HABERLER
Dini Haber

ALAK SURESİNİ KİM YAZDI? YAZDIRDI?

Yazan: Demon Product

Bu yazıda soruları soracak ama cevaplarını bulmayacağız. Öncelikle hiçbir otorite veya uzmanın –İslami otoriteler de dahil olmak üzere- ittifak edemedikleri hususlarda bir cevap sunabilmek elbette haddim değil. Hemen her İslami kesim, coğrafya, mezhep, tarikat, cemaat, oluşum, grup vs. kendi cevabını oluşturmuş. Yani her inananın kendine göre bu sorulara cevabı var; ancak, bu cevapları bir diğer kabul etmiyor. Onlara göre cevap daha farklı. Madem Allah’ın kitabı ve kelamı “Hiç Şüphesiz açık ve seçik”, nasıl oluyor da anlam ve kavram karmaşaları arasında boğulup gidiliyor? Ülkemizdeki İlahiyatçılar dahi farklı bir notadan cevap veriyor. Bu cevaplar verilirken diğerleri bilgisizlik ve yetersizlik ile suçlanıyor. Özellikle hiçbir Kurani bilgiye sahip olmayan, Arapça tek bir kelime dahi bilmeyen, tefsir-fıkıh-kelam-hadis gibi unsurları sadece bazı kitaplardan ve internetten öğrenen kimi felsefeci ve sosyologlar, insanların-toplumumuzun bu konudaki eksikliğini ve çelişkilerini tatmin ederek kapatmak adına saçma sapan yorumlar ile medya önünde açıklama yapmakta ve kendilerini otorite ilan edebilmektedirler. Hatta akademik ünvanlı bu kişiler bağlı oldukları saygın Üniversitelerin bile adlarını bu şekilde lekelemekten geri kalmamaktadırlar. Maalesef toplumumuz, bu insanların isim ve soy isimlerinin önünde yer alan akademik unvanlara saygıdan ötürü sunulan yanlış ve çarpık bilgileri kabul etmekte, bunları İslami kabul ederek kendi vicdan ve beyinlerinde tatmin olmaktadırlar. Bu şahısların para kazanmak ve toplumda haksız yer edinme adına yaptıkları bu çalışmaları maalesef ibretle izlemekteyiz.

Sayın Celal ŞENGÖR Hocamızın ülkemiz üniversitelerinin eğitim kalitesini ve evrensel niteliklerini olumsuz anlamda sorgulamada ne denli haklı olduğunu bu noktada anlayabiliyoruz.

Konumuza dönecek olursak hiçbir İslami kaynakta üzerinde uzlaşılamadığı (ki bu noktada herkes kendi hocaları ve bilgileri doğrultusunda bu yazıya reddiye geliştirecek ve küfürleri sıralayacak) soruları soracağız.

Öncelikle Alak Suresi ile küçük temel bilgilerimizi tazeleyelim. Alak Suresi Kuranı Kerimde geçen 96. Suredir ve 19 ayetten oluşur. Mekke döneminde inmiştir. Bu surenin ilk 5 ayeti ilk inen ayetlerdir.
  1. Yaratan Rabbinin adıyla oku!
  2. İnsanı bir alaktan (kan pıhtısından) yarattı! 
  3. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir.
  4. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.
  5. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
İslami kaynaklara bakıldığında bilgi şu şekildedir, İslam peygamberi Muhammed, Hıra dağında Ramazan ayının 27. gecesi “İnzivada yaratıcısını ve ibadetini İbrahim’i bir şekilde” düşünürken/yaparken tan yeri ağarmasından hemen önce bir Nur’un geldiğini görür. Bu noktadan sonrasını İslami bilgilere ters düşmemek adına hadislerden bakalım:

"Melek bana okumamı emretti. Kendisine okuma bilmediğimi söyledim. Beni kollarının arasına alıp kuvvetle sıktı; sonra 'Oku!' dedi. Ben yine, 'Okuma bilmem.' dedim. Beni tekrar kollarımn arasına aldı, kuvvetle sıktı ve 'Oku!' diye tekrar etti. Ben yine 'Okuma bilmem.' dedim. Üçüncü defa kollarının arasına alıp daha kuvvetlice sıktıktan sonra bıraktı ve şöyle dedi:

'Yaratan rabbinin adıyla oku; O, insanı alaktan yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, kalemle öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretmiştir.'
 (bk. Buhârî, Bed'ü'I-vahy, 3; Müslim, İmân, 252)

Bu noktaya kadar verilen bilgilerde hangi inanca sahip olursanız olun –hatta inançsız dahi olsanız- herkes ittifak eder. Yani inanmayan bir kişi dahi, “Evet İslami hikâyeler bunu anlatıyor” der. İnanlar için zaten sorun yok. Özellikle ülkemizde yaygın olan Sünni İslamiyet ışığında bu bilgiler tartışmasızdır.

