HARUN'UN ALTINDAN BUZAĞI GÜNAHINA ORTAK OLMAMASI VE ÖLDÜRÜLMEYE ÇALIŞILMASI ( KURAN'I KERİM VE AZİZ EFREM ÖRNEĞİ)
Biliyorsunuz İsrailoğulları için , Musa Sina Dağı'na 10 Emir Levhaları'nı almaya çıktığında , Harun Musa'nın kardeşi ve bir peygamber olarak kavmiyle kalmıştı. Musa uzun süre dönmeyince kavmi altından bir buzağı putu yapıp ona tapındı.
Kuran'da da anlatılan ve Samiri adlı bir kişiye atfedilen (bu başka bir konunun meselesidir) bu olayda, Tevrat'taki anlatıma göre Harun kavminin bu put günahına ortak olmuştur. Yani Harun onların bu günah girişimine müdahale etmemiş dahası bunu denememiştir de hatta putun yapımında rol almıştır:
Tevrat | Mısırdan Çıkış Kitabı 32. Bölüm: 1-Halk Musa’nın dağdan inmediğini, geciktiğini görünce, Harun’un çevresine toplandı. Ona, “Kalk, bize öncülük edecek bir ilah yap” dediler, “Bizi Mısır’dan çıkaran adama, Musa’ya ne oldu bilmiyoruz!” 2- Harun, “Karılarınızın, oğullarınızın, kızlarınızın kulağındaki altın küpeleri çıkarıp bana getirin” dedi. 3- Herkes kulağındaki küpeyi çıkarıp Harun’a getirdi. 4- Harun altınları topladı, oymacı aletiyle buzağı biçiminde dökme bir put yaptı. Halk, “Ey İsrailliler, sizi Mısır’dan çıkaran Tanrınız budur!” dedi. 5- Harun bunu görünce, buzağının önünde bir sunak yaptı ve, “Yarın RAB’bin onuruna bayram olacak” diye ilan etti. 6- Ertesi gün halk erkenden kalkıp yakmalık sunular sundu, esenlik sunuları getirdi. Yiyip içmeye oturdu, sonra kalkıp çılgınca eğlendi.
(Aynı Bölüm) 19-Musa ordugaha yaklaşınca, buzağıyı ve oynayan insanları gördü; çok öfkelendi. Elindeki taş levhaları fırlatıp dağın eteğinde parçaladı. 20-Yaptıkları buzağıyı alıp yaktı, toz haline gelinceye dek ezdi, sonra suya serperek İsrailliler’e içirdi. 21- Harun’a, “Bu halk sana ne yaptı ki, onları bu korkunç günaha sürükledin?” dedi. 22- Harun, “Öfkelenme, efendim!” diye karşılık verdi, “Bilirsin, halk kötülüğe eğilimlidir. 23- Bana, ‘Bize öncülük edecek bir ilah yap. Bizi Mısır’dan çıkaran adama, Musa’ya ne oldu bilmiyoruz’ dediler. 24- Ben de, ‘Kimde altın varsa çıkarsın’ dedim. Altınlarını bana verdiler. Ateşe atınca, bu buzağı ortaya çıktı!” 25- Musa halkın başıboş hale geldiğini gördü. Çünkü Harun onları dizginlememiş, düşmanlarına alay konusu olmalarına neden olmuştu.
Görüldüğü gibi Harun suçsuz görünmüyor bu anlatıda. Antik Tevrat yorumcuları sormuşlar : ''Tanrı'nın Levililer aracılığıyla kahinliği verdiği ve peygamber yaptığı Harun nasıl olur da böyle bir günaha ortak olur? Üstelik Musa kardeşine, onlara göz kulak olmasını söylemişken bu mümkün müdür? '' Çeşitli açıklamalar getirilmiş popüler olansa anlaşılan (en azından Kuran'ın coğrafyasında) Harun'un kavmini uyardığı (yapmayın etmeyin dediği) putu ise ''öldürülmekten çekindiği için yaptığı'' görüşü olmuş. Bakın Kuran-ı Kerim bize ne söylüyor:
Taha Suresi 90.Ayet : - And olsun ki Harun daha önce onlara: "Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân'dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin" demişti.
Peki bu ''Harun'un kavmini uyardığı nasihat verdiği'' yorumunun yer aldığı Kuran'a yakın coğrafyalardan veya inançlardan bir metin veya eser var mı? Var efendim. Buyrun, 4. yüzyılda yaşamış Süryani Aziz Efrem'in Tevrat'ın Mısır'dan Çıkış kitabı üzerine yaptığı tefsirde şöyle deniyor:
'' Harun dedi ki: O (Musa) gözünüzün önünde dağa çıkmadı mı? O bulutun içine gittiğinde orda değil miydiniz? Hadi şimdi de , O'nun(Musa'nın) bulunduğu dağa çıkın eğer Yeşu (Joshua- Musa'nın yardımcısı) ve O (Musa) orada değilse ne arzuluyorsanız onu yapın (yani putu yapın diyor) fakat Manna'nız varsa (Manna-kudret helvası-gökten gelen ekmek) ya da bıldırcın yiyebiliyorsanız (o da gökten geldi mucize olarak) ,ya da bulut sütünu ve bulut gölgesine sahipseniz (Tevrat'a göre İsrailoğulları'nı mucize olarak bulut takip ediyordu ve onlara Tanrı'nın onlarla olduğunun işareti gibi bir şeydi) nasıl olur da O (Musa) şimdi dediği yerde (orda ,dağda) olmaz? Sahip olduğunuz her şey O'nun sayesindedir. ''
[Alıntı Yeri : Aziz Efrem - Mısırdan Çıkış 32:1 Üzerine Tefsir]
(Parantezler bana ait)
Peki Harun'un , Kuran'da öldürülmekten çekindiği için kavminin put yapımında rol almasını anlatan Araf Suresi'nin şu ayeti için ne diyebiliriz? :
Araf Suresi 150. Ayet:
Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Bana arkamdan ne kötü bir halef oldunuz! Rabbiniz'in emriyle dönüşümü beklemeden acele mi ettiniz?" Elindeki levhaları bıraktı ve kardeşi Harun'u başından tutarak kendine doğru çekmeye başladı. Harun, "Ey anamın oğlu!" dedi, "inan ki, bu kavim beni güçsüz buldu, az daha beni öldürüyorlardı, sen de bana böyle yaparak düşmanları sevindirme ve beni bu zalim kavimle bir tutma."
Yine bu Kuran'da da yer alan ''öldürülme endişesi'' teması Yahudi-Hristiyan gelenekten farklı eserlerde yer alıyor fakat ben yine bütünlük açısından Efrem'in tefsirinden alıntı yapacağım: [benim okuduğum kitapta gördüğüm kaynaklar Tevrat'ın Levililer Kitabı Üzerine Midraş, Targum Neofiti (Aramice Tevrat tercümelerinden biri ) ve Efrem'in aşağıda vereceğim tefsiri.. Gördüğünüz gibi 2'si Yahudi , biri Hristiyan kaynağı, yazar bunları örnek vermiş.]
