HABERLER
Dini Haber
Türk mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

TÜRKLERİN NOEL BABASI "AYAZ ATA"

Ayaz Ata, mitoloji, Türk mitolojisi, Ayaz Han, Ayas Han, Noel baba, Türklerin Noel babası, Türk kış Tanrısı, Ak Ayas, Ayoz Bobo, Türklerde kışı getiren Tanrı, Türklerde yılbaşı kutlaması, A,
Ayaz Ata, özellikle Kazak ve Kırgız Türklerinin soğuk Tanrısıdır ve Türk, Altay ve Orta Asya mitolojisinde, İslamiyet öncesi Türk toplumlarında ve geleneklerini koruyan günümüz Öz Türk toplumlarında önemli bir karakterdir. Ayas(z) Han olarak da bilinen bu karakter Santa'nın (Noel baba) Türk versiyonudur.

"Ak Ayas" olarak da bilinen bu karakter inanışa göre ay ışığından yaratılmıştır ve soğuk havaya neden olmaktadır. Ayoz Bobo, Ayaz Ota, Ayas Han gibi isimlerle de bilinen bu karakter, göğün altı deliği olan Ülker yıldız kümesindeki 6 yıldızın deliğinden soğuk hava üfleyerek kışı getirir. Yılbaşına yakın geçen bu dönemde, yakıcı soğuk olan ayazlar meydana çıkmışken, ay da gökyüzünde göründüğü için eski Türklerce Ayas Han'ı Ay Tanrısı'nın gönderdiğine inanılırdı.

Ayaz Ata isimli bu mitolojik karakter, kimi Türk toplumlarında bir Tanrıdan ziyade Noel baba gibi insani bir figürdür. Örneğin Kazaklardaki hali ile Ayaz Ata, soğukta ortaya çıkıp kimsesiz ve açlara yardım eden bir varlıktır.

Etimolojik ve kültürel yönleri ile Ayaz Ata karakterinin gerçekten var olmuş olabileceğine kesin gözüyle bakan birçok insan vardır, bazılarına göre bu karakter bir Hristiyan azizidir (Özellikle Hristiyanlığın erken yayıldığı Türk toplumlarında bu görüş bulunmaktadır).

Ay kökünden türeyen Ayaz Ata isminde soğuk ve ay ışığı anlamı vardır. Mehtap (ay ışığı) anlamına da gelen Ayas aynı zamanda kara kış anlamına da gelmektedir.

TÜRKLERDE ÇAM SÜSLEME VE YILBAŞI KUTLAMASI "NARDUGAN"

Yazan: A.Kara
Türklerde yılbaşı kutlaması, Türklerde çam süsleme, Nardugan, Müslüman yılbaşı kutlar mı?, Eski Türkler'de yeni yıl kutlamaları, Çam ağacı süslemek, Noel, mitoloji, sümer mitolojisi, A, Nardoqan,

NARDOĞAN BAYRAMI VE AĞAÇ SÜSLEME GELENEĞİ

Tüm dünyada 25 Aralıkta Noel adı altında İsa'nın kutsal sayılan doğuşu kutlanır, buna "Milat Yortusu" da derler. Zamanla Hristiyanlığa ait olan Noel, 20.yy itibari ile Hristiyanlığa özel olmaktan çıkıp dini içeriğinden arınarak tüm dünyada, Hristiyan olmayan kişilerce bile kutlanmaya başlanmıştır. Fakat Noel kutlamalarının temeli paganizm olduğundan (paganlarda kış festivalleri ve Yule kutlanırdı) bidat olarak görülür. Ne var ki pagan uygulamaları gerçekten de Noel'in temelini oluşturmaktadır.

Hristiyanlık öncesi dönemde putperestlik inancında olan eski Roma'da 25 Aralık tarihi güneş tanrısının doğum günüydü. Büyük Konstantin'in toplumsal barış ve refahı korumak adına Roma'nın yeni geçtiği Hristiyanlık dinine pagan geleneği olan Güneş Gününü'de eklediği ve bunu İsa'nın doğum günü olarak kabul ettirdiği iddia edilir. Zaten dönemin birçok Hristiyan'ı tarafından İsa evrenin nuru, güneşi olarak algılanıyordu. 

Bilindiği üzere Noel kutlamaları öncesi hazırlık yapılır, süsleme, hediye derken, renkli geçen bir etkinliğe dönüşür, hatta bu etkinliğe asıl renk getiren ve bir sembole dönüşen şey Noel ağacıdır.

Yıllardır yapılan araştırmalar Noel ağacının paganlardan gelen bir uygulama/ritüel olduğunu gösteriyor. Ayrıca yine bu araştırmalar göstermektedir ki, Hristiyan toplumlarca İsa'nın doğuşu olarak kutlanan Noel, eski Türklerin bayramı olan Nardoğan'a başta biçimsel özellikleri ile oldukça benzerlik gösterse de ikisi kesinlikle aynı şey değildir.

Kış eski dönem halkları için en ağır dönemlerdendir. Çünkü sert soğuk ve rüzgarlar sürüleri beslemenizi zorlaştırır, meraları kurutur, sık yağan kar ve ciddi soğuklar hayvanların ölmesine neden olur. Diğer yandan halk mecburen sakladığı erzakları yemek zorundaydı ama bunları uzun süre yettirmek zor olduğundan çok az yiyerek yaşamak gerekiyordu. Yani dönem insanları için kış, kıtlık, kaos, kötü güçlerin canlanması yani yılın ölümüdür. Hatta çadırlarda yaşadığınızı düşünürseniz, sert kış şartlarında çadırdan dışarı adım bile atamazsınız, her tarafınız kar ile kaplı olur, kimse çadırından dışarı çıkamaz. İşte bu yüzden Türk ve Moğolların kış için "Ölüm Mevsimi" dediği görülmektedir.
Tüm bu zorluklar sonrası gelen baharın kutlanması, ona dair türlü mitoslar üretilmesi tabi ki kaçınılmaz olacaktır.

Nardoğan veya Nardugan'ın (Azeri Türkçesi: Narduqan) Sümer geleneğinden gelen bir Türk tatil kavramı olduğu düşünülür. Bu kelime günümüzde çoğu Orta Asya dilinde kış gün dönümü için kullanılmaktadır. Aynı zamanda bazı Türk toplumlarında Noel bayramı için eşdeğer bir isim olarak da kullanılır.

"Nar" Güneş demektir. Nardogan'da "Doğan Güneş" anlamına gelir. 

Muazzez İlmiye gibi bazı araştırmacılara göre Nardugan'ın kökeni Sümerlerdir ve Türklerdeki temeli budur. Fakat böyle olmayıp, bu benzerlikler doğa ile iç içe yaşayan farklı toplumlarda da görüldüğü üzere benzer şartlarda yaşayan insanların bilincinin ortak evriminin bir sonucu da olabilir. (İskandinav ve Türklerin ağaç, Kızılderililer ile Türklerin doğaya, elementlere dair birçok inanışının benzer olması gibi)

İslamiyet öncesi Türklerde ve hala bazı günümüz Öz Türklerinde yeni yıl bayramı olan Nardoğan kutlanmaktaydı ve kutlanmaktadır. Bu yeniden doğuş kutlamasının sebebi Türklerin eski inancındaki gece ile gündüzün savaşmasıdır. Ay yılı esasına dayalı takvim kullanan Türkler için en uzun gece olan 21 Aralık çok önemliydi, bu günü takiben ilk dolunayın çıktığı gün (22 Aralık) yeni yılın ilk günü sayılırdı (ay yılı takviminden dolayı).

Çin'in Song hanedanlığından Wang Yen-te seyahatnamesinde Uygur Türklerinin yaz ve kış dönenceleri için festivaller düzenlediğini belirtir.

Kutlamaları şu sözlerle anlatır:
"Onların (Uygur Türklerinin) adetlerine [göre] büyük bir kısmı ata binerler ve ok atarlar. Kadınlar başlarına Yu-mao giyerler. Su-mu-ehe diye de bilinir. K'ai-yüan [devrinin] yedinci senesine (719) ait takvim kullanırlar ve üçüncü ayın dokuzuncu günü Han-shıh festivalini kutlarlar. Diğer iki She ve Tung-chıh* için aynı şeyi yaparlar." [2] Buradaki Tung-chıh, kış dönencesi olan 21 Aralıkta yapılan kutlamadır.

