Hiçbir dine inanmasam da tüm dinlerin kutsal saydıkları kitaplarını sizlerle paylaşıyorum (hatta Satanizm'in kitaplarını bile) Sıra sizlerle Türkçe İncil'i paylaşmaya geldi. İncil'in tamamını Türkçe olarak indirebileceğiniz bu makalede önce kitap hakkında kısa bilgi vermek istedim çünkü hakkında çok fazla kafa karışıklığı yaşayan insan var.
Nöldek'ye göre İncil Arapçadan Türkçeye geçen bir kelimedir. Arapçaya da Habeşçe dilindeki "wangil" sözcüğünden geçmiştir. Fakat "iyi haber, müjde" anlamına gelen kelimenin aslı "Ευαγγέλιον" (euangelion) dur.
İngilizcedeki karşılığı ise eski ingilizcedeki godspel sözcüğünden gelen Gospel'dir. Good (iyi) ile spel (mesaj) sözcüklerinden oluşmuş bir kelimedir.
İncil, İsa'nın öğretilerini, yaşamını, ölüm ve dirilişini anlatan bir kitaptır. Kaleme alan yazarların adlarıyla anılan 4 İncil bulunmaktadır:
Matta, Markos, Luka, Yuhanna.
Bu İncil'ler Yeni Ahit'in ilk 4 bölümünü teşkil eder ve bu 4 incile Kanonik İnciller denir. Kilisenin kabul etmediği inciller ise "Apokrif İnciller" olarak isimlendirilir.
Matta, Markos ve Luka ortak kaynaktan beslenen, benzer içeriğe sahip olduğundan sinoptikler olarak adlandırılırlar. Fakat Yuhanna İncili içerik olarak diğerlerinden oldukça farklıdır.
Aşağıda sizlere hem İncil'i bölümleri ile sunacağım hem de bunlardan istediklerinizi tıklayarak okuyabilecek yada pdf olarak indirebileceksiniz.
Öncelikle bu yazıya teslis inancı nedir? ile başlamak daha doğru olacaktır. Hristiyanlığı diğer ibrahimi dinlerden ayıran teslis inanışı tanrının baba, oğul ve kutsal ruhtan oluşan üçlü doğasını simgeler. Hristiyanlara göre birbirinden ayrılamayan bu üçlü, tanrının yansıması olarak görülür.
Daha basit bir söylemle birin içinde üç diyebiliriz, yani tanrıyı oluşturan, birbirinden farklı 3 parça. İnanış gereği tanrı 3 farklı şekilde betimleniyor yani.
Peki ama birbirinden farklı olan 3 kişilik nasıl olurda tek tanrıyı oluşturur?
Bu hem Hristiyan mezhepleri hemde Hristiyanlığın oluşturduğu yeni akım dinlerinde çeşitli çelişkilere, inanç farklılıklarına neden olmuştur. Örneğin ortodoks, katolik, protestan gibi mezheplerin tanrıya, meleklere vb. birçok konuya olan inanışları farklılık gösterebilir. Geçmişten günümüze tanrı ve teslis konusunda yaşanan bu kavram karmaşıklığı eski metinlerde bile görünmektedir. Hemen aşağıdaki 2 metne bakalım:
Eski Ahit, Tesniye 6.4'de şöyle yazar: "Dinle, ey İsrail: Tanrımız olan Rab, tek bir Rab'dır."
Görüldüğü üzere burada yaratıcının tek olduğu söylenmektedir.
İncil, Matta 28:19'da ise şöyle yazar: "Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin."
Eski Ahitte yazanın aksine burada tanrının 3 farklı kişiliğinden bahsedilir ve tek olduğu vurgulanmaz. O yüzden de "onları baba, oğul ve kutsal ruhun adıyla vaftiz edin" denir. Tek tanrının yada yaratıcının adıyla demek yerine üçlemeden bahseder.
Oldukça kafa karıştırıcı bir kavram değil mi? Hem tanrı tektir diyorsun, hemde baba, oğul, kutsal ruh diyerek tek dediğin tanrıyı üçe bölüyorsun. Yani İsa hem tanrı, hemde tanrı değil. Baba, Oğul, Kutsal ruh dediğinde hem baba tanrıdır diyorsun hemde Meryemin doğurduğu İsa. Ortada öyle bir karşama var ki, istediğin kadar kulaç at içinden çıkamıyorsun.
Çünkü mezhepler ve görüş farklılıkları, netlik içermeyip karmaşaya izin veren bu ifadelerle harmanlanıyor. Bu yüzden de bazı toplumlar İsa'nın hem tanrısal hemde insani doğasına karşı çıkmışlardır, örneğin: Yehova Şahitleri, Mormonlar vs.
Birçok Hristiyan bile aslında teslisi tam olarak anlamamaktadır. Hatta bazı Hristiyanlar biz insan olduğumuz için tanrıyı anlayamayız, dolayısı ile teslisi de anlamamamız normal diyerek bu konuya kafa yormaktan kurtulmak, vicdanlarını rahatlatmak için aşağıdaki iki metni öne sürüyorlar:
1. Korintliler 1:9: "Tanrı'nın, kendisini sevenler için hazırladıklarını
hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır."
1. Korintliler 1:14: "Doğal haliyle kişi, Tanrı'nın Ruhuyla ilgili gerçekleri kabul etmez. Çünkü bunlar ona saçma gelir. Ruhça değerlendirildikleri için de bunları anlayamaz."
Peki teslis inancı paganlardan etkilenilerek oluşmuş bir terim ve yeni bir tanrı anlayışı olabilir mi? Çünkü bilindiği gibi hristiyanlar uzun zaman boyunca paganlar ile savaşmış, ticaret yapmış yani bir şekilde iç içe girmiş, onların inançlarını ve tanrılarını da öğrenmiştir. Birçok antik pagan toplumunda ve birbirinden farklı coğrafyalardaki bazı eski toplum inanışlarında teslis inancı bulunmaktadır.
TESLİS HRİSTİYANLIK İLE ORTAYA ÇIKAN ORJİNAL BİR TANRI İNANIŞI MIDIR?
Daha Hristiyanlık yokken farklı zamanlardaki toplumlarda zaten teslis inancının türevlerinin olduğu görülmektedir:
Bâbil geleneğinden üçlüler:
A) Birinci üçlü: Gök tanrısı Anu, yer tanrısı Enlil, ırmaklar tanrısı Ea.
B) İkinci üçlü: Ay tanrısı Sin, güneş tanrısı Şamaş, bereket tanrıçası İştar (Tammuz'un sevgilisi)
C) Şeytan üçlüsü: Labartu - Labazu - Ahatsu
Guatemala geleneği: Bitol - Alom - Quhalom,
Kelt geleneği: Teutates - Taranis - Esus,
Peru geleneği: Paçakamak - Kon - Virakoça,
Antik Mısır geleneği: İsis – Osiris – Horus,
Dogon geleneği: Nommo die - Nommo tityayne - O nommo,
Hitit geleneği: Teshup - Hepatu - Sharruma,
İndo - Aryen geleneği: Mitra – İndra – Varuna,
Mitanni geleneği: Mitrassil – İndar – Uruvanassel,
Sabiî geleneği: Hibil - Şitil - Anuş,
Etrüsk geleneği: Tinia - Uni - Minerva,
Grek ezoterizmi: Phanes - Ouranos - Kronos,
Grek mitolojisinde: Silene (Selene) - Hekate - Artemis,
Antik İran'ın Ehli Hak geleneğinde: Güneş'in efendileri olan üç kardeş ilah.
Ek olarak Sümer ve İskandinav geleneklerinde ve neo-platonizm'de de bu tür üçlü ilah gruplarına rastlanır.
Kaynaklar:
a b "Trinity". Britannica.com | İncil | Tevrat
Bilindiği gibi İbrahimi dinlerin arasında oldukça benzer yönler vardır. Bunlardan biri de Tanrının dinlenmesi olayıdır. Özellikle Tevrat ve İncil'de açıkça geçen bu olay tıpkı dinini savunmaya çalışan herkes gibi bu dine inanan insanlar tarafından üzerinde kelime oyunları yapılarak kurtarılmaya çalışılmaktadır.
Öncelikle bakalım İncil'de Tanrının dinlenmesi nasıl geçiyor: 1) "Gök ve yer bütün öğeleriyle tamamlandı. 2) Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi. 3) Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip dinlendi." [Yaratılış 2]
Burada açıkça görüldüğü gibi Tanrının göğü ve yeri tamamen yarattığı, sonrasında ise dinlendiği yazıyor. 2.ayete "bakarsanız yapmakta olduğu işi bitirdi" yazdığını görürsünüz. Yani Tanrının dünyayı yaratması bitti, peki akabinde ne diyor: "Yaptığı işten o gün dinlendi."
Dolayısı ile "yaptığı işten o gün dinlendi" sözünü "yaptığı işten çekildi" yada "bitirdi" gibi tercüme ederek, anlayarak burada mantık hatasını düzeltmeye çalışmak akıllıca değildir. Çünkü bir önceki cümlede zaten "yapmakta olduğu işi bitirdi" diyor. Bunu söyleyen bir yaratıcı neden bir cümle sonra tekrar aynı manaya gelecek cümleyi kursun ki? Mantıksız...
Kaldı ki 3. ayette zaten yarattığı bütün işi bitirip "dinlendi" yazıyor. Buradaki dinlendiyi de aynı şekilde "yaptığı işten çekildi" anlamında yorumlamak sağlıklı olmaz, bu sefer tanrısı sürekli aynı şeyleri tekrarlayan bir spamcı durumuna düşürürsünüz.
Bariz bir şekilde işi bittikten sonra Tanrının dinlenmeye çekildiği ve bunun da 7.gün olduğu açıktır. 7 rakamı ise rastlantısal değildir, yani Hristiyan inancına göre laf olsun diye 7. günde dinlenmemiştir tanrı. 7 Hristiyanlık ve birçok dinde kutsal olarak nitelendirilen bir rakamdır.
Yunan düşüncesinin, evreni ve evrendeki varlıklar arasındaki ilişkileri, bir mimari bütünle bütünü oluşturan parçalar arasındaki mimari-matematiksel bir ilişkiler bütünü olarak algılama eğiliminde olmasına karışılık Yahudi-Hristiyan düşünce geleneği, daha ziyade Tanrı ile evren arasındaki veya evrendeki varlıkların kendi aralarındaki ilişkileri açıklamakta aile kavramına dayanır ve baba-oğul modelini kullanır. Tanrı, Yahudi kavmini seçmiştir ve özel bir ilgi ile onları kendi çocukları olarak sevmektedir. Bazen acımasız davranmakla, onu sık sık azarlamakla birlikte kabahatli çocuklarını yine de seven bir baba kadar ona yakın ve şefkatlidir. Özellikle bu fikrin Hristiyanlıkta çok daha vurgulanarak en mükemmel biçimini aldığını biliyoruz. İsa, Tanrı'nın oğludur ve insanların kurtarılması için babasının sevgisine dayanmaktadır. İslam'a geçtiğimizde ise bu baba-oğul modelinin yerine kul ile efendi arasındaki ilişki; kuldan efendiye itaat, efendiden kula ise hakkaniyet ilkelerine dayalı ittifak, sözleşme fikrinin daha ağır bastığını görmekteyiz. Tanrı, aktüel yaratımdan önceki bir yaratımda insan ruhlarını yaratmış, onları kendisiyle bir sözleşme yapabilecek bir statü içinde donatmış ve sormuştur: "Ben sizin rabbiniz, (yani efendiniz) değil miyim?" Onlar da bunu "Evet" diye cevaplandırmışlardır. Bu noktadan itibaren Tanrı ile kulları arasında karşılıklı ödeve ve haklara dayanan bir misak, pakt tesis edilmiştir. İslam, hiç şüphesiz diğer bir çok veçhesi yanında esas olarak bir hukuktur; Muhammed dünyayı hukuk kavramları içinde, hukuk terimlerinden oluşan bir algı modeli içinde görmekte ve bunu Tanrı-insan, Tanrı-peygamber, peygamber-mümin, mümin-mümin olmayan ilişkilerine uygulamaktadır. Kim ne derse desin: Hristiyanlığın temel kavramlarının "grace" {lütuf) ve "charite" (merhamete dayanan sevgi, acıma, şefkat) olmasına karşılık İslam'ın temel kavramı, adalet ve hakkaniyettir.
Yazan: Ahmet Arslan, İslam Felsefesi Üzerine, Sayfa 75-76
[Antik Mısır'da M.Ö. 1360 yılında 18.Hanedan 3.Amenhotep döneminde Luxor
bölgesindeki Khonspekhrod Tapınağı'nın kuzey duvarındaki kayanın üzerine
sünnetin yapılışını gösteren bir kabartma oyulmuştur.]
ERKEK SÜNNETİNİN TARİHÇESİ VE MİTOLOJİK KÖKENLERİ
Erkek sünneti hakkındaki en eski belgesel kanıtlar eski Mısır'dan gelmektedir.
6. Hanedanlık döneminden (MÖ 2345-2181) kalan sanat eseri lahitler sünnetli
penisleri olan erkekleri gösterir ve bu dönemde yapılmış olan bir kabartma
işçiliğinde ayakta durarak sünnet olan bir erkeğin tasviri ve o anki sünnet
uygulaması gösterilir. Mısır mumyalarının incelenmesi sonrasında bazılarının
sünnetli olduğu görüldü.
Sünnet, evrensel olmasa da eski Semitik halklar arasında yaygındı. Yaratılış
kitabı sünnetten, Tanrı'nın İbrahim ile olan antlaşmasının bir emri olarak
bahseder. Bu sünnetler erkek çocuğun doğumdan sonraki sekizinci gününde
gerçekleştirilirdi. M.Ö. 5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodotus tarafından
yazılmış olan metinler Koliselileri, Etiyopyalıları, Fenikelileri ve
Suriyelileri sünnet kültürüne sahip toplumlar olarak listeler.
Ancak Büyük İskender'in fethinin ardından Yunanların sünnetten hoşlanmaması
daha önce sünnetin uygulandığı pek çok halk arasında uygulama sıklığının
azalmasına neden oldu.
Makkabiler'in yazarı, Selevkos İmparatorluğunda bulunan birçok Yahudi erkeğin
sünnetli olduğunu gizlemeye çalıştıklarını veya sünnet işlemini tersine
çevirmeye çalıştıklarını, ancak bu şekilde çıplaklığın normal olduğu Yunan
spor salonlarında egzersiz yapabildiklerini yazar. Sünnetli olduklarını
gizleme yöntemlerinden biri, deriyi penisi kapatacak şekilde çekip ucunu
bağlamaktı. Bu şekilde sünnetli gibi görüneceklerdi.
Yahudi sporcular evlerine döndüklerinde, yaşlılar onların bağlanmış derilerini
görüp öfkelendiler. Uygulamaya bir son vermek için, sadece sünnet derisinin
tamamen çıkarılmasının yerine penisin altındaki ince ve hassas zarın
(frenulum) keskinleştirilmiş bir tırnakla yırtılmasını içeren Periah
uygulamasını başlattılar. [1]
İlk Makkabiler'de ayrıca, Helenistik bir imparatorluk olan Selevkos'ların,
Brit Milah olarak bilinen Yahudi sünneti uygulamasını yasakladığını, sünnet
eden kişileri sünnet ettikleri bebekler ile birlikte öldürdüğünü anlatır.
Sünnetin alt-ekvatoryal Afrika'da çeşitli etnik gruplar arasında antik kökleri
vardır ve hala savaşçı statüsüne ya da yetişkinliğe geçişlerini sembolize
etmek için ergenlik çağındaki erkek çocuklara sünnet uygulanmaktadır. [2] Yahudilikte sünnet geleneksel
olarak doğumdan sonraki sekizinci günde erkekler arasında uygulanmaktadır.
Erkek sünneti çoğu zaman ayinlerin karmaşık bir geleneğinin bir parçası olarak
batılı gezginler ile ilk temas sonrası Avustralyalı Aborjinler ve Pasifik
adalıları arasında ortak bir uygulama haline gelmiştir. Geleneksel olarak hala
nüfusun bir kısmı tarafından uygulanmaktadır. [3]
KÖKENLERİ
Erkek sünnetinin ilk çıkış noktası kesin olarak bilinmemektedir ve çeşitli
şekillerde başlamış olabileceği öne sürülmüştür:
Dini bir fedakarlık olarak,
Bir çocuğun yetişkinliğe girmesini işaret eden bir geçit töreni olarak
(Örneğin Antik Mısır, Afrika ülkeleri vs.)
Doğurganlığı sağlamak için bir sihir formu olarak,
Cinsel hazzı azaltmanın bir yolu olarak,
Düzenli yıkanmanın mümkün olmadığı durumlarda hijyene yardımcı olarak,
Daha yüksek sosyal statülere işaret eden bir araç olarak,
Düşmanları ve köleleri aşağılama aracı olarak,
Bir topluluğu diğer komşularından ayırmanın bir aracı olarak,
Mastürbasyon veya diğer toplumsal olarak yasaklanmış cinsel davranışları
engellemenin bir aracı olarak,
Aşırı zevkten kaçınmanın bir yolu olarak,
Bir erkeğin kadınlara çekiciliğini arttırmanın bir yolu olarak,
Kişinin acıya dayanma yeteneğinin bir kanıtı olarak,
Doğuştan sünnetli olan, yani Hipospadias hastalığı olan önemli bir lider
gibi sünnetli görünmek, [4]
Şeytanları kovmak için bir yol olarak, [5]
Sünnet derisinin kıvrım yerlerinde topaklanan kirli beyaz maddeden
(smegma) iğrenme nedeni olarak.
Sünnetin farklı nedenlerle farklı kültürlerde bağımsız olarak ortaya çıkması
mümkündür.
Sünnet derisine birtakım sihirli özellikler atfedildiğini söylemiştim. Sünnet
derisi çoğunlukla sarımsak ve soğanla birlikte bir ipe tutturulur ve yarası
iyileşene kadar sünnetli çocuğun boynuna ya da ayak bileği etrafına
asılırdı. [6] Şiraz'da
(İran'da bir şehir) sünnet derisi 40 gün boyunca bekleyerek kuruması ve toz
haline gelmesi için çocuğun ayak bileğine konur. Toz haline getirildikten
sonra nabit denen bir şeker ile karıştırılır ve çocuğa verilir. [7] Benzer bir
uygulama Horasan'da yapılmaktadır. Amacının yeniden diriliş gününde çocuğun
sağlam bir şekilde dirilmesini sağlamak olduğu bildirilmektedir. [8]
Sünnet derisinin bazen tavuklara veya horozlara verildiği de görülmektedir,
sebebi ise çocuğun bir savaşçı olarak büyüyeceğine inanılmasıdır. [9]
Sünnet derisinin bir Yahudi dükkan yada evine atılmasının çocuğun üzerinde
sakinleştirici bir etkiye sahip olduğuna; onu gömmenin ise çocuğu bilge ve
ihtiyatlı yapacağına inanılmaktadır. [10]
Kadınlar sünnet derisini çok istiyorlardı çünkü yutulmasının çoraklığı tedavi
edeceğine ya da erkek çocuğa hamile kalmalarına yardımcı olacağına
inanıyorlardı. [11] Sünnet
derisinin sihirli olduğu inancı nedeniyle yutulmasına Orta Doğu'daki Yahudi ve
Arap kadınları arasında rastlandığı kanıtlanmıştır. [12]
Ayrıca kadınların sünnet olan çocuklarının kurulmuş ve toz haline
getirilmiş sünnet derilerini kocalarının yemeğine bir aşk büyüsü olarak
gizlice koydukları bilinmektedir. [13]
SÜNNETİN ANTİK DÜNYADAKİ KÖKENLERİ
Altıncı Hanedanlığın (M.Ö. 2345–2181) Mısır'daki türbesinin sünnet konusunda
en eski belgesel kanıt olduğu düşünülmüştür. Sünnete dair en eski tasvir
Sakkara'daki kabristanda bulunan (M.Ö. 2400) yarı kabartma bir antik kitabın
okunmasıyla birlikte su yüzüne çıkmıştır. Kabartmada şu gibi yazılar
bulunmaktadır:
"Merhem ona yardımcı olur."
"Onu [adamı] düşmemesi için tutun".
Mısır hiyerogliflerinde "penis" sünnetli ve dik biçimde tasvir
edilmiştir. En eski yazılı metinde toplu sünnet tarifi vardır ve burada Uha
adlı bir 23 yaşındaki Mısırlı bir adamın sünnet acısına tahammül etme
kabiliyetine sahip olduğu yazar. Bu antik metnin okunabilen kısımlarında
toplu sünnete dair şöyle bir kısım göze çarpmaktadır. Şöyle yazar: "Ben 120
adamla birlikte sünnet olunduğumda..." [14]
Ankmahor'un (Ankhmahor) mezarındaki gözden geçirilmeye değer bir
tasvir vardır. Kral Teti'nin (M.Ö. 2355-2343) hüküm sürdüğü 6.hanedanlık
döneminde eski Mısır'daki sünnet eylemlerine dair en eski tasvirdir.
Ankmahor'un mezarı küçüktür fakat yüksek rütbeli biri olduğundan mezarı
kabartma oymalar ile güzelce dekore edilmiştir. Teti'nin piramit alanında
bulunur. Onun sıfatları bütün kralların çalışmalarının gözetmenlerini ve iki
hazinenin gözetmeni olan Maat rahibi ve lektör rahibini içeriyordu. [15]
Bu kabartma sünnet olan iki adamı gösteriyor. Bu sahne önceleri farklı
şekillerde yorumlanmıştı fakat sağdaki çıplak adamın şu sözlerinin yazılı
olduğu yazıt sayesinde yanlış anlaşılmaların üstesinden gelinmiş oldu: "kesmek, gerçekten, tamamen" (sin vnnt r mnx).
Onun önünde diz çökmüş
olan adam ise şöyle diyor: "dikkatlice devam
edeceğim" (iv (.i) r irt r nDm).
Solda çıplak erkeği tutarak orada sabitleyen bir adam diğer tarafta onun
önünde sünneti gerçekleştirmek için diz çöken biri var. Diz çökmüş adamın
önündeki glifler onu bir Hm-kA yani ölüm rahibi olarak tanımlıyor.
Yazıtta ayaktaki adama sünnet olacak kişiyi sabitlemesi söyleniyor: "Çabuk tut onu. Bayılmasına-düşmesine izin verme" (nDr sv m rdi dbA.f ).
Sabitleyici şöyle cevaplıyor: "İstediğiniz gibi
yapacağım" (iri.i r Hst.k). [16]
Herodot M.Ö. 5. yüzyılda Mısırlıların “temizlik için sünnet yaptıklarını,
temizlik fikrinin alımlı olmaktan çok daha iyi olduğunun düşünüldüğü
dolayısı ile temizlik amacı gözeterek uyguladıklarını” yazmıştır. [17]
Gollaher ise eski Mısır'daki sünnetin çocukluktan yetişkinliğe geçişin bir
işareti olarak görmüştür. Vücuttaki değişimin ve sünnet ayininin çok eski
antik gizemlere erişim hakkı sağladığından bahseder. [18]
Sünnet sonrası erişim hakkı kazanılan bu gizemlerin neler olduğu yani
içeriği belirsizdir ancak büyük olasılıkla Mısır dininin merkezinde bulunan
efsane, dua ve büyülü olduğuna inanılan sözlerdir. Örneğin Mısır Ölüler
Kitabı güneş tanrısı Ra'nın kendini kestiğini ve ondan akan kanın iki küçük
koruyucu tanrıyı yarattığını anlatır. Mısır Medeniyeti Uzmanı Emmanuel
Vicomte de Rougé bunu bir sünnet eylemi olarak yorumlamaktadır. [19]
Sünnetler ayin eşliğinde taş bıçak kullanılarak halka açık bir törenle
gerçekleştiriliyordu. Toplumun üst kademeleri arasında daha yaygın olduğu
düşünülmekte olup yaygın olmasa da sosyal düzenin aşağı kısmının da sünnet
prosedürünü gerçekleştirdiği bilinmektedir. [20]
Eski Mısır'da, dulların definlerinde acımasız bir şekilde her iki cins için tören düzenlenir ve onların doğurganlık tanrılarını memnun etmek için bir kurban ayini olarak sünnet uygulaması yapılırdı.
Eski Mezopotamya'da ise genç
çocukların genital organının vahşice kesildiği ve doğurganlık tanrıçasını
memnun etmek için sunulduğu şenlikler vardı.
Sünnet ayrıca Mısır'da ve çevresinde yaşayan bazı Semitik halklar
tarafından da benimsenmiştir. Herodotus sünnetin sadece Mısırlılar
tarafından benimsenmediğini, Etiyopyalılar, Fenikeliler, 'Filistinli
Suriyeliler', 'Terme ve Bartın Çayları çevresinde yaşayan Suriyeliler ve
onların komşuları Makronlar tarafından da benimsenerek uygulandığını
bildirmiştir. Ancak “Yunanlılar Fenikeliler ile ticaret yapmaya
geldiklerinde Mısırlıların bu geleneği takip etmekten vazgeçip
çocuklarının sünnetsiz kalmasına izin verdiklerini” de belirtmektedir.
[21]
İncil'deki Yaratılış bölümüne göre Tanrı İbrahim'den kendisini, ev halkını
ve kölelerini sünnet etmesini ve bunu aralarındaki sonsuz bir antlaşma
olarak görmesini söyler. Sünnet edilmeyenlerin ise kendi halklarından
ilişiği kesilecekti.
Bakalım bu konu Yaratılış 17:10-14'de nasıl geçiyor:
“Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki
erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet
aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da
soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz
günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca
sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle
sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek
antlaşmamın simgesi olacak. Sünnet edilmemiş her erkek halkının
arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”
İncil'de bulunan sözleşmeler genellikle bir hayvanı parçalayarak
mühürlenmektedir; bunun anlamı, sözleşmeyi bozan şahıs veya tarafın benzer
bir kadere maruz kalacağıdır. İbranicede bir antlaşmayı mühürlemek
anlamına gelen fiilin karşılığı tam anlamıyla "kesmek"tir. Yahudi
akademisyenler tarafından sünnet derisinin kesilmesinin sembolik olarak bu
tür bir antlaşmayı temsil ettiği varsayılmaktadır. [22]
Yeşu 5:2-7'ye göre Musa sünnetli olmayabilir hatta onun
oğullarından birinin ve çölde seyahat ederken onu takip edenlerin bir
kısmının sünnetli olmadığı anlatılır.
Bu arada RAB, Yeşu’ya şöyle seslendi: “Kendine taştan bıçaklar yap
ve İsrailliler’i eskisi gibi sünnet et.”
Böylece Yeşu taştan yaptığı bıçaklarla İsrailliler’i
Givat-Haaralot’ta sünnet etti. Bunu yapmasının nedeni şuydu:
İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşabilecek yaştaki bütün
erkekler, Mısır’dan çıktıktan sonra çölden geçerken ölmüşlerdi.
Mısır’dan çıkan erkeklerin hepsi sünnetliydi. Ama Mısır’dan
çıktıktan sonra yolda, çölde doğan erkeklerin hiçbiri sünnet
olmamıştı. İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşacak yaşta
olanların tümü ölünceye dek çölde kırk yıl dolaştılar. Çünkü RAB’bin
sözünü dinlememişlerdi. RAB bize verilmek üzere atalarımıza söz
verdiği süt ve bal akan ülkeyi onlara göstermeyeceğine ant içmişti.
RAB onların yerine çocuklarını yaşattı. Sünnetsiz olan bu çocukları
Yeşu sünnet etti. Çünkü yolda sünnet olmamışlardı.
Mısır'dan Çıkış 4:21-26'da ise Tanrı, Musa'nın karısı
Sippora'yı Musa'yı öldürmekle tehdit edince tüm oğullarını sünnet
ettiriyor:
RAB Musa’ya, “Mısır’a döndüğünde, sana verdiğim güçle bütün
şaşılası işleri firavunun önünde yapmaya bak” dedi, “Ama ben onu
inatçı yapacağım. Halkı salıvermeyecek. Sonra firavuna de ki, ‘RAB
şöyle diyor: İsrail benim ilk oğlumdur. Sana, bırak oğlum gitsin,
bana tapsın, dedim. Ama sen onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden
senin ilk oğlunu öldüreceğim.’ ”
RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek
istedi. O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti,
derisini Musa’nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı
güveysin” dedi. Böylece RAB Musa’yı esirgedi. Sippora Musa’ya
sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti.
HELENİSTİK VE YAHUDİ KÜLTÜRÜNDE SÜNNET
Hodges'e göre antik Yunan'da insan formunun estetiği, sünneti "zaten
mükemmel şekilli bir organın bir parçalanması" olarak değerlendiriyordu.
Dönemin Yunan sanat eserleri, Satir (yarı keçi yarı insan) ve barbar
tasvirleri hariç olmak üzere genelde penisleri sünnet derisi (bazen zarif
detaylarda) ile birlikte yani sünnetsiz olarak resmetmiştir. [23] Sünnetli penisin doğru
olan bir şeyi bozmak olarak görülmesinden dolayı Helenistik dönemlerde
daha önce bunu uygulamış olan birçok halk arasında bile sünnet sayılarında
azalma oldu.
Mısır'da ise sadece papaza ait kast sınıfı sünneti devam ettirdi ve 2.
yüzyıla gelindiğinde Roma İmparatorluğu'ndaki sünnet olan tek grup
Museviler, Yahudi Hristiyanlar, Mısırlı rahipler ve Nebatilerdi.
Nebatiler, Kuzey Arabistanlı, Ürdünlü, Kenanlı Araplardı. Fırat Irmağından Kızıldeniz'e kadar olan bölgede ve Suriye ile Arabistan
arasındaki vahalarda, Nebate adı verilen alanda yaşayan
Araplardı.
Sünnet uygulamalarının bir sürü yapılış şekli vardı. el-Asir
vilayetindeki Arapların uyguladığı sünnet işlemi gerçekten korkunçtur ve
muhtemelen yapılış nedeni acıya dayanılabildiğinin, bir savaşçı
olunduğunun göstergesidir.
Burada yapılan sünnete "kazıma" deniyordu. Bu deriyi soyma işlemiydi.
Sünnet edilen 10-12 yaşındaki genç sağ elinde bir mızrak tutarak yerden
yüksek bir alana yerleştirilirdi. Kabile üyeleri sünnet olan gencin
dayanıklılık ve cesaretini gözlemlemek için onun yanında durur ve
sünnetçi, jilet kadar keskin olan bir hançer ile işlemi
gerçekleştirirdi. Önce göbek deliğinin hemen altındaki göbek boyunca
deriyi keserek yüzeysel bir kesi yapar ve iki kasıktan aşağı doğru
benzer kesiler yaparak devam ederdi. Ardından üst deriyi kesiklerden
aşağıya doğru yırtıp testisleri ve penisi yüzerek sünnet derisini
keserdi. Önemli bir nokta vardı ki tüm bunlar olurken gencin elinde
tuttuğu mızrak titrememeliydi. [24]
İbrahimi dinlerin coğrafyasında sünnet dendiğinde akla gelen ilk toplum
Yahudilerdi. Sünnet, Yahudi olmayanlar arasında o kadar az görülen bir
durumdu ki, sünnet Roma mahkemelerinde birinin Yahudi olduğunun kesin
kanıtı olarak görülüyordu.
Romalı tarihçi Suetonius, Roma İmparatoru Domitianus'un (Domitian) biyografisinde
(12.2) 90 yaşındaki bir adamın soyulduğu bir mahkeme sürecini
anlatmaktadır. Adamın soyulmasının sebebi ise Roma'nın Yahudilere
uyguladığı kafa vergilerinden kaçıp kaçmadığına karar vermektir. Bu yüzden
adam mahkeme önünde çıplak kalacak şekilde bırakılmış, sünnetli olup
olmadığına bakılmıştır. [25]
Helenistik dünyanın kültürel baskısı altında yapılan sünnetlerde oldu:
Yehudalı Kral Yohanan Hurkanus İdilleri fethettiğinde halkı sünnet olmaya ve Museviliğe geçmeye zorladı fakat onların ataları olan Edomitler
Helenistik dönem öncesinde zaten sünneti uygulamışlardı.
Eskiden sünnet edilmiş bir penisin sünnetsiz gibi görünmesini sağlayan
teknikler M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu teknikte sünnet derisinin
kalıntılarından bir kısmı zamanla penis ucunu kaplaması için yeterince
gerilmiş hale gelene kadar bakırdan yapılmış bir ağırlıkla asılırdı. 1.
yüzyıl yazarı Celsus (Kelsos) yaptığı bilimsel incelemesi "De Medicina"da sünnet
derisi restorasyonu için 2 teknik açıkladı. [26]
Bunlardan birinde cilt penis ucunun tabanı etrafında kesilerek
gevşetiliyor, daha sonra deri penis ucunun üzerine geriliyor ve sünnetsiz
bir penis görünümünü verilerek iyileşmeye bırakılıyordu. Bu uygulama
mümkündü çünkü İncil'de (Yahudi İncili = Tevrat) Milah olarak isimlendirilen sünnet antlaşması
nispeten küçük bir sünnetti. Bu sünnete göre sadece penis ucunun ötesine
uzanan sünnet derisinin kesilmesi gerekiyordu. Buna karşılık olarak Yahudi
dinî yazarları 1. Makkabiler ve Talmud'daki İbrahim'in antlaşmasından
dolayı bu tür uygulamaları kınadılar. [27]
Bu girişimler ve diğer nedenlerden ötürü sünnet prosedürüne ikinci bir
radikal adım eklenmiştir. Bu işlem "Birit Periah" olarak adlandırılmıştır.
Bu aşamada "coronal sulcus" denen işlem uygulanarak sünnet derisi daha
geriden, penis ucunun arka sırtına kadar kesiliyor sonra birtakım
işlemlerle penis ucunun altından yeni derinin gelmesi sağlanıyordu.
[28] Daha sonra Talmud
döneminde (M.S. 500-625) Metzitzah olarak bilinen üçüncü bir yöntem
uygulanmaya başlandı. Bu aşamada, mohel, yani Yahudilerde sünneti yapan kişi, kötü olduğuna inanılan kanları çıkarmak için sarılı sünnetten ağzıyla kan
emerdi. Tüberküloz ve zührevi hastalıklar gibi enfeksiyonların gerçekleşme
olasılığını artırdığı için çok sonraki dönemlerde moheller kan emmek için bebeğin penisi üzerine bir cam tüp yerleştirip onu kullanırlardı. Birçok
Yahudi sünnet ayininde Metzitzah'ın bu aşaması ortadan kaldırılmıştır.
[28]
İlk Makkabiler "Brit milah"ın uygulanmasını yasakladığını, bunu yapanların
ve bu işleme tabi tutulan bebeklerin bile ölümle cezalandırdığını
söylüyor.
1. yüzyıl yazarlarından, İskenderiyeli, Ortodoks Yahudi bir filozof olan Filon (MÖ. 20-MS. 50), sağlık,
temizlik ve doğurganlık da dahil olmak üzere çeşitli gerekçelerle Yahudi
sünnetini savundu. [29] Ayrıca sünnetin mümkün
olduğu kadar erken bir zamanda yapılması gerektiğini düşünerek kişinin
kendi özgür iradesiyle yapılmasının mümkün olmayacağını düşünmüştür.
Sünnet derisinin spermin vajinaya ulaşmasını engellediğini ve bu nedenle
de milletin nüfusunu arttırmanın bir yolu olarak yapılması gerektiğini
iddia etmiştir. Ek olarak sünnetin cinsel hazzı azaltmak için etkili bir
yol olduğunu ve yapılması gerektiğini belirtti. [30]
Yahudi filozof Maimonides (Musa bin Meymun, 1135–1204) sünnetin imanın tek göstergesi
olduğu konusunda ısrar etti. Yapmanın çok zor olduğunu ancak “bazı
dürtüleri bastırmak” ve “ahlaki açıdan kusursuz olanı” başarmanın yolu
olarak sünneti onayladı. Zamanın bilgeleri sünnet derisinin cinsel hazzı
arttırdığını fark etmişti. Maimonides koruyucu derinin kesilmesinin ve kan
kaybının penisi zayıflattığını, böylece bir erkeğin şehvetli düşüncelerini
azaltmada ve daha az zevkli bir şekilde seks yapmada etkili olduğunu
belirtmiş ve şöyle demiştir: [31]
"Bilgelerimiz net bir şekilde "Bir kadının cinsel birliktelik yaşadığı
sünnetsiz bir adamdan ayrılması zordur" der. Sanırım sünnetin
emredilmesinin en iyi nedeni budur." [32]
13. yüzyılda, Maimonides'in, Fransız öğrencisi (Isaac ben Yediah)
sünnetin bir kadının cinsel isteğini azaltmanın etkili bir yolu olduğunu
iddia etti. Sünnet olmamış bir adamla birlikte her zaman orgazm olduğunu
ve böylece cinsel iştahının hiçbir zaman yerine gelmediğini ancak sünnetli
bir adamla "orgazmda büyük ısı ve yanma nedeniyle" hiç zevk almadığını
söyledi. [33]
SÜNNETİN HRİSTİYAN DÜNYASINDAKİ DÜŞÜŞÜ
Elçilerin İşleri 15'de Kudüs Konseyi Hristiyanlığa yeni geçenlerde
sünnetin gerekip gerekmediği konusunu ele aldı. Hem Aziz Petrus (Simon Peter, d. MS 30; ö. MS 64-68) hem de Âdil Yakup (diğer adları: James the Just, İsa'nın kardeşi Yakup, Rabbin kardeşi Yakup), Yahudi olmayanların dine geçişinde sünnete ihtiyaç olmadığını
söyleyince tüm konsey sünnetin gerekli olmadığına karar verdi.
Ancak, Elçilerin İşleri 16 ve Pavlus'un Mektuplarındaki birçok referans
uygulamanın hemen ortadan kaldırılmadığını göstermektedir. Örnek olarak
bazı ayetleri inceleyelim:
Elçilerin İşleri 16:1–3' de Pavlus'un bir Yunan'ı sünnet
ettirdiğini görüyoruz:
1. Pavlus, Derbe ve Listra’ya da uğradı. Listra’da Timoteos adında bir
İsa öğrencisi vardı. Annesi imanlı bir Yahudi, babası ise Grek’ti.
2. Listra ve Konya’daki kardeşler ondan övgüyle söz ediyorlardı.
3. Timoteos’u kendisiyle birlikte götürmek isteyen Pavlus, oralarda
bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi, babasının
Grek olduğunu biliyordu.
Romalılar 3:1-2'de Tarsuslu Paul Yahudi sünnetini övüyor gibi
görünmektedir:
1. Öyleyse Yahudi’nin ne üstünlüğü var? Sünnetin yararı nedir?
2. Her yönden çoktur. İlk olarak, Tanrı’nın sözleri Yahudiler’e emanet
edilmiştir.
Fakat bununla çelişir bir şekilde 1.Korintliler 7:18-19'da sünnet
önemli değildir vurgusu yapılır:
18. Biri sünnetliyken mi çağrıldı, sünnetsiz olmasın. Bir başkası
sünnetsizken mi çağrıldı, sünnet olmasın.
19. Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı’nın
buyruklarını yerine getirmektir.
Galatyalılar 6:11-13'de ise sünnet ettirmek isteyenler etiyle
övünmekle suçluyor ve sünnet karşıtlığı artışa geçiyor:
11. Bakın, size kendi elimle ne denli büyük harflerle yazıyorum!
12. Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna
zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar.
13. Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa’yı yerine getirmiyor,
sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar.
Daha sonra ise Filipililer 3:2-3'de Hristiyanlar "bozulmaya" karşı
uyarılıyor:
2. Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet
bağnazlarından sakının!
3. Çünkü gerçek sünnetliler Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla tapınan, Mesih
İsa’yla övünen, insansal özelliklere güvenmeyen bizleriz.
Yahudi Hristiyanlar "sünnet olanlar" veya sünnetli Hristiyanlar olarak
adlandırılırken sünnet daha çok Yahudi erkeklerle ilişkilendirilmiştir.
Sünnetli-sünnetsiz terimleri genel olarak Yahudiler ve Yunanlılar anlamına
gelmekteydi. [34]
Bununla birlikte, 1. yüzyıla ait Yehuda Eyaleti'nde artık sünnetli olmayan
bazı Yahudiler, ve bazı Yunanlılar ve Mısırlılar, Etiyopyalılar ve Araplar
gibi başkaları da vardı. Thomas'ın 53. Müjdesi'ne göre İsa şöyle diyor:
53. Havarileri ona dediler : Sünnet faydalı mı değil mi ? Onlara dedi:
Eğer faydalı olsaydı, babaları onları daha annelerindeyken sünnet
ederdi. Ama Ruh’taki gerçek sünnet çok faydalı.!
Thomas 53 ile Pavlus'un Romalılar 2:29'u, Filipililer 3:3, Korintliler
7:19, Galatyalılar 6:15 ve Koloseliler 2:11–12 arasında paralellikler
bulunmaktadır.
Yuhanna 7:23'de İsa Şabat gününde uyguladığı şifa için onu
eleştirenlere cevap veriyor:
23. Musa’nın Yasası bozulmasın diye Şabat Günü biri sünnet ediliyor da,
Şabat Günü bir adamı tamamen iyileştirdim diye bana neden kızıyorsunuz?
