HABERLER
Dini Haber
sizden gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sizden gelenler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

DİN VE KOMPLO TEORİLERİ



DİN VE KOMPLO TEORİLERİ


Komplo dilimize Fransızcadan geçmiş tuzak tertip anlamında bir sözcüktür. Daha geniş anlamıyla ise en az iki kişi tarafından gerçekleştirilen belirli bir kişi ya da gruba karşı kötü amaçlar içeren planlardır. Komplo teorisi ise komploları açıklamak için oluşturulan düşünceler, teorilerdir. Komplo yada komplo  teorileri çok eskiden beri tarihte görülmektir. Örneğin milattan sonra 64 yılında büyük Roma yangınından sonra Neron’un Roma’yı yaktığı hakkında komplo teorileri yayılmış bu haberleri duyan Neron da suçu Hristiyanların üzerine atmış ve kendi komplo teorisini yaymıştır.  Komplo teorileri Günümüzde Amerika’da özellikle 1960’lardan sonra popüler olmuştur. Türkiye’de ise 1990 ve 2000’lerde küçük bir kesim tarafından takip edilmişler özellikle internetin gelişmesiyle günümüzde çok popüler olmuştur. Öyle ki komplo teorileri gerçeklerin önüne geçmiş ve pek çok inanan kazanmıştır. Örneğin Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre 120 milyon Amerikalı chemtrail komplo teorisine yani uçakların havaya zararlı kimyasal maddeler saldıklarına kısmen yada tamamen inanmaktadır. Türkiye’de komplo teorilerine inanların çokluğunu basılan pek çok komplo kitabının büyük satış rakamlarına ulaşmasından, komplo videolarının binlerce kez izlenmesinden anlayabiliriz.

Türkiye’de ki çoğu komplo teorisini kaynağı Batı ülkeleri özellikle de Amerika’dır. Genellikle Amerikan teorisyenlerinin iddiaları tercüme edilerek sunulur. Fakat bazen yanlış çeviriler kendi milli komplo teorilerimizin oluşmasına da neden olabiliyor. Örneğin son günlerde oldukça popüler olan “faiz lobisi” teorisi hem “faiz” hem de “çıkar/menfaat/ilgi ” anlamına gelen “interest” kelimesinin yanlış tercümesi sonucu uydurulmuştur.

Komplo teorilerinin çeşitlerine gelecek olursak pek çok farklı gruplandırma yapılabilir; belirli kişi yada olaylarla bağlantılı teoriler örneğin 11 eylül olayları, Michael Jackson’ın aslında hayatta olduğu, Kennedy suikastı  gibi teoriler. Belirli geniş amaçlarla belirli bir grup yâda ülkenin dünyayı kontrol ettiğini iddia eden teoriler. Komünistler yada Yahudilerin dünyayı ele geçireceği ile ilgili teoriler bu gruptadır. Bir diğer grup ise tüm komploları birleştiren kötücül bir en büyük üst gücün varlığına dair teorilerdir.

Peki, komplo teorilerinin dinlerle benzerliği ne?  Komplo teoriler dinin her şeyi kontrol eden ve hükmeden tanrı düşüncesinin modern halidir. Kesinlik arayışındaki insan zihnini dinler ve komplo teorileri rahatlatmaya yarar. Dünyada hiçbir şey tesadüf değildir. Her şeyin bir amacı vardır. Hiçbir şey göründüğü gibi değil dünyada mutlak iyi ve mutlak kötü savaşmaktadır.  Bir komplo teorisyeni “gerçeği” bulmuştur ve başka insanlar bu gerçeğe ulaşamamıştır. Diğer insanlar gerçeği bulabilecek kapasitede değildir.  Mutlak, çürütülemez, sarsılmaz gerçeği yalnızca kendisi bilmektedir. Teorisinin, kanıtlarının ve kendi düşüncelerinin yanlış olma ihtimali yoktur.  Komplo teorisine inanan kişi adeta seçilmiş kişidir diğerlerinden farklıdır. Bu tür düşünceler insanların kendini önemli hissetme ihtiyacından yada kendine olan güveni abartmaktan doğmakta ve insanların kolayca teorilere ve inançlara bağlanmasına neden olmaktadır.

Pek çok komplo teorisyeni kendi teorilerinin bilimsel olduğunu, kanıtları olduğunu söylese de bu kanıtlar uydurma kanıtlardır veya bilimsel kanıtların kendi amaçları doğrultusunda yanlış kullanılmasıdır. Dinler de bilimsel gerçekleri kendi inanışlarına göre düzenlerler. Bilimsel gerçekler ve kanıtlarla komplo teorilerini çürütseniz dahi yeni düzenlemelerle teorilerine inanmayı sürdürürler.  Hem dinler hem de komplo teorileri bu sebeplerle yanlışlanamaz. Pek çok bilim adamına göre bu yönüyle komplo teorisyenleri fanatik dincilere oldukça benzemektedir.

Komplo teorisine inanan kişi internet, kitap, belge araştırmalarını yine kendisi gibi gerçeğe ulaşmış, çok önemli, önder olarak gördükleri kişilerin kaynaklarından yaparlar. Bu önderlerin iddiaları kesinlikle gerçektir. Onlar için bu önderler adeta birer peygamberdir.   Bu düşüncelerle birlikte komplo teorisine inanan kişide acilen harekete geçme istediği uyanır.  Kendi teorisini ve gerçek bilgisini başka insanlara da yaymalı onların da gerçekleri görmesine yardım etmelidir.  Bu amaçla internette, televizyonda, yakın çevresinde teorisini yayar. Diğer insanları kendi teorisine inandırarak iyilik yapıp, sevap işlemiş olur.

Fakat dinlerde olduğu gibi komplo teorisine inananlarında düşmanları vardır. Bilim, devletler, teorilerine inanmayan diğer kişiler onlara düşmandır. Düşmanlara karşı birlik olunmalı, savaşılmalı daha çok inanan toplanmalıdır.

Bu tür benzerlikler komplo teorilerinin dinler yâda siyaset tarafından kendi amaçları doğrultusunda pek çok şekilde kullanılmasına ve komplo teorileriyle dinlerin iç içe geçmesine neden olmaktadır. Örneğin düz dünya teorisinin oldukça popülerleşmesindeki önemli nedenlerden birisi Yahudilik Hristiyanlık ve Müslümanlıkta dünyanın düz olduğuna inanılmasıdır.

 Psikolojik yansıtma bir kişinin kendi kötü özellik ve düşüncelerini başka bir kişi yada guruba yansıtmasıdır. Dinler komplo teorilerini kullanarak diğer gruplara kendilerinde olan şiddet ayrımcılık insanları köleleştirme gibi kötü özellikleri kolayca yansıtabilirler. Komplo teorisindeki düşman aslında o kişinin özelliklerini barındırır. Ya da kendi başarısızlıklarının kötü özelliklerinin sebebi komplodaki düşmandır. Sürekli dış güçlerin, gizli örgütlerin ya da başka bir dinin kendine komplo kurduğunu ve saldırdığını iddia eden Müslümanlar kendi eksikliklerini kolayca gizleyebilmektedir.  Müslümanlar bilimde, sanatta, ekonomide geri kalmışlığı, kötü yöneticileri,  fakirliği, eşitsizliği torpil ve rüşvet gibi sorunlarını sorgulamak yerine komplo teorileriyle oyalanmaktadır.  Hâlbuki diğer ülkelerin bilimsel araştırmalara, sanata ve kültüre harcadığı kaynaklar incelense neden Müslümanların en fakir en geri kalmış ülkeler oldukları kolayca görülebilir.

