HABERLER
Dini Haber

SERAF MELEKLERİ (SERAFİM)

Hazırlayan: A.Kara

SERAF (SARAF) MELEKLERİ

"Yanan biri" anlamına gelen Seraf'tan İncil'in Kral James versiyonunda Serafim şeklinde bahsedilir. Arapçadaki karşılığı مشرفين musharifin'dir.  En yüce meleklerdendir. Eski Yahudi kaynaklarında göksel varlıklar (melekler) olarak geçerler. Bu varlıklar daha sonra Musevilik, Hristiyanlık ve İslam'da da rol oynamışlardır. [1] "Seraf " İbranicedeki çoğulu olan "Serafim"den türetilmiştir. Halbuki İbranicedeki tekili "śārāf (שָׂרָף)"tır. [2]

Hristiyanlık Serafları'ı melek sıralamasında en yüksek seviyeye koyarken, 12. yy'da yaşamış olan Sefaradi Yahudisi, filozof, başhaham, Talmud bilgini ve çoğaltıcısı Musa bin Meymūn (30 Mart 1135 – 13 Aralık 1204) Musevilikteki melek hiyerarşisinde 10 melek statüsünün yer aldığı Musevi melek hiyerarşisinde onları beşinci sıraya koymuştur. [3][4][5]

Yeşaya Kitabındaki bir bölüm bu terim hakkında oldukça farklı bir anlatıya sahiptir. Onları tanrı'nın tahtı etrafında uçan altı kanatlı varlıklar olarak tanımlar.

Yeşaya 6: 1-7:
Kral Uzziya’nın öldüğü yıl yüce ve görkemli Rab’bi gördüm; tahtta oturuyordu, giysisinin etekleri tapınağı dolduruyordu. Üzerinde Seraflar duruyordu; her birinin altı kanadı vardı; ikisiyle yüzlerini, ikisiyle ayaklarını örtüyor, öbür ikisiyle de uçuyorlardı.
Birbirlerine şöyle sesleniyorlardı:
“Her Şeye Egemen RAB
Kutsal, kutsal, kutsaldır.
Yüceliği bütün dünyayı dolduruyor.”
Seraflar’ın sesinden kapı söveleriyle eşikler sarsıldı, tapınak dumanla doldu.
“Vay başıma! Mahvoldum” dedim, “Çünkü dudakları kirli bir adamım, dudakları kirli bir halkın arasında yaşıyorum. Buna karşın Kral’ı, Her Şeye Egemen RAB’bi gözlerimle gördüm.”
Seraflar’dan biri bana doğru uçtu, elinde sunaktan maşayla aldığı bir kor vardı; onunla ağzıma dokunarak, “İşte bu kor dudaklarına değdi, suçun silindi, günahın bağışlandı” dedi.

Gördüğünüz üzere bu metinler "Seraflar"ı, Tanrı'nın işlerini yapmak konusunda tutkulu olan kanatlı göksel varlıklar olarak tanımlar. [8] Fakat metindeki bu ifadelere rağmen Tevrat'ta yüksek melekler statüsünün bulunmadığını ve bu durumun yalnızca De Coelesti Hierarchia veya Summa Theologiae gibi sonraki kaynaklarda ortaya çıktığını ve ilahi elçilerin bir bölümü olarak kabul edildiğini iddia eden bir İbrani bilgin de olmuştur. [9]

Seraflar'dan Hanok (Enoch) Kitabı'nda ve Vahiy Kitabı'nda da göksel varlıklar olarak bahsedilir. MÖ 2. yüzyıla tarihlenen Hanok Kitabı'nda [10] Tanrı'nın tahtına en yakın duran göksel yaratıklar olarak Kerub'lardan (çoğulu Kerubim yada Keruvim) bahsedilen bölümde Seraflar yani yüksek meleklerden de birlikte bahsedilir. Buradaki Keruvim'ler İslam'a Kerubiyyun melekleri olarak geçmişlerdir. [20] İslami teolojide bazen cennetin 6. katında bazen ise Allah'ın tahtının yanında bulunan melekler olarak tanımlanırlar.
İncil dışı kaynaklarda bazen Akyəst olarak adlandırılırlar. Eritre ve Kuzey Etiyopya'da konuşulmuş eski bir Sami dili olan Geez (Ge'ez) dilinde "yılanlar", "ejderhalar" anlamına geldiği gibi cehennem için kullanılan alternatif bir terimdir. [11][12][13]

Kenan'da yüksek melekleri sergilemek için kullanılan motiflerin orijinal kaynaklarının antik Mısır'daki Uraeus ikonografisine dayandığı konusunda fikir birliği vardır. [6]

Seraf, Serafim kelimesi İşaya Kitabında dört kez geçmektedir (6: 2–6, 14:29, 30: 6). Fakat enteresan olan şudur ki İşaya 6: 2–6'da bir tür göksel varlığı veya meleği tanımlamak için kullanılan bu kelimenin diğer kullanımları yılanlarla ilgilidir, yılanlara atıfta bulunur. [7]

Dolayısı ile yılan = "melek"tir. Bazen düşmüş melek efsanelerinin etkisi ile şeytan-iblis ile ilişkilendirilmiştir. Bunun örneklerinden biri Şeytan'ın cennette, Aden bahçesinde Adem ve Havva'ya yılan kılığında görünmesi efsanesidir. 

Hanok'un İkinci Kitabında Seraf ve Kerub meleklerin yanında iki göksel varlık sınıfından daha bahsedilir. Bunlar feniks ve chalkydri'dir (khalkýdrai). Her ikisi de 4. veya 6. cennette bulunan, on iki kanadı olan, gün doğumunda şarkı söyleyen, "güneşin uçan ögeleri" olarak tanımlanır. [14]

Yeşaya'da 6 kanatlı Seraflar'ın tanrının üstünde durduğu söyleniyordu. Vahiy kitabında bahsedilen 6 kanatlı melekler ise tanrının tahtının çevresinde bulunmaktadır ve kanatları gözlerle kaplıdır.

Vahiy Kitabı 4: 4-8:
Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu. 5 Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. 7 Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. 8 Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı. Gece gündüz durup dinlenmeden şöyle diyorlar:
“Kutsal, kutsal, kutsaldır,
Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı,
Var olmuş, var olan ve gelecek olan.”

Bu varlıklardan ayrıca Dünya'nın Kökeni Üzerine (On the Origin of the World) adlı gnostik metinlerde de bahsedilmektedir. [15]

Seraf'lar Yahudi Kabalasında, Beriah (Briah) Alemi'nin yüksek melekleridir. Beriah ise "Yaratılış", ilk yaratılmış alem, ve ilahi anlayıştır. [16]
İnanışa göre Beriah alemi Kabaladaki Yaşam Ağacı'nın tepesinde yer alan 4 alemden ikincisidir. Bu 4 alemin en tepesindeki alem ise Atzilut'tur. İşte Kabala'ya göre 2. alemde bulunan Seraf meleklerinden 1.alemi görüp onun mutlak tanrısallığından uzak olduğunu fark edenler yanmaya başlar. Bu yanma öyle uzun ve süreklidir ki melek kendini geçersiz kılar. Böylece Tanrı'ya yükselir ve yerine geri döner.

Bunların altındaki 3. alem Yetzirah'dır. Burası "Oluşum", arketipsel yaratılış ve ilahi duygular alemidir. Bu alemde Hezekiel'in vizyonlarında bahsedilen, kendisinin farkında olan ve içgüdüsel duygularla Tanrı'ya hizmet eden aslan, öküz ve kartal suratlı Hayyot melekleri vardır.

Serafim, modern Ortodoks Yahudiliğin melek hiyerarşisinin bir parçasıdır. Seraf'lardan İşaya'nın vizyonu, Yahudilerin ayinlerde okudukları temel dua olan Amida ve onun bir parçası olan Keduşah da dahil olmak üzere günlük Yahudi hayatında ve birkaç başka duada bahsedilir.  

Muhafazakâr Yahudiler meleklerle ilgili geleneksel öğretileri korur ve ayinlerde onlardan bahseder. Fakat bu meleklere olan inanç tüm Yahudilerde aynı değildir. Reform Yahudileri ve Yeniden Yapılandırılmış Yahudiliğinin inananları meleklerin tasvir ve görüntülerini genellikle sembolik işaretler olarak ele alırlar.

MÖ 8. yüzyıldan kalma eski bir Yahudi mührü melekleri bir peygamber olarak görevlendirirken diğer yandan onlardan tıpkı İşaya'nın vizyonlarındaki gibi uçucu ama insani özelliklere sahip varlıklar olarak bahseder. [17]

MS beşinci yüzyıl ortalarında yaşamış olan ve gerçek kişiliğini gizlemiş olan Hristiyan düşünürü Sahte Dionisos (Pseudo-Dionysius the Areopagite) kendi Göksel Hiyerarşisini oluştururken (vii) yüksek meleklerin ortaçağ tahayyülündeki ateşli doğasını tespit etmek için İşaya Kitabı'ndan yararlandı. Onun görüşüne göre Seraf melekleri yalnızca tanrıyı öven ilahiler-sözler zikretmiyor aynı zamanda tanrının kurduğu düzenin korunmasına da yardım ediyorlardı. Haham geleneğindeki metinlerden yararlanan Sahte Dionisos, Serafim kelimesine "tutuşanlar veya ateş sağlayanlar" gibi etimolojik anlamlar verdi. [18]

Ne kadar tanıdık değil mi? Sizce Muhammed'e boşuna mı eskilerin masalları demişler?
Musevilikteki sürekli Rabbi öven, tespih eden, onun işlerine yardım eden melek inanışı İslam'a aynen geçmiş. Bu inanıştan dolayı her şeye kadir, istediğini anında yapabilen, ol deyince olduran dedikleri Allah'a, Cebrail, Mikail gibi melekler yardım ederler. Halbuki her şey ol dediğinde olan bir gücün hiçbir şeyi yaptırmak için başka varlıklara ihtiyacı olmaması gerekir.

Seraf'lar Hristiyan teolojisinde ayrıca İsa ile de ilişkilendirilmişlerdir. İskenderiye'li Kilise Babası Origenes, İlk İlkeler Üzerine (On First Principles) adlı çalışmasında Yeşaya Kitabı'ndaki Serafim'in, Mesih ve Kutsal Ruh'un fiziksel temsilleri olduğunu yazmıştır. Gerekçesi ise "Tanrı dışında hiçbir gücün bir şeyin başlangıcını ve evrenin sonunu tam olarak bilemeyeceği" görüşüdür. Bu yüzden Origenes, Serafim'i tanrının ilahi bilgeliğinden verdiği tanrısal bilgilerle yükselen varlıklar olarak tanımlamıştır. Yazısında şöyle der: 

Yine de, bu güçler, Tanrı'nın Oğlu'nun ve Kutsal Ruh'un vahyiyle öğrenmiş olsalar da - kesinlikle büyük miktarda bilgi edinebilecekler ve daha yüksekte olanlar, daha aşağıda olanlardan çok daha fazlasını elde edebilecekler - yine de onların her şeyi (bilgiyi) kavramaları imkansızdır; çünkü şöyle yazılmıştır: "Tanrı'nın işlerinin çoğu gizlidir". [19]

Origenes daha sonra Seraflar'ın bu bilgilere sahip olma nedeninin onların Tanrının Oğlu ve Kutsal Ruh tarafından mesh edilmiş (kutsal yağ ile yağlanmış) olmalarına bağladı. Bu tür iddialarda bulunduğu için eleştirilere maruz kalarak Hristiyan kilisesi tarafından kafir ilan edildi. Bununla birlikte Yeşaya'da da bahsedildiği üzere, onun Serafim hakkındaki teorisinin yansımaları diğer erken Hristiyan literatüründe ve ikinci yüzyıl boyunca erken Hristiyan inancında yansıtılacaktır.

Rahip Thomas Aquinas, Summa Theologiae adlı eserinde Serafim yani yüksek meleklerin doğasına ilişkin şöyle bir açıklama sunar:

"Serafim" adı sadece hayırseverlikten değil, şevk ya da ateş kelimesiyle ifade edilen aşırı hayırseverlikten gelir. Dolayısıyla Dionisos (Coel. Hier. Vii) "Serafim" ismini aşırı ısı içeren ateşin özelliklerine göre açıklar. Şimdi ateş ile ilgili üç ihtimali düşünebiliriz.

Birincisi, yukarı doğru ve sürekli olan hareket. Bu onların inatçı bir şekilde Tanrı'ya ulaşma isteği taşıdıklarını gösterir.

İkincisi, ateşe bakıldığında gözle görülemeyen ancak belli bir keskinlikle, en nüfuz edici eylem olarak var olan ve en küçük şeylere bile büyük bir coşkuyla ulaşabilen, delici etkileri olan "ısı"dır. Bu meleklerin kendilerine tabi olanlar üzerinde güçlü bir şekilde uyguladıkları, onları benzer bir şevkle uyandıran ve onları ateşleriyle tamamen temizleyen eylemleri anlamına gelir.

Üçüncüsü, ateşin netliği veya parlaklığının kalitesidir. Bu meleklerin kendi içlerinde sönmez bir ışığa sahip olduklarını ve aynı zamanda başkalarını da mükemmel şekilde aydınlattıklarını gösterir.

Birçok makalemde neredeyse her dinin temelinde Işığa tapınmanın olduğunu, sadece her toplum ve dinin bunu farklı şekilde, farklı isimler, ayinler altında uyguladığını belirterek bazı toplum ve dinlerde bunun Güneş yada Ateş olabileceğini ifade ettim.
Ateşe, ışığa ilahi anlamlar yüklenen bu anlayışın izlerini çoğu kez bu makalede, Seraf melekleri konusunda da görmek mümkün.

« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »