HABERLER
Dini Haber

ALLAH'A ŞÜKÜR

Yazan: Kainatta Toz Zerresi
KTZ, din, islamiyet, Allah'a şükür, Meallerdeki kasıtlı çeviriler, Kur'an mealleri, Arapça'dan Türkçe'ye, Bakara 52, Allah'a teşekkür, Bakara 185, Maide 6,

ALLAH'A ŞÜKÜR

Bazı Arapça kelimelerin Türkçede tam karşılığı var iken her nedense  Kur’an çevirilerinde Arapçadan dilimize geçmiş olan kelimeler kullanılır ya da Arapça kelime olduğu gibi meale yazılır veya ilgili Arapça kelime ile alakası olmayan farklı bir Türkçe kelime kullanılır.  Peki bu geleneğin sebebi ne olabilir?  Bu başlık altındaki  yazının konusu Arapçada “şükran” olan ve Türkçe karşılığı “Teşekkür etmek” olan kelimedir.

Bizim dilimizde Şükretmek ve Teşekkür etmek arasında fark vardır. Teşekkür, fani olan insana karşı yapılan minnet ifadesidir. Şükür ise Allah’a yapılan minnet ve teşekkür ifadesidir. Peki Arapçada böyle midir?  Bu konuyu aslında çok merak ediyorum. Kur’an’ın bir çok yerinde şükretmek durumu Şükran veya Teşkurun veya Şekuren(Şükreden)  şeklinde ve farklı kalıplara göre farklı şekillerde de  geçer fakat istisnasız bütün mealler, Teşekkür etmek yerine “Şükretmek”  şeklinde tercüme edilir. Arapçada Teşekkür etmek  Şükran’dır. İnsanımız genel olarak dilimizde  çok uzun senelerdir var olan “Teşekkür etmek” ifadesinin yabancı kökenli olduğunu ve dilimize yabancılardan, batılılardan geçtiğini düşünür fakat bizim dilimize  “Teşekkür” kelimesi Arapçadan geçmiştir. Peki neden ayetlerin çevirisinde Teşekkür etmek şeklinde çevrilmez?

Birilerine yardım ettiğiniz zaman yardım ettiğiniz kişiden size teşekkür etmesini ister misiniz? Yardım ettiğiniz kişiye, “sana yardım ettim, bana teşekkür et veya şükret ya da minnetini göstert” gibi bir emrivaki yapmak ya da böyle bir istekte bulunmak büyüklük ya da bir olgunluk göstergesi midir? Yoksa yaptığı iyiliği başa kakan, böbürlenmek için bir şeyler yapan, egosunu şişirmek için çalışan bir karakteri mi icra etmiş olursunuz? Bu davranışı bir insan sergilediğinde utanç verici bir davranış sergilemiş oluyor da bir İlâh sergilediği zaman sonsuz hikmet sahibi, yüceler yücesi bir Tanrı özelliği  anlamına mı geliyor? Yoksa kimilerinin savunması gibi “Bir anne, yeri geldiğinde çocuğuna Teşekkür etmeyi öğretir. Bunu öğretirken de çocuğunun eline bir oyuncak verir ve “Teşekkür ederim” de diye tembihler. Allah da kullarına, minnettarlığı, şükretmeyi öğretiyor” mu diyeceksiniz. Haklısınız. Bir anne, bir aile ve bir öğretmen çocuklarına, öğrencilerine mutlaka Teşekkür etmeyi öğretir fakat bu nezaket sözcüğünü öğretirken sadece kendilerine teşekkür ettirmezler. Çocukların özellikle bir birlerine ve başkalarına da teşekkür etmeleri gerektiğini öğretirler. Ben Kur’an’da Allah’ın kullarına, “bir birinize gerektiğinde teşekkür edin, minnetinizi göstertin” gibi bir ayetini hiç okumadım. Varsa yoksa bana şükredin, bana teşekkür edin.  Ben yarattım, ben ettim, ben kıldım, benim sayemde oldu, niye şükretmez, teşekkür etmezsiniz? Şunları şunları yaptım ya da yaptık, umuyorum  ki bana şükredesiniz.  Hatırlayın size şunları şunları yapmıştık fakat siz şükretmeyen (teşekkür etmeyen) nankör bir kavim oldunuz…  Ve ardından ayet gönderir: Nisâ Suresi 36:  …Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.

Bu ayete rağmen,  bir anne babanın evladını karşılarına alıp, “sana şunu yaptık, sana bunu yaptık, niye bize sürekli şükretmiyorsun, niye bize sürekli teşekkür etmiyorsun?”  dediği gibi övgü ister, pofpoflanma ister, ibadet ve tapınma ister.

İbrahim 7: Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”

Yanlış hatırlamıyor isem tek bir ayette Allah ile birlikte anne ve babaya şükredilmesi gerektiği yazıyor.  Lokman Suresi, 14. ayet:   “… Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır."

Bunun dışındaki ayetlerde şükretmek, teşekkür etmek yalnız Allah’a yapılan bir davranış çeşididir.  Şükretmekle ilgili onca ayet varken bu ayetlerin hiç birisinde Öğretmeninize, hekiminize, süt  annenize,  size yardımcı olan insanlara teşekkür edin veya şükürlerinizi iletin demez.  Sözlerimi bitirirken şükretmek ile ilgili bazı ayetleri ve çevirilerini paylaşmak istiyorum. Şükür ile ilgili daha fazla ayet var fakat örnek olması açısından ben bazılarını paylaştım. Mealcilerin, “Şükredin, Şükredesiniz” olarak çevirdikleri ve Arapça orijinal hali ile  تَشْكُرُونَ  bu şekilde yazılan ve “teşkurûn” olarak telaffuz edilen kelimeyi “Teşekkür etmek” şeklinde değiştirdim. Ayetleri okuduğunuz zaman ne demek istediğimi daha da iyi anlayacaksınız.

