HABERLER
Dini Haber
Cuma namazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cuma namazı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

CUMA NAMAZININ ŞİFRESİ

DP, din, islamiyet, Cuma namazı, İslam mezhepleri, Mezhep çatışmaları, Mezhepler, Mezheplere göre namaz, Cuma namazının vakti, Cuma namazı neden öğlen kılınıyor?,
Lisedeyim... Atari salonuna gitmek için okuldan kaçmıştım. Zaten sınavlarda bitmişti ya, iki kırıkla durumu atlatacaktım. Sağlam bir karşılaşma vardı. Neredeyse on gündür bu karşılaşmaya hazırlanıyordum. "Vega ve Ben". Vega... Street Fighter II oyunundaki favori karakterim. Bu maskeli ve elinde Wolverine misali "Tırnakları" olan, örgülü saçlı İspanyol dövüşçü kimilerinin gözünde ezikti. Ancak ne Ryu ne de Ken ile bu uyumu yakalayamamıştım. Sınıf arkadaşımla kapışacaktık. Onu Guile ile oynadığında yenebilen yok denecek kadar azdı. Karşı tarafın şanslı olması gerekiyordu. Salondaki atari makinası seslerine Joysticklerin vurgulu sesleri, düğmelerin seri tıktıkları, fısıltılar ve "Hadisene len adam neredeyse tek atacak, Pörfekt (Perfect aslında) yiyeceksin dalsana!" şeklinde çevresel serzenişler eşlik ediyordu. Oyun bitti. Kaybetmiştim. Arkadaşım sırtımı sıvazlayarak "Hacı sana demiştim Ryu'yu seç diye aha böyle yatarsın!" deyince boğazımda yumruk düğümlenmişti. O sıra bir hareketlilik oldu. Cumaydı ve Cumaya gidecektik. Vakit gelmek üzereydi. Yolda arkadaşıma sormuştum: " La oğlum Cuma niye önemli ki? Niye zorunlu ki? Gitmesek ne olur?" Arkadaşım ortaokulu İmam Hatip okumuştu: " Olur mu lan? Kafir mi olak? Kuranda var. 3 kere gitmezsen kafir olursun. Kuranda yazıyor Öğlen cuma namazını kılın diye!". Eyvallah demiştim. Niye kafir olayım ki? Hüşu içerisinde kıldık namazımızı.

Daha önce “Peygamber’e ve Allah’a Öğretilen İbadet” başlıklı yazımda Cuma Namazının kökeni ve amacı hakkında güçlü iddialardan bahsetmiştim. Bu yazıyı hazırlarken birçok veri toplamış, bu veriler arasında en sağlam delillere sahip olanlara yazımda yer vermiş, güvenilir bilgi olmayanları ise –kimilerine koz vermemek için- istemeye istemeye elemiştim. Diğer yazılarımda belirttiğim gibi, sağlam kaynağı olmayan verilere –benim düşüncelerime uysa da- asla yer vermem. Veri toplarken önemli gördüğüm hususları ayrı bir başlıkta yazmak gerekiyor ise “Daha Sonra Yazılacaklar” diye oluşturduğum klasöre sallıyordum. Geçenlerde Ebubekir SİFİL ve Caner TASLAMAN atışmasını izlerken Ebubekir SİFİL Hocanın bir sorusu bende şimşek çaktırdı.


Cuma Namazının hangi vakitte olduğu… Ben bu konuyu araştırmış, veri klasörünü oluşturmuş, ancak daha sonra yazılacaklar kısmına bu konu ayrı bir başlık gerektirdiği için sallamıştım. Bu konuda bireysel ihmalim söz konusu çünkü bu konunun çok can alıcı olduğunu düşünmüyordum. Neticede dinden sıyrılanlar için bu husus ne kadar önemli olabilir ki? Açık olmak gerekirse “Ne zaman konu kıtlığı çekersem o zaman gündemime alırım.” diye düşünüyordum. Ancak baktım ki bu konuda ülkemiz ilahiyatçıları bile çatışma içerisinde, bende bu durumda eski arşivi ortaya çıkartmaya karar verdim.

Yazılarımızı okuyan topluluğun büyük kısmı ya Müslüman veya Müslüman-dı. Çeşitli sebepler ile ya herhangi bir dine mensupsunuz ya da değilsiniz. Şimdi olay şöyle bir soru sorsam:

“Cuma Namazı Neden Öğlen Vakti Kılınıyor?”
Cevabınız ne olurdu? İlk yazıma atfen “Zaten pagan Araplarda da Cuma İbadeti vardı, onu yazmıştın!” diyebilirsiniz.

Şimdi bir mümin olarak düşünelim:
Cuma namazının farz olduğu nerede yazılı? Cevap: Kuran-ı Kerim’de Cuma Suresinde. Bu konuda hepimiz aynı görüşteyiz.

Cuma Namazının hangi vakit kılınması gerektiği nerede yazılı? Cevap: Kuran-ı Kerim’de Cuma Suresinde.

İşte şimdi yandınız. Allah’ın ayetlerine olmayan bilgiyi soktuğunuz, onu eksik görüp ilaveler yaptığından dolayı, yani dini kısmen reddettiğiniz için dinden dönen, yani mürted oldunuz. Cezanız ÖLÜM! Çünkü Cuma Suresinde, Cuma Namazının hangi vakit kılınması gerektiği YAZMIYOR!

Peki, neye göre öğlen kılınıyor? Bu konu oldukça çetrefilli. Bazı mezhepler ittifak dahi edemiyor. Şöyle bir fikir birliğine varmışlar: “Neticede Cuma farz. Bu Farz namazı Kuran ve sünnette belirtildiği üzere eda edilsin yeter!”. Çünkü işin içinden çıkamıyorlar.

Açıkçası tekrar etmek gerekirse neden bu namazın öğle kılındığını ilk yazımı okuyanlar tahmin edebilecek.

Biz olayı bir mümin cephesinden ele alalım; Cuma Namazı Cuma Suresinden dolayı Farz. Eyvallah. Peki, bu mümin nasıl bir mümin? Bu mümin dinini araştırmaya koyulmuş, reformcu, Hadisleri reddeden, “Huzur ve Gerçek İslam Kuranda!” diyen bir yeni nesil tatlı su Müslümanı.

Yani, “İslamiyet tümden Kurandadır, gerisi yalandır!” diyen bir mümin. Şimdi ülkemizde bu tip bir düşünce inanılmaz arttı. İyi de paşam Kuran da hangi vakit kılınması gerektiği yazmıyor ki.

Cuma namazının öğle kılınması gerektiği hadisler ile sabit. İyi de sevgili Reformcu Mümin, sen hadisleri reddediyorsun? “Bir hadisi güvenilir saymam için o hadisin Kurana uyması lazım!” diyorsun. İyi de Kuran da vakti belirtilmeyen bir namaza sen nasıl “BU konuda hadise bakarım!” diyebilirsin ki? Kuran-ı Kerimde Cenab-ı Allah belirtmemiş ki. Böyle bir vahiy, yani “Cuma namazı öğle vakti eda edilir!” diye bir hüküm yok ki. Sene neye ve kime göre belirliyorsun?

Şimdi senin dayanaklarına bakalım sevgili reformcu mümin. Cevap yine Kuranda diyorsun ya:

“Farz namaz vakitlerini düzenleyen Hûd suresi 114 ve İsrâ suresi 78. ayetlere göre günün ilk namazı öğle, son namazı ise sabah namazıdır. Cuma suresinin 9. ayetinde geçen “Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah’ı zikre koşun” ifadesinden de cuma günü farz bir namaz için yapılacak ilk çağrının, diğer günlerde olduğu gibi günün ilk farz namazı için yani öğle vaktinde olması gerekir. Dolayısıyla Cuma namazının vaktinin, öğle namazının vakti ile aynı olduğu Kur’an’la sabit olmuş olur. Resûlullâh’ın uygulaması da ayetlere göredir.”

Hadi şimdi Hûd-114 ve İsrâ-78’ e bakalım:


Hûd-114: Diyanet İşleri: "(Ey Muhammed!) Gündüzün iki tarafında ve gecenin gündüze yakın vakitlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür."

İsrâ-78: Diyanet İşleri: "Güneşin zevalinden (öğle vaktinde Batı’ya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazı kıl. Bir de sabah namazını kıl. Çünkü sabah namazı şahitlidir."

İyi de Hûd-114’de “Gündüzün iki tarafı…” diyor. Yani sabah. Bu konuda tüm ilahiyatçılar ve sünni mezhepler müttefik. İsrâ-78’de de “Bir de sabah namazını kıl…” diyor. Yani ilk namaz için sabah’ı işaret ediyor. Yani ilk farz naması öğle değil, sabah namazı. Bu konuda da tüm ilahiyatçılar ve sünni mezhepler müttefik. Ne yapacağız şimdi?

Şimdi bu konuda farklı inanç kolları ne diyor ona bakalım şöyle bir fetva vermişler:

Ülkemizde ki yaygın olan inanca göre, cuma namazının vakti, öğle namazının vaktidir ve dolayısıyla güneşin zevali anından itibaren başlayıp her şeyin gölgesinin, zeval payına ek olarak, kendi misline ulaşmasına kadar devam eder. Bu vakitten önce ve sonra Cuma’nın sahih olmayacağı hususunda Hanefîlerle Şâfiîler görüş birliği etmişlerdir. Mâlikîlerle Hanbelîler buna muhaliftirler.

Hanbelilere göre;
Cuma namazının vakti, güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden itibaren başlar ve her şeyin gölgesinin zeval payına ek olarak kendi reisliğine ulaşmasına kadar devam eder. Zevalden önceki vakti cevaz vakti olduğundan dolayı, zevalden önce kılınması caizdir. Zevalden sonra kılınması ise, bu vakit vücûb vakti olduğundan dolayı vaciptir. Zevalden sonra kılmak, zevalden önce kılmaktan daha faziletlidir.

Cemaat vaktin sonunda Cuma’ya başlar da namazdayken vakit çıkarsa, namazlarını Cuma namazı olarak tamamlamış olurlar.

Malikilere göre;
Cuma namazının vakti, güneşin zevalinden batmasına kadardır. Yani son vakti, hutbeyi okuyup namazı tam olarak kıldıktan sonra, güneşin batması vaktidir. Güneşin batmasına sadece hutbeyi okuyup bir rek’at namaz kılacak kadar bir süre kalmışsa, Cuma’ya başlanmayıp öğle namazı kılınır. Zaten bu durumda Cuma namazına başlansa da sahîh olmaz.
Cuma namazı kılındığı sırada vakit çıkacak olursa, mezheplerin bu durumda hükmün ne olacağına ilişkin muhtelif görüşleri vardır.

Tam olarak kılınabileceğine inanarak (vaktin sonunda) Cuma namazına başlanır da namazdayken güneş batarsa, eğer birinci rek’at iki secdesiyle birlikte kılınmışsa, namaz Cuma namazı olarak tamamlanmış olur. Aksi takdirde öğle namazı olarak tamamlanmış sayılır.

Hanefilere göre;
Cuma namazı tamamlanmadan önce vakit çıkarsa, şartı kaçırıldığından dolayı namaz da batıl olur. Kâdede teşehhüd miktarı oturulmuş olsa bile, vakit çıktığında namaz batıl olur.

Şafiilere göre;
Cuma kılacak kadar vakit varken Cuma’ya başlanır, fakat namaz uzatılır ve bu esnada vakit de çıkarsa, kılınmakta olan namaz batıl olmayıp dört rek’ate tamamlanarak öğle yerine kılınmış olur. Bunu yaparken de öğle namazına niyet edilmez. Eklenen kısımda imam, kıraati sessiz yapar. Ekleme yapmadan namazı kesmek ve öğle namazını baştan kılmak haram olur. Ama vakit daraldığı halde Cuma’nın kılınabileceğini zannederek namaza başlanıp da namazdayken vakit çıkarsa, kılınan namaz batıl olup öğle namazına dönüşmediğinden, dört rek’ate tamamlanmaz.

“Resûlullah (asm) güneşin zevale meyletmesi zamanında Cuma namazını kılardı.” (Buhari) 
“Resûlullah (asm) ile güneşin zevale ermesi esnasında Cuma’yı kılar, sonra da dönüp (serinlemek) için gölge yerleri araştırırdık.” (Müslim) 
(Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı) 

Şimdi buradan hareketle her şeyi düşünebilirsiniz. Sadece Kurana bakarak namaz kılamazsınız. “Bana Sadece Kuran-ı Kerim Yeter!” diyen reformcu bir Tatlısu Müslümanı iseniz yanlış yoldasınız çünkü Kuran’da vakitler tam açık değil, rekâtlar, nasıl kılınacağı vb. bilgiler yok. Kısacası Hadisler yoksa Namaz da yok, ibadet te yok. Kendinizi kandırmayın. Vicdanınıza göre Din dizayn etmeyin.

Kuran ve sünnete bakarım diyorsanız yine yanlış yoldasınız, çünkü sünneti kimin ve ne şekilde dizayn ettiği artık tüm İslam âleminin malumu. Ülkemiz de emevi tipi İslamiyet var. Yani Türkiye’deki İslamiyet’i diğer hiçbir İslam ülkesinde göremezsiniz. Bu konuda sitede birçok yazı ve yayın var. Okuyunca anlarsınız.

İyice araştırırsanız, özellikle Vahhabiler’e göre biz neden bir nevi mürtediz anlarsınız. Adamlara göre İslamiyet dinine en büyük zararı Osmanlı-Türk toplumu verdi. Vahhabileri ve Vahhabliği bir araştırın görün.

Kuran-Sünnet ve Hadis üçlüsüne bakmadan olmaz diyorsanız doğru yoldasınız. Hadisleri işin içine kattığımızda tüm sorunlar çözülüyor.

Pardon? Duyamadım? Hadislerde hem sahih olup ta hem de ahlak, vicdan ve Kuran ile uyuşmayan hususlar mı var? Onu da siz çözeceksiniz bir zahmet.

İslam akıl ve mantık dinidir deyip te inandığınız dinde mürted olmayın. İnternete bir zahmet girin, “İslam Akıl ve Mantık Dini midir? Yoksa Vahiy Dini midir?” diye bir araştırma yapın? Değerli ilahiyatçılarımızın makale, yayın ve videolarına bakın, hatta dünyada saygın İslam âlimlerinin (!) makale, yayın ve videolarına bakın cevabınızı alacaksınız.

Hayırlı Cumalar (!) Sağlıcakla ve Atatürk’le kalın.

Yazar notu: Hadi güneşe göre öğle vaktini ayarlayacağız. 6 ay gece olan kutuplarda Cuma Farz olmayacak mı? Neye göre namaz vakitleri belirlenecek? Pardon. Sizin âlimlerinizin ve hocalarınızın buna da cevabı vardı. Cahilliğim için özür dilerim.

Yazan: Demon Product

NAMAZ VE DİN

MT, namaz ve din, din, islamiyet, namaz, Hakkını ara, teizm, nonteizm, Tepkini göster, Tecavüz olayları, Arap seviciler, Namaz nedir?, Cuma namazı,
Öncelikle namazın dinler için öneminin altını çizerek belirtmek isterim. Namaz kişi ile inancı arasında bir meditasyondur. Milattan önce binlerce yıllık bir meditasyonun günümüzdeki halidir. Budizm, Şamanizm, Mandeizm, İslam, Musevilik, Hristiyanlık hepsi antik Mezopotamya dan günümüze taşımış meditasyonun/namazın ta kendisidir.

Aslında kişinin kendine harcadığı bir zaman dilimidir. Gelelim ülkemizdeki namazın-meditasyonun amacına. Şuan camilerde kılınan bütün NAMAZlar iktidara kılınmaktadır! Gerçeğinden kopuk, baskı ve politik hal almıştır. Halbuki ilk cami toplumun gelişmekte olduğu zaman, medeniyet, ve bu uğurda toplumu teknik, felsefik, bilinçlendirme ve geliştirme üzerine kurulmuştur. Ülkemizde amacından saptırılıp tamamen iktidarın politik oyunu haline gelmiştir. İlginç olan bir yanı da cehaleti dayatan bu imamların parasını iktidara, siz müminlerin ödediği vergilerdir.

Arap cehaletini topluma namaz-meditasyon yoluyla encekte edenler bir yandan da etnik ayrımı, ülkenin kültürünü, farklılıklarını yok edip yerine köleliği, fakirliği, haksızlığı , ahlaksızlığı, savaşları kabul eden bir toplum yaratmak için namazı kullanıyorlar ve etkili olduğunu da ifade etmek isterim.

-Dikkat ederseniz insani hak olan demokrasi talep etmek artık din karşıtlığı olarak lanse ediliyor.
-Barış istemek neredeyse imkansız.

Çocuklar ölüyor ama dile getirmek suç.
Kız ve erkek çocuklarına din adı altında tecavüz ediliyor, ve egemen sistem hemen üzerini örtüyor.
Haksız tüm vergiler iktidarı, bu oyunu oynamaya müsait kılıyor.

Şimdi bireyin bundaki gücünü tartışalım, bakın ülkemizde yaşanan tüm haksızlıklara karşı belli ki ses çıkaramıyoruz ama bu çaresiz olduğumuzu göstermiyor.

