılıyor ona bakalım ;

"Ve gözlerimi kaldırıp baktım ve işte ırmağın önünde bir koç durmaktaydı.Ve koçun iki boynuzu vardı. İki yüksek boynuz. Ama biri, öbüründen daha yüksekti. Yüksek olanı sonradan çıktı. Koçu, batıya, kuzeye ve güneye doğru tos vurmakta gördüm."
“Ve ben düşünmekteyken işte batıdan, tüm yeryüzü üzerinde, ayağı yere dokunmayan bir teke geldi. Tekenin gözleri arasında, göze çarpan bir boynuzu vardı. Ve ırmağın önünde durmakta olduğunu gördüm. İki boynuzu olan koçun yanına geldi. Ve tüm gücüyle onun üzerine seğirtti… Ve ona karşı kudurdu ve vurup koçun iki boynuzunu kırdı…" (8:3-7.)

"Ve vaki oldu ki ben, Daniel (Danyal), bunları görünce, anlayayım diye araştırdım. Ve işte karşımda biri durdu. Bir insan görünüşündeydi. Ve Ulay Irmağı ortasından bir adam sesi işittim. Şöyle sesleniyordu: ‘Cebrail!Gördüğünün anlamını bu adama anlat!’ Ve durduğum yere yakın geldi. Ve gelince ben korkup yüzüstü kapandım. Ve bana şöyle dedi: ‘Ey Âdemoğlu! Bu gördüğün, ‘ahir zaman alameti’dir. Dinle!’ Ve benimle söyleşirken, yüzüm yerde olarak derin uykuya daldım. Ve bana dokunarak beni ayağa kaldırdı. Ve şöyle konuştu: ‘İşte Tanrı gazabının sonunda ne olacağını ben sana bildiriyorum! Çünkü gördüğün, ahir zamanı belirtmek içindir:
"Gördüğün iki boynuzlu koç, Medya ve Fars Krallarıdır.
‘”O kıllı teke de, Yunan Kralıdır. Gözleri arasında olan büyük boynuz, birinci Kraldır." (8: 15-21.)


Hristiyanlarca Eski Ahit, Yahudilerce Tora olarak adlandırılan, Kur’an’ı Kerim’in ise Tevrat olarak isimlendirdiği metinlerinde yer alan, dağınık, coğrafî, tarihi ve biyografik belirsizliğe boğulmuş bir halde, Zülkarneyn’e mal edilen anlatımlar; hidayete yönelik mesajlardan ziyade mitolojik, efsanevî metinler mesabesinde anlatımlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu hususun daha iyi anlaşılması açısından Tevrat’ta yer alan, kral teması işlenen metinlerinden örnekler vermekte yarar var ;

"Pers Kralı Koreş’in krallığının birinci yılında RAB, Yeremya aracılığıyla bildirdiği sözünü yerine getirmek amacıyla, Pers Kralı Koreş’i harekete geçirdi." Ezra 1. Bab, 1

"Babil Kralı Nebukadnessar’ın Babil’e sürgün ettiği insanlar yaşadıkları ilden Yeruşalim ve Yahuda’daki kendi kentlerine döndü." Ezra 2. Bab, 1

"Şimdi sana gerçeği bildireceğim: Pers krallığında üç kral daha ortaya çıkacak. Ama dördüncü kral öbür üçünden daha zengin olacak. Zenginliği sayesinde elde edeceği güçle herkesi Grek ülkesine karşı kışkırtacak." Daniel 11.Bab, 2

"Asur Kralı İsraillilerin yerine Babil’den, Kuta’dan, Avva’dan, Hama ve Sefarvayim’den insanlar getirtip Samiriye kentlerine yerleştirdi."  2. krallar 17. Bab, 24

Yecüc ve Mecüc anlatıları Tevrat ve İncilde Gog ve Mogog isimleriyle anılıyor. Her iki dinin yorumcuları da Yecüc ile Mücüc’ü daha çok bir insan ırkı olarak nitelemiştir.
Moğollar, İskitler, Çinliler, Kırgızlar gibi ırklar genellikle Yecüc Mecüc olarak nitelenmiştir.

Kur'an'ın Kehf Suresi'nin Orhun Yazıtları ile olan birebir benzerliğine dayanarak Zülkarneyn'in Bilge Kağan veya antik çağda yaşamış bir başka Türk komutan veya Oğuz Kağan olduğu da iddia edilir. Türk efsanelerinde Türk hakanının gökten bir ağaç kovuğuna inen kızlarla evlenmesi, Türk adı ile kurulan ilk devletin uzayla ilgili bir ad ile kurulması ("Gök"Türkler), bir efsanede dağa bakır dökülerek kapatılması ve bir müddet sonra körüklerle eritilmesi ve yolun tekrar açılması, kadim Orta Doğu kazılarında şaşırtıcı şekilde bu kültüre ait izlerin bulunması, Muhammed'den nakledilen hadislerin bulunması gibi hususlar bu son iddiayı güçlendiriyor gibi..

Yorumlarında çağdaş unsurları kullanan bâzı modernist yorumcular ise onun gezegenler arası seyahat yapabilen bir zaman yolcusu olduğunu ileri sürüyorlar.

Şimdi tüm bu bilgileri kısaca özetleyip toparlayalım ;
  • Çift boynuzlu (muhtemelen miğfer)
  • Uzay aracı benzeri bir vasıtaya sahip (Sebep)
  • Çift zamanlı (Zaman mefhumu yok)
  • Kahraman ve adaletli biri .
  • Peygamber değil.
Peki gerçekten kim bu Zulkarneyn ?
Büyük İskender mi ?
Bilge Kağan mı ?
Yemen Kralı mı ?
Pers Kralı mı ?
Yada diğer iddialarda anlatılan başka bir Kral , Hükümdar , Melik yada komutan mı ?
Bunların hiç biri olduğunu düşünmüyorum açıkçası.
Benim şahsi fikrim, Yahudiler'in , sümer tabletlerinde yazan hikayeleri Babilden devşirerek kendi kitaplarına aktarmış oldukları yönünde.
Yani kısacası bu da yine Enlil'in hikayesi..
Madenciliği, uçması, istediği anda istediği yerde olması (zaman mefhumunun olmaması), başka yıldızlara seyahat edebilmesi..
Tüm bunlar sümer tabletlerini ve Enlil'in hikayesini fazlasıyla anımsatıyor bize..
Tabi bu bilgi aktarımının zamanla farklı hikâyelerle karıştığı , farklı kral ve hükümdarlardan etkilenerek değişime uğradığı da göz ardı edilemez..
Her daim sevgi ve umutla kalın dostlar.