
KUR'AN'IN SİRİUS YILDIZI MUCİZESİ (!)
    Modernist Müslümanlar Kur'an'ın insan  tarafından yazılamayacağını
    kanıtlayabilmek için her zaman türlü türlü mucizeler üretmişlerdir. Bu
    makale belki de üretilen onca mucize iddiasından en kötüsü hakkında. Önceki
    yazılarımda denizlerin karışmaması, evrenin genişlemesi gibi farklı konuları
    da işlemiştim. Fakat bu Sirius mucizesi tam anlamıyla bir saçmalık.
  
  Öncelikle Müslümanların mucize iddiasına göz atalım.
  
    Müslümanlar Kur'an'ın 53. suresi olan Necm (yıldız) suresinin 49 ve 9.
    ayetlerinde bir mucize olduğunu ve bu mucizenin Sirius yıldızının yörünge
    periyoduyla alakalı olduğunu iddia ediyorlar. Surenin ismi yıldız olduğu
    için 49. ayette bahsi geçen Si'râ'nın Sirius yıldızı olduğunu söylüyorlar.
  
53/Necm suresi
  
    49: وَاَنَّهُ هُوَ رَبُّ الشِّعْرٰىۙ  Doğrusu Şi'râ yıldızının Rabbi de
    O'dur. 
  
  
    9: فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ   Mesafe iki yay kadar
    veya daha yakın oldu.
  
  Bu meal Diyanet İşlerinin eski mealidir. Öncelikle belirtelim ki 49 ayette
  yıldız diye bir ifade yok. Bu yıldız kelimesi parantez içinde yazılması
  gerektiği halde öyle yazılmamış. Neyse ki Diyanet eski mealindeki hatayı
  düzelterek yeni mealinde “Şüphesiz O, Si’râ’nın Rabbidir.” şeklinde çeviri
  yapmıştır.  
  Diyanet işlerinin sırayla ilgili konuda ne söylediğine göz atalım:
  Gerek sözlüklerde gerekse tefsirlerde şi‘rânın bir adının da mirzem olduğu,
    Cevzâ’dan (İkizler burcu) sonra doğduğu ve doğuşu sırasında yüksek bir
    hararet taşıdığı belirtilir. Hurmaların olgunlaşması için fazla sıcaklık
    beklendiğinden Araplar arasında, “Şi‘râ doğunca onu hurmalık sahibine sor”
    sözü yaygındır. Bazı Araplar şi‘râ kelimesinden büyük köpek takım yıldızını,
    bazıları da Cevzâ burcunda yer alan mirzemi anlardı. Aslında şi‘râ bir çift
    yıldız olup bunlardan güneye düşene şi‘râ-yı Yemâniyye, kuzeye düşene
    şi‘râ-yı Şâmiyye denirdi. Asıl şi‘râ samanyolunun ve büyük köpek (orions
    dog, canis major / avcı köpeği) takım yıldızının en parlak yıldızı olan
    şi‘râ-yı Yemâniyye’dir. Nitekim Batlamyusçu Grek astronomisinde şi‘râ büyük
    bir köpek resminin ağzında gösterilmiştir. Şi‘râ-yı Şâmiyye ise küçük köpek
    (canis minor) takım yıldızı içinde yer alır. Şi‘râ-yı Yemâniyye’ye abûr,
    şi‘râ-yı Şâmiyye’ye gumeysâ adı da verilmiştir. Câhiliye dönemi inancına
    göre bunlar Süheyl (Orion) yıldızının kız kardeşleridir. Diğer yıldızların
    aksine şi‘râ-yı Yemâniyye semayı enine kateder (ubûr) ve bu sebeple ona abûr
    denir. Diğer bir inanca göre şi‘râ Süheyl’in eşi olup onunla bitişikti.
    Süheyl şi‘râdan ayrılıp Yemen tarafına doğru aşağıya inmiş, bunun üzerine
    şi‘râ da samanyolunu geçip Süheyl’in peşinden gitmiş ve bundan dolayı abûr
    ismini almış, yalnız kalan şi‘râ-yı Şâmiyye ağlamaktan gözleri
    çapaklandığından ona da gumeysâ (gözleri çapaklı) adı verilmiştir.
[https://islamansiklopedisi.org.tr/sira]
  Diyanet işleri ansiklopedisinde Şira'nın bugün astronomideki ismiyle Sirius b
  yıldızı olduğunu iddia ettiğini görüyoruz. İddialarına delil olarak ta
  cahiliye Araplarının bu yıldıza tapmasını gösteriyorlar:
  Câhiliye Arapları genellikle şi‘râya büyük önem verir, dünya üzerinde
    etkili olduğuna inanır, bazı kabileler ona tapardı. Araplar içinde ona ilk
    tapanın Ebû Kebşe el-Huzâî olduğu söylenir (Âlûsî, XXVII, 69-70). Bir
    rivayete göre müşrikler, Hz. Peygamber’in kendi dinlerini reddedip yeni bir
    din tebliğ etmesini Ebû Kebşe’nin şi‘râya tapmasına benzetip ona “Ebû
    Kebşe’nin oğlu” demişlerdir. Şi‘râya hangi kabilelerin taptığıyla ilgili
    kesin bilgi yoksa da bu konuda Lahm, Kureyş, Huzâa, Kays Aylân, Gassân,
    Gatafân ve Himyer kabilelerinin adları geçmektedir. Ancak ağırlıklı görüş
    Huzâa’dan başkasının ona tapmadığı yönündedir (M. Tâhir İbn Âşûr, XXVII,
    151)
[https://islamansiklopedisi.org.tr/sira]
    Müslümanlar bu iki ayette bahsi geçen Şira'nın Sirius yıldızı olduğunu ve
    Necm 49-9. ayetlerinin numarasının Sirius'un yörünge periyodunun zamanına
    işaret ettiğini iddia ediyorlar. Şimdi bu iddianın neden hatalı olduğuna
    bakalım.
  