''Bu nedenle Harun'la tartışmaya başladılar. Harun, onların , onu tıpkı Hur'u taşladıkları gibi taşlayacağını gördü. Çünkü Hur , Musa dağa tek başına çıktığı zaman, İsrail ileri gelenlerine (yaşlılara) '' sorunlarınızı Hur ve Harun'a başvurun'' dediği kişilerden biriydi. (Buradaki dağa çıkış Mısır'dan Çıkış 24. Bölüm'de geçiyor. Hur 24:12'de )
Musa geri dağdan indikten sonra Hur'dan bir daha Kutsal Kitap'ta bahsedilmemektedir bu nedenle denir ki Hur , Harun'a karşı altın buzağı putu yapmak konusunda patlak veren isyanda öldürüldü çünkü Hur onları azarlamıştı. (yani putperestlikle suçladı onları.) İşte bu yüzden , (put yapmak isteyenler) Harun'u da öldürüp bu cinayetin suçlusu olmasınlar veya kendilerine yalnızca bir değil birden çok buzağı putu yapmasınlar ya da Mısır'a geri dönmesinler diye , Harun, onların put yapma isteğini kabul edip zekice bir emirle put yapmak isteyenlerden,karılarının altın küpelerini istedi umuyordu ki bu kadınlar kocalarını buzağı putu yapmaktan alıkoyarlar çünkü kadınlar küpelerine el sürülmesine izin vermezler. ''
[Alıntı Yeri: - Aziz Efrem- Mısırdan Çıkış 32:2 Üzerine Tefsir]
(Parantezler bana aittir.)
Okuduğunuz için çok sağ olun esenlikler.
Kaynaklar: James Kugel- Traditions of The Bible : A Guide To The Bible As It Was At The Start Of the Common Era, Tevrat, Kur'an
Eleştirisel bakış açısı ile her din ve inanca ait yazılarınızı, inancınızın değişim sürecini anlattığınız sorgulama süreçlerinizi dinvemitoloji@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.
Bu yazılar biz-siz gibi sorgulama evresine girmiş herkese mutlaka biraz olsun ışık tutacaktır.
Gönderdiğiniz yazılar sitemizde adınızla veya takma adınızla yayınlanacaktır.
Gönderdiğiniz yazının başka bir internet sitesinde yayınlanmamış olması gerekmektedir. (KOPYA içeriğe karşı olduğumuzdan, sitemizdeki tüm içerikler özgündür)
Bilindiği gibi neredeyse her dinin özel günleri vardır. İnsanlar kendi dinlerini oluştururken içine halka kendini özel hissettirecek yada onları manevi olarak besleyip kendi dininden olmayanlardan ayıracak gün ve ayinler belirlemişlerdir. Aynı durum Musevilik'te de mevcuttur.
Musevilik inancında tanrı tıpkı bir insanmış gibi ve sanki tapınılmaya ihtiyacı varmış gibi yahudi halkı ile karşılıklı bir anlaşma imzalamıştır (bu anlaşmanın imzası da sünnet olmaktır denebilir). Bu anlaşma yahudiler arasında Şabat isimli özel günü oluşturmuştur. TANRI TARAFINDAN EMREDİLEN ŞABAT GÜNÜ
Şabat yahudilerin dinlenme günü olan Cumartesi günüdür. Her hafta dindar yahudiler, yahudi kutsal gün olan Şabat'a uyar, yasalarını ve adetlerini muhafaza ederler.
Şabat, Cuma günü akşam vakti başlar ve cumartesi günü akşam saatlerine kadar sürer. Pratik açıdan anlatılacak olursa Şabat Cuma günü gün batımından birkaç dakika önce başlar ve cumartesi günü güneş battıktan sonra bir saat kadar daha devam eder yani yaklaşık 25 saat sürer.
Yehova (yahudi tanrısı), yahudi halkına Şabat'a uymalarını ve on Emir'in dördüncüsü olarak onun kutsallığının bilinmesini emretti.
10 Emir'in dördüncüsü şu şekildedir:
"Cumartesi günü hiçbir iş yapmayacaksın!"
Dinlenme günü fikri Tevrat'taki Yaratılış hikayesinden gelir: Tanrı evreni 6 günde yarattıktan sonra haftanın yedinci gününde dinlenir ve bu günü yahudilere hediye eder, dolayısıyla Yahudiler Şabat günü hiçbir iş yapmaz ve dinlenirler.
Yahudiler genellikle Sabbath için İbranice olan ve din için İbranice kelimeden gelen Şabat gününü ararlar.
SÖZLEŞMENİN HATIRLATICILARINDAN BİRİ
Bilindiği gibi Yahudi inancında, kutsal saydıkları kitapları Tevrat'ta da yazdıkları gibi tanrı ile yapılmış bir anlaşma vardır. Şabat, tanrı ile yahudi halkı arasındaki bu anlaşmanın bir parçasıdır, o günü kutlamak yapılan antlaşmanın bir hatırlatıcısı olduğu gibi tanrının vaadlerini, verdiği sözleri tuttuğu için bir sevinme günüdür.
TANRIDAN BİR HEDİYE
Çoğu yahudi hafta boyunca Şabat'ı dört gözle bekler. Çünkü Şabat gününü Tanrı'nın, seçtiği insanlara, gündelik şeylerden özel hissetmek için zaman ayırdıkları bir "gün hediyesi" olarak görüyorlar.
Bu özel gün bir durgunluk zamanıdır. Şabat, televizyonun olmadığı, telefonlara bakmak ya da yoğun bir çalışma programına koşmak zorunda kalınmadığı bir gündür. İnsanlar o gün iş veya başka stres verici şeyler hakkında düşünmezler.
Bu güne özel geleneksel selamlar vardır. Bunlar İbranice "Şabat Şalom" Yidiş (Eskenazi) dilinde "Gut Shabbos"dur.
ŞABAT GÜNÜ GELENEKLERİ
O gün iş yapmamak için ve Şabat'ın özel olmasını sağlamak için Şabat günü gelmeden alışveriş, temizlik ve yemek pişirme gibi tüm işler cuma günü bitmiş olmalıdır.
İnsanlar Şabat için giyinir ve Şabat'ı bir zevk haline getirme emrini yerine getirmek ve her şeyin düzenlendiğinden emin olmak için büyük sıkıntıya girerler.
Şabat mumları cuma günü gün batımında yakılırlar. Genellikle bu ayini yerine getiren kişi evin kadınıdır. Bu bölüm yahudi gelenek ve töreninin ayrılmaz bir parçasıdır.
Mumlar şamdanlara yerleştirilir. Her bir Şabat'ın başlangıcını işaret ettikleri gibi aynı zamanda iki emir olan Zachor (Şabat'ı hatırlamak) ve Shamor'u (Şabat'a uymak) temsil ederler.
Mumlar yandıktan sonra yahudi aileler şarap içmeye başlarlar. Şabat şarabı tatlıdır ve genellikle Kiddush Kupası olarak bilinen özel bir kadehden içilir. Şabat'ta şarap içmek sevinç ve kutlamayı sembolize etmektedir.
Ayrıca o gün örgü şeklindeki yumuşak, yumurtalı bir ekmek olan "challah" yemek de bir gelenektir. Bizim pastanelerimizdeki açmaya çok benzemektedir, tek farkı şeklinin örgü gibi olmasıdır. Challah sadece Şabat günü ve yahudi dini bayramlarında yenir fakat yahudilerin "hamursuz günü" bunların dışındadır.