Komplo teorilerinin dinler tarafında başka bir kullanım amacı da düşmanlar ve korkutmadır.  Dinlerin en büyük kaynağı korkudur. Dinler cehennem ve cezalar gibi hikâyelerle inananları bir arada tutmaya çalışsa da, günümüzde bu yöntemler işe yaramamakta her yıl ateist ve deist sayısı artmaktadır. Bu tür hikayeler yerine komplo teorilerinde geçen gizli güçler yada diğer dinlerden düşmanlar insanları korkutmak için daha etkilidir. Korkan insanlar kendi dinine düşman grup karşısında birleşme eğilimi gösterip dinine daha sıkı sarılmaktadır.

Daha pek çok sebep komplo teorileriyle dinlerin kardeşliğini pekiştirmektedir.
Sonuç olarak Komplo teorileri hem toplum hem de kişiler için oldukça tehlikeli olmaktadır. Komplo teorileri psikoloji, psikiyatri, sosyal psikoloji, siyaset bilimi, sosyoloji gibi disiplinler tarafından incelenmektedir. Son yapılan bazı psikolojik araştırmalar şizofren ve paranoyak kişilerle komplo teorilerine inananların aynı belirtileri gösterdiğini saptamıştır. Toplumsal etkileri ise daha yıkıcıdır. Bu nedenle kendimizi komplo teorilerinden korumak için hayatın her alanında bilimsel ve analitik düşünceyi esas almak zorundayız.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Efe Balcı

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

NEDEN DİNİ EĞİTİM AHLAKLI İNSAN YETİŞTİREMEZ?



NEDEN DİNİ EĞİTİM AHLAKLI İNSAN YETİŞTİREMEZ?

Kafamda dönüp duran deli soruydu. En küçük hatada senelerce cehennemde yanacağına inanan insanlar nasıl bu kadar kolay günah işleyebiliyor.

Geçen pikniğe gittiğimiz yerde her yeri çöp içerisinde görünce, istemsiz olarak olaya başka bir açıdan bakı vermişim. “Buraya çöp atmak yasaktır” yazısına rağmen, orayı çöplüğe çeviren insanlarla namaz kılmak farzdır deyip namaz kılmayan insanlar acaba aynı insanlar mı? Japonya, Hollanda gibi inançsız memleketlerde her yer tertemizken neden bizim gibi inançlı memleketler pislik içerisinde? Neden Müslümanlar toplum yararına olan kurallara uyma konusunda bu kadar başarısız?
Çocukluğum, Avrupa ve Arap ülkelerinde işçi olarak çalışmaya giden gurbetçi insanların arasında geçti. Çevrem gittikleri yerde yaşadığı hikayeleri anlatan insanlarla doluydu. Bir Almancı teyze anlatmıştı. Almanca bilmiyor ama alışveriş yapması lazım. Demişti ki; 100 mark alırdım yanıma, almak istediğim şeyleri alırdım. Almana 100 markı verirdim. Bana üstünü verirdi, Almanlar bizi hiç kandırmadı hep paramızın üstünü tam verirdi. Almanların dini mini yoktu ama çok dürüst insanlardır, dürüstlükleri bizim dinimizdeki gibi demişti.

Sonra Arabistan'a giden bir amca anlatıyor hikayesini. Bir kavgadan ötürü haklı olmasına rağmen mahkemeye düşmüş. İstediğin kadar haklı ol, her zaman Arap haklıymış. Hapishaneye atmışlar bunu, makarnayı el arabası ile dökmüşler önüne de, bu eliyle yerden yemiş makarnayı. Yine hacca giden teyzem anlatmıştı, Tekerlekli sandalye ile para karşılığı tavaf ettiren adam, eksik tur attırmış, bırakmış gitmiş, teyzem tekerlekli sandalyenin üstünde kala kalmış.  Demişti ki Şeytanın büyüğü oradaymış, meğer ondan taşlamaya oraya gidiliyormuş.

