HABERLER
Dini Haber

TANRILARIN YOLU | ABU GORAB

Abu Gorab, Abu Gurab, Tanrıların yolu, A, Arkeoloji, Antik Mısır, Abu Gorab Dikilitaşı, Dikilitaş, Güneş tapınağı, Mısır tapınakları, Mısırlıların kurban ayinleri, Arkeolojik keşif,
Gezegenin yüzeyinde inşa edilen en büyük antik anıtlardan (Giza'nın Büyük Piramidi) birine sadece yirmi dakika mesafede bulunan bir başka antik Mısır hazinesi de Abu Gorab'dır.

Modern arkeologlar tarafından Güneş Tapınağı olarak anılan bu antik alan Tanrı Ra'nın bir tapınma yeri olmasıyla ünlüdür.

Abusir'deki piramit kompleksinin bir parçası olan Abu Gorab'daki güneş tapınağının Eski Krallığın beşinci hanedanlığında bazense MÖ. 2400 civarında inşa edildiği sanılıyordu.

Mısır'lı Heliopolis rahiplerinin dini anlayışına göre Güneş Tapınağı güneş tanrısı Ra'nın canlandırıcı gücünü ayin eşliğinde temsil etmek için yapılmıştır. Antik zamanlarda Abu Gorab "Güneş Tapınakları" olarak adlandırılmıştır.

Eski Mısır tarihine göre Abusir'in kuzeyindeki 5. hanedandan kalma Abu Gorab'da altı güneş tapınağı vardı. Ancak günümüzde sadece iki tanesi tanımlanmıştır: Keşif alanının en iyi korunan tapınakları Userkaf ve Nyuserra.

Bazı yazarlar Abu Gorab'ın güneş tapınaklarının gece saatlerini belirlemek için astronomik gözlemlerin yapıldığı yerler olarak kullanıldığını ileri sürüyorlar. Güneş tapınaklarının ilginç bir şekilde Abusir'deki hükümdarların (Userkaf ve Nyuserra) piramitleri gibi doğudan batıya yöneldiği görülmektedir.

Abu Gorab bugün yalnızca temellerinin ayakta kaldığı dev bir dikilitaşa ev sahipliği yapıyordu.

DİKİLİTAŞ
Avlunun batı ucundaki arkeolojik kazılar büyük bir taş dikilitaşın kalıntıları gibi görünen şeyleri ortaya çıkardı. Uzmanlara göre bu dikilitaş Güneşin / Ra'nın dinlenme yerini simgeliyordu

Dikilitaşın temeli eğimli kenarları olan bir zeminden ve üzerindeki kare şeklinde bir taştan oluşuyor.

Yaklaşık yirmi metre yüksekliğinde olan bu yapı kırmızı granit ve kireç taşından yapılmıştır. Dikilitaş ve tabanın birleşik yüksekliğinin tahminleri değişiklik göstermektedir. Uzmanlara göre yapı ilk inşa edildiğinde dikilitaşın toplam yüksekliği büyük olasılıkla 50 ile 70 metre arasında bir yerde idi.

Abu Gorab gerçekten gizemli bir yer.

Abu Gorab, Abu Gurab, Tanrıların yolu, A, Arkeoloji, Antik Mısır, Abu Gorab Dikilitaşı, Dikilitaş, Güneş tapınağı, Mısır tapınakları, Mısırlıların kurban ayinleri, Arkeolojik keşif,

Bu alan aynı zamanda birkaç ton ağırlığındaki devasa büyük kırmızı granit bloklarına da ev sahipliği yapmaktadır. Bu büyük bloklar inanılmaz özelliklere sahiptir: hassas kesimler, son derece iyi cilalanmış yüzeyler ve en önemlisi bu dev bloklar piramidin üzerindeki taşların taşlanması gibi inanılmaz hassasiyetle yerlerine monte edilmişler.

Binlerce yıl önce tamamlandığı zaman mekânın ne kadar güzel olduğunu hayal bile edemedim, onun kalıntıları geçmişte meydana gelmiş olabilecek bir çeşit felaket olayının kanıtıdır çünkü büyük taş bloklar dağınıktır. Bazı bilinmeyen güçler bu gövde taşların tüm alana yayılmasına neden olmuş gibi.

Bolivya'daki Puma Punku'nun kalıntıları gibi Abu Gorab'ın bulunduğu yer de neredeyse tamamen tahrip olmasına neden olan bir felakete ev sahipliği yapmış gibi görünüyor. Bazıları buranın büyük bir güç gösterisi olarak birilerince kasıtlı olarak yok edildiğini iddia etmektedir.

Abu Gorab, Abu Gurab, Tanrıların yolu, A, Arkeoloji, Antik Mısır, Abu Gorab Dikilitaşı, Dikilitaş, Güneş tapınağı, Mısır tapınakları, Mısırlıların kurban ayinleri, Arkeolojik keşif,

Mısırbilimciler eski Mısırlılar tarafından bu yapının kurban edilen hayvanın kanını toplayacak bir alan olarak yapıldığına, dolan bu kanın mükemmel şekilde delinmiş kanalların içinden geçtiğine inanıyorlar. Bu inanışa rağmen uzmanlar kurban kanının bu büyük kap ve kanallardan geçtiğini ıspatlayan tek bir kanıt bulamamıştır.

İlginç bir şekilde havzaların iç yüzeyleri şaşırtıcı derecede pürüzsüz ve dairesel alet işaretlerinin belirtilerini gösteriyor. Bu da onları kim hazırlamış ise bugün bile hayran kalacağımız bir teknoloji ile yaptığını gösteriyor.

Bu iddia edilen “kurban havzaları” nın çoğu girişin hemen yakınında yer almaktadır. Bu yapılar başka bir yere taşınmayı bekleyen bir noktada bırakılmış gibi görünmektedir.

Granitten yapılmış devasa havzalardaki delikler gerçekten etkileyici. Bu görüntülerden de görebileceğiniz gibi inşaat ustaları ve mühendislerin rahatlıkla kayaya doğru ilerlediği görülmektedir, bunu gelişmiş araçlara sahip olmadan nasıl yaptılar, orası tam bir sır...

Yazan & Çeviren: A.Kara

HEKA (HİKE)

mitoloji, mısır mitolojisi, Heka,Hike,Tanrı Heka,Tıbbın sembolü,Antik Mısır'da büyü,Mısır şifa Tanrısı,Antik Mısır'da ölümden sonra yaşam,Ra'nın oğlu,Çift yılan, N.Kara,
Eski Mısır'da Heka (Hike) büyünün velisi ve dolayısıyla da şifanın kaynağıydı. Mısırın sihir sözcüğü “heka” kelimenin tam anlamıyla "Ka'yı kullanarak" anlamına geliyordu ve Heka sihirin kişileştirilmesiydi. Onun adı (ve kelime büyüsü) ketenlerle yılan gibi sarılmış ve yukarı doğru kaldırılan iki el olarak tasvir edildi. Keten genel olarak kollarında görülüyordu ve onlar iki yılana benzetiliyordu. Efsaneye göre Heka iki yılanla savaştıltan sonra onları yenerek ele geçirdi böylece iç içe geçmiş iki yılan da iktidarının simgesi oldu. Bu simgenin bugün hala tıbbın sembolü olarak kullanıldığını görebilirsiniz.

Heka genellikle Menhet ve Khnum'un oğlu olarak kabul edildi ve bu üçlü Yukarı Mısır'daki Latopolis (Esna) üçlüsünü oluşturdu. Aynı zamanda Heliopolis'te de popülerdi fakat burada Khum ile olan ilişkisi nedeniyle Atum'un oğlu olarak tanınıyordu.

Heka'nın tasavvuru yaşam ve ölümün yolu idi. Ayinlerdeki aletler ölen kişinin öbür dünyaya güvenli bir şekilde geçmesine yardımcı olmak için kullanılıyordu ancak Heka bu görevi yerine getirmenin aracıydı. Heka ayrıca gökyüzündeki günlük yolculuğunda kötü ruhları ve şeytanları yakalayarak Ra'ya yardım etti.

Heka'ya yapılan resmi bir ibadet olmasa da doktorlar ve diğer şifacılara “Heka'nın rahipleri” deniliyordu ve çoğu zaman onun yardımı istenirdi. Genelde büyülü bir asaya, bıçağa ve bir şifacının araçlarına sahip bir adam olarak tasvir edilmiştir. Bazen ise birbirine dolanmış iki yılanı tutan bir adam olarak görünür.

Yazan & Çeviren: N.Kara

AHY (IHY)

Ahy,Ihy,mitoloji, mısır mitolojisi, N.Kara, Mısırda müzik tanrısı,Müzik tanrısı,Antik mısırda müzik, Hathor, Hathor'un oğlu
Iy (Ahy) "sistrum çalıcısı (şıngırdağa benzeyen bir antik mısır enstrümanı)" olarak biliniyordu ve müzik ve müzisyenler tanrısıydı. Sistrum çalgısı ise annesi olan tanrıça Hathor'la yakından ilişkiliydi. Özellikle onun adına adanmış tapınakları yoktu ama Hathor ve Horus'un oğlu olarak Denderah tapınak kompleksindeki Hathor tapınağında ona ibadet edildi.

Dendera'nın dışına ondan nadiren bahsedilmesine rağmen Tabut Metinleri ve Ölüler Kitabı'nda biradan sorumlu “ekmek efendisi” olarak (muhtemelen Hathor'un bira ve sarhoşluk ile olan ilişkisi nedeniyle) görünmektedir.

O bir elinin parmağı ağzında ve sağ elinde şıngırak tutan genç bir çocuk olarak tasvir edilmiştir.

Yazan & Çeviren: N.Kara

ANPUT

mitoloji, mısır mitolojisi, Anput,Input, Mısır Tanrıçaları, Antik Mısır,Dişi Anubis,Çakal baş,Çakal başlı Tanrıça, N.Kara,
Anput (Input) Yukarı Mısır'ın on yedinci eyaleti'nin kişileştirilmesiydi. Onun adı eşi Anubis'in isminin dişi versiyonudur ve genellikle on yedinci eyalet konusunda hariç tutulmamaktadır. Ancak Anput'ın arınmanın tanrıçası olan Kebechet'in annesi olduğu düşünülüyordu.

Üzerini giyindiği bir çakalın ya da büyük siyah bir köpeğin kürküyle kapayan bir kadın olarak tasvir edilir. Muhtemelen en dikkate değer örnek Menkaure, Hathor ve Anput üçlüsüdür. Çok nadiren de olsa bazen çakal başına sahip olan bir kadın olarak da tasvir edilmiştir.

Yazan & Çeviren: N.Kara

DİNLERİN EVRİM İLE OLAN PROBLEMİ

Aftiel, Bilimsel, din, Dinler ve Evrim, Dinlerin evrim ile olan problemi, Evrim teorisi, evrim kuramı,din ve evrim,insanın evrimi,canlıların evrimi, Doğal seçilim,
İbrahimi dinlerin ortak özelliklerinden birisi başlangıç mitleridir. Bu hikayelere göre Tanrı ilk iki insan olan Adem ve Havvayı yaratmış ve onları işledikleri günah yüzünden dünyaya göndermiştir. İnsan ırkı da bu iki insanın karması olarak dünyaya gelmiştir. Ancak bugünkü verilere bakarak açıkça söyleyebiliyoruz ki böyle bir şeyin mümkün değildir.

Canlıların değişerek ortama uyum sağlaması fikri antik Yunana kadar dayanır. O dönemdeki bazı düşünürler dahi insanların geçmişte şu anki formları ile hayatta kalamayacaklarını fark etmişlerdir. Ancak İbrahimi dinlerin yaratılış miti ile evrimsel süreç birbiri ile çeliştiği için bu durumda insanlar bir seçim yapmak zorunda kalmışlardır(Ha tabi bazıları “Yahu kardeşim Kuranda evrimle ilgili ayetler var” falan diyebilme cesaretini gösteriyor o ayrı bir konu.).

Bütün hayatını yaratılış mitine inanarak geçiren bir kimse evrim konusu açıldığında belli kalıplaşmış soruları sormaktadır. Bu sorulardan bazıları şunlardır:
  1. Yahu kardeşim ara form gösterir misin bana bir tane! Nerede bu ara formlar?
  2. Evrim hayatın başlangıcını açıklayamıyor. Ancak Kuran açıklıyor. Neden başı sonu belli olmayan bir şeye inanalım?
  3. Evrim geçmişte olmuş bitmiş bir şey diyorsunuz ancak bugün bilim yaparken her şeye gözle görülebilir bir kanıt istiyorsunuz. Hani kardeşim ben görmüyorum kimseyi evrimleşirken? Evrimi gözlemleyemiyorsam inanmam(!)
  4. Seni kim doğurdu? Anneni kim doğurdu? Onun annesini kim doğurdu? Onun annesini kim yarattı? (FATAL ERROR)
  5. Evrim bir teori değil midir kardeşim? Neden bunu bir gerçekmiş gibi kabul ediyorsunuz?
Şimdi yavaştan bu birkaç soruya cevap verelim ki sorgulamak üzere olan bazı arkadaşlar evrimin yapısını daha rahat anlasın ve bir kararsızlığa düşmesinler bu konuda. İlk önce evrimin tanımıyla başlayalım.

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesle kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması sürecidir. (Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Evrim)

Yani bir canlı türünün ortam koşullarından etkilenerek zorunlu değişimlere maruz kalmasıdır. Bu değişimler DOĞAL SELEKSİYON ve YAPAY SELEKSİYON dediğimiz prensipler sayesinde gerçekleşir.

Bu iki terim yanında bilmemiz gereken 3 terim daha var. Pozitif mutasyon, negatif mutasyon ve nötr mutasyon.

Mutasyonlar genetik yapıdaki hatalar sonucu oluşan değişimlerdir. Pozitif mutasyon bu hatalar sonucunda ortaya çıkan ve canlının hayatta kalma şansını arttıran değişimlerdir. Örneğin bir hata yüzünden tüy çıkaran dinozorlar büyük çaplı iklim değişikliğinden sonra bu şans eseri çıkardıkları yapı sayesinde kendilerini soğuktan korumayı başarabilmiştir. Bu tür mutasyonlar, doğal seçilim ile o canlı türünün hayatta kalmasını sağladığı için bu genler nesilden nesle aktarılır ve canlı genetik mirasını sağlama almış olur.

Negatif mutasyonlar ise canlının hayatta kalma şansını azaltan mutasyonlardır. Doğal seçilim bu durumda canlılara acımaz ve bu hataların nesilden nesle aktarılmasını engelleyerek gelecek nesle daha sağlam bir genetik harita bırakır. Bu tür mutasyonlara örnek olarak günümüzde gördüğümüz birçok genetik hastalığı örnek verebiliriz. Bu hastalıklar canlıya acı vermekte ve hayatını zorlaştırmaktadır.

Nötr mutasyonlar ise canlının hayatta kalma şansını ne arttırmakta ne de azaltmaktadır. Yani var olmalarından canlı çok fazla etkilenmediği için doğal seleksiyon bunları çok da önemsememektedir. Bu tür mutasyonlara örnek olarak eşcinsel yönelim verilebilir. Çünkü eşcinsel ilişkide yeni bir canlı oluşmadığı için bu özellik yeni nesle aktarılmaz. Yeni nesilde oluşsa dahi bir sonraki nesle kasıtlı olarak iletilmez.

Bu terimleri basitçe açıkladığımıza göre kafanızda daha iyi canlanması için size bir örnek vereyim.

Harward üniversitesi tarafından yapılan deneyde devasa dikdörtgen şeklindeki bir petri kabı 9 bölüme bölünmüştür. En dış katmanlar olan 1. ve 9. bölümlerde hiç antibiyotik bulunmamaktadır. 2. ve 8. bölümlerde 1 birim, 3. ve 7. bölümlerde 10 birim, 4. ve 6. bölümlerde 100 birim ve tam merkezde yani 5. bölümde 1000 birim antibiyotik bulunmaktadır. Her bölümde bakterilerin beslenebileceği besinler bulunmaktadır. Bu tür evrimsel deneylerde bakterilerin kullanılmasının ana sebebi evrimin nesiller arası değişimi ele almasıdır. Ortalama bir insan 20-30 yılda bir ürerken bakteriler birkaç saatte milyonlarca kez çoğalırlar. Yani birkaç saat içerisinde birçok nesli gözlemleme imkanı sunarlar size.

En dış kısımlar konan bakteriler 2. ve 8. kısmın sınırına kadar çoğalırlar. Çünkü bu kısma geldiklerinde antibiyotik ile karşılaşırlar ve önümüzde 1. ve 9. bölümlerin tamamen dolduğu bir resim çıkar. Ancak bir süre sonra bu sınırlardan bir tomurcuk çıktığını ve bu tomurcuğun içinde 2. ve 7. bölümdeki antibiyotiğe direnebilen bakteriler gözlemlenir. Buradan çıkabilen dirençli bakteriler çoğalır ve 2. ile 7. kısmı da doldururlar. Yani 9 kısımdan dördü dolmuştur. 1. ve 9. bölümde duran bakteriler çoğaldıkça bir sürü mutasyon üretirler. Ancak bu mutasyonlardan biri olan antibiyotik direnci rastgele bir noktadaki 1 bakterinin 2. bölüme geçebilmesine olanak sağlamıştır. Yani gördüğünüz üzere deneme yanılma ile elde edilmiştir bu sonuç. Hiçbir ilahi güç yoktur burada. Yüz binlerce, belki de milyonlarca bakteri arasından şans eseri 1 bakteride bu mutasyon gerçekleşiyorsa ve bu bakteri diğer kısma geçip daha fazla besin elde edebilmişse evet dostum bu mutasyon tesadüf sonucu ortaya çıkmıştır diyebiliriz.

Daha sonra aynı yöntemle 10 birim, 100 birim ve en sonunda 1000 birim antibiyotiğe dirençli nesiller ortaya çıkmıştır. Zaten her sene yeni bir grip aşısı olmamızın, doktorun bize “İyi bile hissetsen antibiyotik bitene kadar kullanmalısın.” demesinin, her yıl daha ölümcül hastalıkların ortaya çıkmasının sebebi de bu doğal seçilimdir.

Şimdi gel gelelim sorularımıza…

1-Ara form görmek mi istiyorsun? Aynaya bak.

Bütün canlılar kendi atası ile çocukları arasındaki ara formlardır. Senin ile yan komşunun genleri tamamen farklıdır. Her ne kadar ikiniz de insan gibi dursanız da farklı özellikleriniz bulunmaktadır. Farklı çevrelerde yaşayan insanları ele alalım. Kuzeyliler bembeyaz tene sahipken Afrika sıcağından korunmak için siyah tene sahip Afrikalılara bakalım. Farklı çevrelerde yaşayan bu tür canlıların tür içindeki ırkları ilerleyen zamanla onları farklılaşmaya daha çok itecek ve ayrı türler olmasını sağlayacaktır. Ancak bu farklılaşmayı görebilmen için tahmini olarak 8 milyon yıl falan yaşaman lazım. Bol şans.

2-Çünkü evrimin işi bu değil.

Evrimin tanımını tekrarlayalım.

Evrim, biyolojide canlı türlerinin nesilden nesle kalıtsal değişime uğrayarak ilk halinden farklı özellikler kazanması sürecidir.

Yani evrimin olayı canlıların nesilleri arasındaki değişimi gözlemlemektir. Canlılığın başlangıcı evrimin konusu değildir. Ha bunu konu alan teoriler var mı? Var(bkz:abiyogenez).

Sen istersen ilk canlıyı Allah yarattı de istersen tesadüfen oluştu de. Ne dersen de. Evrimi ilgilendirmez bu durum. Ha bol keseden sallamak da kolay. Sırf Allah ol dedi oldu demek seni haklı çıkarmaz. Yani illa başlangıca bir hikaye uydurmak istiyorsan buyur ben söyleyeyim bir tane. Kutsal Uçan Spagetti Canavarı geldi ve ilk canlıyı kendi makarnasından yarattı. Buyur buna inanabilirsin.

3-Anlattığım örneği araştırabilirsin gönül rahatlığıyla. Senin insanlardaki değişimi görememe sebebini de açıkladım. Eğer insanlar da bakteriler gibi hızlı çoğalsaydı emin ol birkaç saate torununun torununun torununun torununun torununun torununun torununu hiç beklemediğin bir biçimde görürdün.

4- :) Açıklamama gerek yok herhalde…

5-Hayır dostum. Evrim bir kanundur.

Evrim tıpkı yer çekimi gibi bir doğa kanunudur(Her ne kadar bizimkiler yer çekimini reddedince uçtuklarını sansalar da). İlk önce bu ayrımı yapman gerekir. Kanun nedir, teori nedir?

Bir bilimsel kanun, gözlem ve deneylerle iyi desteklenip kanıtlanmış prensiptir.

Bilimsel teori; iyi kanıtlanmış, sürekli olarak test edilen, doğrulanan deney ve gözlem ile bilimsel metot aracılığıyla elde edilen, doğanın bazı yönlerinin açıklamasıdır.

Bizim günlük hayatta kullandığımız gibi “Faruk abi benim bir teorim var. Bence yer çekmiyor gök itiyor.”,yani öylesine ortaya atılmış bir düşünce anlamında değildir. Bilimsel teoriler bilimsel kanunların yapısını açıklamakla yükümlüdür. Tıpkı yer çekimi kanununu açıklayan “Newton Kütle Çekim Teorisi” ya da Einstein’ın “Görelilik” teorisi gibi.

Biz izafiyete de teori diyoruz. E yani istersek bunu da reddedebiliriz değil mi?

Hayır kardeşim. Eğer sen izafiyeti de sırf teori olduğu için reddedersen kuantum boyutundaki kütle çekim etkilerini nasıl açıklayacaksın? Merkürün perihelion problemini nasıl açıklayacaksın?

Kısacası evrim bir doğa yasasıdır ancak onun yapısını açıklamaya çalışan teoriler vardır. Darwinin evrim teorisi ya da modern evrim teorisi gibi. Ki az önceki cümleden de anladığınız üzere biz şuanda Darwinin teorisini kullanmıyoruz. Darwinin eksiklerini ve hatalarını düzeltmiş olan modern evrim teorisini kullanıyoruz.

Umarım anlattıklarım sizi sıkmamıştır ve kafanızdaki bazı sorulara cevap verebilmiştir. Bir sonraki yazılarımıza kadar sağlıcakla kalın, bilimle kalın.

Yazan: Aftiel

2.800 YILLIK ANTİK TÜRK HAZİNESİ

A, Arkeoloji, Saka Türkleri,Türk hazineleri,Macaristanda bulunan Saka Türkü hazinesi,Saka Türkleri hakkında bilinmeyenler,Bozkır kültürü,Türk tarihi, Saka Türk'lerinde madencilik,Türk tarihi, Arkeolojik keşif,
KAZAKİSTAN DAĞLARINDA SAKA TÜRKLERİNE AİT 2.800 YILLIK ANTİK HAZİNE BULUNDU!

Yakın zamanda bulunan hazine sandığı keşfi yapan arkeolog ekibi tarafından paha biçilmez olarak tanımlanmıştır.

Kazakistan dağlarında çarpıcı bir keşif yapıldı. Yerel basında çıkan haberlere göre araştırmacılar Kazakistan 'daki Tarbagatai dağlarının ücra köşesindeki derinliklerinde ağır bir gömü buldular. Bu gömüde yaklaşık 3.000 altın ve değerli metal objeler bulunmakta.

Tutarı hesaplanamayan bu hazinenin geçmişte bir dönem Orta Asya'ya egemen olan Saka Türklerinin kraliyet ailesine ya da asil üyelerine ait olduğuna inanılmaktadır. Araştırmacılar çan şeklinde altın küpeler, altın tabaklar, kıyafetler, zincirler ve değerli taşları barındıran kolyeler ele geçirdiler.

Doğu-Kazakistan bölge başkanı Danial Ahmetov şöyle dedi: "Bu buluntu halkımızın tarihinin tamamen farklı bir tarafını gözler önüne seriyor" dedi.

Ahmetov, antik uygarlığın madencilik, satış ve kuyumculuk konularında gelişmiş becerilere sahip olduğunu açıklayarak ekledi: "Bizler, büyük insanların ve büyük teknolojilerin mirasçılarıyız."

A, Arkeoloji, Saka Türkleri,Türk hazineleri,Macaristanda bulunan Saka Türkü hazinesi,Saka Türkleri hakkında bilinmeyenler,Bozkır kültürü,Türk tarihi, Saka Türk'lerinde madencilik,Türk tarihi, Arkeolojik keşif,

Raporlar giysileri süsleyen bu altın kolyelerin gelişmiş mikro-kaynak teknikleri kullanılarak yapıldığını göstermektedir.

Bu ise bizlere eski Türklerin metalurji alanında büyük bilgiye sahip olduğunu ve mücevher üretim becerileri açısından bulundukları döneme göre olağanüstü bir seviyede olduklarını gösterir. Gelişmiş bir uygarlığın işaretidir.

Araştırmacılara göre bu arkeolojik keşif "bozkır uygarlığı" olarak bilinen Saka'ların düşünülenlerin aksine olağanüstü bir düzeye ulaştıklarının bir kanıtı.

Uzmanlar bu muazzam antik hazineyi keşfetmiş olsalar da kime ait olduğunu henüz bulamadılar.
Ancak arkeologlar yapılan yeni kazıların hazinenin sahiplerini kısa süre içinde ortaya çıkaracağını düşünüyorlar.

Kazılardan sorumlu Profesör Zainolla Samashev şöyle dedi: "Bu mezar höyüğündeki çok sayıda değerli buluntu geçmişte burada hüküm süren bir erkeğin veya bir kadının, Saka toplumundaki üst mertebeden insanların buraya gömüldüğünü düşündürüyor."

Yazan & Çeviren: A.Kara

NEKHBET

A, mitoloji, mısır mitolojisi, Mısır mitleri, Nekhbet, Nekhebet, Nechbet, Mısır Tanrıçaları, Firavunların koruyucusu,Firavunları koruyan tanrıça,Wadjet,Hedjet,Nekhb,Yukarı Mısır
Nekhbet (Nekhebet, Nechbet) Yukarı Mısır'ın koruyucusu ve "İki kadın" firavundan biri olarak (mevkidaşı Wadjet ile birlikte) Nebty isminde ortaya çıktı. Yukarı Mısır'ın hükümdarlığı ile ilgili olarak "Hedjet" (Beyaz Taç) olarak adlandırılıyordu ve düzenli olarak Yukarı Mısır'ı temsil eden bir hanedan işareti olarak ortaya çıkıyordu. Aynı zamanda kraliyet çocuklarının koruyucusuydu. Daha sonraki dönemlerde ise tüm küçük çocukların ve anne adaylarının koruyucusu haline geldi.

Hanedanlık öncesi Mısır'da zaten popüler olduğuna dair bir kanıt var ama özellikle Nekheb kasabasıyla ilişkiliydi (adı "Nekheb'den geliyor"). Ancak Erken Hanedan Dönemi'nde Nekheb ve Nekhen (Yaşlı Horus'un tapınma merkezi) birleşmişti böylece o ve Wadjet firavunun Nebit ismini oluşturmak için birleştirildi böylece Yukarı Mısır'ın temsilcisi olarak pozisyonunu almış oldu.

Piramit Metinlerinde (Beşinci Hanedan'dan) yapılan referanslar Nekhbet'in "Babalar Babası, Anneler Annesi, başından beri var olan ve bu Dünya'nın Yaratıcısı" olan bir ilahe olarak kabul edildiğini doğrulamaktadır. Kralı Nemes'in kukuletasında bir akbaba ya da yılan olarak temsil edildi.

Nekhbet "pr wr" (Büyük Evin Hanımefendisi - Üst Mısır "devlet" tapınağı) olarak biliniyordu. On sekizinci hanedanı döneminde o ve Wadjet tüm kraliyet ailesinin kadınlara koruma teklif etti. Bu ise iki kraliyet yılanının başlıklarına eklenmesiyle belirtildi.

Heqet ve Taweret'in aksine, başlangıçta sadece kraliyet annelerini ve çocuklarını korumak için düşünülmüştü. Zaman zaman ilahi anne ya da firavunun hemşiresi olarak tasvir edilmişti ve çoğunlukla “shen”i (ebediliği temsil eder) ve kraliyet flamasını (Firavun otoritesini temsil eder) elinde tutan kralın üzerinde süzülen bir akbaba formunda ortaya çıkar. Ancak Yeni Krallık sırasında koruduğu insanların kraliyet ailesinin ötesine tüm insanlara kadar genişlediği görünüyor.


Nekhbet'in Yukarı Mısır'ın koruyucusu rolünde Hapi'nin karısı olduğu düşünülüyordu, ama aynı zamanda Horus ve Yukarı Mısır ile de ilişkiliydi. Çünkü sık sık bir kızıl akbaba biçimini aldı ve doğumla ilişkilendirildi aynı zamanda tanrıça Mut ve büyük tanrıça Hathor ile de ilişkili olduğundan dolayı ona "Nekhb'in Büyük Beyaz İncisi" adlı lakap verildi.

Ancak çoğu Mısır tanrısı gibi Nekhbet de daha karanlık bir tarafa sahipti. Çok sayıda tanrıça ile birlikte “Ra'nın Gözü” ile ilişkilendirilmişti. Savaş sırasında firavunların üstünde uçuyor, onları koruyor ve düşmanları tehdit ediyordu. Palermo Taşı 4. Firavun Thutmose'nin koruyucusunun "Nekbet, Beyaz Nekheb" olduğunu doğrulanmaktadır: "Majestelerinin süslerini tutturdu, iki eli arkamdaydı ve Mısır'ın düşmanlarını benim için bir araya getirdi."
Ayrıca diğer tanrılarla olan ilişkilerinde de bu dövüşçü rolünü üstlenmiştir.