Yahudi kanunları gereğince Şabat günü her yahudi üç öğün yemek zorundadır. Bu yemeklerden biri mutlaka ekmek içermelidir. İtaatkar olan yahudiler genellikle Şabat yemeğinin en başında challah ekmeği yerler.
Challah yenilmeden önce aşağıdaki dua okunur:
"Baruch atah Adonai, Eloheinu Melech ha'olam, hamotzi lechem min ha'aretz."
Anlamı şudur:
"Yüce tanrınız, Efendimiz, Dünyaya ekmeği getiren kâinatın kralı."
Bunun dışında iyi dilekler dilenir, çeşitli dualar edilir, şarkılar söylenir. Ailelerin ise çocuklarını Şabat gününde kutsaması bir gelenektir.
Kaynaklar: BBC, Wikipedia, Wikiwand ve bazı yahudi platformları.
[Antik Mısır'da M.Ö. 1360 yılında 18.Hanedan 3.Amenhotep döneminde Luxor
bölgesindeki Khonspekhrod Tapınağı'nın kuzey duvarındaki kayanın üzerine
sünnetin yapılışını gösteren bir kabartma oyulmuştur.]
ERKEK SÜNNETİNİN TARİHÇESİ VE MİTOLOJİK KÖKENLERİ
Erkek sünneti hakkındaki en eski belgesel kanıtlar eski Mısır'dan gelmektedir.
6. Hanedanlık döneminden (MÖ 2345-2181) kalan sanat eseri lahitler sünnetli
penisleri olan erkekleri gösterir ve bu dönemde yapılmış olan bir kabartma
işçiliğinde ayakta durarak sünnet olan bir erkeğin tasviri ve o anki sünnet
uygulaması gösterilir. Mısır mumyalarının incelenmesi sonrasında bazılarının
sünnetli olduğu görüldü.
Sünnet, evrensel olmasa da eski Semitik halklar arasında yaygındı. Yaratılış
kitabı sünnetten, Tanrı'nın İbrahim ile olan antlaşmasının bir emri olarak
bahseder. Bu sünnetler erkek çocuğun doğumdan sonraki sekizinci gününde
gerçekleştirilirdi. M.Ö. 5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodotus tarafından
yazılmış olan metinler Koliselileri, Etiyopyalıları, Fenikelileri ve
Suriyelileri sünnet kültürüne sahip toplumlar olarak listeler.
Ancak Büyük İskender'in fethinin ardından Yunanların sünnetten hoşlanmaması
daha önce sünnetin uygulandığı pek çok halk arasında uygulama sıklığının
azalmasına neden oldu.
Makkabiler'in yazarı, Selevkos İmparatorluğunda bulunan birçok Yahudi erkeğin
sünnetli olduğunu gizlemeye çalıştıklarını veya sünnet işlemini tersine
çevirmeye çalıştıklarını, ancak bu şekilde çıplaklığın normal olduğu Yunan
spor salonlarında egzersiz yapabildiklerini yazar. Sünnetli olduklarını
gizleme yöntemlerinden biri, deriyi penisi kapatacak şekilde çekip ucunu
bağlamaktı. Bu şekilde sünnetli gibi görüneceklerdi.
Yahudi sporcular evlerine döndüklerinde, yaşlılar onların bağlanmış derilerini
görüp öfkelendiler. Uygulamaya bir son vermek için, sadece sünnet derisinin
tamamen çıkarılmasının yerine penisin altındaki ince ve hassas zarın
(frenulum) keskinleştirilmiş bir tırnakla yırtılmasını içeren Periah
uygulamasını başlattılar. [1]
İlk Makkabiler'de ayrıca, Helenistik bir imparatorluk olan Selevkos'ların,
Brit Milah olarak bilinen Yahudi sünneti uygulamasını yasakladığını, sünnet
eden kişileri sünnet ettikleri bebekler ile birlikte öldürdüğünü anlatır.
Sünnetin alt-ekvatoryal Afrika'da çeşitli etnik gruplar arasında antik kökleri
vardır ve hala savaşçı statüsüne ya da yetişkinliğe geçişlerini sembolize
etmek için ergenlik çağındaki erkek çocuklara sünnet uygulanmaktadır. [2] Yahudilikte sünnet geleneksel
olarak doğumdan sonraki sekizinci günde erkekler arasında uygulanmaktadır.
Erkek sünneti çoğu zaman ayinlerin karmaşık bir geleneğinin bir parçası olarak
batılı gezginler ile ilk temas sonrası Avustralyalı Aborjinler ve Pasifik
adalıları arasında ortak bir uygulama haline gelmiştir. Geleneksel olarak hala
nüfusun bir kısmı tarafından uygulanmaktadır. [3]
KÖKENLERİ
Erkek sünnetinin ilk çıkış noktası kesin olarak bilinmemektedir ve çeşitli
şekillerde başlamış olabileceği öne sürülmüştür:
Dini bir fedakarlık olarak,
Bir çocuğun yetişkinliğe girmesini işaret eden bir geçit töreni olarak
(Örneğin Antik Mısır, Afrika ülkeleri vs.)
Doğurganlığı sağlamak için bir sihir formu olarak,
Cinsel hazzı azaltmanın bir yolu olarak,
Düzenli yıkanmanın mümkün olmadığı durumlarda hijyene yardımcı olarak,
Daha yüksek sosyal statülere işaret eden bir araç olarak,
Düşmanları ve köleleri aşağılama aracı olarak,
Bir topluluğu diğer komşularından ayırmanın bir aracı olarak,
Mastürbasyon veya diğer toplumsal olarak yasaklanmış cinsel davranışları
engellemenin bir aracı olarak,
Aşırı zevkten kaçınmanın bir yolu olarak,
Bir erkeğin kadınlara çekiciliğini arttırmanın bir yolu olarak,
Kişinin acıya dayanma yeteneğinin bir kanıtı olarak,
Doğuştan sünnetli olan, yani Hipospadias hastalığı olan önemli bir lider
gibi sünnetli görünmek, [4]
Şeytanları kovmak için bir yol olarak, [5]
Sünnet derisinin kıvrım yerlerinde topaklanan kirli beyaz maddeden
(smegma) iğrenme nedeni olarak.
Sünnetin farklı nedenlerle farklı kültürlerde bağımsız olarak ortaya çıkması
mümkündür.
Sünnet derisine birtakım sihirli özellikler atfedildiğini söylemiştim. Sünnet
derisi çoğunlukla sarımsak ve soğanla birlikte bir ipe tutturulur ve yarası
iyileşene kadar sünnetli çocuğun boynuna ya da ayak bileği etrafına
asılırdı. [6] Şiraz'da
(İran'da bir şehir) sünnet derisi 40 gün boyunca bekleyerek kuruması ve toz
haline gelmesi için çocuğun ayak bileğine konur. Toz haline getirildikten
sonra nabit denen bir şeker ile karıştırılır ve çocuğa verilir. [7] Benzer bir
uygulama Horasan'da yapılmaktadır. Amacının yeniden diriliş gününde çocuğun
sağlam bir şekilde dirilmesini sağlamak olduğu bildirilmektedir. [8]
Sünnet derisinin bazen tavuklara veya horozlara verildiği de görülmektedir,
sebebi ise çocuğun bir savaşçı olarak büyüyeceğine inanılmasıdır. [9]
Sünnet derisinin bir Yahudi dükkan yada evine atılmasının çocuğun üzerinde
sakinleştirici bir etkiye sahip olduğuna; onu gömmenin ise çocuğu bilge ve
ihtiyatlı yapacağına inanılmaktadır. [10]
Kadınlar sünnet derisini çok istiyorlardı çünkü yutulmasının çoraklığı tedavi
edeceğine ya da erkek çocuğa hamile kalmalarına yardımcı olacağına
inanıyorlardı. [11] Sünnet
derisinin sihirli olduğu inancı nedeniyle yutulmasına Orta Doğu'daki Yahudi ve
Arap kadınları arasında rastlandığı kanıtlanmıştır. [12]
Ayrıca kadınların sünnet olan çocuklarının kurulmuş ve toz haline
getirilmiş sünnet derilerini kocalarının yemeğine bir aşk büyüsü olarak
gizlice koydukları bilinmektedir. [13]
SÜNNETİN ANTİK DÜNYADAKİ KÖKENLERİ
Altıncı Hanedanlığın (M.Ö. 2345–2181) Mısır'daki türbesinin sünnet konusunda
en eski belgesel kanıt olduğu düşünülmüştür. Sünnete dair en eski tasvir
Sakkara'daki kabristanda bulunan (M.Ö. 2400) yarı kabartma bir antik kitabın
okunmasıyla birlikte su yüzüne çıkmıştır. Kabartmada şu gibi yazılar
bulunmaktadır:
"Merhem ona yardımcı olur."
"Onu [adamı] düşmemesi için tutun".
Mısır hiyerogliflerinde "penis" sünnetli ve dik biçimde tasvir
edilmiştir. En eski yazılı metinde toplu sünnet tarifi vardır ve burada Uha
adlı bir 23 yaşındaki Mısırlı bir adamın sünnet acısına tahammül etme
kabiliyetine sahip olduğu yazar. Bu antik metnin okunabilen kısımlarında
toplu sünnete dair şöyle bir kısım göze çarpmaktadır. Şöyle yazar: "Ben 120
adamla birlikte sünnet olunduğumda..." [14]
Ankmahor'un (Ankhmahor) mezarındaki gözden geçirilmeye değer bir
tasvir vardır. Kral Teti'nin (M.Ö. 2355-2343) hüküm sürdüğü 6.hanedanlık
döneminde eski Mısır'daki sünnet eylemlerine dair en eski tasvirdir.
Ankmahor'un mezarı küçüktür fakat yüksek rütbeli biri olduğundan mezarı
kabartma oymalar ile güzelce dekore edilmiştir. Teti'nin piramit alanında
bulunur. Onun sıfatları bütün kralların çalışmalarının gözetmenlerini ve iki
hazinenin gözetmeni olan Maat rahibi ve lektör rahibini içeriyordu. [15]
Bu kabartma sünnet olan iki adamı gösteriyor. Bu sahne önceleri farklı
şekillerde yorumlanmıştı fakat sağdaki çıplak adamın şu sözlerinin yazılı
olduğu yazıt sayesinde yanlış anlaşılmaların üstesinden gelinmiş oldu: "kesmek, gerçekten, tamamen" (sin vnnt r mnx).
Onun önünde diz çökmüş
olan adam ise şöyle diyor: "dikkatlice devam
edeceğim" (iv (.i) r irt r nDm).
Solda çıplak erkeği tutarak orada sabitleyen bir adam diğer tarafta onun
önünde sünneti gerçekleştirmek için diz çöken biri var. Diz çökmüş adamın
önündeki glifler onu bir Hm-kA yani ölüm rahibi olarak tanımlıyor.
Yazıtta ayaktaki adama sünnet olacak kişiyi sabitlemesi söyleniyor: "Çabuk tut onu. Bayılmasına-düşmesine izin verme" (nDr sv m rdi dbA.f ).
Sabitleyici şöyle cevaplıyor: "İstediğiniz gibi
yapacağım" (iri.i r Hst.k). [16]
Herodot M.Ö. 5. yüzyılda Mısırlıların “temizlik için sünnet yaptıklarını,
temizlik fikrinin alımlı olmaktan çok daha iyi olduğunun düşünüldüğü
dolayısı ile temizlik amacı gözeterek uyguladıklarını” yazmıştır. [17]
Gollaher ise eski Mısır'daki sünnetin çocukluktan yetişkinliğe geçişin bir
işareti olarak görmüştür. Vücuttaki değişimin ve sünnet ayininin çok eski
antik gizemlere erişim hakkı sağladığından bahseder. [18]
Sünnet sonrası erişim hakkı kazanılan bu gizemlerin neler olduğu yani
içeriği belirsizdir ancak büyük olasılıkla Mısır dininin merkezinde bulunan
efsane, dua ve büyülü olduğuna inanılan sözlerdir. Örneğin Mısır Ölüler
Kitabı güneş tanrısı Ra'nın kendini kestiğini ve ondan akan kanın iki küçük
koruyucu tanrıyı yarattığını anlatır. Mısır Medeniyeti Uzmanı Emmanuel
Vicomte de Rougé bunu bir sünnet eylemi olarak yorumlamaktadır. [19]
Sünnetler ayin eşliğinde taş bıçak kullanılarak halka açık bir törenle
gerçekleştiriliyordu. Toplumun üst kademeleri arasında daha yaygın olduğu
düşünülmekte olup yaygın olmasa da sosyal düzenin aşağı kısmının da sünnet
prosedürünü gerçekleştirdiği bilinmektedir. [20]
Eski Mısır'da, dulların definlerinde acımasız bir şekilde her iki cins için tören düzenlenir ve onların doğurganlık tanrılarını memnun etmek için bir kurban ayini olarak sünnet uygulaması yapılırdı.
Eski Mezopotamya'da ise genç
çocukların genital organının vahşice kesildiği ve doğurganlık tanrıçasını
memnun etmek için sunulduğu şenlikler vardı.
Sünnet ayrıca Mısır'da ve çevresinde yaşayan bazı Semitik halklar
tarafından da benimsenmiştir. Herodotus sünnetin sadece Mısırlılar
tarafından benimsenmediğini, Etiyopyalılar, Fenikeliler, 'Filistinli
Suriyeliler', 'Terme ve Bartın Çayları çevresinde yaşayan Suriyeliler ve
onların komşuları Makronlar tarafından da benimsenerek uygulandığını
bildirmiştir. Ancak “Yunanlılar Fenikeliler ile ticaret yapmaya
geldiklerinde Mısırlıların bu geleneği takip etmekten vazgeçip
çocuklarının sünnetsiz kalmasına izin verdiklerini” de belirtmektedir.
[21]
İncil'deki Yaratılış bölümüne göre Tanrı İbrahim'den kendisini, ev halkını
ve kölelerini sünnet etmesini ve bunu aralarındaki sonsuz bir antlaşma
olarak görmesini söyler. Sünnet edilmeyenlerin ise kendi halklarından
ilişiği kesilecekti.
Bakalım bu konu Yaratılış 17:10-14'de nasıl geçiyor:
“Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki
erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet
aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da
soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz
günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca
sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle
sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek
antlaşmamın simgesi olacak. Sünnet edilmemiş her erkek halkının
arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.”
İncil'de bulunan sözleşmeler genellikle bir hayvanı parçalayarak
mühürlenmektedir; bunun anlamı, sözleşmeyi bozan şahıs veya tarafın benzer
bir kadere maruz kalacağıdır. İbranicede bir antlaşmayı mühürlemek
anlamına gelen fiilin karşılığı tam anlamıyla "kesmek"tir. Yahudi
akademisyenler tarafından sünnet derisinin kesilmesinin sembolik olarak bu
tür bir antlaşmayı temsil ettiği varsayılmaktadır. [22]
Yeşu 5:2-7'ye göre Musa sünnetli olmayabilir hatta onun
oğullarından birinin ve çölde seyahat ederken onu takip edenlerin bir
kısmının sünnetli olmadığı anlatılır.
Bu arada RAB, Yeşu’ya şöyle seslendi: “Kendine taştan bıçaklar yap
ve İsrailliler’i eskisi gibi sünnet et.”
Böylece Yeşu taştan yaptığı bıçaklarla İsrailliler’i
Givat-Haaralot’ta sünnet etti. Bunu yapmasının nedeni şuydu:
İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşabilecek yaştaki bütün
erkekler, Mısır’dan çıktıktan sonra çölden geçerken ölmüşlerdi.
Mısır’dan çıkan erkeklerin hepsi sünnetliydi. Ama Mısır’dan
çıktıktan sonra yolda, çölde doğan erkeklerin hiçbiri sünnet
olmamıştı. İsrailliler Mısır’dan çıktıklarında savaşacak yaşta
olanların tümü ölünceye dek çölde kırk yıl dolaştılar. Çünkü RAB’bin
sözünü dinlememişlerdi. RAB bize verilmek üzere atalarımıza söz
verdiği süt ve bal akan ülkeyi onlara göstermeyeceğine ant içmişti.
RAB onların yerine çocuklarını yaşattı. Sünnetsiz olan bu çocukları
Yeşu sünnet etti. Çünkü yolda sünnet olmamışlardı.
Mısır'dan Çıkış 4:21-26'da ise Tanrı, Musa'nın karısı
Sippora'yı Musa'yı öldürmekle tehdit edince tüm oğullarını sünnet
ettiriyor:
RAB Musa’ya, “Mısır’a döndüğünde, sana verdiğim güçle bütün
şaşılası işleri firavunun önünde yapmaya bak” dedi, “Ama ben onu
inatçı yapacağım. Halkı salıvermeyecek. Sonra firavuna de ki, ‘RAB
şöyle diyor: İsrail benim ilk oğlumdur. Sana, bırak oğlum gitsin,
bana tapsın, dedim. Ama sen onu salıvermeyi reddettin. Bu yüzden
senin ilk oğlunu öldüreceğim.’ ”
RAB yolda, bir konaklama yerinde Musa’yla karşılaştı, onu öldürmek
istedi. O anda Sippora keskin bir taş alıp oğlunu sünnet etti,
derisini Musa’nın ayaklarına dokundurdu. “Gerçekten sen bana kanlı
güveysin” dedi. Böylece RAB Musa’yı esirgedi. Sippora Musa’ya
sünnetten ötürü “Kanlı güveysin” demişti.
HELENİSTİK VE YAHUDİ KÜLTÜRÜNDE SÜNNET
Hodges'e göre antik Yunan'da insan formunun estetiği, sünneti "zaten
mükemmel şekilli bir organın bir parçalanması" olarak değerlendiriyordu.
Dönemin Yunan sanat eserleri, Satir (yarı keçi yarı insan) ve barbar
tasvirleri hariç olmak üzere genelde penisleri sünnet derisi (bazen zarif
detaylarda) ile birlikte yani sünnetsiz olarak resmetmiştir. [23] Sünnetli penisin doğru
olan bir şeyi bozmak olarak görülmesinden dolayı Helenistik dönemlerde
daha önce bunu uygulamış olan birçok halk arasında bile sünnet sayılarında
azalma oldu.
Mısır'da ise sadece papaza ait kast sınıfı sünneti devam ettirdi ve 2.
yüzyıla gelindiğinde Roma İmparatorluğu'ndaki sünnet olan tek grup
Museviler, Yahudi Hristiyanlar, Mısırlı rahipler ve Nebatilerdi.
Nebatiler, Kuzey Arabistanlı, Ürdünlü, Kenanlı Araplardı. Fırat Irmağından Kızıldeniz'e kadar olan bölgede ve Suriye ile Arabistan
arasındaki vahalarda, Nebate adı verilen alanda yaşayan
Araplardı.
Sünnet uygulamalarının bir sürü yapılış şekli vardı. el-Asir
vilayetindeki Arapların uyguladığı sünnet işlemi gerçekten korkunçtur ve
muhtemelen yapılış nedeni acıya dayanılabildiğinin, bir savaşçı
olunduğunun göstergesidir.
Burada yapılan sünnete "kazıma" deniyordu. Bu deriyi soyma işlemiydi.
Sünnet edilen 10-12 yaşındaki genç sağ elinde bir mızrak tutarak yerden
yüksek bir alana yerleştirilirdi. Kabile üyeleri sünnet olan gencin
dayanıklılık ve cesaretini gözlemlemek için onun yanında durur ve
sünnetçi, jilet kadar keskin olan bir hançer ile işlemi
gerçekleştirirdi. Önce göbek deliğinin hemen altındaki göbek boyunca
deriyi keserek yüzeysel bir kesi yapar ve iki kasıktan aşağı doğru
benzer kesiler yaparak devam ederdi. Ardından üst deriyi kesiklerden
aşağıya doğru yırtıp testisleri ve penisi yüzerek sünnet derisini
keserdi. Önemli bir nokta vardı ki tüm bunlar olurken gencin elinde
tuttuğu mızrak titrememeliydi. [24]
İbrahimi dinlerin coğrafyasında sünnet dendiğinde akla gelen ilk toplum
Yahudilerdi. Sünnet, Yahudi olmayanlar arasında o kadar az görülen bir
durumdu ki, sünnet Roma mahkemelerinde birinin Yahudi olduğunun kesin
kanıtı olarak görülüyordu.
Romalı tarihçi Suetonius, Roma İmparatoru Domitianus'un (Domitian) biyografisinde
(12.2) 90 yaşındaki bir adamın soyulduğu bir mahkeme sürecini
anlatmaktadır. Adamın soyulmasının sebebi ise Roma'nın Yahudilere
uyguladığı kafa vergilerinden kaçıp kaçmadığına karar vermektir. Bu yüzden
adam mahkeme önünde çıplak kalacak şekilde bırakılmış, sünnetli olup
olmadığına bakılmıştır. [25]
Helenistik dünyanın kültürel baskısı altında yapılan sünnetlerde oldu:
Yehudalı Kral Yohanan Hurkanus İdilleri fethettiğinde halkı sünnet olmaya ve Museviliğe geçmeye zorladı fakat onların ataları olan Edomitler
Helenistik dönem öncesinde zaten sünneti uygulamışlardı.
Eskiden sünnet edilmiş bir penisin sünnetsiz gibi görünmesini sağlayan
teknikler M.Ö. 2. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu teknikte sünnet derisinin
kalıntılarından bir kısmı zamanla penis ucunu kaplaması için yeterince
gerilmiş hale gelene kadar bakırdan yapılmış bir ağırlıkla asılırdı. 1.
yüzyıl yazarı Celsus (Kelsos) yaptığı bilimsel incelemesi "De Medicina"da sünnet
derisi restorasyonu için 2 teknik açıkladı. [26]
Bunlardan birinde cilt penis ucunun tabanı etrafında kesilerek
gevşetiliyor, daha sonra deri penis ucunun üzerine geriliyor ve sünnetsiz
bir penis görünümünü verilerek iyileşmeye bırakılıyordu. Bu uygulama
mümkündü çünkü İncil'de (Yahudi İncili = Tevrat) Milah olarak isimlendirilen sünnet antlaşması
nispeten küçük bir sünnetti. Bu sünnete göre sadece penis ucunun ötesine
uzanan sünnet derisinin kesilmesi gerekiyordu. Buna karşılık olarak Yahudi
dinî yazarları 1. Makkabiler ve Talmud'daki İbrahim'in antlaşmasından
dolayı bu tür uygulamaları kınadılar. [27]
Bu girişimler ve diğer nedenlerden ötürü sünnet prosedürüne ikinci bir
radikal adım eklenmiştir. Bu işlem "Birit Periah" olarak adlandırılmıştır.
Bu aşamada "coronal sulcus" denen işlem uygulanarak sünnet derisi daha
geriden, penis ucunun arka sırtına kadar kesiliyor sonra birtakım
işlemlerle penis ucunun altından yeni derinin gelmesi sağlanıyordu.
[28] Daha sonra Talmud
döneminde (M.S. 500-625) Metzitzah olarak bilinen üçüncü bir yöntem
uygulanmaya başlandı. Bu aşamada, mohel, yani Yahudilerde sünneti yapan kişi, kötü olduğuna inanılan kanları çıkarmak için sarılı sünnetten ağzıyla kan
emerdi. Tüberküloz ve zührevi hastalıklar gibi enfeksiyonların gerçekleşme
olasılığını artırdığı için çok sonraki dönemlerde moheller kan emmek için bebeğin penisi üzerine bir cam tüp yerleştirip onu kullanırlardı. Birçok
Yahudi sünnet ayininde Metzitzah'ın bu aşaması ortadan kaldırılmıştır.
[28]
İlk Makkabiler "Brit milah"ın uygulanmasını yasakladığını, bunu yapanların
ve bu işleme tabi tutulan bebeklerin bile ölümle cezalandırdığını
söylüyor.
1. yüzyıl yazarlarından, İskenderiyeli, Ortodoks Yahudi bir filozof olan Filon (MÖ. 20-MS. 50), sağlık,
temizlik ve doğurganlık da dahil olmak üzere çeşitli gerekçelerle Yahudi
sünnetini savundu. [29] Ayrıca sünnetin mümkün
olduğu kadar erken bir zamanda yapılması gerektiğini düşünerek kişinin
kendi özgür iradesiyle yapılmasının mümkün olmayacağını düşünmüştür.
Sünnet derisinin spermin vajinaya ulaşmasını engellediğini ve bu nedenle
de milletin nüfusunu arttırmanın bir yolu olarak yapılması gerektiğini
iddia etmiştir. Ek olarak sünnetin cinsel hazzı azaltmak için etkili bir
yol olduğunu ve yapılması gerektiğini belirtti. [30]
Yahudi filozof Maimonides (Musa bin Meymun, 1135–1204) sünnetin imanın tek göstergesi
olduğu konusunda ısrar etti. Yapmanın çok zor olduğunu ancak “bazı
dürtüleri bastırmak” ve “ahlaki açıdan kusursuz olanı” başarmanın yolu
olarak sünneti onayladı. Zamanın bilgeleri sünnet derisinin cinsel hazzı
arttırdığını fark etmişti. Maimonides koruyucu derinin kesilmesinin ve kan
kaybının penisi zayıflattığını, böylece bir erkeğin şehvetli düşüncelerini
azaltmada ve daha az zevkli bir şekilde seks yapmada etkili olduğunu
belirtmiş ve şöyle demiştir: [31]
"Bilgelerimiz net bir şekilde "Bir kadının cinsel birliktelik yaşadığı
sünnetsiz bir adamdan ayrılması zordur" der. Sanırım sünnetin
emredilmesinin en iyi nedeni budur." [32]
13. yüzyılda, Maimonides'in, Fransız öğrencisi (Isaac ben Yediah)
sünnetin bir kadının cinsel isteğini azaltmanın etkili bir yolu olduğunu
iddia etti. Sünnet olmamış bir adamla birlikte her zaman orgazm olduğunu
ve böylece cinsel iştahının hiçbir zaman yerine gelmediğini ancak sünnetli
bir adamla "orgazmda büyük ısı ve yanma nedeniyle" hiç zevk almadığını
söyledi. [33]
SÜNNETİN HRİSTİYAN DÜNYASINDAKİ DÜŞÜŞÜ
Elçilerin İşleri 15'de Kudüs Konseyi Hristiyanlığa yeni geçenlerde
sünnetin gerekip gerekmediği konusunu ele aldı. Hem Aziz Petrus (Simon Peter, d. MS 30; ö. MS 64-68) hem de Âdil Yakup (diğer adları: James the Just, İsa'nın kardeşi Yakup, Rabbin kardeşi Yakup), Yahudi olmayanların dine geçişinde sünnete ihtiyaç olmadığını
söyleyince tüm konsey sünnetin gerekli olmadığına karar verdi.
Ancak, Elçilerin İşleri 16 ve Pavlus'un Mektuplarındaki birçok referans
uygulamanın hemen ortadan kaldırılmadığını göstermektedir. Örnek olarak
bazı ayetleri inceleyelim:
Elçilerin İşleri 16:1–3' de Pavlus'un bir Yunan'ı sünnet
ettirdiğini görüyoruz:
1. Pavlus, Derbe ve Listra’ya da uğradı. Listra’da Timoteos adında bir
İsa öğrencisi vardı. Annesi imanlı bir Yahudi, babası ise Grek’ti.
2. Listra ve Konya’daki kardeşler ondan övgüyle söz ediyorlardı.
3. Timoteos’u kendisiyle birlikte götürmek isteyen Pavlus, oralarda
bulunan Yahudiler yüzünden onu sünnet ettirdi. Çünkü hepsi, babasının
Grek olduğunu biliyordu.
Romalılar 3:1-2'de Tarsuslu Paul Yahudi sünnetini övüyor gibi
görünmektedir:
1. Öyleyse Yahudi’nin ne üstünlüğü var? Sünnetin yararı nedir?
2. Her yönden çoktur. İlk olarak, Tanrı’nın sözleri Yahudiler’e emanet
edilmiştir.
Fakat bununla çelişir bir şekilde 1.Korintliler 7:18-19'da sünnet
önemli değildir vurgusu yapılır:
18. Biri sünnetliyken mi çağrıldı, sünnetsiz olmasın. Bir başkası
sünnetsizken mi çağrıldı, sünnet olmasın.
19. Sünnetli olup olmamak önemli değildir. Önemli olan, Tanrı’nın
buyruklarını yerine getirmektir.
Galatyalılar 6:11-13'de ise sünnet ettirmek isteyenler etiyle
övünmekle suçluyor ve sünnet karşıtlığı artışa geçiyor:
11. Bakın, size kendi elimle ne denli büyük harflerle yazıyorum!
12. Bedende gösterişe önem verenler, yalnız Mesih’in çarmıhı uğruna
zulüm görmemek için sizi sünnet olmaya zorluyorlar.
13. Oysa sünnetlilerin kendileri bile Kutsal Yasa’yı yerine getirmiyor,
sizin bedenlerinizle övünebilmek için sünnet olmanızı istiyorlar.
Daha sonra ise Filipililer 3:2-3'de Hristiyanlar "bozulmaya" karşı
uyarılıyor:
2. Kötülük yapan o adamlardan, o köpeklerden sakının; o sünnet
bağnazlarından sakının!
3. Çünkü gerçek sünnetliler Tanrı’nın Ruhu aracılığıyla tapınan, Mesih
İsa’yla övünen, insansal özelliklere güvenmeyen bizleriz.
Yahudi Hristiyanlar "sünnet olanlar" veya sünnetli Hristiyanlar olarak
adlandırılırken sünnet daha çok Yahudi erkeklerle ilişkilendirilmiştir.
Sünnetli-sünnetsiz terimleri genel olarak Yahudiler ve Yunanlılar anlamına
gelmekteydi. [34]
Bununla birlikte, 1. yüzyıla ait Yehuda Eyaleti'nde artık sünnetli olmayan
bazı Yahudiler, ve bazı Yunanlılar ve Mısırlılar, Etiyopyalılar ve Araplar
gibi başkaları da vardı. Thomas'ın 53. Müjdesi'ne göre İsa şöyle diyor:
53. Havarileri ona dediler : Sünnet faydalı mı değil mi ? Onlara dedi:
Eğer faydalı olsaydı, babaları onları daha annelerindeyken sünnet
ederdi. Ama Ruh’taki gerçek sünnet çok faydalı.!
Thomas 53 ile Pavlus'un Romalılar 2:29'u, Filipililer 3:3, Korintliler
7:19, Galatyalılar 6:15 ve Koloseliler 2:11–12 arasında paralellikler
bulunmaktadır.
Yuhanna 7:23'de İsa Şabat gününde uyguladığı şifa için onu
eleştirenlere cevap veriyor:
23. Musa’nın Yasası bozulmasın diye Şabat Günü biri sünnet ediliyor da,
Şabat Günü bir adamı tamamen iyileştirdim diye bana neden kızıyorsunuz?
Kudüs İncili: Şimdi eğer bir adam Musa'nın Yasası'nın bozulmaması
için Şabat günü sünnet edilebiliyorsa bir erkeği Şabat gününde sağlıklı ve
eksiksiz yaptığım için bana neden kızgınsın?
Bu metinler penisin sünnet edilmesinin onu iyileştirdiği üzerine gelişen
Tanrısal inanca ya da sünnet uygulaması üzerine bir eleştiri olarak
görülmüştür. [34]
Avrupalılar, Yahudiler hariç erkek sünnetini hiç uygulamamışlardı fakat
silahlı seferberlik kralı Vamba'nın sivil topluma karşı zulüm yapan
herkesi sünnet ettirdiği Vizigot İspanya'sında nadir bir istisna meydana
gelmiştir. [35]
Katolik Kilisesi, Mısır'ın en eski halklarından Kıptilerin (Koptlar) ve Katoliklerin sünnet uygulamalarını sonlandırmak için sünnetin ahlaki bir günah olduğunu söyleyerek sünneti ve yaptıranları kınamıştır. 1442'de Basel-Floransa
Konseyi'nde sünnet uygulamasına karşı emir verdi. Bu karar, vaftiz edilmenin sünnetin yerine geçtiği inancına dayanıyordu (Kol. 2:11–12). [36]
Birleşmiş Milletler Aids Programı'na (UNAIDS) göre bu konseyde Papa
sünnetin Hristiyanlar için gereksiz olduğunu belirtti. [37]
18. yüzyılda Edward Gibbon sünneti yalnızca Yahudiler ve Türkler
tarafından uygulanan "tuhaf bir sakatlama-bozma" olarak ve "acı verici,
sıklıkla tehlikeli bir ayin" şeklinde nitelendirdi... (R. Darby) [38]
Londra'da 1753'te Yahudilere eşit haklar vermek için bir öneri yapıldı.
Yahudilere eşit haklar verilmesinin evrensel sünnet anlamına geldiği
korkusunu yayan zamanın broşürcüleri tarafından şiddetle karşı çıkıldı.
Erkekler korunmaya ve savunmaya çağrıldı:
"Mülkünüzün en iyisini ve onun tehdit altındaki sünnet derilerini
koruyun!" Seksle ilgili popüler inançların, erkeklikle ilgili korkuların ve
Yahudiler hakkındaki yanlış kavramların sıra dışı bir şekilde dışa
vurulması aynı zamanda dönemin erkeklerinin kendi üreme organlarını ve
sünnet konusunu nasıl dikkate aldığının çarpıcı bir göstergesiydi.
(R.Darby) [38]
Bu olumsuz tavırlar 19. yüzyıla kadar devam etti. İngiliz kaşif Sir
Richard Burton, "Hristiyan aleminin sünnet uygulamasından korktuğunu ve
nefret ettiğini" gözlemledi.
İSLAM TOPLUMLARINDA SÜNNET Kur'an'da sünnet ile ilgili herhangi bir ayet-sure GEÇMEMEKTEDİR!
Bunu okuyunca bana küfretmeye kalkacak olan dostlardan rica ediyorum
Google'a "Kur'an'da sünnetten bahsedilir mi?" yazıp arasınlar yada gidip
en güvendikleri hocalarına sorsunlar, hiç olmadı evdeki Kur'an'ı açıp
baksınlar. Görecekler ki kesinlikle hiçbir ayette sünnetten
bahsedilmemektedir.
Sünnet uygulaması sadece bazı hadislerde geçmektedir. Bu yüzden de
hadislere inanmam, güvenmem yada "benim için tek kaynak Kur'an'dır" diyen
arkadaşlarımızın içinde oldukları çelişkiyi görmeleri gerekir.
