YULE KIŞ GÜNDÖNÜMÜ ŞENLİKLERİ
Yaklaşık olarak 21 Aralığa denk gelen kış gündönümü, güneş ışınlarının oğlak dönencesine dik geldiği, Güney yarımkürede en uzun gündüz iken Kuzey yarımkürede en uzun gecenin yaşandığı ve akabinde gündüzlerin uzamaya başlayacağı gündür.
İşte Cermen pagan halkları bu günü önemli gördüklerinden bunu Yule adını
verdikleri bir kış festivaline dönüştürmüşlerdi. Yul yada Jul da dedikleri bu
festival önemliydi çünkü uzayan gündüzler ve gitmekte olan kış yeni bir
dönemin başlangıcını, gelmekte olan bolluk ve bereketi, tabiatın canlanmasını
simgeliyordu.
Vahşi Av inancı başta İskandinav, Çerkes, Hint, Japon, Kızılderili ve
Kelt mitolojileri olmak üzere Kuzey yarımküre'deki pek çok kültürde görülen
bir inanıştır. Bu inanışa göre Vahşi Av başladığında hayalet atlılar, yani
Asgard'lılar gökyüzünde koşturmaya başlar ve koruyucu ruhlar ortaya çıkar. Bu
ava her kültürde farklı bir tanrıçanın, dişi ruhun eşlik ettiği görülür.
Örneğin İskandinavlarda bu Freya, Morrigan veya Odin'in karısı
Frigg'dir. Bu dişi ruhlara da onların eşleri olan erkek karakterler
eşlik eder.
Bazı bilim insanları Yule festivalinin kökenlerinin Vahşi Av inancına, tanrı
Odin'e ve pagan Anglo-Sakson'ların Mödranit inancına (Mōdraniht'e)
dayandığını söyler.
"Annelerin gecesi" yada "Anne'nin gecesi" denen Mödranit ise Anglosakson
paganların yeni yıl şenlikleri arifesinde yaptıkları uygulamaları içerir. Bu
durum ilk Anglosakson tarihçisi Bede tarafından da kaleme alınmıştır [14] ve
Annelerin gecesi adlı bu ayinde insan kurban edildiğinden bahsedilir.
Bede'nin kitabında şöyle yazar:
...Rab'bin doğumunu kutladığımız 25 Aralık'ta başladı. Bizim kutsal
kabul ettiğimiz o geceye, bütün gece yaptıkları törenler nedeniyle
Mödranit, yani "annenin gecesi" derlerdi.
[1][2]
Yani tüm bunlara bakıldığında her halükarda kutlanan şeyin bolluk ve
bereketin geleceği inancı olduğu, kutsal annenin veya kutsal karı-kocanın
birleşerek verimi getirip kışı ve uzun geceleri sonlandıracağı inancı olduğu
açıktır.
Paganların Yule diye kutladıkları bu gün ve güne dair uygulamaların bir çoğu
Hristiyan dünyası tarafından yeniden formüle edilerek Christmas, yani Noel'e
dönüştürülmüştür. Yani Noel aslında pagan kökenli bir gündür [3] Örneğin
Yule şenliklerinde Yule kütüğü, Yule keçisi, Yule domuzu, Yule şarkıları
gibi pagan gelenekleri vardır.
Yule kütüğü, gündönümü şenliklerinde, şenlik ateşi için yakılan
kütüğe verilen isimdir. Noel geleneğinde 12. gece olan 6 Ocağa kadar her
akşam ağaçtan bir parça yakılır. Bu yakılan kütüklerden kalanlar daha
sonra şans getirmesi ve ev halkını ateşten koruması için yatak altılarına
yerleştirilir. Yule kütüğüne dair birçok inanış vardır. Yanan ağaçtan çıkan
kıvılcımları sayarak yeni yılda sahip olacakları servetleri görmeye çalışmak
bunlardan biridir. [4]
Kış gündönümü geleneklerinde yer alan Yule kütüğü yakmanın "ilahi ışığı"
sembolize eden simgelerden biri olduğunu belirtenler de vardır. Buna benzer
şekilde Yule kandilleri vardır ve Hristiyanlığa Noel mumları olarak
geçmiştir. [4]
Cermenlerin kütük yakmalarının ve dev mumları her bir yana yerleştirip
etrafı aydınlatmalarının temel nedenlerinden biri de etrafı aydınlatarak
geceyi gündüze çevirmekti. Kütük yakmak muhtemelen gelmekte olan Güneş'i,
onun ısısını ve uzayacak gündüzleri simgeliyordu. [5]
Yule keçisi de kış gündönümü kutlamalarındaki geleneklerden biridir.
Genel olarak samandan yapılmış keçi figürleri ağaçlara, kayalara ve
evlere asılırdı. [6] Eski Noel kartlarında Noel babanın tıpkı Yule
geleneğinde olduğu gibi bir keçiye bindiği, veya keçiyi beslediği çizimler
görülürdü. Daha sonra zamanla keçinin yerini geyikler aldı. Bunun da
muhtemel nedeni keçinin Hristiyanlıkta günah ve kötülüğün simgesi olarak
görülüyor olmasıydı.
Keçi, güneşin bereketinin ve hasat tanrısını onurlandırıldığı eski
proto-Slav inançları ile de ilişkilidir. Onlarda Yule şenliğinin adı
Koliada'dır. Bu festivalde Dazbog olarak da bilinen Devac adlı tanrı
beyaz keçi ile temsil edilirdi. [8] Bu yüzden Koliada festivallerinde her
zaman keçi gibi giyinmiş bir kişi bulunur, adak ve hediyeler talep ederdi.
[9]
Yule keçisine dair popüler bir teoriye göre bu festivalde keçinin önemli rol
oynamasının nedeni gökyüzünde arabası ile dolaşan tanrı Thor'un arabasını
çeken Tanngrisnir ve Tanngnjóstr adlı iki keçidir. Hasatta toplanan son
tahıl demetinin hasadın ruhu olarak büyülü özelliklere sahip olduğuna
inanıldığından Yule kutlamaları ve keçisi için saklanırdı. [7]
İsveç geleneğinde mısır demetine de Yule keçisi denirdi. Eski İsveç'te
insanlar Yule keçisini kış gündönümü kutlamalarından bir süre önce ortaya
çıkıp kutlama hazırlıklarının doğru yapılıp yapılmadığını kontrol eden,
görünmez bir ruh olarak görüyorlardı. [7] Hasırdan veya yontulmuş ağaçtan
yapılmış nesneler Yule keçisi olarak adlandırılırdı. Eski İskandinav
toplumunda yaygın bir Noel şakası vardı. Bu şakada komşusu fark etmeden onun
evine Yule keçisi gizlenirdi. Şakalanan aile de aynı şakayı bir başkasına
yaparak ondan kurtulmak zorundaydı.
19. yüzyılda Yule keçisinin tüm İskandinavya'daki rolü değişti. Ailedeki
erkeklerden birinin Yule keçisi gibi giyinerek Noel hediyeleri dağıtan kişi
olmasına doğru kaydı. [6]
Noel domuzu da özünde Yule domuzundan gelir. Kuzey Avrupa'da kış
gündönümünde yenen bir yemektir. [10] Bu gelenek de Cermenlerin pagan
ayinlerinden evrimleşmiştir. Hasat şenliklerinde İskandinavların bereket
tanrıçası Freyr'e sunup kurban ettikleri yaban domuzu zamanla Noel'deki
domuz yemeğine dönüşmüştür. [11][12][13] Bu geleneğin Hıristiyanlar
tarafından benimsenmesine hız kazandıran olay ise Aziz Stefen Günü'dür.