Tüm bu baskıların farkında olan her BİREY, öncelikle bu baskıların ana motoru olan iktidarın NAMAZını reddedecek camiye gitmeyerek. Evinde kıl. Cuma namazı mutlak camide kılınır diye kural koymuşlar o yüzden seni mecburi yanına çekerek sana emirlerini dayatıyorlar. Kesinlikle mecburi değildir, olsa bile bu yönetim insan haklarına saygılı olmadığı sürece cuma namazını toplu bir şekilde kılmayın evinizde kılın çünkü insanlık elden giderse, senin toplu kıldığın namazın hiç bir kıymeti yoktur.

Sivil itaatsizlik günah değil, mutlak sonuçtur. Maaşını ve emrini bu yönetimden alan ve insanlığa her gün deyim yerindeyse küfreden imamların arkasında saf tutmaktır günah olan. Ben gitmesem ne olacak? Demeden her bireyin bundan kendini sorumlu tutarak, bunun öncülüğünü yapması gerekiyor. İnsan haklarının korunması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Gelişmekte olan batı medeniyetini kötüleyen tüm imamlar kesinlikle toplum düşmanıdır. O imamın bilmesi gereken şudur, Arap cehaleti sadece diktatör yönetimler için iyidir. Tamamen halk düşmanlığıdır. O kötülediği batı medeniyetini Anadolu ve Mezopotamya halkları binlerce yıl önce yaşamış ve batıya da gene bu halklar taşımıştır. Asıl Arap'ın bu halklardan öğrenmesi gereken bir medeniyet vardır. Ülke hızla tek tip bir elbise giymiş insanların içinde bulunduğu ceza evine benzemektedir. Gardiyanlar Namaz kıldıran imamlardır, ana teması korku ve cehalet eksenlidir. Sende camidesin ne kadar trajikomik değil mi?

İnsan haklarının korunması senin namazından çok daha önemlidir. İnsan olan herkes bu sorumluluğu yerine getirmekle yükümlüdür. Çok açık söylüyorum eğer din ile seni kölesi yapan bir sistem varsa dinini bu yönetimin çarkından kurtar, olmuyorsa kurtul evinde ailenle sevdiklerinle yaşa. Açık söylüyorum o imamın arkasında kılmadığın her namaz için (günah olduğunu düşünüyorsan) ben cehennemde yanarım senin yerine, yeter ki insanlık kurtulsun bu insan düşmanı Arap sevicilerin elinden. Yoksa geleceğimiz bunların elinde daha fazla rezalet ile karşılaşır. Çocuklarımız hem kültürel hem insani açıdan bu zihniyetin tecavüzüne uğrar. Çok büyük bir eylemdir ibadeti boykot etmek, fakat ibadete karşı değildir bu insanlık içindir. Tüm insanlığı sarmak üzere olan bu cehalet virüsünden tek çıkış yolunun bu olduğunu düşünüyorum. Eğer sonra evine imamları getirmezse iyidir. Eğer insanlık vahşet altında riskte ise o zaman tüm toplumu kurtarmak adına vicdanımız en güzel yol göstericidir. Saygılar.
Dünya boştur, boşlukları doldurmak üzere.

Yazan: Metin T.

PEYGAMBERE VE ALLAH’A ÖĞRETİLEN İBADET

Yazan: Demon Product
din, DP, Cuma günü, Cuma suresi, Cuma günü kutsal mı?, Cuma günü niye kutsal, Cuma namazı, Cuma, Öğretilen ibadet, islamiyet, Kuran, Hz Muhammed, Kutsal gün, İbadet günü, Ebu Hüreyre, Rivayet,

PEYGAMBERE VE ALLAH’A ÖĞRETİLEN İBADET (CUMA GÜNÜ & NAMAZI)


Her semavi din haftanın 7 gününden 1 tanesini kutsal kabul eder. Müslümanlar Cuma, Yahudiler Cumartesi ve Hristiyanlar Pazar. Günlerin tespitinde her din kendi iç emirleri ve yönlendirmeleri doğrultusunda hareket etmiş ve bir güne kutsallık yüklemiştir. Günümüzde ilk semavi din kabul edilen Yahudilik Cumartesi günü baz almış, Hristiyanlara da Pazar gününü. Müslümanlar ise Cum’a suresine atfen Cuma gününü kutsal kabul etmişlerdir. Toplumumuzda yaşanılan “Türkiye Tipi İslamiyet” e göre ki bunu “Tatlı su Müslümanlığı” olarak adlandırabiliriz, 3 kere Cumaya gitmeyen dinden çıkabilmektedir. Kimileri bunun hurafe olduğunu kabul eder ancak bu sayede insanların cumaya yöneldiğini düşünerek hurafeyi kaldırmayı istemez. Aslında Cuma günün Allah’a ve Peygamberine sonradan öğretildiğini kimse bilmez, bilse de konuşmaz. Yoksa temel kaideler kökünden sarsılacak ve devamı gelecektir.

Peki, Ne zaman çıktı bu Cuma olayı? Bir hatırlayalım. Cum'a Suresi (Arapça: سورة الجمعة ,Sūrat'ul Cumu'a), Kur'an'ın 62. suresidir. Adını 9. ayetinde geçen "cum'a" kelimesinden alır. Medine'de indirildiğine inanılmaktadır ve 11 ayettir. Surede insanlar cumaya çağrılır.

Cum’a Suresi 9. Ayet: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.”

Aslında Cuma denen ibadet Kuran ile indirilmeden de var olan bir dini ritüel idi. Hafta günlerine İslâm'dan önce verilen isimler şimdiki isimler olmayıp cum'a gününe "yevmu'l-arube" denirdi (Kurtubî, Tefsir, XVIII, 99). Cum'a Arapça bir isim olup, "toplanma, bir araya gelme, toplu dostluk" anlamlarına gelir.

Şimdi Cuma ile ilgili İslami literatüre bir göz atalım:

“Süheylî'ye göre bu isim süryânîce olup "rahmet" manasına gelmektedir. Cum'a'dan sonraki günler de "şeyar: cumartesi", "evvel: pazar", "ehven: pazartesi", "cebar: salı", "debar: çarşamba", "mûnes: perşembe" idi. Araplar'da günlerin bu eski isimlerinin ne zaman değiştirildiği konusunda şu bilgiler vardır; Arûbe yerine cum'a adını veren, bir rivayete göre Hz. Peygamber'in (s.a.s.) dedelerinden Ka'b İbn Lüeyy'dir.

İbn Sîrîn'den gelen bir başka rivayete göre de bu ad cum'a namazı henüz farz kılınmadan evvel Medine'de bulunan Müslümanlar tarafından verilmiştir. İbn Sîrîn'in rivayeti şöyledir: "Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine'ye hicret etmeden ve cum'a ayeti nazil olmadan önce Medineliler cum'a namazı kılmışlardı." Ensâr: "Yahudilerin bir günü var, her yedi günde biraraya toplanıyorlar, hristiyanların da öyle. Bizim de bir toplanma günümüz olsun, o günde Allah'ı zikredelim; şükredelim." dediler. Bunun üzerine: "Sebt: Cumartesi günü Yahudilerin, Ahad: Pazar günü Hristiyanların, o halde bunu Arube: günü yapalım." demişlerdi. Bu suretle Es'ad İbn Zürâre'nin yanında toplandılar, Es'ad b. Zürâre (r.a.) onlara iki rekat namaz kıldırdı ve vaaz etti. Toplandıkları ana "Cum'a" adını verdiler. O da onlara bir koyun kesti, ondan kuşluk ve akşam vakti yediler. Daha sonraları da Cum'a ayeti nazil oldu (Cum'a Suresi, 62/9)”
(İbnu'I-Hümam, Fethu'l-Kadir, c. I, Mısır 1898, s. 409; İbn Sa' d, a.g.e., c. III, s. 118; Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, c. II, Beyrut 1967, s. 176; Hâkim, el-Müstedrek I/28l ; Ibn Mâce, Sünen I/344 (el-Ikâme 78)

Kısacası amaçlanan hedef Müslümanlara da kutsal bir gün bulmaktı. Asıl sıkıntı bu güne yönelik bir kutsallık olmamasıydı. Elbette ki inananlar “Cum’a suresinden önce, hatta Muhammed’den önce Es’ad İbn Zürâre bize bu namazı kıldırdı.” diyebilirlerdi. Bu durumda ne Muhammed ne de Allah’ ın inandırıcılığı kalmayacaktı. Kur'an'ın Allah ve Muhammed kelamı olmadığı ve başkalarının önermeleri ile oluştuğu görüşü hakim olabilirdi. Cumanın kutsallığının detaylandırılması gerekiyordu ki bu noktada can simidi gibi yetişen rivayetler devreye girdi.

Tekrar İslami literatüre geri dönelim:

“İbn Huzeyme'nin Selmân-ı Fârisî'den yaptığı bir rivayete göre, bir defa Peygamberimiz (s.a.s.) Selmân'a: "Selmân, sen Cum'ayı ne zannediyorsun?" diye sorunca o da: "Allah ve Rasûlü daha iyi bilir." der. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.) "Senin atan Âdem (a.s.)'in yaratılışı işte o gün oldu, yani vücudunun bütün parçaları o gün bir araya getirildi." buyurmuştur.

Ebu Hüreyre'den rivayet edilen başka bir hadiste de: "Üzerine güneş doğan günlerin en hayırlısı Cum'a günüdür: Âdem (a.s.) o gün yaratıldı, o gün Cennet'e girdi, yine o gün Cennet'ten çıkarıldı. Bir de kıyamet Cum'a günü kopacaktır." buyrulmuştur. (Müslim, Cuma 5, hadis 768; Nesâî, Cuma 4; Tirmizî, Cuma 353, 488; Sahih Müslim cilt 7, hadis 27)

Diğer bir rivayette de, yukarıdaki sözlere ilâveten şu cümleler yer almıştır: "..O gün tövbesi kabul olundu ve o gün vefat etti. Kıyamet de o gün kopacaktır. İns ve Cin'den başka hiçbir mahlûk yoktur ki, Cum'a günü tan yeri ağardıktan gün doğuncaya kadar -kıyamet belki bu gün kopar korkusu ile- kulak kabartmasın. Bir de o günün içinde öyle bir saat vardır ki, hiçbir Müslüman kul tesadüfen o esnada namaz kılıp Allah'tan bir hacetini dilemez ki, onu Allah O'na vermesin."
(Ahmed b. Hanbel, c. II, nşr. Çağrı Yayınevi, İstanbul 198.1, s. 311; Buhârî, Cuma 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/485; Sahih-i Müslim Muhtasarı, Cuma 4, hadis 766)

İnançlı okuyucular üstteki hadisler için yalan veya sahih değiller damgası vurmadan önce düşünsünler. Buradaki hadisçilerin hepsi hemen her mezhepte sahih kabul edilen hadislerin sahipleri. Kütüb-i Sitte’ den alınma ki eğer Sünni iseniz bu hadisleri kabul etmek zorundasınız. Cuma namazı kılarken okunan hutbelerde bile yukarıdaki hadislerden bahsediliyor.

Biz bu günler konusunda da aynı literatürden devam edelim:

Ebû Hüreyre (s.a.v.) rivayetle:
"Bir gün Resûlullah (s.a.v.) elimi tutarak şöyle buyurdu: “Allah, toprağı cumartesi günü yarattı. Oradaki dağları pazar günü, ağaçları pazartesi günü, sevilmeyen şeyleri salı günü, nûru çarşamba günü yarattı. Hayvanları yeryüzüne perşembe günü yayıp dağıttı. Âdem’i yaratılanların sonuncusu olarak cuma gününün son saatlerinde, ikindiyle akşam arasında yarattı."
(Müslim, Münâfıkîn 27. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 327)

Bu altı gün konusu hatta başka bir ayet ile de desteklenmişti: "Ant olsun biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiçbir yorgunluk çökmedi" [Kâf sûresi (50), 38]. 

Bu noktada konumuzdan ve yazımızdan bağımsız olarak ayette bahsedilen “BİZ” kaç varlığı anlatıyor diye aklınıza takılabilir. Bu farklı bir konu. Kuranda “De ki, Biz, Onlar” kelimeleri o kadar çok kullanılır ki, bu BİZ’ den kasıt kaç kişi, kaç yaratıcı var, madem buradaki BİZ melekler o halde Allah’tan habersiz melekler de vahiy mi bildiriyor gibi sorular aklınıza takılabilir. Asıl soru şu olmalı, bir üst paragrafta ki hadiste 7 gün söz konusu. Ancak ayet 6 gün diyor. Eğer Ebu Hüreyre gibi sahih hadis kelamcısı bu konuda yanlış hadis verdi ise diğer hadislere ve hadislerine nasıl güvenelim? Hadi bunu geçtik Hadis doğru ise Muhammed kendi mi 6 gün diye yalan uydurdu? Hadi diyelim Hadis te doğru ayette doğru. O halde Yaratıcının matematiği mi berbat? Biz konumuza geri dönelim.

Yani hem Âdem’in yaratılması hem de Kıyametin o gün kopacağı savı ortaya konarak Cuma gününe hemen “kutsal geçmiş” te eklenmiş oldu.

Peki, şu şekilde aklımıza soru gelebilir. Madem Âdem o gün yaratıldı ve Kıyamet o gün kopacak, Allah neden bu hususları daha önce bildirmedi? Neden ne Yahudiler ne de Hristiyanlar bu bilgiden habersiz? Hemen tahrif yalanına sığınmayalım. Çünkü tüm dinlerde kutsal ve ilk insan olan Âdem’in hangi gün yaratıldığı hususu ile özellikle her Semavi din için kaçınılmaz korku unsuru olan Kıyametin hangi gün gerçekleşeceği bilgisi nasıl tahrif edilmiş olabilir? Bu noktada inanlar Tevrat’ tan savunma yapılabilir ki, Tevrat Âdem'in 6. Gün yaratıldığını söylüyor. Kısacası onlara göre Allah 7. Gün dinlendiğine göre ve bu gün Cumartesi olduğuna göre Âdem Cuma yaratılmış olmalı. Pek neden İlk din olan Yahudilik Cuma’ nın Âdem’ in yaratılışından ötürü kutsal olması gerektiğini bilmiyor? Hiç kutsal olan bir gün değişir mi? Hiç bu tarz bilgiler silinir veya değiştirilir mi? Hadi bir kısım sildi, neden diğer kaynakları bahsetmiyor? Neden Tevrat ve İncil’ in ilk örneklerinde yok? Demek ki bu noktada insan eliyle üretilmiş bir hikâye veya hikâyeler zinciri var.

Netice olarak Cuma gününe dair bir ibadet formatı Muhammed’ den önce Es'ad İbn Zürâre tarafından ilk olarak bugünde bilindiği şekliyle uygulanmış ve hayata geçirilmiştir. Sebebi de aynı Yahudiler ve Hristiyanlar gibi kutsal bir güne sahip olma isteğidir. Bu sistemin gösterdiği başarı (!) ve ortak kabul nedeni ile Muhammed’de bu sistemi benimsemiş ve devamı yönünde vahiy ve kurallardan bahsetmiştir. Yani Allah tarafından vahiy edilmeyen ve Cebrail tarafından öğretilmeyen bir namaz usulü “daha Peygamber açıklamadan önce” insanlar tarafından üretilmiş ve yürürlüğe konmuştur. Kutsal yasası (vahiy) uygulamanın ardından gelmiştir. Bu haliyle, daha birçok örnekte olduğu gibi, ince olay ve uygulama ardından da kutsal onaylama (vahiy) gelmektedir. Bu da Allah’ ın şüphesiz geleceği ve olacağı bilme yeteneğini ortadan kaldırmaz mı?

Bu arada bu yazıda birkaç kelime ile bahsettiğim bir husus var.

“Cahiliye döneminde Ka'b b. Lüey'in Kureyşliler'i Cuma günü toplayıp, içinde bir de hutbe kısmı bulunan haftalık bir iba­det yaptığını daha önce kaydetmiştik. Bugüne Cuma, Maruzat (Açıklama), Yevmü'l-Arube (Araplık Günü) denilmekteydi” (Kaynak İ. SARI CAHİLİYE DÖNEMİ VE GÜNÜMÜZ CAHİLİYESİ) Ka'b b. Lüey, Muhammed’in 6 kuşak geriden dedesi olup PAGAN’ dır (Putperest). Yani bu noktaya kadar yazıda bahsedilen hususlar yalanlansa dahi (Veriler sabit olduğu için aslında imkansız), sadece burada bahsettiğim husus dahi Cuma günün kökeni hakkında bizlere sağlıklı bir bilgi sağlar.

KAYNAKLAR
Cum’a Suresi 9.ayet
Kaf suresi 38.ayet
Kurtubî, Tefsir, XVIII, 99
İbnu'I-Hümam, Fethu'l-Kadir, c. I, Mısır 1898, s. 409
İbn Sa' d, a.g.e., c. III, s. 118
Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, c. II, Beyrut 1967, s. 176
Hâkim, el-Müstedrek I/28l
Ibn Mâce, Sünen I/344 (el-Ikâme 78)
Müslim, Cuma 5, hadis 768
Nesâî, Cuma 4
Tirmizî, Cuma 353, 488
Ahmed b. Hanbel, c. II, nşr. Çağrı Yayınevi, İstanbul 198.1, s. 311
Buhârî, Cuma 37
Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/485
Sahih-i Müslim Muhtasarı, Cuma 4, hadis 766
Müslim, Münâfıkîn 27
Ahmed İbni Hanbel, Müsned, II, 327
Sahih Müslim cilt 7, hadis 27