HABERLER
Dini Haber

UMAY ANA

Umay ana, mitoloji, Türk mitolojisi, Türk mitolojisinde koruyucu kadın, Lohusaların koruyucusu, Yakut Türkleri, Umay Ayısıt, Umay, BK, Tonyukuk yazıtı, Umay ana inanışları, Türk mitolojisinde tanrıça
Olağanüstü bir varlık, tanrıça, ruh, koruyucu, iye… Umay

Umay, kadim Türklerin millî ilâheleri, çocukların ve hayvan yavrularının koruyucusudur.

“(Buralara kadar) gelenler “(geliş) zor(du)” dediler, (ama pek de zorluk) hissetmediler. Galiba, Tanrı Umay, Kutsal Yer ve Su (ruhları bize) yardımcı oluverdiler. Niye kaçıyoruz?”

Tonyukuk yazıtının 38. satırında kazınmış olan bu bilgiler, Umay’ın varlığının en erken nerelere kadar götürülebileceğinin cevabını da bizlere sunmaktadır.

Çocukların ve yeni doğum yapmış kadınların koruyucusu olan Umay, doğum sırasında, doğumdan sonra ve koruyuculuğunu üstlendiği çocuğu ergenlik çağına ulaşıncaya kadar koruyan doğaüstü bir varlık, belki bir Tanrıça belki de yaratılış mitlerinde adı geçen Ak Ene… Ancak şu da bilinmelidir ki Umay, yalnızca insanların değil bütün canlıların yavrularını korumakla da yükümlüdür.

Çocukların ve lohusaların koruyucu iyesi olarak nitelendirdiğimiz Umay, bazı inanışlarda sadece nefes alan çocukların koruyucusu değil var olması istenen çocukları ailesine bahşeden, bir can bağışlayabilen olağanüstü güçtür. Bunun bir örneğini Yakut Türklerinin çocuk istemeye dair gerçekleştirdiği ritüellerde görebiliriz:

Yakut Türkleri Umay’ı Ayısıt diye çağırır. Çocuğu olmayan bir Yakut kadını, çocuğu olması için Ak Şaman’a başvurur. Tanrılara sunulan her istek ve her dua Ak Şamanlar aracılığıyla gerçekleştirilir. Ak Şaman da Ayısıt Hatun’a dua eder ve kimsenin binemeyeceği bir kurbanı ıduk olarak bağışlar. 

İlk derlemeci olarak bilinen Kaşgarlı Mahmud’un meşhur eseri Dîvânu Lugâti’t-Türk’ünde de Umay’a tapıldığı vakit erkek çocuğu olmayanların erkek çocuklarının olacağı yazmaktadır. Aynı zamanda Umay için bir de kadın doğurduktan sonra karnından çıkan ve hokkaya benzeyen, karında iken çocuğun yoldaşı oluğu söylenen şey, açıklaması da yer almaktadır. Görünen o ki doğumdan sonra çıkan sonda (plasenta)da Umay’ı bulabilmek mümkündür.  Bazı yörelerimizdeki inanışlarda bebeğin eşi yani sonu kimsenin ayağının basamayacağı ıssız ancak temiz yerlere gömülmek zorundadır. İşte buralarda inanılarak gerçekleştirilen bu uygulamalar Umay iyesinin kutsal kabul edilmiş olan varlığının devam etmesine ve ona duyulan saygının değişiklik göstermeden yaşadığına işarettir.


Az ya da çok herkesin karşılaştığı bir hikâye mevcuttur: Anne karnındaki bir bebeğin doğum zamanına kadar yanında bir melek vardır. Bebek o meleğe beni şimdi sen koruyorsun ama dünyaya gittikten sonra beni kim koruyacak diye sorar. Bunun üzerine de koruyucu melek bebeğe, adı Anne olan bir melek seni ölene dek koruyacak cevabını verir. Belki de anlatılan bu hikâyelerdeki bebeğe yoldaş olan varlık Umay’dı, Umay Ana’ydı ve halk farkında olmadan Umay’ı yaşatmaya devam ediyordu.

Yörelerden inanışlarla devam edelim.

Yeni doğum yapmış bir kadının bebeğinin sonunun (eşinin) üzerine kısır bir kadın sıcakken oturtulursa kısır kadının bebeği olacağına inanılmaktadır. Burada döl verme yeteneği olanların gücünü bu sonla birlikte kısır olana geçirme vardır. Yani, kısır kadın döl geçirme yeteneği olan sonun üzerine oturduğunda yeni doğum yapan kadının bu özelliğinin ona geçeceğine inanılır. Bu yüzden kadınlar sıcakken bu sonun üzerine oturtulur.  Daha önce sonda olduğuna inanılan Umay tanrıçasının gücü burada kısır kadına bir bebek vermektedir.

Kadim Türklerden beri süregelen Umay Ana’ya dair inanışlar ve uygulamalar oldukça çoktur. Bu uygulamaları merak edenler varsa Halk İnanışları ve Folklor başlıklı çalışmalar, Mitoloji kitaplarının Umay kısımlarında verilen değerli bilgiler merakları gidermeye yetecektir.

Koruyucu ruh, iye, olağanüstü varlık ve yeri geldiğinde de bir tanrıça olarak kabul edilmiş olan Umay Ana’nın fonksiyonu zamanla değişmiş ve o artık çocukları korkutmak için Umacı olarak adlandırılan olumsuz bir varlığa, Albastı gibi kötü bir ruha ya da Fatma Ana’nın eline dönüştürülmüştür. Kadim Türk devirlerinde Umay Ana’nın varlığı ve olağanüstü fonksiyonu belirginken çocuklara zarar veren, onların ölümüne sebep olan olumsuz, kötü ruhların varlığı da mevcuttu. Somutlaştırmak ve olumsuz bir varlığı oluşturmak için kötü ruhların değiştirilerek Albastıya dönüştürülmüş olması varken kutsal bir varlık olan Umay’ın dönüştürülmesini anlamak şu an için olanaksız gibi görünüyor. Bu olanaksızlığı kaldırmak ve düşüncemizi ortaya atmak için çalışmalara devam ediyoruz, çalışmaya ve bol okumaya devam...

Yazan: Büşra K.

DİNSİZLİK İNSANI ÖZGÜRLEŞTİRİR Mİ?

14 yaşında deist oluş hikayesi, Çocuklar dinlerden sıyrılıyor, Çocuklar sorguluyor, deist, din, Dinsizlik insanı özgürleştirir mi?, Nasıl deist oldum?, sizden gelenler,Gençler ve dinler
1. Aşama-Fark Etmek:
Dürüst olmak gerekirse din olgusu benim için asla sorgulanamaz olamamıştı.Çocukluğumda birkaç kere gittiğim Kur'an kursundaki kızların büyüyünce kapanmak istediklerini duyar, onlar gibi yapmayacağım için oraya ait olmadığımı hissederdim. Kurban  bayramlarını ise sevmezdim. Allah'ı,cenneti,cehennemi hayal ettiğimde annemin "Bunu yapma,günah."demesi tuhafıma gitmişti.Ben sadece hayal gücü fazla gelişmiş ufak bir çocuktum değil mi?Bunun ne zararı olabilirdi?Sahiden Allah bana bunun için günah mı yazardı?

2. Aşama-Kaçmaya Çalışmak:
Yıllar geçtikçe sorularım benimle birlikte büyüdü. Farklı inançlar ve fikir akımları olduğunu keşfettiğimde ise meraklanmıştım ama araştırmadım. İşin doğrusu, muhtemelen değişimden korktum ve bunu yapmadım.

Sorgulamalarımı susturmaya uğraştım ama boşunaydı.En sevmediğim derslerden birinin din dersi oluşuna şahit oluyordum ve bu benim içimde nedenini bilmediğim çok,çok büyük bir suçluluk duygusu oluşturuyordu.

3. Aşama-Gerçeklerle Yüzleşmek:
Bu hastalıklı düşüncelerle geçen birkaç yılın ardından nihayet araştıracak cesareti  bulabilmiştim.Bana en çok cesaret veren şeylerden biri de çok değer verdiğim bir arkadaşım olmuştu.Dinlere inanmadığı için bana araştırmamı söylerdi.Düşüncelerimin yalnız kalacak kadar kötü olmadığını fark ettikçe içimdeki korku azalıyordu.
Pek çok dini araştırdım. Kutsal kitaplarının bir kısmını okudum.Forumlarında gezdim.İnanan kişileriyle konuşup  dinler hakkında yazılar okudum. Öğrendiklerimle kafam fena halde karışmıştı. Fazla dindar olmasa da her gece yatmadan önce sure okuyup gün içinde dualar,besmeleler kullanan biri artık bunları hiç yapmıyordu. Ve bu kesinlikle bir şeylerin değişeceğine işaretti.