Genelde Yukarı Mısır'ın tacını ya da akbaba başlığını takan bir kadın olarak tasvir edilmiştir. Ancak aynı zamanda bir akbaba başı olan bir kadın, ya da kafasında Beyaz Taç ile bir yılan ya da akbaba olarak tasvir edilmiştir. Bir akbaba biçimini aldığında genellikle kanatlarını açarak durduğu ve "shen"i koruduğu, bazen ise pençesinde ma'at'ın tüylerini taşır. O sıklıkla Wadjet ile birlikte gösterildi ve insan formundayken kendisi ve Wadjet sadece taçlarına bakılarak ayırt edilebilir. Bazen ise firavunu emziren bir inek olarak (Hathor'un bir yönü olarak) resmedilmiştir.

Nekhb'de onu onurlandırmak için bir doğum evi, bir dizi küçük tapınak, kutsal bir göl ve bazı mezarlıkların bulunduğu bir tapınak inşa edildi. 18. yüzyıl Hanedanlığı döneminde büyük inşaat projeleri gerçekleştirilmiştir ve kalıntıların çoğunluğu 29. ve 30. Hanedanlığın firavunlarına aittir.

Kaynaklar:
Bard, Kathryn (2008) Eski Mısır Arkeolojisine Giriş
Kemp, Barry J (1991) Eski Mısır: Bir Medeniyet Anatomisi
Pinch, Geraldine (2002) Mısır mitolojisi
Redford Donald B (2002) Eski Tanrılar Konuşuyor
Watterson, Barbara (1996) Eski Mısır Tanrıları
Wilkinson, Richard H. (2003) Eski Mısır'ın Tüm Tanrıları ve Tanrıçaları
Wilkinson, Richard H. (2000) Eski Mısır'ın Tapınakları
Wilkinson, Toby (1999) Erken Dönem Mısır Hanedanlığı
Ziegler, Christine Editör (2008) Mısır Kraliçesi: Hetepheres'ten Kleopatra'ya

Yazan & Çeviren: A.Kara

TREND OLAN ZAMANDA YOLCULUK İDDİASI

Her gün internette sıkılan halk, insanları eğlendirmek için bir yol buluyor gibi görünüyor. Son zamanlarda zaman yolculuğu fikri üzerine paylaşılan ünlü fotoğrafları oldukça popüler.

Pek çok yorumcu zaman yolculuğunu tartışıyor ve Nicolas Cage, Johnny Depp ve Matthew McConaughey gibi ünlülerin hayal edilebileceğinden daha uzun süredir burada olduğunu iddia ediyor.

Günümüz ünlüleri ile onlarla eşleştirilen eski insanlar arasındaki benzerlikler bazılarına göre oldukça ikna edicidir fakat ıspatlanamayacak bir düşünce olduğu için tüm konu gizemini barındırmaktadır fakat bir gerçek var ki benzerlikleri inkar etmek çok zor :)

Peki bu gerçekten zaman yolculuğunun kanıtı olabilir mi?
Sunulan sayısız imgeler arasında, Karayipler'deki aktör Johnny Depp'in popüler Korsanlar'ı ve ona benzeyen birisinin görüntüsünü görüyoruz.

Depp'in fotoğrafının ilk kez müzisyen büyük-büyükbabasının ve Bay Depp'in inanılmaz benzerliğini fark eden Michael Johnstone tarafından paylaşıldığı ortaya çıktı. Kaptan Sparrow'a ek olarak, Johnny Depp'i kastediyorum.

Dini Haber, Haberler, Zamanda yolculuk, Zamanda yolculuk iddiası, Johnny Depp, Eddie Murphy, Jay-Z, Mark Zuckerberg ve Kral Philip, A, İnternet trendleri,Trend haber

Eddie Murphy de ona çok benzeyen bir adamla birlikte yer alıyor.
Fotoğraftaki adam Eddie Murphy'ye çok benziyor ve fotoğrafın tarihi 1920'lere kadar uzanıyor.
İnanılmaz benzerlikler göz önüne alındığında birçok kişi fotoğrafların çekildiğini savunuyor.

Dini Haber, Haberler, Zamanda yolculuk, Zamanda yolculuk iddiası, Johnny Depp, Eddie Murphy, Jay-Z, Mark Zuckerberg ve Kral Philip, A, İnternet trendleri,Trend haber



Bir diğer ünlü kişi Hollywood mega yıldızı Nicolas Cage.
1860’lı yıllarda Cage’e benzediği düşünülen bir kişinin resmi de bu konuda tartışılmakta.
Aslında Nicolas Cage'e benzeyen bu görüntüyü görenlerden bazıları onun bir vampir olduğunu bile iddia ettiler :)

Fotoğraflar arasında ayrıca popüler müzisyen Jay-Z'de bulunuyor. Görünüşe göre fotoğraf 1939'da New York'ta Brooklyn sokaklarında çekilmişti. Jay-Z olarak bilinen Shawn Corey Carter ise 4 Aralık 1969'da Brooklyn, New York'ta doğdu.

Dini Haber, Haberler, Zamanda yolculuk, Zamanda yolculuk iddiası, Johnny Depp, Eddie Murphy, Jay-Z, Mark Zuckerberg ve Kral Philip, A, İnternet trendleri,Trend haber

Neredeyse size Facebook'un Kralı Mark Zuckerberg ve İspanya Kralı IV. Philip'in bir portresini göstermeyi unutuyordum. Ürkütücü olan, tesadüf bile olsa iki kralın bu kadar çok fiziksel benzerliği paylaştığıdır.

Dini Haber, Haberler, Zamanda yolculuk, Zamanda yolculuk iddiası, Johnny Depp, Eddie Murphy, Jay-Z, Mark Zuckerberg ve Kral Philip, A, İnternet trendleri,Trend haber

Her neyse, öne sürüldüğü gibi uzay gemileriyle zamanda seyahat edenler var mı yok mu bilemem ama bu görüntüler ve internette bulunan sayısız diğer fotoğraf gezegenimizdeki bazı insanlara fiziksel olarak oldukça benzeyebilen birçok insanın var olduğunun kanıtıdır. Bunun devam edeceğinden ve yüzlerce yıl içinde benzer tesadüflere dikkat çekeceğinden de eminim.

Yazan: A.Kara

MUSEVİLİK'TE KÖLELİK

Hazırlayan: A.Kara
yahudilik, A, din, Musevilik'te kölelik, Tevrat ve Zebur'da kölelik, Yahudilerde kölelik, Seks köleleri, Musevilikte seks kölesi, Musevilikte cariye, Levililer, Mısır'dan Çıkış, Tesniye,

YAHUDİLERDE KÖLELİK


Yahudiler'in kitabı onların Mısır'da köle olduklarını söylüyor. Fakat ironiktir ki kölelikten kurtulan Yahudiler hem kendi halkından insanları hemde dış topraklardan ele geçirdiklerini işçi ve seks kölesi olarak kullanmaya başlıyorlar. Yahudi olan köle ile yabancı bir kölenin durumu farklı olduğu gibi borcu yüzünden kölelik yapanın durumu da değişken. Bu konuda Musevilerin nasıl ayetleri var gelin beraber inceleyelim.

Yahudi Kölelerin Durumu
Bir Yahudi mahkeme emrini vermedikçe ya da kendi kendine gönüllü olarak esaret istemezse bir kişi köle olamazdı (Yad Avadim 1:1). Diğer köleler ise her zaman kendi milletinin dışından alınıyordu.

Mısır'dan Çıkış 21: 2-6
21:2: İbrani bir köle satın alırsan, altı yıl kölelik edecek, ama yedinci yıl karşılık ödemeden özgür olacak.
21:3: Bekâr geldiyse, yalnız kendisi özgür olacak; evli geldiyse, karısı da özgür olacak.
21:4: Efendisi kendisine bir kadın verir ve o kadından çocukları olursa, kadın ve çocuklar efendisinde kalacak, yalnız kendisi gidecek.
21:5: Ama köle açıkça, ‹Ben efendimi, karımla çocuklarımı seviyorum, özgür olmak istemiyorum› derse,
21:6: efendisi onu Allaha yaklaştıracak; ve onu kapıya yahut kapının süvesine yaklaştıracak, ve onun kulağını biz ile delecek, ve kendisine ebediyen hizmet edecektir.

Yahudi Kölelerin Kölelikten Kurtulması
Yahudi köleler sadece altı yıl hizmet eder ve yedinci yılında serbest bırakılmalıdır, bu Mısır'dan Çıkış ve Tesniye'de şöyle geçmektedir:

Mısırdan Çıkış 21:2-4
21:2: Eğer İbranî bir köle satın alırsan, altı yıl hizmet edecek; ve yedincide hür olarak meccanen çıkacaktır.
21:3: Eğer yalnız geldi ise yalnız çıkacaktır; eğer karısı ile geldi ise o zaman karısı kendisile beraber çıkacaktır.
21:4: Eğer efendisi ona bir kadın verir, ve o kendisine oğullar yahut kızlar doğurursa, kadın ve çocuklar efendisinin olacak, ve kendisi yalnız çıkacaktır.

Tesniye 15:12: Eğer İbrani kardeşlerinizden bir erkek ya da kadın size satılırsa, altı yıl size kölelik edecek, yedinci yıl onu özgür bırakacaksınız.

Bu kölelerin bir piyasa değeri vardır, örneğin öküzün bir köleyi öldürmesi halinde öküzün sahibinin kölenin efendisine 30 şekel gümüş ödemesi gerekir, bu arada öldüren öküzün de taşlanması ayrı bir trajikomedidir:

Mısır'dan Çıkış 21:32: "Eğer öküz bir köleyi yahut bir cariyeyi süserse, onların efendisine otuz şekel gümüş verilecek, ve öküz taşlanacaktır."

Ücretsiz çalıştırılan Yahudi kölelerin serbest bırakılmasına üzülen bazı kişilerin olması üzerine şu ayet uydurularak "oh neyseki hakikaten iyi çalışmıştı" demeleri ve köleleri salmaları kolaylaştırılmıştır:

Tesniye 15:18: "18. Kölenizi özgür bırakınca üzülmemelisiniz. Size hizmet ettiği bu altı yıl boyunca ücretli bir işçiden iki kat fazla iş görmüştür. Tanrınız RAB yaptığınız her işte sizi kutsayacaktır."

Eğer köle serbest kalmayı reddederse ve efendisinin hizmetinde kalmak isterse o zaman ustası kulağını deldirir ve bu şekilde köle sonsuza kadar ona bağlanır:

Mısır'dan Çıkış 21:5-6
21:5: Fakat eğer köle açıkça: Efendimi ve karımı ve çocuklarımı seviyorum, hür çıkmıyacağım, derse,
21:6: efendisi onu Allaha yaklaştıracak; ve onu kapıya yahut kapının süvesine yaklaştıracak, ve onun kulağını biz ile delecek, ve kendisine ebediyen hizmet edecektir.

Tesniye 15:16-17
15: 16: Eğer köleniz sizi ve ailenizi seviyorsa, sizden hoşnutsa, ‹Yanınızdan ayrılmak istemiyorum› derse,
15:17: bir biz alıp kölenin kulak memesinden sokarak kapıya geçirin; o zaman yaşam boyu köleniz olarak kalacaktır. Kadın kölelerinize de aynı şeyi yapın.

Eğer Yahudi köle bir yabancıya satılmışsa yakınları fidyesini ödeyerek onu serbest bıraktırabilir:

Levililer 25:47-54
25:47: Ve eğer yanında olan misafir veya garip zenginleşirse, ve kardeşin onun yanında fakir düşer ve garibe, yahut senin yanında olan misafire yahut garibin neslinden birine kendisini satarsa;
25:48: satıldıktan sonra fidyesi verilebilir; kardeşlerinden biri onun için fidye verebilir;
25:49: yahut amcası, yahut amcası oğlu, onun için fidye verebilir, yahut aşiretinden geri kalan yakın akrabasından biri onun için fidye verebilir; yahut eğer eli yeterse, kendisi fidye verebilir.
25:50: Ve kendisini satın alan adamla, ona kendisini sattığı yıldan yubil yılına kadar hesap görecek; ve satılışının bedeli yılların sayısına göre olacak; onun yanında ücretlinin gündelikleri gibi olacaktır. 25:51: Eğer daha çok yıllar varsa onlara göre fidyesinin bedelini satın alındığı paradan verecektir.
25:52: Eğer yubil yılına kadar kalan yıllar az ise, o zaman onunla hesap görecek; fidyesinin bedelini yıllarına göre geri verecektir.
25:53: Onun yanında yıldan yıla tutulan ücretli adam gibi olacak; senin gözün önünde ona sertlikle efendilik etmiyecektir.
25:54: Ve eğer bu suretle fidye verilmezse, o zaman kendisi ve kendisile beraber çocukları, yubil yılında çıkacaklardır.

Yabancı köleler
25:44: Ve senin malın olacak köleye ve cariyeye gelince, etrafınızda olan milletlerden, onlardan köle ve cariye satın alacaksınız.

25:45: Ve aranızda oturan gariplerin de çocuklarından, onlardan ve diyarınızda doğmuş olup yanınızda bulunan aşiretlerinden satın alacaksınız; ve sizin malınız olacaktır. (Levililer 25: 44-45).

Yabancıların Kölelikten Kurtulması
Yabancı köleler ebediyen hizmet eder, sahipleri onları kendilerinden sonra çocuklarına miras bırakabilir, yani Museviliğe göre yabancı köle = kalıcı mülktür:

Levililer 25:45-46
25:45: Ve aranızda oturan gariplerin de çocuklarından, onlardan ve diyarınızda doğmuş olup yanınızda bulunan aşiretlerinden satın alacaksınız; ve sizin malınız olacaktır.
25:46: Ve onları kendinizden sonra miras mülk olarak çocuklarınıza bırakacaksınız, daimî kölelerinizi onlardan alacaksınız; fakat kardeşlerinize, İsrail oğullarına, birbirinize sertlikle efendilik etmiyeceksiniz.