İnsan ister istemez soruyor. Neden dinin az olduğu yerler bu kadar ahlaklı iken, en küçük hatada yıllarca cezalandırılıp yanacağına inanan, inançlı insanların olduğu yerler bu kadar ahlaksız?
Bu soruyu sorunca inançlı insanlar hemen müdahale ediyor. Müslümanlara istediğin eleştiriyi yapabilirsin ama İslam kötülüklerden münezzehtir, İslamı eleştiremezsin diyorlar. Ama ben bunu yapmak istemiyorum, çünkü bu zaten İslamın yapılmasını istediği şeydir. İslam insanların eksik, hata yapan ve Allah'a borçlu mahlukat olarak görür. Mesela, imamlar, cemaate, istiğfar duası ettirerek ne kadar hatalı, eksik ve günahkar olduklarını tekrar tekrar hatırlatırlar, ama ben bu oyuna gelmek istemiyorum. Hayır, sorun Müslümanlarda değil, sorun inandıkları dinden kaynaklanıyor.

Anadolu'nun eski evlerinin çoğu kerpiçten yani topraktan yapılmıştır. Toprak evler pek ıslanmayı sevmez, içlerinde banyo yoktur. Olasılıkları kafanızda değerlendirin, böyle bir yerde İslami kurallara göre kim boy abdesti alabilir? Çocukken yaşlı bir teyze anlatmıştı. Evde banyo olmayınca yıkanmak için dama gidermiş yani hayvanların olduğu bölüme. Soyununca eşek buna bakmaya başlamış. Eşeğin bakışlarından rahatsız olan kadın eşeğin gözlerini yazma ile bağlamış ta boy abdesti almış. Yani her boy abdesti almak gerektiğinde köyün çeşmesinden kaplarla su getireceksin, Konya’nın ayazında akan su ile abdest alamazsınız. Onu ısıtacaksın sonra dam içine gideceksin ve yarı karanlıkta bedeninizde iğne ucu kadar kuru yer kalmayana dek yıkanacaksın. Sizce dedelerimiz ninelerimiz her seferinde bu zahmete girip boy abdesti almışlar mıdır? Kandırmayın kendinizi böyle bir şey olmadı, bir kere çektilerse bu zahmeti, diğer seferde yapmadılar ve dinin istediği gibi hatalı olup, cenabet dolaştılar. İslamın koyduğu kuralların bir çoğu böyle, günahkar olmaktan kaçamayacağınız kurallardır. Zaten diğerleri de insanlığın bir arada yaşamak için koyduğu evrensel kurallardır, dine özgü değildir.

Cehennemi-cenneti olan dinlerde insanların günahkar olması önemli. Bu nedenle az önceki örnekte açıklamaya çalıştığım gibi yaparken zorlanacağı, yapamayacağı şeyleri inananlara ödev olarak yüklemeniz gerekir. Müminleri Allah'a karşı eksik, hatalı ve borçlu olduğuna inandırmanız lazım ki dinin temsilcileri inanlardan bir şeyler koparabilsin. Mesela Hristiyanlıkta günah çıkarma var, veriyorsun parayı günahlarından kurtulabiliyorsun ama İslam üst versiyon olduğundan biraz daha karmaşık yollardan ister alacağını. Örneğin; derki benim ideolojim yolunda ölürsen şehit olacaksın ve tüm günahların affolacak. Özetle kaçışın yoktur, ne yaparsan yap günahkar olmak zorundasındır. En halis Müslüman bile günahkardır. “Ben cana kıymadım, hırsızlık yapmadım, kimsenin ırzına geçmedim. Kendi halimde yaşıyorum. Ben iyiyimdir, beni niye yaksınlar” derseniz, bu olmaz. Böyle bir inancı olan insandan bir şey kopartamazsınız.

Çocukluğumun ve gençliğimin bir döneminde dini eğitim veren yerlerde kaldım. Düşünün gençsiniz hayat gürül gürül akıyor. Ama başınızdaki hoca sabah akşam beş vakitte size dinin kurallarından, uymazsanız ne kadar yanacağınızdan bahsediyor. Kendinizi yaman bir çelişkinin içinde bulursunuz bir tarafta dinin kuralları var, diğer tarafta tavana vurmuş insani dürtüleriniz. İnsani dürtüleriniz çoğu zaman baskın gelir ve hocanın anlattıklarını, kitaplarında yazanları bir şekilde görmezden gelmeyi ve kendinizi bu çelişkiyle yaşamayı öğretirsiniz. Böyle büyüdüğünüz için inandığınız kurallar ile yaptıklarınız arasındaki çelişki artık sizi rahatsız etmez. Bu açıdan bakınca imamın dediğini yap ama yaptığını yapma ata sözündeki derin anlamı daha iyi anlıyorsunuz. Camide Suriyeli kadın ile basılan imam, ya da yan soyunma kabinindeki kadının resmini çekmeye çalışan müftü sizi şaşırtmasın. "Yahu bu insanlar bu yaptıklarının karşılığında yıllarca cehennemde yanacaklarına inanmıyorlar mı? Nasıl bunu yapıyorlar" sorusunun cevabını bulmaya çalışarak kendinizi yormayın. O müftü aslında, hocası göz zinasını anlattıktan sonra, gece yatağında porno izleyen imam hatip öğrencisinin büyümüş halidir. Yanlış anlaşılmasın imam hatip öğrencilerine karşı bir tavrım, eleştirim yok, İmam hatip genci izliyor da dinsizin çocuğu izlemiyor mu, onlarda izliyordur ama onları bundan ötürü bilmem kaç bin yıl yanacağına inandırmaya çalışan birileri yok.

Bu çelişki toplumumuza öyle işlemiştir ki, gerekli gereksiz kurallar koymayı ve o kuralları bizzat çiğnemeyi adeta karakter haline getirmişiz. Ünlü Ortadoğu tarihçisi Bernard Lewis’in "doğu toplumları kurallara uymayı sevmez" diye bir lafı vardı. Gerisini getirmemiş rahmetli. Evet doğru, doğu toplumları kurallara pek uymaz çünkü bizzat inandıkları din insanları bu hale dönüştürüyor.
Biraz uzun oldu biliyorum, son bir örnekle bitiriyorum.

Düşünün ki; son model sağlam bir arabanız var ve düz bir yolda ilerliyorsunuz, yol geniş ve bomboş. Sonra bir tabela görüyorsunuz, hız sınırı 50. Anlam veremiyorsunuz. Hız sınırı 50 ama böyle yolda ayağınız ister istemez gaz pedalına gidiveriyor. Az ilerleyince polis durduruyor, hız sınırını aştınız, ceza yazacağız diyor. Böyle bir durumla karşılaşırsanız kendinizi suçlu hissetmeyin, trafik polisinin amacı trafik güvenliği, insanların sağlığı falan değildir. Sebebi devletin paraya ihtiyacı olmasıdır..

SİZDEN GELENLER | Yazan: K. Sarı

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

PUTPERESTLİKTEN KURTULUŞ



PUTPERESTLİKTEN KURTULUŞ

İsmim Gökhan, Adana'da yaşıyorum. Bir haftadır araştırıyorum. Önceleri Kur'an'ın Türkçe meallerine baktığımda bir şey anlamazdım ama yinede Allah boş bir şey göndermemiştir diye detayına girip okumazdım. Arapça daha mantıklı gelirdi, daha doğrusu sesi hoş geliyordu ve bir şey anlamadığım için büyüleniyor gibi hissederdim, Allah konuşuyordu sonuçta.

Ne söylediğini bilmiyordum ama Allah'ın kelamı olduğuna inandığımdan bizim için güzel öğütler veriyor sanırdım, hep öyle dediler ya "Allah'ın kelamı sorgulanmaz, araştırılmaz, günaha girersin"
Lan araştırılmaz sorgulanmaz diyorsunuz da bana ne diyordu bu Allah? Nasıl olmamı istiyordu , hiç bir şey bilmiyordum. Birazda anne tarafından tarikatçı tayfası vardı kördüm yani.

Seneler seneleri kovalıyor, hep bir bekleyiş, hep bir dua.. "Bir gün Allah bana da verecek maneviyatı, parayı, huzuru" diye bekleyip duruyordum ama değişen hiç bir b-k yoktu.
Zorda kaldığım zaman dualar, namazlar, feryat, figan ediyordum ve bir süre sonra biraz düzelir gibi olunca "aha Allah beni duydu" diyordum fakat fazla sürmüyor bir süre sonra durum yine aynı oluyordu. Bu sefer "ben ne yaptım" diyordum. Suçum ne, ne hata işledim? diyerek kendime hayıflanıyordum ama yine değişen bir şey olmuyordu. Seneler hep böyle bir ters bir düz devam ediyordu, son dokuz ay ailemden ayrı şehir dışında çalıştım. Gurbetteyim sonuçta, aile, çocuk kimse yok yapayalnız.
Yine Allah'a şükredeyim diye düşünüyordum. Niye "çünkü para kazanıyorum ya ondan" Hiç demiyorum ki lan mal zaten sefalet çekiyorsun üstüne aileden de uzak, huzursuz, yalnızsın, bu neyin şükrü?
O Allah bana verecek olsa şehrimde, ailemin yanında verir. "Vermediği için gurbetteyim" diye düşündüm ama yine de küfre girmedim, şükrettim.

Sezon bitti memlekete geldim üç hafta oldu, iş yok boşum. Geldiğimde biraz dua ettim, namaz kıldım falan fakat tık yok, belli ki duymuyordu ve neyse ki hanım çalışıyordu, sayesinde idare ediyorduk. Ben de çocuklarla ilgilenip okullarına gönderip, telefonla iş bakıp, bir sürede video izliyordum. Bir hafta önce sizin bir videonuzu izledim, önemsemedim. Altında bir video daha çıktı onu da izledim, biraz düşüncelere kapıldım ve ondan sonraki çekiç vurmak gibi oldu.

Sizin dinden çıkış videonuzu bir saat bıkmadan usanmadan dinledim hemde iki kez. Benim için sanki bir macera, aksiyon filmi gibiydi, o kadar keyif duyuyordum dinlerken. Sonra devamı geldi, Efe Aydal ve Evrim Ağacı gibi nicelerini izledikçe bir şeyler oturdu.
Belki bunlar yalan söylüyordur, meallerle oynuyordur yada öyle bir ayet yoktur diye düşünerek Kur'an'ın Türkçe mealini de okudum ama okudukça dinden, Kur'an'dan, Araplardan daha da nefret ettim. Bu kadın düşkünleri bizi resmen kandırmış, işlerine geldiği gibi kullanmıştı. İşlerine gelince kendilerini savunan bir ayet, işlerine gelince Müslümanlara savaş emri veren ayet.
O kadar saçma kelimelerdi ki anlaması güç, ama kurtulması zor.
Şuan bende inanç denen bir şey yok çünkü neye inanayım ki? Allah bana bir şey anlatmamış sadece Muhammed için ayetler göndermiş, ona inanana cennet vaadi, inanmayana cehennem tehditleri gibi boş cümleler..
İyi ki karşıma çıktın Din ve Mitoloji, beni uyandırdın, gözlerim açıldı çünkü artık güvendiğim bir din ve inandığım bir Allah yok. Ben bir canlıyım, her canlı gibi bende hayatta kalmalıyım, mücadele bu.
Bana Allah yerine vicdanım yeter. İyilik yapınca duyduğum mutluluk cennet, kötülük yaptığımda içimdeki oluşan sıkıntı ve huzursuzluk, vicdanımın yargılaması cehennemdir benim için ve bunlar bana yeter.
Teşekkürler Din ve Mitoloji!

SİZDEN GELENLER | Yazan: Gökhan

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)