Şimdi bu noktadan sonra bazı soru işaretleri aklımıza geliyor. Sadece Alak Suresinin ilk inen 5 ayeti üzerine yöneleceğiz:
  • Cebrail “Oku!” demesine rağmen peygamber “Okuma Bilmiyorum!” diye cevap vermiştir. Arapça “Ikra” kelimesi Oku, yani gördüğün yazılı bir objeyi oku manası taşır. Cümle içerisinden aldığı yere göre anlamı değişmez. Mecaz anlam taşımaz. Önüne yazılı bir metin mi gelmiştir? . Bu durumda vahiy katiplerine ne ihtiyaç var? Neden bazı ilahiyatçılar ve İslami görüşler buradaki oku kelimesine “kalbinden geçeni oku” manası yüklemeye çalışmışlardır? Yoksa onlara da mı çelişkili gelen bir husus vardır? Madem önüne gelen yazılı bir metin yok, yani vahiy sözlü, o halde neyi okuması istenmektedir?
  • Madem vahiy yazılı metin olarak gelebiliyor, bunlara neden sahip değiliz?
  • Madem Cebrail O’ nu sıktıktan sonra peygamber okumaya başladı, Neden vahiy katiplerine ihtiyaç duydu? Okuma bilen bir insan doğal olarak aynı anda yazma yeteneğine de sahip olmuyor mu? Okuma bilirken yazma bilmeyen kaç insan var?
  • Melekler madem nurdan varlıklar, Meleğin sıkmak için kolları nasıl oluyor?
  • Melek peygambere “Oku!” derken neden kolları arasında sıkıyor? Neden fiziki baskı uyguluyor? Allah’ ın inayeti ve izni ile Peygamber okuyamaz mı?
  • “İnsanı Alaktan Yarattı” derken Alak ne? Embriyo mu? Kan pıhtısı mı? Kan mı? Askıda bir unsur mu ne? Hiç yaratıcı kelamı eksik ya da yoruma açık olur mu? Neden her İslami kesim farklı konuşuyor? Neden anlamlar farklı? Bu da mı Yahudilerin bir oyunu?
  • Allah insanı kan pıhtısından mı yarattı? Bu durum Biyoloji ve Bilim ile ters düşmüyor mu? İnsan kan pıhtısından değil, sperm ve yumurtanın bir araya gelmesi ile oluşuyor. Bunların birleşimi hiçbir zaman kan pıhtısı olmuyor. Madem bu “Alak” kan pıhtısı anlamına geliyor, neden daha birçok anlam daha yüklenmeye çalışılıyor? Allah kelamı hiç değişir mi? Değiştirilir mi? Değiştirilmesi teklif edilir mi?
  • Alak ilk medeniyetlerde kan pıhtısı olarak değerlendiriliyor iken neden daha sonra medeniyetin ilerlemesi ile Embriyo olarak değerlendirdi? Yaratılanlar yaratıcıdan daha mı bilgili ki onun kelamına devamlı yorum geliştiriyorlar? Neden bazıları ısrarla Embriyo kelimesini reddederek Kan Pıhtısı anlamında ısrar ediyor? Kimileri yanlış mı inanıyor? Kimler, hangi mezhepler ya da fraksiyonlar yanlış inanıyor? Madem Allah dilediğine iman veriyor, neden insanlar yanlış inanıyor? Allah neden düzeltmiyor?
  • “Ki O, kalem ile öğretti.” Ayetinden ne anlayacağız? Sadece kalem ile mi öğretim yapılıyor? Geçmiş jenerasyonlarda kalem yoktu? “Kalem ile öğretti” cümlesinde geçen kalem ilk çağlarda yoktu? Kalem yokken insanlar ilahi dinden bağımsız mı yaşıyordu? Gelecekte belki kalem kullanılmayacak, o halde kalem istisnasız tek eğitim ya da bilgi aktarım materyali mi? Madem kalemsiz de aktarım oluyor, yaratıcı neden “her çağa hitap eden” kitapta bundan bahsetmedi? “Eğer o dönem vahiylerde bilgisayar gibi yeni nesil teknolojiler anlatılsa idi insanlar anlamazdı ve kitabı reddederdi?” savunması ne kadar gerçekçi ve vicdanınıza uyuyor?
  • 5. Ayette bahsedilen “İnsanlara bilmediği şeyleri öğretti!” cümlesini yorumunuza bırakıyorum. Günümüz yeni teknolojilerini geliştirme ve üretme, icat etme yeteneklerini neden Allah sadece Yahudi ve Hristiyanlara vermiştir? Sadece Yahudi ve Hristiyanlara mı öğretmiştir? Yoksa bu yeteneklere ve akla sahip olmaları bizim ibret almamız için bir sınav mı? Onların icatları ile hayatımızı idame ettiriyor ve yaşıyor isek bunda nasıl bir ibret olabilir? Onların icatları ile yaşıyorken“adeta onlara mahuûm iken” nasıl Yahudi ve Hristiyanları Dost Edinmeyin ayetine uyuyorsunuz? Onları dost edinmeyen, ortaklık yapmayan bir tane İslam ülkesi var mı? Hani ayette yazdığı gibi “Onlar ile cizye alana kadar savaşacaktık?”Facebook paylaşımlarında yaptığımız klavye delikanlılığı gerçek hayatta sökmüyor mu? Yaratıcı sizi cesaret yoksunu mu yarattı? Madem kusur yönetimlerde, bizde değil, bu yönetimleri biz seçmiyor muyuz? Yani dolaylı olarak inandığınız dinin kitabında yer alan ayeti “Açıkça İnkâr Ederek!” Onları bilerek ve isteyerek dost edinmiyor musunuz? Bilal-i Habeşi gibi tüm sahabeler onları dost edinmiş miydi? Neden onların icat ettiği şeyleri kullanıyorsunuz? Neden onların icat ettiği ilaçları, cep telefonları, arabaları, uçakları, uzay teknolojilerini, biyokimya, fizik, astronomi, kimya, nükleer fizik, savunma sistemlerini, prezervatiflerini, kadın pedlerini, makyaj malzemelerini, bilgisayarlarını, donanımlarını, yazılımlarını, bilgilerini… Kısaca her şeylerini kullanıyorsunuz? Neden mi prezervatif ve kadın pedi örneğini verdim? Adamlar sizin uçkurunuza, namusunuza, cinsel organınıza kadar dokunuyor değerli Müslüman anlamadın mı hala?

O halde ya yaratıcı İslam aleminden ümidini kesti ve İslam alemi şüphesiz bir hıyanet içerisinde, Ya da yaratıcı baktı ki Müslümanlarda hayır yok, Yahudi ve Hristiyan aleminde gelecek görüyor…

Bir ihtimal daha var. O da yaratıcı yok mu dersin?

Var mısın? Yok musun?

Bilim hiçbir şey için var ya da yok demez. Kısacası var ya da yok demek tamamen insanın kendi inanç ve benliği ile alakalıdır.

Eğer dediğiniz gibi Allah var ve bizi gözetiyor ise, bu kadar İslami bilgi ile ayrıca biz ilk ayette söylendiği gibi “herhangi bir cennet vaadine uymaksızın, ceza olduğunu, yanacağımızı bile bile” –OKU!- kuralına uyarak okuduğumuz ve araştırdığımız, ayrıca sorguladığımız için sizin tabiriniz ile CENNETLİĞİZ. Ancak siz ilk ayete ters düşerek okuyup araştırmadığınız için, “Allah kelamına ters düştüğünüz için!” cehennemliksiniz.

Eğer yoksa zaten ne sizin ne de bizim kaybedecek bir şeyimiz yok demektir. Yani her halükarda kazanan biz, kaybeden siz.
Sağlıcakla kalın.
Yazan: Demon Product

KUR-AN'IN BENZERİ YAZILDI

AY,din, islamiyet, Kuran,Kur-an,Kuran'ın benzeri yazıldı,The True Furqan,Gerçek Furkan,Arap dili ve edebiyatı,Kuran'dan daha iyi şiirsel dile sahip,Kur-an benzeri yazılamaz mitosu
Yoksa, Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da (hep beraber) onun benzeri bir sure getirin.

İslamiyetten ayrılan iki Arap, benzeri yazılamaz denilen Kuran' ın bir benzerini yedi yıllık uğraş sonucunda yazmayı başardı. Böylece bin dört yüz yıllık "Kuran'ın bir Sure'sinin bile benzeri yazılamaz" mitosu çökmüş oldu. The True Furqan, Türkçe de Gerçek Furkan (doğruyu yanlıştan ayırt eden) anlamına geliyor. 366 sayfa olan The True Furqan, Arap Dili ve Edebiyatı profesörlerinden de geçer not aldı.

Aynı Kuran'daki gibi hatta daha iyi şiirsel dil kullanıldığı belirtilen kitapta bu güne kadar Arapça gramer hatası da bulunamadı. Bu kitap şimdilik sadece Arapça ve İngilizce dil seçeneği içeriyor.

DİN SAÇMA VE YALANDIR



DİN SAÇMA VE YALANDIR

Selam okurlar. Sizlere biraz etrafınıza bakıp düşününce her şeyin ne kadar saçma, yalan olarak kurgulandığını anlayacağınız bu yazımı yazıyorum.

Müslüman bir ailede doğdum ibadetlere çok yakın değildim ama yapmaya çalışırdım. Bize öğretilen Allah merhametli her şeye gücü yeten yaratıcıydı. Bu kadar yüce bir varlık neden sürekli onu övmemizi ister ego mu kasmak istiyor. Onu anlamak onu bilmek yetmiyor mu?

Elbette Tanrı olduğuna inanan bir insanım nedeni ise bu güzellikler bu düzen bu uyum bir tesadüf olamaz. Ama önce İslam'ın hak din olduğunu kanıtlamaya çalışanları dinledim. Hristiyanlar Tanrı'nın ilişkiye girip oğlu olduğunu düşünüyor yorulan bir tanrı var vesaire. Sonra Hristiyan tarafını araştırdım. Onlarda kinaye diyor. Aslında buradaki oğul ilişkiyle oluşan anlamında değil Tanrı tarafından gönderildiği için aradaki bağa oğul ifadesiyle adlandırılıyor. Günah çıkarma İslamdaki tövbe gibi.Hristiyanlıktaki en büyük yamukluk ise Tanrı'nın insanoğluna küsmesi. Sanki ilkokul 2.sınıf çocuğu gibi sırama oturmanı yasaklıyorum oturunca da küsüyorum. Hristiyanlıkta da Havva yasak meyveyi yiyince Tanrı insanlara küsüyor ??

Müslümanlar Hristiyanlara böyle çamur atarken bir hadis dikkatimi çekti ''Dünya öküz ve balığın üstündedir.'' Öyle dememiştir ya falan diye sendeledim yedirememezlik. Sonra açıklamasını okudum o zamanlar hayvancılık ve balıkçılık geçim kaynağıydı kinaye yapılırdı falan fıştırık. Hristiyanlar diyince ciddi anlayacağız ama İslamda kinaye diyip kıvıracağız. Ulan bu kadar evirip çevirsem ben de her şeyi doğru yaparım. Daha sonrası Kur'an'ın değiştirilip değiştirilmemesi. Araştırdığımda şöyle bir hadisle karşılaştım:

Peygamber evinde birkaç kişi ile otururken vahiy gelir. Nisa-95′ dir gelen ayet ve savaşa gitmeyen, savaştan kaçanlar hakkındadır.

”Mü’minlerden, oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler eşit değildir.”
diye başlayan ayeti vahiy katibine yazdırır.
O sırada âmâ Abdullah Ümmü Mektüm gelir ve ayeti duyunca; ” Benim de gözlerim görseydi ben de savaşa katılırdım ya resulallah, benim gibi mazereti olanların durumu ne olacak?” diye sorar. Bunun üzerine Muhammed hazretleri vahiy katibine “Ayete bunu da ilave et” der: “Mazereti olanlar müstesna”
(Buhârî, Cihâd: 27; Müslim, İmara: 17)

Şimdi düşünün Allah ayet indiriyor ama ayetinde mazereti olanları düşünemiyor ve peygamber kendi eliyle değiştirip katibine mazereti olanlar müstesna diyor. Bu nasıl bir Tanrı,nasıl bir yaratıcı?

Son olarak ise dinler insanlar arasında ayrıma neden olur savaşların nedeninin çoğu dindir. İnsanoğlunun kendi inancını yayma çabasıdır yani egosu. Kudüs'e bakıyoruz Yahudilik ve İslam'ın önemli şehri.Eğer dinler olmasaydı burada insanlar burayı ele geçirmek için savaşırlar mıydı? Allah'ın evi gibi ifadelerle beşer yapıları adlandırıyorlar. Bu dünyayı Allah yaratıyor senin yaptığın taş parçası mı yoksa bütün bu evren mi Allah'ın evidir.

Ve bir de niye Müslümanlara eziyet ediyorlar dediğinizi duyar gibiyim.Musevilikte ya Yahudi soyundan geleceksin ya da Yahudi'ye hizmet edeceksin.İsrail'in çevresine bakıyoruz Filistin Ürdün gibi İslam ülkeleri.Ve İslam coğrafyası zengin yer altı kaynaklarına sahip.Petrol için büyük güçler nabacak dalacak tabi buralara.Afrika'da elmas madeni var Afrika'daki herkes Müslüman mı?

Mantıklı düşününce her şeyin bir nedeni olduğunu ayrımcılığa ve korkutmaya dayalı inançların aslının olmadığını rahatça anlayabilirsiniz başka bir yazımda görüşmek üzere bilimle kalın.

Yazan: Dfxmed