HABERLER
Dini Haber

ALLAH KORKUSU

Yazan: Pante


ALLAH KORKUSU


Haşr-18. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah’tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

Ve Harun Yahya sitesinden bu ayete dayanarak kullanılan şu ifadelere dikkat:

Şu anda cehennemin kenarında olsanız ve oradaki zebanilerin cehennem ehline yaptıkları dayanılmaz işkenceleri gözünüzle görseniz, cayır cayır yanan ateşin uğultusunu, cehennem ehlinin çığlıklarını, kemiklerini çatırdatan inlemelerini, kahırla nefes alıp vermelerini, bir kez daha dünyaya geri dönmek isteyen pişmanlık dolu yalvarışlarını duysanız ve sonra tekrar dünyadaki yaşamınıza geri döndürülseniz acaba hayatınızda neler değişirdi?

Yazıya ilaveten cayır cayır yanan bir cehennem tasviri resmi de unutulmamış.

İslam’da “Kabir azabı” ve “cehennem tasvirleri” sürekli gündemde tutulur. Cennetten çok cehennem söylemlerine yer verilir vaazlarda. Çocukluktan itibaren bu korku işlenir. Bir çeşit propaganda gibidir bu ve ilginç olan siyaseten de kullanılmasıdır.

Hadis-i şeriflerde şöyle buyuruldu: (Biriz.biz sitesinden)

* Hikmet ve ilmin başı Allah korkusudur.
* Sizin en akıllınız, Allah’tan en çok korkanınızdır.
*Allah korkusundan ürperip tüyleri kalkanın ağaçtan yaprak dökülür gibi günahları dökülür.
*Allah korkusundan ağlayan Cehenneme girmez.
* Günahını düşünüp ağlayanlar, hesapsız Cennete girecektir.
* Cenâb-ı Hak katında, Allah korkusundan akan gözyaşından ve Allah yolunda akan kandan sevgili damla yoktur.
*Arşın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf kimseden birisi de, yalnız iken Allahü teâlâyı hatırlayıp gözyaşı dökenlerdir.
*Allahü teâlâ’dan korkandan her şey korkar. Allah’tan kork*mayanı her şeyle korkuturlar.
*Allahü teâlâ buyuruyor ki, “İzzetim hakkı için, bir kulda iki korku, iki emniyet bulundurmam. Dünyada benden korkarsa, Ahirette onu emin ederim. Ahıret hususunda emin ise, korkuturum.”

Görüldüğü gibi korkmak, korkudan ağlamak, gözyaşı dökmek İslam’a göre farz.
Allah’tan korkmamak kafir olmakla, kötü olmakla eşdeğer tutuluyor.
Allah sevgisi, saygısı ise geri planda.

Acaba doğrusu nedir?
Allah’tan mı yoksa Şeytan’dan mı korkmalıdır müslüman?

Ayetin meali doğru mudur?

Haşr/ 18. Ya eyyuhelleziyne amenuttekullahe veltenzur nefsun ma kaddemet liğadin vettekullahe innallahe habiyrun bima ta’melune.

“vettekullah” şeklindeki ifade bir çok müfessir tarafından “allah’tan korkun” şeklinde tercüme edilmiş. Oysa “ittekuu” emri korkmaktan çok, sakınmak, en iyisini en doğrusunu yapmaya çalışmak, kötüsünden kaçınmak, zayıfa yanlışa değil, güçlüye doğruya sarılmak gibi anlamlara geliyor olabilir mi?

Üstelik ayet iman edenlere sesleniyor. İman eden neden korksun?
Asıl iman etmeyenlere korku verilmeli değil mi?

Bu korkuyu, sevdiğini kaybetme, sevdiğinin sevgisini kaybetme korkusu olarak nitelendirenler de var. Bilhassa tasavvufta bu korku sevgiye, Allah aşkına bağlanır ve bu aşkın yitirlmesinden korkulur.

Ama genelde müslümanlar için korku, ölümden ve ölüm sonrası azaptan korkmaktır.
Bu korku ile günahtan, haramdan uzak durmaya, dinin emirlerini yerine getirmeye çalışırlar.
Bu doğru mudur?
Karakteri kötülüğe müsait olmasına rağmen korku nedeniyle insanın kendini frenlemesi mi ve sonsuz cennet yaşamı için geçici olarak sabretmesi mi doğrudur?
Yoksa mükafatı-cezası olsun olmasın, bir insan olarak sağlam karaktere sahip olmak, zaaflarından kurtulmak, arınmak, dürüst, temiz, erdemli bir insan olmaya çalışmak mıdır doğrusu?

Nazi’at/ 40-41. Kim Rabbinin azametinden korkup da kendini kötülükten alıkoymuşsa, varacağı yer şüphesiz cennettir.

İslam’da ahlak eğitimi ve terbiye, korku esaslıdır.
İnsanlar kötü nefisli olarak kabul edilir ve nefsinin insanı her zaman kötülüğe sürükleyeceğine inanılır. Kötülüklerden ve günah işlemekten ise o anda aklına Allah korkusu gelirse kurtulabilir.
Allah’tan korkmuyorsa kötülük ve günah kaçınılmazdır, engellenemez.
Naziat 40-41 ayeti de bunu vurguluyor.

Bu konuyla ilgili olarak şöyle bir öyküden bahsedilir:

Bir müslüman, İmam Şafi’ye gelerek sıkıntısını anlatır:
“Hanımla tartışmaya girdik. O beni cehennemlik adam olmakla itham etti, ben de tam aksine onun cehennemlik, kendimin ise doğrudan cennetlik olduğunu söyledim, hatta, ben cennetlik değilsem benden boş ol, dedim. Öfkem geçince de pişman oldum; ama iş işten geçti. Kime sordumsa sen hanımını boşamışsın, dediler. Lütfen bir kurtarış yolu bulun, benim yuvam yıkıldı mı? Cennetlik sayılamaz mıyım ben?”

İmam Şafii adama şu soruyu sorar:
Sen yüz yüze, göz göze geldiğin günahları işlemene hiçbir mani olmadığı halde sırf Allah korkusundan dolayı o günahtan uzak kaldın, haramı işlemekten nefsini men ettin mi? Böyle hallerin var mı?”

Adam cevap verir:
“Efendim, beni günahlardan alıkoyan Allah korkusundan başkası değildir. Nice defalar günahlarla yüz yüze, göz göze geldim. Bir engel de kalmamıştır o günahı işlemem için. Ama kalbimde, gönlümde hissettiğim Allah korkusu beni alıkoymuş, nefsime mani olmuş, o günahı işlememi önlemiştir! “

Bu yanıt İmam Şafii’nin hoşuna gitmiş:

“Madem ki sen Rabbinden korktuğundan dolayı günahlardan uzak kalmışsın öyle ise âyetin haber verdiği gibi gideceğin yer de cennetten başkası değildir. Söylediğin söz yalan sayılmaz. Aileni boşamış olmazsın, git evinde ailenle mutlu yaşa, vesveseye kapılma! Yeter ki bu Allah korkusunu kalbinde, gönlünde hissetmeye devam et.”

İslam’da, Toplumu eğitip kültürlü, ahlaklı, sağlam karakterli bireyler yetiştirmek yerine, insanı kötülük potansiyeli olarak görüp, bunu Allah korkusuyla, ölüm, kıyamet, kabir azabı, cehennem korkusuyla engellemeye çalışmak temel anlayıştır.

Ancak Tasavvufta bu anlayış çok farkeder. İnsanın ve ruhun evrimi esas alınır ve insan-ı kamil mertebesine kadar derece derece insanın eğitimine, yetişmesine, yükselmesine önem verilir.
Korku yerine sevgi ön plandadır.

Allah korkusu kimde olur?
Tabi ki Allah’a inananda..
Ateist olanın Allah korkusu olmaz.
Allah korkusuyla terbiye edilecek olanlar da haliyle Allah’a inananlar olacaktır.

Allah’a inandığı halde kötü olan, zorba olan nice insan vardır.
Bir de potansiyel kötülük sahipleri vardır ki Allah korkusuyla frenlenir, engellenirler.
İnsanlığın insani değerleri yükseldikçe, uygarlaştıkça, hümanistleştikçe kötülükler de azalmaktadır. Eski çağlarda ilkellik nedeniyle zorbalıkların çok daha fazla olduğu söylenebilir.

İnsanları kötülüklerden alıkoymak için dinler birtakım hükümler getirdiği gibi, ibadetler yoluyla Allah’ı sürekli gözönünde bulundurmaları düşünülmüştür. Örneğin günde birkaç kez namaz kılmayı şart koşmanın sebebi budur. Namazın amacının dua olduğu, namazla Allah’ın huzuruna çıkıldığı söylenirse de aslında amaç, Allah’ın hep akılda tutulması, hatırlanmasıdır.

Bilhassa geri kalmış ülkelerde, Allah inancına rağmen bunca çıkarcı, karakteri zayıf, insafsız, kul hakkı yiyen varken, Allah korkusu olmadığı takdirde bu kötülük potansiyeli nasıl engellenebilecektir?
Toplum, tam insani değerlere, sağlam karakterlere kavuşmadan, çağdaş yönetimlere ve sosyal yasalara sahip olmadan dini inançlarını ve Allah korkusunu kaybederse korktuğu için iyi olmaya çalışan bu insanların asıl yüzü de ortaya çıkacaktır.
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »