Japonya'nın yüzlerce yıldır "oni" (iblisler veya canavarlar) ve "yuurei"
(hayaletler) hakkında hikayeleri olmuştur. Zaman geçtikçe yeni intikamcı ruhlar
ortaya çıkmaya devam etmiş ve hikayeleri günümüze kadar gelmiştir. Aşağıdakiler
bir dizi hannya'nın, yani nefret veya kıskançlık nedeniyle yaşamları boyunca
iblis veya canavara dönüşen (oni) ve zamanla klasik Japon müzikal dramasındaki
karakterlere dönüşen kadınların efsaneleridir. Bu makalede konuya dair birkaç
Japon mitine kısaca değineceğim fakat ilerleyen süreçte bu efsaneleri tek tek,
daha detaylı halleri ile anlatacağım.
KİYOHİME
Kiyohime, sevgilisine kızmış bir kadındır. Bu adam, yani rahip Anchin kadına
mesafeli davranır ve sonunda onu sevmeyi bırakır. Terk edildiğini fark eden
Kiyohime bir nehre ulaşana kadar onu takip eder. Orada bir yılan yada
ejderhaya dönüşerek teknesinin altında yüzmeye başlar. Canavarı görünce
dehşete düşen keşiş bir tapınağa sığınır ve oradaki rahipler onu büyük bir
çanın altına saklarlar. Kiyohime onun kokusunu takip ederek keşişi bulur.
Sinirlidir ve çanın etrafına dolanarak kuyruğuyla vurmaya başlar. Sonra zile
ateş üfleyerek onu eritir ve kendini terk eden adamı öldürür. [1][2]
YUKİ-ONNA
Kar kadın Yuki-Onna hakkında çok sayıda efsane vardır. Genellikle sağ tarafı
sol tarafın üzerine gelecek şekilde beyaz bir kimono giymiş olarak tanımlanır.
Normalde kimono her zaman soldan sağa doğru bağlanır ve sağdan sola doğru
bağlanması yalnızca ölülere uygulanır.
Yuki-Onna'nın beyaz teni ve çok uzun saçları vardır. Kar yağdığında ortaya
çıkar ve bir hayalet gibi karın üzerinde süzülür. Kurbanlarını dondurur ve
ardından insan yaşamının özünden beslenmek için onları öper ve öpücük kurbanın
ölümüyle sonuçlanır. [3][4][5]
YAMAUBA
Kökeni orta çağa dayanan Yamauba'lar bir tür dev kadın ırkıdır. Başlangıçta
toplum tarafından dışlanmış ve dağlarda yalnız yaşamaya zorlanmışlardır. Bazı
Yamauba'ların insan eti yemeyi sevdiği söylenir. Onlar hakkında çok sayıda
hikaye vardır. Popüler bir hikaye, doğum yapmak üzere olan bir kadını evinde
barındıran bir Yamauba'dan bahseder ve hikayeye göre bu Yamauba yeni doğan
çocuğu yemeyi planlamaktadır.
Başka bir hikayede ise anneler köyden uzaktayken Yamauba'nın çocukları yemeye
gittiğini söyler. Bu dev kadınların korkunç doğalarına ek olarak saçlarının
altında çokça ağızları olduğu da söylenir. [6][7][8]
UJİ NO HASHİHİME
Bir başka efsanevi hikaye de Hashihime hakkındadır. O, kocası bir başkasına
aşık olan bir kadındır. Kocasını, metresini ve diğer akrabalarını öldürerek
intikam almak için bir tanrıya dua ederek onu iblis veya canavara çevirmesi
(oni) için dua eder.
Daha sonra bunun gerçekleşmesi için 21 gün boyunca Uji Nehri'nde yıkanmış, beş
boynuzu varmış gibi görünmek için saçlarını şekillendirmiş ve vücudunu
kırmızıya boyamıştır. Akabinde ona karşı suç işleyen herkesi öldürür. Onu
gören herkesin korkudan ölür. [9]
OİWA
Oiwa adlı kadın Iemon adlı bir ronin'e yani ustasız bir samuray ile
evlenir. Samuray zaten evli olmasına rağmen kendine ona aşık olan çok zengin
bir yerel kızla evlenmek ister. Fakat Oiwa ile evlidir. Zengin kadınla evlenme
planını hayata geçirmek için karısına içine zehir katılmış bir ilaç gönderir.
Ancak bu ilaç kadını öldürecek kadar güçlü değildir. Kadın ölmez ama
şekli bozulur, çirkinleşir.
Oiwa ne kadar çirkin göründüğünü ve nasıl ihanete uğradığını anladıktan sonra
kazara kendini bir kılıçla öldürür. Fakat daha sonra onun bozulmuş yüzü her
yerde belirmeye başlar ve Iemon'u rahatsız eder. Oiwa’nın bozulmuş yüzü
kocasının yeni gelininin yüzünde belirir. Korkuya kapılan adam kurtulmak için
yeni evlendiği kadının başını kesse de Oiwa öleceği güne kadar ona musallat
olur. [10]
AGİ KÖPRÜSÜ İBLİSİ
Son olarak Agi Köprüsü'ndeki iblisin hikayesine bakalım. Bu hikaye
arkadaşlarına Agi Köprüsü'nden geçmekten ya da köprüyü koruyan şeytandan
korkmadığını söyleyerek övünen bir adamla başlar. Bir oni görünüşünü
istediği gibi değiştirebildiğinden Agi Köprüsü'ndeki iblis bu adama terk
edilmiş bir kadın şeklinde görünür. Adam kadına baktığı an iblis ürkütücü
biçimine geri döner. Korkan adam kaçar ve iblis tarafından yakalanmaktan
kurtulur. İblis hırslanır ve intikam almak ister. Kaçan adamın erkek
kardeşinin şekline bürünerek bir gece adamın kapısını çalar. Adam kapıyı
açtığında karşısında duran kişinin kardeşi olduğunu zannederek onu içeri
alır.
Sonrasında iblis gerçek kimliğini bir kez daha ortaya çıkarır ve adamın
kafasını ısırır ve ortadan kaybolmadan önce adamın ailesinin önünde onun
koparılmış başıyla dans eder. [11]
Bunlar Japon mitolojisindeki hırslı, intikamcı iblis kadınlarla ilgili
efsanelerden sadece bazılarıdır ve çok daha fazlası vardır.
Ikumi Kaminishi (2005). Explaining Pictures: Buddhist Propaganda And
Etoki Storytelling in Japan, p. 119
Ueda Akinari (6 August 2012). Ugetsu Monogatari or Tales of Moonlight
and Rain (Routledge Revivals): A Complete English Version of the
Eighteenth-Century Japanese collection of Tales of the Supernatural.
Routledge. pp. 252
Bane, Theresa (2012). Encyclopedia of Demons in the World Religions and
Cultures, p. 334
多田克己 (1990). 幻想世界の住人たち. Truth in Fantasy. IV. 新紀元社. p.
194
Cavallaro, Dani. The Fairy Tale and Anime: Traditional Themes, Images
and Symbols at Play on Screen, 132
Joly, Henri. Legend in Japanese art: a description of historical
episodes, legendary characters, folk-lore, myths, religious symbolism,
illustrated in the arts of old Japan, 396
Hearn, Lafcadio. Glimpses of Unfamiliar Japan. Houghton, 267
Shikibu, Murasaki; Tyler, Royall. The tale of Genji, p. 827
Brazell, Karen (1998). Traditional Japanese Theater: An Anthology of
Plays. James T. Araki
The Demon at Agi Bridge, Haruo Shirane
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON
Japon mitolojisindeki tilki ruhu Kitsune, Kore'de Kumiho (구미호) ve Çin'de
Huli Jing (狐狸精) olarak bilinir. Temelde aynı yaratıktır ancak bölgeye göre
birkaç farklılık içerir.
Her üç kültürde de tilki ruhu çoğunlukla kötü bir yaratık olarak görülür.
Çeşitli nedenlerden dolayı insanlarla birlikte olmaktan hoşlandığına inanılır.
Fakat onunla karşılaşan talihsiz birey için sonuçlar neredeyse her zaman
kötüdür. Bir tilki ruhunun bir insanı aramasının ana nedeni onların yaşam
güçlerini emmek, hatta insan etini yemek ve böylece o kişinin sahip
olabileceği tüm güçleri, hatıraları, bilgileri, hatta onun insan formunu bile
çalmaktır.
Bir tilki ruhu büyüdükçe daha güçlü hale gelir ve yaşam gücünü emdiği insan
sayısı arttıkça gücüne güç katar. Bir tilkinin ancak yeterli yaşam gücü
kazandığında ve 500 yaşına ulaştığında insan biçimi alabildiği ve her 100 yaş
için fazladan bir kuyruk çıkardığı söylenir. Tilkilerin en yaşlısının 900
yaşında veya dokuz kuyruğu olan daha yaşlı bir tilki olduğu söylenir. League
of Legends adlı oyundaki şampiyonlardan 9 kuyruklu Ahri'de özünde bu Uzakdoğu efsanelerinden
esinlenerek yaratılmıştır.
Kore'de Kumiho genellikle öpücükle insanlardan bilgelik çalmak için ağzında
taşıdığı mermerden yapılmış bir taş kullanır. Kore mitolojisinde bir tilki
ruhu 100 yaşına ulaştığında insan şekline bürünebilir ve büründüğü insan
formu her zaman dişidir. Ancak tilki ruhunun dönüşebilmesi için kafasının
üstüne yerleştirdiği insan kafatasını kullanması gerekir. Yada şeklini almak
istediği bir insanı yemelidir. Tilkinin kendisi dişi olmasa da bürüneceği
insan şekli her zaman çekici bir genç kadın olacaktır.
Kumiho'lar çoğu zaman hedeflenen kurbanın tanıdığı birinin şeklini alırlar.
Bu garantili bir yöntemdir çünkü avlarına yaklaşmaları daha kolay olur.
Kişinin bir Kumiho ile karşılaştığını belirten ipuçlarından biri, onun
şeklini aldığı kişiden farklı davranması, onun gibi konuşmaması veya
yemesidir.
İnsan şekline bürünen bu tilki ruhları normalden farklı bir göz rengine
sahip olabilir ve eski tarz veya lisanda konuşabilirler. Ayrıca kuyruklarını
da saklamaları gerekir. Bu yüzden inanışa göre bir Kumiho, karşısındakine
sırtını dönmeyi reddederek kuyruğunu saklamak için elinden geleni
yapacaktır.
Çin mitolojisinde ise büyük güce sahip olan ve erkekleri baştan çıkarmaya
uğraşan kadınlar, Huli Jing'ler vardır. Bunların çoğu zaman saray
entrikalarını tamamen kendi eğlenceleri için manipüle etmeye çalıştığına,
kendilerini generallerin ve imparatorların hayatlarına sokmaya çalıştığına
inanılırdı. Yine de temelde bir tilki ruhunun gerçek niyetinin ne olduğunu
bilmek zordu.
Çin hikayelerindeki tilki ruhu Huli Jing birlikte olduğu adama çok nazik ve
yararlı görünebilir. Fakat akraba ya da basit hizmetkârlar olsun, evdeki
diğer kadınlara karşı her zaman kötü ve hilebazdır. Kadınlara karşı acımasız
ve çoğu zaman ölümcül 'oyunlar' oynamaktan hoşlanır ve bu oyunlarına her
zaman kaza süsü vermeyi de başarır. Hele bir de üvey bir kız çocuğu isen
yaşamına lanet edersin.
Huli Jing'in birlikte olduğu erkekler genellikle çok hızlı bir şekilde
iktidara gelir, zenginlikleri ve büyük toprakları ile ünlü olurlar. Daha
sonra Huli Jing, eşinin kibrinin ürettiği tüm enerjiyi emdiğinde adam
yaşlanmaya ve bunamaya başladığında tilki ruhunu besleyecek enerji üretemez
olur. Bu yüzden sonsuz güzelliği ile oradan ayrılırken ardında kaybettiği
aşk yüzünden solan adamı bırakır.
Çin klasik metinlerinden "Dağlar ve Denizler" (山海經), bu tilki ruhu için
şöyle der:
有獸焉,其狀如狐而九尾,其音如嬰兒,能食人
Burada dokuz kuyruklu tilki şeklinde bir canavar var, bebek gibi ses
çıkarıyor ve erkekleri yiyor.
Fakat Tilki ruhunun en bilinen ve popüler adı Japonya'dan gelir; Kitsune.
Japonya'da Kitsune hem erkek hem de kadın olabilir ancak dişiler çok daha
yaygındır. Kitsune adının bir araya getirilmiş iki kelimeden oluştuğuna
inanılır. Bazı kaynaklar ismin nereden geldiğini şöyle açıklar:
Kitsu - bir tilkinin çıkardığı sestir ama aynı zamanda "Buraya gel" anlamına
da gelebilir.
Tsune - ise "her zaman" anlamına gelir ancak "Ki" nin alternatif bir okuması
da olabilir çünkü okurken kullandığınız Kanji'ye bağlı olarak hem "altın
rengi" hem de "enerji" anlamlarına gelebilir. Ve kelime sonundaki "Ne" ise
Japonca 'da iyi bir ruh halini ifade etmenin veya aşırı vurgulamanın dişil bir
versiyonudur. Örneğin: Shiawase-ne (Çok mutluyum) yada ya da li-ne! (Harika)
gibi.
Yani Kitsune, onu nasıl yorumladığınıza bağlı olarak "her zaman altın" veya
"her zaman enerji / enerji dolu" gibi anlamlara gelebilir.
Tilki ruhunun adını nasıl aldığına dair en popüler masallardan biri Nihon
Ryouiki'de (日本 霊 異 記) bulunan ve kabaca "Japon Hayalet Hikayeleri" olarak
tercüme edilen, tuhaf ve alışılmadık bilgilerden oluşan bir koleksiyonda yer
alır. Hikaye şöyledir:
Bir zamanlar çiftliğinde çalışmakta olan çok yalnız bir adam vardı. Her
gün çalıştığı için bol bol yiyeceği ve bakımlı güzel bir evi vardı ama
karısı yoktu. Yıllarca evlenmek için kendine uygun bir kadın aradı ama
asla bulamadı. Bir gün tarlasındayken başını kaldırdığında şaşırtıcı
derecede güzel bir kadın gördü ve hemen aşık oldu. Ona sahip olduğu her
şeyi, ona nasıl bakabileceğini anlattı ve evlendiler. Evlenen çift uzun
yıllar çok mutlu yaşadılar. Bir gün karısı çiftçiye büyük sevinçle nihayet
hamile olduğunu ve tam bir aile olacaklarını söyledi. Adam çok sevindi;
Karısına ve doğmamış çocuğuna büyük özen gösterdi. Nihayet bebek
doğduğunda, evcil köpeğinin de tek bir köpek yavrusu doğurduğunu gördü.
Çocuğun ve köpeğin birlikte büyüyeceğini ve iyi arkadaş olacağını
umuyordu. Ancak yavru büyüdükçe, görünürde hiçbir neden olmaksızın
çiftçinin karısına karşı giderek daha fazla düşman olmaya başladı. Aylar
böyle geçti, bir gün köpek kadının koluna saldırarak cüppesinin kolunu
yırtınca ölüm korkusuna kapılan kadın cübbe ve onun sökülen ipekleri
içinde kayboldu. Onun yerini dokuz kuyruklu bir tilki doldurmuştu. Şaşırıp
kaldı, ne yaptığını anlayınca evden ve köpeğin öfkeli çenesinden
uzaklaştı.
Günler, haftalar, aylar geçti fakat geri dönmedi. Adamın kalbi
kırılmıştı, karısını seviyordu ve onu özlüyordu. Hatta onun bir tilki ruhu
olmasını bile umursamıyordu. Adam her gece çaresizlik içinde onun için
ağlarken, boğuklaşarak gözyaşlarından kopan sesiyle geri dönmesi için
şöyle seslenirdi: "Kitsu-ne?"
Bu tür hikayeler genellikle Shugendō ve Onmyōdō rahipleri ve Abe-No-Seimei,
En-No-Gyoja gibi yetenekli kişilerin yazdığı hikayeleridir. İkisi de
annelerinin birer Kitsune olduğunu iddia etmiştir.
Yukarıda yer alan hikayedeki tilki ruhu yardımsever ve iyi kalpli olmasına
rağmen kaçmayı seçtiğinde sevdiği adama yine de üzüntü getirmiştir.
Hikayenin bazı versiyonlarında adam daha sonra yalnızlıktan ölür. Farklı
varyantlarında ise sevgilisini aramak için evinden ayrılır ve asla geri
dönmez.
Japon mitolojisinde üç farklı Kitsune türü vardır. Bunların her
birinin kendine özgü özellikleri vardır:
Youko'lar, Kitsune olarak kabul edilir ancak genellikle tilki ruhları
değil de tilki şeklini almış şeytanlar olarak görülürler. Huli Jing şiirinin
onlardan bebek gibi ses çıkaran varlıklar olarak bahsettiğini gördük. Bu
aslında bir avlanma yöntemidir. Sesi duyanlar etrafta kurtarılmayı bekleyen
bir bebek olduğunu düşünüp onu aramaya koyulurken nasıl bir tuzağın içine
çekildiklerini fark etmez ve sonunda yaratık tarafından yenirler.
Myoubu'lar kendilerini özellikle refah ve dünyevi başarı kamisini olan
"Inari O-kami"nin habercisi olarak nitelendiren tilki ruhlarıdır. Kötülük
yapamaz ve onlara inananlara yardım etmeye yemin ederler. Kendine özgü kırmızı
önlükler giyen bu heykelleri Japonya'da bazı türbe ve mezarlıklarda görmek
mümkündür.
Nogitsune'ler insanlarla doğrudan etkileşime giren tilkilerdir. Çin ve
Kore mitoslarından farklı olarak iyi veya kötü olabilirler. Inari O-kami ile
uyumlu değillerdir ve bu yüzden "vahşi" olarak kabul edilirler. Ancak gerçek
bir tilki gibi değildirler. Yani yapmak istediklerini kendileri seçebilir ve
sonuçları (karmik tazminat) konusunda endişelenmezler.
Kitsune'ler hakkında bulacağınız tüm hikayeler arasında, bazen insanlara
musallat olmayı bazen ise onlarla arkadaş olmayı seçerek hayatlarını
sürdüren türler olarak en çok göreceğiniz tilki ruhu türü Nogitsune'lerdir.
TİLKİ RUHU NASIL FARK EDİLİR?
Japon mitolojisinde Kitsune'ler genellikle gizlenemeyen bazı özelliklerden
dolayı fark edilirler. Kumiho'larda olduğu gibi Kitsune'ler de neredeyse her
zaman bir kuyruğa ve bazen de tilki kulaklarına sahiptirler. Sık sık
gölgelerde kalmaya çalışarak bunları gizlemeye çalışırlar.
Çoğu zaman insanlarla etkileşime girmedikleri ve sadece yüz yılda bir veya
daha uzun sürede ortaya çıktıkları için güncelliğini yitirmiş veya modası
geçmiş olarak değerlendirilebilecek kelimeler kullanabilir, farklı
konuşabilir ve mevcut dilin kullanımını bilmeyebilirler. Çok yavaş veya
olağandışı bir hızda konuşabilirler.
Japonca'da Kitsune'lerin telaffuz etmekte zorlandığı söylenen kelimeler
vardır. Bu kelimelerden biri de "Moshi"dir. Bu yüzden tilki ruhuna inanan
insanlar evlerine gelen misafirin Kitsune olup olmadığını anlayabilmek için
"Moshi-moshi?" sözünü kullanırlar. Hatta günümüzde bunu cep telefonunda
uygulayanlar bile vardır. Telefonda karşılıklı olarak "Moshi-moshi" diyerek
iki tarafın da normal insanlar olduğunu doğrularlar.
İslam'daki cin inanışına benzer şekilde Kitsune ve köpeklerin bir araya
gelmesi soruna yol açar. Çünkü köpekler onlardan aşırı korkarak kaçabilir yada
saldırabilir. Dolayısı ile tilki ruhları da köpeklere zarar verebilirler.
Genellikle köpeklerin homurdanarak bu ruhları kovalamaya çalışacağına
inanılır.
Kitsune'lerin görünmez olma yeteneğine sahip olduklarına inanılsa da tilki
kulaklarının açığa çıktığı gölgelerini gizleyemedikleri söylenir. Tütsü
dumanını kullanarak da onları görmek mümkündür. Duman formlarının ana
hatlarını çizerek korkuturken, tütsü kokusu onları rahatsız edecektir.
Kitsune'lerin yansımaları da onları ele verir. Su, cilalı metal plakalar,
metal kaşık-kaplar ve tabii ki ayna ve benzeri yüzeye sahip her şey onların
asıl yüzünü ortaya çıkaracağından bunlardan uzak durmaya çalışırlar. Bu yüzden
yüzüne ayna tutmayı reddeden bir kadının ya bir Kitsune olduğundan ya da bu
ruhlardan biri tarafından ele geçirildiğinden şüphelenilirdi.
Inarizushi adında, kızarmış ve çok tatlı tadı olan bir tür tofu ve pirinç
suşisi vardır. Bu yiyecek genellikle Tanrı Inari O-Kami'ye adak olarak
bırakılır. Kitsune'nin bu suşiye karşı koyamayacağı ve lezzetli ikramın tadını
çıkarmak için tilki ruhuna döneceği söylenir. Dolayısı ile inanışla göre bu
suşiyi dışarıda bırakırsanız Kitsune'leri de ortaya çıkarabilirsiniz.
Hoshi-no-tama, Kitsune'lerin bazı güçlerini içeren ve Kumiho’nun mermerine
benzer bir top türüdür. Parıldayan ve batmayan küre benzeri bir taş gibi
görünmektedir. İnanışa göre bu küreyi bulur ve saklayabilirseniz Kitsune onu
geri kazanmak için size hizmet etmek zorunda kalacaktır. Fakat bu sırada onu
geri almak için elinden gelen her şeyi de deneyecektir.
Kitsune-tsuki, kelimenin tam anlamıyla 'bir tilki tarafından ele geçirilme
durumu' anlamına gelir. Genellikle kurban genç bir kadındır ve tilki onun
tırnaklarının dibinden ya da göğsünden içeri girer. Bazı durumlarda
kurbanların yüz ifadelerinin bir tilkiye benzeyecek şekilde değiştiği
söylenir. Japon masalları içine tilki ruhu giren okuma yazma bilmeyen
kurbanların geçici olarak okuma yeteneği kazandığını anlatır.