Kudüs İncili: Şimdi eğer bir adam Musa'nın Yasası'nın bozulmaması
için Şabat günü sünnet edilebiliyorsa bir erkeği Şabat gününde sağlıklı ve
eksiksiz yaptığım için bana neden kızgınsın?
Bu metinler penisin sünnet edilmesinin onu iyileştirdiği üzerine gelişen
Tanrısal inanca ya da sünnet uygulaması üzerine bir eleştiri olarak
görülmüştür. [34]
Avrupalılar, Yahudiler hariç erkek sünnetini hiç uygulamamışlardı fakat
silahlı seferberlik kralı Vamba'nın sivil topluma karşı zulüm yapan
herkesi sünnet ettirdiği Vizigot İspanya'sında nadir bir istisna meydana
gelmiştir. [35]
Katolik Kilisesi, Mısır'ın en eski halklarından Kıptilerin (Koptlar) ve Katoliklerin sünnet uygulamalarını sonlandırmak için sünnetin ahlaki bir günah olduğunu söyleyerek sünneti ve yaptıranları kınamıştır. 1442'de Basel-Floransa
Konseyi'nde sünnet uygulamasına karşı emir verdi. Bu karar, vaftiz edilmenin sünnetin yerine geçtiği inancına dayanıyordu (Kol. 2:11–12). [36]
Birleşmiş Milletler Aids Programı'na (UNAIDS) göre bu konseyde Papa
sünnetin Hristiyanlar için gereksiz olduğunu belirtti. [37]
18. yüzyılda Edward Gibbon sünneti yalnızca Yahudiler ve Türkler
tarafından uygulanan "tuhaf bir sakatlama-bozma" olarak ve "acı verici,
sıklıkla tehlikeli bir ayin" şeklinde nitelendirdi... (R. Darby) [38]
Londra'da 1753'te Yahudilere eşit haklar vermek için bir öneri yapıldı.
Yahudilere eşit haklar verilmesinin evrensel sünnet anlamına geldiği
korkusunu yayan zamanın broşürcüleri tarafından şiddetle karşı çıkıldı.
Erkekler korunmaya ve savunmaya çağrıldı:
"Mülkünüzün en iyisini ve onun tehdit altındaki sünnet derilerini
koruyun!" Seksle ilgili popüler inançların, erkeklikle ilgili korkuların ve
Yahudiler hakkındaki yanlış kavramların sıra dışı bir şekilde dışa
vurulması aynı zamanda dönemin erkeklerinin kendi üreme organlarını ve
sünnet konusunu nasıl dikkate aldığının çarpıcı bir göstergesiydi.
(R.Darby) [38]
Bu olumsuz tavırlar 19. yüzyıla kadar devam etti. İngiliz kaşif Sir
Richard Burton, "Hristiyan aleminin sünnet uygulamasından korktuğunu ve
nefret ettiğini" gözlemledi.
İSLAM TOPLUMLARINDA SÜNNET Kur'an'da sünnet ile ilgili herhangi bir ayet-sure GEÇMEMEKTEDİR!
Bunu okuyunca bana küfretmeye kalkacak olan dostlardan rica ediyorum
Google'a "Kur'an'da sünnetten bahsedilir mi?" yazıp arasınlar yada gidip
en güvendikleri hocalarına sorsunlar, hiç olmadı evdeki Kur'an'ı açıp
baksınlar. Görecekler ki kesinlikle hiçbir ayette sünnetten
bahsedilmemektedir.
Sünnet uygulaması sadece bazı hadislerde geçmektedir. Bu yüzden de
hadislere inanmam, güvenmem yada "benim için tek kaynak Kur'an'dır" diyen
arkadaşlarımızın içinde oldukları çelişkiyi görmeleri gerekir.
Şimdi sünnetin geçtiği bazı hadislere bakalım:
"Doğuştan insan ruhuna yakışan hususlardan bir kısmı şunlardır: Ağzı
su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekmek ve temizlemek. Bıyıkları
kesmek (veya kısaltmak), tırnakları kesmek, koltuk altının kıllarını
gidermek, etekteki kılları gidermek ve sünnet olmak." [39]
"Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet
olan Hz. İbrahim'dir." [40]
"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet
olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek." [41]
"Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyet'i kabul ettim. Bunun
üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: 'Kendinden küfrün
kıllarını at ve sünnet ol.' " [42]
"Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için
fazilettir." [43]
Günümüzde zaman zaman doğuştan sünnetli olan çocuklarla
karşılaşırız ve Hipospadias adı verilen bu hastalık ciddi sonuçlar
doğurabilmektedir.
Bazıları Muhammed'in “Peygamber” olduğunun göstergesi olarak sünnetli
doğduğu efsanesine inanmaktadırlar. Çünkü inanışa göre Allah onu
mükemmel bir biçimde yaratmıştır.
Bu inanış ise apayrı bir çelişki içerir çünkü eğer Allah Muhammed'i
kusursuz yani sünnetli yarattı ise, Allah'ın sünnetsiz yarattığı
insanlar kusurlu mudur? Hani Allah kusursuz ve eksiksiz yaratandı? hani
hata yapmaz, eksik yaratmazdı?
Bazı Müslümanlar, Eski Ahitte yazanların geçerli olduğunu, bu nedenle
İbrahim ile Tanrı arasındaki sünnet anlaşmasına bağlı kalınması
gerektiğini düşünürler. Tevrat değiştirilmiştir diyenlerin sünnete
açıklama getirirken Tevrat metinlerini delil göstermeleri büyük bir
çelişkidir. Değiştirilen ya da hatalı olduğu iddia edilen bir kaynağın
içinden seç, beğen, al yapılamaz.
Bunca kaynak gösteriyor ki; sünnet Yahudilere antik Mısır'dan, Müslümanlara da Yahudilerden geçmiştir. Yani "sünnet" tıpkı İslamiyet'teki birçok inanış, metin ve gelenek gibi başka toplumlardan, onların dinlerinden alınmış, uygulamaya başlanmıştır.
KAYNAKLAR
Griffin G. Decircumcision. p.17 (1992)
Marck, J. "Aspects of male circumcision in sub-equatorial
African culture history" (1997); Health Transit Review. 7 Supll:
337–360.
Morrison J. "The origins of the practices of circumcision
and subincision among the Australian aborigines". The Medical
Journal of Australia. 1 (3): 125–7. (1967)
"SHEM". The Jewish Encyclopedia. 2013-12-17] , [Amin Ud,
Din M (2012). "Aposthia-A Motive of Circumcision Origin". Iranian
Journal of Public Health. 41: 84.
Alphabet of Ben Sirah, Question #5 (23a–b)
M. Dānešvar, Dīdanīhā wa šanīdanīhā-ye Īrān, 2nd ed., 2 vols., Tehran, 1327 Š./1948. I, pp. 31, 59
A.g.e., II, s. 56
E. Šakūrzāda, ʿAqāyed o rosūm-e mardom-e Ḵorāsān, 2nd ed., Tehran, 1363 Š./1984. p.167; Massé, Croyances, p. 53
M. Katīrāʾī, Az ḵešt tā ḵešt, Tehran, 1348 Š./1969. p. 41-42 | Šakūrzāda, a.g.e., p. 167 | Ṣ. Hedāyat, Neyrangestān, Tehran, 1342 Š./1963. p. 195
Katīrāʾī, a.g.e., p. 41-42
Dānešvar, a.g.e. p. 56; Katīrāʾī, a.g.e., p. 41; Hedāyat, a.g.e., p. 116;
Šakūrzāda, p. 167
Patai, 1987, p. 160; E. Westermark, Ritual and Belief in Morocco, 2 vols. 1926. II, p. 427; F. Legey, The Folklore of Morocco, 1935. p. 107, 175
Massé, Croyances, p. 53
Gollaher (2000) Circumcision: A History Of The World's Most Controversial Surgery. p. 2
Kanawati, N. and A. Hassan 1997, The Teti Cemetery at Saqqara II: The Tomb of. Ankhmahor : pp. 11-12
Mark Popovsky (2010). "Circumcision". In David A. Leeming; Kathryn
Madden; Stanton Marlan. Encyclopedia of Psychology and Religion.
pp. 153–154
Hodges, F. M. (2001). "The ideal prepuce in ancient Greece
and Rome: male genital aesthetics and their relation to
lipodermos, circumcision, foreskin restoration, and the
kynodesme". The Bulletin of the History of Medicine. 75 (3):
375–405
Arabian Nights, Sir Richard Burton, Footnote 180
Suetonius (translated and annotated by J. C. Rolfe) (c. 110). "De
Vita Caesarum-Domitianus". Ancient History Sourcebook at
fordham.edu. The Romans applied the term
curtus (lit., "cut short") to circumcised men at least in poetic
contexts, e.g. at Horace, Sermones i.9.70
Rubin, J. P. "Celsus' decircumcision operation:
medical and historical implications". Urology. 16 (1): 121–4. (1980)
Hall, R. G. "Epispasm: circumcision in reverse".
Bible Review: 52–7. (1992)
Peron, James E. "Circumcision: Then and Now". Many
Blessings (vol. III). pp. 41–42. (2000)
Philo Judaeus. "A Treatise on Circumcision"
Gollaher 2000, a.g.e., p. 13
Gollaher 2000, a.g.e., p. 21; The Guide of the Perplexed. Translated and
with an Introduction and Notes by Shlomo Pines. Chicago: Univ. of
Chicago Press, 1963, Part III, ch. 49, p. 609. Moses Maimonides
(translated by Shlomo Pines) (1963). "Guide to the Perplexed by".
University of Chicago; Maimonides, Moses (translated by Michael
Friedländer) (1885). The Guide of the Perplexed. London: Trübner
and co. pp. 267–9; Lisa Braver Moss. "Circumcision: A Jewish
Inquiry"
Maimonides Rabbi. A Guide for the Perplexed (trans. M.
Friedlander). 1956
Davis, Dena S. "Male and female genital alteration:
a collision course with the law". Journal of law-medicine. 11:
487–570. (2001); Gollaher 2000, a.g.e., p. 22
Michael Glass. "The New Testament and
Circumcision". Circumcision Information and Resource Pages (2001)
Julian of Toledo. Historia rebellionis Paulli adversus Wambam
Gothorum Regem. p. 10. reprinted in Jacques Paul Migne,
ed. (1862). Patrologiæ cursus completus, seu bibliotheca
universalis, integra, uniformis, commoda, oeconomica, Omnium SS.
Patrium, Doctorum scriptoriumque, eccliasticorum. pp. 771–774
"Eccumenical Council of Florence and Council of Basel". EWTN
Global Catholic Television Network Library
"Male Circumcision: context, criteria and culture". UNAIDS.
2007-02-26
Robert Darby. "A short history of the world's most controversial
surgery". Circumcision Information Australia. A review of David L.
Gollaher (2000), a.g.e.
2.000 YILLIK KİTAPLAR İSA'NIN YENİ BİR DİN YARATMADIĞINI FAKAT KRAL DAVUT ZAMANINDAKİ ESKİ BİR GELENEĞİ YENİDEN DÜZENLEDİĞİNİ KANITLADI!
Birleşik Krallık'taki Surrey Üniversitesi'nden Roger Webb ve Chris Jeynes isimli araştırmacılar 2000 yıldan eski belgeler ile bazı şeylerin gerçekliğini doğruladılar. Eski kodlamalar İsa'nın yeni bir din yaratmadığını ancak Kral Davut döneminden itibaren eski bir geleneği düzenleyip devam ettirdiğini iddia ettiler.
Uzmanlara göre kitaplar (kodexler) İsa'nın 1000 yıl öncesine, Kral Davut'a dayanan Süleyman'ın tapınağında ibadet eden ve bir erkek-kadın Tanrı'ya inanan bir Yahudi mezhebin parçası olduğunu öne sürüyor.
Sürpriz olan şey ise 2000 yıl öncesine dayanan bu eski metinlerin Hristiyanlık hakkındaki görüşler üzerinde devrim yaratabileceğidir.
Bilim adamları tarafından Hristiyanlığın tarihini değiştirebilecek devrimci bir keşif olarak kabul edilen bu testler, metalden yapılmış halkaların birleştirdiği eski metinlere dayanmaktalar.
Raporlara göre eldeki kanıtlar bu antik metal metinlerin (kodekler) MS 1. ya da 2. yüzyıla kadar uzandığını öne sürüyor.
Roger Webb ve Kıdemli İrtibat Görevlisi Prof. Chris Jeynes, kodeksin modern kurşun örneklerinin tipik olan atmosferik polonyumdan kaynaklanan radyoaktiviteyi göstermediğini, kodeksin öncülünün bir yüzyıl önce erimiş olduğunu gösterdiğini ve günümüz üretiminin bir ürünü olmadığını bildirmiştir.
Testler ayrıca kodların dilinin Eski-İbranice olduğunu doğruladılar. Bu kodlar İsa'nın gelişini sembolize eden sekiz köşeli yıldızlarla kaplılar.
Uzmanlar tarafından dikkatle aktarılan kodlarda İsa'nın yeni bir din yaratmaya çalışmadığı, ancak Kral Davut'un zamanının eski geleneklerini yenilediği açıklandı. Ayrıca İsa'nın ve onun takipçilerinin ibadet ettikleri tanrının hem erkek hem de kadın olduğu bu buluş ile açıklığa kavuşuyor.
Bu kitap 2006 yılında Batı Şeria'daki bir mağarada bulundu ancak 2011 yılına kadarki bulgular halka açık değildi. Araştırmacılar bu keşfi İsa'nın tarihsel varlığının en eski kanıtlarından biri olarak tanımladılar. Bununla birlikte bu keşif İsa'nın yaşamına bütünüyle devrimci bir bakış açısı sunuyor çünkü İsa'nın geliştirdiği dinin kökenine ve inandığı-taptığı Tanrı'nın aslında nasıl olduğuna ışık tutuyor.
Şu anda antik metinler Ürdün'ün başkenti Amman'ın Eski Eserler bölümünde yer almaktadır.