HABERLER
Dini Haber

KUKLALARIN EFENDİSİ

DP, din, Kuklaların efendisi, Koşulsuz biat, Sorgulamamak, Öğrenme güdüsü, Dinden çıkış, Nonteist, Dinsiz, İnkar edenleri aşağılama, Dine inanmayanları aşağılama, Dindarların hoşgörüsüzlüğü, İslam hoşgörüsü, Müslüman tahammülsüzlüğü, islamiyet,
Kuklaların Efendisi ya da orijinal adı ile ”Master of Puppets”. Metallica grubunun 1986 yılında çıkardığı albümün aynı adlı şarkısı. Her nedense bu şarkı takıldı ağzıma birkaç gündür. Eğer bu müzik tarzına meyilli iseniz melodisi kulağınıza hoş gelecektir. Ancak önemli olan bu şarkının sözleri. İnanılmaz anlamlıdır benim için.

Bazı mısralarına bir göz atalım :
“Kendini adamışsın sen
Seni öldürüş şeklime
Daha hızlı gel sürünerek
İtaat et efendine
Yaşamın daha hızlı tükeniyor
İtaat et efendine
Efendine
Kuklaların efendisiyim ben ipleri yöneten
Zihnini bulandıran ve düşlerini yok eden
Seni körelttim, hiç bir şey göremiyorsun
Yalnızca çağır beni ismimle, çünkü haykırışlarını işiteceğim”

Peki, Kuklaların Efendisi kim? Sizce bu şarkı sözleri neyi anlatıyor ya da size göre nasıl bir mesaj içeriyor? Buradan hareketle insan farklı şeyler düşünmeye başlıyor.

İnsanların temelde hep iyi ve kötü diye iki ayrı kategoriye ayrıldığı söylenir. Aslında insanları ayırmak için kullanılacak o kadar çok parametre var ki. İnanç, siyasal düşünce, din, dil, ırk, sosyal statü, meslek grubu vs.

Aslında bu parametrelere eklenecek güzel bir örnek daha vardır. “Öğrenmek İsteyenler/Sorgulayanlar” ve “Koşulsuz Biat Edenler”.


Ateist, Deist, Agnostik, Panteist, Pandeist, Panenteist, Panendeist, bilmemneist vs. hangi fikre sahip olursanız olun. Dinlerden sıyrılanların büyük çoğunluğu sorgulama ve öğrenme güdüsü ile hareket edenlerden çıkmıştır. Mesela, aslında dinine sıkı sıkıya sarılmak için detaylıca öğrenmek için araştıran, öğrenen ve sorgulayan bireylerde de sık rastlanır bu durumla. Kişi aslında dinini kaynağından doğru öğrenmek ister. Ancak karşılaştığı düşünce ve pratik çelişkileri arasında bocalar ve dini inançlarda ciddi bir sarsılma meydana gelir.

Tüm semavi dinlerde, dini yaymaya yönelik söylev ve pratiklerden çok savunmaya dayalı bir yaklaşım söz konusudur. “İnkâr edenler, zalimler, sapmışlar, sapkınlar, müşrikler, maymundan-eşekten daha aşağı varlıklar vb.” benzetme ve yakıştırmalar ile sorgulayanların veya inanmayanların düşünceleri ve fikirleri aşağılanır. Alt sınıf insan kategorisine itilirler. Eğer dini sorgular veya inkâr ederseniz, yeryüzünde hayatınız alt üst olur. Canınız ve Malınız onlara helaldir. Karınız ve kızlarınız onlara helaldir. Şunu düşünebilirsiniz: “Ülkemizde böyle bir şey olması imkânsız sayın yazar. Saptırma yapıp insanların beynini bulandırma!”.

Çevrenize, ailenize, iş ortamınıza, arkadaşlarınıza dinden sıyrıldığınızı bir söylesenize? Hadi bir düşünün.

Sosyal anlamda rahat bir ortamda yaşayanları kastetmiyorum. Bir fabrika çalışanı olan siz… Tezgâhtar olan siz… Öğrenci olan siz… Simitçi olan siz… Ev hanımı olan siz… Polis olan siz… Doktor olan siz… Mühendis olan siz… Ayakkabı boyacısı olan siz…

Hadi? Diyelim ki dinden sıyrılmış veya sorgulama aşamasında olan, yani aslında dinine bağlı ancak dine ait pratikleri ve verileri sorgulayan bir kişisiniz. Etrafınızda nasıl tepkiler aldınız? Herkes size pozitif mi yaklaştı ya da yaklaşır?

  • “Aman ne demek bu da senin görüşün be biraderim, sana saygım sonsuz” mu dediler ya da,
  • “ Boş ver kız biz inanıyoruz sen inanmıyorsun, ne var yani? Biz seni seviyoruz önemli olan bu!”

Şeklinde ifadeler le karşılaştınız mı ya da karşılaşır mısınız?

Birçoğunuz düşüncesini en yakınına bile açamıyor. Mesela, bir yerde mevlit okunacaksa “El Fatiha” dendi mi sizin de elleriniz semaya açılmak zorundadır. Hristiyan iseniz kilise de cenazeye gittiğinizde ölen yakınınıza mum yakarak gerekli ritüellerde birkaç kelam da siz etmek zorundasınız. Yahudi iseniz ve cumartesi sinagoga gittiyseniz o kippayı takacaksınız.

Alacağınız tepkilerin şiddetinden o kadar korkarsınız ki adeta kişilik bölünmeleri oluşur beyninizde. Bir ev hanımı düşünün; eşi ve çocukları dinlerine sıkı sıkıya bağlı. Sizce o ev hanımı ne yapabilir ya da bir fabrika işçisi ele alalım. Eşi kapalı ve dini bütün. Fabrikadaki tüm arkadaşları milliyetçi muhafazakâr. Patronu da dâhil. Sizce bu kişi düşüncelerini özgür bir biçimde dile getirebilir mi? Koşulları ve imkânı rahat olanlar hemen “Sayın yazar hayata bir kez geliyoruz. Zaten bir yaratıcı da yok. Mutlaka birey inancını dışa vurmalı” diyebilir. Peki, ya sosyal gerçeklerimiz? Sizce toplumumuzda ne kadar gizli ateist, deist vs. vardır bir fikriniz var mı? Cevap mı istiyorsunuz? İnanılmayacak kadar fazla. Kimse ülkemiz sosyal ve düşünsel yapısından dolayı kendini dışa vuramıyor.

Birçoğu kendi içinde yaşıyor düşüncelerini. Aslında dinden sıyrılmış bir birey. Ancak “Elalem ne der? Ailem ne der? İşyerimde ne olur? İşten atılır mıyım?” korkusu ile kiliseye de gidilir, camiye de gidilir, sinagoga da gidilir. O namaz da kılınır, o eller semaya da açılır.


Toplumda çok fazla dinden sıyrılan var dediğim için benden kanıt mı istiyorsunuz? Etrafınıza bir bakın. Ayna da kendinize bir bakın. Aslında farkında olmadan herkes bir sorgu âleminde. Özellikle internet ve TV kullanımının yaygınlaşması, okuma potansiyelinin genç nüfusta artması ile bu sorgulayan toplulukta muazzam bir artış olmaya başladı. Özellikle Ramazan ayında TV lere çıkan hocalara gelen sorular ülkemiz durumunu gayet iyi gösteriyor. Herkes sorgulama periyodunda. Artık her bilgiye kolaylıkla ulaşılabiliyor. Elbette ki her yazılan doğru bilgi anlamına gelmiyor. Kaynağı olmayan, kaynağı olsa da doğru gözlem ve ölçmeye dayanmayan, test edilmemiş hiçbir bilgiyi de kabul etmeyin. Bu şekilde ulaşılan veriler dahi inanç dünyanızı şekillendirmeye yetiyor. Ancak bu durum yazının başında bahsettiğim üzere sadece “Sorgulayanlar” için geçerli. “Koşulsuz biat edenler” için durum gerçekten vahim.

Maalesef ülkemizde dinden sıyrılanlara bakış açısı çok kötü. Ailenizden reddedilme riskiniz var. Sevdiğinizin sizi terk etme olasılığı var. Boşanma olasılığınız var. İşinizden olma olasılığınız var. Çevrenizden aforoz edilme olasılığınız var. Hemen “vatan, devlet, millet, bayrak düşmanı, Gâvur” ilan edilirsiniz. Sakın, “E madem sana saygı duymuyorlar, zaten seni sevmemişler demektir. Oh iyi olmuş, boş ver, aydın ve ilerici bir çevren olur” gibi sığ bir yaklaşıma girmeyin. Bazı pozitif vakaları bu tasnifin dışında tutuyorum.

Hiç kimseye karamsar bir tablo sunmak istemedim. Birçoğunuz zaten bu halde. Peki, ya bizim gerçeklerimiz? Kendimden örnek vermem daha doğru olacak. Birçoğunuz gibi benimde etrafımdaki çoğu kimse dinlerden sıyrıldığımı bilmiyor. Peki, korkak biri olduğumdan mı açığa vurmuyorum? Belki. Bunu tartışmayacağım. En yakınımdakiler ve sevdiklerim biliyor bu da bana yeter. Ancak ben (özellikle Site Baş Yazarı ve Yöneticisi dostum A. KARA’nın katkısını inkâr edemem. Onun fikirlerinden çok faydalandım.) özellikle son 2,5-3 yıldır;

  • Daha çok kitap okuyorum.
  • Çevreme ve topluma daha saygılı biri haline geldim.
  • Dünya kültürlerini ve coğrafyalarını araştırmaya koyuldum.
  • Kimseyi ötekileştirmiyorum ve ya inancından dolayı kimseyi yargılamıyorum.
  • İnanılmaz tarih okumaya başladım. Çünkü başka tarihler bana dikte ettirilmiş.
  • Mitolojileri adeta su gibi yutuyorum (Bu site ve yazar arkadaşlar sağ olsun)
  • Tüm dinlerin kutsal kitaplarını ve metinlerini çok defa okudum ve araştırdım. (Doğrusu Hristiyan Kitabı Mukaddes sadece 1 kez, ancak kanonik İncil'ler birkaç defa elimden geçti, Talmud’u da midem kaldırmadı)
  • Nasıl Tayland’a gittiğinizde bir tapınak ziyareti yaptığınızda oranın ritüelleri ile saygı gösteriyorsanız, bu durum ülkemiz içinde geçerli. Mevlitlere çağrıldığımda gidip bir ayran içiyorum. Tanıdığım ve sevdiğim birisi ise gerçekten gözyaşı döküp üzülüyorum ve eski günleri yad ediyorum. Tam bu esnada birisi cennet ve cehennemden bahsettiğinde bende çelişkilerini dışa vurup karşımdakine “404 Not Found” yaşatıyorum.
  • Kimseyi cehennemlik ve ya cennetlik addetmediğimden dolayı insanları kendimce, iyi ve kötü davranışları ile yargılıyorum.
  • Deve sidiğinden ve sineğin öteki kanadındaki pan zehirden uzak duruyorum.
  • Nuh’ un gemisinin Nükleer teknolojiye sahip olduğunu ve oğluyla mobil telefon ile konuştuğunu düşünenleri daha dikkatli izliyorum.
  • Arkadaş ortamlarında bazı çelişkileri ve aykırılıklardan bahsederek fikirlerini almaya çalışıyorum. Daha önce belirttiğim gibi “404 Not Found” yaşıyorlar. Amacım onları küçük görmek veya bilgisiz farz etmek değil. Sorgulamalarını sağlamak. (Sanırım Deccal benim : ) )
  • Dinleri bilimsel bir tabana oturtmak için bir tarafımı yırtmayıp daha faydalı işlere vakit harcıyorum.
  • “Nereden geldik, nereye gidiyoruz” gibi düşünceleri artık çok takmıyorum. Mutlu yaşamaya ve mutlu yaşatmaya çalışıyorum.
  • Cinlerin musallat olmasını ya da bedenimi şeytanın ele geçirmesi fikrini pek te sallamıyorum : )
  • Doğal evrimim gereği çok eşli değil, tek eşli olmam gerektiğinden sadece sevdiğim insan ile hayatımı paylaşıyorum. (Bir zamanlar inandığım din bana daha fazlasına sahip olabileceğimi söylüyordu ki insan doğasına ve FITRATINA aykırı.)
  • Kadınların benim kaburga kemiğimden yapılmasına çok takmıyorum çünkü buna inanmıyorum. (Bir zamanlar inandığım din kadınların böyle yaratıldığını söylüyordu).
  • Kutu gibi bir taş yığınının kutsal olduğunu düşünmüyorum.
  • Bilginin, doğruluğun, iyiliğin, yardımlaşmanın ve saygının yegâne din olduğuna inanıyorum.
  • İlla bir lider arıyorsam veya Rol Model peşindeysem, artık bu şahsın kesinlikle Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olduğuna daha net kanaat getirdim.

Peki, dinlerden sıyrılanlara veya farklı düşüncelere bu toplum hoşgörü sahibi mi? Madımak.... Başbağlar… Çorum… Kahramanmaraş… Malatya… Konca KURİŞ… Turan DURSUN…

Yazımızın başına geri dönelim. Kuklaların Efendisi… Kim ya da kimler? İpler kimin elinde? Zihnini bulandıran ve düşlerini yok eden… Sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »