HABERLER
Dini Haber
sizden gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sizden gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

NEDEN DİNİ EĞİTİM AHLAKLI İNSAN YETİŞTİREMEZ?



NEDEN DİNİ EĞİTİM AHLAKLI İNSAN YETİŞTİREMEZ?

Kafamda dönüp duran deli soruydu. En küçük hatada senelerce cehennemde yanacağına inanan insanlar nasıl bu kadar kolay günah işleyebiliyor.

Geçen pikniğe gittiğimiz yerde her yeri çöp içerisinde görünce, istemsiz olarak olaya başka bir açıdan bakı vermişim. “Buraya çöp atmak yasaktır” yazısına rağmen, orayı çöplüğe çeviren insanlarla namaz kılmak farzdır deyip namaz kılmayan insanlar acaba aynı insanlar mı? Japonya, Hollanda gibi inançsız memleketlerde her yer tertemizken neden bizim gibi inançlı memleketler pislik içerisinde? Neden Müslümanlar toplum yararına olan kurallara uyma konusunda bu kadar başarısız?
Çocukluğum, Avrupa ve Arap ülkelerinde işçi olarak çalışmaya giden gurbetçi insanların arasında geçti. Çevrem gittikleri yerde yaşadığı hikayeleri anlatan insanlarla doluydu. Bir Almancı teyze anlatmıştı. Almanca bilmiyor ama alışveriş yapması lazım. Demişti ki; 100 mark alırdım yanıma, almak istediğim şeyleri alırdım. Almana 100 markı verirdim. Bana üstünü verirdi, Almanlar bizi hiç kandırmadı hep paramızın üstünü tam verirdi. Almanların dini mini yoktu ama çok dürüst insanlardır, dürüstlükleri bizim dinimizdeki gibi demişti.

Sonra Arabistan'a giden bir amca anlatıyor hikayesini. Bir kavgadan ötürü haklı olmasına rağmen mahkemeye düşmüş. İstediğin kadar haklı ol, her zaman Arap haklıymış. Hapishaneye atmışlar bunu, makarnayı el arabası ile dökmüşler önüne de, bu eliyle yerden yemiş makarnayı. Yine hacca giden teyzem anlatmıştı, Tekerlekli sandalye ile para karşılığı tavaf ettiren adam, eksik tur attırmış, bırakmış gitmiş, teyzem tekerlekli sandalyenin üstünde kala kalmış.  Demişti ki Şeytanın büyüğü oradaymış, meğer ondan taşlamaya oraya gidiliyormuş.

İnsan ister istemez soruyor. Neden dinin az olduğu yerler bu kadar ahlaklı iken, en küçük hatada yıllarca cezalandırılıp yanacağına inanan, inançlı insanların olduğu yerler bu kadar ahlaksız?
Bu soruyu sorunca inançlı insanlar hemen müdahale ediyor. Müslümanlara istediğin eleştiriyi yapabilirsin ama İslam kötülüklerden münezzehtir, İslamı eleştiremezsin diyorlar. Ama ben bunu yapmak istemiyorum, çünkü bu zaten İslamın yapılmasını istediği şeydir. İslam insanların eksik, hata yapan ve Allah'a borçlu mahlukat olarak görür. Mesela, imamlar, cemaate, istiğfar duası ettirerek ne kadar hatalı, eksik ve günahkar olduklarını tekrar tekrar hatırlatırlar, ama ben bu oyuna gelmek istemiyorum. Hayır, sorun Müslümanlarda değil, sorun inandıkları dinden kaynaklanıyor.

Anadolu'nun eski evlerinin çoğu kerpiçten yani topraktan yapılmıştır. Toprak evler pek ıslanmayı sevmez, içlerinde banyo yoktur. Olasılıkları kafanızda değerlendirin, böyle bir yerde İslami kurallara göre kim boy abdesti alabilir? Çocukken yaşlı bir teyze anlatmıştı. Evde banyo olmayınca yıkanmak için dama gidermiş yani hayvanların olduğu bölüme. Soyununca eşek buna bakmaya başlamış. Eşeğin bakışlarından rahatsız olan kadın eşeğin gözlerini yazma ile bağlamış ta boy abdesti almış. Yani her boy abdesti almak gerektiğinde köyün çeşmesinden kaplarla su getireceksin, Konya’nın ayazında akan su ile abdest alamazsınız. Onu ısıtacaksın sonra dam içine gideceksin ve yarı karanlıkta bedeninizde iğne ucu kadar kuru yer kalmayana dek yıkanacaksın. Sizce dedelerimiz ninelerimiz her seferinde bu zahmete girip boy abdesti almışlar mıdır? Kandırmayın kendinizi böyle bir şey olmadı, bir kere çektilerse bu zahmeti, diğer seferde yapmadılar ve dinin istediği gibi hatalı olup, cenabet dolaştılar. İslamın koyduğu kuralların bir çoğu böyle, günahkar olmaktan kaçamayacağınız kurallardır. Zaten diğerleri de insanlığın bir arada yaşamak için koyduğu evrensel kurallardır, dine özgü değildir.

Cehennemi-cenneti olan dinlerde insanların günahkar olması önemli. Bu nedenle az önceki örnekte açıklamaya çalıştığım gibi yaparken zorlanacağı, yapamayacağı şeyleri inananlara ödev olarak yüklemeniz gerekir. Müminleri Allah'a karşı eksik, hatalı ve borçlu olduğuna inandırmanız lazım ki dinin temsilcileri inanlardan bir şeyler koparabilsin. Mesela Hristiyanlıkta günah çıkarma var, veriyorsun parayı günahlarından kurtulabiliyorsun ama İslam üst versiyon olduğundan biraz daha karmaşık yollardan ister alacağını. Örneğin; derki benim ideolojim yolunda ölürsen şehit olacaksın ve tüm günahların affolacak. Özetle kaçışın yoktur, ne yaparsan yap günahkar olmak zorundasındır. En halis Müslüman bile günahkardır. “Ben cana kıymadım, hırsızlık yapmadım, kimsenin ırzına geçmedim. Kendi halimde yaşıyorum. Ben iyiyimdir, beni niye yaksınlar” derseniz, bu olmaz. Böyle bir inancı olan insandan bir şey kopartamazsınız.

Çocukluğumun ve gençliğimin bir döneminde dini eğitim veren yerlerde kaldım. Düşünün gençsiniz hayat gürül gürül akıyor. Ama başınızdaki hoca sabah akşam beş vakitte size dinin kurallarından, uymazsanız ne kadar yanacağınızdan bahsediyor. Kendinizi yaman bir çelişkinin içinde bulursunuz bir tarafta dinin kuralları var, diğer tarafta tavana vurmuş insani dürtüleriniz. İnsani dürtüleriniz çoğu zaman baskın gelir ve hocanın anlattıklarını, kitaplarında yazanları bir şekilde görmezden gelmeyi ve kendinizi bu çelişkiyle yaşamayı öğretirsiniz. Böyle büyüdüğünüz için inandığınız kurallar ile yaptıklarınız arasındaki çelişki artık sizi rahatsız etmez. Bu açıdan bakınca imamın dediğini yap ama yaptığını yapma ata sözündeki derin anlamı daha iyi anlıyorsunuz. Camide Suriyeli kadın ile basılan imam, ya da yan soyunma kabinindeki kadının resmini çekmeye çalışan müftü sizi şaşırtmasın. "Yahu bu insanlar bu yaptıklarının karşılığında yıllarca cehennemde yanacaklarına inanmıyorlar mı? Nasıl bunu yapıyorlar" sorusunun cevabını bulmaya çalışarak kendinizi yormayın. O müftü aslında, hocası göz zinasını anlattıktan sonra, gece yatağında porno izleyen imam hatip öğrencisinin büyümüş halidir. Yanlış anlaşılmasın imam hatip öğrencilerine karşı bir tavrım, eleştirim yok, İmam hatip genci izliyor da dinsizin çocuğu izlemiyor mu, onlarda izliyordur ama onları bundan ötürü bilmem kaç bin yıl yanacağına inandırmaya çalışan birileri yok.

Bu çelişki toplumumuza öyle işlemiştir ki, gerekli gereksiz kurallar koymayı ve o kuralları bizzat çiğnemeyi adeta karakter haline getirmişiz. Ünlü Ortadoğu tarihçisi Bernard Lewis’in "doğu toplumları kurallara uymayı sevmez" diye bir lafı vardı. Gerisini getirmemiş rahmetli. Evet doğru, doğu toplumları kurallara pek uymaz çünkü bizzat inandıkları din insanları bu hale dönüştürüyor.
Biraz uzun oldu biliyorum, son bir örnekle bitiriyorum.

Düşünün ki; son model sağlam bir arabanız var ve düz bir yolda ilerliyorsunuz, yol geniş ve bomboş. Sonra bir tabela görüyorsunuz, hız sınırı 50. Anlam veremiyorsunuz. Hız sınırı 50 ama böyle yolda ayağınız ister istemez gaz pedalına gidiveriyor. Az ilerleyince polis durduruyor, hız sınırını aştınız, ceza yazacağız diyor. Böyle bir durumla karşılaşırsanız kendinizi suçlu hissetmeyin, trafik polisinin amacı trafik güvenliği, insanların sağlığı falan değildir. Sebebi devletin paraya ihtiyacı olmasıdır..

SİZDEN GELENLER | Yazan: K. Sarı

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

PUTPERESTLİKTEN KURTULUŞ



PUTPERESTLİKTEN KURTULUŞ

İsmim Gökhan, Adana'da yaşıyorum. Bir haftadır araştırıyorum. Önceleri Kur'an'ın Türkçe meallerine baktığımda bir şey anlamazdım ama yinede Allah boş bir şey göndermemiştir diye detayına girip okumazdım. Arapça daha mantıklı gelirdi, daha doğrusu sesi hoş geliyordu ve bir şey anlamadığım için büyüleniyor gibi hissederdim, Allah konuşuyordu sonuçta.

Ne söylediğini bilmiyordum ama Allah'ın kelamı olduğuna inandığımdan bizim için güzel öğütler veriyor sanırdım, hep öyle dediler ya "Allah'ın kelamı sorgulanmaz, araştırılmaz, günaha girersin"
Lan araştırılmaz sorgulanmaz diyorsunuz da bana ne diyordu bu Allah? Nasıl olmamı istiyordu , hiç bir şey bilmiyordum. Birazda anne tarafından tarikatçı tayfası vardı kördüm yani.

Seneler seneleri kovalıyor, hep bir bekleyiş, hep bir dua.. "Bir gün Allah bana da verecek maneviyatı, parayı, huzuru" diye bekleyip duruyordum ama değişen hiç bir b-k yoktu.
Zorda kaldığım zaman dualar, namazlar, feryat, figan ediyordum ve bir süre sonra biraz düzelir gibi olunca "aha Allah beni duydu" diyordum fakat fazla sürmüyor bir süre sonra durum yine aynı oluyordu. Bu sefer "ben ne yaptım" diyordum. Suçum ne, ne hata işledim? diyerek kendime hayıflanıyordum ama yine değişen bir şey olmuyordu. Seneler hep böyle bir ters bir düz devam ediyordu, son dokuz ay ailemden ayrı şehir dışında çalıştım. Gurbetteyim sonuçta, aile, çocuk kimse yok yapayalnız.
Yine Allah'a şükredeyim diye düşünüyordum. Niye "çünkü para kazanıyorum ya ondan" Hiç demiyorum ki lan mal zaten sefalet çekiyorsun üstüne aileden de uzak, huzursuz, yalnızsın, bu neyin şükrü?
O Allah bana verecek olsa şehrimde, ailemin yanında verir. "Vermediği için gurbetteyim" diye düşündüm ama yine de küfre girmedim, şükrettim.

Sezon bitti memlekete geldim üç hafta oldu, iş yok boşum. Geldiğimde biraz dua ettim, namaz kıldım falan fakat tık yok, belli ki duymuyordu ve neyse ki hanım çalışıyordu, sayesinde idare ediyorduk. Ben de çocuklarla ilgilenip okullarına gönderip, telefonla iş bakıp, bir sürede video izliyordum. Bir hafta önce sizin bir videonuzu izledim, önemsemedim. Altında bir video daha çıktı onu da izledim, biraz düşüncelere kapıldım ve ondan sonraki çekiç vurmak gibi oldu.

Sizin dinden çıkış videonuzu bir saat bıkmadan usanmadan dinledim hemde iki kez. Benim için sanki bir macera, aksiyon filmi gibiydi, o kadar keyif duyuyordum dinlerken. Sonra devamı geldi, Efe Aydal ve Evrim Ağacı gibi nicelerini izledikçe bir şeyler oturdu.
Belki bunlar yalan söylüyordur, meallerle oynuyordur yada öyle bir ayet yoktur diye düşünerek Kur'an'ın Türkçe mealini de okudum ama okudukça dinden, Kur'an'dan, Araplardan daha da nefret ettim. Bu kadın düşkünleri bizi resmen kandırmış, işlerine geldiği gibi kullanmıştı. İşlerine gelince kendilerini savunan bir ayet, işlerine gelince Müslümanlara savaş emri veren ayet.
O kadar saçma kelimelerdi ki anlaması güç, ama kurtulması zor.
Şuan bende inanç denen bir şey yok çünkü neye inanayım ki? Allah bana bir şey anlatmamış sadece Muhammed için ayetler göndermiş, ona inanana cennet vaadi, inanmayana cehennem tehditleri gibi boş cümleler..
İyi ki karşıma çıktın Din ve Mitoloji, beni uyandırdın, gözlerim açıldı çünkü artık güvendiğim bir din ve inandığım bir Allah yok. Ben bir canlıyım, her canlı gibi bende hayatta kalmalıyım, mücadele bu.
Bana Allah yerine vicdanım yeter. İyilik yapınca duyduğum mutluluk cennet, kötülük yaptığımda içimdeki oluşan sıkıntı ve huzursuzluk, vicdanımın yargılaması cehennemdir benim için ve bunlar bana yeter.
Teşekkürler Din ve Mitoloji!

SİZDEN GELENLER | Yazan: Gökhan

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

DEİZM'E YÖNELİŞ HİKAYEM (Rengin)



DEİZM'E YÖNELİŞ HİKAYESİ
(Takipçilerimden Rengin'in Süreci)

Öncelikle merhaba. Ben 13 yaşında bir kız çocuğuyum daha. Önyargılarınız varsa bir kenara bırakın lütfen. İsmimi vermek istemediğimden dolayı siz bana Rengin diyebilirsiniz.

Çoğumuz hatta neredeyse hepimiz gibi Müslüman bir ailede doğdum. Annem kapalı değil fakat dindar. Babam annemden daha dindar. Ailem (özellikle babaannem) 7-8 yaşlarımdan beri dinime düşkün olmamı sağlamaya çalışıyor. Annem ve babam bana İslam'ı öğretiyor ve anneannem ile babaannem beni kurslara gönderiyordu.
Ben daha 9 veya 10 yaşımdayken babaannem büyüdüğüm için artık şort giymemem gerektiğini söylemişti. Ortaokula geçtiğimde seçmeli derslerimden birini din dersi olarak seçtiler. İsteklerimi göz önünde bulundurmadılar tabii ki.
İlkokuldan beri sürekli dinimi sorgulayıp kendime kızardım. 6. sınıfın sonlarına kadar İslam propagandası yapan bir çocuk olmuştum. Gerçekten utanç vericiydi. Sonra takip ettiğim bir ünlünün deist olduğunu öğrendim. Deizmin ne olduğunu bilmiyordum. Bana hiç diğer dinlerden bahsedilmemişti.
Sorgulamadan ailemin fikirlerine uyacağım düşünülmüştü. Merak ettim ve deizm ile beraber diğer dinleri de araştırdım. Benim inandığım şeyin deizm olduğunu fark etmeye başladım. Kabullenemedim. Dinden uzaklaşmamam gerektiğini düşünüp "İslamın gerçek din olduğunun kanıtı" gibi isimleri olan videolar izliyor, yazılar okuyordum. Kendimi kandırmam 1 ila 1,5 sene sürdü.

7. sınıfı bitirdiğimde yaz tatilinde İslam'ın gerçek yüzünü görmemi sağlayan videolar izledim. Kuranın kendi ayetlerini okuyup tiksindim. Birkaç sene önce bu şeyleri savunduğuma inanamıyordum. Erken yaşta bunları fark ettiğim için sevindim. Aileme veya yakınlarıma söylersem çok tepki alırım. Psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalırım. Kendimi saklayarak yaşamak zor geliyor ama idare ediyorum. Kendi gelirimi sağladığımda ve ailemden ayrı yaşamaya başladığımda kimseden korkmadan, gururla "ben deistim" diyebileceğim.
Şu an 8. sınıfa gidiyorum ve yakında 14 yaşıma gireceğim. Yaşımın çok erken olduğunu ve karar vermek için çok küçük olduğumu söyleyecek kişiler olacaktır elbette. Onlara vereceğim cevap çok basit. Eğer Müslüman olsaydım ve bu yaşımda İslam ile nasıl huzura erdiğimi, Müslüman olduğumu birisine söylersem tepki göreceğimi falan söyleseydim beni yargılamaz hatta "yaşın küçük ama ne kadar akıllı, temiz kalplisin" diye desteklerdiniz.

İslamın kız çocuklara nasıl davrandığını göz önünde bulundurursam yaşım ve kararlarım konusunda bir Müslümana danışmamam gerektiğini çok iyi biliyorum. Son olarak söylemek istediğim şey; şu an beni dinleyen kişi, eğer sorgulama dönemindeysen kendini kandırma ve sorgulamaya devam et. Dinlerin ne kadar saçma olduğunu göreceksin. Gerçeğe kavuşanların bu yolda devam etmesi ve henüz kavuşmamış olanların bir an önce kavuşması dileklerimle.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Rengin

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

UYANIŞ VE AYDINLANMAM



UYANIŞ VE AYDINLANMAM
(Takipçilerimden Şu Tigin'in Hikayesi)

Orta halli bir ailenin ilk evladı olarak İstanbul’da doğdum. Babam tutucu bir dindardı. Hiçbir ibadetini aksatmaz, muhafazakâr gazete aboneliğimiz eksik olmazdı. Annem ise modernist İslam akımlarına daha yakındı. Klasik din anlayışının hurafeleri aklına yatmadığından sıklıkla babamla görüş ayrılığına düşüyorlardı. Dini hikayeleri sıkça dinleyerek büyüdüm. Dine yönelmem için fazla baskı görmemiş olsam da bilinçaltıma işlendi bir kere. Dönemsel olarak bazen ibadetlerime dikkat ediyor bazen salıyordum. Ama pek çok konu bir türlü benim de kafama yatmıyordu.

Kafama yatmayan bu konulardan hatırladığım en eskisi; insanların eşit şartlarda yaşamadıkları bir dünyadan hesaba çekilecek olmaları konusuydu. Orta okul din derslerinde hocalarım dahil pek çok büyüğüme sorduğum soru şuydu: Biri zengin bir ailede doğmuş, varlıklı bir hayat sürmüş ve diğeri çok zor şartlarda doğup yaşamış iki kişi var. İkisi de her yönden dört dörtlük insanlar ve imkanları oranında her şeyi dinen ve insani olarak doğru yapar ve ölürler. Bunların öteki tarafta akıbeti ne olur? Bunları cennette eşit mertebeye koysan zenginlik içerisinde yaşayana torpil olmuş olursun. İki tarafta da gel keyfim gel. Yok büyük zorluklar çekmiş olanı daha üst mertebeye koysan bu sefer de zengin olanın kabahati zengin aileye doğmuş olmak mıdır? Cevapların özeti kem küm işte. Sıkışınca da sen küçüksün, anlamazsın, Allah'ın bileceği iş falan filan. Zamanla beni de inandırdılar. Ben anlamıyordum demek ki. Aklım yetmiyor olmalıydı. İlk meal okumamı yaptığımda lisedeydim. Evdeki Elmalılı mealini okumaya giriştim. O zamanlar konduramamıştım ama hayal kırıklığına uğramıştım. O zamanlar kabul etmiyordum ama Kur'an bana hiçbir şey katmamıştı. Kitaplığımızdaki ilmihallere, koca koca tefsirlere girdim ama yine olmadı. Kısacık ayetten sayfalarca hikâye çıkarıyorlardı. Yine kabahati kendimde buldum. Ben anlamıyor olmalıydım.

Gel zaman git zaman üniversite bitti, iş hayatı başladı. İş yerim İstanbul’un muhafazakâr bir  muhitinde olduğu için din konusunda ahkam kesen çok oluyordu. Kelli felli zengin iş yeri sahipleri dindarlık yarışında. Her sene aksatmadan ailecek umreye giden mi ararsın, sıkça çevre camilere yüklü bağışlar yapan mı, yoksa ramazanda kendi gibi diğer zenginlere gösterişli iftar yemekleri veren mi? Ama hepsi birbirinin kirli çamaşırlarını bilirler, arkadan birbirlerini yerlerdi. Gerçekten temiz insan desen bir elin parmaklarını geçmez. Sağa sola vaaz veriyorlar ama bana hepsi hurafe gibi geliyor. Baktım hepsi kendince din alimi ben de dedim ki: “Oğlum artık kemale erdin. Akşamları çalışarak yurt dışında üniversite okumuş, çift ana dal yapmış adamsın. Dünya vizyonun da var, evren anlayışın da. Artık oku öğren de sana bilgiçlik tasladıklarında tak diye cevabını ver.”

Artık kendime güveniyordum. Çeşitli okumalar yapmış, hem batı hem uzak doğu kültürlerini görmüş, çeşitli belgesel yayınlarını takıp etmiş biriydim. İslam coğrafyasının çarpıklığı, yüce yaratıcının mesajını anlayamadıklarından olmalıydı. Bir de dış mihraklar yüzünden tabi :) Sonuçta batı medeniyeti evrimine bizden 600 yıl önce başlamıştı. İslam coğrafyası da artık olgunluğuna ulaşmalıydı. Modernist İslam anlayışının güzide temsilcilerini biraz takip ettim ama olmadı. Kur'an'daki ilahi ve evrensel mesajı kendim anlamalıydım.

Bu sefer teknolojiden faydalandım ve Kur'an uygulamasını indirip kulaklıkları taktım. Notlar alarak dinlemeye başladım. Bir aydınlanma bekliyorum anlayacağınız. Sonlara doğru, başlardaki hayal kırıklığım yerini öfkeye bıraktı. Allah'a bildiğin kızmıştım. “Göndere göndere bunu mu gönderdin? Neresi apaçık bunun? Ben anlamıyorsam cahil cühela nasıl anlasın?!!” diyordum.

Kozmik aydınlanma beklerken çöl hikayeleri bulunca tepkim bu olmuştu. Çünkü hala bir konu kafamda değişmez hakikat idi. O da bunun direk tanrı sözü olduğuydu. Malum nesillerdir her bireyin kafasına çakılmış bir dogmadır bu. Sonraki aylarda yavaş yavaş sinirim geçti. Arada abdest almadan cumaya gidiyor, kılar gibi yaparken bu toplu ritüeli dışarıdan biri gibi gözlemliyordum. İçimden Allah'a "neden böyle" deyip duruyordum. Bütün bunların anlamı neydi? İlahi aydınlanma beklentim uçup gittikçe, kafam Kur'an'da dosdoğru anlatılan konulara gitmeye başladı. Peygambere zorluk olmasın diye şunları şunları helal kıldık , sana şunu nikahladık, elinizin altında bulunan cariyeler şöyledir böyledir. Bu ne arkadaş? Peygamber adamın Dalay Lama gibi olması gerekmez mi? Dünya nimetlerini aşmış, ulvi aydınlanma yaşamış biri olması gerekmez mi? Gel gelelim burada sayısız eşler ve kadın köleler de var savaş ve ganimet de. Bir de cennet var hurili murili. Kafamda bunlar eko yaparken bir düşünce birden filiz verdi: “Ya denklemin değişmezi değişse. Yani ya tanrı sözü değilse”. O an biliyordum. Kalbimde biliyordum ama zihnimin bu düşünceyi ilerletmesine izin vermedim. Belki de boşluğa düşmekten korkuyordum. Dogmaların dışında bir aydınlanma aradım ve yaklaşık bir sene içerisinde 25’ten fazla kitabı yuttuktan sonra buldum. Batı toplumu bireysel gelişime odaklanmıştı. Zihinsel gelişim, ruhsal, bilimsel ve toplumsal gelişimin hepsi bir ortak paydaya doğru evriliyordu, o da insan potansiyeliydi. İnanılmaz şeylere kadirdi insan. Batı medeniyeti bu anlayışla devamlı kendilerini ileri götürecek insanlar yetiştirebiliyordu. Onlar "her anını güzelleştir" diyordu, İslam ise "bu dünya boş" diyordu. Onlar bilgi peşinde koşuyordu biz ise bir akıl kafesinde oturuyorduk.

İnsan, zekâ ve öz bilinç sahibi bir varlıktır ve evrenle derin bir bağı vardır. Bu anlayış beni huzura erdirdi. Düşülecek bir boşluk yoktu. Artık geri dönüp etraflıca bakmanın zamanı gelmişti. Eşelemeye başladım ve eşeledikçe taşlar yerine oturdu. Kur'an'da konuştuğu söylenen yaratıcı yanlışlar yapıyor, kendi ile çelişiyor, aynı şeyleri tekrar edip duruyor ve olacakları bilmiyormuşçasına olaylar olduktan sonra düzeltme ayetleri gönderiyordu. Adaletin diğer adı Ömer, peygambere: “eşlerine söyle örtünsünler” deyince hop diye örtünme ayetleri geliyor, gerdanlık meselesinde ise Aişe’nin temiz olduğunu göstermek için o’nun malum durumunu bekliyordu. Daha neler neler.

Din derslerine varıncaya kadar bahsi geçen, peygambere atılan iftira ve dedikoduların hepsinin sağlam zeminleri vardı. Bütün bunlar İslam’ın kendi otantik kaynaklarında çatır çatır yazıyordu ancak toplumumuza uymayan kısımlar ya çeviri hileleriyle değiştiriliyor ya da sahih de olsa dilimize hiç çevrilmiyordu. İngilizce çeviriler gün gibi ortadaydı. İslam dünyasının içinde bulunduğu berbat girdabın sebebi tam merkezindeydi. Bu dinde kölelik, baskı, çocuk istismarı, kadına şiddet, ayrımcılık, savaş, ganimet hepsi vardı. Asla kusursuz bir yaratıcıdan geliyor olamazdı. Değildi de zaten. İlkel toplum mühendisliğiydi o kadar.

Birileri Yahudi inancından Hristiyanlığı nasıl türettiyse, aynı coğrafyada başka birileri de başka bir din türetmiş ve bununla kalabalık kitleleri çekerek güç sahibi olmuştu. Bu zincir yüzyıllar boyunca devam etmiş, Atatürk’ün büyük çabasına karşın bugüne kadar gelmişti. Biliyorum ki inanç başka din başka şey. Olağanüstü pek çok şeye inanıyorum ama dinde olağanüstü bir şey yok. Din, düşünceye sınırlama getiren bir kamplaşma taktiğidir. İlkel çağlarda insanları ortak hareket ederek gelişmeye teşvik etmiş ve günümüzde çoktan vadesini doldurmuştur. Evet günümüzde gelişmiş batı kaynaklı güçler İslam coğrafyasındaki karmaşaya katkı sağlamıyor değiller ancak sorunun kaynağı İslam anlayışının kendisi. Toplumun ilerleyememe sebebi bireysel gelişimi, eğitimi baskılayan, bu dünyayı bırak diyen bu ilkel anlayış. Dediklerime alışıldık tepkiyi veren Müslüman arkadaşlara sesleniyorum. Bu coğrafya bu dinle bu hale geldi.

Demek ki olmuyor dostlar, burada bir yanlışlık var. Bir de tersini deneyin. Okuma dediklerini bir okuyun, bakma dediklerine bir bakın, kafanızı bulandırın biraz. Birileri sizi bu halde tutmaya çalışıyor. Hem de nesillerdir. Hayatını eksik ibadetler veya aklından geçen düşünceler yüzünden suçluluk duygusuyla geçirmek nasıl bir şey iyi bilirim. Artık dinsizim ve inanın ki bilinçaltımın ne kadar derinlerine yazılmışsa artık, benim bile kulağıma tuhaf geliyor.

Kardeşim benden de hızlı gözünü açtı, hakkını teslim edeyim. Ailece uyandık aslında. Kanalınızın da buna katkısı oldu. Öyle dedikleri gibi dinsiz olunca da azıtmıyorsun. Aksine suçu atacak bir şeytan figürü olmayınca daha fazla sorumluluk sahibi oluyor insan. Kabul ettiğim anlayış olarak kendime bir kategori veremiyorum. Arayışçıyım diyelim. Türk toplumuna gelince söyleyeceğim: “Yeter artık bu yükü omuzladığın. Hafifle ve yoluna bak. Bilgi çağındasın, zihnini kafesten çıkar”

SİZDEN GELENLER | Yazan: Şu Tigin

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

DİNDEN KURTULAN İMAM HATİPLİ



DİNDEN KURTULAN İMAM HATİPLİ
(Bir Takipçimin Agnostisizm'e Uzanan Yolculuğu)


Merhaba, ben FreeThinker.
Muhafazakar bir ailede büyüdüm.Babam imam olmamı istiyordu onun için beni İmam Hatip’e yazdırdı 1997-1998 imam hatip lisesi mezunuyum. İmam hatip’de bize Kuran’ı Arapça okuttular seçme hadisleri de Türkçe öğrettiler. Prof. Dr. Tarihselci Mustafa Öztürk’ün öğrencilerindenim tefsir derslerimize girerdi. Köyde arada sırada ramazanlarda teravih namazı kıldırdım imamlık yaptım imama yardım ettim. Lise bitince Üniversiteyi de kazanamayınca Amerika'ya gitmeye karar verdim. 21 yaşımda Gurbete çıkınca hayat başladı. 32 yaşımda Ailemin aracılığı ile aile dostumuzun kızı olan aynı memleketten imam hatip mezunu eşimle tanışıp nişanlandım ve nişanımızı ve düğünümüzü dini usullere göre Kuranı kerim okutarak yaptık. Bu arada elimden geldiği kadar buradaki dini aktivitelere iştirak ettim, bir defasında sakalı şerif getirmişlerdi camiye herkes sıraya dizildi tabii ki bende,sakalı şerifi öpenler, elleyip yüzüne sürenler sonra sıra bana gelince bende elimi sürüp yüzüme sürdüm o anı hiç unutamıyorum, kendimi çok kötü hissetmiştim daha sonra  ne işim var bu insanların içinde diye kendime kızmıştım.

Sonra kızım ardından da oğlum dünyaya geldi. 2 yaşındayken oğluma  otizm teşhisi konuldu çok üzülmüştüm ve neden böyle oldu diye soru sormaya başladım. Nerede yanlış yaptım? demeye başladım. Sonra "ben Allah’a hakkıyla ibadet etmiyorum, bu benim sınavım" dedim ve dini konulara merak sararak internetten dini videolar izlemeye başladım. Malum hurafeciyi, herkesin tanıdığı Cübbeli Ahmet'in saçmalıklarını gördüm, bunda bir tuhaflık olduğunu, akla ters geldiğini fark ettim ve akla mantığa uygun anlatmaya çalışan modernistleri dinlemeye ve hadisleri inkar etmeye başladım.

Namazların sadece farzını kılıyordum artık. Dinimi öğrenmeliydim. Eğer bir yaratıcıdan mesaj geldiyse onu anlayıp okumalıydım sonra (Edip yüksel) dinlemeye ve 19  mucizesi adlı kitabı ve onun mealini aldım ayrıca Hakkı Yılmaz ve bütün modernistleri dinledim ve Kur'an meallerini aldım.

Artık namazı ritüelden çıkarıp tek rekat olacak şekilde içimden geldiği şekilde Türkçe dualarla kılmaya, secdede aynı şekilde dualar etmeye başlamıştım. Cuma namazları için evime yakın olan Pakistanlıların camisine giderdim oraya da artık gitmek istemiyordum çünkü hutbede akla mantığa ters hadisler okuyorlardı. Artık hutbeyi dinlemiyor sadece namaza yakın vakitte gidip farzı kılıp çıkıyordum.

Modernist kişileri dinlerken kafamda tanrı kavramı bir türlü oturmuyordu, madem benim çocuğum benim sınavım, neden benim Hristiyan komşumun çocuğu spastik, zihinsel engelli ve kadın Müslüman değil. Nasıl olur da cehenneme gider? Zaten bu dünyada cehennemi yaşıyor, o çocuğu yedir içir, altını temizle, ömür boyu çile.. diye kafamdaki sorulara cevap aradım durdum.

Bakara 62. Şüphesiz, iman edenler; Yahudilerden, Hristiyanlardan ve Sâbiîler’den de Allah’a ve âhiret gününe inanıp sâlih amel işleyenler için rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.
Ayetine göre onunda cennete gidebileceğine karar verdim. Sorular çoğalmaya başladı. Neden ateistlerin hasta ve engelli çocukları var? neyin sınavını veriyorlar? zaten inanmıyorlar ki?

Hayvanlar neden acımasızca ölüyor ve öldürülüyor. Neden dünyanın bir köşesinde açlıktan çocuklar ölüyor? neyin sınavını veriyorlar? neden 3 semavi din hep Ortadoğu’ya gelmiş? şeklindeki sorular çoğalıyordu. Allah böyle olamaz diyordum.

11 yaşımdan 39 yaşıma kadar orucumu hiç eksiksiz tuttum, namazlarımı 5 vakit kılamasamda kılmaya çalıştım, iyi bir Müslüman olmaya çalıştım. Bu sene Ramazanın 9. Günü reformistlerden birisi ben oruç tutarken arada su içiyorum deyince (Hakkı yılmaz) dedim bu nasıl bir din herkes kafasına göre farklı bir şeyler söylüyor.
Sinirlendim inanmıyorum bu dine, tutmuyorum oruç falan dedim ve orucumu bozdum. Eğer yanacaksam da yanacağım umurumda değil dedim ve aynı günün akşamı YouTube’dan dini eleştiren sayfalara bakmak geldi içimden.
Korkarak ta olsa baktım ve ilk Efe Aydal'ın videolarına baktım. Daha sonra Yakup Deniz adlı amcanın videolarına denk geldim. 2 kısa ayet açıklamalı videosunu izleyince bu işte bir şey var dedim ve diğer videolarını izlemeye başladım.

Kur'an'ı Kerim'in mealini defalarca okumuştum ama hiç fark edememiştim çünkü inandığım için hiç sorgulamadan okumuştum. Derken Gig tv, Din ve mitoloji gibi sayfaları takip ettim, evrimi  araştırdım ve gerçek olduğu kanısına varıp evrenin büyüklüğü, galaksiler, gezegenler gibi konuları araştırdım.
Diğer dinleri eleştiren yabancı bilim insanlarına kulak verdim ve izlediğim İslam’la ilgili videolarda Kur'an’ı Kerimi elime alıp anlatılanları dinledim, kaynakları inceledim ve artık Müslüman değildim. Çünkü dinlerin insan uydurması olduğunu biliyordum. İmam Hatip'den hafız arkadaşım var, Amerika'da yaşıyor. Karadeniz bölgesi Kur'an'ı en güzel, hatasız okuma birincisi ve ateist. Çok nadir konuşuyorduk onunla. Dinden çıktığını duymuştum ve onu aradım ve onunda sorgulayarak, araştırarak bu dinden çıktığını öğrendim.

O da sizin kanalınızı takip ediyor, bana dinden çıkış hikayemi sizinle paylaşmamı söyledi ve bende neden olmasın dedim.

Kız Kardeşime inanmadığımı söyledim. Ona Nisa suresinin 34.ayetinde erkeğin kadının yöneticisi olduğundan ve Nisa 11-12.ayetlerde mirasta erkeğin kadının iki katı fazla pay alacağının yazdığından bahsettim. Nasıl inanırsın bunlara dedim? Böyle bir yaratıcı olur mu? diye sordum. Bana verdiği cevap "ben kabul etmiyorum o ayetleri, Rabbimin bir bildiği vardır" oldu.

Şimdi çok daha iyi anlıyorum ki Türkiye'de yaşayan Müslümanların çoğu zaten Kur'an’a göre yaşamıyor ve onları bu dinde tutan en önemli faktör korku ve bilgisizlik. Ben kendimi Müslüman zannediyorken kendi kafamda kendi Tanrımı yaratmışım ve onun İslamla alakası olmadığını şimdi anlıyorum. Çünkü inandığım kitapta yazanlardan haberim yoktu.

Dini terk edince içime bir huzur doldu, ahlakın, vicdanın dinle hiçbir alakası olmadığını ve iyi bir insan olmak için bir dine inanmaya gerek olmadığını, inançlı olduğum zamanlar başka dinden insanlara nasıl ayrı bir açıdan baktığımı fark ettim.
Ayrıca ne kadar cahil olduğumu ve yaşadığım dünyadan  haberim olmadığını, dinin bana çizmiş olduğu kırmızı çizgileri aşınca dinin benliğime ve zihnime nasıl pranga vurduğunu fark ettim. Gerçek dünyayı, hayatı ve canlıları daha iyi anlamaya başladım.

Asıl şeytanlığın ve kötülüğün din’de olduğunu anladım çünkü beni ve diğer insanları bir kategoriye ayırıyordu. Ama şimdi Müslüman değilim, sadece insanım ve benimle insanlar arasına engel koyan bir dinim yok, mutluyum.
Şu an Agnostiğim, tanrının varlığıyla uğraşmıyorum artık. Yaşadığım hayatı nasıl cennete çevirebilirim onu düşünüyorum. Kendimi geliştirmeye ve daha bilinçli bir insan olmaya çalışıyorum, nasıl daha iyi bir insan olup insanlığa fayda sağlayabilirim diye düşünüyorum. Sağlıcakla kalın.

SİZDEN GELENLER | Yazan: FreeThinker

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

İSLAMİYET'TEN ATEİZME



İSLAMİYET'TEN ATEİZME
(Takipçilerimden B.Salman'ın Hikayesi)

Merhabalar dilimin döndüğünce sizlerle dinden çıkış hikayemi paylaşacağım.
Öncelikle kendimi tanıtayım 1984 Kırıkkale doğumluyum ve 25 yaşına kadar koyu ülkücü ve Müslüman olarak orada yaşadım küçük ve çoğunluğu muhafazakar bir şehirdir.

İlkokul yıllarında yaz tatillerinde mahalle camisindeki kuran kursuna giderdim, süreleri ezberlemiş ve Arapça okuyabiliyordum kılabiliğim kadarda vakit namazlarını kılıyordum. İlkokul 4. ve 5. sınıfta din dersinde süre ezberlemekte zorluk çekmiyor genelde sürelerin Türkçe anlamları dikkatimi çekiyordu en çok beğenip hoşlandığım ise Tebbet süresi her okuduğumda Ebu Lehep kafiri cehennemde azap çekiyor diye kendimce onun ateşine bir odunda ben atıyorum derdim ama git gide içimden Allah neden beddua ettiriyor diye bir düşünce sarmaya başladı. Ortaokulda 1.sınıfta din dersinde Hz. Muhammedin hayatı Ebu Leheb'in peygambere yaptıklarını işlerken dayanamadım öğretmene sordum:
+ Hocam dinimizde beddua günah değil mi?
- Günah tabi ki oğlum öyle şey olur mu
+ Allah veya peygamber Tebbet süresinde neden beddua ediyor? namazda beddua okunur mu?
- Allah öyle uygun görmüş, öyle emretmiş sen namaz kılarken Tebbet'i okumazsın olur biter, bunu sorgulamak bizlere düşmez hele sana hiç düşmez kafir olursun şimdi çık dışarı aklını başına alana kadarda bir daha benim dersime girme dedi.

Okul hayatımda ilk defa dersten atılmıştım ve böyle devam ederse derslere girmeyecektim ailem öğrenirse onlara ne diyeceğim babamın vereceği cevapta din öğretmeninden farksızdı yani ve aldığım bir cevap değil nefretti teneffüste gidip özür diledim konuyu kapattık ama din dersi ve dinden uzaklaşmaya başlamıştım ailem namaz kıl dedikçe bir bahaneler uyduruyor kendimi odaya kapatıyor kıldım diyor cumaya git dediklerinde ise evden çıkıp mahallede gezip cumanın çıkış saatinde eve geliyordum aradan yıllar geçti askerlik çağım geldi tabi bu arada sigara ve ara sırada olsa alkole başlamıştım. O dönem annem hastalandı teşhisi MS'di (Multiple Skleroz: beyinde ve omurilikte, mesajları taşıyan sinir telleri etrafındaki koruyucu kılıfın (miyelin kılıfı) hastalığıdır)

Askerlik bitti iş hayatı falan derken annemin hastalığı iyice ilerlemişti 2008 de vefat etti, 5 yıl çekti bu hastalığı. Dine bağlı olmasam bile her gece annem için Allah'a dua etmiştim, artık iyice uzaklaşmaya başlıyordum. Hani Allah affederdi duaları, boş çevirmezdi ama benimkini çevirmişti, derken bir evlilik yaptım, boşandım.
2011 de Kırıkkale'den çıkıp Kocaeli'de bir arkadaşla bekar evi tutmuş güvenlik görevlisi olarak çalışıyordum ama alkol, sigara, bar, pavyon, karı-kız hayatım iyice raydan çıkmış, çoğu zaman geceden kalma işe gider olmuştum. Arkadaşım da memleketine dönmüştü, evde tek kalıyordum, günümü gün edip yalnız kaldığım gecelerde ise cin, peri, şeytan, muska, büyü gibi şeylere sarmıştım.

2013 sonlarında ikinci evliliğimi yaptım ve boş zamanlarımda tarih araştırmaya başladım. Göktürkler, Hunlar, Moğollar vs. ama asla Osmanlı dönemine girmiyordum. Namaz, oruç, abdest hiçbir şey yok. Tabi eşimle tartışmalarımız oluyor, bana dini falan anlatıyor, ben de annem için ettiğim duaları,  inandığımı fakat farklı bir yaratıcıya inandığımı, onun da Allah olmadığını söylüyordum.

Bazen de din konulu videolar, podcastlar dinleyip izlemeye başladım. Muazzez İlmiye Çığ'ın, Sümerler-Gılgamış Destanı'nı dinledim, o kadar etkilendim ki bütün ilgim dinlere yöneldi.
Yahudilik, Hristiyanlık, Zerdüştlük, Hinduizm, Müslümanlık derken dinler arasındaki hikayelerin aynı olması çok ilgimi çekmişti.

Turan Dursun'un kitapları, Twitter'da takip ettiğim birkaç sayfa, Youtube'da dinlediğim podcastler... Müslümanlık böyle bir şey olamaz. Zamanında inandığım din, taptığım tanrı bu olamaz deyip söylenen ayetleri, hadisleri karşılaştırıyorum.. Adam doğru söylüyor, meğer bizler körü körüne inanıyormuşuz. O ayetleri bilsek bile orada asıl anlatılmak istenen ............ budur diyenlere inanıp Rivayetçi İslam alimlerinin çizdiği yoldan gitmişiz. Bir zamanlar bir yaratıcı olabilir fikrim ise tamamen kayboldu, bütün dinler birbirinin kopyası, bir pazar yeri, pazarlama aracı olduğu kanaatine vardım.

35 yıllık hayatımda beğendiğim bir söz ve yapılması gereken bir doğru var ise "Yer yüzünde ne yazıldıysa insan yazdı ne söylendiyse insan söyledi" sözüdür. Çok doğru bir tespit ve inancın ne olursa olsun kutsal kitapları okurken o dine mensup değilde kendini inançsız yerine koyacaksın ki okuduğun o kelimeleri tek tek anlayasın.

Din ve Mitoloji kanalına bizler için böyle bir imkan tanıdığı için teşekkür eder, başarılarının ve sesimizi daha büyük kitlelere ulaştırmalarını dilerim saygılarımla, B.SALMAN.

SİZDEN GELENLER | Yazan: B.Salman

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)