Fakir & Borçluların Köleliği
Borcunu ödeyemeyen bir borçlu kendisini alacaklıya esaret edebilir:

25:39: "Ve eğer kardeşin senin yanında fakir düşer, ve kendisini sana satarsa, onu köle gibi çalıştırmıyacaksın." (Levililer)

22:7: "Zengin fakirlere hâkim olur; Ve ödünç alan ödünç verenin kulu olur." (Süleymanın Özdeyişleri)

4:1: "VE peygamber oğullarının karılarından bir kadın Elişaya feryat edip dedi: Kocam kulun öldü; ve bilirsin ki, o kulun RABDEN korkardı; ve alacaklı iki çocuğumu kendisine köle olsunlar diye onları almağa geldi." (2.Krallar)

2:6: "RAB şöyle diyor: İsrailin üç, hattâ dört kat cinayetinden ötürü cezasını geri almıyacağım; çünkü salihi paraya, ve yoksulu bir çift çarığa sattılar" (Amos)

8:6: "fakirleri gümüşe, ve yoksulları bir çift çarığa satın alalım, ve buğdayın süprüntüsünü satalım?" (Amos)

5:5: "Ve şimdi bizim etimiz kardeşlerimizin eti gibidir, oğullarımız onların oğulları gibidir; ve işte, oğullarımızı ve kızlarımızı kölelik altına koyuyoruz, ve kızlarımızdan cariye edilmiş olanlar da var; ve elimizde bir çare yok; çünkü tarlalarımız ve bağlarımız başkalarınındır." (Nehemya)

Fakir ve Borçluların Kölelikten Çıkış Şartları
Borçlunun borç miktarı ne olursa olsun ilk gelen yubil yılında (bir nevi her 50 yılda bir gerçekleştirilen yıllık Şabat gibi düşünün, toprağın nadasa bırakıldığı, arazi ve evlerin eski sahiplerine devredildiği, kölelerin serbest bırakıldığı bir dönem) serbest bırakılmalıdır:

Levililer 25:40-41
25:40: Senin yanında ücretli adam gibi ve misafir gibi olacaktır; yubil yılına kadar senin yanında çalışacaktır;
25:41: o zaman kendisi, ve kendisile beraber çocukları, senin yanından çıkacak, ve aşiretine dönecek, ve babalarının mülküne dönecektir.

Aynı şey bir fakir için de geçerlidir. O yıl içinde topraklarını ve mallarını geri alırlar:

Levililer 25:10-13
25:10: Ve ellinci yılı takdis edeceksiniz, ve memlekette, orada oturanların hepsine azatlık ilân edeceksiniz; sizin için yubil olacak; sizden her biri kendi mülküne dönecek, ve sizden her biri kendi aşiretine dönecek.
25:11: Bu ellinci yıl size yubil olacak; ekmiyeceksiniz, ve o yılın arttan sürenini biçmiyeceksiniz, ve budanmamış asmanın üzümlerini devşirmiyeceksiniz.
25:12: Çünkü yubildir; size mukaddes olacaktır; onun mahsulünü tarladan yiyeceksiniz.
25:13: Bu yubil yılında sizden her biri kendi mülküne dönecek.

Ayrıca ailesine ve atalarına da geri dönebilirler:
Levililer 25:41: "o zaman kendisi, ve kendisile beraber çocukları, senin yanından çıkacak, ve aşiretine dönecek, ve babalarının mülküne dönecektir."

Fakat biraz da şans işi, çünkü eğer fakir ve borçluysan, yubil yılına da denk gelmediysen köle olarak çalış babam çalış.

Suçlular
İade edemeyen bir hırsız "hırsızlığı için satılır"
"Eğer hırsız duvar delerken yakalanırsa, ve vurulup ölürse, onun için kan hakkı yoktur. 3 Eğer onun üzerine güneş doğmuş olursa, kendisine kan hakkı olacaktır; mutlaka ödiyecektir; eğer kendisinin bir şeyi yoksa, o zaman hırsızlığı için satılacaktır." (Mısır'dan Çıkış 22:2-3)

Savaş Esirleri
Çölde Sayım 31:26-27 ve Tesniye 20:10-11 bölümlerinde savaş esirlerinin köle olarak alınabileceğine değinilir, hemen inceleyelim:

31:26-27: "Sen, ve kâhin Eleazar, ve cemaatin atalar evlerinin reisleri, adam olsun hayvan olsun, alınmış olan çapul malının topunu al; 27 ve çapul malını, cenge çıkan cenk erleri, ve bütün cemaat arasında yarı yarıya böl." (Çölde Sayım)

20:10-11: "10. Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin.
11. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına çalışacak, size hizmet edecekler. (Tesniye)

Kadın Köleler
Bir baba genellikle ev işlerini yapacak bir köle yada seks kölesi olması için (cariye) kızını satabilir, satın alan adam istediği gibi kullanır, isterse evlenebilir yada köle olarak kullanmaya devam eder:

Mısır'dan Çıkış 21: 7-11
7 “Eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak.
8 Efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. Kızı aldattığı için onu yabancılara satamaz.
9 Eğer cariyeyi oğluna nişanlarsa, ona kendi kızı gibi davranmalıdır.
10 Eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır.
11 Eğer bu üç hakkı ona vermezse, kadın karşılıksız özgür olacaktır.”

Kadın Kölelerin Kölelikten Çıkışı
Babaları tarafından esaret olarak satılan kadın köleler eğer efendilerinin oğulları onlarla evlenmek istemezse yada evlilik haklarını inkar ederse kadın köle serbest kalır:

Mısır'dan Çıkış 21:8-11
21:8: Eğer kendisine nişanlanmış olan kız, efendisinin gözünde kötü olursa, o zaman geri satın alınması için bırakacaktır; kendisine sadakatsiz davrandı diye onu yabancı kavma satamaz.
21:9: Ve eğer oğluna nişanlarsa, onu kızlar hakkındaki usule göre yapsın.
21:10: Eğer kendisine başka bir kadın alırsa, evelkinin nafakasını, esvabını ve karılık hakkını eksiltmiyecektir.
21:11: Ve eğer bu üç şeyi ona yapmazsa, o zaman meccanen, parasız çıkacaktır.

Ayrıca köleler sebep olunan ağır bedensel yaralanmalar için serbest bırakılmalıdır, kölenin gözüne yada dişine zarar gelirse serbest bırakılması şart koşulur:

Mısır'dan Çıkış 21:26-27
21:26: Ve eğer bir adam kölesinin gözüne, yahut cariyesinin gözüne vurur, ve onu sakat ederse, gözü yerine onu hür olarak salıverecektir.
21:27: Ve eğer kölesinin yahut cariyesinin dişini düşürürse, dişi yerine onu hür olarak salıverecektir. 

Ne kadar düşünceli, merhametli sözler içeren bir kitap ve uygulayan bir halk değil mi? Seks kölesini al kullan, ağzını burnunu kırarsan, dişini döker hatta sakat bırakırsan serbest kalma hakkı ver. Asıl bu yaptıkların için ona ömür boyu bakman gerekirdi. Fakat Musevi Tanrısı anlaşma yaptığı kendi halkı olan İsrailoğullarını üstün gördüğü için maalesef ortada başkalarına karşı merhamet kırıntısı yok bu konuda.

İşin daha da trajikomik yanı, kendilerini de köle olarak esaret altına sokabiliyorlar fakat öyle "kazanma ve çalışma" odaklı bir milletler ki burada herhangi bir milli duygu aramıyorlar, RAB izin verdi diyip eşek sudan gelinceye kadar çalıştırıyor yada seks kölesi olarak kullanıyorlar (tabi ki imkan varsa ilk tercih dışarıdan gelen yabancı köleler)

Kölelerin çocukları
Museviliğe göre "evlatlığın oğlu" , "evde doğan" tabirlerinin geçtiği ayetler kölelerin statüsünün çocuklarına devredildiğini belirtmektedir. Yani kölelikleri kendilerinden çocuklarına geçiyor ve çocukları küçük yaştan itibaren efendilerine hizmet ediyorlar (tabi kim bilir bu hizmetin içinde neler var)

Mısır'dan Çıkış 23:12: "Altı gün çalışacak, yedinci gün dinleneceksiniz. Böylece hem öküzünüz, eşeğiniz dinlenir, hem de kadın kölenizin oğulları ve yabancılar rahat eder."

Levililer 22:11: "Ama kâhinin parayla satın aldığı ya da evinde doğan köle onun yemeğini yiyebilir."

Yaratılış 17:12: "Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu."

MESENET

Hazırlayan: A.Kara
A, mitoloji, mısır mitolojisi, Mesenet, Meskhenet, Mesket, Mısır doğum tanrıçası, Mısır doğum tuğlası, Antik Mısır'ın doğum tanrıçası, Mısır tanrıçaları, Kadın tanrılar, Raddjedet,Hatshepsut
Doğum tanrıçası Meskhenet (Mesenet, Meskhent, Mesket, Meshkent) ilahi bir ebe ve doğum evinin koruyucusu idi. Antik Mısırlı kadınların doğum yaparken çömeldiği doğum tuğlası olarak kişileştirildi. Antik dünyada çocuk ölüm oranı yüksekti ve Mısırlılar aile odaklı insanlardı, bu nedenle bir çocuğun doğumu ebeveynler için büyük bir kutlama, aynı zamanda öfkelenme zamanıydı. Sonuç olarak Meskhenet de dahil olmak üzere çok sayıda tanrının yardımına başvurdular. Örneğin Deir-El-Bahari'deki tapınağın duvarlarında doğumda Hatşepsut'a katılan "Khnum, Isis, Nephthys, Bes, Taweret ve Meskhenet" de dahil olmak üzere birtakım tanrılardan bahsetmiştir.

Raddjedet masalında doğum Khnum, Isis ve Neftis tarafından yapılmıştır ancak her çocuğun firavun olacağını ilan eden Meskhenet'dir. Böylece Meskhenet sadece bir ebe olmaktan çıkmış aynı zamanda bir kişinin kaderini belirleyebilecek bir kader tanrıçası olmuştu. Bu onu Şai (bir kişinin hayatının uzunluğunu belirleyen kader tanrısı) haline getirmişti. İkisi de Renenutet ile birlikte (çocuğa onun gizli adını veren) tasvir edilir olmuştu.

Yeni doğmuş bebekleri ve annelerini koruma gücü vardı. Hatşepsut ayrıca Meskhenet'in tıpkı "Ra gibi" onu koruma sözü verdiğini iddia etti. Meskhenet'in aynı zamanda Ma'at Salonlarında (Şai ve Renenutet ile) merhumun karakterine tanıklık ettiği düşünülüyordu. Bu onun korumasının doğumdan ölüme ve ötesine uzandığını, ölen kişinin öteki dünyada sembolik yeniden doğuşuna da yardımcı olabileceğini gösteriyordu. Esna'daki Khnum tapınağında bulunan yazıtlarda Khnum'a eşlik eden ve kötü ruhları kovmak için sihir kullanan "dört Meskhenet"e başvurulduğu görülür.

Meskhenet herhangi bir bölge ya da şehirle ilgili değildi. Bu yüzden özellikle ona adanmış tapınaklar bulunamadı. Ancak ülkenin her yerindeki doğum tuğlaları üzerinde görünen şekli ile popüler ve saygın bir tanrı olduğu görülüyor. Doğum tuğlası üzerinde sıklıkla tasvir edilen ve doğumla yakından ilişkili olan bir başka tanrıça ise inek tanrıça Hathor' du. Dahası Meskhenet'in sembolü henüz yavrulamamış ineğin rahimini temsil ettiği düşünülen iki eğik halkadan oluşuyordu. Onun adı "doğum yeri" anlamına geliyordu ve genellikle insan kafasına sahip, bir doğum tuğlası ya da inek rahmini simgeleyen başlıklar takan kadın olarak tasvir edilmişti.

BİR ATEİST'TEN MÜSLÜMANLARA MEKTUP

Düşünce katılığı yaşayanlar yani inançlılar değişime kapalıdırlar. İman etmiş olan insanlar düşünmez. Onlar, kendilerine sunulanı bilgi eksikliğinden akıl süzgecinden geçiremediklerinden dolayı mantıklarına uygun olsun veya olmasın inanırlar. Bilgiyle değil, korku ve çoğunluğun inandığı şeye göre karar verirler. Bu karar kendilerine ait değildir. Bunu çevre ve otorite belirler.

Böyle bir insan öğrenmekle ve okumakla ilgilenmez bu yüzden kendisini geliştirmez, yeniliğe ve değişime tümden kapalıdır, bulunduğu yerde kalır. Fakat sorgulayan değişime ve ilerlemeye açık kişi, okuyan kişidir ve bu kişiler yerde gördüğü bir kağıt parçasından bile birşey öğrenir. Bir insanın gelişimi farkındalık bilincinin oluşmasıyla mümkündür. Zeka her canlıda doğuştan vardır. Akıl edinilmiş olan saf (rasyonel) bilginin desteği ile işlev görür. Beyin motordur. Bu motorun yakıtı bilimsel, rasyonel bilgidir. Kutsal yalanlarla donatılan bir beyin realiteden kopmuş demektir. Yani yalanla donatılan bir beyin, benzinli bir aracın motoruna dizel yakıt doldurmak gibidir. Motoru bozacaktır.

Bilgi ile desteklenmeyen akıl verimsiz kalır. Kendini inancını ( din ) mükemmel gören, bundan başka hiçbir gerçek aramayan bir kimse, cahil kalmaya mahkumdur. Hakikat dinlerde değil, hakikat evrendedir, doğadadır, canlıdadır, ama onu görmek için din örtüsünü kaİdirmak zorundasın. Din insanı kendi inancından olmayan herkese, doğaya ve canlıya düşman eder. Örtüyü kaİdirabilirsen sahte oİanı ve kendini keşfedersin; bu yüzden cesaretini ptla ve sorgula sahte oİani tanıdığın an o ortadan kaİkar, hakikat açığa çıkar. İnsanı doğru eyİeme sevk eden din değil sevgidir. İnancının sana gerçekleri sunduğunu ve seni ahlaklı bir insan yaptığınıyorsun. Bir düşün, kendi inancından olmayan insanalara karşı hoşgörülü olabiliyor musun?

Onları dost edinebiliyor musun? Onları sevebiliyor musun? Yoksa sadece senin inandığın şeye inanmadığı için ondan nefretmi ediyorsun? Gerçeklerle yüzleşmeye korktuğun sürece yalanlarla yaşamaya, cahil, kandırılmaya ve sömürülmeye kalmaya mahkumsun. İnsan olmanın olmazsa olmaz koşulu gerçeklerle yüzleşmektir. Korkak insanlar yalanlara, cesur insanlar gerçeklere sarılır.


İnsanı "insan" yapan inancı değil bilincidir.
Bilinçli olabilmek için temel şart cesur ve dürüst olmaktır.
Cesaretini topla ve inancını sorgula, insanları çıkarın ve inancından olduğu içind eğil, dürüst oldukları için sev.
Bunu asla unutma dürüst ve cesur olmayanlar bilinçlenemez.
Bilinç "sevgi"nin diğer adıdır.

Bilinçlenemeyen sevemez, sevemeyen insanlaşamaz.
İnsan olmak, Hristiyan, Musevi, Müslüman olmak demek değidlri. Çünkü bu üç dine mensup insanlar birbirilerinden nefret eder.
MÂİDE-51 - Ey iman edenler, yahudi ve hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır.
Seni başka insanlardan uzak tutan, onları dost edinmene engel olan, onların güzel yanlarını görmeni engelleyen, onlara karşı sevgisiz ve tahammülsüz olman, hatta kin ve nefret duyman, öldürmeyi arzulaman, sana ait olan düşünceler değil, inancının sana dayattığı yalanlardan dolayıdır. İnancın senin yaşamının bile değersiz olduğunu söylüyor sana.
TEVBE Süresi 111 -Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler.
Şimdi korkma ve bir düşün; kahinatı yaratan bir Tanrı neden yarttığı insanları birbirine öldürtsün?
ALİ İMRAN Suresi 47. ayet - O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir"
BAKARA Suresi 117. ayet - Bir şeyi dilediğinde ona sadece "Ol!" der, o da hemen oluverir. ... Bir işin olmasını dilerse "ol" der ve olur!
Ol dediğinde her şey hemen oluveriyor ise ol dediğinde neden ölmesin? Neden sana ihtiyaç duyuyor yarattıklarını öldürmek için? Hani nerede ecel? Sen Azrail misin? Yada şöyle düşün; Tanrı kullarından birini veya bir kaçını öldürmeye karar verdi, ama kendisi yaratabiliyor fakat öldüremiyor, Azrail`i veya seni görevlendiriyor. İnsanı yaratmakmıdır daha zor olan, yoksa öldürmekmidir? Tanrı bu kadar aciz mi? Yarabiliyor ama öldürmek için birilerine ihtyiac duyuyor? İnancın sana bu dünyanın yalan olduğunu söylüyor. Bu dünyadadaki yaşamından başka bir yaşamın olmayacak ne senin ne de diğer insanların. Onlarla düşman değil, dost ol ve doğa, canlılar ve insanlar ile ahenk içinde yaşa.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Soraya Yıldız

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

MUHAMMED'İN EŞLERİ VE CARİYELERİ - 1

Yazan: A.Kara
hz muhammed evlilikleri, hz muhammed in çocukları,hz muhammed,Muhammed'in cariyeleri,Hz Hatice,Sevde,Aişe,Hafsa,Zeyneb bint Huzeyme,din,A, islamiyet, Reyhane bint Zeyd,Cüveyriye,Marya

MUHAMMED'İN EŞLERİ VE CARİYELERİ - 1
(Zifafa Girdikleri)


Bu çalışmada Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Sad, İbn İshak, İbn Hişam, Ahmed ibn Hanbel, Nesai, Ebu Davud gibi İslam kaynaklarında Muhammed'in eşleri ve cariyeleri hakkında yazanları özetleyerek sizlerle paylaşacak ve sizlerin fikirlerini öğrenmek istediğim için yazının sonunda konuyla ilgili birkaç soru yönelteceğim.

Önce 2 maddelik bilgilendirmede bulunayım:

1) Kaynaklardan bizzat kendiniz de açıp okuyabilirsiniz, ne yazıyorsa onları paylaşacağım. Bu yüzden "yalancı, iftiracı" gibi sözler sarf edecek veya tehdit mesajları yazacaksanız, hiçbir kaynağı olmadığı halde "o dönemde kadınların yaşı adet olduktan sonra sayılmaya başlanıyordu" gibi sözlere başvuracaksanız lütfen hemen şimdi bu içerikten çıkın.

2) Eğer "Hazreti" gibi yüceltici ya da "Allah ondan razı olsun" anlamına gelen "radıyallahu anh" gibi terimleri kullanmamayı saygısızlık, terbiyesizlik olarak görüyorsanız, insanların sizin kutsalınız hakkında konuşurken onu yüceltmek, övmek ya da ona dua etmek zorunda olduğunu düşünüyorsanız yine tekrarlıyorum, lütfen hemen şimdi bu sayfayı kapatın.

● EŞİ | Hatice bint Hüveylid || Evlenme tarihi : 595

Eski Arapların kullandığı Hatice ismi : "erken doğan kız çocuğu" demektir.

Kureyş kabilesinden olan Hatice Mekke'nin zengin tüccarlarından biriydi. Mekke'de doğmuştu ve Kureyş kabilesinin güçlü üyelerinden biriydi. Kabilelerinin lideri olan büyükbabası Esad Kabe'nin koruyucusu ve yöneticisiydi.

Muhammed'den önce 2 kocası olmuştu. İlk kocası Ebu Hale Hind b. Zürare'den Hind adlı bir oğlunun ve ismi belirtilmemiş bir kızı, ikinci kocası Atik b. Abid'den de Hind adında bir kızı olmuştu. Kimi kaynaklarda 2. kocasının ilk kocası olduğu, onun ölümü üzerine diğeri ile evlendiği de yer alır.  

2. kocasının ölümünden sonra kendi adına ticaret yapacak bir adam görevlendirmeyi tercih ediyordu. İstihdam ettiği bu adamlarla Şam'a ticaret kervanlarını gönderiyordu. Şam'a düzenlediği seferlerden birinde normalde verdiği paranın 2 katını ödeyerek Muhammed'i kervanı götürmesi için görevlendirmiş, daha sonra kölesi Meysere'nin de yönlendirmelerinin yardımıyla Muhammed ile evlenmiştir. Evlendiğinde 40 yaşında olduğu görüşü ağırlıkta olduğundan 37 veya 28 yaşında olduğunu belirten rivayetler zayıf kabul edilmektedir.

Rivayetlere göre Hatice bir gün rüyasında gökteki ayın hanesine girdiğini ve daha sonra koynuna girdiğini görmüş rüyasını kuzeni Varaka'yla paylaşmış ve kuzeni gelecek olan son peygamberin eşi olacağını müjdelemiştir. Kervanın dönüşünde Muhammed'in yanında bulunan Hatice'nin kölesi Meysere, Muhammed'in iki tarafında iki melek gördüğünü söylemiş Hatice de bu olaydan önce gördüğü rüyayı hatırlamış, Muhammed'in gelecek olan son peygamber olduğunu anlayıp evlenme teklif etmiştir.

Bazı kaynaklara göre Muhammed'e evlenme teklif eden o iken, farklı kaynaklarda ikinci bir ihtimal olarak Hatice’nin arkadaşı olup daha sonra sahabe arasında yer alan Nefîse bint Ümeyye’nin aracılık ettiği, Muhammed’e eğer Hatice ile evlenmeyi düşünürse bu konuda yardımcı olacağını belirttiği kaydedilmektedir.

Muhammed'in 6 çocuğunun annesiydi. Doğurduğu 6 çocuktan erkek olanlar Kasım ve Abdullah küçük yaşta hayatlarını kaybetmişti. Muhammed'in Ebu'l Kasım künyesini almasını sağlayan ilk çocukları olan Kasım'dır fakat çocuğun sadece 2 yaşına kadar yaşadığı söylenir. Muhammed'in Kızlarının adları sırasıyla; Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma idi.

Hatice'nin ölüm yılı 620'dir. Hacûn Kabristanı'na gömülmüştür. Yaşadığı süre boyunca Muhammed'in tek karısı olmuş, Muhammed o hayatta iken kimse ile nikahlanmamış, hep tek eşli yaşamıştır. Hatice'nin ölümünden 2,5 yıl sonra, 53 yaşındayken çok eşliliğe başlamıştır.

[Kaynaklar: İbn-İshak 82-83, 106-107, 111, 113-114, 160-161, 191, 229, 313-314 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 128-130, cilt 39, s. 169-170 | İbn Sa'd 8:9-12, 17, 39, 151-152 | Müsned, I, 312; Abdürrezzâk es-San‘ânî, V, 320; Zübeyr b. Bekkâr, s. 25-27; Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, II, 673, 676; Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1988- , VII, 388; İbnü'I·Cevzi, Muntazam, 2/316; Halebi, insanü'l-Uyun, 1/156; Ebu Nuaym, Ma'rifetü's-Sahabe, 6/2751]

● EŞİ | Sevde bint Zem'a || Evlenme tarihi: 620    

Sevde bir dericiydi. Muhammed'in Hatice'den sonraki 2.eşiydi. Daha önce kocası Sekrân b.Amr el-Ensarî ile Müslüman olarak önce Habeşistan’a hicret eden, sonra kocası ile birlikte tekrar Mekke’ye dönen Sevde binti Zem’a, kocasının ölümü üzerine beş çocuğuyla yalnız kalmış bir kadındı.

Muhammed'in eşlerinin en kilolu ve yavaş olanı olarak tarif edilir. Yavaş olduğundan ve görüntüsüyle dikkat çektiğinden Muhammed'den izin alarak şeytan taşlamaya herkesten önce giderdi. Hatta onun bu iri yapısının ve yavaşlığının örtünme ayetinin nedenlerinden olduğu söylenir.

Ayrıca rivayetlere göre Muhammed'in çocuklarıyla ilgilenmiş, onları büyütüp yetiştirmiş, annelik yapmıştır.

Sevde yaşlanmaya başladığı için Muhammed'in onu boşayacağından korkmuş ve Muhammed'e giderek ahirete peygamber eşi olarak gitmek istediğini söylemiş, her ne kadar Muhammed ile evli olsa da O'na bir daha asla kendisi ile yatmayacağını, kendi ile yatması gereken günlerde Ayşe ile yatabileceğini söyleyerek onu nikahlı eşi olarak evinde kalmaya ikna etmiş ve böylece sırasını Ayşe'ye vermiştir. 

Buhari'nin Nikah kitabındaki hadis şöyledir:

141-.......Bize Zuheyr, Hişam'dan; o da babası Urve'den; oda Aise (R)'den tahdis etti ki, Sevde binti Zem'a, kendi nevbet gününü Aişe'ye hibe etmişti. Peygamber (S) de Aişe'ye bir kendi gününü, bir de Sevde'nin gününü ayırır olmuştu.

Konuyla ilgili olarak Muhammed, Allah'ın Nisa 128'i gönderdiğini söylemiştir: "Ve şâyet bir kadın kocasının ilgisizliğinden veya ondan yüz çevirmesinden korkarsa, artık ikisinin arasında sulh (anlaşma) yapılarak ıslah edilmesinde (uzlaşmasında) onların ikisine de bir günah yoktur ve sulh (anlaşma) daha hayırlıdır. Nefisler cimriliğe (kıskançlığa ve hırsa) hazır kılınmıştır (meyilli yaratılmıştır). Ve eğer ihsanla davranır ve takva sahibi olursanız, o taktirde, muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır."

[Kaynaklar: Sahih Buhari 2:26:740; İbn-İshak 148, 309, 530; İbn Hişam 918; Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 128-130, cilt 39, s. 169-170; İbn Sa'd 8:39-42, 152; Ahmed İbn Hanbel, müsned, c.6, s.211; Buhârî, “Vuḍûʾ”, 13; İbn Hacer, el-İṣâbe, IV, 286; Buhârî, “Ḥac”, 98; A.g.e., hadis no: 817 Buhârî, “Hibe”, 15; A.g.e., hadis no: 1136; Hamidullah a.g.e., II, 677; Buhari, Nikah, bab 99, hadis 141]

● EŞİ | Aişe bint Ebu Bekir / Ayşe || Nişan (Sözleşme) tarihi: 620 , Evlenme tarihi: 623

Ayşe, Muhammed'in en iyi arkadaşı ve baş vaizi Ebu Bekir'in kızıydı. Bu evliliğin de güçlü ilişkiler kurma yani siyasi amaçlı olduğu, Ebubekir ile Muhammed arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için yapıldığı düşünülür. Muhammed Aişe'nin yaşça daha büyük genç kız kardeşi olmasına rağmen 6 yaşındaki Ayşe'yi seçmiş ve Ayşe en sevdiği karısı olmuştu. Bu durum İslam'da küçük yaştaki kız çocukları ile yapılan evliliklerin resmileşmesine neden olmuştur.
Daha detaylı okumak için: TIKLA

Evlilik yaşına dair Buhari'de yer alan bir hadis şöyledir:

Fasil : İSRÂ` VE Mİ`RÂC HADÎSİ
Konu : Hz. Peygamber`in Hz. Âişe ile evlenmesi
Ravi : Ümmü`l-mü`minîn Âişe
HadisNo : 1553

"Peygamber benimle altı yaşında bir kızken nişanlandı. Medine'ye gittik ve Beni-el-Haris bin Hazrec'in evinde kaldık. Sonra hastalandım ve saçlarım döküldü. Daha sonra saçlarım büyüdü ve annem, Ümmü Rûmân, salıncakta kız arkadaşlarımla oynarken yanıma geldi. Beni çağırdı, yanına gittim, bana ne yapacağını bilmiyordum. Elimden yakaladı ve beni kapıda bekletti. Soluğum kesilmişti, nefesim yerine geldiğinde biraz su aldı ve yüzümle başımı bu su ile ovdu. Daha sonra beni eve aldı. Evde Ensâr`dan birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Bunlar bana: "Hayır ve bereket üzere geldin, hayırlı kısmet getirdin!" dediler. Annem beni bu kadınlara teslim etti. Bunlar da benim kılığımı, kıyafetimi düzlediler ve Resûlullah'a teslim ettiler. Ensâr kadınları beni Resûlullah`a takdim ettiklerinde ben dokuz yaşında bir kızdım. [Sahih-i Buhari 5.Kitap]"

[Kaynaklar İbn-İshak 116, 223, 279-280, 311, 457, 464-465, 468, 493-499, 522, 535-536, 544, 649-650, 667, 678-688 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 128-131, cilt 39, s. 171-174, Sahih Buhari 5.Kitap; Buhârî, “Şehâdât”, 15; "Kefalet", 4; Buhârî, Nikâh 38, 39, 57, 59, 61; Müslim, Nikâh 69, (1422); Ebu Dâvud, Nikâh 34, (2121); Edeb 63, (4933,4934,4935, 4936, 4937); Nesâî, Nikâh 29, (6, 82). Ayrıca Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayın: 15/486.]

İslam peygamberinden tam 2210 hadis rivayet etmiş olan Aişe hakkında önemli birkaç olay vardır. Daha önce tüm bu olayları birebir İslam kaynaklarında yazdığı haliyle okuduğum halde tuhaf bir şekilde duyduklarından memnun kalmayan bazıları tarafından küfür ve hakaretlere maruz kaldım. Bu önemli birkaç olayı kısaca anlatacağım, dileyenler detaylı olarak araştırabilir ve kaynaklardan anlattığım ilgili videoları izleyebilir.

İfk Hadisesi

İlk olay İfk Hadisesi yani Ayşe'ye zina yaptığı yönünde atılan iftiradır. Nur suresinin 11-26. ayetlerinde anlatılan olay budur. Fakat söz konusu ayetlerde olayın detayları yer almamakta sadece Ayşe'ye bu suçlamayı yönelten kişiler lanetlenmektedir.

İfk hadisesi kısaca şudur: Ayşe Muhammed ile bir sefere çıktığı sırada gece vakti tuvalet ihtiyacı için devesinden iner. Geri geldiğinde boynundaki gerdanlığın koptuğunu fark ederek onu aramak için hacetlendiği yerin çevresine bakınmaya gider. Ayşe uzun süre kolyesini ararken askerler Ayşe içinde zannederek onun mahmilini devesine yükleyip yola koyulurlar. Geride kalan Ayşe gerdanlığını bulur, ordugaha gider ama kimseyi bulamaz. Nasılsa beni aramaya gelirler diyerek önce bulunduğu yere gider ve orada uyuya kalır. Geri gözcülüğü görevinde olan Safvan İbnu Muattal Ayşe'yi bulur, deveye bindirir ve ordunun konakladığı yere varırlar. Ayşe geride kaldığı için hakkında söylentiler çıkmıştır. Medine'ye döndüklerinde bir ay hasta halde yatarken dedikodular büyüyerek yayılmıştır ama Ayşe'nin bunlardan haberi olmasa da Muhammed'in tavırları onu bir şeylerin normal olmadığı konusunda şüphelendirmiştir. Bir kadından kendisi hakkında çıkan dedikoduyu öğrenir.

Muhammed'in onun masum olduğu konusunda şüpheli davranması, Allah'tan Ayşe'nin masum olduğu konusunda vahiy beklemesi ve vahiy geciktiği için Ali ile istişare etmesi ve Ali'nin bu konudaki tutum ve sözleri Ayşe'yi yıpratmıştı. Bu uzun süreç sonrası Ayşe ile Ali'nin arası açılmış, Muhammed ise gelen vahiy ile (Nur 11-14) Ayşe'nin masum olduğunu ilan etmiş fakat Ayşe bu süreç boyunca gördüğü muameleden dolayı Muhammed'e sitem etmiştir.

[Kaynaklar: Buhari, Şehâdât, 15, 30, Hibe 15, Cihad 64; Megâzi 11, 34, Tefsir, Yusuf 3, Nur 6, 11; Eyman 18, İ’tisan 28, Tevhid 35, 52; Müslim, Tevbe 56, (2770); Tirmizi, Tefsir, (3179); Nesâi, Tahâret 1194, (1, 163-164); İbn Hişam, es-Sîre, II, s. 298]

Diğer önemli olay Deve Savaşı'dır.

Cemel Vakası (Deve Savaşı)

Yukarıdaki olaya dair kaynaklar Ayşe ile Ali'nin arasının açıldığını işaret eder. Cemel Savaşı'nın muhtemel sebebinin Ayşe'nin iftiraya uğradığı Gerdanlık Vakası olduğu konusunda büyük ölçüde kabul vardır. Kısaca Ali ile Ayşe'nin kendi orduları ile Basra'da karşı karşıya gelmiş ve bu savaştan Ali zaferle çıkmıştır.

Ayşe 66 yaşında ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştür.

[Kaynaklar: Buhari, Fezailu'l-Ashab 30, Fiten 17-18; Ebu Davud, Sünnet 13, (4666); Tirmizi,Tefsir, Ahkaf; Taberî, Târîḫ (de Goeje) Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Târîḫu’r-rusül ve’l-mülûk (nşr. M. J. de Goeje), I-XV, Leiden 1879-1901, 1964-65, s. 3011, 3057, 3069, 3082, 3183, 3091-3233.]

● EŞİ | Hafsa bint-i Ömer || Evlenme tarihi: 625

605 yılında Mekke'de doğmuş olan Hafsa, Muhammed'in varlıklı ve sözü geçen arkadaşı Ömer'in kızıydı. Kocası Huneys b. Huzâfe Bedir Savaşı'ndan dönerken hastalanıp Medine'ye vardığında ölünce Hafsa Ağustos 624'de dul kalmıştı. Ömer, Osman'a çocuksuz olarak dul kalan kızı Hafsa ile evlenmesini teklif etti fakat Osman evlenmek istemediğini söyledi. Daha sonra aynı teklifi Ebubekir'e de yöneltti fakat Ebubekir bu teklife sessiz kalınca Ömer gücendi. Rivayete göre Ebubekir'in sessiz kalmasının nedeninin Muhammed'in Hafsa ile evlenme niyetinde olduğunu bilmesi, fakat bunu açıklamanın ona düşmeyeceğini düşünmüş olmasıdır.

Ebubekir'e gücenen Ömer bu konuyu Muhammed'e açınca İslam peygamberi kızı için nikah teklif eder, 400 dirhem mehir verir, Ocak 625'te evlenirler. Evlenme tarihinden 624 olarak bahsedildiği de olur. Bazı kaynaklarda Muhammed'in yakın dostlarının kızları ile olan evliliklerinin amacının akrabalık ilişkileri kurarak güçlenmesini sağlamaktır.

Hafsa'yı Muhammed için önemli kılan noktalardan biri okuma yazma biliyor olmasıdır. Hatta Hafsa kendi el yazısı ile bir Kur'an yazmıştı.

Muhammed'in eşlerinden en çok Ayşe ile anlaşıyordu hatta Muhammed'e karşı birlikte hareket etmişlerdi.

Hafsa'nın Muhammed'i Mariye ile kendi odasında görüp tepki göstermesi üzerine Muhammed Mariye'yi kendine yasaklamış fakat bu olayın aralarında sır olarak kalması gerektiğini belirtmiş, Hafsa sır tutmayıp olanları Ayşe'ye anlatınca Muhammed, Allah'ın Tahrim suresi 1. ayeti vahiy ettiğini söyleyerek ettiği yemini bozmuş, Mariye'yi kendine yasaklamaktan vazgeçmiştir.

Bu sırrın ne olduğu konusunda iki rivayet daha vardır:
Biri Muhammed'in tekrar bal şerbeti içmeyeceği konusunda yemin etmesi, diğer ise kendisinin vefatından sonra devlet yönetiminin Hz. Ebû Bekir ile Ömer’e kalacağını bildirmesidir.

Fakat İslam alimlerince en çok kabul gören ve tefsirlerde yer alan sır Mariye ile ilgili olandır. Hatta bu rivayetler Tahrim suresinin ilk 5 ayetini anlaşılabilir kılmakta, aksi halde ayetlerde hangi kadınlardan, neden bahsedildiği anlaşılamamaktadır.

Bu sırrı Ayşe'ye anlattığı ve Ayşe ile bir olup karşı tavır aldıkları için Muhammed Hafsa ve Ayşe'yi boşamayı düşünmüştür. Bu durum sonrası Allah'ın vahiy göndererek şöyle dediği söylenir:

"4. İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti. Ama peygambere karşı bir dayanışma içine girecek olursanız bilin ki herkesten önce Allah onun dostu ve koruyucusudur, sonra da Cebrâil ve iyi müminler. Melekler de bunların ardından onun yardımcısıdır.
5. Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir." (Tahrim 4-5)

Bazı rivayetlere göre Muhammed Hafsa'yı boşamış, iddet süresi içinde ona geri dönmüştür.

Hafsa'nın hicretin 45. yılında vefat ettiği ve Baki mezarlığına gömüldüğü rivayet edilir.

[Kaynaklar: İbn-İshak 218, 301, 679 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s.131-132, cilt 39, s.174-175 | İbn Sa'd 8:56-60, 152 | Buhârî, “Meġāzî”, 12; Belâzürî, I, 422 | et-Tahrîm 66/3; Elmalılı, V, 5110-5116; İbn Sa’d, age., VIII, 86; VIII, 53-221; 36-38. Erkeğin Boşadığı Karısına Dönmesi babı, 2283. hadis; Dârîmi, talâk 2; Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/48-49]

● EŞİ | Zeyneb bint Huzeyme || Evlenme tarihi: 625

İslam peygamberi, Hafsa'dan sonra Zeynep b. Huzeyme (MS. 596-625) ile evlenmişti. Muhammed'in Kureyş kabilesinden olmayan eşlerinden ilkiydi. Babası Mekke'deki Hilal kabilesindendi. Zeynep henüz müşrik olduğu dönemde sadaka çalışmalarına olan bağlılığı ve aşırı cömertliği nedeniyle “Yoksulların Annesi” olarak bilinen orta sınıf bir duldu.

Zeynep'in ilk kocası aynı zamanda kuzeni olan Cehm ibn Amr ibn el-Haris'ti. İkinci kocası tanınmış bir Müslüman olan Abdullah ibn. Cahş'tı. Sonraki kocası Muttalib aşiretinden bir Müslüman olan Tufeyl ibn el-Harith'ti ancak bu evlilik de boşanmayla sonuçlanınca Tufeyl'in kendinden 30 yaş büyük olan kardeşi Ubeyde ile evlendi. Kocası Ubeyde b. el-Haris b. Abdulmuttalib, katıldığı Bedir Savaşı'nda ölmüştü. Kocası ölen Zeynep savaşta yaralananlara hemşirelik yapıyordu.

Güzel olup olmadığı ya da birçok evlilik teklifini reddedip etmediği konusunda çelişkili rivayetler vardır. Fakat ilk kocasının erkek kardeşi olan Kubeysa'nın ona 400 dirhem mehir veren Muhammed ile evliliklerini ayarladığı rivayet edilir. Bu sırada Zeynep henüz 30 ya da biraz daha küçük bir yaştadır. Muhammed'e kendiyle evlenmesini teklif ettiği rivayet edildiği gibi teklifi gönderenin Muhammed olduğunu yönündeki rivayetler yoğunluktadır.

İslam peygamberinin, hizmetlerinden dolayı mükafatlandırmak için onunla evlendiği düşünenler olduğu gibi evliliğin amacının kabilesi Amir b. Sa'sa'ah ile iyi ilişkiler kurmak olduğudur.

Muhammed ile evlendikten 2-3 ay sonra 625 yılında ölmüş ve Cennet'ül Baki Mezarlığı'na gömülmüştür.

[Kaynaklar: İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s.138, cilt 39, s. 63-64 | İbn Sa'd 8:82, 152; Hamidullah, II, 680; İbn Sa'd, VIII, 116; (Translated by Bewley, A. (1995). The Women of Madina. London: TaHa Publishers, 82.; Muhammed b. Cerîr et-Taberî, Târîḫu’r-rusül ve’l-mülûk. Translated by Landau-Tasseron, E. (1998). Vol. 39: Biographies of the Prophet’s Companions and Their Successors. Albany : State University of New York Press, 163-164; Prophet Muhammad for All, Hadrat Zainab; Bodley, Ronald V. "The Messenger: The Wives of Mohammed", 1946.; İbn Kesir. Hz.Muhammed'in Hayatı, cilt. 3. Translated by Trevor Le Gassick (2000). Reading, UK: Garnet, 122.; Ahmed, M. Mukkaram. "Encyclopaedia of Islam", 2005. p. 141; Wessels, Antonie (1972). "A Modern Arabic Biography of Muhammad".; Watt, W. M. (1956). Muhammad at Medina. Oxford: Clarendon Press, 287.]

● EŞİ | Ümmü Seleme / Hind || Evlenme tarihi: 626

Ümmü Seleme daha önce Ebu Seleme Abdullah b. Abdi'l Esed ile evliydi. Hep birlikte Habeşistan'a hicret edip daha sonra Medine'ye gitmişlerdi. Uhud harbinde yaralanan kocası ölmüştü. Ölen kocasından Seleme, Ömer, Dürre ve Zeyneb adında 4 çocuğu olmuştu.

Asıl adı Hind'di. İslam'ı istemeyen Mekke'deki aristokrat ailesi tarafından reddedilmişti. Çözüm üretebilen akıllı bir kadındı.

Rivayete göre kocasının ölümü sonrası Muhammed, Ümmü Seleme'ye evlilik teklif etmiş, kapısının eşiğine oturarak elbisesini koymuş ve "Eğer mehri artırmamı istersen, artırırım. İstersem, kadınları da artırırım (254) demişti.

Başka bir rivayete göre Muhammed evlilik teklif etmek üzere bir adam göndermişti. Ümmü Seleme yaşını, çocuk sahibi oluşunu ve kıskançlığını anlatarak evlenmekten çekindiğini belirtince Muhammed kendinin ondan çok daha yaşlı olduğunu, diğer konularda Allah'a dua edeceğini söyledi. Akabinde evlendiler.

Bilindiği gibi İslam peygamberi çok eşli olduğundan birlikte olacağı günleri eşleri arasında paylaştırıyordu. Muhammed'in Ümmü Seleme ile Şevval ayında evlendiği ve birlikte olduğunun anlatıldığı rivayette bu konuyla ilgili yazana bakalım:

Ümmü Seleme, Hz. Peygamber'e: "Benim yanımda yedinci geceni geçir .. " dedi. Bunun üzerine Rasulullah (S.A.V.): "Dilersem yaparım, arkadaşlarının yanında yedi gün kalırım. Dilersem üç günde bir kalır, sonra senin gününde onlara uğrarım." buyurdu. Ümmü Seleme: "Üç günde." dedi. 

Hicretin 61. senesinde, 84 yaşındayken ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştür.

[Kaynaklar: Ahmed b. Hanbel, Müsned (Kahire, 1313), IV, 27-28; VI, 307; Müslim, “Cenâʾiz”, 3, 4; İbn-İshak 146, 147, 150-153, 167-169, 213-214, 462, 529, 536, 546, 589, 680; İbn Hişam 918; Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 132, cilt 39, s. 175-177; Siyer, İbn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Peygamberin Ümmü Seleme ile Evlenmesi, s.319-321, hadis no:382; Hamidullah, age., II, 681.; İbn Sa’d, age., VIII, 97; İbn Hacer, el-İṣâbe, VIII, 222.]

● EŞİ | Zeyneb bint Cahş [Evlatlık oğlu Zeyd'in eski karısı] || Evlenme tarihi: 627

Zeyneb b. Cahş ile ilgili tüm kaynakları daha önce detaylıca ele aldığımdan özet geçeceğim. Dileyen şuradan detaylı çalışmaya erişebilir: TIK

Deri el sanatlarında başarılı olan Zeyneb, Muhammed'in evlatlık oğlu Zeyd'in karısı, aynı zamanda Muhammed'in halasının kızıydı. Muhammed ile Zeyneb hicretin 5. yılında, Zeyneb 35 yaşındayken evlenmiştir.

Dönem toplumunda insanların evlatlık bile olsa oğlunun eşiyle evlenmesi hoş karşılanmadığı ve insanlar bu durumun lafını etmesi üzerine Muhammed, Zeyd'in öz oğlu olmadığını dolayısı ile Zeyneb'in onun kayınvalidesi sayılmadığını ve evlenmekte bir sorun olmadığını söylemişti ve arkasından konuşanları tehdit eden, vahiy olunduğunu söyleyen ayetlerle evliliğini bir gerekçeye dayandırmıştı.

Bu gerekçe Cahiliye Araplarının evlatlıkları öz oğul gibi görmesi, öz oğul gibi tüm haklara sahip olmasıydı. Dolayısı ile evlatlığın eşiyle evlenmek hoş karşılanmıyordu. Muhammed, Allah'ın emrettiğini söyleyerek evlatlıkların oğul değil sadece bir din kardeşi olarak görülmesinin emredildiğini, bu yüzden Allah'ın isteği üzerine Zeynep ile evlendiğini söylemiştir.

Zeynep ile evlilik sürecine, Zeyd ile boşanma süreçlerine dair 3 rivayet türü vardır:

1. türden rivayetlerde yazanlara göre Muhammed Zeyneb'e aşık olunca üvey oğlu Zeyd ondan boşanır. 2. türden rivayetler Zeyd'in zaten Zeynep'ten boşanma niyetinde olduğunu ya da şerefli bir aileye mensup olan Zeyneb'in kölelikten azatlı olan Zeyd'e bu yüzden ısınamadığını söyler.
3. türden rivayetler ise Zeyd'in, Muhammed'in Zeynep'ten hoşlandığını duyduktan ya da öğrendikten sonra Zeynep'ten uzaklaştığını, soğuduğunu ve onu boşamak istediğini yazar. 

