HABERLER
Dini Haber
HC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HC etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

TEVRAT'TA YAKUP'UN MELEKLE GÜREŞMESİ VE KUR'AN İLE İLİŞKİSİ

HC, islamiyet, yahudilik, Yakup'un melekle güreşmesi, din, Hz Yakup, Tevrat'ta Yakup'un güreşmesi, Ali İmran suresi, Kur'an-Tevrat ilişkisi, Tevrat yaratılış, Haram helal ilişkisi, 
ALİ İMRAN 93-94 - TEVRAT YARATILIŞ 32.BÖLÜM İLİŞKİSİ VE YAKUP'UN MELEKLE GÜREŞMESİ MESELESİ

Ali İmran (93-94) -Diyanet işleri Meali: "Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”Artık bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir."

Burada bahsedilen Yakup'un kendisine haram kıldığı yiyecek Tevrat: Yaratılış 32'de anlatılır:
..............
Tevrat Yaratılış 32
Yakup Güreş Tutuyor
22 Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti.
23 Onları geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de karşıya geçirdi.
24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.
25 Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı.
26 Adam, “Bırak beni, gün ağarıyor” dedi. Yakup, “Beni kutsamadıkça seni bırakmam” diye yanıtladı.
27 Adam, “Adın ne?” diye sordu. “Yakup.”
28 Adam, “Artık sana Yakup değil, İsrail[b] denecek” dedi, “Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin.”
29 Yakup, “Lütfen adını söyler misin?” diye sordu. Ama adam, “Neden adımı soruyorsun?” dedi. Sonra Yakup'u kutsadı.
30 Yakup, “Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı” diyerek oraya Peniel[c] adını verdi. 31 Yakup Peniel'den ayrılırken güneş doğdu. Uyluğundan ötürü aksıyordu. 32 Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup'un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı.
..............

Kuran bu ayetlerde, muhtemelen ,Müslümanlar'a yönelik Yahudiler tarafından yapılan ,helal-haram kurallarına Müslümanlar'ın tam olarak uymadığına yönelik itirazlarını cevaplıyor. Örneğin Yahudilik'te deve yemek koşer yani temiz değildir ama Müslümanlar yer. Kuran bu tür itirazlara yönelik cevabı İsrailoğulları'nın en büyük iman atası Yakup'u örnek göstererek o sadece kendisine haram kıldığı şeyi yemezdi, onun dışında her şeyi yerdi (deve de dahil) diyerek veriyor.

Bu ayetlerden , Yahudiler'in Araplar'a yönelik ,daha İslam'ın doğuşunda koşer kurallarına uymadıkları gerekçesiyle itiraz ettiklerini görüyoruz fakat benim az önce fark ettiğim başka önemli bir nokta daha var.

Müslümanlar Tevrat'ta yer alan ''melekle Yakup'un güreşmesi kısmına'' Yahudiler uydurdu, sonradan eklenmiş,bozmuşlar melek hiç insanla hele peygamberle güreşir mi?'' derler. Oysa Kuran'ın Ali İmran 93. ayeti direk ''Tevrat'ı getirip okuyun'' diyor.

O zamanlar Tevrat belirliydi yani tüm Yahudiler'in elinde Yakup'un öyküsünün aynı şekli vardı, kanon belirlenmişti. Eğer Kur'an Tevrat'ı getirip okuyun diyorsa ve Yakup'un bu yasağı kendine ve İsrailoğulları'na koyduğu yer olarak burayı gösteriyorsa (ki başka bir ihtimal yok gibi gözüküyor) bu yasağın gelme nedeni olan ''Yakup'un melekle güreşip sakatlanmasını da kabul ediyor olmalıdır.''

Çünkü eğer Yakup melekle güreşmeseydi uyluk kemiğinin üzerindeki siniri kendine ve halkına yasak etmeyecekti. Yani Kur'an bu yasağı kabul ediyor ve hatta bunu Yahudiler'in itirazlarına karşı kanıt olarak sunuyorsa Tevrat'taki bu yasağın ya da haramın oluşmasına neden olan öyküyü de kabul etmelidir. Bence bunun dışında bir ihtimal yoktur. Yine de takdir okuyucunun.

