HABERLER
Dini Haber

TURAN DURSUN, BAHRİYE ÜÇOK VE DİĞERLERİ

Ek isimleri de vardı onların, aydınlanma savaşçısı bunlardan sadece birisiydi. Ne oldu da canlarına kıydılar? Kime ne kötülük yapmışlardı. Tek suçları çoğunluktan farklı düşünmek miydi sizce?

Gelin birlikte irdeleyelim bu vakaları. Farklılıklar hemen her toplumda istenmeyen durumlardır. Toplumun kendi iç dinamikleri çerçevesinde bazı standartlar vardır. Bu standartları belirleyen birçok faktör bulunur. İnançlar, örf ve adetler, gelenekler, değerler, coğrafi konum vb. bu faktörlere örnek verilebilir.

Gençleri ele alalım. Toplumda bazı gelenekler ışığında farklı saç kesimleri ve giyim tarzları hemen dikkat çeker. Mora boyanmış saçlar, hafif dekolte elbiseler, muhafazakar kesim için kapalı kabul edilse bile canlı renkler taşıyan elbiseler hemen dikkat ve tepki çeker. Kızlarda asimetrik küt saçlar, kazıtılmış saçlar görüldü mü hemen yaftalar yapıştırılmaya başlar. Erkeklerde durum farklı değil. Hafif bakımlı isen yandın “Sen top musun la?” cümlesi ile başlayan cümleler ardı ardına gelir.

Peki neden bu tepkileri alırsınız? Karar size ait olmalı değil mi? Ama olmaz, olamaz. Bu milletin değerleri var. İnançları var. Örf adet ve gelenekleri var. Uymak zorundasın. “Ya sev Ya terk et”. Felsefe bu. Gavur muyuz biz? Neden onlara benzemeye çalışıyorsun? Vb. vb. soru cümleleri gelir insancıklardan. Önce tepki verirsin. Sonra alışınca duymamazlıktan gelirsin.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Belki sizin bile kaç kez başınıza gelmiştir. Bu gibi farklılıklar onların yaşam tarz ve alanlarına müdahale olmadığından size gelen tepkiler en fazla sözlüdür. Ancak bunun bir üst kademesi de var; Hemşire Ayşegül TERZİ vakası en basit örnek. Kısaca hatırlayalım. Bu kızımız şort giymişti. Beyni bacak arasında evrilmiş olan bir insanımsı bu duruma tepki olarak, şehvetinin arttığını gerekçe göstererek kıza fiziki müdahalede bulunmuştu. A.KARA dostumuzun bir yazısında bahsettiği, ramazan ayında dondurma yiyen çocuklara tepki veren insanımsılar diğer bir örnekti. Yani sizin farklılığınızın dozu arttıkça, karşılaştığınız tepki de artıyordu. Bir orantı vardı kısacası. Sanki görünmez bir tablo vardı karşımızda, farklılığınız seviye kaç ise, ona karşılık geren seviye de tepki alıyordunuz.

İşte Turan DURSUN, Bahriye ÜÇOK, Konca KURİŞ ve benzerleri bunun kurbanı idi. Onların farklılık seviyesi yüksekti. Farklılık terimini özellikle kullanıyorum, çünkü bu kişiler sizin yaşam alanınıza müdahale etmedi. Cebinizdeki parayı çalmadı veya sizden bir şeyi gasp etmedi. Sevdiklerinize zarar vermediler. Ancak suçları büyüktü. Neden? İnançlara saldırmışlardı (!). saldırı kelimesini duyunca yanlış anlamayın. Top ve tüfek kullanmadılar. Sadece kalem kullandılar.

Turan DURSUN’ un fikirlerine katılırsınız ya da katılmazsınız. Sevmiyorsanız okumazsınız. Bir zamanlar Kocaeli ilinin İzmit ilçesinde bir belediye başkanı vardı. Yanılmıyorsam Sefa SİRMEN. Bu adam şehir halkına iki uydu kanalı hediye etmişti. 90’ların başıydı. O dönem uydu kanalı seyretmek elit tabakanın ayrıcalığı idi. Bu adam bu halk bu ayrıcalıktan yararlanmalı deyip dev çanaklar ile vatandaşlarına 2 uydu kanalı hediye etmişti. O dönemin RTL ve Eurosport kanalları. RTL televizyonunda haftanın bir akşamı Tutti Frutti isimli müstehcen bir yarışma programı vardı. Türkiye saati ile gece 2'lere denk gelen saatlerde. Bir kısım ayaklandı: “din elden gidiyor, sapkınlık diz boyu, rezalet!!” diye. Sefa SİRMEN yanıt vermişti: "o saatlerde ayakta çocuk zaten yok, ayrıca sıkıntı ise bu kanalları televizyonunuzun frekansından silebiliyordunuz". Kısaca seyredip seyretmemek kişiye kalıyordu. Çocukların zaten izleme imkanı yoktu. Bu örneği vermemin sebebi, Turan DURSUN’u beğenmiyorsan okumazsın, takip etmezsin. Sana göre deli saçması ise güler geçersin. Bahriye ÜÇOK hakeza öyle. Bu kadın İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi idi. Turan DURSUN ve Bahriye ÜÇOK bize ayna tuttu. Bize bizi gösterdiler. Kendi yüzünü aynada görüp taş kesilen Medusa misali, aynaya bakmayı kaldıramadık. Gerçekler ile yüzleşemedik.

Bu kadar farklılık bize ağır geldi. Bu seviye farklılığın karşılığı da ağırdı… Ölüm… Gereği yapıldı ve farklılıkların cezası kesildi.

Neden ve Niçin meselesine takılmayacağım. Turan DURSUN ve Bahriye ÜÇOK tarafından yazılan kitaplar zaten her yerde mevcut. Nasıl ve ne şekilde öldükleri de…

Önemli olan bundan sonra ne yapabileceğimizdir. Toplumda pozitif dönüşümler yok değil. Örneğin Prof. Dr. Celal ŞENGÖR, özgürce ateist olduğunu dile getiriyor ve bunu tartışma konusu yapabiliyor. Bildiğimiz kadarı ile tehdit almıyor. Ancak riski yok sayamayız.

Giydiği şort yüzünden fiziki müdahaleye uğrayan kızlarımız var ise, ramazan ayında dondurma yedi diye ayrıştırılan çocuklarımız var ise daha kat edecek çok yolumuz var demektir.

Mitolojik, fantastik hikayeler ile beyinleri doldurulmuş zombilerden daha farklı ne beklenirdi bu da ayrı bir konu. Savaşı ve ölümü kendisinden sadece farklı diye başkalarına layık gören hiçbir dini ve inancı kabul etmiyorum. Yaratıcının da bunu emrettiğini hiç sanmıyorum. Eğer yaratan o ise alan da o olmalıdır.

Bizleri ayıran tek farklılığın iyilik ve kötülük olması gerekiyor. Kötüler hak ettiği cezayı almalı evet. İyiliğin ve doğruluğun dini, dili ve ırkı yoktur. İyi iyidir, kötü de kötü.
Sağlıcakla kalın.

Yazan: Demon Product
« ÖNCEKİ YAYIN
SONRAKİ YAYIN »