  
    Öncelikle Necm suresinde bahsi geçen Şira'nın yıldız dahi olduğu muammadır.
    Zira dediğim gibi ayette yıldız diye bir ifade geçmiyor. Sadece Şira
    deniliyor. Ve bu Şira'nın Sirius olması da yalnızca Müslümanların iddiası.
    Genellikle Müslümanlar Şira'nın Arapçada Sirius anlamına geldiğini
    söylüyorlar fakat sözlüğe baktığımızda Sirius'un Arapça yazılışıyla Şira'nın
    yazılışı tamamen farklı:
  
  Şira: الشِّعْرٰىۙ ≠ Sirius:
    سيريوس
  Arap dil bilimciler Kur'an'da kullanılan Şira kelimesinin “saç” anlamındaki
  Şa‘r kökünden türediğini söylüyor. Parlak bir yıldız olarak ta tanımlayanlar
  var fakat genellikle Şi‘râ'yı “saçlı” mânasında kullanılan Arapça asıllı bir
  kelime olarak kabul ediyorlar. Yalnızca şarkiyyatçılar kelimenin Grekçedeki
  Sirius isminin Arap versiyonu olduğunu iddia ediyorlar. [1]
    Kur'an'da cins isim olarak yıldızlar için Necm kelimesi kullanılmış fakat
    49. ayette özel isim olarak Şira kullanılmış iddiası da yine Müslümanlarca
    ortaya atılıyor. Sahih hadis kaynaklarında bu isme rastlanmamaktadır.
  
  
    Hani Müslümanlar "bir kelimeyi anlamak için Kur'an'ın diğer ayetlerini de
    hesaba katarak bakmak gerek" derler ya, bizlerde şimdi aynı kelimenin cümle
    içindeki yapısına göre aynı formda fakat farklı harekeli olanları için
    El-Mu'cem El-Müfehres'e bakacağız. [2]
  
Bakara / 9 يَشْعُرُونَۜ: yeş’urûn(e)- farkında  -Fiil + Zamir
  
    Bakara / 12  يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-anlayanlardan -Fiil + Zamir
  
  Bakara / 154 تَشْعُرُونَ: teş’urûn(e)-siz farkında -Fiil + Zamir
  Bakara / 158 شَعَٓائِرِ: şe’âiri -nişanları- İsim
  Bakara / 198  الْمَشْعَرِ: l-meş’ari -Meş\ar-i-  İsim
  
    Âl-i İmrân / 69 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e) -farkında değiller -Fil+ Zamir
  
