HABERLER
Dini Haber

EN'AM SURESİ 25.AYET ÜZERİNE

Yazan: Kainatta Toz Zerresi
KTZ, din, islamiyet, Enam suresi, En'am 25, Enam 25, Kalpleri mühürleyen Allah, Kalplerinin üstüne örtüler çektik, Kur'an çelişkileri, En'am suresindeki çelişkiler, En'am Diyanet tesfiri,

EN'AM SURESİ 25. AYET İNCELEMESİ


En’am Suresi 22. Ayet: Unutma o günü ki onları hep birden toplayacağız; sonra da Allah’a ortak koşanlara "Nerede boş yere davasını güttüğünüz ortaklarınız?" diyeceğiz.
En’am Suresi 23. Ayet: Sonra onların mazeretleri "Rabbimiz Allah’a  andolsun ki biz ortak koşanlar olmadık" demekten başka bir şey olmadı.
En’am Suresi 24. Ayet: Gör ki, kendi aleyhlerinde nasıl yalan söylediler ve (tanrı diye) uydurdukları şeyler kendilerini nasıl bırakıp gitti!
En’am Suresi 25. Ayet: Onlardan seni Kur’an okurken dinleyenler de vardır. Fakat onu anlamalarına engel olmak için kalplerinin üstüne örtüler çektik, kulaklarına da ağırlık verdik. Onlar her türlü mûcizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde, "Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar.
En’am Suresi 26. Ayet: Onlar hem insanları peygamberden uzaklaştırmaya çalışırlar hem de kendileri ondan uzak dururlar. Oysa onlar farkında olmadan ancak kendilerini mahvederler.

Asıl konu  En’am Suresi 25. ayet.  Bu ayetle ilgili “Allah, neden kullarının kalplerini ve kulaklarını mühürlüyor” sorusuna  yönelik açıklamalarda genellikle bu ayetin öncesinin ve sonrasının okunması gerektiği, ayetin ancak bu şekilde anlaşılacağı  belirtilir. Bu yüzden  öncesini ve sonrasını verdim.

Öncesini ve sonrasını okuduğumuz ayetlere göre 25 inci ayetin anlamı açıkça şudur: Allah’a ortak koşan insanlar var ve bu insanlar öbür dünyada zarara uğruyorlar. Bu Allah’a ortak koşan insanların bir kısmı da dünya hayatını yaşamakta iken Allah’ı ortak koşmalarına rağmen bunu belki gizleyerek belki de belli ederek(bu husus belli değil), Hz Muhammed Kur’an okurken dinlemeye geliyorlar  fakat Allah bu kendisine ortak koşanların kalplerine örtü çekiyor, kulaklarına ağırlık veriyor ki dinledikleri  Kur’an’ı anlamasınlar diye. Allah tarafından  bu işlem yapıldıktan sonra bu insanlar öyle bir körleşiyorlar ki mucize bile görseler inanmazlar. Zaten de inanmıyorlar ve Kur’an okurken dinledikleri Peygambere,  dinlediklerinin eski masallardan ibaret olduğunu söylüyorlar. Devamındaki ayette ise bu kimselerin hem kendilerini hem de insanları, Peygamberden uzak tutmaya çalıştıkları fakat farkına varmadan kendilerini mahvettikleri  belirtiliyor.

Hemen diyanetin tefsirine geçelim:
DİYANETİN TEFSİRİ: Bu âyetler İslâm’a karşı ilk düşmanlık ve engelleme hareketini başlatan müşriklerin tutumlarını ve bu tutumlarının doğuracağı sonuçları anlatmaktadır. Buna göre müşriklerin bazıları Kur’an’ı dinliyorlardı; ancak Kur’an’ın neler bildirdiğini, bunların doğru olup olmadığını merak ettikleri, samimiyetle öğrenmek, anlamak ve eğer doğru bulurlarsa onu tasdik etmek niyetiyle değil; itiraz etmek, karşı çıkmak, alay ve hakaret etmek için bahaneler bulmak amacıyla dinliyorlardı. Gurur, kibir, bencillik, ihtiras gibi kötü huylarla, sihir, hurafe, şirk gibi bâtıl inançlarla ruhları kirlenmiş; fıtrî tabiatları bozulmuştu. Bu şekilde ruhları kararmış insanların, zihin disiplinlerini, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma yeteneklerini de kaybetmeleri ilâhî bir kanundur. Bu sebepledir ki 25. âyette onlardan bir kısmının Resûlullah’ı dinlediği, fakat kalpleri üzerinde Kur’an’ı anlamalarını engelleyen örtüler, kulaklarında da sağırlık meydana getirildiği için ondan istifade edemedikleri ifade buyurulmuştur.  Ehl-i sünnet âlimleri bu vb. âyetlerden hareketle prensip olarak Allah’ın, dilediği kimselerin iman etmelerini engelleyeceğini savunmuşlar;
Bu açıklamaya göre bir insanın kötü niyetinden dolayı kalbine  örtü çekilmesi ve kulaklarına ağırlık verilmesi insanın kendi eliyle oluşturduğu bir durumdur. Ben ayetin tercümesinde böyle bir şey anlayamadım fakat tefsir bunu ima ediyor. Eğer bu ayeti bu şekilde anlamak gerekiyorsa hadi ayeti değiştirerek kendim yazayım(Kırmızı renkli yazıyı ben ekledim).