Eski Türk inanışında, birçok antik medeniyettekine benzer şekilde gece ile gündüzün sürekli savaş halinde olduğuna inanılırdı. 21 Aralık son uzun gece olduğundan gündüzün artık geceyi yendiği düşünülürdü çünkü gündüzler uzamaya başlayacak yani güneş galip gelecekti. İşte bu yüzden kutlamanın adı "Doğan Güneş". 21 Aralık gecesi bu yüzden insanlar tanrı Ülgen'e şükranlarını sunardı.

Gece ile gündüzün savaşı sonrası Ülgen gece ile gündüzü yeniden tanzim edip gündüzler uzamaya başlayınca halk Akçam ağaçları süslenerek Yeniden Doğuş bayramı kutlanır, ağaç etrafında geleneksel oyunlar oynanır, kopuz eşliğinde şarkı söylenir, ateş yakılır ve güneşi temsil etmesi adına daireler çizilerek güneşi çağırırlardı.

Türk şaman inancında ağacın önemi büyük. Farklı Türk topluluklarının yaşadığı farklı bölgelerden dolayı değişik ağaç türleri ön plana çıkabiliyor. Örneğin kimisinde kayın ağacı, akçam kimisinde selvi.

Ağaçlar Türk Şamanizm'inde hem alt dünya ile üst dünyayı, hem de tanrı ile insanları birbirine bağlayan nesneler olarak görülmüştür. İnsanların ağaç etrafında toplanıp coşkularını, isteklerini dillendirme nedeni de bu inanıştır.

Kayın ağacının tanrı Ülgen ve tanrıça Umay ile gökten indiğine inanılırdı. Şamanlara göre ağaçlar aynı zamanda gökyüzüne, yani tanrılara ulaşmak için birer araçtı. Bu yüzden Yakut şamanlarında her şamanın bir ağacı olur, ölen şamanın ağacı kesilirdi.

Uzun yaşayan, büyük ebatlı ağaçlar Türklerce kutsal görülmüştür. Bu yüzden çam ağaçları, akçam ağacı da İslamiyet öncesi eski Türkler için her zaman mukaddes bir ağaç sayılmıştır. Eski Türk toplumlarına, örneğin Altay Tatarlarına göre yeryüzünün tam ortasında, göğe kadar yükselen bir akçam ağacı bulunuyordu ve bu ağacın tepesinde Gök Tanrısı Ülgen oturuyordu.

Türkler buna "hayat ağacı" diyor, bu ağacın motiflerini halı, kilim gibi materyallere işleyerek yansıtıyorlardı.

Bu kutsiyet inancından dolayı Türkler kutsal bildikleri çam ağaçlarını evlerine alıp onun şerefine bayramlar düzenliyorlardı.

Akçamı evine getiren Türkler, Tanrıya seslerini duyurabilmek için ağaç dallarına kurdeleler bağlayıp onu süsler, dileklerini yazıp dallarına asar, altına hediyeler bırakırdı.

Özel bir gün olduğundan günümüz bayramları gibi, bu bayramda da insanlar özel kıyafetler giyip bayram temizliği yapar, aileler bir araya gelip yemek ve şeker yerdi.

İnanıyorlardı ki Ülgen için yapılan bunca eğlence, süslemeler ve sunulan hediyeler hiçbir zaman boşa gitmez. Ülgen tüm bunları kabul edip güneşin gökyüzünde daha uzun süre kalmasını ve gecelerin kısalmasını sağlayacaktır.

Akçam ağacı sadece Orta Asya'da yetiştiği için Filistinlilerin bu ağacı bilmediği, eğer bu ağaçtan haberdar olsalardı muhtemelen onların da bu uygulamalardan etkileneceği söylenir. Yani belki de şuan işin aslını bilmeden yılbaşı kutlamalarına karşı çıkan birçok Müslüman aynı kutlamaları yapıyor, güneşi selamlıyor olacaktı. Yani bu uygulamayı Hristiyanlardan almış değiliz. Onlar bunu tanıştıkları İskandinavlardan almışlardır, bunda da en büyük etken Avrupa'ya gelen Hun'lardır. Çünkü böylece Cermenler göç edip dünya üzerindeki farklı yerlere dağılmaya, dolayısı ile bu geleneği de yaymaya başlar. Hristiyanlar İsa'nın doğuşunu kutluyor olabilir fakat Türklerce kutlanan doğum İsa'nın değil "Güneş"in yeniden doğuşudur.

KAYNAKLAR
[1] Uygarlığın Kökeni Sümerler - Muazzez İlmiye Çığ
[2] Çin Elçisi Wang Yen - Te'nin Uygur Seyahatnamesi /Prof. Dr. Özkan İzgi Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara 1989

DİŞİ KURT ASENA

Türk mitolojisi, mitoloji, Asena, Kurt Asena, Kurdun büyüttüğü çocuk, Çocuktan hamile kalan kurt, Türk mitolojisinde kurt adamlar, Kurttan doğan çocuklar, Türk efsaneleri, Mavi yeleli kurt Asena,
Romalıların ve Remus'un Romalı efsanesini, Roma'yı kuran bir kurdun yetiştirdiği ikiz kardeşleri belki biliyorsunuzdur. İşte bizim de buna benzer bir efsanemiz var. Fakat unutulmamalıdır ki bu efsanenin birkaç farklı anlatımı var, şimdi bu 3 farklı efsaneyi (ki en farklısı 3 numaralı olanıdır) sizlerle paylaşmak istiyorum.

1) Kurt sayesinde yaratılanlar sadece Roma ve Roma'lılar değildi. Eskiden Türk ulusunun da bu şekilde doğduğuna inanılırdı. Efsaneye göre, bir çocuk haricinde tüm Türklerin öldürüldüğü devasa bir savaş vardı, sağ kalan bu tek çocuk bir bataklıkta güvenliği için saklanmıştı. Halkı öldüğünde, bu küçük çocuk kurt tarafından bulunana kadar yalnızdı. Bu kurt onu mağarasına kendi yavrularının yanına taşıdı. Mi budur ya, bu çocuk büyüdükten sonra o kurtla çocuk yapar ve sonuç olarak on oğlu olur. Oğullardan biri, Türkistan Türkleri arasında büyük bir lider olan ve kurt kafasını amblem olarak kullanan Asena'ydı.

2) Türk'ler Asena adında bir kurt tarafından kurtarıldığına inanıyordu. Yaratılış efsanesine göre, Orta Asya'da yaşayan bir kabile, düşman tarafından yenildi ve yalnızca 10 yaşında bir oğlanı sağ bıraktı. Onu öldürmediler, bir kuytuya atıp terk ettiler. Birdenbire, oğlanı etle besleyen ve onu yetiştiren bir dişi kurt ortaya çıktı. Daha sonra kurt genç çocuktan hamile kalmıştı. Düşman Kralının bunu duyması üzerine, askerleri çocuğu öldürmek için gönderirken, kurt dağın tepesinde bir mağaraya girdi ve yerel hanımlar tarafından bakıma muhtaç 10 oğlan doğurdu.  Bu çocuklardan hamile kalan kadınların çocuklarının bir kabile ismi vardı; "Asena". Bu efsanenin birçok versiyonu Ergenekon Mitinde ve Yaratılış Mitinde de anlatılmaktadır.

Türk mitolojisi, mitoloji, Asena, Kurt Asena, Kurdun büyüttüğü çocuk, Çocuktan hamile kalan kurt, Türk mitolojisinde kurt adamlar, Kurttan doğan çocuklar, Türk efsaneleri, Mavi yeleli kurt Asena,

3) Efsanenin diğer bir versiyonunda, bir Türk köyünün herkesi öldüren Çin askerleri tarafından saldırıya uğradığı belirtiliyor ancak ordunun komutanı bir bebek çocuğuna acıyor ve onu öldürmek yerine kollarını ve bacaklarını keserek geride bırakıyor (ne vicdanlı adammış demeden edemeyeceğim). Ordu ayrılmaya başlayınca komutan birden bire bebeği öldürmediğine pişman olur, onu öldürmek için geri döner. Fakat o zamana kadar bu küçük çocuk, mavi yelesi olan Asena adında bir kurt tarafından kurtarılır. Kurt oğlanı tedavi eder ve iyileştiğinde onunla birlikte olur. Bu birliktelik sonrası Göktürklerin Aşina klanının öncülerinden biri olan yarı insan, yarı kurt varlıklarından oluşan bir türü doğuruyorlar (kurt adamlar).

Yazan: Anu