Konuyla ilgili indiğine inanılan Ahzab 4-5, 37 ve 40'a söz konusu hadisler ile birlikte bakıldığında 3. türden rivayetlerin geçerliliği daha ağır basmaktadır. Hemen kısaca bakalım:

Ahzab 4: Allah bir kişinin göğüs boşluğunda iki kalp yaratmamıştır, annelerinize benzeterek haram olsun dediğiniz eşlerinizi anneleriniz kılmamış, evlâtlıklarınızı da gerçek oğullarınız yapmamıştır. Bunlar sizin kendi iddianızdır; hak ve hakikati Allah söyler, doğru yolu da O gösterir.

385. Zeyd b. Harise hastalandı. Rasulullah (S.A.V.) onu ziyarete gitti. Zeyd'in hanımı Zeyneb binti Cahş, Zeyd'in baş ucunda oturuyordu. Zeyneb, bazı işlerini yapmak üzere ayağa kalktı. Rasulullah (S.A.V.) onu gördü ve başını önüne indirerek: "Kalpleri ve gözleri ters yüz eden Allah, noksanlıklardan uzaktır." buyurdu. Bunu üzerine Zeyd: ''Ya Rasulullah, onu senin için boşuyorum." dedi. Rasulullah: "Olmaz." cevabını verdi. 
Bu olay üzerine Allah şu ayeti [Ahzab 37'yi] indirdi.

[Siyer-i ibn İshak, Peygamberin Cahş Kızı Zeynep'le Evlenmesi babı, 385.hadis, çeviren: Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Akabe; Ayrıca bkz: İbn Sa’d, 1990, VIII, 80-81; Hamidullah, 1993, II, 682; Ayrıca bkz: Tefsir-i Taberi, cilt: 6, cüz: 22, sure: 33, sayfa 499, tercüme: Kerim Aytekin, Hasan Karakaya, Hisar Yayınevi]

Ahzab 37: Bir zaman, Allah’ın kendisine lutufta bulunduğu, senin de lutufkâr davrandığın kişiye, “Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork” demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun...

Ahzab 40: Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir, fakat o Allah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilmektedir.

Evliliklerine dair 2 rivayet vardır. Birinci rivayete göre Muhammed, Ayşe ile otururken vahiy geldiğini belirterek "Yüce Allah beni onunla evlendirdi, kim bunu gidip Zeynep'e müjdeler" der. Hizmetçilerinden Selma haber vermeye gider.

İkinci rivayete göre Muhammed, karısından boşanan Zeyd'i eski karısı Zeyneb'e göndererek kendine istetir. Bu olayda Zeyd'in şöyle dediği rivayet edilir: "Onu görünce içim kabardı öyle ki ona bakamayacak duruma geldim."

[Kaynaklar: İbn-İshak 215, 495 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 134, cilt 39, s. 180-182 | İbn Sa'd/Bewley 8:72-81, 152; İbn Sa’d, c. VIII, s. 72-73, 101-115; Taberî, Târîh, c. II, s. 563; İbnü’l-Cevzî, c.III, s. 226; İbn Abdilberr, c. IV, s. 1851; İbn Kesîr, Bidâye, c. IV, s. 250; İbn Kesîr, Tefsir, c. XII, s. 6545; Ayrıca bkz. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe, c. VII, s.126; Nüveyrî, c. XVIII, s. 119; Zehebî, c. II, s. 217; Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân: 27; Müslim, Cuma: 17; Sünen-i Tirmizi, 3212]

 CARİYESİ | Reyhâne binti Zeyd (Reyhane bint-i Şem'ûn / Reyhane bint-i Amr) || 627

Reyhâne bint-i Zeyd o dönemde Medine'de yaşamakta olan "Beni Kureyza" isimli Yahudi kabilesindendir. Onun ilk kocası olan Hakem, 627 Nisan'da başı kesilen veya idam edilen 600-900 Kureyza erkeğinden biriydi. Bütün Kureyza kadınları köleleştirilmiş ve ganimetler paylaştırılırken Muhammed hisseden pay olarak onu almıştı. Ahzab 26-27. ayetlerin bu olayla bağlantılı olduğu düşünülür. Şöyle yazar:

﴾26﴿ Allah, Ehl-i kitap’tan onlara destek verenleri kalelerinden indirdi, kalplerine korku saldı; artık onların bir kısmını öldürüyorsunuz, bir kısmını da esir alıyorsunuz.
﴾27﴿ Onların topraklarını, evlerini, mallarını, o zamana kadar ayak basmadığınız bir toprağı size Allah miras bıraktı. Allah her şeye kādirdir.

Güzel bir kadın olan Reyhane imkanı olmasına ve kendine teklif edilmesine rağmen hiçbir zaman Muhammed'in karısı olmayı tercih etmemiş, ısrarla onurlu bir kadın olarak köleler gibi giyinmek istemiş, bu yüzden Muhammed'in evlilik teklifini ve İslam'a gir çağrısını reddederek cariye statüsünde kalmayı yeğlemiştir. Konuyla ilgili hadiste Muhammed'e şöyle dediği rivayet edilir:

"Beni nikahlamaktansa, cariyen olarak muhafaza et! Ben bir cariye kadın olarak kalmak isterim, zira hür Müslüman kadınlar gibi başıma örtü ve yüzüme peçe takınmak istemiyorum." [Hamidullah, II, 774, nr. 1117]

Meğazi'de yazan başka bir hadise göre Muhammed ona "İstersen seni azat eder seninle evlenirim, bunu yaparım; istersen benim mülkümde olursun cariye olarak sana eş olurum, bunu da yaparım." demiş, Reyhane bu teklifi "Ey Allah'ın Resulü, durum şu ki, benim senin mülk-i yeminin olmam (cariyen kalmam) hem senin için hem de benim için daha hafiftir." diyerek cevaplamıştır.

Enteresan bir şekilde Reyhane'nin bu hadislerinden onun İslami sorumluluklardan kaçmak için Muhammed ile evlenmediği ve İslam'ı kabul etmediği görüşünün öne sürüldüğü olur. Halbuki tarafsızca, empati yaparak düşünebilen biri, kocası, akrabaları, tüm sevdikleri savaşta öldürülen gururlu bir kadının bu teklifleri reddetme sebebini daha mantıklı, gerçekçi iddialara dayandırmalıdır.

Başka bir rivayete göre Muhammed'in savaş ganimetleri arasından seçtiği kadın bir ay kadar bir Müslüman'ın evinde bekletilmiş, bir ay sonra Muhammed ona eğer Müslüman olursa kendisi ile evleneceğini söyleyince kadın bunu kabul etmiş, bunun üzerine azad edilerek kendisine mehir olarak 12 ukiyye yani 1,5 kg gümüş verilmiş, Mayıs 627'de Muhammed ile evlenmiştir.

Muhammed'in onunla cariyesi olarak ilişkiye girdiği, kadının "ben kavmimin dini üzerine kalacağım" dediği fakat daha sonra Müslüman olduğu ve ölene dek Muhammed'in yanında cariye olarak kaldığı da rivayetler arasındadır. Cariyelik hukukuna göre efendisi cariyesiyle nikah kıymadan ilişkiye girebilir.  Reyhane de Muhammed'in eşi olarak değil cariyesi olarak kalmıştır.

19 yaşındayken cariye olarak alınan Reyhane 631 yılında, 24 yaşındayken ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştür.

[Kaynaklar: Köksal, İslâm Tarihi (Medine), V, 363-364; M. Yaşar Kandemir, “Ebû Reyhâne”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1988-, X, 213; İbn-İshak 466; Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 137, 141, cilt 39, s. 164-165; İbn Sa'd 8:92-94, 131, 153; cilt 10, bab 4966; Hamidullah, II, 774, nr. 1117; Belazuri, Ensab, I, 453-54; İbn Hişam, Siret, III, 256; İbn-i İshak, s. 251, nr. 406; İbn-i Hişam, III, 264, IV, 373; Vakidi, Megazi, II, 521; Diyarbekri, Tarihu'l- Hamis, I, 499.]

● EŞİ | Cüveyriye bint Haris / Berre || Evlenme tarihi: 628

Kızcağız anlamına gelen Cüveyriye adını ona veren Muhammed'di. Asıl adı Berre idi.

Bir Arap şefinin kızı olan Cüveyriye amcaoğlu ile evliydi. Lüks bir hayat sürdüğünden bir prensesin zarafetine sahipti. Hicretin 6. yılında Müslümanlar ile Beni Müstalik arasında gerçekleşen savaşta kocası öldürülmüş ve Cüveyriye Müslümanlara esir düşmüştü. Mustalik oğullarından alınan esirler bölüştürülürken Cüveyriye adlı kadın Sabit b. Kays'ın ya da onun amcaoğlunun payına düşmüştü. Cüveyriye tatlı, güzel, alımlı bir kadındı ve onu gören aşık oluyordu. Cüveyriye, hissesine düştüğü efendisiyle mükatebe yapmıştı.

Mükatebe ya da fidye bir köle ya da cariyenin özgürlüğüne kavuşabilmesi için ödemesi gereken fiyat konusunda efendisiyle yaptığı anlaşmadır.

Cüveyriye mükatebe konusunda yardım istemek için Muhammed'in yanına gittiği sırada onu gören Ayşe kadının güzelliğinden rahatsız olarak "Benim gördüğümü o da görecek" dedi.

Muhammed ile görüşürken "Ya Rasulallah, ben, kavminin efendisi olan Cüveyriye İbnetü'l Haris'im. Başıma senin bilmediğin bir musibet geldi. Mükatebe yaptım, bu hususta bana yardım et" dedi.

Bunun üzerine Muhammed daha hayırlı bir şey yapabileceğini, mükatebe ücretini ödeyerek onunla evlenebileceğini söyleyince Cüveyriye teklifi kabul etti ve evlendiler. Evlendiklerinde Muhammed 58, Cüveyriye ise 20 yaşındaydı.

Bu evlilik sonucu Cüveyriye'nin kabilesi Beni Mustalik ile Muhammed arasında akrabalık bağı kurulunca Muhammed'in adamları "Onlar artık Rasulullah'ın akrabasıdır" denip Mustalık oğullarından olan kölelerini azat ettiler. Yani Cüveyriye evliliği kabul ederek hem kendini kölelikten kurtarmış hem de kabilesinden köle olarak tutulan birçok kişinin salıverilmesini sağlamıştı.

Hicretin 50 veya 57. yılında ölmüştü.

[Kaynaklar: İbn-İshak 490-493; İbn Hişam 918; Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 133, cilt 39, s. 182-184; İbn Sa'd 8:83-85, 119-120, 152; Siyer, İbn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Rasulullah'ın El-Haris Kızı Cüveyriye ile Evlenmesi, s.322-323; İbn Sa’d, age., VIII, 117; Komisyon, Büyük İslam Tarihi, I, 330.;  İbn Hişam, age., II, 295.; Hamidullah, age., II, 685;]

● EŞİ | Ümmü Habibe Remle binti Ebu Süfyan || Evlilik tarihi: 628

Habibe daha önce Zeyneb b. Cahş'ın erkek kardeşi Ubeydullah b. Cahş b. Riab ile evliydi. Habibe isminde bir kızları olmuştu. Bu yüzden Ümmü Habibe olarak anılıyordu. Kocası Ubeydullah Müslüman olmuştu. Ümmü Habibe'de onunla birlikte Habeşistan'a hicret etmişti.

Hicret ettikleri Habeşistan'da bir süre Müslümanlara önderlik yaptılar fakat bir süre sonra kocası tekrar Hristiyan olunca boşandılar. Daha sonra kocası bir Hristiyan olarak öldü. Müslüman olan Habibe Mekke'deki ailesinin yanına dönerse ona Hristiyan olmaları konusunda baskı yapacaklarından korktuğu için Habeşistan'da kalmıştı.

Daha sonra Muhammed, Amr b. Ümeyye ed-Damri'yi 400 dinarlık mehir ile birlikte en-Necaşi'ye göndererek kendisini Ümmü Habibe ile evlendirmesini ve bölgedeki Müslümanları Medine'ye göndermesini istedi. Haberi alan Habibe sevinerek üzerindeki takıları çıkarıp Necaşi Ashame'nin cariyesi Ebrehe'ye verdi. Daha sonra Necaşi vekilen Muhammed ile Habibe'nin nikahını kıydı. Fakat bundan farklı olarak Habibe'nin Medine'ye döndükten sonra nikahlandığı da rivayet edilir.

Muhammed, Ümmü Habibe'nin hissesine Hayber gelirlerinden 80 vesk hurma ve 20 vesk arpa tahsis etmişti. Bu gelir Habibe öldüğünde bile devam ediyordu. 4 Yıl evli kalmışlar fakat evliliklerinden çocukları olmamıştı. Muhammed öldükten sonra 34 yıl daha yaşadığı rivayet edildiği gibi bazı rivayetlere göre Habibe, Muhammed'den sonra 32 yıl yaşamış, 664'te ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştü.

Bu evlilik siyasi yönden oldukça önemliydi çünkü bu sayede Muhammed ile Emeviler arasında akrabalık bağı kurulmuştu. İslam'ın Emeviler arasında yayılması da kolaylaşacaktı.

[Kaynaklar: Siyer, ibn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Peygamberin Ümmü Habibe ile Evlenmesi, s.319; Şâfiî, el-Üm, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), V, 8, 15.; İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Şihâbî), VI, 70; Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, II, 220-222; İbn Hişâm, es-Siretu'n-Nebsviyye, Kahire (Tarihsiz), III, 197; İbn Abdi'I-Berr, ensâbe, IV, 297]

● EŞİ | Safiyye bint Huyey || Evlilik tarihi: 628

Yahudi şefi Huyey ibn Ahtab'ın güzel kızıydı. İlk eşi meşhur bir şair ve kumandan olan Sellam ibn Mişkem el-Kuradi idi. Bir süre sonra boşanmış ve ikinci evliliğini Hayber'in meşhur kalesi Şemmus'un kumandanı Kinane ile yapmıştı.

Hayber'in Müslümanlar tarafından fethi sırasında kocası, babası ve erkek kardeşi öldürülmüş, kendisi de Müslümanlara esir düşmüştü. Önceki saldırılarda ise üç amcası ve birkaç kuzenini kaybetmişti. Rivayete göre emir üzerine Bilal, Safiyye ile amca kızını Muhammed'e götürürken Yahudi ölülerine uğramış, Safiyye'nin amca kızı ölüleri görünce feryat edip çığlık atmış, başına toprak saçmış, bunun üzerine Muhammed "Şu şeytanı benden uzaklaştırın" demişti.

Arabistan'da yöneticilere yani kabile reisleri ve hükümdarlara düşen ganimet payına "Safiyye" denirdi. Yine savaş ganimetlerinin* paylaşıldığı bir sırada Zeyneb Muhammed'in hissesine düşmüştü. Peygamberin hissesine düşen bir ganimet olduğundan Safiyye olarak adlandırılmıştı.

Rivayete göre savaşın hemen ardından yapılan görüşmede Muhammed ona İslam ve Yahudilik hakkındaki görüşlerini sormuş, o da gönlünün İslamiyet'ten yana olduğunu söyleyince tüm akrabalarının öldürüldüğü savaşın gecesinde evlenmişlerdi. Kölelikten azad edilmiş olması da mehiri sayılmıştı.

Muhammed evlilikleri sonrası insanlara çekirdeksiz hurma, yağ, keş ve undan yapılan bir Arap yemeği olan hays ziyafeti düzenlemişti.

Bu evliliğin, birkaç yıl sonra Arabistan'dan sürgün edilen Safiye'nin yenilmiş kabilesine hiçbir faydası yoktu. Gerçek siyasi önemi, Safiyye'nin Muhammed'in hanesindeki varlığının Muhammed'in Yahudileri yendiğinin açık bir gösterisi olmasıydı.

Safiyye hicri 50-52 yıllarında ölmüş ve Baki mezarlığına gömülmüştü.

* Kur'an'da da yazdığı gibi savaşta ele geçirilen kadın ganimettir.

[Kaynaklar: İbn-İshak 241-242, 511, 514-515, 516-517, 520 | İbn Hişam, age., III, 350; İbn Sa’d, age., VIII, 120,121,129. | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 134-135, cilt 39, s. 184-185 | İbn Sa'd 8:85-92, 153; Siyer, ibn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Rasulullah'ın Safiyye İbnetü Huyey ile Evlenmesi, s.323-324; Müslim, Nikah: 14; Nesâî, Nikah: 65]

● EŞİ | Meymûne bint Haris || Evlilik tarihi: 629

Muhammed'e evlenme teklif eden Meymune Mekke'den orta sınıf bir dul idi. Daha önce Ebu Rehm b. Ebi Kays ile evliydi. Çok düzenli ve sakin bir kadın olan Meymune kurallara ve ayinlere tamamen takıntılıydı. Meymune, Abbas bin Abdülmuttalib'in baldızıydı ve Muhammed'i onunla evlenmesi için teşvik ediyordu.

Muhammed, el-Fadl b. Abbas'ı ve beraberinde bir adamı göndererek Meymune'ye evlilik teklifinde bulunmuştu, kadının kabul etmesi üzerine el-Fadl, Muhammed ile Meymune'yi evlendirmişti. Evlendiklerinde Muhammed 60, Meymune 36 yaşındaydı.

İhramdan çıktığı sırada evlendiği Meymune ile bir çadırda beraber olmuştu.

Bu evlilik sayesinde Muhammed Meymune'nin kabilesi olan Âmir b. Sa’sa mensupları ile iç içe olma imkanı bulmuş, bu sayede onlardan İslam'ı seçenlerle çevresini büyütmüştü. Bu yüzden Meymune ile yapılan evliliğin sebebinin cinsellik ya da onu koruma fikri değil de daha fazla güç elde etmek olduğu düşünülür.

Rivayete göre asıl adı Berre idi fakat Muhammed ona "kutsanmış" anlamına gelen Meymune ismini vermişti. Yoğun görüşe göre ona bu adın verilmesinin nedeni Medineli Müslümanların Hudeybiye antlaşması uyarınca Umre yapmak için Mekke'yi ziyaret etmelerine izin verilmesi ve evliliklerinin hemen bu olay sonrası gerçekleşmesidir.

Muhammed'in ölümü sonrası Medine'de yaklaşık 40 yıl daha yaşayan Meymune birlikte oldukları çadırda öldüğünde 81 yaşındaydı.

[Kaynaklar: İbn İshak 531, 679-680 | İbn Hişam 918 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 135, cilt 39, s. 185-186 | İbn Sa'd 8:94-99, VIII, 132. 153; Siyer, ibn İshak, çev. : Sezai Özel, yayına hazırlayan Prof. Dr. Muhammed Hamidullah, Rasulullah'ın Meymune Bintü'l Haris El-Hilaliyye ile Evlenmesi, s.324-325;]

◌ CARİYESİ | Mariye / Marya (Mâriye el-Kıbtiyye) || Nikah tarihi: 629

Mariye ya da Marya, İskenderiye valisi olan Mukavkıs'ın Muhammed'e hediye olarak gönderdiği 20 yaşlarında, güzel ve genç bir Kıpti kadındı. Yanında bir hadım ağası, 1000 miskal altın, kıymetli elbiseler, kumaş, güzel kokular ve bir cariye daha göndermişti.

Muhammed onu mülk-i yeminle (cariye statüsünde) nikahlayarak yanında tutmuştu. Bir süre sonra Muhammed onunla nikah yaparak Mısır'daki Müslümanlar ile Bizans arasında çıkan savaşta avantaj elde etmiş oldu. Çünkü Mısırlılar kendilerinden biriyle evli olduğu için tarafsız davranarak Bizans'a destek olmamışlardı.

Tahrim suresinin ilk 5 ayetinin özellikle Mariye, Muhammed ve eşlerinin kıskançlıkları sonucu Muhammed'e vahiy edildiği rivayet edilirken 1 ve 2. ayetlerin Zeynep binti Cahş'ın evinde bal şerbeti içmesi ile ilgili olduğu da rivayetler arasındadır.

Mariye ve Tahrim suresi ilişkisini daha önce detaylıca ele aldığımdan bu kısmı oldukça kısa geçeceğim.

Tefsirlerde Tahrim 1-5'e açıklama getirilirken kullanılan hadislerde yazdığına göre Hafsa Muhammed'den babasının yanına gitmek için izin ister. İzni alan Hafsa yola koyulduktan sonra Muhammed, Mariye'yi çağırarak cariyesi Mariye'yi çağırır. Hadisteki ifade aynen şöyledir: "Hazreti Peygamber de kendisine hizmet için cariyesi Mariye'yi çağırmış ve ona hizmet ettirmişti." Fakat Hafsa bunu öğrendiğinde çok üzülmüş, tepki göstermiş, bunun üzerine Muhammed ona "Mariye'yi kendime yasaklarsam razı olur musun?" demiş ve Hafsa'nın olurum demesi üzerine onu kendine haram kılmıştır. Yine de Hafsa sözünü tutamayarak bunu Muhammed'in eşlerinden Ayşe'ye anlatmıştır.

Başka bir rivayete göre Hafsa babasının yanından erken dönmüş, eve geldiğinde kapının kilitli olduğunu, Muhammed ile Mariye'nin baş başa olduğunu görmüştür. Babasına gitmesine Mariye ile başbaşa kalmak için izin verdiğini söyleyerek ağlamaya başlamıştır.

Sırrını ifşa etmesine ve kadınlarının ona cephe almasına sinirlenen Muhammed kadınlarına bir ay yaklaşmamaya yemin etmişti. Bir ay sonra Ahzab 28-29'un vahiy olunduğunu söylemişti. Bu iki ayette şöyle yazar:

"Allah şöyle buyurdu: Ey Peygamber! Zevcelerine şunu söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun ziynetini istiyorsanız gelin size boşama bedellerini vereyim de, hepinizi güzellikle salıvereyim. Yok eğer Allah'ı ve Resulü'nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, haberiniz olsun ki Allah içinizden güzel hareket edenlere pek büyük bir mükafat hazırlamıştır."

Mariye konusundaki yeminini de Allah'ın emri üzerine bozduğunu, Mariye'nin zaten Allah tarafından ona helal kılındığını söylemiştir.

Muhammed ile ilişkisi sonucu hamile kalmıştı. Taberi'de ve Tabakat ul-Kübra'da yazdığına göre Muhammed çocuğunu babasının yanına verdikleri hizmetli adam olduğunu düşünerek Ali'yi onu öldürmesi için göndermiş, Ali geri döndüğünde Muhammed'e adamın tenasül organı olmadığını, dolayısıyla zina yapamayacaklarını belirtmiştir. Böylece köle kılıçla öldürülmekten, Mariye de recm edilmekten kurtulmuştur.

Mariye İbrahim adını verdikleri bu çocuğu doğursa da çocuk küçük yaşta ölmüştü. Mariye'nin 30 yaşında öldüğü rivayet edilir.

[Kaynaklar: İbn İshak 653 | Ebu Cafer Taberi cilt 9, s. 137, 141, cilt 39, s. 193-195; Taberi: Camiu’l Beyan, 28/102; İbn Sa'd 8:148-151; Fahruddin Razi: 30/41 ve 43; Muhammed Ali Sabuni: Safvetu’t-Tefasir 3/406-407; Taberi, Milletler ve hükümdarlar Tarihi, MEB tercemesi 5/854; Ebu Davud, Hudud,32 no:4473; Tirmizi, Hudud 13 no:1441; El-Tabakat ul-Kubra C:6, S:160; Sahih-i Müslim C:17-18, S:123, 59. hadis; El-Mustedrek ala El-Sahiheyn C:4 , S:39; Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, II, 745 vd; İbn-i Sad, Tabakat, 1.cilt, 'Resûlullah’ın (sas) Oğlu İbrahim babı'; Ömer Ziyaeddin Dağısfâni, Zübdetü’l-Buhari, Hisar Yayınevi:811-813; A.g.e., Fatih Enes Yayınları, Tahrim suresi bölümü, 1169, 1170. hadisler; Sünen-i Tirmizi, Bölüm 21, 1201.hadis]

SORULAR
  1. Hatice'nin ölümü sonrası birçok kadın ile evlenen Muhammed, Hatice hayatta iken neden başka kadınlar ile evlenmemiştir? Hatice sonrası evlilik nedenlerine "sahip çıkmak için evlendi" gibi açıklamalar getirenler olduğunu biliyorum. Peki Hatice ile evli kaldığı yıllar boyunca hiç sahip çıkılması gereken kadın yok muydu?
  2. Siyasi yönden katkıda bulunacağı için yapıldığı söylenen evliliklerin benzerleri neden Hatice hayattayken gerçekleşmemiştir?
  3. Sevde kocasız kalmamak için bir kadın olarak Muhammed'e kendisi ile artık yatmak zorunda olmadığını söyleyerek sırasını Ayşe'ye veriyor. Bu durumdaki kişi sizin kız kardeşiniz ya da anneniz olsa nasıl hissederdiniz?
  4. Ayşe ile Ali'nin birbirleri ile savaştığını biliyor muydunuz, yoksa ilk kez mi duydunuz? Ayşe'ye zina yaptı diye iftira atılmasına, Ali'nin bu konudaki tutumuna ve ilerleyen süreçte Ayşe ile Ali'nin karşı karşıya gelip savaşmasına nasıl bakıyorsunuz? Allah dostu denen ve ulvilik yüklenen kişilerin birbirlerine karşı savaşmaları sizce normal bir durum mudur?
  5. Tahrim suresinin ilk 5 ayeti hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce bunlar insanlara mesaj olarak gönderildiği söylenen ilahi kitapta yer alması gereken ayetler midir? Peygamberin yaşadığı çok eşlilik, bu konuda karşılaştığı sorunlar ve sonunda Mariye'nin ona helal kılınması insanlığa ne kazandıracak, doğru yola girmelerine nasıl hizmet edecektir?
  6. Muhammed, Bizans valisinin gönderdiği Mariye'yi neden yanındaki Sirin gibi sahabelerden biriyle nikahlamak yerine kendine eş olarak alıyor?
  7. Her şeyi yaratan, her şeyin üstünde olan bir yaratıcının mesajlarını yaysın, tebliğ etsin diye seçtiği peygamberinin eşleri ile olan ilişkilerine defalarca müdahale ediyor, hatta eşleri için "Eğer sizi boşayacak olursa rabbi ona, sizin yerinize sizden daha iyi olan, Allah’a teslimiyet gösteren, yürekten inanan, içtenlikle itaat eden, tövbe eden, kulluk eden, dünyada yolcu gibi yaşayan, dul ve bâkire eşler verebilir." mesajını gönderiyor olması hakkında ne düşünüyorsunuz? Tanrıya insani bir konuma sokmuş olmuyor mu?
  8. Muhammed, kızcağız yani Cüveyriye'nin fidyesini ödeyip onu özgür bırakarak yardımcı olabilecekken neden fidyesini öderse onunla evlenip evlenmeyeceğini soruyor? Siyasi amaçlı olması mantıklı değil çünkü bu savaşta Müstalik kabilesini zaten yok etmişlerdi.
  9. Savaşta ele geçirilen kadınların ganimet olması, Müslümanlar arasında bölüştürülmesi, dilediğinde satılması, köle ya da cariye yapılması veya evlenilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Allah neden böyle bir uygulamayı açık bir dille yasaklamamış, ele geçirilen kadını ganimet saydırmıştır?
  10. Eşleri, akrabaları, sevdikleri savaşta katledilen Reyhane ve Safiyye'nin İslam'a geçmeyi tercih ettiği rivayet edilir; ki rivayetler arasında Reyhane'nin bunu reddettiği de yer alır. Gerçekten İslam'a geçmeyi kabul etmiş olsalar bile bunda samimi olduklarına inanıyor musunuz? Empati yaptığınızda siz de hayatta kalma veya daha iyi bir hayat yaşama içgüdüsü ve korku ile istemeseniz bile size sunulanı kabul etmez miydiniz?
  11. Allah'ın evlatlıkların öz oğul gibi olamayacağını Zeyd'in karısını Muhammed ile evlendirmeden de bildiremez miydi? Muhammed'in bunu uygulamalı göstermesi şart mıydı? Şart ise neden şarttı?
  12. Rivayetler genel olarak Zeyd'in bu duruma içerlediğini hissettiriyor. Kölelikten azad edilmiş birinin ona babalık yapan ve güçlü konumda olan birine karşı çıkamayacağını düşünmek mantıksız olmayacaktır. Siz benzer bir durumu yaşasaydınız, üvey babanız eski eşinizden hoşlandığını, Allah'ın onunla evlenmesini emrettiğini söyleyerek eski karınızı üvey anneniz yapsaydı bunu nasıl karşılardınız?
  13. Cahiliye Araplarının babanın üvey evlatlığın karısıyla evlenmesini ayıp bulması bizim örf ve adetlerimiz ile de paralel değil mi?
  14. Anlatılanın aksine evlenilen ya da evlenilmek istenen kadınların çoğu yaşlı değil genç ve güzeller. Üstelik bir çoğunun siyasi yönden katkıda bulunamayacağı da ortada. Sizce bu kadar fazla kadınla neden evlenmiş, evlenmek istemiştir?
  15. Muhammed bazı hocaların anlattığı gibi fakir biri ise evlendiği ya da evlenmek istediği kadınlara mehir olarak yüzlerce dirhemi nasıl sunmaktadır? Beli bir dönemde fakir, sonrasında zengin midir?
  16. Söz konusu kişi peygamber bile olsa babanızı, aile ve akrabalarınızı öldüren biriyle evlenir miydiniz?