  Mâide / 2 شَعَٓائِرَ: şe’â-ira  işaretlerine  -İsim 
  En’âm / 26  يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e) -farkında- Fiil + Zamir
  En’âm / 109 يُشْعِرُكُمْۙ: yuş’irukum-şuurunda -Fiil + Zamir
  
    En’âm / 123 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-ama farkında değillerdir -Fiil + Zamir
  
  A’râf / 95 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-farkında Fiil + Zamir
  Yûsuf / 15 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e) –farkında -Fiil + Zamir
  
    Yûsuf / 107 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-farkında değillerken Fiil + Zamir
  
  Nahl / 21 يَشْعُرُونَۙ: yeş’urûne -bilmezler -Fiil + Zamir
  Nahl / 26 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-ummadıkları Fiil + Zamir
  Nahl / 45 يَشْعُرُونَۙ: yeş’urûn(e)ummadıkları -Fiil + Zamir
  
    Nahl / 80 وَاَشْعَارِهَٓا: ve eş’ârihâ-ve kıllarından-Bağlaç + İsim + Zamir
  
  Kehf / 19 يُشْعِرَنَّ: yuş’iranne -sezdirmesin -Fiil + Nûn-u Te'kid
  Enbiyâ / 5 شَاعِرٌۚ: şâ’irun -şa\irdir-İsim
  Hac / 32 شَعَٓائِرَ: şe’âira- nişanlarına İsim 
  Hac / 36 شَعَٓائِرِ: şe’âiri-işaretleri- İsim 
  Mü’minûn / 56 يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-onlar farkında Fiil + Zamir
  Şu’arâ / 113 تَشْعُرُونَۚ: teş’urûn(e)-düşünürseniz Fiil + Zamir
  
    Şu’arâ / 202يَشْعُرُونَۙ: yeş’urûn(e)-farkında olmazlar Fiil + Zamir
  
  Şu’arâ / 224وَالشُّعَرَٓاءُ: ve-şşu’arâuve -Şa\irler Bağlaç + İsim
  Neml / 18يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)- farkında olmayarak Fiil + Zamir
  Neml / 50يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-farkında değillerdi Fiil + Zamir
  Neml / 65يَشْعُرُونَ: yeş’urûne- bilmezler Fiil + Zamir
  Kasas / 9يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-anlamıyorlar Fiil + Zamir
  Kasas / 11يَشْعُرُونَۙ: yeş’urûn(e)-farkına varmadan Fiil + Zamir
  
    Ankebût / 53يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-farkında değillerken Fiil + Zamir
  
  Yâsîn / 69الشِّعْرَ: şşi’ra-  şiir  -İsim
  Sâffât / 36لِشَاعِرٍ: li-şâ’irin- bir şair için Harf-i Cer + İsim
  
    Zümer / 25يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e)-hiç farkına varmadıkları Fiil + Zamir
  
  Zümer / 55تَشْعُرُونَۙ: teş’urûn(e)- farkına varmadan Fiil + Zamir
  
    Zuhruf / 66يَشْعُرُونَ: yeş’urûn(e) -farkında değillerken Fiil + Zamir
  
  
    Hucurât / 2تَشْعُرُونَ: teş’urûn(e) farkında olmazsınız Fiil + Zamir
  
  
    Tûr / 30شَاعِرٌ: şâ’irun   - bir şa\irdir    -İsim
  
  
    Necm / 49الشِّعْرٰىۙ: şşi’râ  - Şi\ra\nın  Sirius -Özel
      İsim
  
  Hâkka / 41شَاعِرٍۜ: şâ’ir(in) -bir şa\irin -İsim
    Gördüğünüz gibi bir tek Necm suresinde özel isim olarak kullanılmış, diğer
    tüm ayetlerde aşağı yukarı “farkında değiller” “şair” gibi manalarda
    kullanılmış. Necm süresinde bu kelimeye özel isim denilerek Sirius'a
    atfedilmesi yalnızca cahiliye Araplarının bu yıldıza tapmasıyla ilgili kesin
    olmayan rivayetlere dayandırılmıştır.
  
  
    Gelelim Necm suresindeki ayetlerin rakamlarıyla Sirius yıldızının yörünge
    periyodunun anlatıldığı mucizesine (!).
  
  
    Öncelikle eğer ilgili ayette Sirius yıldızından bahsediliyorsa bile, bahsi
    geçen yıldızın (Şira'nın) yörünge periyodu "49 yıl 9 aydır" diye bir ifade
    yok.  Müslümanlar Necm süresinin 49 ve 9. ayetlerinin rakamlarından
    sondakini (49) öne öndekini de (9) sona koyarak Sirius yıldızının yörünge
    periyodu olan 49 yıl 9 ayı simgelediğini ve bunun bir mucize olduğunu iddia
    ediyorlar. Eğer bu ayetlerin numaraları vasıtasıyla bir zaman dilimi
    anlatılmak istenseydi bunun ardıcıllık prensibi üzerinden olması gerekirdi.
    Rakamların yerlerini değiştirmek zorlayarak mucize yaratma çabası içine
    girildiğinin bir göstergesidir.
  
  Meselenin komik tarafıysa Sirius yıldızının yörünge periyodu aslında 49 yıl 9
  ay değildir. Bunun nedeni kasıtlı olan bir yanıltmadır. Şimdi dikkatlice
  izleyin. Google'da Sirius yazdığımızda Wikipedia'da bu yıldız hakkında detaylı
  bilgi çıkıyor. Fakat Türkçe Wikipedia sayfası İngilizceden çevrilirken kasıtlı
  bir hata (!) yapılmıştır.
Sirius | Wikipedia İngilizce [a]
  
    Sirius is a binary star system consisting of two white stars orbiting
      each other with a separation of about 20 AU[e] (roughly the distance
      between the Sun and Uranus) and a
      period of 50.1 years. The brighter
      component, termed Sirius A, is a main-sequence star of spectral type early
      A, with an estimated surface temperature of 9,940 K. Its companion, Sirius
      B, is a star that has already evolved off the main sequence and become a
      white dwarf. Currently 10,000 times less luminous in the visual spectrum,
      Sirius B was once the more massive of the two.
  
  Sirius | Wikipedia Türkçe [b]
  
    Sirius birbirlerinden 20 astronomik birim uzaklığında (yaklaşık Güneş ile
      Uranus arasındaki uzaklıkta), birbirleri çevresinde tam olarak
      49.9 yılda dönen iki beyaz
      yıldızdan oluşan bir çift yıldızdır. Sirius-A adı verilen, parlak olan
      bileşen, tayf türlerine göre yapılan yıldız sınıflandırma sisteminde A1V
      sınıfında bulunan yüzey ısısı tahminen 9.940 Kelvin olan bir anakol
      yıldızıdır. Yoldaşı Sirius-B ise yıldızsal evrimini tamamlayarak beyaz
      cüce haline gelmiş bir anakol yıldızıdır. Kütlesi bir zamanlar
      Sirius-A’dan daha büyük olan Sirius-B görsel tayfta 10.000 kez daha az
      parlaktır.
  
  Tüm yabancı dillerde (Rusça, İtalyanca, İspanyolca) 50 veya 50.09 gibi
  rakamlar aktarılırken Türkçe çeviride bu süre 49 yıl 9 ay olarak çevrilmiştir.
  Sirius ile ilgili Türkçe Wikipedia sayfasının sonuna “kutsal metinlerde
  Sirius”  isimli bölüm ilave edilerek Kur'an'daki bahsi geçen sahte Sirius
  yıldızı mucizesini yerleştirmişler. İşte bu yüzden Kur'an'ı eleştirilerden
  kurtarmak için İngilizce orjinal metinde yazan 50.1 yıllık zamanı 49.9 yıl
  olarak yazmışlardır. Gerçi bunu çok göze çarpmasın diye açıkça görülen yere
  değil, sözlerin arasına sıkıştırmışlar. Zira altta vereceğim veriler de Türkçe
  çeviri sayfasından alınmıştır. Şimdi orada Sirius'un yörünge perioduyla ilgili
  verilen zamana bakalım:
    Sirius [b]
  
  
    Sirius yada diğer adıyla Beyaz yıldız, Büyük Köpek Takımyıldızı içerisinde
    bulunan Sirius a ve Sirius b olarak isimlendirilen bir çift yıldızdır. Şimdi
    Sirius yıldızı hakkındaki verilere bakalım. [3]
| Gözlem verileri | |
|---|---|
| Takım Yıldızı | Büyük Köpek Takımyıldızı | 
| Sağ Açıklığı | 06 h 45 m 08.9 s | 
| Dik Açıklığı | 16° 42′ 58.017″ | 
| Görünür Kadiri (V) | Sirius-A:−1.47 / Sirius-B: 8.44 | 
| Karakteristik Özellikleri | |
| Tayf Türü (Yıldız sınıflandırma) | Sirius-A: A1V / Sirius-B: DA2 | 
| U-B Renk Ölçeği | Sirius-A:−0.05 / Sirius-B: −1.04 | 
| B-V Renk Ölçeği | Sirius-A:0.01 / Sirius-B: −0.03 | 
| V-I Renk Ölçeği | ? | 
| Değişkenlik | Hiçbir | 
| Astrometrik Nitelikleri | |
| Tayf Dikeyhız | −7.6 km/s | 
| Özdevim | RA: −546.05 mas/yıl | 
| Aralık: −1223.14 mas/yıl | |
| Iraklık Açısı | 379.21 ± 1.58 mas | 
| Uzaklığı | 8,6 ışık yılı | 
| Mutlak Kadiri (MV) | Sirius-A: 1.42 / Sirius-B: 11.33 | 
| Görsel Çift Yörüngesi | |
| Yoldaşı | α CMa B | 
| Yörünge Periyodu (Dönüş Süresi) (p) | 50.09 yıl | 
Gördüğünüz gibi Sirius yıldızının yörünge periyodu Türkçe kaynaklarda 49. 9 yıl değil 50. 09 yıldır.
İngilizcede bu zaman dilimi 50.1284 ± 0.0043 şeklindedir. Bu da yuvarlak rakam yapmamız gerekirse aşağı yukarı 50.1 yıla denk geliyor. Kur'an'da bahsi geçen Şira, Sirius yıldızı olsa dahi yörünge periyodu (dönüş süresi) türlü zorlamalarla Kur'an'dan çıkarılan zaman dilimine uymuyor. Ayrıca Kur'an'da net bir zaman verilmiyor, sadece Müslümanlar Necm suresindeki ayetlerin rakamlarının yerlerini değiştirerek kendilerince bir zaman dilimi ortaya çıkarıyorlar. Bu da ortaya çıkarılan zamanın Kur'an'ın (Allah'ın) değil de Müslümanların iddiası olduğu anlamına geliyor.
Meselenin bir başka tutarsız tarafıysa "Necm suresi 49. ve 9. ayetlerin numaraları Sirius yıldızının yörünge periyoduna bir işarettir" diyebilmemiz için bu ayetlerin bir biriyle ilişkisi olmak zorundadır. Fakat ayetlerin nüzul sıralarına ve tefsirlerine baktığımızda Necm suresi 9. ayetin yıldızla hiçbir alakasının olmadığını görüyoruz. İslam alimleri bu ayeti tefsir ederken genellikle burada anlatılan “Kabe kavseyn” ifadesini Muhammed'in Cebrail'den vahiy alma ve Miraç olayıyla ilişkilendiriyorlar.  
SONUÇ
Diyanet işlerinin Necm suresi 9. ayetinin tefsirinde neler söylediğine göz atalım:
“Sonra yaklaştıkça yaklaştı” şeklinde çevrilen 8. âyetteki denâ ve tedellâ fiillerinin öznesi açık olmadığı için üç türlü yorum yapılmıştır: a) Cebrâil’in Resûlullah’a yaklaşması ve ona doğru inişi, b) Cenâb-ı Allah’ın Resûlullah’a yaklaşması, onu kendine cezbetmesi, c) Resûlullah’ın yüce Allah’a yaklaşması, O’nun çekmesiyle yukarılara yükseltilmesi kastedilmiştir. Bazı müfessirler ikinci fiilin sözlük anlamlarından birine dayanarak burada habîb (seven) ve mahbûb (sevilen) arasındaki naz ve muhabbet tecellilerini ifade eden edebî bir anlatım bulunduğunu ileri sürmüşlerdir. 