Bakara 52: Bundan sonra sizi, Teşekkür edersiniz diye affetmiştik.

Telaffuz Şekli: Summe afevnâ ankum min ba’di zâlike leallekum teşkurûn (teşkurûne).

ثُمَّ عَفَوْنَا عَنْكُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Bakara 56: Sonra, Teşekkür edersiniz  diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik.

Telaffuz şekli: Summe beasnâkum min ba’di mevtikum leallekum teşkurûn (teşkurûne).

ثُمَّ بَعَثْنَاكُمْ مِنْ بَعْدِ مَوْتِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Bakara 185: Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur´an´ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah´ı tazim etmeniz, Teşekkür etmeniz  içindir.

Telaffuz şekli:  Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûn (teşkurûne).

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذ۪ٓي اُنْزِلَ ف۪يهِ الْقُرْاٰنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَالْهُدٰى وَالْفُرْقَانِۚ فَمَنْ شَهِدَ مِنْكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْهُۜ وَمَنْ كَانَ مَر۪يضًااَوْ عَلٰى سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ اَيَّامٍ اُخَرَۜ يُر۪يدُ اللّٰهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلَا يُر۪يدُ بِكُمُالْعُسْرَۘ وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْ وَلَعَلَّكُمْتَشْكُرُونَ

Âli İmrân 123: Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki Teşekkür etmiş olasınız.

Telaffuz şekli: Ve lekad nasarakumullâhu bi bedrin ve entum ezilleh(ezilletun), fettekûllâhe leallekum teşkurûn (teşkurûne).

وَلَقَدْ نَصَرَكُمُ اللّٰهُ بِبَدْرٍ وَاَنْتُمْ اَذِلَّةٌۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Mâide 6: Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz, iyice yıkanarak temizlenin. Hasta olursanız veya seferde bulunursanız veya biriniz abdest bozmaktan (def-i hacetten) gelir veya kadınlara dokunur  da su bulamazsanız, o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin). Allah, size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat O, sizi tertemiz yapmak ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister ki Teşekkür edersiniz.

Telaffuz şekli:  Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn(ka’beyni) ve in kuntum cunuben fattahherû ve in kuntum mardâ ev alâ seferin ev câe ehadun minkum minel gâitı ev lâmestumun nisâe fe lem tecidû mâen fe teyemmemû saîden tayyiben femsehû bi vucûhikum ve eydîkum minh(minhu) mâ yurîdullâhu li yec’ale aleykum min haracin ve lâkin yurîdu li yutahhirekum ve li yutimme ni’metehu aleykum leallekum teşkurûn (teşkurûne).

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

Mâide 89: Allah, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hâllisinden on yoksulu doyurmak,  yahut onları giydirmek ya da bir köle azat etmektir. Kim (bu imkânı) bulamazsa, onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffareti budur. Yeminlerinizi tutun. Allah, size âyetlerini  işte böyle açıklıyor ki Teşekkür edesiniz.

Telaffuz şekli: Lâ yuâhizukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhizukum bimâ akkadtumul eymân(eymâne), fe keffâretuhu it’âmu aşereti mesâkîne min evsatı mâ tut’ımûne ehlîkum ev kisvetuhum ev tahrîru rakabeh(rakabetin) fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm(eyyâmin) zâlike keffâretu eymânikum izâ haleftum vahfezû eymânekum kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihi leallekum teşkurûn (teşkurûne).

لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللّٰهُ بِاللَّغْوِ ف۪ٓي اَيْمَانِكُمْ وَلٰكِنْ يُؤَاخِذُكُمْ بِمَا عَقَّدْتُمُ الْاَيْمَانَۚ فَكَفَّارَتُهُٓ اِطْعَامُ عَشَرَةِ مَسَاك۪ينَ مِنْ اَوْسَطِ مَا تُطْعِمُونَ اَهْل۪يكُمْ اَوْ كِسْوَتُهُمْ اَوْ تَحْر۪يرُ رَقَبَةٍۜ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلٰثَةِ اَيَّامٍۜ ذٰلِكَ كَفَّارَةُ اَيْمَانِكُمْ اِذَا حَلَفْتُمْۜ وَاحْفَظُٓوا اَيْمَانَكُمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ

A’raf 10: Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. Ama siz ne kadar az Teşekkür ediyorsunuz!

Telaffuz şekli: Ve lekad mekkennâkum fîl ardı ve cealnâ lekum fîhâ maâyiş’(maâyişe), kalîlen mâ teşkurûn (teşkurûne).

وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْاَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَۜ قَل۪يلًا مَا تَشْكُرُونَ۟

Enfal 26: Düşünün ve hatırlayın o zamanları ki, hani bir vakitler siz yeryüzünde güçsüzdünüz, hor görülen bir azınlıktınız. İnsanların sizi hırpalamasından korkuyordunuz, öyle iken O, sizi barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve Teşekkür etmeniz  için temizlerinden rızık verdi.

Telaffuz şekli: Vezkurû iz entum kalîlun mustad´afûne fîl ardı tehâfûne en yetehattafekumun nâsu fe âvâkum ve eyyedekum bi nasrihî ve rezekakum minet tayyibâtî leallekum teşkurûn (teşkurûne).

وَاذْكُرُٓوا اِذْ اَنْتُمْ قَل۪يلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْاَرْضِ تَخَافُونَ اَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَاٰوٰيكُمْ وَاَيَّدَكُمْ بِنَصْرِه۪ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »