HABERLER
Dini Haber
N.Kara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
N.Kara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

TAOİZMDE MEDİTASYON, DİNİ TÖREN VE AYİNLER

N.Kara, Taoizm, Taoizmde meditasyon, Chioo ayini, Taoizm ayinleri, uzakdoğu dinleri, din, din ve mitoloji, Taoizm dininde meditasyon, Tao ile birleşmek, Taoist ayinler, Meditasyon
Taoistler meditasyonu hem sağlık ve uzun ömür gibi fiziksel hem de Tao ile birleşmek, bütünleşmek gibi ruhsal bir amaçla kullanmışlardır. Ruhsal gelişimin ilk aşamalarında meditasyon zihni arındırmak, duyguları dengelemek, arzuları azaltmak ve iç enerjiyi çevirmek için sonraki aşamalarda uygulayıcının Tao ile birleşmesini sağlamak için kullanılır.

Dini törenler ve Taoist ayinler:
Taozim'de Chioo ayini en eski ayindir. Toplumun ilahla iliş­kisini yenileme manasında olan bu ayin Taiwan'da hala yapılmaktadır. Kahinlerin gö­reve başlaması ve ilahların doğum günleri ile ilgili ayinleri de vardır. Bazı kahinler cenaze, doğum ve evlenme münasebetleri­ne mahsus ayinler yaparlar. Bu ayinlerinden biri de hastayı tedavi ayinidir. Hasta sessiz bir odaya alınarak halini ve işlediği günahlarını düşünmesi için bir süre bırakılır. Bu tedavide bazı aracılar da kullanılır. Bu aracılar uzun süre konsantre olarak ilahların, ölülerin veya yakınların görüşlerini kendisine ilettiklerini ileri sü­rerler. Taoist ayinlerde tütsü esastır. Aynca hançer, sihirli su, müzik, maske ve mukaddes kitaplara da başvururlar.

Yazan: N.Kara

TAOİZM İNANCININ BENİMSENDİĞİ DÖNEMLER

Taoizm, Taoizm dini, Taoizm inancının benimsendiği dönemler, Taoizmin şamanik kökleri, Çou imparatorluğu, Vu şamanları, din, Taoizm felsefesi, Taoizm'de Tanrı inancı, din ve mitoloji
Şamanik Kökler (M.Ö.3000-M.Ö.800)
Kuzey Çin'de Sarı Nehir yakınlarında bazı kabilelerde Vu denilen şamanlar yaşamaktaydı. Kabilenin doğal afetlere, hastalıklara karşı doğa ruhlarıyla kurdukları ilişkiyle deva bulmaya çalışan şamanların başarısızlıkları ölümle cezalandırılabiliyordu. Taoizmin özellikle bazı mistik özellikleri ve ritüellerinde şamanik köklerin kalıntılarını görmek mümkündür. Çou hanedanlığı döneminde şamanların görevleri arasında ruhları davet etmek, yağmur yağdırmak, şifacılık, kehanet bulunuyordu. Şamanik uygulamaların en açık görünümü Han hanedanlığı (M.Ö.206-M.S.219) sırasında Taoculuğun dini ve büyüsel yönlerinde belirmişti.


Klasik Dönem (M.Ö.700-M.Ö.220)
Çou imparatorluğunun siyasi ve sosyal yapıları M.Ö.770'de dağılmaya başlamıştı. Sonraki 500 yıl feodal beylerin birbirleriyle çatıştığı siyasi kargaşa ve iç savaştığı bir dönem olmuştu. Bu dönemde Çin'in ünlü filozofları Konfüçyüs, Mencius, Mo-tzu, Sun-tzu ve Taoizmin büyük düşünürleri Lao-tzu, Chuang-tzu ve Lieh-tzu yaşamıştı.

Taoizmin felsefesinin kurucusu Lao-tzu, güneydeki feodal Çu eyaletinde Li Erh adıyla tanınan, eğitimli üst sınıfa mensup ve imparatorluk arşivinde çalışan bir kütüphaneciydi.

Eva Wong'a göre Taozim'de en yüksek seviyeli tanrılara T'ien-tsun veya Göksel Efendiler denir, onları Ti (İmparator), Hou (İmparatoriçe), Wang (Kral), Hsien (Ölümsüz) ve Shen (Ruh) izler. Taoist dini halk inançları ve yerel kültler ile karıştığı için tanrıları tarih öncesi zamandan kalma doğa ruhlarını, halk kahraman ve bilginlerini, diğer dinlerin tanrılarını ve ölümsüzlük arayışındaki kültlerin kurucularını da içermektedir.

Yazan: N.Kara

ALEVİLİK VE DOĞUŞU

Alevilik Hz. Muhammed'in vefatının sonrasındaki gelişmelere dayanmaktadır. Muhammed'in ölümünden sonra kimin halife olacağı sorunu aleviliğin çıkmasındaki ilk neden olarak görülür. Çünkü Alevi-Sünni tohumlarının atılmasına sebep olmuştur. Hz. Muhammed yaşadığı yıllarda birçok kez Hz. Ali’nin halefi olacağını vurgulamıştı. Hz. Muhammed’in soyu, kızı Hz. Fatıma’yı eş olarak verdiği Hz. Ali’den devam etmişti. Yani Hz. Ali damadı olmuştu. Hz. Muhammed Mekke’ye Hicret ettiği zaman da ailesine ve işlerine bakmak üzere Hz. Ali’yi yerine bırakmıştı. Üstelik Peygamber Hz. Ali’nin katıldığı hemen hemen bütün savaşlarda onu komutan olarak atamıştır. Hz. Muhammed Veda Haccı dönüşünde (632) Gadiru Hum adlı yerde beraberindeki Müslümanlarla konaklayarak bir konuşma yapmış ve bu konuşmasında kendisinden sonra amcaoğlu ve damadı Hz. Ali’nin Müslümanlara önder yani halife tayin olduğunu ifade etmişti. Orada aralarında İkinci Halife Ömer’in de bulunduğu Müslümanlar bundan dolayı Hz. Ali’yi kutlamışlardı.

Daha sonra Hz. Muhammed ölmeden önce bir kalem ve kağıt istemiş bir vasiyet bırakacağını söylemiş, ancak yanında bulunanlar tarafından bu isteği yerine getirilmemiş ve vasiyetini yazamadan vefat etmiştir. Bir süre sonra Hz. Ali ve yakınları Muhammed'in defin işleri ile uğraşırken, Ebu Bekir ve Ömer’in de aralarında bulunduğu muhacirlerin ileri gelenleri ile iktidar kavgasına başlamışlardı bile. Bu iktidar mücadelesi Ebu Bekir’in halife olması ile sonuçlanmış, daha sonra sırası ile Ömer ve Osman halife olmuşlardır. Sonuç olarak bu üç kişinin halifelikleri, deyim yerindeyse Peygamberin Ehli Beytine rağmen gerçekleşmiş, bu nedenle yüzyıllardır tartışılagelmiştir. Hz. Ali ve Hz. Fatıma bu halifelikleri onaylamamakla birlikte, iktidar uğruna gerginlik yaratmaktan da kaçınmışlar, bu haksızlığı sineye çekmeyi uygun görmüşlerdir. Kısaca Alevi -Sünni çatışmasının temelini oluşturan bu halifelik meselesini özetlemiş olduk.

Ehli Beytin başına gelenler ve bunlardan en önemlisi Kerbela Olayı ise Aleviliğin siyasal ve düşünsel bakımlardan daha da olgunlaşmasına ve Araplar dışındaki diğer uluslar arasında da yayılmasına neden olmuştur. Halife Osman’ın yönetiminde akrabalarına, yani Emevi ailesine gösterdiği aşırı yakınlık ve valiliklere onları tayin etmesi ve diğer suistimaller ona karşı Irak, Mısır, Hicaz ve Suriye’de yoğun bir hoşnutsuzluk duyulmasına yol açmıştır. Valileri halka kötü davranıyor olmalarına rağmen onları koruyucu bir tutum takınmış, sonuçta Mısır, Basra ve Kûfe’den yola çıkan gruplar Halife Osman’ın evini kuşatarak onu öldürmüşlerdir (656). Bunun ardından Osman'ın ölümünden sonra halifeliği devralması için Hz. Ali'ye gidilmiş ve uzun ısrarcı uğraşların sonunda halifeliği kabul ettirmişlerdir. Hz.Ali Osman'ın çocuklarının başlattığı Cemel savaşına ehlibeyti için katılmış ve kazanmıştır. Hz. Ali bu olaydan sonra Şam’da hüküm sürmekte olan ve kendisine biat etmeyi reddeden Şam Valisi Muaviye sorununun çözümüne girişti. Muaviye, Hz. Ali’yi Osman’ın ölümünden sorumlu tutuyor ve Şam’da bunun propagandasını yapıyordu. Hz. Ali’nin uyarıları sonuçsuz kalınca Hz. Ali ve Muaviye Orduları arasında Sıffin Savaşı (657) başlamış oldu. Hz. Ali’nin ordusu savaşı kazanmak üzereyken, Muaviye’nin yakın adamı Amr İbn-ül As’ın, askerlerin mızraklarının ucuna Kuran sayfalarını bağlatarak “Allah'ın kitabı sizinle bizim aramızda hakem olsun.” diye bağırtması sonucu Hz. Ali’nin ordusu saldırıyı durdurdu. Bu esnada Muaviye ordusunun yaptığı hile işe yaramış Hz. Ali'nin yanında olan askerler grup grup bölünmüş. Hz. Ali yandaşları, Muaviye yandaşları ve Hariciler olmak üzere üçe bölünmüş oluyorlardı. Hz. Ali vefatından önce Haricilere yönelik askeri bir harekat düzenlemiş, önemli bir bölümünü yok etmişti. 24 Ocak 661’de ise Hz. Ali, İbn Mülcem adlı bir harici tarafından uğradığı saldırı sonucunda şehit olmuştur. Mülcem adındaki kişinin Hz. Ali'yi savaş dönüşü namazdayken öldürdüğü bilinmektedir.

Bilindiği gibi Hz. Ali'nin iki tane oğlu vardı. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin. Emeviler Hz. Ali'nin ölümünden sonra iç işlerini karıştırmak için onlara yakınlaşmaya başladılar. Hz. Ali’nin vefatı ile Emevi saltanatını kurma amacına ulaşmıştır. Hz. Ali’nin vefatı sonrası Şam ve Mısır dışında bütün eyaletler Hz. Hasan’a biat etmişlerdi. Muaviye kendi iktidarı için tehlikeli saydığı Hz. Hasan’ı zehirletmekten de çekinmedi. Muaviye, Ehli Beyte ve Hz. Ali yandaşlarına her türlü eziyeti yaptırmış, camilerde Hz. Ali’ye lanet okutmuş ve kendisinden sonra oğlu Yezid’in halife olmasını sağlamak yoluna gitmişti. Hz. Hasan’ın zehirletilmesiyle Yezid’in önünde en büyük engel olarak Hz. Hüseyin bulunmaktaydı. Yezid ilk iş olarak Medine Valisi ve akrabası Velid’e bir mektup yazarak, özellikle Hz. Hüseyin’in muhakkak kendisine uymasının sağlanmasını, bunu reddederse öldürülmesini emrediyordu. Bu durumda Hz. Hüseyin'in Yezid gibi bir düzenbaza biat etmeyeceği herkes tarafından biliniyordu. Daha sonra Hz. Hüseyin 4 Mayıs 680 gecesi, bütün aile fertlerini yanına alarak Mekke’ye gitti. Hile ile pusuya düşürülmüşlerdi. Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela’ya geldiklerinde hem susuz bırakılmış, hem de binlerce kişilik ordu tarafından sarılmış durumdaydılar. Yezid’in Küfe valisi Ubeydullah, Hz. Hüseyin’in geri dönmek, Yezid’le görüşmek veya İslam sınırlarından birine gitmek isteklerinden hiçbirini kabul etmedi. Aslında onun görevi Yezid’in emrini yerine getirmek, yani Hz. Hüseyin’i öldürmekti. Çünkü biliyordu ki Hz. Hüseyin yaşadığı sürece efendisi Yezid’e rahat yoktu. Sözde Müslümanlardan oluşan koskoca bir ordu iktidar uğruna kendi dinlerini kuran Peygamberin torununu ve ailesini katletmeye kararlıydı.

10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) günü Hz. Hüseyin son hazırlıklarını yaptı ve Yezid’in ordusuna yaklaşarak hitap etmek istediyse de, bu anlamlı konuşma Yezid’in ordusunu pek etkilemedi. Çok dengesiz bir şekilde başlayan savaşta Hz. Hüseyin’in 23 süvari ve 40 piyadeden oluşan savaşçıları öğleden sonraya gelindiğinde gittikçe azalmış bulunuyordu. Hz. Hüseyin de bu az sayıda insanla yaya olarak savaşıyordu. Sonunda Şimr’in emriyle her yandan hücum edilerek Hz. Hüseyin şehit edildi. Sonra çadırlar yağma edildi, hasta olan İmam Zeynel Abidin de öldürülmek istendiyse de engellendi. Bu çirkin savaşın en küçük kurbanı ise daha altı aylık bir bebek olan Hz. Hüseyin’in oğlu Ali Asgar’dı. Hz. Hüseyin tarafında şehit olanlar yetmiş iki kişi idi. Bu savaş Şiilik tarihindeki önemli olaylardan biridir. İmam Hüseyin'in ölümü, Şiilerce her sene Aşura Günü'nde yad edilir. Rivayete göre Yezid, Hz. Hüseyin'in ve şehit olanların kafalarıyla top oynamıştır.

Kerbela olayı yüzyıllara damgasını vurmuş bir tarihsel olaydır. Bu olay o zamanki Müslüman memleketleri halklarını o kadar etkiledi ki Emevi saltanatı kökünden sarsıldı. Kerbela Olayı İran ve Hicaz’da duyulunca halkta Emevilere karşı büyük bir kin oluştu ve isyan hareketleri baş gösterdi. Yezid’in Mekke ve Medine’ye saldırması ise bardağı taşıran son damla oldu. Özet olarak , camilerde Hz. Ali’ye küfür ettirilmesi, önce Hz Hasan’ın daha sonra da Hz. Hüseyin ve ailesinin ki Peygamberin soyu onlardan devam ediyordu, acımasızca öldürülmeleri, Emevi Hanedanına karşı muhalif bir düşünsel ve siyasal temeli olan bir harekete yol açtı. Bu harekete Hz. Ali yandaşlığı veya Alevilik demek mümkündür.


Yazan: N.Kara