HABERLER
Dini Haber
Kur'an'daki çelişkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kur'an'daki çelişkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

YERYÜZÜNDE YÜRÜYENLERİN EN KÖTÜSÜ

Yazan: Kainatta Toz Zerresi
KTZ, din, islamiyet, Enfal suresi, Yeryüzünde yürüyenlerin en kötüsü,Kurayza oğulları , Kurayza Yahudileri, Enfal 55, Kur'an'daki çelişkiler, Tanrı kelamı, Sorgula, YERYÜZÜNDE YÜRÜYENLERİN EN KÖTÜSÜ

Enfal 55:  Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler.

Enfal 56: Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın, sonra da her defasında antlaşmalarını hiç çekinmeden bozan kimselerdir.

Enfal 57: Eğer onları savaşta yakalarsan, bunlar(a vereceğin ceza) ile arkalarındakileri de dağıt ki ibret alsınlar.

Enfal 58: (Antlaşma yaptığın) bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah, hainleri sevmez.

Enfal 59: İnkâr edenler, asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) âciz bırakamazlar.

Bu ayetlerin İslâmcılar tarafından yorumu ve açıklaması aşağıdaki gibidir:

“Medine Yahudilerinden Kurayza oğulları, Müslümanlarla savaşmayacaklarına ve onlara karşı bir saldırı vuku' bulduğu takdirde saldırganlara, savaş kapısını açanlara yardım etmeyeceklerine dair Hz. Muhammed (asv) ile bir antlaşma yapmışlardı. Çok geçmeden İslâm'a karşı durmadan hazırlanan Mekke müşriklerine silâh yardımında bulunarak antlaşmayı bozmuş, sonra da unutup hatâ ettiklerini söyleyerek antlaşmayı yenilemişlerdi. Ne yazık ki, aradan bir süre geçince Hendek Savaşı patlak verdi ve Medine kuşatıldı. Müslümanların en zayıf anını fırsat bilen Yahudiler derhal harekete geçtiler ve Mekkeli müşriklerden yana olduklarını bildirmek, gerekirse her türlü yardımı yapacaklarına dair bir taahhütte bulunmak üzere Kâb b.Eşrefi Mekke'ye gönderdiler. Böylece ikinci defa yapılan andlaşmayı da bozmuş oldular. O sebeple yukarıdaki âyetler indi.”

Enfal suresi 55 inci ayeti tekrar okuyalım.
Enfal 55: Şüphesiz Allah katında, yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü, inkâr edenlerdir. Artık onlar iman etmezler.

Diğer ayetlerde de ele alınacak önemli konular var fakat şu an ki irdeleyeceğim konu Enfal Suresi 55’inci ayet. Yürüyen canlıların en kötüsü ya da en kötüleri kimlerdir? Sadece inkâr edenler mi? Allah’ı ya da yaptığı savaş antlaşmasını inkâr edenler mi? Bu gün yaptığı bir savaş andlaşmasını ve Allah’ı inkâr etmeyen, ona iman eden fakat farklı bir dini görüşe sahip olan ve sırf farklı bir meshepten  diye  genç kızların ırzına geçip onları öldüren mahlûkatları bir gözünüzün önüne getirin. Mahallenizde kendi karakteri adına çevresinde çok iyi bir imaj çizmesine rağmen komşusunun küçük kız çocuğunu istismar  edip öldüren bir mahlûkatı gözlerinizin önüne getirin. Eline av tüfeği alıp sokaktaki köpeklerin sayısı azalsın diye köpek öldürmeye çıkan mahlûkatları gözlerinizin önüne getirin. Kendisinden izin almadan bakkala gidip ekmek aldı diye karısını şişleyen mahlûkatları gözlerinizin önüne getirin. Demek yeryüzünde yürüyen canlıların en kötüsü inkâr edenler öyle mi? “Ya sen de çok sulandırdın konuyu. Yukarıdaki ayetleri yazmışsın ne güzel. Sen de biliyorsun bak o ayetler şu şu olay için inmiş.” Evet o ayetler belirli bir olay için inmiş. Şimdi konuyu mantık kurallarıyla irdeleyelim.  Size önce bir örnek  vereyim.


Sabri bey gazetecidir ve köşe yazarıdır. Doğup büyüdüğü köyde  bir adam yaban domuzlarının saldırısına uğramış ve ağır yara almıştır.  Sabri bey hem köylüsü ile ilgilenir hem de bu olayla ilgili köşesinde bir yazı yazar. Saldırı öncesinde, sonrasında olanı biteni bir gazetecinin gözüyle yazıp değerlendirir. Önlemlerin alınmadığından felan bahseder ve konu yaban domuzlarına gelir. Sabri bey şöyle bir cümle  ile yazısına başlamaktadır: “Yeryüzünün en tehlikeli hayvanı yaban domuzudur.”  Bu yazıyı okuyan okurlar mesaj üzerine mesaj yağdırırlar.
  • Sabri bey,  yaban domuzu saldırısından çok etkilenmişsiniz ama yer yüzünün en tehlikeli hayvanı yaban domuzu değil, ayıdır.
  • Siz tehlikeli hayvan görmemişsiniz, Afrika’ya bir gidin bakalım tehlikeli hayvan nasıl oluyormuş.  Bir  yaban domuzu haberi yapıldı diye abartmışsınız durumu ve yaban domuzunu en tehlikeli hayvan ilan etmişsiniz.
  • Yaralanan amcaya geçmiş olsun diyorum  Sabri bey ama son cümlenizde yanlışınız var. Dünyanın  en tehlikeli hayvanı sivrisinektir. Çok tehlikeli ve ölümcül hastalıkları taşımasına rağmen kişi bazen sivrisinek tarafından ısırıldığını bile anlamaz.
  • Deniz anası, dünyanın en zehirli ve en tehlikeli hayvanıdır. Yaban domuzuna gelinceye kadar ondan daha tehlikeli hayvanları saya saya bitiremezsiniz.
  • Son cümleniz son derece yanlış ve gereksiz olmuş. Zira dünyanın en tehlikeli hayvanı diye bir şey söz konusu olamaz çünkü bu durum insanın yaşadığı coğrafyaya ve alınan ya da alınmayan önlemlere göre de değişir. Yaban domuzu dünyanın en tehlikeli hayvanı olmadığı gibi dünyanın en tehlikeli hayvanını  seçebilmek de kolay değildir.
  • Sabri bey,  bir yaban domuzu saldırısı olayını güzelce anlatmışsınız ama bu durumu ifade ederken “Yeryüzünün en tehlikeli hayvanı yaban domuzudur.” Şeklinde bir ifadeyi galiba editörleriniz gazeteye yanlış geçirmiş. Doğrusu belki de şudur: “….  köyünün en tehlikeli hayvanı yaban domuzudur” şeklinde olmalıydı. Muhtemelen siz de farkında değilsinizdir. Gazetede çıkan yazınızı bir de siz okuyun.
Yukarıda, yıllardır gazetecilik yapan bir adamın, yazdığı bir haber içeriğinde kullandığı mantıksız bir cümleyi, okuyucular hemen fark edip tepki göstertiyorlar. Bu olaydan çıkan sonuç şudur ki bir yerde bir yaban domuzu  saldırısı olması, saldırıyı anlatan kişinin dünyanın en tehlikeli hayvanı olarak yaban domuzunu ilan etmesi anlamına gelmez. Çünkü akıl ve mantıkla bağdaşmaz.

Ayete gelecek olursak. Yahudiler ve Müslümanlar arasında yapılan bir anlaşmayı bir tarafın bozması, yeryüzünün en kötü varlıklarının yaptığı anlaşmayı inkâr eden canlılar olduğu anlamına gelmez. Bu olay anlatılırken böyle  bir cümle kurulmaz.  Böyle bir cümleyi,  Yüceler yücesi Yaratıcının ayet olarak gönderdiğine  ben  inanmıyorum. Belki de bu ayeti,  köylüsünün uğradığı saldırıdan etkilenen ve o etkiyi üzerinden atamamış Sabri bey gibi falanca antlaşmanın çiğnenmesinden kötü etkilenen bir fani yazmıştır.

ALLAH'IN EKSİK GÖNDERDİĞİ AYETİ DÜZELTMESİ

AY, din,islamiyet,Kuran,Allah,Allah'ın eksik gönderdiği ayeti düzeltmesi,Mü'minun suresi,Patr suresi,Saffat suresi,Allah'tan başka yaratıcı,Zümcr suresi, Kur'an'daki çelişkiler, Hz Ömer,
Mü'minûn Suresi'nin 14. ayeti ilk önce, "Sonra onu (nutfeyi) bir kan pıhtısı haline soktuk; daha sonra kan pıhtısını bir lokmacık et yaptık. Bu bir lokmacık eti, kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık... Sonunda onu bambaşka bir yaratık (insan) olarak teşekkül ettirdik" şeklinde iner. Bu ayet Muhammed tarafından anlatılırken, o anda orada bulunan Ömer, hayretini dile getirip "Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir" der. Ömer’in bu ifadesinden bir süre sonra Muhammed Ömer’e, "Az önce Cebrail geldi ve Mü’minûn Suresi’nin 14'üncü ayetinin sonunda şu cümleciğin de var olduğunu söyledi. (Ömer’in az önce ifade ettiği cümlenin tıpa tıp aynısını okuyor) Artık bundan sonra biz ayeti, bu şekilde bilmeliyiz" diyor ve daha önce farklı inen ayetin son kısmına, "Yapıp YARATANLARIN güzeli olan Allah pek yücedir" anlamındaki ifade eklenmiş oluyor ki, Cebrail ilk ayeti getirdiğinde Ömer onu kullanmış ve Muhammed de dinlemişti. Cebrail bir daha inmiş, eksik getirdiği ayeti bu şekilde tamamlamış oluyordu. Evet, burada haklı olarak şunu sormak lazım:

Acaba Allah neden bu çok kısa olan ayeti önce eksik gönderdi de, Ömer'in iyi bir ifade kullanması sonucu bir daha Cebrail'i yollayıp tekrar düzenleme ihtiyacını duydu?

Bu olaya bakıldığında ilk etapta, Ömer'in söylediği bir sö­zün, ayet olarak şekillenmesi dikkat çekiyor. Oysa bu cümlenin Kur'an'a girmesiyle, kelamcılar, itikadı ekol temsilcileri... ara sıra önemli tartışmalara sebebiyet veren bir durum ortaya çıkmış oluyordu ki, böylece İslam felsefesinin temel prensiplerin Ben birinin şiddetle eleştirilmesine imkan sağlanıyordu. Örneğin; İslamiyetin dayandığı temel paradigmaya göre, hem Allah birdir, onun eşi-benzeri yoktur, hem de yaratma işi, onun zatına mahsustur (başkası tarafından paylaşılamaz). Halbuki, konumuz olan Mü’minûn Suresi'nin 14. ayeti, bu temel prensibe ters düşüyor. Özellikle, "Mutezile" ekolüne bağlı kelamcılar, Mü'minûn Suresi’nin 14. ayetinin bu sonradan inen paragrafını delil göstererek, yaratmayla ilgili Eş’ari ve Matüridilerden farklı bir fikir öne sürmüşler. Kaldı ki bu paragraf, yaratma konusunda Kur'an'da var olan diğer ayetlerle de çelişki teşkil etmektedir. Şöyle ki, geliş sırası itibariyle 43. sırada olan ve zamanlama açısından Mü’minûn Suresi'nden epey önce inen Patır Suresi'nin 3. ayetinde, Allah'tan başka yaratıcı olmadığı çok net bir ifa- deyle beyan ediliyor. Yine bundan epey önce 56. sırada inen Saffat Suresi’nin 96. ayetinde, "Allah sizi ve yaptıklarınızı yarattı” deniyor. Yine daha önce 59. sırada inen Zümcr Suresi'nin 62. ayetinde, "Allah her şeyin yaratıcısıdır” şeklinde ayrımsız bir şekilde Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğu gayet açık bir ifadeyle dile getiriliyor. Oysa, söz konusu olan Mü'minûn Suresi'nin bu 14. ayetinde, başka yaratıcıların varlığı da kabul edilerek, Allah hakkında, "Yapıp yaratanların en güzeli" deniyor ve yaratma konusunda Allah'a ortaklar kabul ediliyor. Ancak, Allah'la diğer yaratıcılar arasında şu fark kalıyor: Allah, en güzel yaratıcı; diğerleri ise, Allah kadar güçlü olmayan yaratıcılar... İşte bütün bu tartışmalara yol açan olay, deminden beri açıklamasını yapmaya çalıştığımız Mü’minûn Suresi'nin 14. ayetin de Ömer'in temennisi üzerine daha sonra inen bölümdür. Bu sure az önceki surelerden sonra inip iniş sırası ise 74 tür. Şunu da hemen belirteyim ki, az önceki farklı ayetler arasında uyum sağlansın diye zoraki yorumlara başvurulmamış değildir; ancak gerçekle ilgisi olmadığı için bu tür yorumlan gündeme getirmedik. Bu konudaki yorumlar için tüm uzun tefsirlerin Mü'minûn Suresi 14. ayetle ilgili açıklamalarına bakılabilir.

Kaynaklar:
Teaid-i Sarih. Diyanet tercemesi. No: 261-2/251; Osman Keskioğlu, Kuran'ı Kerim BUgiIeri, Diyanet yayını, s.37; Vahidi, Esbab ı Nüzul, Mü'minûn Suresi, 14. ayet; Suyuti, Tarib-i Hulefa. 123; el-İlkan, 10. bölüm; Uibab..., Mü minûn Suresi ,14, ayet; Heysemi, Mecmeu'z-Zevaid. 9/68; Fahrettin er-Razi, Tefsir-i Kebir, Müminun Suresi, 14. ayet. 33 Ebu Davud. Nikah, 41, No: 2146 dipnotunda. Buhari'nin de Tarib-i Kebir'de yazdığım belirtiyor; jbn-i Mace. Nikah, No; 1985; Nesai, Üşret-i Nisâ, s. 166;
Beyhakı, Sünen-i Kübra, 7/30.5; Abdurrazzak, Mu.sannaf, 9/442, No: 17945; Stİnen-i Daremi, 2/147; Müslim. Fedail. No; 2396‘da farklı bir jekilde değinmiş; Hakim. Müstedrek, 2/188; Taberani, Mucemi Kebir, 1/270, No: 748,81