En’am Suresi 25 inci Ayet: Onlardan seni Kur’an okurken dinleyenler de vardır. Fakat onlar kendi kötü niyetlerinin bir sonucu olarak kalplerinin üzerine örtü çekmiş, kulaklarına da ağırlık indirmişlerdir ve  artık  onlar her türlü mûcizeyi görseler bile yine de ona inanmazlar. Hatta o kâfirler sana geldiklerinde, "Bu Kur’an eskilerin masallarından başka bir şey değildir" diyerek seninle tartışırlar.

Eğer ayetteki anlama göre kişinin kalbindeki  örtü ve kulaklarındaki ağırlık kendi niyetinin ve çabasının sonucu ise ve Allah’da buna vesile oluyorsa o zaman kırmızı renkli kısmı şu şekilde tamamlayalım:
Fakat onlar kendi kötü niyetlerinin ve çabalarının  bir  sonucu olarak kalplerinin üzerine örtü çekmeye ve kulaklarına da ağırlık indirmeye niyet etmişler  ve  Allah da onların bu isteğini yerine getirmiştir.

Arapça  dili ile böyle bir cümle kurulamıyor mu?  Eğer bu ayetin anlamı, yukarıdaki gibi bir cümle ise Allah neden farklı yorumlara sebebiyet verecek bir cümleyi ayet olarak indirdi?  Hele hele  okuduğunu anlamakta zorlanan milyonlarca cahil insana  daha çok hitap eden daha anlaşılır bir ayet göndermeye muktedir değil miydi?  Diyanetin açıklamasına devam edelim:
Diyanetin ilk açıklamasında aynı zamanda ayette şöyle bir şeye de gönderme yaptığı belirtiliyor o  da şudur:

Bu müşrikler, Kur’an’ı anlamak, bir şeyler öğrenmek ve iman etmek niyeti ile dinlemiyorlar, tam tersine alay etmek, hakaret etmek, kusur bulmak, çeşitli bahaneler üreterek dinlediklerine karşı çıkmak niyeti ile dinliyorlardı  ve Allah da onların bu niyetlerini  bildiği için onların bu çirkin davranışları gerçekleştirmemesi için kalplerine örtü çekti, kulaklarına da ağırlık bindirdi.

Siz kendiniz bir islâm âlimi olduğunuzu düşünün. Kur’an’ın  ayetlerini dinleyip ya da araştırıp o ayetleri kendi çıkarlarına göre yorumlamak isteyenlere karşı kulaklarınızı tıkar mısınız? Ya da onların bu tür şeyler  yapmaması için Kur’an ayetlerine ulaşmalarını engeller misiniz? Yoksa  bir  Alim olarak kendinize ve bilginize güvenip bu inançsız kimselerin her türlü sorularına gerçek ve akılcı cevaplar verip onları susturur musunuz? Bu tür cevapları topluluk içinde verdiğiniz zaman en azından bu tür kimselerin de bu topluluklardaki insanların aklını çelebilecek durumlar ortadan kalkar. Böylece inançlı insanlar, kafalarını karıştıracak  her türlü sorunun, problemin cevabını dinlemiş olur, haberdar olur, imanı kuvvetlenir.  Diyanetin tefsirine devam edelim:

DİYANETİN TEFSİRİ: Mu‘tezile ulemâsı ise bu görüşe karşı çıkarak söz konusu âyetleri kendi adalet ve hürriyet anlayışları istikametinde te’vil etmişlerdir. Bu teorik tartışmalar bir yana, yaratılış itibariyle insan fıtratı, gerçeği kabule elverişli olmakla birlikte, bazı iç ve dış etkenler insanın psikolojisini, akıl ve düşünme melekelerini etkilemektedir. Müşrikler de gerek atalarından ve çevrelerinden aldıkları telkinler, gerekse çeşitli olumsuz duygu ve davranışlarının tesiriyle inanmaya yatkın olmaktan çıktıkları için kalpleri perdelenmiş, kulakları ağırlaşmış, yani gerçek karşısında duyarsız kalmışlardır. Şu halde onların inkârları, ilâhî kanun uyarınca kalplerinin perdelenmesi kendi tutum ve davranışlarının, bencil duygularının, ön yargılarının, taassup ve inatlarının bir sonucudur; bundan dolayı da yanlış inançlarından ve kötü fiillerinden sorumludurlar.