Halkbilimci Lafcadio Hearn, Glimpses of Unfamiliar Japan adlı eserinde
durumu şöyle anlatır:
"İçine kötü tilkilerin girdiği insanların davranışları tuhaftır. Bazen
sokakta çırılçıplak bağırarak koşarlar. Bazen yere uzanırlar,
ağızlarından köpükler gelirken bir tilki gibi ciyaklar yada havlarlar.
Sahip olunan kişinin vücudunun bir bölümünde, deri altında kendine ait
bir yaşamı varmış gibi görünen hareketli bir yumru belirir. Bir iğne
batırırsanız anında başka bir yere kayar. Bu yüzden güçlü bir el
tarafından parmakların arasından kaymayacak kadar sıkı şekilde tutmak
gerekir. Sahip olunan kişilerin daha önce bilmedikleri dilleri konuşup
yazdıkları söylenir. Sadece tilkilerin sevdiği düşünülen şeyleri
yerler."
Özellikle hala düzenli olarak şeytan çıkarma yapılan Shugendō dinine
inananlar arasında tartışılan uzun ve karmaşık bir konulardan biri de ele
geçirilmedir. Tilki ruhlarının hem insanlara hem de gerçek tilkilere sahip
olabileceği söylenir.
Bir insan vücuduna sahip olduklarında birçok soruna neden olurlar.
Genellikle iyi huylu başlasa da zaman geçtikçe kötüleşir. Öyle ki tilkilerin
ele geçirmesi yüzünden aileler yıkılır yada mali yıkıma sürüklenirler. Bu
yüzden eski insanlar güneşli günde gölgede durup yağmur ve rüzgardan
bahseden kişilere güvenmemeyi, güzel bir kız yada erkekle aniden tanışıp
konuşmaya başlarsan ve her şey gerçek olamayacak kadar iyi gidiyorsa
temkinli olmayı nasihat ederlerdi.
Kang, Xiaofei. The cult of the fox: Power, gender, and popular religion in late imperial and modern China (2006).
Huntington, Rania. Alien kind: Foxes and late imperial Chinese narrative (2003).
Hearn, L. 2005. Glimpses of Unfamiliar Japan
Heine, S. 1999. Shifting Shape, Shaping Text: Philosophy and Folklore in
Fox Kōan
Johnson, T. Date Unknown. Far Eastern Fox Lore
Kincaid, C. 2016. Come and Sleep: The Folklore of the Japanese Fox
Lombardi, L. 2014. Kitsune: The Divine/Evil Fox Yokai
Nozaki, K. 1961. Kitsune: Japan’s Fox of Mystery, Romance and Humor
Smyers, K. The Fox and the Jewel: Shared and Private Meanings in
Contemporary Japanese Inari Worship
Gubler, Greg. "Kitsune: The Remarkable Japanese Fox". Southern Folklore
Quarterly. 38 (2): 121–134
Bargen, Doris G. (1997). A woman's weapon: spirit possession in the Tale
of Genji, p. 292
Wallen, Martin (2006). Fox, pp. 69–70
Hamel, Frank (2003). Human Animals
Tyler, Royall (1987). Japanese Tales
●►Üye olarak platforma destek olabilirsiniz: KATIL ●►Patreon üyeliği için: PATREON
"MİTOLOJİLERDE EŞCİNSELLİK"
başlıklı videoyu izleyerek çeşitli toplumlarda eşcinselliği dair
inanışları, tavrı öğrenebilirsiniz.
Japon efsanelerinde eşcinsel aşk yaşayan ve Güneş tanrıçası Amaterasu'nun
hizmetkarları olan Shinu No Hafuri ve Ama No Hafuri iki kişi vardır. Hikaye
Shinu öldükten sonra buna dayanamayan Ama'nın intihar etmesi ve aynı mezara
gömülmesini anlatırken bu ikili ayrı ayrı gömülene kadar Güneş ışınlarının
mezarlarının üzerine yansımadığı yer alır. [1]
Başka bir hikayede tanrıça Amaterasu, erkek kardeşi ile; Susanoo (Takehaya)
olarak bilinen fırtına ve yağmur tanrısı ile kavga eder. Bunun üzerine kendini
göksel bir mağaraya çeker. Onu mağaradan çıkarmak isteyen şafak tanrıçası Ame
No Uzume dans etmeye, kıyafetlerini yırtmaya, diğer tanrı ve tanrıçalara
seslenmeye başlar. Güneş tanrıçası Amaterasu saklandığı yerden dışarı çıkıp
onu izlemeye koyulduğunda bunu fırsat bilen tanrılar mağaranın ağzını
kapatırlar. Böylece yeryüzü tekrar güneş ışığına kavuşur. Tabi yine de bu
hikayenin eşcinselliğe atıfta bulunup bulunmadığı net değildir. [2]
Diğer yandan Şinto tanrıları yaşamın tüm yönleri ile ilişkili hale
getirilmiştir; ki bunlardan biri de geleneksel oğlancılık (pederasti)
uygulamasıdır. Bazı halkların Şinto mezheplerinde standart Şinto panteonunun
bir parçası olmayan, erkek erkeğe aşk ve birlikteliğin koruyucu tanrısı olan
"Shudō Daimyōjin (衆道大明神)" yer alır. [3]
Şintoizm'de kami adı verilen kutsal ruhlar vardır. Bunlardan bazıları aynı
cinsiyetten aşk ve birliktelik ile ilişkilidir. Örneğin Shirabyōshi adlı
kadın kami, yarı insan yarı yılan olarak temsil edilir. Onun adını taşıyan
Şinto rahibeleri ayinler sırasında erkek kıyafetleri giyerek dans ederlerdi.
[4]
Fakat şunu belirtmekte fayda var: Bazı eski kültürlerde olduğu gibi rahip ya
da rahibelerin karşıt cinsiyeti yansıtan kıyafetler giymeleri doğada her
cinsiyetin var olduğunu göstermek, yansıtmak amacı taşıyor da
olabilir.
Kamilere geri dönüp, bunlardan konuyla ilgili olan diğerlerine değinelim:
Oyamakui adlı dağ ruhu çocuk doğumlarını gözetir ve cinsiyet değiştiren bir
ruhtur. [5]
Öte yandan İnari çeşitli cinsiyetlerde tasvir edilen, bazen yemek
tanrıçası genç bir kadın olarak bazen ise pirinç taşıyan yaşlı bir adam olarak
temsil edilen, pirinç ve tarımın kutsal ruhudur. [6]
Orta Çağ Japonya'sında yaygın olan inanış alacakaranlıkta veya gece
yalnız başına görünen kadının aslında bir kadın değil tilki ruhu olabileceği
yönündeydi. Bu yüzden erkekler onlardan uzak durmalıydı. İşte İnari aynı
zamanda Japon mitolojisindeki tilkilerle ve erkekleri tuzağa düşürüp onlardan
beslenmek için gerçek cinsiyetlerinden bağımsız olarak kadın kılığına giren
hileci tilki ruhları yani Kitsune'lerle de ilişkiliydi. [7]
KAYNAKLAR
Eyal Ben-Ari. (2000). The Fox and the Jewel: Shared and Private
Meanings in Contemporary Inari Worship; Ronald Long. (2004). Men,
homosexuality, and the Gods: An exploration into the religious
significance of male homosexuality in world perspective.
Randy P. Conner, David Hatfield Sparks, Mariya Sparks, Gloria
Anzaldua (1997). Cassell's Encyclopedia of Queer Myth, Symbol, and Spirit:
Gay, Lesbian, Bisexual, and Transgender Lore (Cassell Sexual Politics).;
Pflugfelder, G. (2000). Cartographies of Desire: Male-Male Sexuality in
Japanese Discourse.
Conner, Randy P.; Sparks, David Hatfield; Sparks, Mariya (1998).
Cassell's Encyclopedia of Queer Myth, Symbol and Spirit, p. 40, 47, 79.
Conner, A.g.e., p. 305
Conner, A.g.e., p. 259.
Karen Ann Smyers (1999). The Fox and the Jewel: Shared and Private
Meanings in Contemporary Japanese Inari Worship, p. 8.
Conner, A.g.e., p. 203.
●►Patreon'dan Üye Olarak Destek Olmak İçin: PATREON ●►Youtube 'Katıl': KATIL
EFSANEVİ JAPON DEMİRCİ VE SAMURAY KILICININ USTASI
Eski kayıtlar modern çağın başlangıcına kadar 33.000'den fazla demirci olduğunu (silah ve zırh yapımcıları) doğrulamaktadır.
Japon silah tarihi çok eskilere dayanıyor, ancak bu tarihin efsanevi dönüm noktası efsanevi bir Japon kılıç üreticisi olan Amakuni Yasutsuna'nın MS. 700'lerde Asuka döneminde önemli bir 'tachi' olarak bilinen ilk tek kenarlı, kavisli kılıcı tasarlamasıdır. Budizm'in Çin'den Japonya'ya gelmesiyle ilişkili olan Japon güzel sanatları ve mimarlık tarihinde de tarihi bir dönemdir.
BÜYÜK DEMİRCİ AMAKUNİ HAKKINDAKİ EFSANELER
Eski bir efsane de Amakuni'yi Samuray Kılıcı'nın Babası olarak onaylar.
Amakuni ve oğlu Amakura İmparator Mommu'nun (683-707) savaşçı ordusuna kılıç yapmak için görev yapan bir zırh ekibine liderlik eden ünlü demircilerdi. Daha sonra oğlu Amakura babasının çalışmalarına devam etti.
Bir gün Amakuni ve oğlu Amakura atölyelerinin kapısında durup savaştan dönen imparatorluk savaşçılarına baktılar. Zırhların başarılarına rağmen Amakuni'ye herhangi bir takdir madalyası verilmedi yada övülmedi.
Savaşçıları izleyen Amakuni aniden savaşçıların neredeyse yarısının savaş alanından kırık kılıçlarla döndüğünü fark etti.
Birden silahlarının işe yaramaz olduğunu anladı. Hayal kırıklığı onu o kadar bitirdi ki kırılma nedenlerini öğrenmek için kılıç kalıntılarını topladı.
YİYİP İÇMEDEN 7 GÜN 7 GECE
Silah tasarımları hatalı mıydı? Bunu çözmesi zaman almıştı. Yedi gün ve gece boyunca hiçbir şey yiyip içmedi ve bu süre zarfında kılıç yapmanın daha iyi bir yolunu aradı.
Efsaneye göre bir gün gördüğü rüyada sorununa ustaca bir çözüm buldu. Yumuşak bir çelik çekirdeği daha sert bir yüzeyle kaplaması gerektiğini ve silahın kavisli bir kenarı olması gerektiğini fark etti. Bu kısım kesmek için daha uygun ve darbelere karşı daha dayanıklı olacaktı. Düz kılıçlar uygun şekilde dövülmüyordu, sert cisimlere karşı yeterince dayanıklı değillerdi hatta savaşçıların zırhları bile bu kılıçları kırmaya yetiyordu.
Amakuni "Eğer savaşçılarımız kılıçlarımı savaşta kullanmak istiyorlarsa kırılmayacak bir tane yaratmaya çalışacağım" dedi.
Lawrence Winkler'ın Samuray Yolu adlı kitabında şöyle yazıyor:
"Baba ve oğul iki demirci ustası kendilerini demirhaneye mühürlediler ve ilhan için Şinto tanrılarına dua ettiler"
"Yedinci gecede kutsal Kami bir rüyada onlara kılıcı gösterdi - tek bir kenarlı, hafif kavisli bir kılıcın parıldayan görüntüsü… Ne yapacaklarını bile tam olarak bilmeden güneşin ilk ışıkları ile birlikte en kısa sürede demirhaneye koştular. Demiri dövmeye başladılar, yaptıkları kılıç onları açığa çıkarıyordu..."
DAHA İYİ KILIÇ İÇİN AĞIR ÇALIŞMALAR
Amakuni ve oğlu 31 gün boyunca çok çalıştılar. En iyi demirler en iyi çelikler eritildi ve günlerden bir gün artık kavisli, yeni, tek kenarlı kılıçları hazırdı. Neredeyse imkansız bir iş başarılmıştı. İlahi demirci ve zanaatkar Ilmarinen'in bir Sampo yaratması gibi Amakuni de İmparatorlu Koleksiyonua ilk kavisli NipponTo olan Kogarasu Maru (Kogarasumaru) yani "Küçük Karga" yı yapmıştı.
Eski ve feodal Japonya'nın samurayları tarafından kullanılan ilk katana silahıydı. Yetenekli ve hırslı bir kılıç ustası olan Amakuni hiçbir darbenin kıramayacağı silahlar yapan ünlü Yunan tanrısı Hephaistos'u hatırlatıyor.
KILIÇLARI TEST ZAMANI
Bir sonraki baharda başka bir savaş başladı fakat bu kez savaşçılar onun atölyesinden kuşanmışlardı. Savaş sonrası tüm kılıçları hala sağlam ve mükemmel görünüyordu.
İmparator kılıç ustasının evinin önünden geçerken gülümseyerek onu takdir ettiğini gösterdi ve "Siz uzman bir kılıç üreticisisizsiniz. Yaptığınız kılıçların hiçbiri bu savaşta başarısız olmadı" dedi.
Amakuni'nin ne zaman öldüğünü kimse bilmiyor ama bir efsaneye göre o sadece kılıçların mutlu ve saygın bir ustası değildi aynı zamanda yarattığı bıçaklardan alınan çok miktarda kanla ölümsüzleşmişti.