HABERLER
Dini Haber

PANTEİST'LERE GÖRE PANTEİZM İÇİN KANITLAR

A,din, Panteizm, Panteizm için kanıtlar, Panteizm nedir?, Tanrı doğadır,Doğa ilahidir,Tarı inancı, Panteizmde Tanrı inancı, Panteist,Panteistlere göre Tanrı,Tabiat ana,Kozmos, evren Tanrıdır, Evren ilahidir
İki Önemli Nokta
Bu tanımda iki önemli hususa işaret etmek istiyorum. Birincisi, Panteistlerin "Tanrı'nın bir kişilik olmadığını" söylediğine dikkat edilmelidir çünkü eğer Tanrı'nın bir kişi olduğuna inanıyorsanız, bir Panteist değilsinizdir. Panteistler, İlahi Doğa'yı Yüksek Güç, Bir Kuvvet, Bir Yoldan Birlik olarak görme eğilimindedirler. Bu, Presokratikler, Taoizm, Plotinus ve Bruno gibi panteistlerin görüşleri idi. Spiritüel Tabiat İlmi, bu Tabiat'ı "N" başkentiyle aramayı yeğler.

İkincisi önemli nokta, Panteist'lerin "Tanrı ve evrenin bir olduklarını" savunuyor olmasıdır. Pan , "herkes" ve teizm ise "tanrı" anlamına gelen Yunanca " Theos " sözcüğünden geliyor. Dolayısıyla panteizm kelimenin tam anlamıyla "tamamı Tanrı" anlamına geliyor. Panteistler için Tanrı ve Evren, var olduğu ölçüde "bir tane ve aynıdır." Yani, Evren ve Tanrı Ontolojik olarak eşdeğerdir.

Bu önemli bir nokta. Eğer Panteist'in Tanrısı Ontolojik olarak Evrene eşitse, yani Evren Tanrı ise, o zaman Evren varsa, Panteist'in Tanrısı var demektir. Felsefe Ansiklopedisi Michael P. Levine çıkışları buna işaret eder gibidir “Ve:“var olan her şey dahil aralarında ilahi bir birlik oluşturur. Panteizm aslında iki iddia içerir”diyor. Panteizmin farklı versiyonları biraz daha iyi bir tanım verir 'birlik' ve 'ilahi olma' anlamlarının farklı hesaplarını sunar. Çoğu insanın evrenin birlik olduğu gerçeğiyle mücadele ettiği sanılmamaktadır. Çoğu insanın sahip olduğu sorun "Tanrı" dır.

Panteizme İlişkin İki Madde

Evreni "Tanrı" olarak adlandırmakla ortaya çıkan iki konu vardır. Birincisi, Evrenin Tanrı ile özdeşleştirilmesi ile ilgilidir. İkincisi, böyle bir atamanın uygunluğuyla ilgilidir. İlk madde ile başlayalım.

Evren Tanrı ve Tanrı Evren ise, neden sadece Evren diye adlandır mıyorsunuz? Neden işleri zorlaştırıyorsun? Kabul edelim ki, "Tanrı" sözcüğü, beyaz sakallı bir adam gibi anlık görüntü getiren yüklü bir kelimedir. Bu yüzden buradan sonra "Tanrı ya da tanrı benzeri" olarak tanımlanan "İlahi" kelimesini kullanacağım.

Neyse konumuza dönelim, eğer Evren İlahi ve İlahi Evrense, neden sadece Evren diye adlandır mıyorsunuz? Çünkü panteizme göre Evren ve İlahi tamamen aynı değildir.

Evet, varlığa gelince, Evren ve İlahi, ontolojik açıdan eşdeğerdir. Ancak bu hikayenin yalnızca yarısıdır. Sadece objektif ve entelektüel niteliklere sahip değil aynı zamanda öznel ve deneyimsel bir nitelik taşıyoruz. Nesnel olarak Evren, Kozmos ve Doğa'dır; ama öznel olarak birlik olduğumuz bir birliktir, İçimizde derin hissettiğimiz İlahi bir bağlantıdır.



Gerçekliğin İlahi olduğunu gösteren kanıt

Dolayısıyla Panteistler, Evrenin ilahi ve saygıyı hak etmeye uygun kılan belirli özelliklere sahip olduğuna inanıyorlar. Bu bir nevi baba gibidir. Objektif olarak bir adamdır, ancak ilişkisel olarak o bir baba gibidir. Aynı şey Evren için de geçerlidir. Nesnel olarak Kozmos'dur, ancak öznel olarak Tabiat Ana'dır.

Evren, genellikle Tanrı için ayrılmış bazı kişisel olmayan özelliklere sahiptir:
  • Yaratıcı - Evren bizi yarattı, bu yüzden bir Yaratıcıdır. 
  • Sürdürücü ve Sağlayıcı - Doğa sadece varoluşa varmakla kalmaz, varlığımızın devamı sağlar. 
  • Birincil - Doğa, alabildiğiniz kadar güçlüdür. 
  • Her yerde varolan - Evren her yerde mevcuttur. 
  • Her Şeye Kadar - Evren bilinçli varlıkları içererek bilendir. 
  • Birlik - Evren her şey dahil bir birliktir. 
  • Aseity - Kozmik kendiliğinden varolur ve kendi kendine yeterlidir. 
  • Ebedi - Evren sonsuzdur, her zaman bir şekilde var olmuştur. 
Son madde bilimden ziyade inanç ifadesidir. Mevcut bilim, büyük patlamadan önce ne olduğunu bize söyleyememektedir. Bu açık bir sorudur. Düşünüldüğünde Evrenin aslında ebedi olması, sonsuza kadar genişlemesi ve daralması mümkün gibidir. Ya da çoklu biçiminde ebedi olabilir.

İlginç bir gerçektir ki, Teistik Tanrı'nın öznitelikleri dünyaya eşit derecede hitap eden ve ideal süper insana ait olan iki bölüme ayrılabilir. Görünür ki, insanlık, Evrenin özelliklerini ve mükemmel insanın ideallerini birleştirerek Tanrı'yı ​​yaratmıştır. Teistik dinlerin bizzat erkekler tarafından, erkekler için inşa edildiği kabul edilmelidir.

Büyük Şeylerden Birinin Kanıtı

Çoğu insanın ateist olmamasının nedeni, Kozmik Güç, Yüksek Güç ve var olan bir Şey olduğunun hissedilmesidir. Bunun için yeterli kelimeler olmayabilir, ancak insanlar bunu hissediyor ve inanıyorlar. Her şeyin birbirine bağlı olduğunu hissediyorlar. Başka bir deyişle, İlahi bir şey hissederler. Duygu, tüm insanlar için aynıdır, ancak yorum farklıdır.

Tüm deneyimler, dünya görüşümüz aracılığıyla yorumlanır. Hristiyan bir ulusta yetişirsem, daha büyük bir şey duygusunu Tanrı olarak yorumlanacaktır. İslami bir ulus da yetişirsem, daha büyük şey hissini Allah olarak yorumlanacaktır. Eğer Yahudi'ysem, o Elohim olacak. Hindu olursam Brahman, Vishnu ya da belki Shiva olacaktır. Eğer bir Taocu isem de Tao olacaktır. Eğer bir Budist isem, Buda olacaktır. Mesele şu ki, duygu gerçekte var olan şey hakkında size bir şey söylemez.

Panteizmde evrenin İlahi olarak kabul edilmesinin bir başka nedeni, onunla sağlıklı bir ilişki kurulması gerektiğidir. Sadece ekolojik nedenlerle değil, aynı zamanda kendi psikolojik refahları için bu yapılmalıdır.

Doğa Gizemciliğinin Kanıtı
Mistisizm: "nihai gerçekliğin doğrudan ve acil deneyimi anlamına gelir. Panteistler için, doğrudan doğruya doğanın bir tecrübesi demektir. Ve Richard Dawkins'in de dediği gibi, "Doğa ve evrene yarı-mistik bir yanıt vermek bilim adamları ve rasyonalistler arasında ortaktır. Bunun doğaüstü inançlarla hiçbir bağlantısı yoktur "

Panteist'lerin mistik tecrübeyi neden Tanrı'dan ve Doğa'dan alabildiğinin açıklaması, tecrübenin aynı kaynağa sahip olmasıdır. Onunla bir ilişki kurabilmek için tövbe ve Tanrı'ya iman gerektiğinden dolayı, mümin olmayanların mistik bir tecrübesi olmamalıdır. Ama oluyor. Öyleyse panteizme göre diğer tek seçenek, hem mümin hem de inkarcının yaşadığı ortak şeydir: Doğa.

Kaynaklar:
Buzzell, Linda ve Craig Chalquist. Ekoterapi: Zihinle Doğa İle Şifa . Berkeley: Karşıt nokta, 2009.
Dawkins, Richard. Tanrı Yanılgısı . New York: Mariner Kitabı, 2008.
Doherty, Thomas J. Ekoterapi: Teori, Araştırma ve Uygulama . Martin Jordan ve Joe Hinds, eds. New York: Palgrave Macmillan, 2016.
Felsefe Ansiklopedisi . "Panteizm" Encyclopedia.com. 16 Şubat 2017'de erişildi. Http://www.encyclopedia.com/humanities/encyclopedias-almanacs-transcripts-and-maps/pantheism
Harrison, Paul. Panteizmin Elemanları: Doğa ve Evrenin Bir Maneviyatı . 3. baskı. Shaftesbury, Dorset: Element Books, 2013.
James, William.Dini Deneyimin Çeşitleri: İnsan Doğusunda Bir Çalışma . New York: Collier Books, 1961.
Levine, Michael P. Panteizm: Bir Tanrısal Olmayan Kutsallık Kavramı . New York: Routledge, 1994.
Lewis, CS Komple CS Lewis İmzası Klasikleri . Grand Rapids, MI: Zondervan, 2007.
Mercadante, Linda A. Sınır Tanımayan İnançlar: Ruhsal Olmasa da Dini Olmazsa . New York: Oxford University Press, 2014.
Teasdall, Wayne. Mistik Kalp: Dünya Dinlerinde Evrensel bir Spiritüelin Keşfi . Novato, CA: Yeni Dünya Kütüphanesi, 1999.

Yazan & Derleyen & Çeviren: Anu

HZ. HATİCE VE HZ. AYŞE

MT, din,Hz Hatice,Hz Ayşe,Hatice ve Ayşe,İslam öncesi ve sonrası kadın,İslamiyette kadın, islamiyet, İslamiyetten önce kadın,Muhammed'in eşi Ayşe,Putperest Arap toplumunda kadın, Pagan araplar
Hatice Hanım:
Dikkat ederseniz Hz. Hatice 40 yaşında bir bayan, ticaret kimliği tartışılmaz, bir iş kadını, eğitim-öğretim yönünde örnek birey ve aynı zamanda dul bir kadın! Şimdi böyle bir kadının bulunduğu İslam öncesi kültürde kadın haklarının ne derece doğru ve güzel olduğu açık. Bu kadının yanında çalışan Muhammed ile evliliği kesinlikle muhteşem bir kültürün ve aynı zamanda Muhammed'in bu çalışma esnasında öğrendikleri ezoterik bilgiler önemlidir. Yani mantıksal açıdan İslam öncesi öyle barbar ve çocuk katilleri gibi bir anlayışın olması akla ihanettir. Ondan sonra ki dönem için derin ve esrarengiz bir şekilde yaşanılan ve öğretilenin tamamı sorgulanabilir. Özelikle Muhammed hakkında yazılanlar ve Kur'an'da yazılanların zaman, mekan ve kişi olarak hepsinin detayları merak konusu olmalı. Hadisler zaten başlı başına spekülasyon dolu. Bu günkü haber alma hakkı bile hakim güçler tarafından engellenmesi, 1400 yıl önce yaşanılanların ne kadar doğru ve kesindir, tartışılır. Tartışmaya girmeyen ve olduğu gibi kabul eden ya çıkarı için yada yaşadığı korkunun etkisindedir. Ki bugün olanları olduğu kabul eden bir çok İslam devleti vardır çünkü bu saltanatın sarsılmasını istemez. İslam yazarı Ali Şeriati gibi değerli yazarların katledilmesi sadece saltanatın sarsılmasını istemeyen güçler tarafından 1400 yıl önce olduğu gibi kendi egoist düşüncelerini ayakta tutmak içindir. Bugünde bu güçler nasıl ki dünyayı yönettiği sanılan, ezoterik bilgilere sahip grupların 1400 yıl önce çok daha ileri zekaya sahip olmaları, ve toplumları, yazdıkları her şeye inandıran, kabul ettiren ve genelde bunu korku yöntemi ile şekillendirenlerdir. (Siyonizm vs)

Ayşe Hanım:
İsyankar bir yapısı zaten biliniyor örneğin "Tanrım beni kadın yaratacağına taş yaratsaydın" demesi bile başlı başına yaşadıklarından zulüm gören bir birey olduğunu gösterir. Hz. Ayşe'nin yaşadıkları ve başına gelenlerin kesinlikle bir tanrı tarafından onaylanmadığını anlatmak isterim. Bunun Kur'an'da yazması aynı zamanda insan oğlunun kendi mantığı ile şekillendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Mantık veren yaratıcı eğer Ayşe hakkında yazmışsa bile (ki uzak bir ihtimal) kulunun bunu sorgulaması ve doğru ile yanlışı mantığı kullanarak ayırması olabilir. Yani Kur'an yazıları veya ayetler aynı zamanda bir insanın tanrıyı kullanarak denetleme amaçlı yapabilir. Korkutucu cehennem, bunda önemli bir etkendir. Önce evlatlık ve sonra daha bir çocukken cinsel bir obje gibi kullanılması tamamen suçtur. O yıllarda da suçtu. Arap kültüründe hiç benzeri yaşanmamış olması (İslam öncesi Arap Pagan kültürü) ve kadına verilen değer Hatice hanım örneğinde mevcuttur. Çok tanrılı dinler döneminde bazı tanrı sembolleri kadını temsil ederdi, yani Tanrıçaya tapılırdı. Eğer kadın Tanrıça değerindeyse, ki öyleydi, bu kadının ne kadar toplumsal ve kültürel yaşam alanlarında üretici ve öğretici bir role sahip olduğunu vurgulamaktadır. Son olarak kadın bir toplumun ana direğidir, Kadını özgür olmayan bir toplum cehaletle yönetilmeye mahkumdur. Ve bir toplumu kontrol altına almak isteyen hakim yapı önce kadını cahil bırakır. Saygılar.

Yazan: Metin T.

İNANCA SAYGI DUYULUR MU?

A, din, İnanca saygı duyulur mu?, İnanmıyorsan saygı duy, İnsan inanmadığı şeye saygı duymaz, Dine saygı zorunlu mu?, İnanca değil inanma özgürlüğüne saygı duyulur, Din ve kişi özgürlük hakları
Öncelikle belirtmek isterim ki, meraklı bir kişilik, mizah yazarı, karikatürist biri olarak bu yazı tamamen BENİM (ebemin olacak değil ya) görüşlerimdir. Din ve inanışları tanıttığım yazılarımda maalesef mizahi dil ile yazı yazamasam da bu tarz serbest kafa toplarına çıkabildiğim yazılarda bu kafa topunu gole çevirmeyi düşünüyorum.

Hep duyduğumuz geyikler var, hatta bu geyikleri defalarca kızgın ateşlerde çevirip yedik, ısıtıp ısıtıp, bekletip bekletip tekrar yedik. Tek sıkıntı bu geyikleri gönderen ve üreten kişilerin geyik işini seviyor ve vazgeçemiyor olması (geyiğin içine de mi nikotin koydunuz yoksa).
Bu geyikler popolarına seri numaraları basılıp piyasaya sunulur ve isimleri genelde şu şekildedir:
İnancıma saygı duymak zorundasın A239
İnancıma saygı duy ZX5567
İnanmıyorsan da saygı duy LKN578
Niye hep bu dinle uğraşıyorsunuz HHC2

Fakat bir gerçek var ki, bu yenen geyikler hazımsızlık problemi yaratıyor ve anüs bile dışarı atacağı sırada "isyeeeaaaaağnnnn" diyor.

NEDEN ?
ÇÜNKÜ İNANCA DEĞİL,
İNANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE SAYGI DUYULUR !

"Yaaa, bırahhh yaaa, koforlor ocon yososon cohonnom!" demeden önce elini vicdanına yada nerene koymak istersen orana koyup tarafsızca bir düşün:

Diyelim ki bir Müslümansın:
  • Bir Hindu'nun putuna tereyağı yedirmeye çalıştığını görüyorsun, elinde yağ bıçağı ile putuna "yesene yesene" yapıyor. Tüm putun ağzını yüzünü de yağ yapıyor pis herif.
  • Bir Budist'in meditasyon sırasında çıkardığı "Ohhhhhmmmmmm" sesiyle bol bol dalga geçmiyor musunuz? (ki bu ses onların inancında ilahi sayılır çünkü Tanrı'nın evreni yarattığı sırada bu sesin çıktığına inanırlar)
  • Bir Şintoist'in ufak maket tapınaklarındaki ruhları için minicik maket tapınakların önüne hediyeler bıraktığını görüyorsun.
  • Bir Şii'nin eline aldığı pala veya zincirlerle sırtını vurup etlerini resmen birbirine ayırıp kana bulandığını veya elindeki palası ile kafasının önünü vura vura kanattığını görüyorsun.
  • Bir Yahudi'nin eline aldığı tavuğu başının üzerinde çevirip bir yandan da bir şeyler mırıldanarak günahlarını tavuğa aktardığına inandığını ve bunu yapışını görüyorsun.
Tüm bunları gördüğünde, eğer yalancının önde gideni değil isen veya amacın ekranlara oynamak değil ise sende biliyorsun ki bunları gördüğünde büyük çoğunlukla ya gülüyor, ya alay ediyor ya da tiksinti duyuyorsun. Neden biliyor musun? Çünkü İNANDIĞIN ve sana MANTIKLI gelen şeyler değil. Bu yüzden de inanmadığın şeye SAYGI DUYAMAZSIN!

Neye saygı duyarsın biliyo musun?
İNANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE!Tabi burada önemli bir faktör var, inanma özgürlüğüne saygı duyacağın din veya inanç ona inanmayanların özgürlük ve insan haklarını KISITLAMIYOR olmalı!

Ne demek bu, inancın gereği ibadetin ne gerektiriyorsa yap, oruç tut, hacca git, namaz kıl, kilisede ilahi söyle, duvar önünde tavuğu al aşağı et, kafanı kılıçla yar ne yaparsan yap, KENDİNE yapıyorsan, eylemin içinde sadece SEN varsan sorun yok. Ama eğer inandığın din "senin gibi olmayanlara düşman ol, onları öldür, senin gibi giyinmiyor iseler döv, yüzlerine kezzap at, taciz et, ötekileştir, Tanrı memnun kalır diye korkut" diyor ise, işte burada sana ve inancına, hatta inanma özgürlüğüne bile saygı duyulmasını bekleyemezsin. Çünkü tüm insanların dünya üzerinde sorunsuz bir hayat yaşayabilmesi için uyum ve özgürlük şarttır! Bu da bir bireyin diğerlerine zarar vermemesi ve onların üzerinde egemenlik kurma hakkını kendinde görmemesi ile olur.

Ama yok, diyorsan ki "yok abi, banane ya başkasından, neticede hepimiz insanız, ben namazımı kılar, kiliseme gider, tavuğumu sallar, putuma tapar yoluma bakarım" işte o zaman senin İNANMA ÖZGÜRLÜĞÜNE tabi ki saygı duyarım (tekrarlıyorum inancına değil, sebebini en başta zaten yazdım).

Anlayamayacak olanlar için "koforlor ocon yososon cohonnom" ciler için "Bilal'e anlatır" gibi kısa bir örnekle anlatıp noktayı koyayım.
Annem, babam müslüman.
Namaz kılmalarına, oruç tutmalarına, hacca gitmelerine vb. ibadetlerine saygı duyarım.
Fakat bu dine inanmıyor isem yukarıda da bahsettiğim gibi kafama uymadığı yani BANA mantıksız geldiği için dine saygı duyamam.
AMA, bu ibadetleri yapma özgürlüklerine tabi ki saygı duyarım!
Tek önemli şey kaldı, benim özgürlüğümü kısıtlayıp kısıtlamadıkları, inançlarını bir p-nismiş gibi zorla sağa sola sokmaya çalışıp çalışmadıkları.
Eğer kendi içlerinde yaşıyor ve benim özgürlüğümü kısıtlamıyor iseler bu inanma özgürlüğüne saygım hep devam eder, oturur beraber sünger bob izlerken güler, sağdan soldan konuşuruz.
Fakat kendi içinde yaşamıyor ve diğer insanları zorlayıp, baskı kurup, onlara düşman kesilip, özgürlüklerini kısıtlayacak duruma geliyor isen, ne sana, ne inancına, ne de inanma özgürlüğüne saygı duyarım.

Dini, dili, rengi ne olursa olsun, tüm insanların hoşgörü ve uyum içinde yaşadığı, dizi tadında bir dünya dilediği ile bir sonraki yazıda görüşmek üzere, boynum tutuldu babasını satayım.

Yazan: Anu