Bu ikinci açıklama da diyanetin önceki açıklamasına oldukça yakın olmakla birlikte bu açıklamaya bir de bu mühürlenmiş kişilerin bazı şartlar uyarınca yani bu kimselerin atalarından ve çevrelerinden aldıkları tesirler sonucu inanmamaya yatkın bir özelliklerinin geliştiği yani bu şartlardan dolayı yine kendiliğinden kalplerinin perdelendiği, kulaklarının ağırlaştığı ve sonuç olarak gerçekler karşısında duyarsız hale  geldikleri  ifade ediliyor. Yani bu insanların da kalplerinin ve kulaklarının mühürlenmesi hem kendi çabalarının bir sonucu hem de içinde yetiştikleri aile, akraba ve atalarından gelen geleneklerin bir sonucu. Eğer bu yorumun,  kişinin kendi çabası ile birlikte  kalbini ve kulağını mühürlediği sonucunu çıkartırsak ayette böyle bir ifade yoktur. Eğer bu çabayı kabul eder ve bu çabaya  ek olarak bu kişilerin içinde bulundukları şartların da onları böyle bir yola ya da inançsızlığa sürüklediği düşüncesini akla getirmeye kalkarsak Allah’ın imtihan adaleti bu mu diye sormak icap eder. Çünkü hiçbir insan dünyaya gelmeden önce  içinde doğacağı aileyi, akrabayı, anne  ve babayı seçemez. Uygunsuz bir çevrede doğup büyüyen bir insanın da iyi bir çevrede doğup büyüyen insanlar kadar doğruyu bulmak için şanslı olmadığını ve hatta bu konuda  oldukça dez avantajlı olduğunu söylemeye gerek yok. Yani bu kalpleri mühürlenmiş olan insanlar zaten gözlerini dünyaya yeni açtıklarında gerçeği kabul etmeyi ve inanmayı yüzde 90  ya da 80 oranında kaybetmiş durumdalar. DİĞERLERİ İLE KARŞILAŞTIRILDIĞINDA BU KADAR DEZ AVANTAJLI DURUMDA OLAN İNSANLARIN GERÇEĞİ GÖRME YETİLERİNİN GELİŞMESİNE ALLAH YARDIM MI ETMELİ YOKSA KALP VE KULAKLARININ MÜHÜRLENMESİNE MÜSAADE EDİP DOĞUŞTAN ŞANSSIZ OLAN BU KİŞİLERE BÜTÜN KAPILARI KAPAMALI  MI?

Şimdi de bu ayetle ilgili diğer tefsircilerin açıklamalarına  göz gezdirelim:

Eğer ayeti tek başına cımbızlayarak okursanız hatalı yorumlara gitmeniz mümkün olabilir. Ancak daha geniş bakarsak, bu ayette belirtilen kalplerinin üstüne perde ve kulaklarına ağırlık verilen kişilerin herhangi kişiler değil, daha önceden kendi iradeleriyle Allah’ı inkâr eden, eş koşan kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Allah da bu kişilere bu eylemlerinden dolayı ceza olarak kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.

Açıkçası bunu, insanların kalp ve kulaklarını mühürlemek için bir bahane olarak göremedim. Bu nasıl ceza? Bir insanın doğru yolu bulmasının engellenmesi gibi bir cezayı hiçbir akıl sahibi insan kabul edemez.
Bir matematik öğretmeni düşünün.. Dersi dinlemeyen ya da derste haylazlık eden bir öğrenciye, çarpım tablosunu öğrenememesi yönünde bir ceza verebilir mi?

“Bir insanı dinen cehennemle korkutabilir ceza olarak cehennemi göstertebilirsiniz” desem veya  “Bir günahkârı işlediği günahlardan dolayı fakirlikle ve bitmek bilmeyen sefaletle,  türlü sıkıntılarla cezalandırabilirsiniz” desem belki bir çokları tarafından bu tür cezalar kabul edilebilir  ama kendisinin belki de bir gün pişman olup tevbe edebileceği, Tanrı ve ahret inancı gibi  kökten önemli bir sonuca ulaşmasını ya da bu sonuca ulaşması için gereken yolları açmak yerine bu yolların tamamını nasıl kapatırsınız? Böyle bir cezanın normal olduğunu söylüyorsanız İlâhi Adalet dediğiniz sistem, esasen egosunu terbiye edememiş ve yaşı büyümesine rağmen olgunlaşamamış,  olgun bir yetişkin gibi değil de her şeye küsen ve küstüğü  kişinin ayağına çelme takan  bir çocuk gibi davranan bir sistemi tarif ediyorsunuz demektir bu.

Farklı bir  konu daha var ki o da bu inançsız insanların Kur’an’ı anlamamaları için beyinlerinin ya da akıllarının değil de kalplerinin üzerine örtü çekilmesi durumu var fakat bu hususu da şuan ele alacak olursam  konu çok uzayacak. Sağlıcakla kalın.
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »