HABERLER
Dini Haber

BENZERLİĞİN KAYNAĞI VAHİY MİDİR?



Yazan: File0zof
BENZERLİĞİN KAYNAĞI VAHİY MİDİR?

Kanalın/sitenin isminden de anlaşılacağı üzere misyonumuz dinlerin çelişkilerini, ahlaki normlarını ve bilimsel hatalarını anlatmaktan ziyade, geçmişle olan bağlantılarını ve şu anda insanın inanç dünyasına karşı etkisini kaybetmiş mitlerden etkilendiklerini anlatmaktır.

Elbette bu konuyu anlatan videolar/yazılar, gerekli açıklamalar yapılmadığı ve gerekli sorular sorulmadığı müddetçe bir monoteisti doğrudan doğruya etkilemez. Çünkü ona göre bu benzerliklerin kaynağı vahiydir. Tanrı da insanlara benzer şeyleri söylemiştir. Fakat gerekli şeyler anlatılır, yapbozun son parçası yerleştirilirse bu benzerliklerin kaynağının vahiy olmadığı açıkça görülecektir. O halde gerekli anlatımları yapmak, gönüllü olarak üstlendiğim bir görevdir.

Dinlerin benzerlikleri anlatılırken göz ardı edilen husus, birbirine benzer hikayelere sahip olan dinlerde birbirine taban tabana zıt kavramların olmasıdır. En basiti birinin tek Tanrılı diğerinin ise çok Tanrılı olmasıdır. Bu ayrım dinlerin  belirginleşmesinde basit bir çizgi olsa da Tanrıyı fena halde kızdırmıştır. Semavi dinlerin kutsal kitabından bir örnekle anlatalım.

Çıkış 32. Bab 1-11. ayetler
(1)Halk Musa'nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harun'un çevresine toplandı. Ona, “Kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler, “Bizi Mısır'dan çıkaran adama, Musa'ya ne oldu bilmiyoruz!”

(2)Harun, “Karılarınızın, oğullarınızın, kızlarınızın kulağındaki altın küpeleri çıkarıp bana getirin” dedi.(3)Herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp Harun'a getirdi. (4)Harun altınları topladı, oymacı aletiyle buzağı biçiminde dökme bir put yaptı. Halk, “Ey İsrailliler, sizi Mısır'dan çıkaran Tanrınız budur!” dedi.

(5)Harun bunu görünce, buzağının önünde bir sunak yaptı ve, “Yarın RAB'bin onuruna bayram olacak” diye ilan etti. (6)Ertesi gün halk erkenden kalkıp yakmalık sunular sundu, esenlik sunuları getirdi. Yiyip içmeye oturdu, sonra kalkıp çılgınca eğlendi.

(7)RAB Musa'ya, “Aşağı in” dedi, “Mısır'dan çıkardığın halkın baştan çıktı. (8)Buyurduğum yoldan hemen saptılar. Kendilerine dökme bir buzağı yaparak önünde tapındılar, kurban kestiler. ‘Ey İsrailliler, sizi Mısır'dan çıkaran ilahınız budur!’ dediler.”

(9)RAB Musa'ya, “Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum” dedi, (10)“Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım.”

(11)Musa Tanrısı RAB'be yalvardı: “Ya RAB, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? Onları Mısır'dan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın. (12)Neden Mısırlılar, ‘Tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısır'dan çıkardı’ desinler? Öfkelenme, vazgeç halkına yapacağın kötülükten. (13)Kulların İbrahim'i, İshak'ı, İsrail'i anımsa. Onlara kendi üzerine ant içtin, ‘Soyunuzu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. Söz verdiğim bu ülkenin tümünü soyunuza vereceğim. Sonsuza dek onlara miras olacak’ dedin.”


Bu olayın ardından Musa Levililer'in içinde Tanrı'dan yana olanları yanına çağırıyor ve şöyle diyor.

Bu arada şu uyarıyı yapmalıyım ki ayetler kanınızı dondurabilir, aklınızı başınızdan alabilir.

Çıkış 32. Bab. 27-29. ayetler
(27)Musa şöyle dedi: “İsrail'in Tanrısı RAB diyor ki, ‘Herkes kılıcını kuşansın. Ordugahta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün.’ ” (28)Levililer Musa'nın buyruğunu yerine getirdiler. O gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü. (29)Musa, “Bugün kendinizi RAB'be adamış oldunuz” dedi, “Herkes öz oğluna, öz kardeşine düşman kesildiği için bugün RAB sizi kutsadı.”

Aynı olay Kur'an'da da geçiyor.

Bakara Suresi 54. Ayet
Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzağıyı put edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de nefislerinizi öldürün. Böyle yapmanız Bârî Teâlânız katında sizin için hayırlıdır, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir. [1]

Şimdi de Elmalılı Hamdi Yazır'ın ayetle ilgili tefsirine bakalım.

"...Ve buzağıya tapma meselesi Musa'nın kavmi içinde büyük bir bozulmaya ve karışıklığa sebep olmuş ve bu belanın temizlenmesi birtakım nefislerin ölmesini ve can kaybını gerektirmiştir.
'nefislerinizi öldürün' ifadesi mefhum olarak üç manaya gelebilir. Birincisi hakikat anlamı ki, herkesin kendini öldürmesidir, yani intihar etmesidir. Lakin böyle olsa idi muhatap olarak kavim kalmaz veya ancak asiler kalırdı.
Şu halde kastedilen mana bu değildir. İkincisi, işin geleneksel gerçeğidir ki, esasen kardeş olan bir kavmin fertleri, haydi bakalım şimdi birbirinizi öldürünüz, demektir. Çoğunlukla tefsirciler bu manayı gözetmişlerdir..."
[2] 

Tüm bu açıklamalar neticesinde açıkça görülüyor ki Semavi dinlerin Tanrısı'nın bir başka Tanrıya asla tahammülü yok. O halde neden Çok Tanrılı dinlerle benzer hikayeleri anlatıyor, aynı sofrayı paylaşıyor? Bugünkü veriler gösteriyor ki Sümerliler açıkça Çok Tanrılı bir din anlayışına sahiptir. Sümerlilerde Tek Tanrıcılığa ait bugüne kadar gelmiş en ufak bir veri yoktur. O halde yeni kazıların sonuç vermesi bu benzerliğin vahiy olup olmadığını, en azından Sümerlilerin tek Tanrı anlayışına yer verip vermediğini daha da netleştirecektir.

Bir diğer husus ise herhangi bir olayın yaşandığı söylendiği tarihten çok uzun zaman önce yazılmasıdır. Örneğin Musa'nın nehre bırakılması olayı Akad'lı Sargon'a aittir.

Ve bu olay İngiliz müzesindeki bir tablette yazmaktadır. [3]
"Efsaneye göre Akad Kralı Sargon rahibe bir anneden, gizlice dünyaya gelmişti. Annesi onu nehrin akıntısına bırakmış daha sonra sıradan bir işçi tarafından bulunarak yetiştirilmişti." [4]

Bu olay Tevrat ve Kur'an'da da yer almaktadır. [5]

Elbette Cüneyt Arkın filmlerine bile konu olan bu hikayelerin benzerliği, insanoğlunun çeşitli kültürlerden etkilenmesiyle mümkündür.

Aslında Kur'an'ın hiçbir olay hakkında tarih vermediği göz önünde bulundurulursa bu tarz kanıtlar pek bir işe yaramaz. Fakat yine de Musa gibi karakterlerin yaşadığı tarihi, tarih verileri sınırlar.
Bence asıl kanıt, Monoteizmde bulunan Politeizm unsurlarıdır. Örneğin Allah'ın göğe 7. günde istiva etmesi, cehennemin 7 kapısı, 7 kat gök [6] gibi unsurlar ÇokTanrıcılığa ait ögelerdir. Çünkü 7 sayısı "7 Yazgı Tanrısını" yani "birden fazla Tanrıyı" temsil etmektedir. Bu Dingirlere* ait bilgiler özetle şöyledir:

"Panteonun bütün öteki tanrıların kral ve yönetici olarak kabul ettikleri bir Dingir mevcuttur. Kozmosu oluşturan temel ögeler Gök, Yer, Deniz ve Havadır. Dolayısıyla bunları elinde tutan ilahlar, Yaratıcı Dingirlerdir. Sümerlerde 4 büyük yaratıcı tanrının yanı sıra 3 tane daha yazgı belirleyici Dingir vardır. Bunlar sırayla Ay Tanrısı Nanna (Samilerde Sin), Nanna'nın oğlu Güneş Tanrısı Utu (Samilerde Şamaş) ve Nanna'nın kızı İnananna'dır. Sümerler, gökyüzünün en parlak cisimleri olan bu üç cismi de yaratıcı tanrılar olarak kabul etmiş, bu inanç binlerce yıl farklı isimler altında etkinliğini korumuştur." [7]

Burada sorulması gereken soru şudur: Çok Tanrıcılığa ait bir kutsalın, Tek Tanrıcılıkta ne gibi bir işi olabilir?..
Ne bileyim, insanlar Kabe'nin etrafında 1 kere dönse, Allah evreni bir günde yaratsa, gök tek katlı olsa, TekTanrılı bir dinde her şey biricik olsa daha iyi olmaz mıydı?

Bir diğer unsur ise meleklerdir. Adeta birer körelmiş organ gibi TekTanrıcılıkta yer almış melekleri sloganımıza uyarlarsak "Geçmişin Tanrısı, Geleceğin Meleği" gibi bir slogan "Tam üstüne bastın, ayağını çek!" sözünü hakedecektir.
"Sümerlerde hissedilen her nesnenin bir Tanrısı vardı ve insan görünümündeydiler, fakat insanüstü güçleri olan ölümsüz varlıklardı." [8]
Kur'an'da bu Tanrılar açıkça meleğe dönüşmüştür.

Diyanet İşleri Meali (Eski)
"Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler." [9]

Tüm tarihi ve etimolojik veriler bir kenarda dursun, şu mantıkla düşünmeliyiz. Her şeye gücü yeten bir Tanrının yanında belli bir görevi üstlenmiş meleklerin ne gibi bir işi olabilir?
Bununla birlikte Tanrının her şeye kadir olması yalnızca İslamiyette, Allah için geçerlidir.

Çünkü Tevrat'ın Tanrısı Rab her şeyi bilmemektedir. [10]
Peki bu nasıl olabilir? Akla ve mantığa yatar mı? Tek bir ilahın her şeye gücünün yetmesi gerekmez mi?
Bununda nedeni yine mitolojilere, eski mitlerde Tanrıların insani yönlerinin ağır basmasına dayanmaktadır. Tanrıların insani yönlerinin çoğu silinmiştir. Evlenmek, çocuk sahibi olmak gibi. [11]
Bunlardan Tek Tanrılı dinlere miras kalan ise, Tanrı'nın insanı kendi suretinde yaratması sayılabilir.
"Tanrı, 'Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım' dedi, 'Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.'
Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı. [12]

Aynı ifadeler sahih bir hadiste de yer almaktadır.

"Ebu Hureyre aktarıyor:
Allah Ademi kendi suretinde, 60 arşın boyunda (yaklaşık 30 metre) yarattı..." [13]

Burada ise hatırlatılması gereken husus "Tanrının insani vasıflar taşımasının" bir Politeizm unsuru olduğudur. Çünkü hem mantık açısından hem de İslami açıdan TekTanrı doğurmaz ve doğrulamaz. [14]

"Sümer Mitolojisi ve İslam" adlı videonun/yazının başında da belirttiğimiz gibi insanların birbirleriyle etkileşimi dinlerin benzerliklerindeki en büyük sebeptir.

İki coğrafya arası mesafe ne kadar artarsa inançlar arasındaki mesafe de aynı oranda artacaktır. Örneğin Budizm'de Reenkarnasyon'a inanılırken, Yezidilik'te bunun yerine ahiret ve sırat köprüsü gibi inançlar vardır.

Dr. Muazzez İlmiye Çığ, kitabında şu ifadelere yer veriyor:
"Yahudilere, Babil tutsaklığından sonra Perslerin etkisiyle, Zerdüşt dininden; ölülerin tekrar dirileceği, cennet, cehennem ve Sırat Köprüsü girmiştir. (Hayrullah Örs, Musa ve Yahudilik, İstanbul, 1966, s. 361)" [15]

Söz uçtu yazı kaldı,
Yazı hakikati gösterdi,
Çoğu da teki de vardı,
Hiçbirine iman etmedik!

Yazan: File0zof

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »