ÇEROKİ KIZILDERİLİLERİNİN İNANÇLARI
Çerokiler (Cherokee) geçmişte Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğu eyaletlerinde,
özellikle Kuzey ve Güney Karolina da, Georgia ve Doğu Tennessee'de yaşamış
fakat ilerleyen süreçte istilacılar tarafından yurtlarından sürülerek
platolarda yaşamak zorunda kalmış Kızılderili halkıdır. [a]
ÇEROKİ İNANÇLARININ TEMELLERİ
Çerokilere göre ruhanilik günlük yaşamın dokusuna işlemiştir. Fiziksel dünya
ruhani dünyadan ayrı değildir. Bir ve aynıdırlar.
Tarihçi Theda Perdue "Cherokee Women: Gender and Culture Change (1700-1835)"
adlı kitabında [2] şunları yazmıştır:
"Çerokiler ruhsal ve fiziksel alemleri birbirinden ayırmadı, onları bir
olarak gördüler ve dinlerini bir dizi özel günlük törenle ve halka açık
törenlerle uyguladılar."
Çerokiler evrende varoluşsal bir düzen olduğuna inanıyordu [3]. Bu kavram
kozmoloji olarak adlandırılır. Evrenin üç farklı, ancak birbiriyle
bağlantılı seviyeden oluştuğuna inanıyorlardı: Öngörülebilirlik ile
tanımlanan "Üst Dünya" geçmişin alanıdır ve ateşle temsil edilirdi.
Değişimlerle tanımlanan "Alt Dünya" geleceğin kontrolündedir ve onu temsil
eden sudur. , Üst ve Alt Dünyalar arasında yaşayan insanların bulunduğu bu
Dünya veya Merkez ise şimdiki zamanın alanıdır. [3] [2]
Diğer bazı dinlerin aksine Çeroki inanç sisteminde insanlar yeryüzüne,
bitkilere veya hayvanlara hükmetmez veya üzerinde hakimiyet kurmaz. Bunun
yerine insanlar tüm yaratılışla birlikte var olur ve bağlılık içinde
yaşarlar. İnsanlar aralarındaki dengeyi korumak için tüm dünyalar arasında
ara buluculuk yaparlar. Bunu yapmanın yolu etraflarındaki Ruhsal Gücün
içinde hareket etmeyi ve çalışmayı öğrenmektir. Bitkiler ve hayvanların,
yeryüzündeki nehirler, dağlar, mağaralar ve diğer oluşumların bile ruhsal
gücü vardır. Theda Perdue ve Michael Green "The Columbia Guide to American
Indians of the Southeast" [4] adlı kitaplarında şöyle yazmıştır:
"Bu özellikler onlara dünyanın başlangıcını, orada yaşayan manevi güçleri
ve ona karşı sorumluluklarını hatırlatan anımsatıcı araçlar görevi
görüyordu."
KUTSAL ATEŞ
Daha önce de belirttiğim gibi ateş Çeroki ve Güneydoğu Amerika Birleşik
Devletleri'ndeki diğer Kızılderililer için önemli bir unsurdur. Çerokilere
göre Kutsal Ateş yaratılışın saflığını ve yeryüzünde yaşarken gördükleri
güneşi temsil eder [5]. Kızılderililerin çoğu ateşi ve güneşi yaşlı kadınlar
olarak görür. Bu yüzden de hazırladıkları her yemeğin bir kısmını ateşe
verirler, aksi takdirde kendilerinden intikam alacağından korkarlardı.
Su, özellikle de nehir ve kaynaklar ise Çeroki inançlarının bir diğer önemli
unsurudur çünkü Yeraltı Dünyasını temsil eder. İnanışa göre bu iki unsurun
sahip oldukları güç nedeniyle birbirinden ayrı tutulması ve dengenin
sağlanması çok önemlidir. Bu nedenle Kutsal Ateş'e asla su dökülmez.
Kutsal Ateş bir büyükanne olarak onurlandırılmıştır ve onun duygular, bilinç
gibi insani özelliklere sahip olduğu düşünülür. Antropolog Peter Nabokov
"Where the Lightning Strikes: The Lives of American Indian Sacred Places"
adlı kitabında [6] şöyle bildirmektedir:
"Ateş onların adaklarını (teklif) dünyanın dört bölümü için hediyelere
dönüştüren manevi bir dönüşüm aracıydı."
Çerokiler Kutsal Ateşi, yedi zümreyi temsil eden yedi kutsal ağaç olan
huş , kayın, meşe, akçaağaç, dişbudak, akasya ve ceviz ağacı ile besleyerek
canlı tutuyordu.
DENGE
Çerokiler için dengeyi korumak varoluşları için çok önemliydi [3] [5].
Onların görüşleri birbirine zıt olan ve birbirini dengeleyen bir grup
sistemi içeren bir evren şeklindeydi. Ortak bağımlılıkları, bağlantı kurma
ve birlikte çalışma yetenekleri ile bilinen her şeyin temeli olan ortaklar
oldukları kadar düşman da değillerdi. Dairenin evreni ve evrenle olan
ilişkilerini temsil etmesinin nedeni de budur. Karşıt olan ama birbirine
bağlı olan eşit parçalar. "Çeroki Kadınları: Cinsiyet ve Kültür Değişimi,
(1700-1835) adlı kitabında Theda Perdue şöyle yazar [2]:
"Bu inanç sisteminde tıpkı yazın kış ile, hayvanların bitki ile,
çiftçiliğin avcılık ile dengelendiği gibi kadın da erkek ile
dengelenmiştir."
Hastalık ve İyileşme
Çerokiler her hastalığın hayvanlardan kaynaklandığına inanıyordu. Yazar John
Reid, "A Law of Blood: The Primative Law of the Cherokee Nation" adlı
kitabında şöyle diyor [7]:
"İnsanlara tüm insani hastalıkların öldürülen hayvanlar tarafından
intikam almak ve insanları rahatsız etmek için icat edildiği empoze
edildi."
İnanışa göre hayvanlar talihsiz insanların iştahını kaybetmesine,
hastalanmasına ve ölmesine neden olan kötü rüyalar göndererek onlara
misilleme yapacaklardır. Bu yüzden avcı bunların başına gelmesini için
öldürdüğü hayvanlardan özür diler, dua eder ve onlara ihtiyaçlarını ve bunun
önemini açıklar.
Bitkilerin hayvanların insana getirdiği her hastalık için şifa sağladığı
söylenir ve bu nedenle bazı bitkiler Çeroki tıbbının temelleri haline gelir
[8].
Saflık ve Kutsal Yerler
Saflık Çerokiler için önemli bir kavramdır. Ateş ve su veya kadın ve erkek
arasındaki ilişkiler gibi karşıt olduğuna inanılan kavramlar
karıştırıldığında bu kirlilik olarak kabul edilir. Saflığı korumak için bu
kirleticilerden ellerinden geldiğince kaçınılmalıdır. Bununla birlikte bitki
ve hayvan yemek veya erkek ve kadın arasındaki ilişki gibi bazı kirleticiler
kaçınılmazdır çünkü zorunludur. Sadece yazdan kışa kadar yaşamak bile bir
insanı kirletebilirdi. Çerokiler bunun üstesinden gelmek için sabahın erken
saatlerinde herhangi bir yemek yemeden önce yıkanırdı. Herkes yıkanmak için
nehre gider ve bu temizlenme eylemi tüm yıl boyunca nehirdeki
buzu kırmak zorunda kaldıkları kış aylarında bile yapılırdı. [6]
Nehir, "Uzun Adam" olarak adlandırılıp şefkatli bir Ruh olarak kabul
edilmişti. Antropolog Peter Nabokov [6] şunlara dikkat çeker:
"Uzun Adam, vücudunu onda yıkayan, ondan içen ve onun iyileştirici güçlerini
kullanan Çerokilere her zaman yardım etti."
"İnsan hayatındaki her kritik dönemeçte serbest akan akarsulardan gelen "yeni
suya" yani nehire girme ayini ruhsal güç verilen dualar ile yapılmalıydı.
Yaratılış İnançları
Su Böceği Dünyayı Nasıl Yarattı?
Çeroki kızılderililerinin yaratılış hikayeleri Dünya'yı deniz suyuyla çevrili,
yüzmekte olan büyük bir ada olarak tanımlar ve o, dört ana noktaya bağlanan
iplerle gökten sarkar. Efsane ilk dünyanın küçük su böceği Dâyuni'nin gökyüzü
alemi Gälûñ'lätï'den gelmesiyle ortaya çıktığını anlatır. İnanışa göre Su
Böceği nedenselliğin dışında var olan doğal neden ve sonuç yasalarından
etkilenmez ve suyun altında ne olduğunu görmeye gider. Suyun yüzeyinde koşar
ama dinlenecek sağlam bir yer bulamaz. Suyun dibine dalar ve biraz yumuşak
çamur çıkarır. Daha sonra bu çamur her yöne doğru genişler ve dünya oluşur.
(Bu mitteki çamur çıkarma anlatısı Ülgen'e yardım eden Erlik'in sonsuz
okyanusun altına dalarak çamur çıkarmasını ve yeryüzünün bu şekilde
yaratıldığı Türk yaratılış efsanesini anımsatıyor.)
Su böceğinin geldiği gökyüzü alemi Gälûñ'lätï'deki diğer hayvanlar yeni
dünyaya inmeye heveslidirler ve çamurun kuru olup olmadığını görmek için ilk
önce kuşlar gönderilir. Diğerleri için hazırlık yapmak üzere şahin gönderilir
ama dünya hâlâ yumuşaktır. Kanatları yorulunca çok aşağıya iner ve yumuşak
çamuru fırçalar, böylece düz yüzeye sahip olan yeryüzünde dağ ve vadileri
oyarak şekillendirir ve dünya hazır olmadığından hayvanlar tekrar beklemeye
zorlanır. Nihayet çamur kuruduğunda hepsi gökyüzünden aşağı iner. Hava
karanlık olduğundan yanlarına güneşi de alırlar ve onu doğudan batıya doğru
giden bir yola koyarlar. Fakat güneş ilk başta çok alçakta olduğundan kırmızı
kerevit kavrulunca ısısını düşürmek için güneşi birkaç kez yükseltirler.
(Bu bölümdeki kuş gönderme anlatısının Utnapişti, Ziusudra veya Nuh'un
başrolde olduğu Tufan Efsanesin'den motifler barındırdığı açıktır.)
Hikaye ayrıca şifa ayinlerinden biriyle ilgili olan, bitkilerin ve hayvanların
nasıl belirli özellikler kazandığını anlatır. Hepsine yedi gece uyanık
kalmaları söylenir ancak yalnızca baykuş, yarasa ve panter gibi birkaç hayvan
başarılı olduğundan onlara geceleri diğerlerini görme ve avlama gücü verilir.
Aynı şekilde sadece sedir, çam, ladin ve defne ağaçları başarılı olduğundan
bunların dışındaki ağaçlar kışın yapraklarını dökmek zorunda kalır. [11]
İlk insanlar bir erkek ve kız kardeştir. Bir gün erkek kardeş kız kardeşine
bir balıkla vurur ve ona çoğalmasını söyler. Bunu takiben her
yedi günde bir çocuk doğurur ve kısa süre sonra çok fazla insan olduğu
görülünce kadınlar yılda sadece bir kez doğum yapmaya zorlanır. (Yani efsaneye
göre kadınların yılda 1 kez doğum yapabilmesinin nedeni dünyada oluşacak aşırı
nüfusu engellemektir)
Mısır ve Şifanın Öyküsü
Mısır ve Tıbbın Öyküsü yeryüzünün ve hayvanların yaratılmasıyla başlar. Dünya
karaya dönüşen çamurdan yaratılır. Hayvanlar şahinin kanatları ile dağ ve
vadileri oluşturduğu Çeroki topraklarını ve dünyayı keşfetmeye başlar. Bir
süre sonra çamur kuruyup güneş ışık sağlamak için yükseldiğinde yeryüzü
hayvanlar için yaşanabilir hale gelir. [10]
İlk kadın ve ilk erkek tartışınca kadın evini terk eder. Güneşin de yardım
ettiği ilk adam onu yaban mersini ve böğürtlenle geri dönmeye ikna etmeye
çalışır ancak başarılı olamaz. Sonunda onu sunduğu çilekler sayesinde dönmeye
ikna eder. [12]
Kadınların yılda sadece bir çocuğu olabileceği bir kuralın hüküm sürdüğü
dünyadaki ilk iki insan Kanáti ve Selu idi. İsimleri sırasıyla "Şanslı Avcı"
ve "Mısır" anlamına geliyordu. Kanáti, Selu'nun hazırlaması için bir hayvan
avlar ve eve getirir. Kanáti ve Selu'nun bir çocuğu olur ve çocukları kesilen
hayvanların kanından yaratılan başka bir oğlanla arkadaş olur. Aile, ona
"Vahşi Çocuk" der ama bu çocuğa kendilerinden biri gibi davranır. Kanáti
avlanmaya gittiğinde sürekli olarak hayvanları eve getirdiğinden bir gün
meraklı çocuklar onu gizlice takip etmeye karar verir. Kanáti'nin bir
mağaranın girişini gizleyen kayayı hareket ettirdiğini ve mağaradan çıkan
hayvanların sadece onun tarafından öldürüldüğünü keşfederler. Çocuklar gizlice
bir başlarına kayanın olduğu yere döner ve mağaranın girişini açarlar. Ancak
çocuklar mağara açıldığında birçok farklı hayvanın kaçtığını anlamazlar.
Kanáti hayvanları görür ve ne yapılması gerektiğini anlar. Mağaraya gider,
çocukları eve gönderir ve yemeleri için kaçan hayvanlardan bazılarını
yakalamaya çalışır. İnanışlarına göre bu olay insanların neden günümüzde
yiyecek sağlamak için avlaması gerektiğini açıklamaktadır.
Çocuklar ambardan yiyecek almaya giden Selu'nun yanına döner. O giderken
oğlanlara geride beklemeleri talimatını verir ama onlar itaatsizlik ederek
takip ederler. Selu'nun sırrı sepetleri mısırla doldurmak için midesini,
fasulyeyle doldurmak için ise yanlarını ovuyor olmasıydı. Selu sırrının ortaya
çıktığını biliyordur ve çocuklara son bir yemek yapar. Daha sonra o ve Kanáti
çocuklara sırları keşfedildiği için ikisinin de öleceğini açıklarlar. Kanáti
ve Selu'nun ölmesiyle birlikte erkeklerin alıştığı kolay hayat da son bulur.
Fakat eğer çocuklar Selu'nun vücudunu bir daire içinde yedi kez
sürükler ve akabinde tekrar daire içindeki toprağın üzerinde de yedi kez daha
sürükler ve bütün gece kollamak için uyanık kalırlarsa sabah olduğunda bir
mısır mahsulü beliriverir. Ne var ki oğlanlar talimatları tam olarak yerine
getiremezler ve bu yüzden mısır sadece dünyanın belirli yerlerinde yetişir.
İlk zamanlarda bitkiler, hayvanlar ve insanlar dostça birlikte yaşarlar ancak
insanların dramatik nüfus artışı dünyayı doldurunca hayvanların dolaşacak
yerleri kalmaz. İnsanlar hayvanları etleri için öldürmeye ya da yollarına
çıktıkları için ayakları ile ezerek öldürürler. Bu korkunç davranışların
cezası olarak hayvanlar insanlara bulaştırmak için hastalıklar yaratırlar.
Diğer canlılar gibi bitkiler de bir araya gelir ve hayvanların eylemleri çok
sert olacağı için meydana gelecek her hastalığa çare olacakları sonucuna
varırlar. [13] İnanışa göre bu efsane bitkilerin hastalıkların tedavisine
neden yardımcı olduğunu açıklar. Hayvanların insanları cezalandırmalarına
karşı koymak için ilaç yaratılır.
Çerokiler batıdaki topraklarda, gök kubbenin üzerinde Büyük Gökgürültüsünün ve
onun iki oğlu olan gök gürültüsünün yaşadığına inanır. Yıldırım ve gök kuşağı
içinde giyinirler. Bu yüzden rahipler gök gürültüsü için dua ederler ve O,
Güney'den yağmur ve bereket getirmek üzere insanları ziyaret eder.
Kayalıklarda, dağlarda ve şelalelerde Dünya yüzeyine yakın yaşayan gök
gürültüsü varlıklarının zaman zaman insanlara zarar verebileceğine de
inanılır. [14]
Gök gürültüsü varlıkları Yaratıcı Ruh Apportioner'ın en güçlü
hizmetkarları olarak görülür ve onların her yıl düzenlenen Yeşil Mısır
Töreni'nin ilk dansına karşılık olarak bereketli bir mısır mahsulü için yağmur
getirdiğine inanılır.
Kızılderili mitleri genel olarak öğüt verici hikayelere ev sahipliği yapar.
Çerokilere dair tüm bu inanışlar dikkate alındığında inanış ve efsanelerinde
doğanın dengesini korumanın, ihtiyaçtan fazlasını tüketmeyerek canlı hayatını
korumanın ve tabiat olaylarını anlamlandırma çabasının yattığı açıktır ve
dilden dile, kültürden kültüre, efsanelerden dinlere geçen farklı coğrafya ve
toplumlara ait mitolojilerin izlerine Çerokilerde de sıkça rastlarız.