HABERLER
Dini Haber
mısır mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mısır mitolojisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ANTİK MISIR DİNİNDE 42 SAFLIK BEYANI VE 10 EMİR

Hazırlayan: A.Kara

42 SAFLIK BEYANI VE 10 EMİR

Eski Mısır dininde kişi öldüğünde ölüler alemi olan Duat'a gider, burada kalbi teraziye konur ve iyiliğin tüyüne karşı kalbi tartılırdı. İbrahimi dinlere günah ve sevapların tartılması olarak geçen bu inanışta önemli bir detay vardır. Ölüler Kitabında detaylıca anlatılan Kalbin Tartılması işlemi sırasında kalbi tartılan kişi oradaki tanrıça Maat'ın yargıçlarının bakışları altında 42 maddeden oluşan Saflık Beyanını okumalıdır. Bu, yargılanmadan önce ölen kişiye tanınan bir fırsattı.

Maat'ın yargıçlarına karşı yapılıyordu; Çünkü Maat adaletin, doğrunun, bilginin, yasaların, ahlakın, uyumun ve kozmik dengenin tanrıçasıdır. Kalbin Tartılması sırasında kişinin kalbine karşı Maat'ın tüyünün konmasının nedeni de budur.

Maat'ın yargıçlarına yapılan Saflık Beyanları kişisel olduğundan mezardan mezara farklılık gösterse de temel itibariyle günah kavramları aynıdır. Bunlar tanrıça Maat'ın kanunları değil de Maat'ı memnun etmek için onu okuyacak kişinin hayattayken yaptıkları ya da yapmadıklarının beyanıdır. [4]

42 maddeden oluşmasının nedeni, Nebseni papirüsünde Maat'ın yardımcı yargıçları olan 42 tanrıdır.[7] Bu 42 tanrı, Mısır'ın 42 eyaletini temsil eder ve "yaşamları boyunca Maat'tan beslenen gizli Maat tanrıları" olarak adlandırılırlar. Bunlar sunular kabul eden küçük kademeli ilahlardır. [4]

Yani aslında her bir madde ile bir tanrı ya da tanrıçaya ifade verilmekte ve itirafta bulunulan her bir tanrı ile Mısır'ın bütünlüğü vurgulanır. Bu küçük dereceli tanrı ve tanrıçaların adlarını Ölüler Kitabı'ndaki Nebseni Papirüsünde görmek mümkündür.

Ölünün okuduğu 42 Saflık Beyanı Musevilikteki 10 Emir'in temelini oluşturur şekildedir ve kutsal olduğu söylenen kitaplardaki günah kavramından daha iyi ahlaki hatlara sahiptir. Söz konusu 42 madde şöyledir:
  1. Günah işlemedim.
  2. Şiddet kullanarak soygun yapmadım.
  3. Çalmadım.
  4. Erkek ve kadınları öldürmedim.
  5. Tahıl çalmadım.
  6. Sunuları çalmadım.
  7. Tanrıların mallarını çalmadım.
  8. Yalan söylemedim.
  9. Yiyecekleri taşımadım.
  10. Küfür etmedim.
  11. Zina etmedim, erkeklerle yatmadım.
  12. Kimseyi ağlatmadım.
  13. Kalbi yemedim (Boş yere üzülmedim, pişmanlık duymadım)
  14. Hiçbir erkeğe saldırmadım.
  15. Hilekar değilim.
  16. Ekili araziyi çalmadım.
  17. Kulak misafiri olmadım (başkalarının sırlarını dinlemedim)
  18. Hiçbir erkeğe iftira atmadım.
  19. Haklı bir sebep olmadan kızmadım.
  20. Hiçbir erkeğin karısına ahlaksızlık yapmadım.
  21. Hiçbir erkeğin karısını ahlaksızlaştırmadım (burada önceki iddiasını yenileyerek başka bir tanrıya hitap eder)
  22. Kendimi kirletmedim.
  23. Hiç kimseyi korkutmadım.
  24. Yasayı çiğnemedim.
  25. Kızmadım.
  26. Kulaklarımı gerçeğin sözlerine kapatmadım.
  27. Dine küfretmedim.
  28. Şiddet adamı değilim.
  29. Çekişme kışkırtıcısı ya da barış bozan biri değilim.
  30. Acele ile yargılamadım ya da hareket etmedim.
  31. Konuları merak etmedim.
  32. Konuşurken sözlerimi çoğaltmadım
  33. Kimseye zulmetmedim, kötülük yapmadım.
  34. Kral'a karşı büyücülük yapmadım (ya da küfretmedim)
  35. [Akması gerektiği zaman] suyun akışını hiç durdurmadım.
  36. Asla sesimi yükseltmedim. (kibirli ya da öfkeli konuşmadım)
  37. Tanrı'ya küfretmedim, lanet okumadım.
  38. Kötü bir öfkeyle hareket etmedim.
  39. Tanrıların ekmeğini çalmadım.
  40. Khenfu keklerini ölülerin ruhlarından alıp götürmedim.
  41. Çocuğun ekmeğini kapmadım, şehrimin tanrısını hor görmedim.
  42. Tanrıya ait sığırları öldürmedim. [5][6][1]

Şimdi bir de 10 emire bakalım:
  1. Tanrı YHVH'ten başka ilah(lar)ın olmayacak.
  2. Kendine yukarıda, gökte; aşağıda, yerde; veya derinlerde, yeraltında yaşayan put(lar) yapmayacaksın; onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin.
  3. Tanrın YHVH'in ismini boş yere anmayacaksın.
  4. Haftanın altı günü çalışacak ve dünyevi işlerini yapacaksın; haftanın son günü, yedinci gün mukaddes Şabat günündeyse bütün işlerini bırakacak ve Tanrın YHVH'e ibadet edeceksin. O gün, Sebt'tir.
  5. Annene ve babana hürmet edeceksin.
  6. Öldürmeyeceksin.
  7. Zina etmeyeceksin
  8. Çalmayacaksın.
  9. Komşu(ları)na karşı yalan yere şahitlik yapmayacaksın.
  10. Komşu(ları)nın, yakın(lar)ının mülklerine tamah etmeyeceksin.

Fark edebileceğiniz gibi 10 emir, Mısır dinindeki 42 maddenin sayıca azaltılmış ve Tanrı faktörünün daha ağırlık kazandırılmış halidir. Tevrat'ta yazanlara göre Musa bir Mısırlıdır. Dolayısı ile Mısır'da büyümüş olan Musa Mısır tanrı ve tanrıçalarına taparak büyümüştür. Bu yüzden Maat'ı ve 42 Saflık Beyanı'nı biliyor olmalıdır. 

Mısır dinindeki Saflık Beyanları birer kanun olmadığından kişiden kişiye farklılık gösterebildiği için, farklı mezarlardan çıkan beyanlarda ölülerin şöyle beyanları yer alır:
  • Hizmetkarlara kötü muamelede bulunmadım.
  • Kimseye benim adıma cinayet işlemesi için emir vermedim. [2][1]
  • Yalancı şahitlik yapmadım.
  • Aç olana ekmek verdim, susamışa su ve çıplak olana elbise verdim. [3][1]

Henüz ortada Musevilik, Hristiyanlık ve İslam gibi dinler yokken, çoktanrılı eski Mısır dininin sahip olduğu ahlaki çizgi İbrahimi dinlerle neredeyse aynıdır.

Örneğin Mısır dini insanları köleleştirmeyi ve zorla çalıştırmayı uygunsuz bir davranış ya da günah olarak görmemiştir. Durum İbrahimi dinlerde de aynıdır. Yahudiler dinlerini Eski Mısır dininden ve çevre topluluklardan duydukları ile inşa ettiğinden kölelik sistemi onlara da geçmiş, buradan da Kur'an'a geçerek varlığını devam ettirmiştir. Bu yüzden Kur'an'da köleliği ve cariyeliği yasaklayan hiçbir ayet yoktur.

İbrahimi dinlerde ahlaklı olmanın ya da iyilik yapmanın nedeni tanrı ve cehennem korkusudur. Cehennem korkusu içindeki kişi yaptığı iyiliklerle tanrıyı ikna edecek seviyeye geldiğinde cennetlik olur. Yani kişi içinden geldiği için, sadece iyilik yapmak için değil de çıkar ya da tehdit ilişkisi içinde hareket eder.

Söz konusu dinleri etkileyen Mısır dininde de durum aynıdır. Kişiler yeraltı diyarında tekrar doğma hakkı kazanarak cennete gitmek için iyilik yapar ve kötülükten uzak dururlar. Yine ödül-ceza sistemine dayalı ahlak söz konusudur. Bu yüzden kişi hayattayken olabildiğince iyi olmaya çalışır ve öldüğünde Osiris ve 42 Maat yargıcının karşısına çıkarak onlara uzak durduğu kötülükleri ya da yaptığı iyilikleri sıralar. Akabinde "kalbim temiz, kalbim temiz, kalbim temiz" diye de ekler. Çünkü dönem insanının inanışına göre tüm iyi ya da kötü eylemlere karar vermeyi sağlayan, yani beyin işlevini gören organ kalptir. Bu inanışın yansımalarını Kur'an'da da görmek mümkündür.

Bir nokta daha var ki Antik Mısır'ın Büyük Yargılama metinlerinde kişi yaptıklarını anlattıktan sonra diğer aşamada kalbi dile gelip konuşmaya başlar. Bu inanış değişim geçirerek İbrahimi dinlerde kişi yargılanırken günahlarını saklayamayıp itiraf edeceği, hatta organlarının bile onun yerine konuşacağı inanıcına zemin hazırlamış olabilir.

ANUBİS, KALBİN TARTILMASI İNANCI VE İSLAM'A ETKİLERİ

Yazan: A.Kara

ÇAKAL BAŞLI ANUBİS

Anubis; Batılıların İlki, Kutsal Toprakların Efendisi, Kutsal Dağının Üzerinde Olan, Dokuz Yayın Hükümdarı, Milyonları Yutan Köpek, Köpeklerin Efendisi, Sırların Efendisi, Mumyalama Yerinde Olan, İlahi Mahfazanın En Başı ![10][11]

Antik Mısırda Anpu veya Inpu adıyla bilinen tanrının Yunancası Anubis'tir. [8][9] Anpu adının kökü eski Mısır dilinde "Kraliyet çocuğu" iken Inpu'nun kökü olan "inp" çürümek anlamına gelmektedir.

Antik dönem insanlarının doğayı, hayvanları gözlemleme sonucu oluşmuş tanrılardan biridir. Eski Mısır'da çakalların ölüler ve mezarları etrafında dolaştığı, insan cesetlerini çıkarıp yedikleri görüldüğünden ölüm ve ölü bedenler çakal ile ilişkilendirilmiştir.[18] Böylece Antik Mısır'da tamamen çakal ya da çakal başlı insan biçimindeki ölüm, cenaze, ahiret, yeraltı dünyası, mezarlıklar ve mumlayama ile bağlantılı olan Anubis var olmuştur.

Kutsal hayvanı Mısır köpeklerinden biri olan altın Afrika kurdudur. Bu hayvanın eski* ismi "altın Afrika çakalıdır". [2][3][4]

Mezarların başında dolaşan çakalın ölüleri koruduğu düşünülmüş ve bu bağlamda Anubis de ölüleri koruyan, kollayan yücelten bir tanrı halini almış, hatta tanrı Osiris'i bile mumyaladığına dair inanç türemiştir.

Mezarları kazarak ölüleri çıkaran, parçalayıp yiyen çakal nasıl olur da onları koruyan bir figür haline dönüştü diyebilirsiniz. Buradaki mantık şöyle işliyordu. Cesetlerinin bir çakal ya da civardaki köpek türleri tarafından parçalanacağından endişe eden insanlar ölülerinin ya da öldüklerinde kendi bedenlerinin korunması umuduyla kendi türleri ile savaşarak insanları koruyacak bir çakal seçmişlerdi. Yani endişe duydukları çakallardan onları koruyacak olan yine bir çakaldı.

Özellikle Erken Hanedanlık döneminde, Hor-Aha, Djer ve diğer 1. Hanedanlık firavunlarının taş yazıtlarında tamamen hayvan görünümüyle yani büsbütün bir çakal olarak tasvir edilmiştir. [12][17]

Karısı yine kendisi gibi çakal olan Anput, kızı ise yılan tanrıça Kebeçet'tir. Fakat Anubis'in soyu konusunda farklılıklar mevcuttur. Örneğin erken mitolojide Ra'nın oğlu iken [14] 1.Ara Dönem'e (MÖ 2181-2055) ait tabut metinlerinde inek tanrıça Hesat ya da kedi başlı tanrıça Bastet'in oğludur. [23] Başka bir gelenek onu Ra ve Neftis'in oğlu olarak tasvir ederken [14] Yunan tarihçi Plutarhos, O'nun Neftis ve Osiris'in gayri meşru oğlu olduğunu fakat Osiris'in karısı Isis tarafından evlat edinildiğini belirtmiş ve şöyle yazmıştır: [24]

Isis, Osiris'in kız kardeşini sevdiğini ve onunla ilişki içinde olduğunu öğrenip, bunun kanıtı olarak Osiris'in Neftis'e bıraktığı bir yonca çelengini gördüğünde etrafta bir bebek arıyordu. Çünkü Set'ten korkan Neftis bebek doğduktan sonra onu terk etmişti. Köpekler büyük zorluklar içinde Isis'e yardım ederek bebeği bulmasını sağlamışlardı. Isis onu bulunca bebeği büyüttü, [büyüyen bebek] Anubis adıyla onun koruyucusu ve müttefiki oldu.

Köpek başlı ya da tamamen köpek şeklinde tasvir edilen ve Anubis'ten farklı olarak gri ya da beyaz kürklü olan Vepvavet, Anubis'in erkek kardeşiydi. Tarihçiler zamanla bu iki figürün birleştiğini varsaymaktadırlar. [7]

Her toplumda tanrıların zaman zaman farklı roller üstlendiği ya da rollerinin tamamen değiştiği görülür. Anubis'e de farklı roller yüklenmiştir. Örneğin; 1. Hanedanlık döneminde (MÖ 3100-2890) mezarların koruyucusu ve kralların mumyacısı olan çakal başlı Anubis, Orta Krallık döneminde (MÖ 2055-1650) yer altı dünyasının efendisi olan Osiris'in rolünü devralınca Anubis'in görevleri arasına ruhları öbür dünyaya yönlendirmek eklenmişti. [32]

Benzer görev bazen inek başlı tanrıça Hathor tarafından uygulanmış olsa da bu görevi yerine getiren kişi olarak daha çok Anubis tercih edilmiştir. Firavun döneminin sonlarına doğru (MÖ 664-332) Anubis genellikle insanları canlılar dünyasından öteki dünyaya yönlendirirken tasvir edilmiştir. [20][33]

Böylece Anubis diğer tanrılarla birlikte bir ruhun öteki aleme gitmeye uygun olup olmadığının test edildiği "Kalbin Tartılması" adlı uygulamada yer alır hale gelmişti. Ahirete kimin gideceği konusunda Osiris'e yardım ediyor ve ölülere rehberlik yapıyordu [5][11]

İnanışa göre "İki Gerçeğin Salonu" adlı yerde, ölüp yer altına gelen ruhun kalbi terazide tartılırdı. [11] Anubis terazinin dilini kontrol ettikten sonra teraziye konan ölünün kalbi iyi, adaletli ve dengeli bir yaşamı simgeleyen Ma'at tüyüne veya gerçeğe karşı tartılırdı; ki Ma'at denge ve adalet tanrıçasıydı. Anubis'in genellikle ayakta ya da diz çökmüş vaziyette altın bir terazi tutarken tasvir edilmesinin sebebi bu inanıştı. [10]

Ma'at tüyü karşısında tartılan kalp eşit ya da hafif gelirse kişinin "Ka" sı yani ruhu tekrar doğması için Duat adlı ölüler aleminden cennete yani Aaru'ya gönderilirdi. Eğer kalp ağır gelirse, kişinin kötülük yaptığı, dengeli, adaletli bir yaşam sürmediği anlamına gelirdi ve kalbi, "ölü yiyici", "kalplerin yiyicisi", "insan yiyen" sıfatları ile anılan bir yaratık olan timsah başlı Ammit tarafından yenerek yok edilir ve kalbin sahibi Duat'ta kalmaya mahkum edilirdi. Tanrıların katibi Thoth ise tartma işleminin sonucunu yazardı. [6][23][24][25]

Bir diğer geleneğe göre Anubis, ruhu kalbini tartacak olan Osiris'in önüne getirir. Kalp tartıldıktan sonra, merhumun Maat'ın Müfettişleri ona bakarken Ani papirüsünde yazanları diğer adıyla 42 Saflık Beyanı, 42 Olumsuz İtirafı okuması gerekir. [6][5] 

Antik Mısır dinindeki "Kalbin Tartılması" uygulaması ilerleyen süreçte İbrahimi dinlere "günah ve sevapların tartılması" şeklinde geçmiştir. Dönem insanının düşünme ve duygusal eylemlerin yöneticisi yani akıl etmeyi sağlayan organ olarak inandığı kalp aynı şekilde İslam'a geçmiş ve ayetlerde düşünme eylemini yapan organ olarak yer almıştır.

Antik Mısır'da sıvılaştırılarak kafatasından dışarı akıtılan beyin önemsiz görülürken, önemli görülen organlar çıkarılıp kanopik kaplarda saklanırdı. Ruhun parçası olarak görülen kalp öyle önemliydi ki asla bedenden çıkarılmazdı. Yani kalp en önemli organ iken beyin değersiz bir çöptü.

Fakat bazen önemli görülen kalp ve bağırsaklar çıkarıldıktan sonra ölüleri koruduğuna inanılan 4 tanrının balmumundan yapılmış kapları içine konarak mumyanın bedenine geri yerleştirilirdi. [21][22] 

Mumyalama süreci nasıl işler? Merak ediyorsanız okuyunuz: Antik Mısır'da Mumyalama


Eski Mısır'dan İslam'a geçen bu inanışın izlerini ve bilimsel yanlışının üzerini örtmek isteyenler ise "kalp" kelimesini meal ve tefsirlerde ısrarla beyin olarak çevirmiş ve hiçbir ispatı olmamasına rağmen "kalp burada mecaz olarak kullanılmıştır" açıklamasını getirmişlerdir.

"Kur'an bir biyoloji kitabı olmadığından tüm organları ve işlevlerini açıklamak zorunda değildir. Kur'an'da defalarca akıldan, akıl etmekten bahsedilmiştir." diyenler olsa da bu bir şeyi değiştirmemektedir. Çünkü akıl etmekten, düşünmekten yani beynin sorumlu olduğu işlerden bahsederken sürekli kalpten bahsedilmekte ve bir tanecik ayette bile beyin kelimesi geçmemektedir. Bu durum tıpkı eski Mısır'da olduğu gibi İslam'da da beynin işlevlerini yerine getiren organın kalp olduğuna inanıldığının ispatıdır. Duygusal davranmak ya da saldırgan bir tavır almak bu gerçeği değiştirmeyecektir.

Anubis özellikle hanedanlık dönemi başlarından siyah bir köpek olarak tasvir ediliyordu. [12] Fakat onun siyah rengi sembolik anlamlar taşıyordu; Mumyalamadan önce natron tuzunda günlerce bekletilip suyu iyice çekilen insan cesetleri kararıyor, rengi değişiyor ve mumyalama işlemi sırasında kullanılan sargılar reçineden yapılan maddeye bulaşıyordu. [14]

Ayrıca Mısır için oldukça önemli olan ve ilahlaştırılan Nil nehrinin bereketli alüvyonları siyahtı. Tüm bu nedenlerden dolayı siyah renk doğurganlığı ve öbür dünyada yeniden doğma olasılığını simgeliyordu. [28]

Mumyalama ile olan ilişkisinden dolayı ölen kişiyi mumyalamakla görevli olan kişiler yüzlerine ölüler kentinin efendisi ve ölülerin koruyucusu Anubis'in maskesi takarlardı.[1]

Özellikle terazi başında diğer tanrılarla birlikte görev aldığı Orta Krallık döneminde çakal başlı bir adam olarak tasvir edilmeye başlanmış olan Anubis'in tamamen insan formuyla ortaya çıktığı nadir bir yer vardır; ki bu da Abidos'ta bulunan II.Ramses'in mezarıdır. [14][9]

Genellikle kolunda şerit, elinde bir harman döveni tutarken tasvir edilen Anubis'in özelliklerinden biri, onun mumyalayıcı rolünü belirten Imiut fetişiydi (jmy-vt). [29]

Eski Mısır'ın dini nesnelerinden biri olan Imiut fetişi doldurulmuş, kafasız bir hayvan derisiydi. Bu hayvan genellikle kedi ya da boğa olurdu. Bu fetişler kuyruk kısımlarından bir direğe bağlanır, bir nilüfer tomurcuğu ile son bulur ve ayakta duran bir direk üzerine yerleştirilirdi. Kökeni ve amacı tam olarak bilinmeyen bu dinin nesnenin varlığı 1. Hanedanlığa kadar uzanmaktadır. 

Cenaze ile ilgili konularda ölünün mumyası ile ilgilenen ya da mezarının tepesinde oturup onu korur şekilde tasvir edilen Anubis'in Yeni Krallık müdürlerinde düşmanları üzerindeki egemenliği simgeleyen dokuz yayın üzerinde oturduğu görülmektedir. [30]

Orta Krallık döneminde (MÖ 2000-1700) Osiris rolünü devralan Anubis, MÖ 30'larda başlayan Roma dönemindeki mezar resimlerinde ölen kişinin elini tutarak Osiris'e gitmesi için rehberlik ederken tasvir edilmiştir. [20][13]

Anubis'in sıfatlarından biri olan "Kenti-Amentu" (Khenty-Amentiu) Batılıların İlki ya da Önde Geleni anlamına geldiği gibi aynı zamanda başka bir köpek cenaze tanrısının adıydı. Bu sıfata sahip olmasının nedeni koruduğuna inanılan ölülerin genellikle Nil'in batı yakasına gömülüyor olmasıydı. [14]

"Dağının Üzerinde Olan" (Tepy-djuef (tpy-ḏv.f)) sıfatı onun ölüleri koruduğunu gösteren bir başka sıfattı ve O'nun mezarları yukarıdan koruduğunu anlatırken "Kutsal Toprakların Efendisi" (Neb-ta-djeser (nb-t3-ḏsr)) sıfatı Anubis'i Nekropolis çölünün tanrısı olarak tanımlıyordu. [31][17] 

Bu yönlerinden dolayı çoğu antik mezar üzerinde Anubis'e edilen dualar yazılmıştı.

Bir Papirüs metninde yazanlar Anubis'in, Osiris'in cesedini Set'ten koruduğunu anlatır. Bu efsaneye göre Set bir leopara dönüşerek Osiris'in vücuduna saldırmaya çalışır. Anubis, Set'i durdurur, boyun eğdirir ve Set'in derisini kızgın demir buçukla dağlar. Daha sonra Set'i n derisini yüzer ve ölülerin mezarına saygısızlık edecek, kötülük yapacak olanlara karşı bir uyarı mesajı olması için bu deriyi giyer. [18]

Yani çakal olan Anubis'in düşmanı leopar olan Set'ti.

İşte bu yüzden ölülerle ilgilenen rahipler Anubis'in Set'e karşı kazandığı zaferin simgesi olarak leopar derisi giyerlerdi. Leoparların derisindeki siyah beneklerin varlığı, Anubis'in onu (Set'i) dağladığını anlatan bu efsaneye bağlanıyordu. [19] 

"Mumyalama Yerinde Olan" sıfatı Anubis'in bir Imiut ya da Imiut fetişi olarak mumyalama ile olan ilişkisini vurguluyordu. Aynı zamanda "tanrının kabinini yöneten kişi" olarak da anılıyordu; ki buradaki "kabin" muhtemelen mumyalamanın yapıldığı yer ya da firavunun mezar odası anlamlarına geliyordu. [31][17]

Osiris efsanesinde Anubis, Isis'in Osiris'i mumyalamasına yardım eder. [20] Nitekim Osiris efsanesi ortaya çıktığında Osiris, Set tarafından öldürüldükten sonra organlarının Anubis'e hediye edildiği söylenmiştir. Bu efsaneden dolayı Anubis mumyalayıcıların da koruyucu tanrısı haline gelmiştir. Ölüler Kitabı'nda Mumyalama ayinleri sırasında genellikle dik duran mumyayı tutan çakal maskeli bir rahip olarak yer almıştır.

Ölüler Kitabı, 151. bölümde Mumyalama odasında Anubis, Isis, Neftis ve Horus'un 4 çocuğu bulunur. Her biri kendi sözlerini söylerler. Bunlardan Anubis'in sözleri şöyledir:

İlahi çadırın önde gelenlerinden Anubis tarafından konuşulan sözler [şunlardır]
O ellerini hayatın efendisinin (tabutun) üzerine koyduğu zaman
Şu sözler söylendi:
Selam sana güzel yüzlü, görüşün efendisi, Ptah-Sokar'a bağlı, Anubis tarafından büyütülen
Tanrılarda olan güzel yüz, kime Şu'nun (Shu)*** sütunları verildi
Sağ gözün Akşam Teknesi, sol gözün Sabah Teknesi
Kaşların Dokuz Tanrı, kaşın Anubis
Kaşın Horus, parmakların Thoth
Saçların Ptah-Sokar
Osiris N'nin önündesin, seni görebilir
Onu doğru yola ilet ki Set'in çetesini senin için cezalandırsın
Iunu'daki büyük tapınaktaki Ennead'ın** önünde düşmanlarını senin için düşürsün
ve soyluların efendisi Horus'un önünde Büyük [Beyaz] Tacı al

Aynı bölümde yer alan Anubis'in figürü şöyle der:

Uyan, izle, ey dağ olan
Anın def edildi
Saldırgan anını geri püskürttüm
Ben Osiris N'nin koruyucusuyum 

ANUBİS + HERMES = HERMANUBİS

MÖ 350-30'da Ptolemaios döneminde Mısır, Yunan firavunlar tarafından yönetilen Helenistik bir krallık haline gelmişti. Bu etkileşim sonucu antik Mısır tanrısı Anubis, Yunan tanrısı Hermes ile birleşmiş ve ortaya Hermanubis adlı tanrı çıkmıştı. [26][27] Bu birleşimin en büyük nedeni iki tanrının da ruhları öbür dünyaya yönlendirdiğine olan inanışa yani benzer olmalarına dayanıyordu. [13]

Döneme ait, cenaze sanatında Anubis, Yunan kıyafeti giymiş erkek veya kadınları, o zamana kadar çoktan yeraltı dünyasının hükümdarı konumuna gelmiş olan Osiris'in huzuruna götürürken temsil ediyordu.

Mısırdaki Roma döneminde Yunan tarihçiler Anubis'in ruhlara yol gösteren bu yönünü Yunan dininde de aynı rolü oynayan kendi tanrıları Hermes'e atıfta bulunmak için kullandıkları "ruhların rehberi" anlamına gelen bir Yunan terimi olan "psychopomp" olarak tanımlamışlardı. [13]

Yunanlılar ve Romalılar, Mısır'ın hayvan başlı tanrılarını tuhaf buluyor, ilkel olduklarını söyleyerek küçümsüyorlardı. Hatta Anubis'e taktıkları alaycı bir isim vardı : "Havlayan".

Fakat Hermes ile birleşmesine rağmen çakal yönü ağır basmış olmalıydı çünkü bu tanrının tapınma merkezi, Yunanca adı "köpekler şehri" anlamına gelen Cynopolis'ti (uten-ha / Sa-ka) ve çakal başına sahipti. Gökteki Sirius ve yeraltı alemindeki Cerberus ve Hades ile ilişkilendirildiği olmuştu. [15]

İki tanrının birleşmesi ile oluşan yeni tanrı Mısırlı değil de Yunanlı gibi giyiniyordu. Roma'da bu tanrıya tapınma 2. yy boyunca devam ettiğinden Hermanubis'in adı Rönesans'ın simya ve hermetik literatüründe de yer almaktaydı.

Platon yazdığı Diyaloglar adlı eserinde "köpek adına", "köpek hakkı için", "Mısırlıların tanrısı olan köpek adına" gibi sözlerle hem ettiği yeminlerini güçlendiriyor hem de yeraltı dünyasının hakemi olan Anubis'e başvuruyordu [16]:

Sokrates'in Savunması:
22a: ... Atinalılar, köpek hakkı için size doğruyu söylemek boynumun borcu, aşağı yukarı şöyle bir
durumla karşılaştım.

Gorgias:
c: Sokrates - Köpek aşkı için Polos, bana bir soru mu soruyorsun, yoksa bir düşünceni mi söylüyorsun, anlamıyorum.

482a: Yoksa Mısırlıların tanrısı köpek hakkı için Kallikles, derim ki, Kallikles hiçbir zaman
kendisiyle bağdaşamayacak, yaşadığınca çelişik bir durumda kalacak.

Kratylos:
b: Sokrates - Köpek hakkı için! Adları kuran en eski çağ kişilerinin, günümüz bilgelerinin çoğunun yaptığı gibi davranışlarının kökten bir olduğunu düşünerek, biraz önce gösterdiğim biliciliği hiç de kötü bulmuyorum... 

DİPNOTLAR
* 2015 yılında yapılan genetik çalışmalar sonrası taksonomi güncellemesi yapılınca kurt sınıflandırmasında yer almıştır.

** Ennead, Heliopolis'te tapılan 9 tanrının oluşturduğu gruptur.
*** Şu, antik Mısır'da kuru hava tanrısıdır ve gökyüzünün dayanağıdır.


AKHENATON, YOM KİPPUR VE YAHUDİ NAMAZI

Hazırlayan: A.Kara

AKHENATON, YOM KİPPUR VE YAHUDİ NAMAZI

"Kefaret Günü" anlamına gelen "Yom Kippur" Yahudilerin yıl içindeki en kutsal günüdür. Oruçların tutulduğu bu süreç itiraf, tövbe ve bağışlanma için bir fırsattır ve Yahudi Yeni Yılı'ndan on gün sonra gerçekleşir. [1] Bu kutsal günde oruç tutmanın yanı 5 kez ayin yapılır ve Vidiu adı verilen toplu günah çıkarma merasimleri düzenlenir.

Yom Kippur'da 5 ve 10 sayıları belirgin şekilde öne çıkar. Enteresandır ki 5 ve 10 sayıları Musa ve Akhenaton'un hayatlarında da belirgin şekilde yer almıştır. Örneğin  Yahudiler tarafından kutlanan İbrani takviminin Yeni Yılı olan Roş Haşanah ve Yom Kippur arasında insanların Tanrı'dan ve sevdiklerinden bağışlanma diledikleri on gün süren tövbeler yapılır. Bu on güne “Huşu Günleri” adı verilir. [2]

Musevi geleneğine göre Musa İsraillilere itaatlerine odaklamalarını sağlamak için On Emir, beş çeşit sunu ve Çadırın beş sütununu vermiştir. Kudüs Tapınağı günlerinde Baş Rahip, Yom Kippur'da ellerini ve ayaklarını on kez yıkar ve kıyafetlerini beş kez değiştirirdi. Yom Kippur'da beş ana dua, insanların uyması gereken beş yasak ve on itiraf (viddui) vardır.

Bir zamanlar Nil Nehri kıyısına kurulmuş, firavunlar dönemine ait eski yerleşim yerlerinden biri olan Amarna'da da 5 ve 10 sayılarının önemli olduğu görülür. Büyük Aten Tapınağı'nın önünde, ana girişi çevreleyen ve 5 bayraklık iki takımın bulunduğu, toplam 10 adet bayrak direği vardı. Tüm bunları Akhenaton'un Baş Rahibi Mery-Ra'nın mezarındaki yazıtta görmek mümkün. [3]

Akhenaton'un Kahyası Tutu'ya bir altın kolye ve terfi verdiğinin anlatıldığı Tutu'nun mezarındaki bir sahnede bağlanmış on esir vardır. 5 ve 10 rakamları yazı ve bilgiyle ilişkilendirilmişti. Bunun muhtemel nedeni yazının beş parmak ve iki el ile ilişkilendirilmiş olmasıydı. [4]

Thoth'un rahiplerinin beşerli gruplar halinde tertiplendiği bilinmektedir. Tektanrıcılığa rağmen Akhenaton tanrı Thoth'a saygı duyduğundan, beş ve on sayıları onun için önemliydi.

Tevrat'ın Yom Kippur bölümünde ruh kelimesi beş kez geçmektedir. Daha da dikkat çekici bir şekilde, modern Yahudiler, tıpkı eski Mısırlılar gibi bir kişinin ebediyen yaşayacak beş farklı ölümsüz ruha sahip olduğuna veya ruh bileşenleri içerdiğine inanırlar. Mısırlılar için bu 5 bileşen şuydu:
  1. Ka : hayati yaşam enerjisi veya ruh,
  2. Ba : kişilik,
  3. Şuet (Shuet = Silüet ?) : gölge,
  4. İb : kalp,
  5. Ren : isim.

Yahudi teolojisi her ruhun yaşam boyunca beş aşamadan geçtiğini ve beş elemente sahip olduğunu öğretir. Bu 5 element nefeş נֶפֶשׁ (ruh), neşima נְשִׁימָה (hayat nefesi), ruakh רוּחַ (rüzgar), çaya (yaşayan) ve yeçidah'dır (benzersiz).

Ayrıca iki eli kaldırmak da dahil olmak üzere diğer 6 dua pozisyonu Akhenaton'un Amarna'da tasvir edilmiş duruşlarının izlerini taşır. Yom Kippur Yahudilerin yıl içinde dua ederken yere tamamen secde edecekleri tek gündür. Bu eyleme "nefilat apayim" yani “yüz üstü düşme” denir. Tevrat'ı en yüksek Yahudi Yasası olarak gören Karay Yahudileri hala tam secde pratiğini korumaktadırlar.

Ettikleri "Aleinu" adlı Yahudi duası şöyledir: "Kralların Krallarının Kralı, Kutsal Olan'ın önünde eğilir, secdeye kapanır ve şükrederiz, O Kutsanmıştır!"

Alçak gönüllüğü simgeleyen bu pozisyon çok eskilere dayanır. Tora, İbrahim, Yeşu hatta Kral Davud da dahil olmak üzere Tanrı'nın önünde “yüz üstü kapanan” birçok liderden bahseder.

Tesniye 9:25 okuyucuya Musa'nın "kırk gün kırk gece Rab'bin önünde nasıl secde ettiğini" anlatır. Karnak'taki kabartmalar Akhenaton ve Nefertiti'yi tanrıları Aten'in önünde secde ederken gösterir. [5] Tuhaf bir şekilde Akhenaton ve Nefertiti de tam olarak böyle; elleri, diz ve yüzleri yere değecek şekilde tapınırlardı. Büyük alçakgönüllülüğün ve samimiyetin bu duruşu Matta 26:39'da yüzüstü yere kapanan İsa tarafından bile benimsenmişti:

Matta 26:39: "Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Baba” dedi, “Mümkünse bu kâse benden uzaklaştırılsın. Yine de benim değil, senin istediğin olsun.”."

Yom Kippur'un ilginç özelliklerinden biri de dua ayinleri sırasında Tevrat parşömenlerini barındıran Aron Hakodeş yani Tora Sandığı'nın açık bırakılmasıdır. İçinde genellikle On Emir, Tanrı'nın Tacı, Hayat Ağacı, Tapınağa Açılan Kapı, Menora ve iki aslan motifleri ve değerli Tevrat parşömenleri bulunur.

2 aslanın Davut yıldızını tuttuğu bazı motiflerde şöyle yazar: "Güneşin doğumundan batışına kadar Rabbin adı övülmelidir."

Bu tasvirler Yahuda Aslanı'nın, Tanrı'nın yargısının ve ondan korkmasının simgesidir. Aslan için kullanılan İbranice kelime olan aryeh (אַריֵה) En Kutsal Günler'in kısaltmasıdır. Tevrat'taki peygamberlerden biri olan Yeşaya, gelecekte aslan ve buzağın birlikte yaşayacağı bir zamanını anlatırken, Amos'un Tanrı'yı bir aslana benzettiği görülür:

Amos 3:8: "Aslan kükrer de kim korkmaz? Egemen RAB söyler de kim peygamberlik etmez?"


Aslanlarla olan bu bağlantılar büyüleyicidir çünkü Akhenaton'un da benzer şekilde aslanlar ile bağları vardır. Örneğin Amarna'daki talatat bloğundaki bir tasvirde Akhenaton'u klasik Mısır sfenksi formunda görürüz. (Bu arkeolojik eser şuan Almanya'nın Hanover şehrindeki Kestner Müzesi'nde bulunmaktadır.)

Ayrıca Tevrat kapak tasarımlarına benzer şekilde bir dağın üzerinde yükselen güneşi temsil eden Akhet sembolünün yanında iki aslan motifini bulunur. 2 yandaki bu Mısır aslanlarına "Aker" deniyordu ve kralı koruyorlardı. Onlar Duaj (dün) ve Sefer (yarın) idi. En ilginci ise Mısır dilinde "Yarının Yasası" anlamına gelen Sefer Tora adlı Tora Parşömenin de "sefer" sözcüğünün hala kullanılıyor olmasıdır. Burada ek bir bilgi daha vermek gerekir ki Yahudi yazara "Sofer" denir. (Ayrıca bkz: Şofar שׁוֹפָר‎, Yahudilerin kullandığı ve genellikle keçi, koç boynuzundan yapılan geleneksel çalgı.) 

Yom Kippur sırasında Yahudiler hayatlarını mecazi olarak Tanrı'nın ellerine teslim ederler. Tanrı'nın elleri olduğu fikri yeni değildir ve eski İsrail ve Mısır'a kadar uzanır. Bugün "hamsa eli" adlı koruyucu muskada bu temanın ifade edildiğini görürüz. Tevrat'ın en eski bölümlerinden Denizin Şarkısı'nda Musa'nın ne söylediğine bakalım:

Çıkış 15:6: “Senin sağ elin, ya RAB, Senin sağ elin korkunç güce sahiptir. Altında düşmanlar kırılır.” 

Benzer şekilde Tevrat'taki en eski ayetlerin çoğu Rab'bin güçlü elinden bahseder.

Mısır bilimci J.K. Hoffmeier, Akhenaton zamanından kalma iki İbranice kelimeyi eski Mısır tabirleriyle ilişkilendirmiştir. Birincisi İbranice "güçlü el" anlamına gelen "yad hazakah" sözcüğünün Antik Mısır'da "güçlü kol" anlamına gelen "hps" ye eşdeğer olduğudur. İkincisi, İbranice "uzanmış kol" anlamına gelen "zeroah netuya"nın ise Eski Mısır'daki "pr-a"ya eşdeğer olduğudur. [6]

Her iki eski ifadeyi de Tesniye 26:8 gibi birçok yerde görebiliriz: “Bunun üzerine güçlü elle, kudretle, büyük ve ürkütücü olaylarla, belirtilerle, şaşılası işlerle bizi Mısır'dan çıkardı.”

Akhenaton, tanrısı Aten'in ellerine takıntılıydı. [10] Sanatta Aten'e verilen ve yazıtlarda atıfta bulunulan tek insan vücudu parçası bunlardı. Örneğin Akhenaton'un bir kararnamesinde şöyle yazar: “Kendini iki eliyle inşa eden, güzel yaşayan Aten…” [7][12]

Ayrıca İbranice "uzatılmış kol" anlamına gelen "sıfırah" kelimesinin Eski Mısır'da "Firavun'un galip gelen kolu" kavramından türetildiğine dair kanıtlar vardır. Akhenaton'un mektuplarından birinde "kralın güçlü kolu" anlamına gelen "zu-ru-uh" ifadesi yer alır. [11] Eğer Akhenaton Musa'ya dönüştürüldüyse bu Mısır kelimesinin Tevrat'ta kullanılması daha anlamlı hale gelir.

Yom Kippur için uygun kıyafet beyaz ketendir. Bu saflığı ve kişinin araması gereken ruhsal temizliği sembolize temsil eder. Bu beyaz keten kıyafete "kittel" denir. Bu uygulama Yüksek Rahibin yılın bu en kutsal gününde sadece beyaz keten giyerek her zamanki detaylı altın kıyafetinden (Akhenaton ile başka bir bağlantı) vazgeçmesi içindir. Bu aynı zamanda Ahit Sandığı'nın önünde tamamen saf olarak görünmelerini sağlıyordu.

Levililer 16:4: “[Harun] Kutsal keten mintan, keten don giyecek, keten kuşak bağlayacak, keten sarık saracak. Bunlar kutsal giysilerdir. Bunları giymeden önce yıkanacak.”

Pek çok Yahudi beyaz giysiler giyerek başka bir temayı vurgular: Benliğin ölümü ve Kefaret Günü boyunca yeni bir hayata yeniden doğuş. Örneğin "kittel" aslında bir cenaze cübbesidir ve aslında ibadet edenlere kendi sembolik ölümlerini ve Tanrı'nın kurtuluşu altında yeniden doğuşlarını hatırlatmak için giyilir. Bu fikir büyük olasılıkla Ölüler Kitabı'nda ve Amarna'da temsil edilen yeniden doğuş ve yeni yaşam kavramlarından kaynaklanmıştır.

Akhenaton yönetimindeki Amarna'daki hayattan görüntülere baktığımızda kral ve ailesini birbirine çok benzer beyaz keten giysiler içinde görürüz. [8] Aslında şehirde yaşayan çoğu insan bu tür giysiler giyerdi. Mısırlı rahiplere genel olarak sadece saf beyaz keten giymeleri emredilmişti; ki bu daha sonra Musa ve onun dini tarafından benimsenen bir uygulama olmuştu.

Akhenaton ve Nefertiti'nin Aten'e ibadet ederken beyaz keten giymeleri geleneğinin devamı olarak Yahudiler üç bin yıl geçmiş olsa da Rab'lerine ibadet ederken hala neredeyse aynı giysiler giyiyorlar.

Yıkanmak ve yıkama emirleri de antik Amarna ile bağlantılıydı. Bu uygulama Amarna yaşamının ve dininin ortak özelliğiydi. Akhenaton'un tapınakları yıkanma leğenleri ve ayinlerde kullanılan basamaklı havuzlarla doluydu.

Kol Nidrei adı verilen akşam duası sırasında Yahudi erkeklerin dua şalı giymeleri adettendir. Bu özel şalın geceleri giyilebildiği tek durumun bu olması enteresandır. Firavunlar çizgili baş örtüsü takıyorlardı. Yahudilerin tıpkı onlar gibi, aynı tarzda çizgili şal takmaları emredilmiştir. Tevrat'ta Çölde Sayım 15:37-38'de anlatılan bu uygulamanın kökeninin antik Mısır olduğu açıktır. Şöyle yazar:

"RAB Musa’ya şöyle dedi: “İsrail halkına de ki, ‘Kuşaklar boyunca giysinizin dört yanına püskül dikeceksiniz. Her püskülün üzerine lacivert bir kordon koyacaksınız."

Kol Nidrei ayini “bütün adaklar” anlamına gelir ve bir önceki yıl yaptıkları ancak tutamadıkları herhangi bir yemin konusunda bağışlanmaları için Tanrı'ya yalvaran katılımcılara atıfta bulunur. Bu, Akhenaton'un adak verme eğilimini, bu yeminleri tutma arzusunu ve herhangi bir nedenle onları bozmuş, tutamamış olsaydı yaşayacağı varsayılan suçluluğu hatırlatır.

Akhenaton'un sözlerini doğrudan Amarna Erken Bildiri Sınır Dikilitaşı'ndan okuyalım: "İşte, Aten için bir Ufuk olarak onu (Amarna'yı) yapacağım" diyerek bu konuda bir yemin ediyorum."

Daha sonra, tamamen Aten'e ait olan şehrinin sınırlarını asla terk etmeyeceğini beyan eder: “İşte bu gerçek yeminim… O babam Aten'e ait... Babam Aten için yaptığım bu yemini görmezden gelmeyeceğim.”

Beyaz keten ile ilişkilendirilen Yom Kippur'da yankılanan başka bir tema vardır: ışık - özellikle de Tanrı'nın ışığı. Örneğin Mezmurlar 27:1'de şunlar yazar: “RAB benim ışığım, kurtuluşumdur,
Kimseden korkmam..."

Sayılar 6:25'te Musa'nın söylediğine bakalım: “ RAB aydın yüzünü size göstersin ve size lütfetsin.”

MÖ 7. yüzyılda İsrail'de iki küçük parşömen üzerine yazılmış bu ayet şimdiye kadar bulunan en eski Tevrat ayetidir. Parıldayan tanrısal bir yüz fikri söz konusu olunca babası Aten'in ışığına tapmakla tanınan Amarna'yı ve Akhenaton'u hatırlamak gerekir.

Yom Kippur'daki sabah duası olan Şahkarit sırasında Şema'dan önce okunan ilk kutsama olan Yotzer Or Blessing yani “Işığın Yaratıcısı”na bakalım. Akhenaton'un tapınaktaki baş hizmetçisi Panehesy, kahyası Tutu, amcası ve generali olan Ay'ın türbelerindeki yazıtlardan bazı satırlar ile Yahudi duasını karşılaştıralım. (Kırmızı renkli yazılar Yahudi duası, diğerleri antik Mısır)

Kutsalsın, Tanrımız Rab, evrenin Kralı.
Güzel görünüyorsun (yükseliyorsun) cennetin ufkundan, Ey Yaşayan Aten, hayat veren Kral,

Işığı oluşturan ve karanlığı yaratan,
Eylemlerin olmadığında toprak karanlıktır, sen kalktığında toprak aydınlanır…

Barışı sağlayan ve her şeyi yaratan,
Barış içinde hoş geldiniz, barışın efendisi! Sen yarattıklarının hepsinin efendisisin.

Yeryüzüne ve üzerinde yaşayanlara merhametle ışık veren,
Uzakta olsan da, ışınların yeryüzünün üzerinde ve algılanıyorsun,

Ve O'nun iyiliğiyle her gün, sürekli olarak yaratma işini yeniler,
Ey her gün kendi kendine doğan, Yaşayan Aten! Sen ortaya çıktığında her ülke şenlik içindedir. [9][13][14]

Yom Kippur'un tam olarak başlangıcının işareti Güneş'in batışıdır ve bu durum hahamlar tarafından kesin olarak kaydedilir. Güneş arkalarında batarken dua eden Ortodoks Yahudilerin görüntüsü Yom Kippur'un klasik görüntüsü haline gelmiştir.

Gün doğumu ve batımının tam olarak ne zaman gerçekleştiği, namazlarını onların etrafında planlayan Yahudiler için hayati derecede önemlidir. Bu zamanlar İbranice'de "zmanim" olarak adlandırılır ve her yıl dikkatlice hesaplanır. Bu sayede Tora'nın çeşitli "mitsvalarını"* yani emirlerini tamamlayabilecekleri dönemleri belirlerler.

Zmanim'in en göze çarpan özelliği, şafak, gün doğumu ve hatta aralarındaki dönemi ayırt edebilmeleridir. Şafağa "Alos Haşaçar" denir ve gerçek güneş diski deniz seviyesinin üzerinde göründüğündeki gün doğumuna "Haneitz Haçama" denir. Aynı şekilde, akşam, Şıkiyas Haçama, güneş diskinin tamamen kaybolduğu andır ve resmi olarak Yahudi gününün sonunu işaret eder.

Öğlen veya gün ortası adları, Mısır güneş tanrısının üç eski yönünü veya tezahürünü yansıtan Çatzos olarak adlandırılır: Şafakta Khepri, öğlenleyin Ra ve alacakaranlıkta Atum.

Bunlar Kral Davud'un dua vakitlerinde tekrarlanan temalardır. Mezmurlar 55:17'de yazdığına göre Davut "Sabah, öğlen, akşam kederimden feryat ederim, O işitir sesimi." demektedir.

Güneş ışığına ve güneş diskine olan bu odaklanma şaşırtıcı şekilde Akhenaton'un Aten kültünü andırır. Çoğu bilgin, Mısır gününün özellikle de Amarna'da gün doğumundan ziyade güneşin doğuşundan önce, şafakta başladığı konusunda hemfikirdir.

Yazıtlardan okuyalım: “Ufukta yükseldiğinde ona hayran ol, ey yüce Aten!” , "Selam sana gökte yükselen ve şafak vakti göğün ufkunda parlayan!" , “Ta ki senin dirilişinde ve bulunduğun yerde şenlik yapılsın.”

Güneş diskinin yani Aten'in kendisinin ortaya çıkması ve kaybolması, uzaklardaki büyülü yer olan Akhet'e gitmesi veya ufka doğru hareket etmesi Akhenaton için en önemli konulardandı. Tevrat bu odağı sabah, aydınlık, gün batımı ve tanrının kutlanması üzerinden ele alır. Örneğin, Mezmurlar 5:3'de “Sabah sesimi duyarsın, ya RAB, Her sabah sana duamı sunar, umutla beklerim.” , 97:11'de “Doğrulara ışık, Temiz yüreklilere sevinç saçar.” yazar.

Akhenaton tarafından ortaya atılan tüm dünya için ışığı ve yaşamı yaratan tek ebedi Tanrı fikri Musa'nın Tora'sının ilk katmanlarına nüfuz etmiştir. Akhenaton'un doğru söz, doğru eylem, saf güdüler ve sevgi dolu bakmak - gibi hepsi ilahi ışık başlığı altında sınıflandırılan orijinal fikirleri genel olarak Yahudiliğin, özellikle Yom Kippur'un temel nitelikleri olmaya devam ediyor. Yahudiler bugün hala 3.000 yıl önceki Mısır inanışlarını kutluyorlar.