“O kadar ki iki yay kadar hatta daha yakın oldu” diye çevrilen 9. âyetteki kavseyn “iki yay” mânasına gelir; kab de yayın kabzasıyla kirişlerin bağlandığı iki köşe aralığına denir ki bir yayda iki kab bulunur. Kab kelimesinin yayın kabzasıyla kirişi arasını ifade etmek için kullanıldığı da olur. Kabe kavseyn ifadesi hakkında çok geniş açıklamalar ve burada kastedilen mâna ile ilgili değişik yorumlar yapılmıştır. Bunlar şöyle özetlenebilir: a) O dönemde Araplar bir antlaşma yaparlarken iki yay çıkarıp üst üste koyarak tek bir yay görünümü verirler (kablerini birleştirirler), sonra ikisini birlikte çekip bir ok atarlar böylece tam olarak ahidleştiklerini simgelerlerdi. Buna göre kabe kavseyn hem maddî anlamda fevkalâde yakın olmayı hem de mânevî bir yakınlığı ifade eder. b) Hicaz dilinde “kavs” kelimesi bir uzunluk ölçüsü (zirâ) anlamında kullanılırdı. Buna göre iki arşın uzunluğunda bir mesafenin kastedildiği söylenebilir. c) Kabe kavseyn ifadesini dönüştürme (kalb) yöntemine göre “bir yayın iki ucu arasındaki mesafe kadar” şeklinde anlamak da mümkündür. Âyet “hatta daha yakın oldu” şeklinde tamamlanmakta, böylece “Âdeta elini uzatsa değecek kadar yakındı” mânasına gelen maddî bir yakınlık tasviri yapılarak, –mânevî anlamda– Resûlullah’ın vahyi aldığı kaynağın sağlamlığına, arada vahye hiçbir şeyin karışma ihtimalinin bulunmadığına dikkat çekmenin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Daha çok tasavvufî ve işârî tefsirlerde itibar edilen bir yoruma göre ise buradaki yaklaşma olayı mi‘racda Allah ile peygamberi arasında gerçekleşmiştir.
“O, kuluna vahyini iletti” diye çevrilen 10. âyette de öznenin Cebrâil veya Cenâb-ı Allah olması muhtemeldir. Birinci ihtimale göre mâna, “Bu yaklaşmayı takiben Cebrâil, Allah’ın, kulu Muhammed’e gönderdiği vahiyleri ona getirip öğretti” şeklinde olur. İkinci ihtimale göre ise âyeti şöyle yorumlamak gerekir: Resûlullah rabbine öylesine yaklaştı ki aradaki vasıtalar kalktı ve Allah Teâlâ kuluna vahyini doğrudan doğruya verdi. Bu âyetlerde mi‘rac sırasındaki gelişmelerin anlatıldığı kabul edildiği takdirde ikinci yorum daha kuvvetli olmaktadır. Bize göre âyet şöyle de yorumlanabilir: Cebrâil asıl şekliyle göründü, sonra iyice yaklaştı ve Allah onun aracılığıyla kuluna dilediğini vahyetti. Âyetlerin mi‘racı anlattığı kabul edilirse “görünme, yüce ufukta, sidretü’l-müntehâda olma, inme, çok yaklaşma” gibi ifadeleri mecazi mânada almak, nasıllık ve nicelikle ilgili olmaksızın Allah’a mahsus fiilller ve sıfatlar olarak anlamak gerekecektir.
[Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 195-165]
 Necm suresi 49. ayette bahsi geçen Şira, Sirius olsa bile bu ayette cahiliye Araplarına bir cevap vardır. Nitekim cahiliye Araplarının yücelik olarak taptıkları Şira yıldızının dahi sahibinin Allah olduğu belirtilmiş olabilir. Fakat Necm suresi 9.ayetinin yıldızla, onun yörüngesiyle veyahut yörünge periyoduyla bir ilişkisi yoktur. Necm 49. ve 9. ayetlerinde tamamen farklı şeyler anlatılıyor. Nitekim 9. ayetin önüne ve arkasına baktığımızda Diyanet İşlerinin tefsiri daha mantıklıdır. Yani anlayacağınız bu tamamen saçma ve zorlama olarak ortaya atılan bir mucize iddiasıdır ve hiçbir tutarlılığı yoktur. Sadece birilerinin çeviri yaparken kasıtlı olarak sayılarla oynaması ve Müslümanlarında bunu teyit etmeden doğru diye insanlara sunması hem Müslümanları hem de dini komik duruma sokuyor. Bu sahte mucize örneğinde bir daha şahit oluyoruz ki Müslümanlar konu mucize olduğu vakit her türlü bilgiyi doğru diye kabul edip teyit etme zahmetinde dahi bulunmuyorlar.