4. Aşama-Özgürlük:
Şuanki beni soracak olursanız öncekinden daha iyiyim.Korkmayı ya da vicdan azabı duymayı bırakalı da çok oldu.Din derslerini bile seviyorum.Ortam o kadar saçma oluyor ki; bize öğretilenler kocaman bir komedi gibi geliyor,bu yüzden seviyorum.Din konularına ise fazlaca merak sardığımdan öğretmen İslam dışındaki dinleri anlattığında ya da okul kitabına baktığımda  yanlış anlatılanları çok net fark edebiliyorum.Bu sinir bozucu olsa da esasen onlar gibi düşünce tarzım olmadığı için şanslı hissediyorum.

Hatta gerçekten şanslı ve özgür hissediyorum.Özgürüm çünkü artık günah ve sevaplara göre düşünmeyeceğim.Artık sadece kendim iyi ve kötüyü ayırt edip dilediğimi yapmalıyım.Özgürüm çünkü,din yasakları olmadan kendi doğrularımı keşfedebileceğim. Özgürüm çünkü diktatörü andıran tanrılar düşleyip onların mutlak iyiliğine inanmayacak kadar gerçekçiyim. Özgürüm çünkü,teorileri reddetme ya da kabul etme zorunluluğum yok.Özgürüm çünkü on dört yaşında bir deistim. Ve şuan muhtemel hayatımın yarısını bile bitirdiğimi sanmıyorum.Yine de tüm bunları yazdım diye bana güvenmeyin dostlar;kimbilir belki yarın agnostik olurum,öteki gün ateist,bir başka gün nihilist... Yeni fikirleri kucaklamak ve düşüncelerimi geliştirmek için çok zamanım var. Sonuçta ben sadece 14 yaşında bir deistim.

SİZDEN GELENLER | Yazan: Okyanus D.

Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
  • Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
  • Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)

ALLAH İLE NAMAZ PAZARLIĞI

A, din, islamiyet, Allah ile namaz pazarlığı, Miraç öncesi namaz, Namaz vaktinin düşmesi, 50den 5e inen namaz, Miraç'ta Muhammed'in Musa'ya uğraması, İslam çelişkileri, Kuran çelişkileri, Miraç olayı
Bilindiği üzere Müslümansanız miraç olayına inanmak zorundasınız. Miraç olayının en önemli hadisesi 50 vakit olan namazın 5 vakte düşürülmesidir.

Şöyle ki, inanışa göre Muhammed, miraç sırasında Musa'ya uğruyor (yorumsuz) ve namaz sayısının düşürülmesi böylece başlamış oluyor.

Bu görüşme sırasında Musa, Muhammed'e Allah'ın ümmetine neyi farz kıldığını soruyor. Muhammed'de 50 vakit namazın farz kılındığını söylüyor (oldu olacak hiç yaşamasınlar, sanırım Allah o sıralar insanları yaratıldıklarına pişman etmeyi planlıyordu...)

Musa 50 vakit namazı duyunca Muhammed'e "Rabbine dön ve eksiltmesi için ricada bulun, ümmetin gücü buna yetmez" diyor (zaten makine olsa dayanmaz).

Bunun üzerine Muhammed dönüp Allah'a bu sayıyı düşürmesi için yalvarıyor ve Allah 10 vakit namazı indiriyor, yani geriye kaldı 40. Sonra nedendir bilinmez, Muhammed tekrar Musa'nın yanına dönüyor ve ona Allah'ın 10 vakit düşürdüğünü haber veriyor. Haberi alan Musa, "Tekrar dön ve niyazda bulun çünkü Müslümanların gücü buna da yetmez" diyor.

Buradan sonrasını yazmaya kalkarsam bir nevi tekerleme okuyor gibi hissedebilirsiniz çünkü namaz sayısı 10 vakte düşünceye kadar, Muhammed sürekli Musa'ya uğruyor ve oradan tekrar Allah'a gidip yalvarıyor ve Allah her gidişinde 10 vakit düşürüyor namaz vaktini.

En son düşe düşe namaz vakti sayısı 10'a düşüyor ve Muhammed tekrar Musa'ya namaz vaktinin 10'a indiğini söyleyince Musa "Ümmetin buna da güç yetiremez" diyor.

Muhammed tekrar namaz vaktinin indirilmesi için Allah'a yalvarınca Allah:
"Benim katımda hüküm değişmez, Onlar her gece ve gündüzde 5 vakit namazdadır. Her namaz içinde 10 ecir vardır ki bu da 50 namaz eder" diyor.


Böylece Muhammed tekrar Musa'nın yanına dönüyor ve "5 vakit namazla emrolundum" diyor.
Bunun üzerine Musa "Ümmetin her gün 5 vakit namaza da güç yetiremez, ben senden önce İsrail oğullarını çok tecrübe ettim, bilirim." diyor ve Muhammed'e tekrar Rabbinden ricada bulun diyor (Bilemiyorum ama bana Musa'nın namaz kılası yok gibi geldi).
Muhammed'de cevap olarak Allah'a zaten çok niyaz ettiğini, bir daha niyazda bulunmak konusunda utandığını söylüyor (Sîre 2/50) ve böylece namaz vaktinin sayısı en son 5 olarak kalıyor.

Şimdi bu konuyla ilgili sizlere bazı sorularım var:
  • Muhammed insanların gücünün yetmeyeceğini neden bilemiyor da sürekli gidip Musa'ya anlattıktan sonra, Musa'nın yönlendirmesi ile tekrar gidip Allah'a yalvarıyor?
  • Muhammed, Musa söylemese "neden 50 vakit namaz çoktur" diye düşünemiyor?
  • Muhammed neden sanki tekrarlanan bir bant kaydı imiş gibi sürekli Musa'ya gidip inen vakit sayısını söylüyor ve Musa'dan bir nevi onay bekliyor?
  • Her şeyi öngören Allah 50 vakit namazın insanlara ağır geleceğini bilemiyor mu? (Kim olsa bilir)
  • Allah neden geleceği, olan ve olacak her şeyi bildiği halde, yani Muhammed'in gelip ona ümmeti için yalvaracağını, defalarca git-gel yapıp tekrar ve tekrar niyaz edeceğini bildiği halde 50 vakit namazı farz kılıyor?
  • Yine aynı sebepten ötürü, neden namaz vakitlerini her seferinde 10'ar 10'ar düşürüyor Allah? Bunun da insanlara ağır geleceğini bilemiyor mu?
  • Yoksa ilk başlarda bu ibadeti uygulamaya çalışan insanların ayaklarının şişip patlaması, acılar çekmeleri ve Muhammed'in gelip sürekli Allah'a yalvarması Allah'ın hoşuna mı gidiyor? Bu egoist bir tavır değilse nedir?
  • Bu olay size de açıkça, bariz bir şekilde insan ağzından yazılan bir hikaye gibi gelmiyor mu?

Tarafsızca - dürüstçe söyleyin, benzer bir olay eğer Yahudi veya Hristiyanların külliyatlarında, kitaplarında geçseydi "bu ne saçmalık" demeyecek miydiniz?
Körü körüne, sıkı sıkıya, anne-babanın yoğurup büyüttüğü şekilde inanmak yerine, Muhammed'in tanrısının aslında Muhammed'in kendisi ve hayal dünyası olduğunu ne zaman anlayacaksınız?

Kaynaklar:
Buharî, Bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menakıbu'l-Ensar 42; Müslim, İman 264 (164); Tirmizî, Tefsir İnşirah (3343); Nesâî, Salat 1, (1, 217-218)
(Sîre, 2/50)
Müslim, İman: 263; Ahmed Naim, Sahih-i Buharî Muhtarası Tecrîd-i Sarih Tercemesi. (Ankara: Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, 1981), II/277.
Bedrüddin el-Aynî. Umdetü’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buharî. (Beyrut: İhyâü’t-Türhasi’l-Arabî), IV/48.

Yazan: A.Kara