Şimdi sünnetin geçtiği bazı hadislere bakalım:
"Doğuştan insan ruhuna yakışan hususlardan bir kısmı şunlardır: Ağzı
su ile yıkayıp çalkalamak, buruna su çekmek ve temizlemek. Bıyıkları
kesmek (veya kısaltmak), tırnakları kesmek, koltuk altının kıllarını
gidermek, etekteki kılları gidermek ve sünnet olmak." [39]
"Hiç kuşkusuz ilk misafir edinen, ilk defa don giyen ve ilk kez sünnet
olan Hz. İbrahim'dir." [40]
"Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet
olmak, güzel koku sürünmek, misvak kullanmak ve evlenmek." [41]
"Peygamberimiz (s.a.s)'e geldim ve İslamiyet'i kabul ettim. Bunun
üzerine Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurdular: 'Kendinden küfrün
kıllarını at ve sünnet ol.' " [42]
"Sünnet (hıtan), erkeklere sünnet, kadınlar için
fazilettir." [43]
Günümüzde zaman zaman doğuştan sünnetli olan çocuklarla
karşılaşırız ve Hipospadias adı verilen bu hastalık ciddi sonuçlar
doğurabilmektedir.
Bazıları Muhammed'in “Peygamber” olduğunun göstergesi olarak sünnetli
doğduğu efsanesine inanmaktadırlar. Çünkü inanışa göre Allah onu
mükemmel bir biçimde yaratmıştır.
Bu inanış ise apayrı bir çelişki içerir çünkü eğer Allah Muhammed'i
kusursuz yani sünnetli yarattı ise, Allah'ın sünnetsiz yarattığı
insanlar kusurlu mudur? Hani Allah kusursuz ve eksiksiz yaratandı? hani
hata yapmaz, eksik yaratmazdı?
Bazı Müslümanlar, Eski Ahitte yazanların geçerli olduğunu, bu nedenle
İbrahim ile Tanrı arasındaki sünnet anlaşmasına bağlı kalınması
gerektiğini düşünürler. Tevrat değiştirilmiştir diyenlerin sünnete
açıklama getirirken Tevrat metinlerini delil göstermeleri büyük bir
çelişkidir. Değiştirilen ya da hatalı olduğu iddia edilen bir kaynağın
içinden seç, beğen, al yapılamaz.
Bunca kaynak gösteriyor ki; sünnet Yahudilere antik Mısır'dan, Müslümanlara da Yahudilerden geçmiştir. Yani "sünnet" tıpkı İslamiyet'teki birçok inanış, metin ve gelenek gibi başka toplumlardan, onların dinlerinden alınmış, uygulamaya başlanmıştır.
KAYNAKLAR
Griffin G. Decircumcision. p.17 (1992)
Marck, J. "Aspects of male circumcision in sub-equatorial
African culture history" (1997); Health Transit Review. 7 Supll:
337–360.
Morrison J. "The origins of the practices of circumcision
and subincision among the Australian aborigines". The Medical
Journal of Australia. 1 (3): 125–7. (1967)
"SHEM". The Jewish Encyclopedia. 2013-12-17] , [Amin Ud,
Din M (2012). "Aposthia-A Motive of Circumcision Origin". Iranian
Journal of Public Health. 41: 84.
Alphabet of Ben Sirah, Question #5 (23a–b)
M. Dānešvar, Dīdanīhā wa šanīdanīhā-ye Īrān, 2nd ed., 2 vols., Tehran, 1327 Š./1948. I, pp. 31, 59
A.g.e., II, s. 56
E. Šakūrzāda, ʿAqāyed o rosūm-e mardom-e Ḵorāsān, 2nd ed., Tehran, 1363 Š./1984. p.167; Massé, Croyances, p. 53
M. Katīrāʾī, Az ḵešt tā ḵešt, Tehran, 1348 Š./1969. p. 41-42 | Šakūrzāda, a.g.e., p. 167 | Ṣ. Hedāyat, Neyrangestān, Tehran, 1342 Š./1963. p. 195
Katīrāʾī, a.g.e., p. 41-42
Dānešvar, a.g.e. p. 56; Katīrāʾī, a.g.e., p. 41; Hedāyat, a.g.e., p. 116;
Šakūrzāda, p. 167
Patai, 1987, p. 160; E. Westermark, Ritual and Belief in Morocco, 2 vols. 1926. II, p. 427; F. Legey, The Folklore of Morocco, 1935. p. 107, 175
Massé, Croyances, p. 53
Gollaher (2000) Circumcision: A History Of The World's Most Controversial Surgery. p. 2
Kanawati, N. and A. Hassan 1997, The Teti Cemetery at Saqqara II: The Tomb of. Ankhmahor : pp. 11-12
Mark Popovsky (2010). "Circumcision". In David A. Leeming; Kathryn
Madden; Stanton Marlan. Encyclopedia of Psychology and Religion.
pp. 153–154
Hodges, F. M. (2001). "The ideal prepuce in ancient Greece
and Rome: male genital aesthetics and their relation to
lipodermos, circumcision, foreskin restoration, and the
kynodesme". The Bulletin of the History of Medicine. 75 (3):
375–405
Arabian Nights, Sir Richard Burton, Footnote 180
Suetonius (translated and annotated by J. C. Rolfe) (c. 110). "De
Vita Caesarum-Domitianus". Ancient History Sourcebook at
fordham.edu. The Romans applied the term
curtus (lit., "cut short") to circumcised men at least in poetic
contexts, e.g. at Horace, Sermones i.9.70
Rubin, J. P. "Celsus' decircumcision operation:
medical and historical implications". Urology. 16 (1): 121–4. (1980)
Hall, R. G. "Epispasm: circumcision in reverse".
Bible Review: 52–7. (1992)
Peron, James E. "Circumcision: Then and Now". Many
Blessings (vol. III). pp. 41–42. (2000)
Philo Judaeus. "A Treatise on Circumcision"
Gollaher 2000, a.g.e., p. 13
Gollaher 2000, a.g.e., p. 21; The Guide of the Perplexed. Translated and
with an Introduction and Notes by Shlomo Pines. Chicago: Univ. of
Chicago Press, 1963, Part III, ch. 49, p. 609. Moses Maimonides
(translated by Shlomo Pines) (1963). "Guide to the Perplexed by".
University of Chicago; Maimonides, Moses (translated by Michael
Friedländer) (1885). The Guide of the Perplexed. London: Trübner
and co. pp. 267–9; Lisa Braver Moss. "Circumcision: A Jewish
Inquiry"
Maimonides Rabbi. A Guide for the Perplexed (trans. M.
Friedlander). 1956
Davis, Dena S. "Male and female genital alteration:
a collision course with the law". Journal of law-medicine. 11:
487–570. (2001); Gollaher 2000, a.g.e., p. 22
Michael Glass. "The New Testament and
Circumcision". Circumcision Information and Resource Pages (2001)
Julian of Toledo. Historia rebellionis Paulli adversus Wambam
Gothorum Regem. p. 10. reprinted in Jacques Paul Migne,
ed. (1862). Patrologiæ cursus completus, seu bibliotheca
universalis, integra, uniformis, commoda, oeconomica, Omnium SS.
Patrium, Doctorum scriptoriumque, eccliasticorum. pp. 771–774
"Eccumenical Council of Florence and Council of Basel". EWTN
Global Catholic Television Network Library
"Male Circumcision: context, criteria and culture". UNAIDS.
2007-02-26
Robert Darby. "A short history of the world's most controversial
surgery". Circumcision Information Australia. A review of David L.
Gollaher (2000), a.g.e.