Yazan: Higher Criticism

SAUL, DAVUT, GİDYON’UN ÖYKÜLERİ VE KURAN-TANAH FARKLILAŞMASI

HC, din, islamiyet, yahudilik, Kuran ve Tevrat karışıklığı,Kuran'da Davut,Tevratta Davut,Saul,Hz Davut,Gidyon,TaNaH,Hakimler Kitabı 7.Bölüm,Talut ve Calut,Bakara Suresi,Suyu içiş şekline göre elenenler Kuran’ın 2. suresi olan Bakara Suresi’in 249 ile 251. ayetleri arasında meşhur Davut ile Golyat (Kuran’daki adıyla Calut) mücadelesi ve Davut’un güçlü Golyat’ı öldürdüğü o çoğu kişi tarafından bilinen hikaye şöyle anlatılır ((Elmalılı Meali):

Bakara Suresi 249: "Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler."

250. "Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kâfir kavme karşı bize yardım et, dediler."

251. "Sonunda Allah'ın izniyle onları yendiler. Davud da Câlût'u öldürdü. Allah ona (Davud'a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allah'ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü altüst olurdu. Lâkin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir."

Buraya kadar şunu görüyoruz Talut (Tevrat’ta bu Kral Saul’dur) Calut’un askerleriyle savaşmadan önce askerlerini Allah’ın bir ırmakla imtihan edeceğini ve ırmaktan (eliyle bir avuç içenler hariç) içenlerin ordudan atılacağını söyler. Muhtemelen bu bir sabır testidir. Testi geçenler de savaş yerine geldiklerinde Calut’un ordusuna karşı güçlerinin yetmeyeceğini düşünseler de Allah’ın izniyle bu orduyu yenerler ve Davut o güçlü Calut’u öldürür.

Tekrar ediyorum buradaki Calut Tevrat’taki(aslında TaNaH’taki) hikayede Golyat, Talut ise Saul’dur.

Bu öykünün Tevrat’taki versiyonunda birtakım farklılıklar var bunların en büyüğü ise Kuran’da Golyat’ın Davut’un Saul’un hikayesinde anlatılan ‘’su içme’’ testi Tevrat’ta başka bir hikayede Gidyon’un hikayesinde anlatılıyor ki, Gidyon Tevrat’a göre Davut zamanından yüzyıllar öncesinde yaşadığı kabul edilen bir kişiliktir.

TaNaH’ın Hakimler Kitabı 7. Bölüm’de Gidyon’un şu hikayesine bir bakalım:
TaNaH Hakimler 7: 1 Yerubbaal / Gidyon ile yanındaki halk erkenden kalkıp Harot Pınarı`nın başında ordugah kurdular. Midyanlılar`ın ordugahıysa onların kuzeyinde, More Tepesi`nin yanındaki vadideydi.

2 RAB Gidyon`a şöyle dedi: “Yanında fazla adam var; Midyan`ı onların eline teslim etmem. Yoksa İsrailliler, `Kendi gücümüzle kurtulduk diyerek bana karşı övünebilirler.

3 Şimdi halka şunu söyle: Korkudan titreyen dönsün, Gilat Dağından geri gitsin.” Bunun üzerine halktan yirmi iki bin kişi döndü, on bin kişi orada kaldı.

4 RAB Gidyon`a, “Adamların sayısı hâlâ fazla” dedi, “Kalanları suyun başına götür, onları orada senin için sınayayım. `Bu seninle gidecek dediğim adam seninle gidecek; `Bu seninle gitmeyecek dediğim gitmeyecek.”

5 Gidyon halkı suyun başına götürdü. RAB Gidyon`a, “Köpek gibi diliyle su içenleri bir yana, su içmek için dizleri üzerine çökenleri öbür yana ayır” dedi.

6 Ellerini ağızlarına götürerek dilleriyle su içenlerin sayısı üç yüzü buldu. Geri kalanların hepsi su içmek için dizleri üzerine çöktüler.

7 RAB Gidyon`a, “Sizi diliyle su içen üç yüz kişinin eliyle kurtaracağım” dedi, “Midyanlılar`ı senin eline teslim edeceğim. Öbürleri yerlerine dönsün.”

8 Gidyon yalnız üç yüz kişiyi alıkoyarak geri kalan İsrailliler`i çadırlarına gönderdi. Bu üç yüz kişi, gidenlerin kumanyalarıyla borularını da aldılar. Midyanlılar`ın ordugahı Gidyon`un aşağısında, vadideydi.

Görüyorsunuz Bakara Suresi 249’daki öykünün asıl kaynağı olan öykü budur. Ufak tefek farklılıklar dışında Kuran’daki öyküyle aynıdır. Hakimler 7:5’de ellerini ağızlarını götürerek diliyle su içenlerin savaş için seçildiği (köpek gibi içinlerin) dizlerini üzere çökerek içenlerin elendiği söyleniyor Kuran’da da avucuyla içenlerin veya hiç içmeyenlerin seçildiği kana kana içenlerin elendiği görülüyor. TaNaH’ın Davut, Golyat ve Talut(Saul) ‘la ile ilgili öyküsü ise başka bir kitap olan Samuel Kitabı’ndadır ve bu savaşta bir ırmak veya pınar testi yoktur.
Bu öyküyü uzun uzun alıntılamayacağım şuradan okuyabilirsiniz: https://incil.info/kitap/1.+Samuel/17

Peki bütün bunlardan sonra ne düşünmemiz gerekiyor Müslümanların klasik savunması olan Tevrat, İncil değiştirilmiştir savunması bu durumu açıklayabilir mi? Bunun için bence Ockhamlı William’ın düşüncesine bakmalıyız:

‘’Karşı karşıya geçip karmaşık bir felsefi sorunu tartışan iki felsefeciyi dinleyen biri, bütün bu hengamenin sebebini merak edebilir. Kendi kendine bu kişilerin neden en basit açıklamayla yetinip konuyu kapatmadıklarını sorabilir. Bu duyarlılık birçok felsefecide bir karşılık bulacaktır. ilke Ockham’ın Usturası diye bilinir ve adını onu ateşIi savunucusu bir orta çağ felsefecisi olan Ockham’lı William’dan almıştır. Ockham çok iyi bilindiği üzere hesapların gerekenden fazla karmaşıklaştırılmaması gerektiğini savunmuştur. Ustura formülasyonu hem bilim adamlarının hem de sokaktaki insanın hemen kabul edeceği bir formüldür: "Eğer belirli bir fenomeni açıklayan iki rakip teori varsa, bunlardan daha basit olanı tercih edilmelidir." 

Şimdi basit açıklama hangisidir size sorarak bitirmek istiyorum:
Müslümanların iddia ettiği gibi, Yahudi Kutsal Kitabı’nın değiştirilip- Muhammed zamanında da günümüzdeki ile aynı olmasına rağmen (Muhammed zamanında bu kitaplar çoktan belirlenmişti hatta üzerine tefsirler yapılıyordu) – İslam Peygamberi’ne bu değişen kısımların Allah tarafından bildirilmesi mi?

Yoksa bu hikayeleri birbirine karıştırmak için hiçbir teolojik, tarihsel gerekçeleri olmayan Yahudiler’in Kutsal Kitapları’nı İslam Peygamberi’nin veya Kuranı derleyenlerin bilerek veya bilmeyerek öyküleri, kasıtlı veya kasıtsız karıştırması mı? Tekrar ediyorum Yahudiler’in bu hikayeleri değiştirmek için hiçbir teolojik gerekçeleri yok su içme öyküsü Gidyon’da olsa ne olur Davut’ta olsa ne olur?

Karar tarafsız okuyucunun, ki bu tip karışıklıkların Kuran’da çokça görüldüğünü bilenler zaten vardır. Esenlikler.

Kaynaklar: Kuran-ı Kerim, TaNaH'ın Hakimler Kitabı, Tevrat

Yazan: Higher Criticism

KURAN VE TALMUD'DA İSRAİLOĞULLARI’INA VERİLEN EMİR SORUNSALI

HC, din, yahudilik, islamiyet, Maide suresi,Maide 32,Maide 32.ayet,Mişna,Talmud,İsrailoğullarına verilen emir,Maide suresi ve İsrailoğullarıMusevilerin kitabı Talmud, musevilik,
Öncelikle arkadaşlar bu yazı için bir sunuş açıklaması gerekiyor. Ön bilgi olmadan bazı konular size yabancı gelebilir. Biliyorsunuz İslam dininin inananlarına göre Tevrat(İbranice: Tora) ve İncil ya da Hristiyanların adlandırmasıyla söylersek Eski Antlaşma(Yahudiler eski antlaşma demezler TaNaH derler) ve Yeni Antlaşma değiştirilmiştir. Müslümanlar bu metinlerin içinde Kuran'a uyan kısımların değiştirilmemiş olabileceğini kabul etmekle birlikte kitapların ana mesajının ilk orijinal halinden uzaklaştığını kabul ederler.

Yahudilik’in ana kaynağı Tevrat’tır. Sonra Nevim (Peygamberler ) ve Ketuvim( Yazılar) adı verilen ve Tevrat, Neviim ve Ketuvim’in baş harflerinden türetilen ve Tevrat’ı da içeren TaNaKh veya Tanah denilen külliyata inanırlar.Oysaki biliyorsunuz Yahudilik içinde tek kaynak bu külliyat değildir. Ms 2-3 yüzyılda yazıldığı kabul edilen ve büyük hahamların TaNaH hakkında görüşlerini ve dini fıkıh kurallarını içeren Mişna’ya da inanırlar. Mişna’yı içeren ve onu yorumlayan Gemara ise kabul edildiği kadarıyla 5. yüzyılda veya 6. yüzyılda tamamlanmış ve Babil Talmud’u adında toplanmıştır. Bir başka Talmud ve Gemara denemesi ise Kudüs Talmud’u adında Babil Talmud’undan önce yazılmış olan külliyattır ama daha uzun olan ve Yahudilerce daha çok kabul edilen Babil Talmud’u olmuştur.

Kuran’ı Kerim Maide Suresi’nin 32. ayetinde çok garip bir ifade yer almaktadır. Önce Maide Suresi 32. Ayet’i Diyanet İşleri Meali ile alıntılayalım:

Maide 32- ‘’ Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.’’

Bu ayete göre Allah İsrailoğulları’na çok önemli ve kilit sayılabilecek bir emir vermiştir. Peki ‘’Bundan dolayı’’ denmesinin nedeni nedir? Bunu anlamak için Maide Suresi’nin 32. ayetinde yer alan bu emrin gerekçesini bağlamıyla öğrenmemiz gerekiyor. Bunun için 27 ile 31. ayetleri dikkatle okumalıyız:

Maide 27-31 ‘’ (Ey Muhammed!) Onlara, Adem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen, "Andolsun seni mutlaka öldüreceğim" demişti. Öteki, "Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder" demişti. "Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım." "Ben istiyorum ki, sen benim günahımı da, kendi günahını da yüklenip cehennemliklerden olasın. İşte bu zalimlerin cezasıdır." Derken nefsi onu kardeşini öldürmeye itti de (nefsine uyarak) onu öldürdü ve böylece ziyan edenlerden oldu. Nihayet Allah, ona kardeşinin ölmüş cesedini nasıl örtüp gizleyeceğini göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini örtmekten aciz miyim ben?" dedi. Artık pişmanlık duyanlardan olmuştu.’’

Yani Kuran’ı Kerim’e göre Maide 32’nin gerekçesi, ondan önce yer alan 5 ayetin anlattığı ,Kabil ile Habil hikayesinden çıkmaktadır. Buna göre Kabil ya da Adem’in 2 oğlundan kötü olanı kardeşini haksız yere öldürmüş ve Maide 32’den anladığımız kadarıyla o sadece kardeşini değil tüm insanları öldürmüş gibi olmuştu. Bu da İsrailoğulları’na bir ders /kıssadan hisse mahiyetinde yazılmıştı.

Peki hepiniz merak ediyor olmalısınız. Bunun başta sunuş kısmında anlattığımız başlıkta da yazdığımız Mişna ya da Talmud’la ne ilgisi olabilir? Şöyle ki Müslümanlar veya Kuran ,Talmud denen bir külliyatı tanımamaktadır. Böyle bir külliyatın kutsal olduğuna inanmamaktadır. Buna rağmen o kadar ilginç bir şey ortaya çıkmaktadır ki Maide Suresi 32. ayette yer alan ‘’İsraloğulları’na (Kitap’ta) şunu yazdık’’ ifadesi sadece Mişna’da ya da Talmud’ta karşılığını bulmaktadır.Çünkü bugün hem internet yoluyla hem satın alarak okuyabileceğiniz Tevrat metnine bakarsanız, ne Maide 32’deki ifadeyi ne de benzerini görebilirsiniz. Kabil ile Habil hikayesi Tevrat’ın Yaratılış Kitabı 4. Bölüm’de anlatılmaktadır fakat Kuran’ın bu hikayeden sonra verdiği mesaj Tevrat’ta yoktur. Bu mesaj İsrailoğulları’na ait bir kitapta yazmaktadır ama bu en erken Mişna’da yazılı karşılığı bulunur. Mişna’nın Sanhedrin Bölümü 4:5’e bakarsak özetle şöyle denmektedir:

Mişna Sanhedrin 4:5
"Yaratılış Kitabı 4:10’da ‘’Habil’in kanı topraktan bana sesleniyor.’’ İfadesi yer alır oysa İbranice orijinal metinde ‘’kanı ‘’ değil ‘’kanları’’ denmektedir.(Türkçe Tevrat metninde de ifade tekildir ama gerçekte İbranice metinde ‘’kanlar denmektedir.) Bunun nedeni Kabil’in kardeşi Habil’i öldürerek sadece kardeşini değil, onun potansiyel çocuklarını da öldürmüş olmasıdır. Bu ayetin başka bir tefsiri/açıklaması da şudur :Habil’in kanları öldürüldüğünde ağaçlara ve taşlara sıçramıştır, bu yüzden Tevrat’ta bu çoğul ifade kullanılmıştır. (kanı değil kanları). Bu aynı zamanda Adem’in ilk insan olarak tek başına yaratılmasının gayesini de açıklar buna göre kim bir hayata zarar verirse tüm herkese zarar vermiş gibi olur kim de bir hayatı kurtarırsa tüm herkesi kurtarmış gibi olur."

(Adem’in tek yaratılmasının konuyla ilişkisi bildiğiniz gibi şudur. Adem’in günahı yüzünden tüm insanlık düşmüştür. Yani Adem kendi hayatına zarar vererek tüm potansiyel çocuklarının hayatına zarar vermiştir.)

Çok garip değil mi arkadaşlar? Kuran’ı Kerim’de ‘’İsrailoğulları’na yazıldığı’’ söylenen ifade Tevrat ana metninde değil onun tefsiri/açıklamalarını içeren Mişna ve Talmud’ta yer almaktadır. Müslümanlar doğal olarak şu itirazı yapabilirler: Tevrat’ta bu ifadenin yer almadığını ve sonra çıkarılmadığını nereden biliyorsunuz?’’ Şuradan biliyoruz:

Mişna’nın ilgili kısmında yapılan, Tevrat’ın orijinal metninde yer alan ifadeye bir ekleme değildir (yani Tevrat’tan çıkarılan bir ifade tekrar oraya konmamaktadır) bilakis amaç o ifadede yer alan ve çoğul kullanılan ‘’kanlar’’ kelimesini açıklama gayretidir. Mişna yazarı /yazarları burada Tevrat’tan çıkarılmış bir ifadeyi tekrar oraya koyma amacı gütmemekte ve Tevrat’ın metni konusunda bir tartışma yapmamaktadır. Tevrat’ın içinde yer alan bir ifade hakkında 2 farklı görüşü dillendirmektedir Buna göre, bir görüş bu çoğul ‘’kanlar’’ ifadesinin Habil’in etrafa sıçrayan kanları ile ilgili kullanıldığı kanısındadır , diğer haham görüşü ise bu çoğul ifadeyi ders verici manada anlar ve Kuran’ın Maide Suresi 32. ayetiyle aynı sonuca varır. Burada tartışılanın Tevrat’ın ana metni olmadığını onun tefsiri olduğunu ve Kuran’ın bu tefsirlerde yer alan açıklamalardan birini ‘’İsrailoğulları’na yazdık’’ diye aktarmasının yarattığı sorunu görmezden gelemeyiz.

Sonuç olarak Kuran’ın Maide 32’de İsrailoğulları’na yazdık dediği metin Tevrat veya TaNaH değil, Mişna veya Talmud’tur. Bunu hem Mişna’da hem Kuran’da aynı ifadenin aynı hikaye sonrasında kullandığı gerçeğinden yola çıkarak kanıtlayabiliyoruz. (2 metinde de kullanılan ders verici mesaj Kabil ile Habil’in öyküsüyle ilişkilendirilmiştir.)

Buysa Müslümanların Talmud’u da bir nevi Kutsal Kitap kabul etmesi mümkün olmadığı için sorunludur. Ayrıca Kuran burada, Mişna veya Talmud’taki 2 görüşten birini seçmiştir oysa bunların 2’si de sadece hahamların Tevrat’taki bir ayetteki çoğul ifadeye yönelik yorumlarıdır. Son olarak Ehli Kurancılar’a göre Kuran dışında yer alan Sünnet niteliğindeki kaynaklar Kuran’a göre kabul edilmezdir. Oysa Maide 32’de Kuran, Yahudi sünneti/fıkıhı diyebileceğimiz Mişna/Talmud’dan ‘’biz yazdık’’ diye bahsederek alıntı yapmaktadır. Bu sorunlar çoğaltılabilir ama görülen şudur Kuran’ı Kerim için Maide 32 içerik açısından sorunludur. Sevgiler.

Yazan: Higher Criticism